Batman: The Dark Knight Rises

Bane tabii ki var çizgi romanında. O kadar dedim, Knightfall serisini okuyun diye.

Edit: Şehrin o kaos hali o kadar iyi yansıtılmış ki! Adamlar neredeyse minimum bilgisayar efekti kullanmışlar. Çoğu şeyi gerçeğe yakın olsun diye kasmışlar ve başarmışlar. Bir de Kedikadın acayip başarılı olmuş. Anne Hathaway vasat bir Selina Kyle olur derken, inanılmaz güzel oynamış. Hem masum kız ayaklarını hem de ne istediğini çok iyi bile bir hırsızı. Alfred'e diyecek laf yok. Adam film boyunca baba figürünü muhteşem çizmiş.

Nolan, alttan alttan süper Batman & Robin mesajı vermiş
Filmde 2 can alıcı sahne vardı

1-Batman ve Bane'in kanalizasyonda dövüşmesi ve Batman'in belini kırması.
2-Bruce Wayne'in o çukurdan çıkması. Ki çıktığında cidden ağlayacaktım.
 
Panpa bu mesaj boş çıkmış, bize bir şey mi anlatmaya çalışıyorsun? Film mi boş, ne diyorsun olm açık konuş :D

Dün akşam izledik bunu nihayet. En baştan açık seçik ifade edeyim, çizgi roman fanatiğiyim, siyah beyaz fotokopi baskılarını okuyarak büyüdüm bunların. Bana öyle kolay film beğendiremezsin Nolan adam ol! Fakat itiraf etmek gerek ki bu son üçleme bambaşka. Sanırım Heath Ledger'ın etkisiyle beraber ikinci film zirvede yapayalnız. Dark Knight ve diğerleri diye bakabiliriz artık olaya.

Son filmi çok yüzeysel yazayım. İzlemeyenler için de belirteyim, spoiler sayılmaz ama beklentileri etkilememesi için burdan sonrasını okumayınız.






Bir kere Gotham City adı üstünde goth, gotik mimarisiyle karanlık bir şehirdir. Batman filmlerinde atmosferi oluşturan en önemli şey o karanlık yağmurlu şehir sülüetidir. Batman filmleri karanlıktır. Bu son film gayet aydınlık ve New York benzeri bir şehirde geçiyor. Öyle günlük güneşlik Gotham olmaz. Bu seri kesinlikle çok başarılı ama çizgi roman için de fazla gerçek. Nolan'ı en çok o konuda eleştirebilirim. Çizgi roman dediğin fantastiktir, hafif uçuktur. İkinci filmde durumu kurtaran bir Joker gerçeği vardı. Bu filmdeki Bane de başarılı olmasına rağmen Joker gibi değil. Gene de beğenmedim diyemem, gayet güzel film. Ama işte herkesin beklentileri farklı.


edit: şu yazıyı burdan sonra sözlüğe de yapıştırdım. "lan sen kimsin ayı" ile cümleye başlayıp "azıcık platon oku, marx oku felsefe öğren" diye kapak takmaya kalkan oldu lan ahahhaah :D

Şu "sen kimsin ayı" ile lafa girip Platon oku, Marx oku, felsefe öğren diyen arkadaşların olduğu linki bir versene, gözünü seveyim. Ben de bir bakıp yarılayım. Türkçe'de boşuna demiyorlar "bu kadar cehalet ancak okumakla olur" diye.
Herhangi bir akılcı eleştiriyi şiddet dürtüsüne kapılmadan karşılamayı öğrenirsek adam olacağız herhalde...
 
Benden geçer not alamadı, gerçekle çizgi roman arasında kalmış, kurgu çok değişmiş hoş bulmadım..

Bunun yanında Türk filmlerinde olsa dalganın kralını geçeceğimiz şeyler de vardı.. Neydi o hapishane sahneleri.. Yahu çıkıkçı ( mahkum ) adamın omurgasını 15 gün eleman o şekilde yattıktan sora tek hamlede ameliyatsız, susuz, sabunsuz yerine oturttu.. Sonra o hapishaneden kaçış sahnesi.. Yada hapishaneye düşüşü.. Bane de de ne yumruk varmış, adam çıplak ellerle kurşun geçirmez zırhı kırdı, Batman in yumruklarını da çıplak vucüdu ile durdurdu, o da değil en son sahnede göğsünde o uçaksavar kurşununu sektirip kedi kadına geri gönderecek diye çok korktum bir an.. Gerçi Batman de Tarkan gibi lavların arasına girip te kemiklerini mi sağlamlaştırdı 5 ayda ne yaptıysa iyi benzetti öldürülesiye dayak yediği bane i...

Gotham da tam paradise city bu arada..

Bence, atmosfer kötüydü, hikayeden çok uzaklaşılmış, gerçekçi yapılmak istenirken film hem ilkokul çocuğunun bile aklında soru işareti bırakacak gerçeklikten öte sahneler var hemde atmosfer ve kurgu olması gerekenden çok uzakta.. Bence yönetmen kaynaklı olmamış, yoksa herkesin oyunculuğu cuk oturmuş..

Benim notum 10 üzerinden 6,3 olur en fazla oda Batman in hatırına
 
Benden geçer not alamadı, gerçekle çizgi roman arasında kalmış, kurgu çok değişmiş hoş bulmadım..

Bunun yanında Türk filmlerinde olsa dalganın kralını geçeceğimiz şeyler de vardı.. Neydi o hapishane sahneleri.. Yahu çıkıkçı ( mahkum ) adamın omurgasını 15 gün eleman o şekilde yattıktan sora tek hamlede ameliyatsız, susuz, sabunsuz yerine oturttu.. Sonra o hapishaneden kaçış sahnesi.. Yada hapishaneye düşüşü.. Bane de de ne yumruk varmış, adam çıplak ellerle kurşun geçirmez zırhı kırdı, Batman in yumruklarını da çıplak vucüdu ile durdurdu, o da değil en son sahnede göğsünde o uçaksavar kurşununu sektirip kedi kadına geri gönderecek diye çok korktum bir an.. Gerçi Batman de Tarkan gibi lavların arasına girip te kemiklerini mi sağlamlaştırdı 5 ayda ne yaptıysa iyi benzetti öldürülesiye dayak yediği bane i...

Gotham da tam paradise city bu arada..

Bence, atmosfer kötüydü, hikayeden çok uzaklaşılmış, gerçekçi yapılmak istenirken film hem ilkokul çocuğunun bile aklında soru işareti bırakacak gerçeklikten öte sahneler var hemde atmosfer ve kurgu olması gerekenden çok uzakta.. Bence yönetmen kaynaklı olmamış, yoksa herkesin oyunculuğu cuk oturmuş..

Benim notum 10 üzerinden 6,3 olur en fazla oda Batman in hatırına

Bazı klişeler vardı ama 6.5... Yo dostum yo, 8.5 alır en az.

Ayrıca adam 15 günde iyileşmiyor. 5 ay gibi bir sürede ancak kendini topluyor. Nolan'ın o kadar salak olacağını sanmıyorum.
 
Plato veya Marx ile olacak iş değil bu. Sen bu arkadaşa psikanaliz okumasını tavsiye edebilirsin (terapiye gitmesini tavsiye etmenin anlamı yok, gitmez...) Her ne kadar şiddeti körüklediğinden endişe etsek de, aslında bence pek çok çizgi roman kahramanının eylemleri insanın saldırgan dürtülerini olumlu bir şekilde kanalize edebileceğini ve (ve normal insan göre nerdeyse sınırsız olabilecek yetkisini ve iktidarını) iyi amaçla kullanabileceğini de kanıtlamaya çalışır. X-Men gibi serilerde bu alenen işlenen bir temadır, bazılarında ise daha örtülüdür. Domestos isimli sözlük yazarının bunu anlamakta zorlandığı açık. Bunu anlasa, kendi saldırganlığını sözlük vs. gibi ortamlardan ortalığa başıboş biçimde salmaya çalışmaz, onun yerine bu enerjisini yaratıcı bir işe kanalize etmeye uğraşır. "Klavye delikanlısı" dediğimiz tavrın sahiplerinin genel sorunu bu zaten...
 
Filmi bugün izledim. Gerçekten de üçlemedeki en zayıf halka olmuş. Çok dağınık, bir türlü toparlanamayan bir film. Ama Hathaway gerçekten döktürmüş Kedi Kadın'da. Cotillard'ın oyunculuğu ise inanılmayacak kadar silik.

Sıkıntıdan bir ara "Çıksam mı acaba ?" oldum. Filmin ikinci yarısı çok büyük ölçüde tahmin edilebllir nitelikte. Ufak bir sürpriz var, ama çok da şaşırtmıyor.
Aslında bir başka seri için belki hiç de fena olmayan bir film, ama kalitenin bu kadar yükseldiği bu seride kesinlikle diğerlerine kıyasla zayıf kalıyor.
Sonu fena toparlanmamış filmin, galiba tek iyi yanı da orası.

Fantastik öğeler içeren her tür yapıtta (sinema, kitap vs...) kötü adamın inandırıcı olabilmesi, ve kahramanın çektiği acıya seyircinin/okuyucunun ortak olabilmesi gerekir. Bence Bane gerçek anlamda Batman için hiç bir tehdit oluşturmuyor aslında. Evet, fiziksel olarak çok zarar veriyor Batman'e, ama hiç bir inandırıcılığı yok...
Elbette bu sadece Nolan'ın değil, Hardy ve Bale'in de kusuru olabilir... Ama sanki kurgusal bir sıkıntı var ortada...Batman'ın bir anlamda en büyük düşmanı yine kendisi olduğu için, Bane aslında son derece aksesuar bir karakter kalıyor. Zaten öldüğü sahne de son derece banal ve gülünç... Oysa Joker yaptığı kötülük için hiç bir gerekçe sunmayan, bütünüyle irrasyonel ve bu nedenle de dehşet verici bir karakterdi.

Ve tabii bir de resmen Amerikan propagandasına dönüşen sahneler var. Kötü adamların "medeni olmayan" topraklardan gelen vahşiler olarak oryantalist bir tavırla resmedilmesi de cabası. Nolan bu noktalarda her şeyi yüzüne gözüne bulaştırmış... Ya da belki de tribüne oynamış... Kimbilir...
 
Çok hafif spoiler var, izlemeyenler dikkayt!



Anne Hathaway'in oyunculuğu hakikaten şahane. Kaç gündür gözümün önünden gitmeyen hava alanında polise yumruk attığı sahne var. "Şunu bir dakika tutar mısın" gibilerinden elindekini polise verip çotta diye yumruğu gömerken o yüz ifadesine bayıldım. Sanki günlük hayatta sık sık adam yumruklarmış gibi nasıl bir rahatlık, nasıl bir soğukkanlılık ve doğallıktır.
 
Hathaway'de "screen presence" denilen hadise fazlasıyla var. Son dönem favorilerimden (Kate) Beckinsale ve (Cate) Blanchett'da da var aynı durum. Beckinsale Britanyalı, Blanchett Avustralyalı, Hathaway'de de bir miktar İrlanda kanı olduğunu duyunca hiç şaşırmadım.

İyi ya da kötü karakteri aynı başarıyla oynuyorlar, Hitchcock'un meşhur sarışınları Bergman ve (Grace) Kelly'nin zerafetlerine yakın bir havaları var, ama tabii bu gacılar aksiyona da geliyor:) Son dönemin en harbi sarışını olmaya aday Theron'da da var bu çaba, ama bence o sadece romantik filmlerde oynamalı:) Prometheus çok sefil bir filmdi...

Sanırım Hathaway yaşadığımız bu devrin "hem melek hem de şeytan" olabilen aktrisleri arasında bir hayli sivrilecek.
 
kara şovalye den daha iyi değil ama daha karanlık kesinlikle. bruce wayne olsun kötüler olsun, insani yönden anlatışı çok iyi. Tom Hardy nin ingiliz aksanı sayesinde mi nedir,maskenin altından bane'in sesi hipnotize edici geliyor.acaipte vücud yapmış kalın dudaklı arkadaşımız. anne hathaway'i zaten severim,adamım ve yeni joker olmasını istediğim -başka karaktere kısmetmiş- josep gordon lewitt te var. aksiyon konusunda da patlamalar olsun, wall of death tarzı kapışmalar olsun epik sahneler var. gelelim biraz daha içeriğe;

fransız hatun baya orospu çıktı. birşeyler olduğu belliy di gerçi ama hapisten kaçan çocuğun bane değilde kendisi olması resmen ters köşeye yatırdı. joker olmasını istediğim josep gordon ise robin liği kaptı. sonunda ise gözlerim dolacakken alfred in istediği oldu. orada biraz tereddütte kaldım,rüyamı yoksa gotham dan topuklayıp yuva mı kurdu diye. ama rüya değildir herhalde...

sonuç olarak, bir çizgi roman uyarlaması olan süper kahramanlı bir filmin olabilecek en gerçekçi,hayata yakın olanı bu film.

not: dünya da ilk batman filmi Türkiye de çekildi.

not2: filmin senaristlerden olan,yönetmenin kardeşi jonathan nolan'ın yazdığı "PERSON OF INTEREST" dizisini de mutlaka izleyin.
 
şampiyonlar ligi kadrosu mübarek.


tumblr_m7adknFI851qz9qooo1_1280.jpg
 
Geri
Üst