Ahmet Telli

kerpicgeceleri demiş ki:
bindiğim otobüsün trafik kazasını geçirmesini istiyordum. geri kalan kırk küsür yolcunun ne suçu vardı bilmiyorum ama benimle beraber onlarda gitmeliydi. organlarımdan sorumlu değildim. midemi iki gündür doldurmuyordum. o da zili çalmıyordu zaten. annemle vedalaştım. otobüse bindim. yanımda bücür bir adam oturuyordu. çok sempatik ve tanıdıktı. küçük yastığını kıçının altına koymuş elindeki mini radyosunu parmaklayıp duruyordu. hiç bir kanal onu memnun etmiyordu. derken bu adamın kim olduğunu hatırladım. koskoca ahmet telli gelmiş benim yanıma oturmuştu. o kulağına uygun bir müzik arıyorken ben kendisiyle sohbet başlatmak için uygun bir girizgah konusu arıyordum.

"-şey... siz şair ahmet telli değil misiniz?"
"-evet. tanıyorsun galiba."

nasıl tanımazdım. şiirinden etkilenerek su çürüdü deneyi bile yapmıştım. bir sene boyunca bardağa koyup terkettiğim su çürüyememişti. yaraladığım sinekleri örümcek ağına atıp zavallı sineğin örümcekle yaptığı nafile mücadeleyi zevkle izleme faaliyetimden sonra yaptığım nice irili ufaklı saçmalıktan birisiydi sadece. adam ne güzel anlatmış çürümeyi senin yaptığına bak! 1.ağır depresyon etkinlikleri programının en saçma faaliyetiydi belkide.diğerlerini saysam bıkarsınız.

"-ankara'da sevdiklerimle kucaklaşacağım"dedi ben sormadan.
imza günü falan vardı heralde. akabinde bir konferans yakışırdı. yok ama ankara'ya dönüyormuş. orada yaşıyormuş. bir süredir dönememiş. deplasmana dönmüş kendi sahası. derin adamlar bu şairler. ben ancak bir otobüs koltuğu rastlantısıyla yaklaşabilirim onlara. düşündüm de bu adam her şiiriyle uçurumun kenarına gidip tekrar dönüyor. ne zor iş, sende oturmuş zırıltılı depresyonunu felaket senaryolarıyla kuşandırmaya çalışıyorsun. acaba ona olası bir trafik kazasından şoförün değil benim sorumlu olacağımı söylesem bana ne der acaba? tamam şairler delileri severler ama dur orada bakalım. adama "depresyondayım ahmet bey. haricimde dönüyor dünya" desem koltuğunu değiştirir mi acaba? elbette yapmaz. bana mücadeleyi öğütler. tanrım bir şairle nasıl sohbet edilir ki?benim boyumu aşar bunlar. hem de gece yolculuğu. adamı sıkmayayım.

"-biliyor musunuz bir imza gününde kitap imzalatmıştım size. aynen şunu yazmıştınız. 'hiç kimse bir aşkı onarmaya kalkmasın / kaybedilmeye değer en güzel anında yitirilmişse eğer."
etkilenmişe benziyordu. en azından hoşuna gitmişti.

"-evet. çok yorulurum ama özenirim kitap imzalarken"
kızarmıştı. mahcup olmuştu sanki. adam nasılda mütevazi. bir kat daha büyümüştü gözümde. aklıma büyük aşklar yolculuklarla başlar dizesi geldi ustanın. acaba bir otobüs yolculuğunda mı gelmişti aklına. saçmalıyordum yine. sormaktan vazgeçtim. ama ona mutlaka çok kötü durumda olduğumu söylemek istiyordum. kendimi öldüremeyecek kadar hayatı sevdiğimi ama aynı zamanda yaşamak istemediğimi bu adama anlatmak istiyordum.
onu ilgilendirmezdi ama bilmiyorum işte. söylemek istedim.

"-biliyor musunuz, şu sıralar hayat çok üstüme geliyor. hiç bir şeyden zevk alamıyorum*."
nasıl ağzımdan çıktı bilmiyorum "ama yardım et be baba" alt metniyle söyleyiverdim işte.ferhan şensoya söylemek isterdim bir de. eminim siklemezdi.bir de charles bukowskiye belki. o hiç siklemezdi. zaten ölüydü. onlara söylemek istememin nedeni belki de bu pek kutsal siklememe yetenekleriydi. ahmet telli mimikten yoksun bir yüzle baktı.sonra birden gülmeye başladı. o ciddi şairi güldürmüştüm. derken bende gülmeye başladım. ben gülüyordum,o gülüyordu. gülümseyen bir otobüste gecenin ucuna yolculuk yapıyorduk.koskoca ciddiyetiyle ünlü şairi güldürmüştüm. allah iyiliğimi versindi. ne çılgın bir andı. allah allah. oysa ben cidden böyle durumlar için söyleyebilecek kallavi moral lafları vardır diye düşünüyordum. belkide adam kahkahalarıyla bana en doğru cevabı vermeye çalışıyor(muy)du.
depresyonun dibine vuran adam gerçekten çok komik oluyordu. anlamıştım bunu. kendi içimdeki o orospu çocuğu sancı beni gebertirken bunu dışavurumumdaki saçmalık herşeyi gülünçleştirmişti belki. binbir başlı depresyonum kamil koç koltuklarında kahkahalarla ayaklar altına alınıyordu.ne kutsal bir ritüel alanı.teşekkürler kamil koç.
bir şair ve bir deli kahkahalar atıyordu. ve ön koltukta oturan anne çocuğunun uyuduğunu ve sessiz olmamızı rica etti. ona depresyon kovma ritüelimin atmosferini bozduğunu söyleyemezdim.
depresyon şişesinin dibindeydim. ve o çok ciddi ve saygın şair çok sevgili ahmet telli'nin kahkahaları beni biraz kendime getirmişti. şairler bazen istemeselerde kurtarıcı olabiliyorlar.

otobüs kaza geçirmedi maalesef. geçirseydi bu satırların yazarı bunları yazamazdı zaten.
ama bir şey söyleyeyim mi..
eğer gerçekten bir kaza gerçekleşseydi kamil koçtan sadece iki kişi sağ çıkabilirdi o gece.
bir şairle bir deli...
alıntı

Evet, bunu e.sözlükte okumuştum. Fazlaca beğenmiş, etkilenmiştim. Şu an tekrar okuduğumda da aynı şekilde...

Hatırlıyorum da ilk okumamdan sonra Ahmet Telli'ye karşı fazlaca olan beğenimi bilen herkese bu yazıyı okuması için önayak olmuştum 'Bakın, böyle bir yaşantıyı okuyun' mesajını iletiyordu davranışım galiba:)

En fazla gülümsediğim kısımsa "allah iyiliğimi versindi" tümcesidir.

Bu yaşantıya kim sahipse o kişi aynı güzellikte aktarmış bunu bence.
Kendimden duyduğum şey şu an bu olmalı: Çok hoş be! . .
 
Geri
Üst