Sanat politik bir araç mıdır?...

sanatın nitelikleri sanatı yapan ve sanatın hedef kitlesi açısından farklıdır. bence sanatı yapan insanın; herhangi bir yapıtında hiçkimsenin hissedemeyeceği duygular yer almaktadır. bunu yaşamak sadece bir hayaldir. bu, sanatseverin hiçbir şey hissetmeyeceği anlamına gelmez; sadece sanatın yapılış amacını iki farklı şekilde değerlendirmesini sağlar:
bir; sanatın icar edilmesi için, iki; kendi düşünceleri için
(her ne düşünüyorsa düşünsün, herhangi bir insanın bir sanat eserine bakarken bir çok şey düşünme ihtimalini göz önüne alark her insanın farklı anlamlar üretebileceğini görüyoruz)
o zaman "sanatın politikayla ilgisi nedir?" sorusunu soruyorum. soruyu sorma amacım hakkında ve cevap hakkında bir bilgim olamayacağını sezinliyorum : )
sanat yaparken yapım aşamasında amaç olarak politikanın yer alması bence politikadan farklı bir şey değildir. eğer sanat eseri politik mesajlarla yüklüyse benim değerlendirmemde o nesnel politika anlamına gelir. belki bu anlamda mükemmel işler yapmış insanlar vardır; ancak sonuçta bu bir kişisel değerlendirmedir.
aslında bu yazıda altyapı sadece insanların neyi nasıl isimlendirdiğiyle ilgilidir. artı o anki şartların da etkisi fazladır.
bu konuda cevaba ulaşmak istiyorsak "görecelilik" kavramını bir defa daha irdelemekte yarar olduğunu ekleyerek bitiriyorum... : )
 
utopiano demiş ki:
sanatın nitelikleri sanatı yapan ve sanatın hedef kitlesi açısından farklıdır. bence sanatı yapan insanın; herhangi bir yapıtında hiçkimsenin hissedemeyeceği duygular yer almaktadır. bunu yaşamak sadece bir hayaldir. bu, sanatseverin hiçbir şey hissetmeyeceği anlamına gelmez; sadece sanatın yapılış amacını iki farklı şekilde değerlendirmesini sağlar:
bir; sanatın icar edilmesi için, iki; kendi düşünceleri için
(her ne düşünüyorsa düşünsün, herhangi bir insanın bir sanat eserine bakarken bir çok şey düşünme ihtimalini göz önüne alark her insanın farklı anlamlar üretebileceğini görüyoruz)
o zaman "sanatın politikayla ilgisi nedir?" sorusunu soruyorum. soruyu sorma amacım hakkında ve cevap hakkında bir bilgim olamayacağını sezinliyorum : )
sanat yaparken yapım aşamasında amaç olarak politikanın yer alması bence politikadan farklı bir şey değildir. eğer sanat eseri politik mesajlarla yüklüyse benim değerlendirmemde o nesnel politika anlamına gelir. belki bu anlamda mükemmel işler yapmış insanlar vardır; ancak sonuçta bu bir kişisel değerlendirmedir.
aslında bu yazıda altyapı sadece insanların neyi nasıl isimlendirdiğiyle ilgilidir. artı o anki şartların da etkisi fazladır.
bu konuda cevaba ulaşmak istiyorsak "görecelilik" kavramını bir defa daha irdelemekte yarar olduğunu ekleyerek bitiriyorum... : )
Amaç ile araç arasındaki diyalektik ilişkiyi kaçırıyorsun, amaç olanın araç a dönüşümü yada tam tersi oluşumu ve yine karşıtlarını dışlayarak karşıtına dönüşmesi söz konusudur.
Birde sen sanatı kendi kıstaslarına göre belirleyip eserin yapımı aşamasında iken içine politika koyuyorsun ve bu nedenle ortaya çıkardığın esere sadece politika diyorsun. Şimdi birisi çıkarda benim sanatım politikadan ibarettir, sanatım budur derse, senin önceki yazdıklarında ki ve o yazının devamında ki relatifliği kaçırdığın için kendinle çelişirsin.
 
açıkçası amaç ile araç arasında diyalektik bir ilişki görmüyorum. çünkü amaç neyi gerektiriyorsa araç da o olmalıdır. herhangi bir çelişki veya zıtlık bu ikilinin ilişkisinde yer almamalıdır. eğer ki bu amacın veya aracın gerçekliğini sorguluyorsan, sanat için bu imkansız bir sorgulama olacaktır.(diyalektiğin amacı açısından)
artı o an içinde alternatiflerini sorgulayan amacın gideceği yer zaten bellidir, farklı yönemlimlere ihtiyacı olmayan ve bizim bakışaçımıza göre işe yarar nitelik kazanmaya bir kavram sanat olamaz.

sanat açısından ele alırsak;
sanat genellikle soyut bir kavramdır ve ortaya çıktığında orjinalinde bir değişim söz konusu olamaz. oluşmuş bir sanat eserinin devamlılığı (ve beraberinde değişimi) sadece bağlı olduğu kökleri devam ettirme adına meydana gelmiş demektir.

benim kıstaslarımdan olaya baktığımızda sanatın üretiliş aşaması hiç bir nitelik taşımamakla beraber, bu değerlindermenin sonucuna politikayı "nesnel" olarak adlandırmamın da anlamlı olacağına inanıyorum. çünkü öznel sanat birebir politik içerik taşımaz, bu yüzden dirket olarak buna politika diyemeyiz. ama nesnel olarak değerlendirirsek sadece politikayı temsil eden ve politik kaygılar (ya da amaçlar) taşıyan bir çok sanat eserine (!) rastlayabiliriz.
bir klişe soruya dikkat çekmek istiyorum :
"sanat, sanat için mi; yoksa halk için mi yapılır?"
peki şu soruyu sorabilir miyiz?
"sanat sanat için mi, halk için mi, politika için mi yapılır?"
hatta şu soruyu da sorabiliriz sanırım:
"sanat sanat için mi, halk için mi, politika için mi, para için mi yapılır?"
kısaca şunu sorsak ya:
"sanat ne için yapılır?"
en son sorduğum soruya cevap verirsen ne demek istediğimi anlayacaksın.
biri çıksa da "benim sanatım politikadan ibarettir, sanatım budur" dese, "neye göre?" diye sormaktan başka bir şey yoktur. çünkü öyle söyleyen biri yalan söylemiş olur. sanatçı olarak politik eserler icra etmek başka, politikacı (siyasetçi) olarak sanat irca etmek (!) bambaşka birşeydir hatta politikacı olarak sanat icra etmek diye de bir şey yoktur.
ama sanatçı olarak politik eser icra edilebilir.
aradaki fark sanatçı olmak ya da politikacı olmaktır.
komuzla ilgili olarak söyleyebileceğimiz fark ise kişiye göre göreceli olmasıdır.
bu görecelilik kavramıyla karmaşıklaşan konu, diyalektiğin de işin içine girmesiyle daha bir karmaşık hal alacaktır bunu da söylemeliyim.
 
utopiano demiş ki:
açıkçası amaç ile araç arasında diyalektik bir ilişki görmüyorum. çünkü amaç neyi gerektiriyorsa araç da o olmalıdır.

Bazen araç : bilinçsizlik nedenli yollarla amaca götürür. İşte bu yüzden diyalektik bakış gereklidir! sana durumu açıklar.

utopiano demiş ki:
herhangi bir çelişki veya zıtlık bu ikilinin ilişkisinde yer almamalıdır. eğer ki bu amacın veya aracın gerçekliğini sorguluyorsan, sanat için bu imkansız bir sorgulama olacaktır.(diyalektiğin amacı açısından)

Dolayısıyla aracın bilinçsizde olsa amacın yerini alması söz konusudur.
Ortada zıtlık olarak görünen olgu bir anda nitel bir sıçramayla ortadan kaybolmuş olur,yadsınmıştır, yani onu hem ortadan kaldırmış hem de korumuştur.
(Bu konuyu anlamak kolay değildir, Hegel'in efendi-köle diyalektiğinin tekrardan incelenmesini öneririm)

utopiano demiş ki:
artı o an içinde alternatiflerini sorgulayan amacın gideceği yer zaten bellidir, farklı yönemlimlere ihtiyacı olmayan ve bizim bakışaçımıza göre işe yarar nitelik kazanmaya bir kavram sanat olamaz.

tam tersi bir olgu söz konusu olduğundan yani; bilinçsizlik nedenli araç kullanımının amaca vararak neyin kendisine faydalı neyin zararlı olduğunu bilemez, bilse amacın bilinciyle, araca yönelme söz konusu olurdu. Ayrıca ortadaki pragmatist görüşe katılmıyorum, fayda da relatiftir!

utopiano demiş ki:
sanat açısından ele alırsak;
sanat genellikle soyut bir kavramdır ve ortaya çıktığında orjinalinde bir değişim söz konusu olamaz. oluşmuş bir sanat eserinin devamlılığı (ve beraberinde değişimi) sadece bağlı olduğu kökleri devam ettirme adına meydana gelmiş demektir.

sanat kelime olarak soyut olabilir ancak ona sanat değerini,anlayışını,kavramını vs.sini gerçeklendirdiğinden bu kelime atfedilmiştir. Kimse birden sanat diye bağarmamıştır durduk yerde!

utopiano demiş ki:
benim kıstaslarımdan olaya baktığımızda sanatın üretiliş aşaması hiç bir nitelik taşımamakla beraber, bu değerlindermenin sonucuna politikayı "nesnel" olarak adlandırmamın da anlamlı olacağına inanıyorum.

üretim aşaması kendi öznelliğini koruduğundan sadece üretende bir nitelik taşır, henüz kendi dünyasından çıkmamış, dış dünyaya yani bir başkalarına açılmamıştır diyebiliriz.

utopiano demiş ki:
çünkü öznel sanat birebir politik içerik taşımaz, bu yüzden dirket olarak buna politika diyemeyiz.

sanat eseri üreticisinin kendi öznel paradigmasında bir politika içermesi bir şeyi değiştirmez, olsada olur olmasada olur. Lakin politik içerikte taşır buna politikada diyebiliriz ve üreticisi buna sanat da diyebilir. (onun için politika; bir sanat olabilir)

utopiano demiş ki:
ama nesnel olarak değerlendirirsek sadece politikayı temsil eden ve politik kaygılar (ya da amaçlar) taşıyan bir çok sanat eserine (!) rastlayabiliriz.

Politik kaygı ya da başka bir şey, anlatmak istediklerimden ötürü geçersizleşir!

utopiano demiş ki:
bir klişe soruya dikkat çekmek istiyorum :
"sanat, sanat için mi; yoksa halk için mi yapılır?"
peki şu soruyu sorabilir miyiz?
"sanat sanat için mi, halk için mi, politika için mi yapılır?"
hatta şu soruyu da sorabiliriz sanırım:
"sanat sanat için mi, halk için mi, politika için mi, para için mi yapılır?"
kısaca şunu sorsak ya:
"sanat ne için yapılır?"
en son sorduğum soruya cevap verirsen ne demek istediğimi anlayacaksın.

sanat onu yapana göre bir anlam ve o yaratıcısına göre kendini ya toplumda ya da kendi psikolojik tatminkarlığını taşır, yada bu ikisini birlikte barındırır. Sanat ı sanat için yapmak oldukça soyut kalıyor, eseri yapan adam ondan hoşnut kalsada kalmasada kendi psikolojik ve sosyolojik etkileşimlerinden varsayımlar yada bilinçsiz uygulayıttırıcıları doğrultusunda ya kendi tatmin olur yada önemsemez topluma aktarır onlar kendi görüşlerini belirtir. Lakin sanattaki kendi özgün yaratıcılığı söz konusu olduğundan sanat asla yaratıcısından bağımsız kılınarak soyut bir şekilde ifade edilinip sanatı sanat için yapıyor demek olmaz...


utopiano demiş ki:
biri çıksa da "benim sanatım politikadan ibarettir, sanatım budur" dese, "neye göre?" diye sormaktan başka bir şey yoktur. çünkü öyle söyleyen biri yalan söylemiş olur. sanatçı olarak politik eserler icra etmek başka, politikacı (siyasetçi) olarak sanat irca etmek (!) bambaşka birşeydir hatta politikacı olarak sanat icra etmek diye de bir şey yoktur.
ama sanatçı olarak politik eser icra edilebilir.
aradaki fark sanatçı olmak ya da politikacı olmaktır.
komuzla ilgili olarak söyleyebileceğimiz fark ise kişiye göre göreceli olmasıdır.
bu görecelilik kavramıyla karmaşıklaşan konu, diyalektiğin de işin içine girmesiyle daha bir karmaşık hal alacaktır bunu da söylemeliyim.

yukarıda da demek istediğim gibi
ben çıkıyorum ve diyorum ki ; politika bir sanattır yani aristo deyimiyle poetika ;)
Karışık olabilir fakat bir kaç kişiye bilinmeyenleri gösterebiliyorsak ne mutlu bize diyorum ;)
 
çözümlemelerinin çoğu doğru ancak dikkat çekmek istediğim şey daha basit.
einstein'ın izafiyet teoreminden çıkan bazı fikirler doğürultusunda; basit anlamda "her şey görecelidir" sonucunu çıkartırsak, diyalektiğin veya her hangi bir dalın ne kadar anlamsızlaştığı farketmek mecburiytindeyiz.
benim anlayamadığım şey rölativite ile diyalektiği bir arada nasıl tartışıyorsun? bu oldukça saçma geliyor. yazış amacım da bu iki kavramın farklılıkarı ve ayırım noktaları...
 
basit anlamda "her şey görecelidir" sonucunu çıkartırsak, diyalektiğin veya her hangi bir dalın ne kadar anlamsızlaştığı farketmek mecburiytindeyiz.

Benim de yazdıklarımda söylemek istediğim buydu... sanatın gerçekliği burada tartıştığımız gibi değil... yani değerlendirme ve sınıflandırma yapmak bu derece relatif ya da zor değil.... bu konuda yeniden yazmama gerek yok, önceki mesajlarımda ayrıntışı olarak açıklamaya çalışmıştım.

Praxis ve Utopiano, konuyu felsefe ve sosyoloji açısından güzel bir şekilde ele alıyorlar :D ama işin sanatla, en azından müzikle ilgili kısmında gözden kaçırılan önemli ve pratik şeyler oluyor bana kalırsa... :D
 
O esere dediğin kıstaslardan yorum yapana göre değişecektir, o dediğin çerçeveden bakana ve o çerçeveyi kendine göre belirleyeceği gibi çerçeveyi farklı görüp içinden farklı bakanlarda olacaktır, çerçevenin içindeki görüşlerde birbirini tutmayabilir. Dolayısıyla sürelecek fikirler relatif olacaktır. Müziği sanat'tan ayırmak bir şeyi değiştirmez.

Müzik seslerden oluşur ve sesler de nesnel bir gerçekliktir. Notaların uyumunun verdiği haz kişilere göre değişecektir ve yine dolayısıyla zevkler de tamamen relatiftir. Şimdi bir kişi o müzikten hoşlanmadı ve bunun sanatsal bir değeri olamaz dedi. Ancak bir başka kişi hoşlanır ve işte sanat eseri, müzik budur der ee burda hangisini esas ya da ölçüt alacaksın? Hiç birini deyip kafana göre takılacaksın

Bunlar doğru gibi görünüyor.... ama ölçüt olarak alınacak bayağı birşeyler var haliyle (bunları ayrıntılı olarak yazabilirim istersen)

Sanat, neyse ki herkesin kişisel algı, estetik ve o konudaki yetkinliğine göre değişecek bir olgu değil... tarihi ve eserleri inceleyerek çok net olmasa da kıstaslar ortaya koymak mümkün :!: :D :D

Bence en iyi nokta da bu zaten: belirli tanımlara göre değil, tarihin ve eserlerin yalnızca müziksel ögeler incelenerek objektif değerlendirilmesi eserlerin değerlendirilmesinde önemli oluşu....

Bir örnek: bir besteniz vardır, siz daha önce benzer birşer duymamışsınızdır ve kendinizi sanatçı olarak düşünürsünüz, birçok kişi de bu kanınızı doğrular hatta eseriniz maddi açıdan başarılı olur...

Ama.... benzer enstrümantasyon, armoni, düzenleme özellikleri olan binlerce eser, sizden yaklaşık 100 yıl önce bestelenmiş, incelenmişi okullarda okutulmuş hatta daha ileriye götürülmüştür... sizin tek suçunuz(!) bundan haberdar olmamaktır.

Şimdi siz sanatçı mısınız değil misiniz? ya da yaptığınız sanat mı?

Siz ne kadar kendinizi iyi hissetseniz, mutlu olsanız, para ya da politik güç kazansanız da yaptığınız sanat olmaz... zanaat olur bana kalırsa :D
 
utopiano demiş ki:
çözümlemelerinin çoğu doğru ancak dikkat çekmek istediğim şey daha basit.
einstein'ın izafiyet teoreminden çıkan bazı fikirler doğürultusunda; basit anlamda "her şey görecelidir" sonucunu çıkartırsak, diyalektiğin veya her hangi bir dalın ne kadar anlamsızlaştığı farketmek mecburiytindeyiz.
benim anlayamadığım şey rölativite ile diyalektiği bir arada nasıl tartışıyorsun? bu oldukça saçma geliyor. yazış amacım da bu iki kavramın farklılıkarı ve ayırım noktaları...
Ben burda sanatı ele alıyorum sen ise benim herşeyi ralatif olarak ele aldığımı söylüyorsun! Sanat herşey midir? (Diğer başlıklardaki yazılarıma da göz atarsan nasıl bir yol çizdiğimi anlarsın ve bu tür ithamlarda bulunmazsın buna eminim) Diyalektikle ralatiflik birbirine karışamaz bunlar farklı olgular ve paradigmalardır! Ben konunun gidişatı nedeniyle ikisini aynı mesajıma sığdırdım yoksa iyice bakarsan ayrı ayrı ele alınmıştır, birbirine karıştırılmadan!

Einstein'ın izafiyet teorisinin bu konuyla alakası yok. Özel görelilik yüksek hızlarla ilgilidir, genel görelilik ise kütleçekimle. Bilim i sanat ile karıştırmak en saçma bulduğum öngörülerden biridir. Sanat'taki görelilik bambaşka bir olgudur...
 
Praxis'e:

sana cevap vermek beni bayağı bir geriye götürecek, sayfalara tekrar bir göz at (çünkü çelişkili yanılgılar var yazında)
...demişsin.

Sayfalara tekrar baktım (gerçi yazıyı yazarken de bakmıştım) ama söylediğim noktaya yönelik açık bir düşünceni bulamadım.
Yazımı da tekrar okudum, çelişki ya da yanılgı olduğunu sanmıyorum.

Senin de yazdığın "müziğin nesnelliği" hususu, benim fikirlerimin temel dayanağı, tüm yazılarımda da bunun altını çiziyorum.

Belki ben düşüncelerimi iyi ifade edemiyorum, belki kullandığımız ifade biçimi ve referanslarımız farklı, belki sen belirli bir şekilde tartışmak istiyorsun, belki de bilgisayarın doğal olmayan ortamının getirdiği bir iletişim sorunu bu....
 
KorayE : senin yazdıklarını olması gerektiği şekilde düzeltiyorum. (kendimce)
Sanat, neyse ki herkesin kişisel algı, estetik ve o konudaki yetkinliğine göre değişecek bir olgudur.
tarihi ve eserleri inceleyerek; eserden alacağımız algılar üzerinden bir kanıda bulunuruz ve bu kanı algıyı alan kişinin psikolojik,sosyolojik,biyolojik ve kısmen ekonomik belirgenliğiyle orantılı olacaktır. Dolayısıyla bu kanıların esas dayanaklarındaki dinamikler göz ardı edilemez ve bireylerde farklılık gösterir. Tarihte de bu böyledir, (antropolojik mantık)
Tamam müziksel öğeleri inceleyelim de bu öğe nasıl oluştu kim oluşturdu, oluşturan kişinin özgünlüğü yaratıclığınnı etkisi vs. bunları gözardı mı edeceğiz?Bunlardan bağımsız müzik öğesi olamayacağından objektifliği sağlanamaz, ve eserlerin değerlendirilmesi bilinçsiz olur...

Umarım cevabım yeterli olmuştur.
sen ister sanat de ister zanaat bu konuda özgürsün kafana göre takıl :D ;)
 
nesnel gerçekliklerde kesin konuşamadığımız zaman öznel şeyler hakkında nasıl konuşabiliriz dostum? einstein'ın teoremi bir örnekti sadece, sen bu örnekte yer alan olguların gösterdiği yolda basit bir sonuca ulaşabilirsin. sonuçta bilim ve sanat üretmek üzerine gelişir. pararel yollarda ilerler. iki aynıdır demiyorum , ancak benzer örnekler taşırlar. çünkü bilim de bir sanattır. nesnel de olsa bilim sanattır.

bu yüzden einstein'ın teoremleri bir örneklemeden ibarettir.
 
utopiano demiş ki:
nesnel gerçekliklerde kesin konuşamadığımız zaman öznel şeyler hakkında nasıl konuşabiliriz dostum? einstein'ın teoremi bir örnekti sadece, sen bu örnekte yer alan olguların gösterdiği yolda basit bir sonuca ulaşabilirsin.
Nesnel gerçekliğin konuşma dili bilimdir!
Basit bir sonuç dediğin şey bugüne kadar ki en zeki kafalardan birinin yıllarını vermesiyle oluşmuştur, bu basite indirgemekde nerden çıktı şimdi!

utopiano demiş ki:
sonuçta bilim ve sanat üretmek üzerine gelişir. pararel yollarda ilerler. iki aynıdır demiyorum , ancak benzer örnekler taşırlar. çünkü bilim de bir sanattır. nesnel de olsa bilim sanattır.
bu yüzden einstein'ın teoremleri bir örneklemeden ibarettir.
Bilime, sanat; kendi sanat anlayışından ötürü diyebilirsin lakin bir eserin nesnelliğini neden gözardı ederekten sanat ı soyutlaştırdığına bir anlam veremedim! (?)
Einstein'ın teoremleri neyin örneklemesidir? Sanat bir örnekleme midir? Neyin örneklemesidir? Diyeceğim fakat cevap versende vermesende işin özünde sanatın relatif bir anlamsallığı ifade ettiği çıkacaktır. Dolayısıyla gerek yok. Bu kanıya; bilimi, kendi açından, sanat olarak gördüğünden vardığını biliyorum. Ancak buradaki bilinmesi gereken önemli husus bilimin göreceli olmadığıdır, evrensel bir bilinçdir. Dolayısıyla bilimi de sanat yapmak, bir mantık sapmasıdır; diye düşünüyorum...
 
Politika, insani yabancılaşmanın son ürünü olan yalanlar platformudur. Toplumsal duyarlılık ise, insanı tüm nesnelliğiyle ele alıp yaşamak ve yaşatmaktır.
...
Bu bağlamda sanat eseri toplumsal duyarlılığı estetik bir yansıma haline getirebilir. Getirmezse de estetik niteliği olan bir eser "sanatsal" yönünü korumaya devam eder.
...
Sanatı ideolojileştiren ve resmi bir ürün olarak "sanat" diye öne sürenler sadece kaskafalı "sosyalist" etiketli ideologlardır. Toplumcu gerçekçilik dayatması altında sanatın "özügr" varoluşunun içine etmişlerdir. Hangi "sosyalist" etiketli ülkede özgün bir eser "sansür"e uğramadan bize sunulabilmiştirki? İnsan ürünü olan sanat, asla insan yabancılaşmasının gerçeklik kazandığı politikayla bağdaştırılmamalı tersi,ne ona karşı olmalı, eğer içinde toplumsal duyarlılık dediğim şeyi ele alıyorsa...
 
Praxis'e:
senin yazdıklarını olması gerektiği şekilde düzeltiyorum. (kendimce)
aslında yapmamanı, hatta belki olaya benim açımdan bakmaya çalışmanı tercih ederdim ama nasıl istersen.... ;)


tarihi ve eserleri inceleyerek; eserden alacağımız algılar üzerinden bir kanıda bulunuruz ve bu kanı algıyı alan kişinin psikolojik,sosyolojik,biyolojik ve kısmen ekonomik belirgenliğiyle orantılı olacaktır. Dolayısıyla bu kanıların esas dayanaklarındaki dinamikler göz ardı edilemez ve bireylerde farklılık gösterir. Tarihte de bu böyledir, (antropolojik mantık)
Tamam müziksel öğeleri inceleyelim de bu öğe nasıl oluştu kim oluşturdu, oluşturan kişinin özgünlüğü yaratıclığınnı etkisi vs. bunları gözardı mı edeceğiz?Bunlardan bağımsız müzik öğesi olamayacağından objektifliği sağlanamaz, ve eserlerin değerlendirilmesi bilinçsiz olur...
Tabii bütün bunları gözardı etmeyeceğiz, müzik sosyologları, kültürel antropologlar bunların üzerinde çalışacak...
Ama yalnızca müziği ya da müziksel fenomenleri, kendi evrimi içerisinde değerlendirmenin mümkün olduğunu düşünüyorum (hatta değerlendiriyorum :D)... bundan da sadece müziksel kazanımlar sağlıyorum...

bir önceki mesajımda yazdığım gibi, bir noktada referanslarımızın farklılığından farklı yönlere bakıyormuşuz gibi hissediyorum. Müzikle ilişkin hangi düzeyde bilmiyorum ama söylediklerimin dayandığı noktalar, konservatuvarlarda kompozisyon derslerinin bir kısmının içeriğini oluşturuyor. Ayrıca herhangi bir akımı, parçayı ya da müziksel yapıyı birçok kişi,sanatçı ya da eleştirmen, sadece müziksel öğeleri göz önüne alarak değerlendiriyor ve pozitif bilim kadar olmasa da benzer kanılara sahip olabiliyor. Ya da en azından nerede durduğunu anlayabiliyor.

Bunların kesinliğinden daha çok relativitesinin tartışılır olduğunu düşünüyorum :D
 
KorayE : onlar kendilerini ve sizi kandırıyor :D sor bakalım hocalarına sanat ve de estetik ne demek miş? Müzik ne demekmiş? Bunları değerlendiren ölçüt neymiş? Ölçütler farklılıklar gösterirmiymiş? evrensel bir ölçüt değerlendirilmesi varmıymış, bunları belirleyen kimmiş, onu kim seçmiş ? vs. vs.diye uzar gider bakalım ne dicek merak ettim? :D
Ayrıca ben burda müziksel akımları irdelemiyorum, zaten onlar bir akım olduğundan kıstası belirlenmiştir, bu kıstası kullananlara o kıstastan yorumlar getirilebilir.
Ancak bireysel temelde müzik estetik sanat vs. belirlenmesinde evrensel bir değerlendirme söz konusu yoktur, olmamalıdır lakin dünya'da nasılsa bu uygulanıyor fakat ben onaylamıyorum.
Bir sanat, estetik ya da müzik ahlakı bana pek mantıklı gelmiyor. Birey kendi sanat ya da estetik kavramını belirleyebilir eğer belirlemeyipte başkasının kıstasından yola çıkarsa dediğim gibi bu tamamen o kıstas doğrultusunda değerlendirebilinir.
Dolayısıyla bu olgunun relativitesi tartışılmaz ancak ben işin temelinden bahsediyorum aramızdaki anlaşamama da burdan kaynaklanıyor sanırım.
 
Geri
Üst