Gallipoli ( Gelibolu )

İstediğini düşünebilirsin ama şunu bil ki;filmi bazı şeyler hariç gayet iyiydi olarak yorumlamak ihanet değildir.
...Ve hiç kimse bir vatandaşı,durduk yere vatanına ihanet ile suçlayamaz!Topluma açık veya kapalı ne olursa olsun bir delilin bile olsa,yasalar dışında birini vatan hayini ilan etmenin ve hedef göstermenin birçok yasal cezası var,haberin olsun!..
 
Tamam.... Haberim olsun ;) :)

Senin için son kez şunu söyleyeyim (birazdan çıkıp film izleyeceğim çünkü);

"umarım saflığın veya uyuyor olduğun için böyle düşünüyor ve konuşuyorsundur."

aksi takdirde tartışmanın anlamı yok.
 
İzledim, beğendim, uluslararası belgesel ödüllerine layık olduğunu düşündüm. sonundaki mektupta ağladım. her yönden iyi bakıldığına inanıyordum, tek eksik birkaç türk tarihçinin de konuşabiliyor olması olabilirdi. Gerçi konuşanın konuşmasından sonra bir an iyi ki konuşturmamışlar falan dedim, yani adam yarım saatte 2 kelime [büyük ihtimal ezberlenmiş] lafı bir araya getiremedi...
 
gelen bir maili sadece paragraf hataları ve >> işaretlerini editleyerek aynen koyuyorum..
GELIBOLU, GALLIPOLI VE ÇANAKKALE, DARDANELS OLUR MU ?
Bizim Gelibolu diye bildigimiz! Ama belgeseli hazirlayanlarin inatla üzerinde durarak belirttikleri "GALLIPOLI" adli yapiti televizyonlarda gördüm. Ankara'da galasi yapilan belgeselin çikisinda devlet erkani açiklama yapiyordu. Bakanlar, emekli pasalar. Hepsi filmin güzelligi ve savasa karsi bir durus sergiledigi hususunda hemfikirdi. Isminin neden "Ingilizce" oldugunu kafama taksamda yine duramadim ve Gelibolu bizim, gidip görelim dedim. Ben bir destansi Çanakkale filmi beklerken kendimi o ruh havasina sokup en ufak bir 'Allah Allah' sesinde aglamayi düslemisken nelerle karsilastim? Bir ANZAK çok rahat bu filmi gördügünde hüngür hüngür aglar. Dedelerinin yaptigi isin nasil bir destansi hikaye oldugunu düsünür! Bir Anzak annesi bu filmi gördügünde nasil aslan parçalari yetistirdigini düsünür!
Film tamamiyla yanli hazirlanmis ama tutulan taraf emin olun bizim taraf degil! Isin garibi filmi(belgeseli) hazirlayanlar TÜRK! Ne yazik ki belgeselde bunun haricinde Türk ile alakali "dise dokunur" bir sey bulmak neredeyse imkansiz!
Türkler! tarafindan basta Türkiye'de gösterilmek üzere hazirlanan bu Türk destanini belgesel haline getirmede kullanilan kaynaklardan(müzelerden) sadece bir tanesi Türk müzesi. Sanki Çanakkale savasi Avustralya'da veya Ingiltere'de yasandi? Peki. GALLPOLI belgeselinde gözümüze takilan ve kafamizda soru isaretleri haline gelen sahneler neler?
-Basta da belirttigim gibi filmin 'adi', 'künyesi', her sey 'Ingilizce'
-Film asker mektuplarindan olusuyor. Fakat mektuplarin çogunlugu 'ANZAK' askerlerine ait. Oran neredeyse 3/1 seklinde. Yer verilen Türk askerlerinin mektuplari da 3-4 asker etrafinda dönüyor ve
sanki onlar da özellikle seçilmis! izlenimi veriyor.
- Belgeselde "sehit" kelimesi sadece 2 kez geçiyor.
-Atatürk siradan bir komutan görünümünde 2 defa görünüyor. Oysa Atatürk Çanakkale'de aslanlasmadi mi?
- Seyit onbasi'ya 1 saniyeden az yer verilip hiç söz edilmezken 'Oliver Cumberland' diye siran bir Anzak askeri'ni neredeyse 10 kez ekrana getirip kiz arkadasina kadar tüm hayatini anlatiyor.
- Tam anlamiyla Türk askerlerinin aslanlastigi Çanakkale'de Seyit Onbasi'larin, Yahya Çavus'larin yerini Oliver Cumberland'ler ; "Canim Annecigim", "Kiymetli Validecegim" diye baslayan mektuplarin yerini de "Dear Yuna(Sevgili Yuna)"lar almis.
- Türk askerlerinin mektuplarinda (her halde çok aramistirlar) sanki o yigitler "para için savasan, para biriktirip esiyle balayina gitmeyi düsleyen" parali askerler imaji çiziliyor.
- Isgal askerlerinin çikartma yaparken (yani Türk topraklarini isgale hazirlanirken) yurdunu müdafaa eden Türk askerleri tarafindan öldürülmesi bir katliam gibi yansitiliyor.
-Seslendirmeler tamamen birer psikolojik savas ürünü, Türk tarafinin kayiplari verilirken 'ses seviyesi' düsük ama Anzaklarin kayiplari verilirken ses birden artiyor, vurgu degisiyor, tonlama
duygusallasiyor.
- Anzak askerleri o kadar duygusal gösterilmeye çalisiyor ki canlandiran bir sahnede savas kalintilarini gezen bir Anzak askerinin, 24 Anzak askerinin topluca öldügü yerde parçalanmis bir
Anzak çantasindan çikmis bir 'bayan eldiveni', bir 'çocuk ayakkabisi' dikkatini çekiyor. Yani savasa gelen ve ailesinin esyalarini yaninda getiren Anzak askeri öyle duygusal ki... Ama onu öldüren kim?
Dogrudan söyleyemediklerini dolayli yollardan bilinç altimiza sokmaya çalisiyorlar!
- Film kendi içinde çelisiyor. Söyle ki belgeselin genelinde zorluk çeken, sikintiya gögüs geren taraf 'isgal kuvvetleriymis' gibi gösterilirken bakiyoruz ki o zorluk içindekiler "anadan dogma" bir sekilde biçimde denizde (Hiç zorluk çeken, yani basinda her saniye arkadasi ölen asker denize girip eglenir mi? ) at üstünde yüzüyor. Ve Türk askerleri o denizde yüzen, eglenen o askerlerin üzerine ates açiyormus! Sanki Türk askerleri Antalya plajinda yüzen turistlerin üzerine ates açiyor!!!...?
- Gösterilen haritalarda da Gelibolu yerine Gallipoli, Çanakkale yerine Dardanels yaziyor. Galiba hiç Türk haritasi bulamadilar. Endiseleri yurt disindakilerin anlamasiysa biz de söyle sorabiliriz; haritada yerin bilmedigin bir yere nasil saldirirsin? Yani belgeseli hazirlayanlar merak etmesinler Avustralyalilar da Ingilizler de Gelibolu'nun yerini gayet iyi bilirler!
-Konular anlatilirken (unutmayin filmi yapanlar Türk) Türklerden bahsedilirken "onlar" deniyor, 'onlar' biz isek filmi yapanlar kim? Çok ilginç!
- Ingiliz mezarlarinin sürekli sekilde hüzünlü müziklerle gösterilmesi belgeseldeki ilginç ayrintilardan!
- Ingiliz savas bakanliginin ihmalleri olup olmadik yerlerde tekrar tekrar devreye sokularak sanki bir talihsizlikler silsilesi sonucu savas kaybedilmis izlenimi veriliyor. Acaba belgeseli hazirlayanlar 'KESKE' söyle yapsaydiniz mi demeye getiriyor?
- Bize her ne kadar film Türkler tarafindan hazirlanmis denilse de filmin olusmasinda bilgilerine basvurulan "Danismanlardan"( Les Carlyon, Kenan Çelik, Ashley Ekins, Peter Hart, Norman Itzkowitz, Christopher Pugsley, Peter Stanley, Nigel Steel,) sadece bir tanesi TÜRK. O da 2000 yilinda kendisine Avustralya hükümeti tarafindan "Order of Australia" (Avustralya Devlet Madalyasi) verilmis ve bir süre Avustralya Savas Müzesi'nde çalismasi saglanmis bir turist rehberi. Çok ilginç!
-Aslinda yönetmenin yani Tolga Örnek'in özel hayati bizi ilgilendirmez ama film bu halde olunca onun da Robert Koleji mezunu oldugu söylemeden geçemeyecegiz. Bunu söylerken bu kolejin geçmisini ve yetistirdigi bazi kisileri hatirliyoruz o kadar! Bir kahramanlik destani'ni izlemeye gittigimiz bu Türk! Yapimi belgeselin bir psikolojik savas ürünü oldugunu düsünüyorum. Tipki
'Metal Firtina' adli kitap gibi. Bir nevi bu bilme 'Metal Firtina 2' diyebiliriz. Filmde üzerinde durulmasi gereken bir konuda - ki hazirlayanlar bununla övünüyor- filmin savasin kötü yanlarini ortaya koydugu düsüncesi! Evet film savasin kötü yanlarini - acaba iyi yanlari var mi?- tüm açikligi ile ortaya koyuyor!
Filmde salgin hastaliklardan, bagirsak enfeksiyonlarindan, dizanteriden, uyuz sineklerden bahsediliyor. Bu sahnelerden çikardigimiz sonuç veya çikarmamizi istedikleri sonuç sadece bir
kursunla ölmek yok, savasirsan böyle pislik içerisinde yasarsin, salgin hastaliklarin pençesine düsersin. Yani savasma! Tamam savasmayalim ama sadece biz Türkler mi savasmasin? Filme ilgi yüksek, (özellikle insanlar ufacik çocuklarini getiriyor tarihlerini ögrensin diye ama...) yani Türkiye'de 1-2 milyon belki daha fazla kisi bu belgeseli izleyecek. Avustralya'da , Ingiltere'de
kaç kisi izleyecek? Ilgileri ne kadar olacak? Yani hedef kitle Türkiye ve Türkler!
Filmde savasin kötü yönleri tasvir edilirken Türk halkina, gençlere söyle sesleniliyor; savasma, kendini savunma, topraklarini koruma, bunlari yaparsan sana saldiran ana kuzularini(!) öldürmek zorunda kalirsin, pislik içinde yasarsin, dizanteri olursun! Belgeseli hazirlayanlar sunun farkina varamamislar: acaba oraya gelen Türk yigitleri "bagirsak enfeksiyonunu" mu düsünüyor, o yigitler ölümü göze almis -ki bizim için kutsal- dizanteri onlara ne yapsin?
Savasin kötü yönleri anlatilirken yani insan diskilarindan ve dizanteriden bahsedilirken yapilmak istenen insanlarin bilinç altinda bir pasiflik yaratma, savasmaktan sogutma. Tamam savasmak kötü bunu akli basinda kimse savunamaz ama vatani müdafaa ederken, namusunu korurken üstelik senin topraklarina saldirilmisken de mi kötü?
Bir sahnede düsman siperlerin önünde odun toplayan bir Türk askeri tasvir ediliyor. Anzak askerleri o kadar iyi insancil ki(!) o Türk askerini öldürmeyip ona konserve atiyorlar. Yani Anzaklar insancil! imaji yinelenirken yarali Anzak askerlerini tasiyan (ki aniti bile var) onlarin yaralarini saran Türk askerlerinden niye hiç bahsedilmiyor?
Bazi yerlerde de o kadar yuvarlak anlatimlar var ki anlamak gayet güç. Kendi diskisi içinde bogulup giden bir asker tasvir edilirken onun Türk mü Isgal kuvvetleri askeri mi oldugunu anlamak oldukça zor. Zaten anlatilan bazi olaylar bizim yasam tarzimiza tamamen aykiri. Bizim için vazgeçilmez degerler vardir. Bunlari sartlar ne kadar agir olursa olsun yerine getirmeye çalisiriz. Örnegin biz biliyoruz ki Çanakkale Savasi'nda topluca namazlar kilindi, (fotograflarla sabit)
Kuran-i Kerim okundu. Pislik içinde oldugu iddia edilen insanlar (ifadeler yuvarlak oldugu için iddia diyorum) büyük bir temizlik gerektiren bu isleri nasil yapabildiler? Bizim yasam tarzimizda "anadan dogma" bin kisi birden denize girmek olmadigi gibi "devasa insan diskilari" olusturmak da yoktur!
Keske belgeseli hazirlayanlar yuvarlak anlatimlar yerine bu tarz davranislarin hangi tarafa ait oldugunu açikça anlatabilseydiler!
Her halde Orhan Pamuk bu belgeseli izlerse Türklerin Çanakkale Savasi'nda Anzaklara da "soykirim" yaptigini çok rahat söyler! “Toplum mühendislerinin" elinden çiktigi belli olan, ll. Metal Firtina vakasi diyebilecegimiz "Gallipoli" de yapilmak istenenler sunlar mi?
-Anzaklari, isgal kuvvetlerini acindirmak, hakli göstermek mi?
-Türk topragi olan Gelibolu'yu isgal edilmis gibi göstermek mi? Yoksa bu hala birilerinin dilegimi?
Türklerin (vatan topragini savunmak disinda sanki kötü bir sey yapmis ki) suçluluk(!) duygusuna kapilmalarina neden olmak mi?
-Anzaklar basta olmak üzere diger Isgal askerlerini insancil, duygusal birer ana kuzusu göstermek mi?
-Yigit Türk askerlerini 'barbar', 'hatali', 'acimasiz', 'para için savasanlar' olarak göstermek mi? Yoksa bu belgesel bizden zannettigimiz ama bizden olmayanlarca bizim adimiza bir nevi isgalcilerden 'özür dilemek' maksadiyla mi yapildi?
 
o yazıyı kabak zaten kopyalamıştı önceki sayfada
bu arada eXpert çok yanlış düşünüyorsun bence sana ne anlatıldı bilmiyorum ama senin böyle düşünmen tarihini bilmemenden kaynaklanıyor ve atatürk ün bir iki defa yayınlanmış olmasının hiçbir önemi olmadığını düşünüyorsun eğer avatardaki sensen(ki orta okul öğrencisine benziyorsun)eğer sen bir orta okul öğrencisiysen sana ne öğretiliyor ne kadar öğretiliyor bilmiyorum ve bu yüzden utanıyorum çanakkale ismi geçtiğinde atatürk ün lafının anılmaması seni nasıl ilgilendirmez anlamam
bu arada mel gibson ın oynadığı bir gelibolu gördüm oda gallipoli ve oda 1. dünya savaşı yle ilgili onuda izlemek lazım işallah iyi birşeydir
 
Bugün trailer'ını gördüm sinemada başka bir film öncesi. Deli etti bir anda hemen izleyesim geldi ama yorumları (sadece burdakiler değil genelde de) duydukça değişmedi düşüncem.

Ayrıca ince bir detaydır: Filmin Yönetmeni Örnek'in babası eski donanma komutanlarından. İzlemeyi planlıyorum bakalım..
 
Fragmanı ilk seyrettiğimde çok merak etmiştim sonra filmi seyrettikten sonra hayal kırıklığına uğradığım. Hiç beklediğim gibi çıkmadı, Anzaklar sanki pofpoflanmış gibiydi.

Saygılar...
 
bence güzeldi sonuçta sadece türklerin yaptığı bir belgeselde değil..hatırladığım kadarıyla avusturya ortak yapımdı..tabi kide daha iyi olabilirdi ama bence bu bile konunun anlaşılması için hiç yoktan iyiydi..
 
Geri
Üst