Haluk Levent

Ben aslinda bu sarkiyi Haluk Leventin albümünde duyduktan sonra Rojhan Bekenin yaptigina bir anlam veremedim.Bu kadar güzel bir besteyi niye kendi albümünde kullanmadi diye..?yani ben mültecinin bestecisi olsam kimseye vermezdim vala::)
Ama tek tesellim Haluk gibi çok sevdigim bir sanatçinin bu sarkiyi okumasi.
 
bence beken kendi alanında çok başarılı bir adam. ama bu mültecinin onda daha iyi duracağı anlamına gelir mi bilmiyorum.

ayrıca beken in müzikla yaşantısındaki en önemli etkilendiği adamın Haluk Levent olduğunu unutmamak lazım
 
Haluk Leventten türküleri dinlemek ayrıbir tad ve keyif verecek inancındayım zaten canlı sahne performanslarındada albümde yer alacağını yazdığınız bazı parçaları dinlemiştim ses tonunada çok iyi gidiyor türkülerimiz ellerine sağlık...
 
bi ara haluk izmir parçasına klip çekeceğini söylemişti ama mülteciye çekti.hangi parçasına klip çekerse çeksin başarılı olacaktır.aslında başarılı olacaktır demem yanlış zaten başarılı.müziğinden ziyade insan olarak çok duyarlı bi insan.bu devirde sorunlarımıza bu kadar duyarlı kaç müzisyen kaldı ki.
 
ressamcaglar demiş ki:
bence beken kendi alanında çok başarılı bir adam. ama bu mültecinin onda daha iyi duracağı anlamına gelir mi bilmiyorum.

ayrıca beken in müzikla yaşantısındaki en önemli etkilendiği adamın Haluk Levent olduğunu unutmamak lazım
Rojhanda daha iyi dururdu demek istemedim zaten..Haluk mükemmel okumus sarkiyi ve çok yakismis..
Ben sadece sarkinin güzelligini vurguladim ve bu güzel sarkiyi Rojhan Bekenin de albümde Kürtçe okumasini istedigimi belirttim..
 
-GUITARIST- demiş ki:
bi ara haluk izmir parçasına klip çekeceğini söylemişti ama mülteciye çekti.hangi parçasına klip çekerse çeksin başarılı olacaktır.aslında başarılı olacaktır demem yanlış zaten başarılı.müziğinden ziyade insan olarak çok duyarlı bi insan.bu devirde sorunlarımıza bu kadar duyarlı kaç müzisyen kaldı ki.

5.klip izmir parçasına çekilecek HALUKWEB te bunla ilgilli oylama yapıldı ve izmir parçası kazandı oylamayı
 
yeni albümü çikiyor artik.hangi albümle ugrasacagini merak ediyorum.bence artik yeni klibi türkü albümüne çekecek.E mülteci daha çok yeni.
 
Haluk Levent'in müziği dinlediğim kadar ilk zamanlarına göre daha çok değişiyor.Şu Anadolu Rock denilen türe daha da yaklaşıyor.Müziği bazı yönlerden daha da sert oluyor.
Merak ediyorum,ilerde neler yapacaktır...
 
vallaha ben yaptığı müzikten dinlerken zevk alıyorum ama haluktan isteğim eskisi gibi hard yapsın parçalarını ona benzer kaçış gülendam vb.. birçok güzel parçaları gibi
 
zlatan1937 demiş ki:
ya agbi bu ne boyle zirt pirt album cikiyo daha su sonuncusunu sindiremedik bitane daha cikiyo bu arada kaset kapagini gordum hehehe:)
katılıyorum ;) ama türkü albümü de gerekliydi.. birazcık daha bekleyebilirdi.. neyse heralde vardır bir bildiği.. :)
 
Günümüz Anadolu-popu'ndan bahsetmeden önce bir kodlama yapmamız gerek; l970'lerin ortalarında bıçak gibi kesilen bu tür -birkaç kendini kanıtlamış büyük isimler dışında- 90'ların başına kadar derin bir uykuya yatar. Arabesk'in kolları ahtapot gibi sarmıştır her yanı. Hem piyasayı hem de yaşam biçimimizi. Edip Akbayram, Ersen & Dadaşlar ve Metin Özülkü'nün 1980'lerin başlarında piyasaya sürdükleri albümler, bir nebze olsun Anadolu-pop kıvılcımını çakan albümler olmuştur; Edip Akbayram "Nice Yıllara", Ersen & Dadaşlar "Anadolu-Pop" ve Metin Özülkü "Sahte Gülücük". Ama bu kadar. Bir de 1990'ların başlarında patlak veren sonra da ne olduğunun kendilerince bile anlaşılamadığı "pop patlaması" yaşatan genç jenerasyon. Ancak, 1993 yılında elinde gitarı, kıvırcık saçlı, karayağız bir delikanlı, kasetinin kartonetine de yazdığı üzere "Anadolu-pop'un geçmişteki ustalarına teşekkür" ederek çıkagelir. Çakılan kıvılcım, alevlenmek üzeredir; Haluk Levent isimli bu Adana'lı genç, unutulmuş Anadolu-pop tınılarını genç kuşaklarlarla tanıştırmakla kalmayacak, peşinden geleceklere de geniş bir kapı çacaktır.

Haluk Levent'in ilk albümü "Yollarda" 1993 yılında piyasaya çıkmasına rağmen, asıl patlaması 1994 yılında olacaktır. Çoğunluğu kendi bestelerinden oluşan bu albüm, "Yollarda Bulurum Seni" ile değil de "Ankara'da" parçasına çekilen klipten sonra patlama yapar ve devamını getirir. Şarkılarındaki çevre duyarlılığı, savaş karşıtı söylemleri ve protest tavrıyla hemen kabul görür. 1995 yılında 2. albümü "Bir Gece Vakti", Cahit Berkay imzalı "Nerdesin" ve Üç Hürel destekli "Sevenler Ağlarmış" ile raflarda yerini alır ve her iki şarkı da özel radyolarda en sık çalınan parçalardan olurlar. Özellikle "Sevenler Ağlarmış" inanılmaz bir ilgi görür ve genç kuşağa "vay bee, yıllar önce Üç Hürel diye sıkı bir grup varmış" şeklinde bir hafıza tazelemesi yaşatır. (Zaten parçaya olan ilgi, Feridun, Onur ve Haldun kardeşleri kamçılıyarak tekrar aramıza dönmelerine vesile olur) 1997 başlarında piyasaya çıkan üçüncü albümü "Arkadaş" ise sanatçının protest söyleminin en sert manada tavan yaptığı albümü olur. Aynı yıl geçmişte yaptığı bir hata yüzünden hapse girer. Fakat çıkarmayı planladığı dördüncü albümünün okumalarını kaydetmiştir. Grup arkadaşları da bu okumaların üstüne çalarak 1997 albümü piyasaya sürerler; "Mektup". Albüme adını veren parça yüzünden Sezen Cumhur Önal ile zıtlaşırlar. Ancak satışlar yüz güldürecek biçimdedir. Hapishane günlerinin ardından bu sefer askerlik kapıyı çalar; giderayak da bir albüm bırakır sevenlerine: "Yine Ayrılık" (1998). Önceki albümlerine nazaran biraz durgun ve eski Haluk Levent'i aratır bir albümdür. Aynı yıl "Kedi Köprüsü" isimli bir de kitap çıkarır ve 2 yıl albüm çalışmalarına ara vererek sevenleriyle konserlerde buluşmaya devam eder. 2000 yılının ilk günlerinde "leyla.com" isimli oldukça sert sound'lu bir albümle tekrar piyasaya dönüş yapar. "Ela Gözlüm" parçası albümde en sivrilen parça olur. 2001 yılında "Kral Çıplak" albümü çıkar piyasaya. "Aşkın Mapushane" ve "Kaçış" konserlerin vazgeçilmezleri olurlar. 2002 yılında ise son stüdyo albümü "Bir Erkeğin Günlüğü" raflarda yerini alır; Ahmet Kaya'dan Yeni Türkü'ye ve Orhan Gencebay'a uzanan bir çizgiyle piyasadaki yerini artık iyice sağlamlaştırmıştır. (Yazıyı yazdığım bugünlerde "İstanbul Konserleri" albümü piyasadaydı, ama sadece 2 parça canlı olarak kaydedilmiş. Diğerleri albüm versiyonu olarak yeralmakta. Zaten kendisi de bir açıklama yaparak albümün kendi bilgisi dışında piyasaya sürüldüğünü, orijinal konser albümünün "Altınoluk Konseri" adı altında yakın bir zamanda çıkacağını beyan etti)

Haluk Levent'in günümüz Anadolu-pop konseptindeki yeri: Az önce de dediğim gibi Haluk Levent, 1970'lerin ortalarında tamamen kaybolan bir türün, 20 yıl sonra genç kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol üstlendi. İlk albümünde Anadolu-pop formunda birkaç parça olmasına rağmen, rock olgusunun ülkemizde Türkçe yapılması konusunda ısrarlı davranarak bu yönde hareket etti. Albümün çıkışı şanssız bir döneme denk gelir. Piyasanın pop dışında başka bir türe yatırım yapmayacağı aşikârdır. Buna rağmen Haluk Levent yıllardır torbasında birikmiş bestelerini albüme çevirme hayalindedir. 1993 yılının Mayıs aynıda da bu hayal gerçeğe dönüşür. Ancak, dediğim gibi 1980'lerin başlarında cereyan eden tarih, tekerrür etmektedir; o zamanlar arabesk furyası sarmıştı her yeri, şimdi de birbirinin aynı olan pop parçalar. Hatta yılların Ersen'i de bu furyadan nasibini alarak Ufuk Yıldırım ve Çelik Erişçi destekli, alt yapısı tamamen bilgisayarlarca kotarılmış "Kuru Fasulye" albümünü piyasaya sürer 1993 yazında. Haluk Levent'in ilk albümü iyi niyetlerle yapılmış amatörce bir albüm izlenimi vermektedir; ne bileyim düzenlemeler daha sıkı olabilirdi. Ancak, o albümde ve sonraki albümlerde dikkati çeken bir isim var ki, Haluk Levent'i Haluk Levent yapan sound'un mimarı, yetenekli gitarcı Serdar Öztop. Lise yıllarında "Exon" isimli bir grupta gitara dokunan Serdar, "Kesmeşeker" de dahil olmak üzere birçok grupta çaldı, bir çoğuna eşlik etti, bir çoğuna da albüm yapma konusunda destek oldu okuduğu üniversitenin stüdyosunda. 1995 çıkışlı ikinci albüm "Bir Gece Vakti", 1997 çıkışlı "Arkadaş" ve yine aynı yıl çıkışlı "Mektup" albümlerinde Serdar Öztop inanılmaz bir performansla gitar çalmakla kalmamış hem beste hem de düzenleme bazında Haluk Levent'in müzik kariyerinde inkar edilmez bir rol oynamıştır. HalukLevent'in Anadolu-pop konusunda belirlediği hedef şaşmamış ve diğer rakiplerinin de bir anda piyasaya çıkmasına ön ayak olmuştur. Bir ara talihsiz açıklamalar yaparak örnek aldığı insanların ufak da olsa tepkisine rağmen çizgisini sürdürmüştür. (Bir söyleşisinde "Moğollar'ı, Cem Karaca'yı örnek aldım. Şimdi bayrağı onlardan devralıyorum" demiş ancak Cahit Berkay'ın "Ne bayrağı, ne devralması. Biz bir yere gitmiyoruz ki, buradayız" şeklinde tepki göstermesine neden olmuştu) İlk albümün getirdiği başarı ve eskilerden aldığı olumlu tepkiler, bağlı bulunduğu plak firmasının da gözün açmış ve elindeki bu değerin üstüne, artık daha fazla eğilmesine neden olmuştur; ikinci albümde daha özenli düzenlemeler, pahalı giysi ve pahalı bir gitar ve özenle tasarlanmış kapak. Şarkılarını kullandığı Cahit Berkay, Feridun Hürel ve Raif Denktaş'a özel teşekkürü de unutmamıştır. (Selda'nın da parçasını söylediği halde teşekkür etmemesi de dikkat çekici) Haluk Levent 1997 başlarında kariyerinin -bence- en sağlam ve en sıkı albümüne imza atar: "Arkadaş". Sözler, düzenlemeler, söylem son derece iyidir ve kanımca hala da bu albümün üstüne çıkamadı. Çünkü temsil ettiğine inandığı Anadolu-pop tarzına en yakın albümüdür. "Kağızman", "Akşamlar", "Edirne Türküsü" ve "Anadolu Diyarında" çok sıkı performansa sahip parçalardır. 90'lar sonrası Anadolu-pop'un nasıl yapılacağı'nın en somut göstergesidir bu albüm. Ve "bir-iki türküyü alıp da distorsion gitar koymakla Anadolu-pop yapılmaz" eleştirilerine de iyi bir cevaptır.

Haluk Levent'e ara verip bu konuyu açmak istiyorum; elbette ki türküleri hard-rock kalıplarına sokup da "Anadolu-pop" yaptım denmez, kimse de böyle demedi zaten. Sadece Haluk Levent ve diğerlerinin piyasaya çıkmasından "rahatsızlık" duyanların beyanatlarıdır bunlar. Piyasanın Haluk Levent'e ihtiyacı vardı. Zamanlama çok güzeldi; medya popa ağırlık verdi de biraz geç farkedildi rock sesörgüsü. Olsun, zamanla gelinen nokta Haluk Levent'i haklı çıkardı. "Zaman gelecek herkes türkü dinleyecek, horon tepip halay çekecek" demişti. Kimse horon tepip halay çekmiyor, ama türkülerin yükselişi ve akabinde doğaçlama, kaynaşma gibi olumlu denemelerle türküler artık yaşantımızın bir gerçeği halini almış durumda. Moğollar ve Üç Hürel gibi gruplar 30-35 yıl önce Anadolu'nun zengin mirasını kendi yaratıcılıklarıyla harmanlayarak, bu türe bir yaşam verdiler. Haluk Levent ve peşinden gelenler de kaybolmuş bu türü yeniden şahlandırdılar. Olay bu kadar basit! Kimsenin gocunmasına da gerek yok, çok sıkı bir gençlik bu değere sahip çıkıyor. Ama kendi kurallarınca ama piyasa kurallarınca. Kim ne derse desin Haluk Levent, Kıraç, Murat Kekilli, Ahmet Koç, Haramiler gibi isim ve gruplar, Anadolu-pop denen türün 2000'lerde yükselen değerleri olacak ve bizden sonra gelecek kuşağa sağlam bir miras bırakacaklar.

www.birzamanlar.net sitesindeki köşemde 1 yıl önce yayınlanan yazımdan
 
Bu tür'ün altın yıllarının yaşandığı 70'lerde tarz olarak rock'tı, ama Anadolu-pop olarak telafuz ediliyordu.
Son birkaç yıl öncesine kadar da böyle telafuz edildi.
 
bu arada Haluk Levent cuma günü Van 'da konser verdi. piyasa nın bu kadar sıkışık olduğu ve kimsenin konser veremediği bir dönemde bence büyük bir başarıdır bu. ve ayrıca çok önemli bir göstergedir.
 
Geri
Üst