Röportajlar Alt Röportajları

Alt grubuyla konuştuk.. Müzik ortamından, parçalarını yaratma sürecinden, kendi hayatlarından.. Sitedelerinde günlüklerine yer veriyorlar, oradan bir alıntı: ''Elinde 3 hatta 4 grupluk bilet olduğu halde sadece birini görmek isteyen, diğerlerini merak etmeyen kafa yapısına anlam veremedim ve bunu “heralde Ankara’da hiç tanınmadığımızdandır “
ya da “heralde ders saatleriyle çakıştığı içindir” sebepleriyle açıklamaya çalıştım kendime... '' (Orkun) Bir şans verin onlara! Röportajı okuyarak belki..

Şu andaki müzik ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?

ORKUN: Organizasyonların ve yapılan kayıtların sayısı hergeçen gün artıyor, forumlarda müzik konuşuluyor, internet sayesinde herkes istediği gruplara ulaşıyor, en önemlisi grupların sayısı artıyor. Yani olumlu bir görüntü var gibi gözükse de bence ama şu anki müzik ortamı bir kaç kişinin söz sahibi olduğu ve yönlendirdiği eski kafalı dar bir piyasadan ibaret, hep bahsedilen türk rock müziğine destekten eser yok. Birilerinin eşi dostu diye desteklenen kişiler olmamasını istiyorum. İşini iyi yapanı desteklemekten utanmayalım.

Türkiye'de tuttuğunuz, ileride büyük başarılar elde edeceğini düşündüğünüz gruplar var mı?

BATU: Duman’ın ilerleyişi iyi şu anda. Ama bence ilk albümlerindeki doğallık devam etseydi şu an bulundukları konumdan çok daha iyi bir yerde olacakları kesindi. İsim vermek istemiyorum ama Türkiye’de birçok grup aynen bu şekilde ilerliyor. İlk albümde çıkan doğallık yerini ticarete bırakıyor.
ORKUN: Climb bence büyük işler yapabilir ileride.

Amatör grupları nasıl buluyorsunuz?

BATU: Amatörlük ve profesyonellik arasındaki fark kolay anlaşılabilecek birşey değil. Yani bunun oluşumu için bazı faktörler var. Amatör olarak
nitelendirilen bir grup, bu faktörler sayesinde bir anda profesyonel olarak da adlandırılabilir. O yüzden şu anda kimin hakkında konuşucağımı da
bilemiyorum.

ORKUN: Amatör gruplar hakkında pek birşey söyleme hakkım var mı diye düşünüyorum, çünkü hala o kadar profesyonel değiliz. Yine de sadece
dinleyici gözüyle şöyle demek isterim, çoğu grubun müziği, yabancı şarkıların sözlerinin ürkçeleştirilmiş hali gibi geliyor yani bir özgünlük yakalayamama durumu var, özgünlük yakalamak derken, müziğe saz ve keman eklemekten bahsetmiyorum yanlış anlaşılmasın. Ruh katmaktan, benzersiz olmaktan bahsediyorum, tabi bunu yapabilmek hiç de kolay değil. Bence Türkiye’de en iyi örnekler: Duman ve Mor ve Ötesi.

Popüler olma konusundaki düşünceleriniz neler?

ORKUN: Daha ulaşmamız gereken çok insan var, onlara ulaşmak, daha fazla tanınmak istiyoruz tabi, ama ne zaman sokaktaki 5 yaşındaki çocuk alt‘ı
bilir, o zaman bir problem var demektir. Aşırı popülarite istemiyoruz, sadece bu müzik, gereken insanlara ulaşsın yeter. Zaten Alt’ı herkesin
dinlemesi Alt’ın ve yapılan müziğin doğasına aykırı olur. Ayrıca popülaritenin amatör ruhu yoketmesi korkusu da taşıyoruz...

Parçaların oluşum sürecini anlatır mısın?

Demo şarkılarını yaptığımız dönemde, genelde söz ve akorları evde hazırlamış olarak geliyordum stüdyoya. Genelde pek birşey değişmiyordu, üstüne Okan, Batu ve Sertan kendi fikirlerini ekliyordu. Artık daha çok bütün müziği stüdyoda yaratmaya çalışıyoruz, daha çok doğaçlama yapıyoruz. Beğendiğimiz fikirleri kaybetmemek için kayıt yapıyoruz. Eğer havayı yakalarsak bu fikirler ileride şarkılara dönüşüyor.

2002'nin en iyi albümü ne sizce?

BATU: Açıkçası çıkan albümleri çok fazla takip edemiyoruz. Kulağımıza ulaşan grupları dinliyoruz daha çok. Eğer o sıra bize hoş gelmişse dinlemeye ve desteğe devam ediyoruz. Yani zorlama bir cevap vermemek lazım bu esnada. Aklıma gelen şu an Vega’nın albümü sadece.

Sitenizdeki günlük kimin fikri?

BATU: Günlük fikri bana ait. Amaç bizi dinleyen, destekleyen insanlara müziğimizin yanında başka şeylerde sunabilmekti. Bir anlamda samimiyeti
arttırmaktı. İleride bu düşüncenin yanına “forum” fikrini de ekleyeceğiz. Böylece karşılıklı düşünceler paylaşılabilecek.

Müzik ne çağrıştırıyor size?

ORKUN: Kelimeler ve anlamları üstünde çok konuşulur, sanat yönünden de incelenir ama en iyisi hiç konuşmamak. Bütün anlamı kayboluyor. Sadece kendimi rahatlatma amaçlı yaptığım birşey... Terapi gibi… Kafanı kurcalayanları kusmak ve rahatlamak için kullanılan yollardan biri o yüzden çıkan müziğin türü de bu. Amacıyla ilgili yani. Resim de yapıyor olabilirdim. Önemli olan ortaya ürün çıkarmaktı. Bu koşullarda belki de
biraz bilinçsizce ve eğlence amaçlı olarak bu aracı seçmişim kendime. Yeni yeni farkına varıyorum ne yaptığımın. Giderek silaha dönüşüyor müzik, onunla güçlü hissediyorum kendimi.

Müzik dışında nelerle uğrasıyorsunuz?

BATU: Hepimiz hala öğrenciyiz. Bu oldukça zorluyor bizi. Yani öyle inanılmaz dereceler yapan öğrenciler değiliz. Diğerleri gibi herbirimizin kendi arkadaş grupları var. Zamanı geçirebilmek için gündelik yaşamlarımızı yaşıyoruz. Çoğu zaman evlerimizde takılıyoruz. Birlikte geçirdiğimiz zamanlar genellikle Güzelyalı’daki evimizde geçiyor. Çalışmadığımız zamanlar küçük salonumuzda oturuyoruz. Konuşuyoruz, gülüyoruz genelde. İçtiğimiz zamanlardaysa değişiyor konuşmalar, herkesin yaptığı muhabbetler dönüyor aramızda. Sinemaya ilgimiz çok. Battaniyelere sarılıp film seyrettiğimiz zamanlar çok fazla.

Felsefeniz ?

ORKUN: Buna felsefe denilebilir mi bilmiyorum ama herzaman doğal olmaya çalışıyoruz. Müziğin kendiliğinden doğmasına çalışıyoruz, zorlamıyoruz,
böylece zorlanmıyoruz, sıkılmadan yapiyoruz bu işi. İçimizde barındırmadığımız birşeyi müzikte de barındırmamaya çalışıyoruz. Hep çalışıyoruz diyorum çünkü her zaman başaramazsın bunu...Bu yüzden müzikle uğraşmak kendini tanımak için iyi bir yol. Eğer doğal olduğuna ve kendiliğinden ortaya çıktığına inanıyorsan onu inceleyerek kendini daha iyi gözlemleyebilirsin. Kendini tanımak için bir “araç”(tool). Tool grubunun ismi de buradan geliyor mesela.

Diğerlerinden farkınız..

OKAN:ODTÜde konserine geldiğimizde pasajda sabah 9'da kahvaltı ederken Orkun şöyle dedi: Hiç de buraya konser vermeye gelmiş gibi bir havamız yok... Sanırım bir çok farkımız vardır diğer gruplardan ama bir farkımız da bu, bir şekilde kafamızda hala sürekli biz ne yapıyoruz, neden burdayız gibi sorular olması. Bir çok grup ve müzisyen yollarını çizmiş yada çizilmiş bir
doğrultuda giderken, bizim geleceğimiz ile ilgili kafamız hala çok karışık. Aklıma gelen diğer önemli bir şey ise bireysel anlamda ortaya çıkan şeylerin önemli olduğunu düşünmemiz, bir grup olsak da bir yandan da her birimiz kendi yolumuzu çizmeye çalışıyoruz yaptığımız işlerde..

Tarih: 08.04.2003
 
Son dönemlerde yaptığı başarılı parçalar ve çıkışlarla adından oldukça iyi bir şekilde söz ettiren, başarılı bir grup Alt. Onlar hakkında bilmek istediğim bir çok şey vardı ve zamanın sorulara en iyi şekilde cevap verdiği bir dönemde ortaya çıktı bu röportaj. Hoş oldu.. Okunası oldu.. ‘Röportaj’ kelimesinin içini doldurdu, devamını okuyun..

Alt grubunu daha yakından tanıyarak röportaja başlamak istiyorum, demo dönemine kadar neler yaptığınızı anlatır mısınız?


Orkun: Bir yıldır bu kadroyla çalıyoruz. Okan’la 2000 yılında çalışmaya başladık sonra Sertan eklendi gruba ve daha sonra da Batu. Grup bu haline ulaşana kadar uzun süren eleman arayışları yaşadık. 2002 Baharında bu kadro kurulmuştu. Yazı demo kaydıyla geçirdik ve Sonbahar’da demoyu bitirdik. Demo döneminden önceki yaklaşık iki yılda ise kendi stüdyomuzu kurduk, şarkılar yaptık, beğenmedik sonra yenilerini yaptık, davulcu aradık, basçı aradık, hepsinden öte acı çektik ama yılmadan çalıştık, hala da çalışıyoruz çünkü bu grup, kendimizi kanıtlamak, Türkiye’de Türkçe olarak bu işi geliştirmek adına tutunduğumuz bir dal bizim için. Artık ister istemez işler daha ciddileşmiş durumda, hergeçen gün hobi olmaktan çıkıyor müzik. Alt, giderek büyüyor, olgunlaşıyor, kendi sesini yaratıyor. Kendimizi bıraktık bu akışa. Bakalım neler olacak.

Kadronuzda Comma’dan Batu var. Açıkçası ben Comma’ya fazla ısınamadım ve Batu’yu Alt’ta görmek çok hoşuma gitti. Batu’nun Alt’a katılımını anlatır mısınız?

Okan: Grubun piyasaya bu kadar geç demo çıkarmasında en büyük neden uzun süre bas olmadan çalışmamızdı, bir çok kişiyle görüştük, bazılarıyla prova yaptık ama olmadı. Batu’nun Comma’dan ayrıldığını biliyorduk,onu bir gün stüdyoya davet ettik ve beraber kayıtları dinledik, konuştuk, o gün anladık beraber çalacağımızı.

Aç kanatlarını adlı demonuz uzun süredir müzik setimde. Her bakımdan kaliteli buluyorum demoyu. Demo hakkında konuşulacak çok şey var ama önce parçalardan başlayalım isterseniz. Parçaların hazırlık dönemini ve en önemlisi sözlerdeki sihri biraz anlatır mısınız?

Orkun: Yanımda genelde defter taşıyorum, aklıma birşey geldiğinde not alıyorum, daha sonra evde eğer o havayı yakalarsam üstüne gidiyorum, önceden gitarda bulduğum fikirlerle sözleri birleştiriyorum, ya da bazen gitarı ilk elime aldığımda çıkan neyse onla devam ediyorum, hoşuma giderse kayıdını yapıyorum ve stüdyoya götürüyorum, beğenirsek çalıyoruz ve yeni şeyler ekleniyor ya da çıkarılıyor. Böylece şarkılar son halini alıyor. Demodaki şarkıların hepsi böyle yapıldı ama demodan sonra yaptığımız şarkılarda evde harcadığım zamanı biraz azalttım, fazla kayıt yapmıyorum, aklımdakiler tamamen şekillenmeden stüdyoda çalıyorum, havayı yakalarsak üstüne gidiyoruz, böylece şarkılar doğaçlamaya açık oluyor ve ortaya çıkan müzik daha az kişisel, “grup” müziği oluyor. Yakalamaya çalıştığımız şey de bu zaten. Her zaman en büyük yardımcımız “doğallık”. Sözlerde ve müzikte hep doğal olmaya çalışıyoruz. Gereksiz öğelerden kaçınıyoruz. Bu yüzden sözler sade. Kendiliğinden, bir anda çıkmış birkaç satır söz bizim için yeterli oluyor. Örnek, “Kırılgan Melek”...

Siyah ilk dinlediğim andan itibaren favorim oldu. Şiirle aran nasıl Orkun, son dönemde ülkemizde filizlenmeye başlayan Rock edebiyatına sende bir kitapla katılmayı düşünüyor musun?

Orkun: Şiirle aram pek iyi değil, çok ender şiir okurum ama ilerde bir kitap yazma gibi bir hayalim var eğer yeterli birikim ve beceriye sahip olursam tabi.
O iş için de yaşamak ve çalışmak gerekli sonuçta. Rock edebiyatıyla da ilgilendiğim pek söylenemez bu yüzden bu konuda bir çalışma yapmayı düşünmüyorum.

Demodan ikinci favorim ise Kırılgan Melek. Bu derece az ve sade sözlerle bezenmiş vurucu bir parçanın Türk Rock tarihini göz önünde bulundurunca ilk sıralarda yer aldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bu sadelik aslında tüm sözlerinizde var. Kırılgan Melek’in çıkış döneminde ki ruh halinizi ve vurucu sadeliği üzerine konuşalım biraz…

Okan: Hava sıcaktı, stüdyoda zaman geçiriyorduk çoğunlukla, muhabbet,içki, biraz boşluk... bazen de evde geçiyordu zaman yalnız. Orkun’la da uzun zaman görüşmemiştik, stüdyoya geldiğinde “Layne Staley ölmüş” dedi... gerçekten koymuştu bize.. sonra bir fikir var dedi, gitarı amfiye girmeden çaldı odada, ilk duyduğumda etkiledi beni, çaldık, herşey belirlendi kendiliğinden, o zamanlar zaten Alice In Chains de çalıyorduk aramızda...alkol ve Alice In Chains’di o dönemler. Sanırım bizim için o dönemin bitişi de Kırılgan Melek’in tam olarak bitmesiyle oldu...

Orkun: Kırılgan Melek’in çıkışı Layne Staley ile ilgili. O ölmüştü ve o günlerde benim de ruh halim pek iyi değildi, evden pek çıkmıyordum. Hakkında çok bilgiye sahip değildim ama nerede nasıl yaşamış olursa olsun onunla bir bağ kurmak istedim bir şekilde. Ona seslenme ve bir şeyleri paylaşma isteğiydi kendimi rahatlatmak için. Daha önce de bahsettiğim gibi, birden Kırılgan Meleğin sözleri çıktı kendiliğinden. Sadece bir kaç satır... Fazla uzatmak anlamsızdı. Çaldık, ve şarkıyı tamamladık. Şarkıyı yaptıktan sonra onun yaratılış evrelerini de unutuyorsunuz. Açıkçası artık pek hatırlamıyorum şarkıyı nasıl bitirdiğimizi...

Demonun kapak tasarımı da çok iyi, kimin emeği var kapakta?

Batu: Kapağın tasarımı üzerinde demo olmasına rağmen çok düşünüldü. Ortaya çıkacak tasarımın, müzikle ve bizimle ilgisi olmasını istedik. Bunun içinde bizi az çok tanıyan biriyle bu çalışmayı gerçekleştirmeyi planladık. Bu konuda bize Ergin Sargın yardımcı oldu. Kendisi Okan’ın akrabası ve bu yüzden her iki taraf da rahattı. Birkaç çalışmanın ardından ortaya parçaların komseptiyle ilgili bu çalışma çıktı.

Demonuzun dağıtım durumu nasıl? Hangi illerde bulabilir okuyucular ve şu ana kadar ne kadar tüketildi?

Okan: Demoyu hazırlamaya harcadığımız zamanı maalesef dağıtıma harcayamadık. İstanbul’da beşiktaş-pena, aznavur-köstebek, atlas-kod müzikte var demo. Bazı dükkanlar demoyu 2.5 milyon olan bizim istediğimiz fiyat yerine 5 milyondan sattığı için fazla da dağıtmadık. Fakat parçaların hepsi tam uzunlukta internet sitemizde mevcut, isteyen www.altmosfer.com adresinden parçaları indirebilir, eğer bize destek olmak adına demoyu satın almak isterlerse [email protected] dan bizle irtibata geçsinler, oraya gelen hiç bir posta cevapsız kalmıyor, çekinmesin hiçkimse.

Demoyu kısa bir süre sonra rafa kaldıralım ve Battle Of Bands’e geçelim. Hangi gruplarla katıldınız yarışmaya ve birincilik derecesinin size tanınma açısından neler kazandırdığını öğrenebilir miyim?

Sertan: Battle Of The Bands yarışmasına Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden yirmi iki grup katıldı ve bu grupların sekiz tanesi finale kaldı. Finalistler oldukça iyi projelerle katıldılar yarışmaya ve performanslar iddialıydı. Bizimle beraber Feedback, Zardanadam, Golatkin, Rebang, Ayyuka, Kör Talih ve Saydam finale kaldı. Tabi bizim için birincilik önemli bir basamak oldu. Grubun bu derecesi insanlarda merak uyandırdı ve demonun daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Alt’ın ilerleyişinde yadsınamaz bir payı olduğu kesin..

Yarışmanın bildiğim kadarıyla toplama CD’si de çıkmış olmalı yada çıkacak… Bu konu hakkında biraz bilgi alabilir miyim?

Batu: Evet, yarışma öncesi Anadolu Müzik’le her grup toplama CD için bir anlaşma yaptı. Bizim bildiğimiz, yarışma sonrası CD hemen piyasaya çıkacaktı. Ancak, sanırım hala ortada bu CD’den bir haber yok. Bizim de bu konu hakkında pek koşturduğumuz yok açıkcası.

Rock basınının ilgisi nasıl gruba, şimdiye kadar nerelerde yer aldınız?

Batu: Alt, oldukça çekingen bir grup bence. Yani durmadan basının peşinde koşan, kendini tanıtmaya çalışan bir grup değiliz. “Zaman”a inanıyoruz. Birşeyler üretildikten sonra zaten olacağı varsa oluyor. Ve şu ana kadar hep böyle oldu. Tükenmek istemiyoruz belki de.

Toplama adamı olarak soruyorum ki; toplama albümlere bakış açınız nasıl ve Underground Scream of Turkey’de yer alma kararını nasıl verdiniz? ( Gerçi ben biliyorum ama katılma kararınızın gerekçesi çok hoş olduğu için okuyanlarında öğrenmesini istedim. )

Okan: Katılma kararı vermede iki tane şeye dikkat ettik. Birincisi bu çalışmanın özenli bir çalışma olmasını istiyorduk, çünkü ülkemizde özensizce ve öylesine yapılan bir çok kötü çalışma var, böyle bir şeyin parçası olmak istemeyiz. İkinci kriterimiz ise albümün kar amacı gütmemesiydi. Bu yüzden bu albümde yer aldığımıza seviniyoruz. Toplama albümlerle ilgili sorunuza ise olumlu baktığımızı söyleyebilirim, yurtdışında bu tip albümlerin bir çok grubun tanıtımında ve ilerlemesinde ne kadar önemli pay sahibi olduğunu yabancı dergilerden biliyorduk, hatta bir çok kere de muhabbeti geçmişti aramızda. Umarız ileride bunun gibi projeler artarak devam eder.

Konserlere geçelim, şimdiye kadar nerelerde konser verdiniz ve gelecek konser tekliflerinde neleri dikkate alarak katılma kararı alıyorsunuz?

Batu: Şu ana kadar verdiğimiz konserlerin amacı, “paylaşmak”tı. Sözlerimiz ve müziğimiz bizi anlatıyor ve inanıyoruz ki bizim gibi düşünen daha çok insan var. Katıldığımız konserlere böyle insanların varlığına inandığımız için çıktık. Yani “evet, ses düzeni olmuş” veya “sahne çok küçük” gibi planlar yapmıyoruz. Gidiyoruz ve çalıyoruz. Bir kere İstanbul’dan uzaklaştık daha; ODTÜ konseri.. Bunun dışında Yıldız Teknik Üniversitesi, Taxim Shaft, İTÜ, Boğaziçi Üniversitesi ve Alman Lisesi konser verdiğimiz yerlerdi. Gittikçe dediğim insanları daha fazla görüyoruz ve gittikçe konserler daha bir güzelleşiyor.

Ben grubun acil olarak yeni fotoğraflar çekmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de büyük bir yanlışlık var. İmaj olayını deşelim biraz… Kaliteden yoksun bir çok grup sahneye ve fotoğraflarına önem vererek bir yerlere geliyor en azından göze hoş gözüküyor. İyi müzik yapan bir çok grupsa doğallık adına tişörtle poz veriyorlar ve bunu her yerde yanlanmasına izin veriyorlar… Bence Rock her bakımdan ayrı bir kültür; parçalarıyla, sahnesiyle, şovuyla… Sizce…

Batu: İmaj, bizim konumuz dışında galiba. Tiplerimiz, giysilerimiz ayrı müziğimiz ayrı. Yani sırf seyirci çekmek için pozlar vereceksek kendimize yalan söylemiş oluruz. Yapmacık olmak istemiyoruz. Dışarıdaki Orkun, Batu, Okan ve Sertan neyse, sahnedede oyuz. Bize demo içerisindeki çizimi soruyorlar. “Niye fotoğraf değil de çizim?”. Veya “niye sitenizde hiç resim yok?”. Bilmiyoruz. Gizemcilik belki, belki de insanların başka yerlere yönelmesini istediğimizden. Yavaş yavaş herşey.

Orkun: İmajımız yaşadığımız hayatın aynası olmalı. Albüm, websitesi, basın için fotoğraflar çektirip rockstarcılık oynayıp ertesi sabah herkes gibi belediye otobüsünde okuluma gidersem bu işte bir yanlışlık var demektir. Hala normal bir yaşam sürüyoruz, belki de işlerin daha da ciddileşmesi lazım mesela bir albüm çıkarmak ve büyük konserler vermek gibi o yüzden daha zamanı var bu konunun. Fakat şu an pek fotoğrafımızın bulunmadığına katılıyorum, ilerde bu konuda bazı çalışmalarımız olacak, yeni websitesi için bazı çalışmalar bunlar. En azından görselliğe daha fazla önem vereceğiz. Belki de yeteri kadar gizemli kaldık artık biraz daha su yüzüne çıkma vakti.

Albüm projeniz var mı? Temasa geçtiğiniz şirketler oldu mu hiç?

Orkun: Albüm projemiz var. Şarkıların sayısı giderek artıyor, bunları bir albüm haline getirmeyi istiyoruz fakat albümün bizim zevkimiz ön planda tutularak yapılması önemli bizim için. Bu yüzden beklememiz gerekirse bekleyeceğiz de. Bu günlerde albüm için bazı görüşmeler yapıyoruz. Henüz bir sonuca varılmadı.

Ülkemizde bir yanlış daha var ki son günlerde iyice belirginleşmeye başladı. Underground gruplar yada genel alarak Türkiye’de müzik yapan gruplar bir birinden acayip derecede habersizler. Takip olayı son derece düşük. Bence müzik yapan, demo çıkaran bir grup Türkiye’de ki demoları yakından takip etmeli. Diğer grupların (her tarz bunun içine giriyor) müziklerinden haberdar olmalı… Sizce…

Okan: Dediklerine katılıyoruz. Biz kendi müziğimize yakın mantıkta müzik yapan gruplarla beraber konserler vermek istiyoruz açıkası, böyle gruplar da var fakat bu gruplar birbirinden haberdar olsa bile konser organizasyonları genellikle müzik yerine para amaçlı yapılıyor, ki bu çok normal bir şey, ve çağırılan gruplar da bar programları yapan gruplar oluyor. Demolarını dinlediğimiz ve irtibata geçtiğimiz yada geçmek istediğimiz Feedback, Zardanadam, Yerden Yüksek, Cats in Practice, Deligömleği, Bankgok B.B. gibi gruplar var, ilerisi için umarım güzel konser projeleri çıkar da beraber çalarız.

Tabi bunu ülkemiz yazışmasının vasatlığıyla da ilgisi var. Bir ay sonra albüm çıkaracak olan yabancı gruplar hala flayer’larla falan uğraşıyorlar. Takas olayı sayesinde arşiv tamamlıyorlar… Sizde demonuzu takas yapıyor musunuz, eğer yapıyorsanız ulaşım adresini verinde posta kutunuz dolsun taşsın…

Okan: Takasa evet! Bize [email protected] ‘dan herkes her konuda yazabilir, sürekli olarak hepimiz yazılanları okuyoruz, cevaplıyoruz, takas için yada değil demo isteyenlere de demomuzu yolluruz en kısa zamanda.

Alt’ın yaşanan iğrenç savaşa ve gelece bakışını öğrenerek bir sonraki röportajda görüşmek üzere diyorum… Başarılar…

Okan: Bu soruya kişisel bir cevap vermek istiyorum, ama aşağı yukarı hepimiz aynı fikirdeyiz... Bence savaş sadece birkaç politikacı yada çıkar sağlayan kişi tarafından planlanan bir olay değil. Yaşanan savaşlar insanlığın özünde kötülüğün de olduğunu malesef hepimize yeniden ve yeniden ispatlıyor, bizim yapabileceğimiz tek şey ise , eğer ki huzur istiyorsak, elimizden geldiğince bu çılgınlığın parçası olmamak.

Mahir Bora KAYIHAN
Tarih: 16.06.2003
 
Geri
Üst