Kişilik Karakter

grinder demiş ki:
Yani evrim teorisi yaratılışı reddediyor diye öğreti haline getirilmemeli mi? Senin düşüncene göre de bilim kısıtlanmalı o zaman. Tanrının varlığına ters düşüyor diye Maddenin Korunumu Kanunu'nu da mı kabul etmeyelim yani? Kanunun diğer anlamı da gerçektir bilime göre.
Beynimizi az kullanabiliyoruz diye hiçbir bilimsel buluş yapmayalım öyleyse, yerimizde sayalım. Bunlar bence geçtiğimiz çağda kalması gereken düşüncelerdir.
aslinda bunlarin tam tersi bir tutum soz konusu olmali....
yani yanlisi gormeyene doguruyu ogretemezsin a da dogrunun dogru oldugu bilincini vermezsin,burada yanlis olan,bilimin sinirli alanlarla insana hitap etmesi,biz ogrenirken ya da bize bilim ogretilirken ezberci bir tutum uygulanmaktadir.bizi yetistiren ler de ezberlemsitir aslinda bu bilgileri ve bize de ezberletilmek istenmistir.
burada anlayacagin,sorun bilincli insan yetistirmede.en cok seyi bilen insanin bile aslinda evrensel bazda ve kapasitede ne kadar az sey bildigini hatirlatmiyoruz.sadece budur yavrumdan ziyade bilincli,uretken ve tabulari yikmis bir toplum ya da birey olmak icin yapilan yanlislik tanimlayici olmak ve bilimi tabulastirmak.yoksa vâr olan (dogru ve yanlis)gercekler,degil.
benim bahsini gectigim konu yontemle alâkali.psikolojik iskenceden kastim da buydu.ogreti denen seyin yontemine karsiyim.bu bizim beynimizi koreltiyor.dusuncelerimiz bilimsel tabulara hizmet icin kullanmis oluyoruz bu durumda.bir yanlisi belirtirken baska bir yanlisi ornek gostermek gibi bir durum.
 
insect demiş ki:
İlkel insan da görünmeyen bütün psikolojik rahatsızlıklar uygarlık insanında vardır. Uygarlığa gelinmesnin nedeni ise nvmba5'in sorguladığı "peki çocukluktan sonra gelişemezmi?" olgunun cevabıdır. Elbette gelişir ama hastalıklı bir bünye üzerine kurulur. Bilincin işlevi budur işte.
...
Ancak genel toplumlara bakıldığında, bu hastalıklı özün üstüne bilinç öğelerinden ziyade, kişiliği baskı altında tutan başka şeyler eklenir. Öğrenğin 30 yaşında işkenceye maaruz kalan biri bunun izlerini kişiliğinin ta derinliklerine kadar yaşayacaktır. Olumsuz travmalar, olumsuz bir kişilik özünü tekrar tyekrar harekete geçirir, ama olumlu bilinçlenme, olumsuz kişilik özünü yadsıyacak kadar güçlü olamaz. Bunun için toplunmsal yapının, bu sağlıksız kişilik özünü destekler nitelikte olmaması gerekir. Ne yazık ki bunun tam tersidir.
peki bu duruma gore fiziksel isgencenin disinda psikolojik iskence de vardir diyebilir misiyiz?
eger boyle bir iskence vardir dersek ogreti denen karakterlerimizi yaratan,toplumun ihtiyacalarini karsilayan kurallar sinsilesi ve egitimler bir psikolojik iskence midir?
istek disi refleks gibi yasiyor olabilir miyiz?bu durumda..
iskence ile bir ayiyi muzik esliginde ates usutnde yurutursek bunu her daim tekrarladigimizda ayi ne zaman muzik sesini duysa ya da aklina gelse hoplar duru felan...
dusuncelerimizi psikolojik ogretisel iskenceler sayesinde yeterli boyutlarda gerceklestiremiyoruz demektir o halde bu.
yani yine karakter dedigimiz bizim baskalari tarafindan vâr edilmis ogretilerin isciligini yapmak tir.ve bu durumda mantikli degildir.bir cesit psikolojik iskence urunudur diyebilir miyiz?
bu yuzden hep dogrunun pesinden kosmamis midir bilim adamlari ve filozoflar?hep bir rahatsizlik yaratmamis midir vâr olan ve olup bitenlerin ardindakileri merak duygusu?
karakter dedigimiz o zaman var toplum tarafindan tasinmasi istenen psikolojinin eylemsel urunudur.(!)

Ekleyecek birşey bırakmamışsın bana. Tamamen dediğin gibi..
 
Aynen katılıyorum.
Eğer bana 100 milyon dolar verilse ve sınırsız bir şekilde bir öğreti sunulsa örnek: faşizm. Bu parayı heralde faşizmi dünyaya yaymak için kullanırım tabi bu arada paranın ve karakterime verilen despot özelliğin etkisiyle de başarılı da olurum.
Nasıl sokaktaki insana şükretmek ve gün ola hayrola fikirlerinin empoze dildiği gibi. Bu insanlar nasıl kendilerini bulabilirler ki. Bu kişiler hayatları boyunca çalışmayı, eşek gibi çalışmayı ve şükretmeyi öğrenmişler. Karşı çıkmaları en başta onların karakterlerinin dışında bir harekette bulunmaları demektir ki bu olgu da çevreleri, aile çevresi tarafından sapıttı bu adam şeklinde tepkiler yaratacağı için zaten bu kişi dört duvar arasında hapistir. Bunları kırsa kendini sürekli geliştirse bile bu sefer karşısına toplumun genelinden gelen bir baskı çıkacaktır. Vs......
Tüm bu etkiler çerçevesinde hayatımızın kendi kontrolümüz altında olduğunu ne kadar savunabiliriz ki.....
 
Bu noktada kimse hiçbirşey yazmamaış ne olun yazın. '' The Wall'' filmini izledim ve o noktada kişinin çocukluğundan beri kurtulamadığı gerçekler olduğunu bir kere daha gördüm.
Yani kendimiz olmamız için ne yapmamız gerkiyor!!!!!!!!!!
Bir ada da mı yaşamalıyız? Bir orman da mı yaşamalıyız?
Toplum içinde yaşamak bizi toplumun gerçeklerine götürüyor ya bizim gerçeklerimiz?
Öle bir teknoloji olsa bile sanırım kendimizi kandırmak içindir 'Gutemensch'.
 
kendin olmak için dağlara kaçıp inzivaya çekilmek yeterli değil. önemli olan savaş alanını terketmemek. sıradanlaşan dünyada,sahte insanlara küfreder gibi kendi gerçeğini yaşamak için mücadele etmek.
 
kendini kandırmak pasifliği ve çocu zaman aşırı derecede yönlendirilebilirliği getirir ki egemen politaikanın istediği de bu...
 
kosovian demiş ki:
kendin olmak için dağlara kaçıp inzivaya çekilmek yeterli değil. önemli olan savaş alanını terketmemek. sıradanlaşan dünyada,sahte insanlara küfreder gibi kendi gerçeğini yaşamak için mücadele etmek.
Bu sitedeki yazıları okumaya başladığımdan beri okuduğum en anlamlı yazı buydu,hatta hayatımda okuduğum en anlamlı yazılardan biriydi.Sadece söylenen şey değil,söyleme biçimi de müthiş...Gerçek için canını bile verebilmek!İşte yapılması gereken bu!Başka fikirlerini de merak ettim...
 
Kendimi kandırmak istiyorum derken aslında çaresizliğimi dile getirmek istedim.Çevremin bana dayattığı bu kadar yalancı gerçekten nasıl kurtulayıım ki yada kurtulunulur ki.Gerçeği istiyorum bunu için herşeyi yapıcam demekle olmuyo kimse kendini kandırmasın.Özgürlüğünüz için savaşacağınız meydanlarınızda yok artık.60 ların 70 lerin 80 lerin asiliyeti bizde yok.Hiçbirşey yokken benim bireysel arayışım hiçbirşeyi değiştirmeyeceği için kabullenmek zorunda hissediyorum kendim.

Hiçbir zaman kabullenmem o da ayrı mesele.
 
Gutemensch demiş ki:
Kendimi kandırmak istiyorum derken aslında çaresizliğimi dile getirmek istedim.Çevremin bana dayattığı bu kadar yalancı gerçekten nasıl kurtulayıım ki yada kurtulunulur ki.Gerçeği istiyorum bunu için herşeyi yapıcam demekle olmuyo kimse kendini kandırmasın.Özgürlüğünüz için savaşacağınız meydanlarınızda yok artık.60 ların 70 lerin 80 lerin asiliyeti bizde yok.Hiçbirşey yokken benim bireysel arayışım hiçbirşeyi değiştirmeyeceği için kabullenmek zorunda hissediyorum kendim.

Hiçbir zaman kabullenmem o da ayrı mesele.
Burada bireysel özgürlükten bahsediliyor zaten,politik değil.İkisini birbirine karıştırmamak gerek.Erdemli bir yaşam sürmenin gururu bana yeter de artar.Düşkün insanlar değişmesin,kendi küçük dünyalarında yaşasınlar.Onlardan bana ne,onların dünyasından bana ne.Çevre sana hiçbir şey dayatamaz,yeter ki buna izin verme.Evet,yıpranırsın,ben bu yaşta ülser olacağım öfkeden,sinirlerim de bozuluyor ama küçük hesaplara,düşkünlüğe de direniyorum yine de.Kendine güçlü bir karakter yaratabilirsen insanların düşkünlüklerine de gülüp geçersin,ne kadar yıpransan da gülüp geçersin.
 
Haklısın 1000mirrors ama bu gülüp geçmeler bile senin psikolojini yıpratmaya yetiyor. Karşında seni anlayabilecek o kadar az insan varken, ve bu insanları da hayatın dayatmaları sonucu (iş, evlilik, vs...) kaybetmeye devam ederken, sen de kendin gibi olamıyorsun ki! Çünkü sen de o insanlarla beraber sensin, o insanları kaybettikten sonra başka insanlar başka kişiler. Senin de onlarla beraber var olabilmen gerektiğinden dolayı sen de sen gibi olamıyorsun. Olmaya kalktın mı çevren bunları farklı algılıyor. Bu da sana bir baskı olarak yansıyor ve bu baskılar bizler gibi insanları 20 yaşında sinir sahibi yapıyor ve psikolojimizi bozuyor.
Tüm bunlar karşısında bu yüzden bana ne çevremdeki insanlardan diyemiyorsun. Sen de o çevrenin bir parçasısın. 3 seçeneğin kalıyor. Ya kendin gibi kalıp, sinir sahibi olup, kendinle başbaşa kalman, ya kendini topluma bırakıp toplum gibi davranmaya devam etmek ya da bu ikisini sentezlemek. Tabiki bu üçüncü seçenek kolay bir seçenek değil. Çoğu kez kendi kendini kandırdığını düşündürüyor insana. Ama gerçekten bunu başarırsan da toplumun içinde ama toplumun ötesinde, birşeyleri değiştirebilecek bir birey haline geliyorsun, güçlü ama alçakgönüllü, dürüst ama hayatı kullanmayı bilen, cesur ama salak değil... Sonuçta eminim hepimizin istediği de bu şekilde bir insan olmak. Ama yollar biraz bizi kasınca ümitsizliğe düşüp, kendini hayata bırakıveren insanlar sonuçta bahsettiğimiz gibi bir karaktersiz ve ucuz hesapların insanına dönüşüyor. Diğerleri de yalnız hayatlarına gömülüyor, sorunları ve kendi kapalı dünyalarıyla başbaşa kalıyor. Sonu dışlanmışlık duygusu (sebebi onların da toplumu dışlamaları) belki bir intahar... Ama kendi gibi kalan ve yanlızlığı seçen bu insanları kendini hayata bırakanlara tercih ederim. Sebebi onurlarını kaybetmemeleri, ve onurlu bir şekilde ölmeleri.
3. seçenek benim istediğim.
 
herseyden önce bıreyın kısılığıne saygı gostermek lazım ama malesef bu ulkede ımkansız rahatça hareket edemıyoruz gençlık değişiyo kabul edin artık.....
 
Artık günümüzde kimse kimsenin hiçbirseyine saygı göstermiyor ne kişiliğine ne özlük haklarına ne hislerine bu liste uzayıp gider. Özellikle son dönemlerde bunun örneklerini görmek için kafamızı kaldırıp etrafımıza bakmamız yeterli diye düşünüyorum.
 
ozgurv demiş ki:
Artık günümüzde kimse kimsenin hiçbirseyine saygı göstermiyor ne kişiliğine ne özlük haklarına ne hislerine bu liste uzayıp gider. Özellikle son dönemlerde bunun örneklerini görmek için kafamızı kaldırıp etrafımıza bakmamız yeterli diye düşünüyorum.
şuanki toplumun gençleri olarak bunu yapan bizler değil miyiz. klasik ama düzeltecek olan da bizleriz....
kişilk muhakkak insanın elinde olan birşey değildir ama irade var insanlarda iyiyi ve kötüyü ayırabilme kapasitesi var. o zaman bir nevi biz de oluşturuyoruz kişiliğimizi..
 
Geri
Üst