Müzik Tutsun Diye

Türkiye’de bir çok şey kötü yapılıyor. Müzik ise çok kötü yapılıyor. Çünkü sanatçılarımız kötü. Kimse sesini yükseltmesin. Sanatçımız var, ama çoğunlukla iyi değiller. İnsanın sanatçı olduğu için takdir toplaması şart değildir. Kötü araba, kalitesiz ev, adi terlik, dandik gitar üretilebileceği gibi, uyduruk edebiyat, çalıntı müzik, kısaca kötü sanat da üretilebilir. (Bir paragrafta kullanılabilecek tüm olumsuzluk belirten sıfatları kullandım, ha bir de “yalapşap” var!)

Burası bir müzik forumu olduğundan, değinmek istediğim asıl konu Türkiye’de müziğin kalitesizliği. Biz hala yoksul bir ülkeyiz. Bazı iyi ekonomik göstergelerin getirilerinden yalnızca çok küçük bir azınlık faydalanabiliyor. Hal böyle olunca bireyin önceliği, karnını doyurmak, barınmak ve ekonomik olarak kendini garanti altına almak olarak sıralanıyor.Hemen her şey gibi müzik de öncelikle kazanç kapısı olarak görülüyor. Fakat çok daha yoksul ülkelerde, nasıl oluyorsa, örneğin Küba’da, Mısır’da ve Peru’da yapılan müzik dudaklarımızı uçuklatıyor.

Müzisyenlerimizin, bestecilerimizin çoğu sanatçı olmaktan ziyade kötü esnaftırlar. Müzik yer içer, müzik satarlar. Dükkanlarında yan gelip yatmak, toplam bir kaç haftalık müzik dağarcıklaırnın büyük paralara dönüşmesini isterler. İlk kaygıları, yapılan müziğin “tutması” dır. Müziğin bir anda, çok çabuk, aniden çok fazla para kazandırmasıdır. En eski halk hikayelerimizde de sözü geçen gölün maya tutması beklentisi, “ya tutarsa” umudu, genlerimize her alanda işlemiş gibidir.
Ana akım pop müziğimizde yaratıcılık sıfırın altındadır. Neredeyse tüm şarkılar birbirinin aynısıdır. Hepsinin mutlaka bir la sol fa mi akro dizisi (veya transpozesi ) bulunur.

Hiç bir derinliği olmayan, saçma sapan yozluğun sınırlarını zorlayan sözler yazılır. Gerçi, müzik üretebilmekten umut uzun zaman önce kesildeği için, bu sözler yine de müziğe göre nispeten daha yaratıcıdır(!). Çünkü “tutmuş” hiç bir eser, nağmesiyle değil sözleriyle akılda kalmaktadır. Sözler, ancak tekerlemeler, zıpçıktı kelime oyunları ile vurucu olabilir. Ömründe bir tek şiir kitabı okumamış, tüm birikimi bu güne kadar dinlediği berbat pop müzik şarkılarından ibaret bu söz yazarları, her gün müziği bir kez daha öldürürler. Bu sözlerin %99.9’u aşk üzerinedir. Başka bir temaya rastlayamazsınız.

Yaratıcılık kötü bir şey olduğundan ve kendisinden fellik fellik kaçıldığından, ana akım Türk pop müziğinde karakterden de söz edilemez. Örneğin dünya pop müziğinin yıllara göre belirgin farklılıkları vardır. Dünya pop müziğini dinlediğinizde 80’lerde mi 90’larda mı 2000’lerde mi yapıldığını hemen anlarız. Fakat Türk pop müziğinin 90’dan beri tarzı, soundu, teması, aynıdır. Hiç değişmemiştir. Türk sanat müziği veya arabesk, biraz evrilip disko müziğ altyapısı ile pazarlanmaktadır, o kadar.
Belli besteciler, anajörler ve müzik yapımcıları mafyası, köşe başlarını tutmuşlardır. Biraz daha farklı bir tarz ile müzik sahnesinde yer edinmeye çalışanları, işlerine gelmezse hemen paketleyip geri gönderirler. Eğer inatçıysa, nefessiz bırakırlar. Eğer daha da inatçılarsa, elini sıkar, ama müziği yine kendi müzikal beğenileri ile kaplayıp, “koçum tutmaz bak yoksa” diye pazarlayıverirler.

Çünkü Türk halkının güya isediği budur. Türk halkı yeni olandan, yaratıcılıktan nefret ederdir çünkü. Eğer müziğin içinde bağlama, kaval, yaylı grubu ve bilindik ezgiler olmazsa, yine o çok inatçı Türk halkı sizi çiğner çiğner tükürürdür. Bu yalan o kadar iyi tutmuştur ki, en benim diyen rockçı bile bu dişlilerin arasından kuşa dönmeden çıkamaz.
Peki aynı Türk halkı, Deftones, Metallica, U2, Iron Maiden gibi gruplar memlekete gelince neden salonları, stadyumları dolduruverirler? Bu gruplar, müziklerinde bağlama, kaval, yaylı grubu ve Türk ezgileri mi kullanmaktadır? Veya CD ve kasetin satılabildiği yıllarda, yabancı metal-rock-klasik new age ürlerinde albümler, çoğu Türkçe albümdan daha fazla satmamış mıdır ?

Yalan burada ortaya çıkmaktadır. İyi müziğin üretilmesi maliyetlidir. Zaman alır. İyi müziğe pirim vermek yerine, dandik müziği reklam ile pazarlamak çok daha karlıdır. Sırf Türkiye’de değil dünyada durum böyledir. Ama tüm dünyada allah aşkı için, yine de rock müziğe ve çeşitli alternatiflere yer verilir. Bunların kendi piyasalarını oluşturmasına müsade edilir. Türkiye’de ise gerek tembellikten, gerek korkaklıktan, gerek suyun başını tutmuş bir kaç ismin kişisel beğenisi sebebi ile, asla müsade edilmez.

Gelelim rock müziğe. Şaka maka hani bir ara Türk rock müziği patlamıştı. Sahi ne oldu? Ben size söyleyeyim. Rock müzik falan patlamadı. Yine şu arabesk, bir kere de gitarla evlenip,(aslında Gitarı s.kip demek isterdim )Türk rock müziği adında bir klişe evlat doğurdu. Yaklaşık 15 yıldır bu klişeye uymayan hiç bir rock grubu ana akım içinde kendine yer bulamaz.
Peki bu klişenin kuralları nelerdir? Şöyle:

Hem ergenleri baştan çıkaracak kadar serseri , hem de ailelerin yadırgamayacağı kadar efendi, azıcık dağınık saçlı ama bayramlık ceketini de giymiş bir star adayı bulunur. Yoksa tutmaz.
Bu adayın sesi ince mi ince olmalıdır. Çünkü Türkiye’de kadın şarkıcılar ne kadar pes sesli, erkek şarkıcılar ne kadar ince sesli olursa o kadar makbuldür. Eğer ses yeterince ince değilse, taş..kları biraz sıkarak star adayının akordunu yapılabilir. Yoksa Türk halkı sevmez, tutmaz.

Bu şahsiyetsiz gerzeğe bir lehçe kazandırmalısınız. Bunun için fontetik dersleri verirsiniz. Mesela, “Yalnızım” değil, “Yalnıjzım”, “Seni sevdim” değil “Sşeni Şevdim”. Böyle telaffuz etmezse tutmaz.

Müizğin başında bir kalantor çalgıcı ağası bulunmak zorundadır. Müzik mutlaka yerli ezgilerle, bağlama, neyle ve yaylı grubunun eşliği ile berbat edilmek zorundadır. Yoksa tutmaz. Türk halkı sevmez.

Gitar ise,.. ne gitarı? Duyulmayacak kadar derine gömülecek o gitar. Distortion’dan söz edilmez bile. Ton, çooook hafif kiirlimsimtrak olabilir, o kadar. Anadolu’ya geldiği 1000 yıldan beri Fender ve crunch overdirve’a yatkın Türk halkı, distortion’a karşıdır. Tutmaz.

Ve yine, o müzik aslında rock falan değil, gitar ile icra edilen arabesk olmalıdır. Yoksa? Evet bildiniz, tutmaz.
Son olarak, ister pop, ister rock müzisyeni olsun, şarkı söylerken, gözlerinizin içine bakmalı, size beğenmeniz için yalvarmalı, albümünü almanız için sizi hipnotize etmeye çalışmalıdır. Çünkü köte girmiş bir dünya stüdyo masrafı, aranjör (vidanjör desek daha doğru) parası, Kral TV’ de top 10’da yer almak için ödenmiş binlerce TL, evin taksidi, kredi kartının borcu vardır. Esnaflık zor iştir.

Çoğu yetenekli, yaratıcı müzisyen arkadaşımın da sırf bu "tutsun diye" saçmalığının kölesi olduğunu ve müzik piyasası içinde harcanıp gittiğini gördüm. Yapılması gereken bu değil. Siz asla müziğinizi onlara beğendiremezsiniz. Onlar dilediklerini seçer, ceketi giydirir, müziğini önüne koyar, orkestrasını hazır eder, tasmasını takar ve piyasaya salar.
Yapılması gereken inatla inandığınız sevdiğiniz müziğin yapılmasıdır. Gerekiyorsa distortion'ın köklenmesidir. Gitarın gitar gibi tınlamasıdır. Rock müzik, korkakların işi değildir. Sokakta büyümüş, ellerini kirletmiş sıkı adamların, sıkı arkadaşların harcıdır. Duygu ve düşüncenin müziğidir. İsyan ve karşı duruşun müziğidir. Bu duyguları koruyarak piyasadaki engelleri aşmak ve kitlelere ulaşmak kolay değildir, bu yüzden biraz da inat müziğidir. Ama inanın başarı ancak bu uzun yol tercih edilerek elde edilir, kısa yol değil. Ben dahil milyonlarca dinleyicinin/tüketicinin, böyle grupların çıkmasını dört gözle beklediğini çok iyi biliyorum.
 
Son düzenleme:
Azizim iyi döktürmüşsün de, İstanbul'a yolun düşerse ve hiç gezmediysen, İMÇ'nin "Plakçılar çarşısı" kısmını bir gez. Ben en son 1996'da köşe bucak gezdim. O "Plak Şirketi" diye açık duran mekanlardan %80'lik diliminde, çalışanlarının birinin de mi suratı "Gardaş, biz burada aganın gaççahdan, keleşten ve tozdan gazandıgı parayı akliyik. Müzih falan deme bağa, sıgaram ha topuglarına!! De sgtir!! Uzaa!! Siyaaa!!!" demeyen bir insan evladı kılıklı bulunmaz yahu?! Elbette ki ondan sonra piyasa da bu heriflerin zevklerine göre şekillenince durum b.mb.k olacak. O blok temizlenmeden, Türkiye'de müzik acılarından arındırılamaz. Hatta bu daha işin başlangıcıdır diyeyim.
 
Son düzenleme:
Doğru dürüst adamlarla doğru dürüst bir ortamda doğru dürüst bir konu konuşmayı özlemişim bu forumda. Teşekkür ederim, güzel paylaşım olmuş. Umarın lüzumsuz üyeler tarafından bozulmaz, güzelce yazışırız şurada.
 
Ant'ı kim niye bu kadar kızdırdı bilmiyorum:) Bilindiği üzere forumun en esprili ve şakayla karışık inceden laf söyleyen adamlarındandır. Genellikle bu kadar doğrudan ve dobra değil, dolaylı ve nüktedan olmayı tercih eder:)

Benim yıllardır delirdiğim bir mevzu bu mesele; yazdıklarının büyük bir kısmı da uzun süredir düşündüğüm şeyler. Söylediklerini tekrar etmiş olmamak ve konuya katkıda bulunabilmek için ben de spesifik olarak rock camiasından bir kaç tespit yapmak istiyorum.

Özellikle dikkatimi çeken şey, Türkiye'de neyin yapıldığı değil (isteyen istediğini yapsın, kalitesiz müzik her yerde var...) neyin YAPIL(A)MADIĞI... Ant da bence biraz buna vurgu yapıyor.
Piyasada ne yapıldığı ortada, ama bu heryerde sorun. Neticede Hande Yener'in, Serdar Ortaç'ın veya Duman'ın, Manga'nın... vs muadilleri başka ülkelerde de var (isim de verdim artık, ortalık karışır tahminim...). Türkiye'de "piyasa" olmak, Ortadoğu-Akdeniz tınılarını en bayık, en cıvık, en klişe şekliyle sömürmek demek... Benim bu arkadaşlara tek bir sorum var: Eğer siz bu tınılar ile iş yapacaksanız, o zaman bana şunu söyleyin. Saadettin Kaynak veya Münir Nurettin dururken neden sizin saçmalıklarınızı dinleyeyim ??

Gelelim ne YAPIL(A)MADIĞINA. Asıl sorunumuz burada bence. Türkiye'de rock müziğin krizi burada ortaya çıkıyor. Daha öncede yazdım, bizden bir Stratovarius (Finlandiya), Angra(Brezilya), Loudness (Japonya)... çıkmıyor. Grupları dünyanın dört bir tarafından olsun diye özellikle seçtim. Bu adamlar da kendi kültürlerine yabancı değilller (Angra Brezilya kültürünü pekala kullanıyor müziğinde...) AMA bu adamlar:
1) İNGİLİZCE şarkı yazabiliyorlar (Ben Türkçe rock yapılmasına da karşı değilim, o da olsun, ama neden İngilizce hiç beceremiyoruz ?)
2) ÇOK İYİ çalıyor/söylüyorlar(iyi çalan adamlarımız var, ama genel standart berbat. Vokalist ise neredeyse HİÇ YOK. Tabii daha kolay yedirildiğinden midir nedir, bol miktarda brutal çığırmaya hevesli var da, "şöyle gel bir Mark Boals veya John West söyle bakalım" dendi miydi balonlar sönüyor hemen...)
3) Tarzlarından HİÇ ödün vermiyorlar. (işte bunu hiç beceremiyoruz bence)

Bu 3'ü Türkiye'de pek bir araya gelmiyor. Neden gelmiyor, konuşalım. Herhalde "Turkrock" isimli bir forumda bile bunu tartışamazsak hiç bir yerde tartışamayız.
Son olarak da şunu söyleyeyim: Türkiye'de caz müziğin standartları, özellikle de genç kuşak cazcılar ile birlikte, dünya standartlarını yakalamış durumda. Ama dünyada rockçı dendi mi esamesi okunmuyor Türkiye'nin. Bu ayıp bile Türkiye'nin "rockçılarına" yetmeli bence. Kendi hesabıma söyleyeyim: ilk tutkusu rock çalmak ve dinlemek olan bir adam olarak Türkiye'den en beğendğim ve takdir ettiğim gitarist dendiinde aklıma gelen ilk kişi rock müzisyeni değil, bir caz gitaristi (Sarp Maden...).

Not: Trolün biri illa ki birazdan çıkıp "buradan konuşmaktan başka bir şey yaptığınız yok, emeğe saygı, siz ne yaptınız ki..." vs. şeklinde saçmalamaya yeltenecektir. Bu arkadaşlara da şimdiden söyleyeyim: Yıllarca uğraştım bu gibi projelere (hala da uğraşıyorum galiba...) Ama kendim kadar disiplinli ve istekli 3-4 kişi daha bulamadım hiç. HİÇ hem de... Bu kadar tembel, bu kadar kazma, bu kadar haysiyetsiz adamın hepsi nasıl rockçı olur, bilemedim... Bu konu açılınca delirmemin bir sebebi de bu olsa gerek... Kişisel olarak tecrübe etmişliğim var bu kepazeliği yıllarca; Türkiye'nin rock müzisyeninin teknik ve teorik seviyesi çok düşük, kendine saygısı çok az, ama mangalda kül bırakmıyor atarken...
 
Sadece müzik değil birçok diğer alanda da durum aynı. Bize düşen kötü müzikten kulaklarımızı korumak ve kötü müziğe olan talebe katkımızı azaltıp iyi müziği desteklemek. Ülkemiz ne yazık ki dediğiniz gibi her açıdan çok fakir, halbuki aslında besleneceğimiz ne kadar fazla kültürel kaynak var etrafımızda (örn., müziğimize Ermeni, Arap, Fars, Yunan, Roman, Balkan, Yahudi katkıları). Ayrıca para kazanmak için değil hobi olarak müzik yapmasını tavsiye ederim herkesin. Para işin içine girdi mi bağımsızlığınızı korumanız neredeyse imkansız.
 
Yıllardır düşündüğüm, sinirlendiğim, sövdüğüm çoğu şeyi yazmışsınız. Çok doğru noktalara değinmişsiniz hepiniz okurken hem sizin gibi insanlarla aynı ortamı (sanal da olsa) paylaşmaktan hem de bunların farkında olan insan sayısının fazlalığından büyük mutluluk duydum kendi adıma. Yalnız değilim yaşasın :)
 
Kafaya takmaya lazım. Kim neye prim verirse versin ne kadar eleştirsek de birsey değişmeyecek. Drop A akortlu gitarim şişe carlsberg im Akort programım ve ben hep mutlu olacağız. Rahadolun eğlencenize bakın :cool:
 
Ben ve benim gibi insanlar yüzünden gerçek rock yapılamıyor. Söylediğiniz gibi ben de fikirlerimizin uyuştuğu insanlarla çalışamıyorum. Çalıştığım insanlara uymak zorunda kalıyorum bunun için. Oysa ki aynı fikirleri paylaştığım insanlarla çalışabilsem gerçek rocku yapabilirim siz de öyle. Ben de istemiyorum Duman coverlamak ama yapacak bişey yok , bunu yapmazsam boştayım. Fikirlerimin uyuştuğu kişileri bulduğum anda zincirleyeceğim ki kaçırmayayım. Umarım hepimiz buluruz böyle insanları ve rock yaparız.
 
Ben ülkemizdeki müzisyenlerin armoni/teori anlamında aslında ciddi birikimleri olduğunu düşünmeye başlayanlardanım son zamanlarda. Özellikle bazı pop şarkılarının altyapılarının, üzerlerinde çok ciddi düşünülerek oluşturulduğunu dikkatlice dinleyerek keşfediyorum bu ara. Ama söyleyen adamlar kendilerine karşı bizde saygı bırakmadığı için altyapıyı dinlemeye bile sabrımız yok pek. Bu konuda da bizi pek haksız gördüğümüzü söyleyemem. Ayrıca söylendiği gibi eserlerin yüzde 98inin temasının aşk olması artık adamı kusmaklı bir ruh haline büründürüyor.

Rock müziğin ise geniş kitlelerce pek sevilmeyen, soğuk bakılan bir müzik olması bana göre çok komik bir strateji hatası. Abi siz 'Türkiye' gibi bir ülkeye rock müziği satanist/şeytan işi diye getirirseniz olacağı bu. Bundan 12-13 sene önce annemin ''oğlum apartmanın altında kedi kesiyorlarmış'' muhabbetleri ve komşularla yapılan altın günü ( :D ) dedikodularının gündem maddelerinden bir tanesinin de bu olması aklıma geldikçe beni halen güldürür. Bir ara ekol olan duvarlara ''yıldızlar'' çizme ''satan666'' yazıları vs.. Hatırlayın abi :D E piyasanın insanı ne yapacaktı? Tabiki en kısa vadede çözüm olabilecek yöntemi anında keşfedecekti. ''Arabesk tema üzerine yapılası rock müzik.'' Hocam türk zekasından bahsediyoruz.e Bunun böyle olmasını pek de yadırgamamak gerek. Batıda rock müziğin yaklaşık 60 küsür (belki de daha fazla) yıllık geçmişini burada birçoğumuz ana hatlarıyla da olsa incelemiş ve kilometre taşı olan eserlerin büyük bir kısmını ruhlarımıza yedirmiş insanlar olarak, ülkemize döndüğümüzde hayal kırıklığına uğramamız gayet normal bana sorarsanız. Fakat ben bu durumun 5-10 nesil sonra gayet değişebileceği kafasındayım. Bana göre bizden sonraki nesiller ya ciddi bir elektronik müzik ya da ciddi bir rock müzik akımının içerisinde bulunacak.
 
Çok değerli müzisyenlerimiz de var fakat genel eğilime bakınca, araştırma-geliştirme yok... Hayatını müzik ile kazananlar bile işin kolayına kaçıyor... Elin adamı ne yapmış, nasıl yapmış merak eden yok... Bu iş başkalarının CD'sini alıp dinlemekle de bitmiyor... Dinlerken yapılan işi analiz etmek gerekiyor. Bunun için de belli bir temel lazım fakat onun için de emek vermek ve zaman harcamak gerek... Bu da bol bol okumak demek... Okumaktan kastım, kanepeye yatıp okumak değil, enstrumanını eline alıp okumak, denemek, değiştirmek, birleştirmek,, vs..
 
Ya arkadaşlar eleştirmek çok kolay ama madem bu kadar isyan ediyorsunuz bu kadar siz üretin bir şeyler de görelim yani. Yok o kolayına kaçmış yok bu iyi analiz etmiyomuş. Kim bunlar ? Hangi gruplar merak ettim. Ya biriniz bi beste yapın yaratın da dinleyelim :sneaky:
 
Ant'ın yazdığı her bir başlık doğru yerlere dokunuyor,inatla devam etmek aynen ancak tüm bu çabayı destekleyecek insanlara ve ortamlara da ihtiyaç var,belki bu mecrayı sağlamak adına ortak fikirleri, modelleri geliştirmeliyiz...
Yazmaya,konuşmaya devam : )
 
Söylenen her sözü, anlatılan her mecrayı açıklamaya kalkarsak ömrü billah iflah olmaz dilimiz. Yeterince anlaşılır bir dil ile anlatmış Ant, anlamak için azıcık çaba lütfen...
 
Geri
Üst