Fikret Kızılok

İnanılmaz sözlerin,asla unutulmayacakların yazarı...

cahit oben 4 ile birlikte:
1963 i wanna be your man / 36 24 36 silifke'nin yoğurdu / hereke
1965 makaram sarı bağlar / halime

solo 45'likler:
1966 ay osman - sevgilim / colours - baby
1969 uzun ince bir yoldayım / benim aşkım beni geçti
1970 yağmur olsam / yumma gözün kör gibi
söyle sazım / güzel ne güzel olmuşsun
1972 vurulmuşum / emmo
1973 gün ola devran döne / anadolu'yum
leylim leylim (kara tren) / gözlerinden bellidir
köroğlu dağları / tutamadım ellerini
bacın önde ben arkada / koyverdin gittin beni
aşkın olmadığı yerde / insan mıyım mahluk muyum ot muyum
1975 haberin var mı / kör pencere - ay battı
anadolu'yum '75 / darağacı
1976 biz yanarız / sen bir ceylan olsan

solo albümler:
1977 not defterimden
1983 zaman zaman
1988 yana yana
1990 olmuyo olmuyo
1992 68'ler
1993 seçme eserler - 68'ler 2
1995 yadigar
1998 mustafa kemal-devricinin güncesi
1999 gün ola devran döne

kitaplı kasetler:
1995 demirbaş
1996 vurulduk ey halkım...
1999 bir devrimcinin güncesi

bülent ortaçgil ile;
1986 çekirdek hatırası
pencere önü çiçeği

Tükiyenin müzik alanında sahip olduğu en değerli iki üç kişiden biri...Genelde gönül ve bu kalp seni unuturmu parçaları bilinir ama "gidiyorsun " şarkısı beni benden alır....oysa içimden kopan bir sen değilsin.... diyerekten
 
78712_2.jpg


Fikret Kızılok Cahit Oben 4'le çalışmalarını sürdürürken girdiği dişçilik yüksekokulundaki eğitimini sürdürür. Bir süre sadece okulyla ilgilenir. Müzikten kopamayacağını anladığında ilk solo plağını doldurur. Dört şarkılık bir EP'dir bu: "Ay Osman - Colours / Sevgilim-Baby". Bu plak o yıllarda fazla ses getirmez. Bunun üzerine Kızılok okulunu bitirmeye karar verir. Yine de zaman zaman arkadaşlarının kurduğu 'Kaygısızlar'la birlikte çalışır, Barış Manço'ya eşlik eder.

Dişçilik Yüksekokulu'nun son sınıfında okurken mahalleden arkadaşı Arda Uskan ile bir yolculuğa çıkar; müzik hayatını tümüyle etkileyecek bir yolculuktur bu. O dönem ağırlığını iyice hissettiren aranjmanların dışında bir şeyler üretmeyi planlar, sazını kaptığı gibi Anadolu'ya gider ve Aşık Veysel ile tanışır. O dönemde kendisiyle yapılmış bir söyleşide şunları söyler: "Seyahati çok sevdiğim için Anadolu'nun gezmediğim yeri kalmamıştı. İşte bu seyahatların birinde yolum Veysel'in köyüne düştü. Veysel'i dinledim, sazını dinledim. Ve aşık oldum. İstanbul'a dönünce onun hakkında ne buldumsa okudum, dinledim. Bir iki ay sonra artık içim dışım Veysel olmuştu. Onun hissettiklerini içimde hissediyordum. Artık duramıyor, dayanamıyor, Veysel'den söylemek ve sesimi herkese dinletmek istiyordum."

Bu düşünceyle gitarını eline alan Kızılok stüdyoya girer ve Aşık Veysel'in "Uzun İnce Bir Yoldayım" türküsünü yeni bir düzenlemeyle kayda alır. Bunu bir 45'lik olarak yayınlar. İkinci solo 45'liğidir bu; Fikret Kızılok'un hayatında da önemli bir dönüm noktası... Arka yüzünde sözlerini kendi yazdığı bir halk şarkısı, "Benim Aşkım Beni Geçti" yer alır. O güne dek sürdürdüğü suskunluğu ve bunu bozmasının nedenini de plak kapağında şöyle açıklar: "Piyasa, öylesine Türk benliğinden uzak melodilere kucak açmıştı ki, beni dinlemeyeceklerdi bile. Bugün ise durum büyük bir hızla değişiyor. Bu öz benliğimize dönüşte ben de üzerime düşen görevi yapmaya karar verdim..."

Plak kapağındaki yazıda Kızılok şöyle tanımlanır: "Darmadağınık saçları, elinde gitarı, düşlerinde şipşirin köy çocukları ile, ince uzun yolların, uçsuz bucaksız ovaların, bembeyaz dağ bulutlarının çocuğudur Fikret Kızılok... Pakistan'dan Paris'e kadar, dünyanın dört bucağını, yüreğinde delice esen dağ rüzgarları ile birlikte gezmiş, bütün bu ülkelerin halk şarkılarını incelemiştir. Yıllar boyu."

Kızılok'un Sivrialan yolculukları plağın çıkışından sonra da sürer. İkinci gidişi daha önemlidir. Yıllar sonra şöyle anlatır bu gidişini: "Sonra tekrar, yalnız gittim. Bu ikincisinde kar yağdı, kasımdı, kapandı yollar. Ve ben orada üç ay kaldım. Üç ay kalınca ben değiştim. Adamcağız saz çalıyor, bende de gitar var. Uymayan bir şeyler var, fakat o kadar yakınında yollar var ki... Onun şarkısını filan da aranje etmek istemiyorum. Ne yapayım, ne yapayım derken, bir dizeyi yazmış fakat besteleyememiş olduğunu gördüm. 'Yapayım mı bunu' dedim, 'yap' dedi. 'Yeter gayri, yumma gözün kör gibi' diye bir şarkı. Geldim İstanbul'a bunu yaptım ve 22 yaşında meşhur oldum." (Express 47; 17 Aralık 1994)

Fikret Kızılok, müziğe başladığı ve sürdürdüğü ilk yıllarını şöyle aktarır;'1960-70'li yıllar bizler için, dünyayı değiştirebiliriz, umutlarıyla geçen gençlik yıllarıydı. Kendimizi ifade etmemizin de dışa vurumu, şarkılarımız, türkülerimiz, öykülerimizdi. İlericiydik, haklıydık, aceleciydik...'
 
Müziği ve yorumculuğu, söz yazarlığı... Bırakın müzik namına her şeyi berbat bir insan olduğunu varsayalım...
Karakteri, duruşu ve söylemleri ile inanılmaz bir insandır.
Biz de her zaman birinin kıymeti ölünce anlaşılır, benim de Fikret Kızılok merakım onun aramızdan ayrılışı sonrası başladı. Canlı izleme şansını defalarca yakalamama karşın buna erişemedim.
 
Ya garip ama benim şöle bir hayalim vardır:
Benim babam olsaydı ve gitarla yavaş bir girip başucumda masal okusaydı...
Bu arada bu güzel bilgiler için teşekkürler slayerbodom.
 
Yok be abi bu insanların değerlerini bilen çok kişi var bence bunlar bu kapsama pek girmiyor. Hele Fikret Kızıkok bu ara unutulmaya başladı gibime geliyor. Yaşarken gerçekten çok saygı gören bir insadı. Erkan Oğur ise; Türkiyede kaliteli müzik dinleyicilerinin hepsi Erkan Oğur'a gereken sagıyı gösteriyor.
Ama sanatları kesinlikle öldükten sonraya taşınır. Bakın bizler hala Fikret Kızılok dinliyoruz :) .
 
Fikret Kızılok gitarı eline aldiğinda onun parçalarını çalmadan duramadiğim adam. O ezgileriyle oturan sözleri diyecek laf bulamıyorum. Bazı arkadaşların değer konusunda söylediklerinde çok haklılar yeterince değer verilmiyor. :(
 
Geri
Üst