Bu Dünyanın Gerçek Olduğu Açıklanabilir Mi?

yahu bıkmadınız değil mi saçmalamaktan?...
sizin gibilere dream theater dan bir esinti;buyrun!

"listen when the prophet
speaks to you
killing in the name of God"
 
bu dünya duyularımızın bize hissettirdiklerinden ibarettir tamam. Ismail erol biraz haklı... Fakat bu yine de yalan olduğunu göstermez dünyanın. tabii ki elimiz dokunmasa burnumuz koku almasa gözümüz görmese tad alamasa vs... Bütün maddi duyularımızdan syırılsak bu dünya yoktur artık. Biz yine varızdır ama artık bu dünyada değilizdir. Rüya da aynı şekildedir, duyularımızla algıladıklarımız değişir sadece. Ama yinede bu algılatılan vardır. Gene hissedilen şey vardır. Neden kırmızıyı görüp de yeşili görmeyiz. Çünkü kırmızı VARDIR karşımızda. Dünya vardır, dünyaya ait olan bedenimizle algılayabiliriz. Ama kesinlikle ruhumuzu gerçekten tatmin edemez.
 
Dünyanın elektrik sinyallerinin yorumu olduğu itiraz ediemez bir gerçektir. crnky de bunu ifade etmiş zaten. Ancak yinede beynimizin dışında bu maddelerin asıllarının olduğunu söylemiş. Bunun bir yanılgı olduğunu şöyle açıklayabiliriz:

Eğer şu anda beyninizin içinde olan dünya görüntüsünün ve kendi bedeninize ait görüntünün dışarıda bir de maddi aslının bulunduğunu iddia ederseniz, o zaman tüm bu görüntüleri kafatasının içinde taşıyan dev bir bedenin varlığını da kabul etmeniz gerekir. Bu durumda siz, herşeyi beyninizde algıladığınıza göre adeta dev bir kulenin tepesindeki küçük bir odaya hapsedilmiş küçük bir insan olursunuz.

Şu anda gözlerinizi çevirip etrafa baktığınızda pek çok cisim görüyorsunuz. Duvarlar, eşyalar, gökyüzü, insanlar, arabalar ve tüm bunların yanında bir de kendi bedeniniz. Tüm bu cisimlerin hepsi, bedeniniz de dahil olmak üzere aynı yerdeler.

Bu yer acaba neresi? Bu yer başka herhangi bir yer değil, doğrudan sizin beyninizin içindeki görme merkezidir. Yani muhatap olduğunuz tüm dünya, kendi bedeniniz de dahil olmak üzere, kafatasınızın içinde, beyninizin arka taraflarında yer alan birkaç cm3 hacmindeki bir alandadır. Kafatasınızın içindeki dergiye bakıyorsunuz. Derginin sayfalarını ellerinizle çevirirken gördüğünüz ve hissettiğiniz eller, beyninizin görme ve dokunma merkezlerinde yer alıyor. Bedeninizin tüm organları da aynı yerde; kafatasınızın içinde. Bu dergiyi okurken oturduğunuz koltuk, koltuğun içinde bulunduğu oda da aynı yerde.

Peki birer algı olan ve kafatasınızın içinde yer alan bu bedenin dışında, bir de ayrıca maddesel bir bedeniniz olduğuna mı inanıyorsunuz? Eğer böyle bir beden olduğuna inanıyorsanız, bilin ki onu şimdiye kadar hiç göremediniz. Nasıl bir şey olduğuna dair hiçbir kesin bilgiye sahip değilsiniz.

Eğer böyle bir bedenin varlığına inanıyorsanız, onun şu an gördüğünüz bedeninizin dışında yer alan bir dev olduğunu kabul etmeniz gerekir.

Bu durumda, siz bir devin kafatasında yaşayan bir minyatür insan olursunuz. Bir başka deyişle, dev bir kulenin tepesindeki kilitli bir odada yaşayan, bu odadan hiçbir zaman çıkamayan, sadece önüne konan ekranı seyreden, hapsedilmiş bir insan olursunuz. Kule, dışarıda var olduğunu iddia ettiğiniz maddesel bedeniniz, gördüğünüz beden ise kulenin tepesinde hapsolmuş olan küçük adamdır.

Bu dev kuleyi (yani var olduğunu sandığımız maddesel bedeninizi) hiç göremezsiniz, çünkü kulenin tepesindeki küçük karanlık odaya kilitlenmişsinizdir. Hayatınız boyunca o odadan çıkamazsınız.

Bu konuyu daha iyi anlamak için, televizyonlarda sıkça rastladığımız fantastik çizgi filmlerden de bir örnek verebiliriz. Bu çizgi filmlerin bazılarında dev bir beden, kafatasındaki kontrol merkezinde oturan bir kişi tarafından kontrol edilir. Mesela "Voltran" adlı ünlü çizgi filmde, dev robotlar, kafa bölümündeki merkezde oturan bir adam tarafından yönetilirler. Dev robot bu insanın emirlerine göre hareket eder. Adam, dev bir kule büyüklüğündeki robotun içinde oturan küçük bir vücuttur.

Eğer şu an gördüğünüz, hissettiğiniz bedenin yaklaşık 1.80 metre civarında bir boyu olduğunu düşünüyorsanız, yapılacak kıyaslamada, dışarıda var olduğunu kabul ettiğiniz bedenin, birkaç cm3 boyutundaki algı merkezlerine göre bir dev haline geldiğini de kabul etmelisiniz. Eğer vücudunuz bir kule, bunları algılayan "Ben" de o kulenin tepesindeki hücrede yaşayan bir insan olarak düşünülürse, bu kulenin boyu yüzlerce metreyi bulmalıdır. Eğer "ben" dediğiniz vücut görüntünüz 1.80 metre ise, dışarıda var olduğunu kabul ettiğiniz maddesel beden de yüzlerce metre boyunda olmalıdır.

Bu konuyu şöyle bir örnekle daha açıklayabiliriz: Dışarıda bir arabanın var olduğunu ve kendisinin de bu arabayı gördüğünü iddia eden kişinin şunları düşünmesi gerekir.

* Arabaya ait görüntü insanın beynindeki görme merkezinde oluşur. Görme merkezi ise toplam birkaç cm3 boyutundaki bir alandır. Eğer bu alana birkaç metre boyunda bir arabanın görüntüsü sığıyorsa, bu alanın da en az bu genişlikte olması gerekir.

* Eğer bu alan birkaç metre genişliğindeyse bu durumda insan beyninin de bu alanla orantılı şekilde çok büyük boyutlarda olması gerekir.

* Eğer insan beyni böylesine geniş bir yer kaplıyorsa, insanın vücudunun da yine beyniyle doğru orantılı olarak kilometrelerce uzunlukta olması gerekir.

Böyle bir şey söz konusu olmadığına göre, dışarıda birkaç metrelik bir arabanın var olduğunu ve insanın da bunların aslı ile muhatap olduğunu iddia etmek son derece mantıksız değil midir?

Bu materyalistlerin iddia ettikleri düşüncenin doğal bir sonucudur. Maddenin fiziksel varlığında ısrar eden, bizim maddesel varlıklarla muhatap olduğumuzu savunan bir materyalist, bu ilginç sonucu savunmak durumundadır. Çünkü, gördüğü ve hissettiği bedeninin dışında, bu bedeni ve onun bulunduğu alanı tepesinde taşıyan bir başka beden daha bulunduğunu iddia etmektedir.

Bilimin gösterdiği gerçek

Eğer maddenin fiziksel bir gerçeklik olarak var olduğuna inanıyorsanız, o zaman sizin gerçek bedeniniz, şu anda gördüğünüz bedeniniz olamaz.

"Dışarıda", yani zihninizin dışında, hiç görmediğiniz, hissetmediğiniz bir başka beden daha olmalıdır.

Ve bu beden, sizin şu anda gördüğünüz bedeninizden kat kat daha büyük bir "dev"dir. Siz de, adeta bir kulenin tepesindeki kapalı bir odaya hapsedilmiş bir mahkumsunuzdur.

Bundan daha akılcı olan sonuç ise, "kule" diye bir şey olmadığını kabul etmektir, çünkü bunun varlığına dair hiçbir kanıt yoktur. Bize böyle bir şeyin varlığını düşündüren tek neden, maddenin varlığına olan önyargıdır. Bu önyargıdan kurtulduğumuzda ise dünyanın gerçekte çok daha farklı bir yer olduğunu kavrarız.
 
"düşünüyorum öyle ise varım" oldukça makul.
fakat bundan tam tersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da
çıkar. düşünen bir adamı düşlüyorum. düşündüğümü bildiğim için ben varım.
düşündüğünü bildiğim için, düşlediğim bu adamın da var olduğunu biliyorum. böylece o da benim kadar gerçek oluyor. bundan sonrası çok daha hüzünlü
bir sonuca varıyor. düşündüğünü düşlediğim bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek ben ise
bir düş oluyorum.
İhsan Oktay Anar

bende bu kavramlar üzerinde çok takılı kaldım.Acaba gerçek olan bizlermiyiz yoksa düşlediklerimizmi?
 
Bence bu sorunun cevabına asla ulasılamaz bana göre dünya gerçek oldugunu kanıtlayamayız ama ancak dunyanın varlıgını dogru oldugunu kanıtlıyabılırız çünkü ne bıleyım içinde bulundugumuz dünya yada her neyse artık her tür de farklı görünür örnegin bir yılan dunyayı fosforlu renklerde köpek siyah beyaz insan ise gördugumuz sekılde görur yanı sonuc olarak dunya sadece bedenımızın bize sagladıgı ımkanlar dogrultusunda görulebilir. onun ötesine asla gecılemez ve görulemez ha düşünce yoluyla dersenız düşüncede belli sınırlar dogrulutusunda ilerler bıze verılen kapasite dogrultusunda ilerler...ki öyle bile olsa ozamn her canlı için gercek farklı olurdu bence bu sorunun cevabı asla bılınemez...
 
ilk önce daha önce yazılanları okumayı denedim ama canım sıkıldı biraz ondan kusura bakmayın atladım konunun ortasına.. ben diyorumki bunun cevabı asla verilemez ve bu öyle bir sorudurki çok fazla merak yaratması halinde tek doğruya ulaşılacak yol olan ölüme yani intihara kadar götürebilir. ben öyle bir duumdayım aslında yani hayattan bi beklentim olmasa sevdiklerim olmasa şu merakımdan belki bi deneyebilirim acaba ölünce nolucak diye çok merak ediyorum çünkü :) :) ama belki biraz daha yaş ilerledikçe sevdiklerim ölünce yaşıyacağım şeyleri yaşayınca yaparım bunu. ayrıca bu dünyanın gerçek olup olmadığının cevabı kimseye bişey kazandırmaz. çünkü yaşıyosunuz bu gerçekliğinden şüphe duyduğunuz dünyada. vazgeçmediğiniz sürece öyle yada böyle yaşicaksınız. bence inancınızı iyi seçin hayatınızı boş şeyler uğrunda b.k etmeyin..
 
her şey %50 doğruluk payına sahiptir.biz açıkçası hiçbir şeye kesin,%100 doğru yakıştırması yapamayız.o nedenle yok gerçekmiş yok sahteymiş bunun tartışmasını yapmak bile mantıksız geliyor bana.böylesine ucu açık bir konuda üstelik..
 
Nesnelerin varlığından,hatta Tanrının varlığından ve her şeyden şüphe edebilirim.Ama şüphe ettiğimden şüphe edemem.Şüphe etmek düşünmekse,düşünüyorum öyleyse varım :)

Descartes bu sözüyle Tanrının,dünyanın ve ben in varlığını kanıtlar."Ben"imizde bir Tanrı kavramı buluyorz ve bu bize duyularımızla kavradığımız nesnelerden gelmez.Çünkü Tanrı sonsuz ve mükemmel,gerçek olan varlıktır.Nesnelerde bu yetkinliğe ulaşamamıştır.Mükemmel değillerdir biz de öyleyiz.O zaman tanrı kavramı ne nesneden ne de bizden doğar.O zaman Tanrı var ki bizim ruhumuzda da Tanrı kavramı var.

Son olarak da dış dünyanın varlığı kanıtlanır.Tanrı mükemmel bir varlık ve bizi aldatmayaccağına göre bu düşünceye karşılık olarak bir dış dünya da vardır.bu dünya Tanrının bir yansıması oalrak düşünülebilir.Tanrı varsa onun yansıması,yani ondan bir parça olan dünya da vardır.


amma felsefe yaptım bee :p
 
"Çünkü Tanrı sonsuz ve mükemmel,gerçek olan varlıktır"

nasıl algıladın ki?

yoksa sana böyle öğrettiler de sen de onların laflarını mı söylüyorsun?
 
hucre demiş ki:
Nesnelerin varlığından,hatta Tanrının varlığından ve her şeyden şüphe edebilirim.Ama şüphe ettiğimden şüphe edemem.Şüphe etmek düşünmekse,düşünüyorum öyleyse varım :)

Descartes bu sözüyle Tanrının,dünyanın ve ben in varlığını kanıtlar."Ben"imizde bir Tanrı kavramı buluyorz ve bu bize duyularımızla kavradığımız nesnelerden gelmez.Çünkü Tanrı sonsuz ve mükemmel,gerçek olan varlıktır.Nesnelerde bu yetkinliğe ulaşamamıştır.Mükemmel değillerdir biz de öyleyiz.O zaman tanrı kavramı ne nesneden ne de bizden doğar.O zaman Tanrı var ki bizim ruhumuzda da Tanrı kavramı var.

Son olarak da dış dünyanın varlığı kanıtlanır.Tanrı mükemmel bir varlık ve bizi aldatmayaccağına göre bu düşünceye karşılık olarak bir dış dünya da vardır.bu dünya Tanrının bir yansıması oalrak düşünülebilir.Tanrı varsa onun yansıması,yani ondan bir parça olan dünya da vardır.


amma felsefe yaptım bee :p

gayet güzel felsefe yapmışsın...
 
Tanrı'nın varlığı her türlü anlaşılabiliyor arkadaşlar.zaten sanırım bilim de kanıtlamış varlığını.din vs olaylar konusunda bir şey diyemem onların varlığına ben de güvenmiyorum ama Tanrı diye bir güç var.
 
dead__star demiş ki:
Tanrı'nın varlığı her türlü anlaşılabiliyor arkadaşlar.zaten sanırım bilim de kanıtlamış varlığını.din vs olaylar konusunda bir şey diyemem onların varlığına ben de güvenmiyorum ama Tanrı diye bir güç var.

Bilim mi kanıtlamış?Hangi bilim adamıymış o kantılayan?Nasıl kanıtlamış?
Arkadaşlar bırakın masalı,bilimin hiç birzaman öyle bir misyonu olamaz :idea:
 
dead__star demiş ki:
Tanrı'nın varlığı her türlü anlaşılabiliyor arkadaşlar.zaten sanırım bilim de kanıtlamış varlığını.din vs olaylar konusunda bir şey diyemem onların varlığına ben de güvenmiyorum ama Tanrı diye bir güç var.
cidden kanıtlanan birşey varsa ortada bizede söyleyinde ortalıkta agnostik agnostik dolanmayalım :D
 
yuhhhhhhhhhhhh bilim mi kanıtlamış tanrının varlığını...anlaşılan arkadaş yaa lise okumamış yada lise de ve sonraki öğretiminde felsefe dersi yerine AHMET HASSAN LA NAMAZ A BAŞLIYORUM kitaplarını okumuş.
 
hemen nasıl da birbirinizi kolluyorsunuz hayret ediyorum.

adam bilim allahın varlığını kanıtladı sanırım diye yazıyor, sen öngörüden bahsetmiş diyorsun.

bu dayanışmanıza hayranım.
 
Geri
Üst