Röportajlar Haluk Kurosman Röportajı

6.Cadde’nin prodüktörü Haluk Kurosman’la konustuk kendisiyle ve 6.Cadde albümüyle ilgili.. Peki kimdir Haluk Kurosman? Kendisi 28 yasinda ve Istanbul’da yasiyor. Kanada’da OIART’ta (www.oiart.org) Music production&sound engineering okumus. Okulu birincilikle bitirmekle kalmamis, adina “KUROSMAN AWARD” diye her yil en basarili ögrenciye verilecek olan ödül düzenlenmis. http://www.oiart.ca/admission/finances/awards.htm

Bu sayede Kanada’da kalma sansini yakalamis; ama Istanbul’u ve Türk müzigini çok sevdigi için tekrar gelmis buraya.. Daha sonrasinda ise geçmisi, müzik zevki ve tarzi nedeniyle, sevdigi isi yapabilmek adina alternatif projelerle ilgilenmeyi seçmis. Iyi de yapmis. 6.Cadde de bu projelerinden biri. Iste kendisiyle yaptigimiz ilginç röportaj..

Öncelikle siz kimsiniz , 6.Cadde albümündeki rolünüz nedir ?


Geçen ay piyasaya çıkan 6.Cadde albümünün prodüktorüyüm. Aman yanlış anlaşılmasın, hani o bildiğimiz eski Unkapanı’nda “Sana kaset yapalım, gülüm” şeklinde takılan amcalardan değilim. Hani yabancı albümlerde “produced by” bilmem kim yazar ya, yaptığım iş o aslında. Biz de her türlü terim yanlış kullanıldığı için “prodüktorüm” demek yeterli olmayabilir. Yani müzikal anlamda prodüktorlük, bunun içine düzenlemeler, kayıt, mix, parça seçimi, yönlendirme hatta gerektiğinde enstruman çalmak hepsi giriyor. Bir nevi stüdyodaki 3. üyesiydim 6.Cadde‘ nin.

6. Cadde’nin albümü hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

O kadar çok şey düşünüyorum ki bu albüm hakkında :) Öncelikle şunu söylemeliyim Türkiye’de ender rastlanan her parçası güzel olan albümlerden biri. Bir tek boş parça yok, veya albüm doldurmak için yapılmış olan. Hatta albümü 11 parçada tutabilmek gayet zor oldu. Bir çok güzel şarkı da elenmek zorunda kaldı.
Albümü doldurmak için yapılan boş parçalar yok bu albümün içinde..

Sizin çevrenizden nasıl tepkiler geldi albüm ile ilgili?

Albümü dinleyenler ve dinlemeyenler şeklinde ayırabilirim aslında bunu. Albümü dinleyenler hepsi istisnasız olarak çok beğendi albümü. En çok sevindiğim noktalardan biri herkesin favori şarkılarının müthiş bir değişkenlik göstermesiydi. “Tamam” dedim o zaman, “Doğru bir iş yapmışız.” Herkesin favorilerini bir araya getirdiğinizde albümün tamamını kapsıyordu. “Demek ki düşündüğüm doğruymuş.” dedim. “Bu albümde boş parça yok.”
Albümü dinlemeyenler ise Sabuha‘ya takılıp kaldılar, coverdan sıkılmışlar, yok efendim üretim nerdeymiş, neden covermış, neden arabeskmiş... Onları bu kadar nadir iyi albümlerin çıktığı bir ülkede çok iyi bir albüm yapılmışken bunu dinleme şansını kaçıranlar diye düşünüyorum. Önyargıları nedeniyle... Aslında kaçırmıyorlar sadece gecikecek biraz fark etmeleri. Öncelikle at gözlükleri atılmalı, bilirsiniz bayılırız atıp tutmaya bir şey üretmeden. Ben rock camiası geyiklerini biraz kahve köşelerindeki memleketi kurtarma geyiklerine benzetiyorum. Ağzı olan konuşuyor hesabı . Biraz da dinleseler ne güzel olacak. Kulakları da var di mi? :)

Sizin favori parçalarınız neler albümde?

En beğendiğim parçalar Sen ve Ben , Git ve özellikle Çığlık Çığlığa. Ayrıca Çalma Açmam Kapıyı ve Koyver Gitsin’i de ekleyebilirim bu listeye.

Albümü sordum. Peki 6.Cadde hakkında ne düşünüyorsunuz?

Emre Aydın gördüğüm en iyi şarkı yazarlarından biri gerçekten. Her dinlediğim parçasında şaşırtıyor beni. Vokal tekniği ve yorumu olarak da çok beğeniyorum . Onur da gayet yaratıcı bir gitarist, kendine has bir tekniği var gayet kıvrak melodiler ve riffler bulabiliyor. Geçmişinde ud da çaldığı Rüyamdaki Aptal Kadın ve Yine de Sen parçalarında iyice ortaya çıkıyor. Her gitaristin hakkını verebileceği bir teknik değil kullanılan. Bu arada onun da sesi güzel. Dönersen‘i zaten biliyorsunuz.

Sizi çok etkileyen sözler var mı?

Tabi ki var hem de bolca var. İlk aklıma gelenler... Git’in giriş sözleri : “Adam olmaz dedin senden, adam nedir dedim içimden” Sen ve Ben’den : “Tanımadığım kişiler var aynadaki yüzümde, hiç bilmedim ki istediğimi ne seni ne de kendimi..“ , Çalma Açmam Kapıyı’dan: “ Tam altı kez düştüm gör işte ben de öldüm” Koyver Gitsin’den “Yanındaysa gözyaşın bundan iyi vakit yok, koyver gitsin” örnekler çoğaltılabilir; ama söz konusu olan sözlerse iki parça beni ilk dinlediğim anda etkiledi diyebilirim bütünüyle. Bunlar Git, Sen ve Ben. Git‘teki ayrılık hikayesi o kadar net anlatılmış ki (yaşayanlar bilirler ) sahne gözümün önünde canlanıyor .

Ne kadar sürdü albüm prodüksiyonu?

Aslında işin o tarafı biraz karışık. Kayıtlar toplam 1 ay sürdü sanırım. 6.Cadde İzmir’deydi ben İstanbul’da. Onlar gidip geldiler hep. Ön çalışmaları, düzenlemeler, parça seçimleri her şey dahil 2,5 ay sürdü .

En zor parça neydi sizin için?

Düzenlemesinde en zorlandığımız parça Kör Talih ve Çalma Açmam Kapıyı oldu. Prodüksiyon sırasında bazen öyle anlar olur ki; herkes tıkanır ve bir türlü üretilemez bir parça hakkında hiç bir şey. Orda yapılacak olan o parçayı bi kaç gün dinlendirmektir. Biz de öyle yaptık. Bu iki parça da bir kaç gün sonra tahmin etttiğimizden bile daha iyi bir hal aldı.

Neden Sabuha seçildi çıkış parçası için?

Aslında bu albüm için ilk kaydedilen parçadır Sabuha. Hikayesini biliyordur Sing Your Song’u takip edenler. Orda yarışan gruplara verilen kendi tarzları dışında bir şarkıyı yorumlama ödevi vardı. Mayıs 2002 de yapmnıştık Sabuha yı 6.Cadde ile. Televizyonda da 2 kez çalındı ve gayet beğeni topladı. Tabi o dönem Herşeyi Yak, Yaz yaz yaz gibi parçalarla bu son zamanlarda yaşadığımız cover-mania henüz başlamamıştı. Sabuha ile ilgili söyleyebileceğim bir cover ile ilgili yapılabilecek ne varsa yaptık. Armonisi, melodisi, ritmik altyapısı değişti. Yeni sözler ve melodiler eklendi. Ve parça aslında bu haliyle gayet rahat bir 6.Cadde parçası da olabilirdi. Arabeskle uzaktan yakından alakası kalmadı aslında. Tam bir punk parçası; ama bir arabesk klasiği olması nedeniyle parça arabesk olarak algılandı bazıları tarafından.

Arabesk-rock sentezine olan olumsuz tepkilerin nedeni ne sizce?

Birilerinin arabeski gerek müzik olarak, gerekse de tavır olarak gereğinden fazla aşağılaması ve buna karşılık Rock müziğe gereğinden fazla anlamlar yüklemesi sonucu aralarında bir uçurum varmış gibi gözüküyor-ki hiç bir müzik tarzı arasında uçurum var olamaz konu eğer müzikse. Tabi ki bu iki müziğin dinleyicilerinin hayata bakış açıları, dünya görüşleri, yaşantıları çok farklı. Ama biz müzikten bahsediyorsak , neden olmasın ki? Her tarz birbirinin içine geçebilir.

6.Cadde ile ilgili olarak cevaplamadım bu arada bu soruyu . Sorulmuşken cevap vereyim dedim :) 6.Cadde müziğinin veya sözlerinin veya düzenlemelerinin veya soundunun hatta 6.Cadde ‘nin kendisinin arabesk ile bence hiç alakası yok .

Eğer konu bir takım parçalarda hissedilen vokaldeki alaturka melodilerse, bu çok doğal bence içinde yaşadığımız kültürün bir parçası bu ve eğer bu koku yoksa parçalarda rahatsız oluyorum ben asıl. O zaman yapmacık geliyor bana. Sonuçta İngiltede’de Amerika’da yaşamıyoruz. Doğu ezgilerini kullanmakla arabesk arasında hiç bir bağlantı yok aslında. Sanırım Sabuha’yı dinleyip, albümü dinlememiş insanların yanlış bir çıkarımı bu.
Bir de şu var, ben kendim de bazı gruplarda alaturka melodilerin komik bir şekilde söylendiğine şahit oluyorum. Gayet yapmacık olduğu belli oluyor. Bu açıdan Emre ‘nin vokalini gerçekten çok başarılı buluyorum, çok takdir ediyorum.
İnanın bana 6.Cadde albümünde bir tek ticari kaygı güdülerek yazılmış nota veya bir tek cümle yok. Çok samimi söylüyorum. Bu samimiyet en güzel yanı zaten bence albümün.

Sabuha olmasaydı n’olurdu sizce?

Öncelikle şunu söyleyeyim başka bir cover olmazdı Sabuha yerine. Sabuha‘nin albümdeki oluş nedeni “Hadi bir cover yapalım” değil çünkü. Neden olsun ki üstelik, bu kadar güzel parçalar varken sözü-müziği 6.Cadde’ye ait olan. Demin bahsetmiştim SYS dönemindeki ödev ve çok beğeni toplamasından. Çıkış parçası olarak soruyorsanız bence Sabuha olmasaydı Git veya Rüyamdaki Aptal Kadın uygundu.

Albümde yer alacak parçaları seçmek uzun zaman almış..

Albümdeki parçalar için bana bir demo göndermişti 6.Cadde . 8 parça vardı içinde ve ben hepsini çok beğendim. Ve işe başladık. Dönersen ve Sabuha önceden hazırdı zaten . Sanırım o Cd deki parçaları bitirmemize bir kaç parça kalmıştı ki Emre eline gitarı alıp başka parçalarını da çalmaya başladı. İşte bütün sorun sonrasında başladı. Çünkü o gitarla çaldığı parçaların da hepsi birbirinden güzeldi. O dönem biraz sancılı geçti açıkçası. Seçene kadar albüme girecek parçaları hem birbirimizi yedik hem de bayağı yorulduk. Mesela “Lan” o dönem tartışması hararetle geçmiş ancak albüme girememiş parçalardan biri. Kısmetse ikinci albüme artık. Ama keşke hep böyle olsa, keşke her albümünü yaptığım grup veya sanatçı bu kadar iyi parçalarla gelse bana, her şey ne kadar kolay olurdu.

Birkaç parçada sözlerin hüzünlü müziğin neşeli olmasına siz ne diyorsunuz?

Bence buna en iyi örnek Koyver Gitsin, Yusuf Torun‘un parçası. Aslına bakarsanız şarkının hikayesini bilseniz anlardınız bu tezatın ne kadar güzel yansıttığını hikayeyi. Yusuf’a sormayı deneyin bir gün belki anlatır hikayesini o sözlerin. Bir yandan çok hüzünlü ve derin sözler; ama o moda gelene kadar ki hikaye gayet komik. Belki de bu yüzden ikisini de barındıran bir parça oldu bu.

Koyver Gitsin’in albüme giriş hikayesi aslında bir önceki soruya uygun. Bütün parçaları seçtik ve düzenledik hatta kaydettik. Kafamız rahat keyifli keyifli çalışıyoruz. Tam o günlerde ben bilgisayar başında çalışıyorum stüdyoda, sanırım Git‘i yapıyoruz , Emre de içerde kahve yapıyor. Bir ara müziği kapattım. Kulak kabarttım, Emre bir şarkı söylüyor kahveyi hazırlarken “Gözlerin bile donmuş... O kadar soğuksun ki... Elindeyse bir şişe... İçinde ben olsaydım...” Hemen kalktım bilgisayar başından.. “Emre” dedim “Nedir bu?” “Şarkı” dedi :) “Kimin şarkısı?” dedim. Ben herhalde bilmediğim bir grubun şarkısıdır falan diye düşünüyorum o sırada. “Yusuf‘un” dedi. Yapıyoruz dedim bu parçayı... Ve sonrasında Yusuf geldi İzmir’den kendi parçasına gitarları da o çaldı... Keyifliydi gayet.

Tartışmalar oldu mu aranızda 6.Cadde’yle?

Olmaz mı? Her zaman olur bunlar, hatta eğer bir stüdyoda prodüksiyon aşamasında tartışma yoksa orda bir sorun var demektir. Ama her seferinde daha güzele götürdü bu tartışmalar albümü .

Çok ilginç anılar olmuştur eminim beraber çalıştığınız süreç içinde.. Bir kaç tanesini paylaşır mısınız bizimle?

Bol bol var tabi ki, bir iki tanesini anlatayım....

Git ile başlayayım. Git’i o güne kadar bana hep gitarla ve sözleri olmadan “la..laa.laaa” diye çalmış söylemişti Emre. “Eee sözleri nedir ?” diye soruyordum hep. “Sözler var hazır; ama daha yazmadım“ diyordu . “Ne demek yaa bu?” diye düşünüyordum hep . Herhalde hazır ama ezberinde değil diye düşünüyordum. Neyse biz yapmaya başladık Git‘i. Düzenlemesini yaptık, enstrüman kayıtlarını yaptık en son gitarları da bitti . Sıra geldi vokale.. “ Hadi Emre “ dedim. “Sözleri yazmam lazım“ dedi. “ Nasıl hazır olmaz yaa, hani hazırdı parçanın sözleri?” “ Hazır zaten; ama yazmadım “ dedi . Neyse Emre’ye bir kağıt kalem verildi ve odada yalnız bırakıldı 15-20 dakika. Sonra gitarı eline aldı ve şarkıyı ilk kez sözleriyle çaldı söyledi. İnanamadım harika sözlerdi. Sonradan anladım ki Emre’nin değişik bir söz yazma tekniği var. Önce kafasında bir tema veya hikaye belirliyor. Neler anlatmak istediğini biliyor hikayede. O yüzden pek de dert etmiyor nasıl ifade edeceğini şarkı içinde bu hikayeyi. En son anda hikayeyi güzel bir dille anlatıyor ve olay bitiyor. O saatlerce kafiye arayan, yok şarkının burası eksik kaldı ne desek ki burda zihniyetini hiç ama hiç sevmediğim için hayran oldum Emre’nin bu söz yazma tekniğine. Daha doğrusu söz yazmıyor aklındaki hikayeyi şarkıya döküyor. Ama vokal hariç herşeyini bitirdiğimiz parçanın henüz sözlerinin olmadığını söylemesi bayağı bir stres yaşatmıştı bana :)

Git’le ilgili başka bir anım daha var aslında. Parçanın baslarını Berk Kula çalacaktı. Hatta Rüyamdaki Aptal Kadın’la aynı gün yapılacaktı bu. Berk geldi partisyonları söyledim Rüyamdaki Aptal Kadını çaldı. Ve birden fenalaştı, başı falan dönmeye başladı, acayip halsizleşti. “Ben çok kötüyüm” dedi ve bas gitarını da stüdyoda bırakıp direk eve gitti. Yalnız kaldım stüdyoda. Git’in baslarını bitireceğim diye düşünüyordum bütün planlarımı buna göre yapmıştım ertesi gün için. Gitarist olmama rağmen o güne kadar hiç bir kayıtta bas gitar çalmamıştım . Ancak arada bir grupla prova esnasında elime alıp akor başlarını falan çalmışlığım vardı o kadar. Berk de gidince ben aldım elime bas gitarı ve bir yandan çalıp bir yandan kaydettim baslarını parçanın. Bayağı bir zorlandım başta ama o kadar korkulacak bir şey yokmuş. Fena da olmadı hani basları :) Hiç aklımda yokken bas gitar da çalmış oldum albüme.

Bir de Sabuha‘nın ortaya çıkış hikayesi vardır. Sing Your Song döneminde dikkatli takipçileri hatırlarlar, her haftanın grupları bir araya gelip Nezih Ünen’e ait olan SYS jinglını baştan yorumluyorlardı haftanın finalinde Cumartesi geceleri. Benim başımın altından çıkıyordu onlar stüdyoda prodüktör olarak. :)

Neyse 2.Hafta SYS jingle yorumunu bitirdik stüdyoda . Bir yandan çekim yapılıyor gayet kalabalık bir ortam. Işıklar ışıkçılar kameramanlar vs... Parçanın kayıtları bitti ve herkes eşyalarını topluyor bir yandan, gitme hazırlığı ve 10 dakika içinde yola çıkılacak başka bir yerde çekim var ona yetişilecek. O anda Emre’nin aklına daha önceden verilmiş olan ”Kendi tarzın dışındaki bir parçayı yorumla” ödevi geldi. Tamamen unutmuştuk hepimiz ve 10 dakikamız vardı en fazla . Ekibin bir kısmı minibüste bekliyordu sokakta. O panik halinde ve kısıtlı 10 dakika içinde Emre girdi okuma odasına iki kez elektrosunu çaldı parçanın klik üzerine, sonra da bir kez söyledi parçayı. Ve koşturarak minibüse gitti başka bir çekime.

Elimde elektro gitarla çalınıp söylenmiş bir Sabuha vardı ve ertesi gün de canlı yayında söylenmesi gerekiyordu bu parçanın. Ben uğraştım ettim ertesi gün tam yayın saatine yetiştirdim CD‘yi . Ama 6.Cadde‘nin ne düzenlemeden ne parçanın trafiğinden haberi vardı. Hiç bir dinleme şansları da yoktu çekim başlamıştı çünkü. Tam onlar sahne almadan reklam arasında yanlarına gidip aşağı yukarı anlatmaya çalıştım parçayı. Çok da fena olmayan bir playback yaptılar onlar da ilk kez duydukları bir parça üzerine. İşin en komiği bence TV başında o kadar insan ilk kez dinlerken, 6.Cadde de ilk kez dinliyordu parçanın bitmiş halini :) Hep hatırladıkça güleriz o zamanı. Daha sonra albüm için tekrar kaydettik ama Sabuhayı :) 15 dakikalık haliyle değil şu anda dinlediğiniz.

Keşke farklı olsaydı dediğiniz birşeyler var mı albümle ilgili?

Bunu bilen çok az insan var aslında bugüne kadar. Biraz ön açıklama yapayım . Albümlerde kayıtlar bittikten sonra mixlere başlamadan önce evde alıp dinleyebilmek için veya insanlara dinletebilmek için “rough mix” yapılır. Çok da özen gösterilmez bu yapılırken. Sanırım aralık sonuydu 2002 yılı . Albümün kayıtları bitti. 6.Cadde İzmir’e döndü ben de bir rough mix Cd si hazırladım tüm parçalardan. Bir kaç gün dinlenip yılbaşından sonra albümün mixine başlamayı düşünüyorum. Neyse o CD yi basıp çıktım stüdyodan ve yolda yürürken ayağımı burkup yan bağları koparttım ayak bileğimde. O gece hastaneye gitme, alçı yaptırma, koltuk değneklerine alışma şeklinde geçti. Ertesi öğlen telefon geldi stüdyodan. “ Haluk , 6.Cadde ‘nin TÜM KAYITLARI uçtu, harddisk arızalandı ve silindi içindeki herşey.”

Şimdi ilk kez açıklıyorum bunu. Dinlediğiniz albüm mixlenememiştir. Neyse ki eldeki Cd’ nin mixi de hiçte kötü değildi, hatta bence gayet iyiydi. Ama mixinin yapılabilmiş olmasını isterdim albümün. Gerçekten içim yanmıştı o dönem silinince kayıtlar. Buna rağmen albümün soundu gayet beğeniliyor dinleyenler tarafından..

Bu ve bunun gibi bayağı bir şanssızlık vakası var aslında bu albumle ilgili. Kısaca ters gidebilecek ne varsa hepsi istisnasız ters gitti albüm ile ilgili. Ben çok istiyordum albüm ismi “Kör Talih” olsun diye; ama olmadı :)

6.cadde’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Bence çok parlak. Henüz yolun başındalar ve önleri o kadar açık ki bence. Yeni yaptıkları parçaları da dinledim, yine çok güzel parçalar var. Türkiye de o kadar çok sayıda iyi müzisyen var ki, gitarist, basçı, davulcu, klavyeci vs... Ama işin özü o değil bence. İşin özü her zaman için şarkıdır ortaya çıkacak eserdir. İyi şarkı yazarları her zaman gelmiyor Türk müziğine. 6.Cadde onlardan biri bence...

Manga ve Vega’yla da ilgileniyorsunuz sanırım..

15 yıllık çok samimi arkadaşım Hadi Elazzi ile bir independent label projemiz var uzun zamandan beri. Alternatif müzik üzerine çalışmak üzere hem bir plak şirketi hem de menajerlik şirketi. Vega, Manga birlikte çalıştığımız bir kaç gruplardan sadece bir kaçı. Vega’yı herkes tanıyor birşey söylemeye gerek bile yok bence. Çok iyiler. Manga ise inanılmaz bir potansiyel ve enerjiyle geliyor. Yakında hep beraber göreceğiz olacakları.

Siz kimleri dinlersiniz..

Uzun bir liste olur bence; ama şöyle bir saymaya çalışayım.... Placebo, Simpleminds, U2, Duran Duran, Chumbawamba, Depeche, Levellers, Toriamos, Nickcave, Garbage, Portishead, The Clash, Emf, Savatage, Live, Pearljam uzar gider bu liste. Türkçe de ise bayağı bir çeşitlilik var diyebilirim . Turkrock statüsünde: Vega , Teoman, Şebnem Ferah, eski Bulutsuzluk Özlemi, Kesmeşeker, Kıraç, Kargo, MFÖ, Mor ve Ötesi , Athena, Feridun Düzağaç ... Yine mi çok saydım :) Diğer tarzlarda eski Sezen Aksu, Candan Erçetin, Yaşar, Mirkelam, Yeni Türkü, Barış Manço, eski Ahmet Kaya aklıma gelenler...

Çok teşekkürler röportaj için..

Tarih: 27.08.2003
 
Geri
Üst