Yılmaz Odabaşı

Şair olmasının yanında roman konusunda da başarılıdır

'hem diyarbakırlı hem de kürt olarak bu memlekette iki defa zenciyim' diye ünlü bi lafı vardır

En önemli eserleri (bkz:aşk bize küstü, feride, her ömür kendi gençliğinden vurulur, aşk tek kişiliktir)

Ama ben özellikle "bileklerimde bayat bir intihar"ı çok severim


geliyormuşum
pencerelerde yaz
ve bileklerimde bayat bir intihar
***
oysa ölünecek bir şey yokmuş
gidince sen
yaşanacak bir şey olmadığı kadar
***
yanıyormusum
vardığım yere bırakıp kendimi
atlasında yeryüzünün;
çılgın ve çirkin
ve hüzünle oyalanan
yüreğimde kül tadı nice yangından kalan...
***
ölüyormuşum
senin saçların uzuyormuş üstelik
ölünce ben
cigarayı da bırakıp sümerbank’a taksit ödüyormuşsun
***
bedenin tecritmiş gençliğinden
ikisi de yalnızmış
geceler öpüyormuş memelerinden...
***
bense gençliğimi pazarlıksız
ve hızla geçtiğimden
bugünler saçlarımla birlikte şiir yazmayı da kısa
kestiğimden
p.ç kalmış aşklarla avutup kendimi
bileklerimde bayat bir intiharin dikiş izleri
gelip gecmis yılların diş izleri ömrümde
neşter ve gül’müş hayat
***
gülüyor...gülüyor...gülüyormuşum...
 
piç kalmış aşklarla avutup kendimi,bileklerimde bayat bi intiharın dikiş izleri..
ne beni ifade ediyor ne de düşündüklerimi ama sadece bu 2 satırla birden evet bu benim dedim..
etkilemek bu olsa gerek..
 
yılmaz odabaşı aynı zamanda masal da yazıyor çocuklar için... ama ben illa illa feride derim...
"Herkesin bir Feridesi vardır bilmez miyim
herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim
bir de kimsesizliği..."
 
En haklı aşk,
alkışsız sürdülebilendir
ve en haklı kavganın öznesi
ölmemek için dövüşürken de ölebilendir...

o an
işte o an
ey bizi ayrı takvimlere düşüren zaman
yere bir bahar dalı düşmüş gibi mi olur
sıradağlar mı tutuşur bağrının orta yerinde?
 
Aşk Bize Küstü
I
Biz bu kentlere sığdık da,
bu kentler bize sığmadı Asiya!
Ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında;
arttıkça yalnız, sustukça silik...

Ay ışığı gölgeleri büyüttü,
son kuşlar da vuruldular dağlarda.
Yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin;
çağın vebalı gövdesinde
bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık.

Kaldık...
Kırık bardaklar gibi,
içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi...

II
Düşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa,
sevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda
ve daha eskimemiş tüfeklerle
ordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp,
bozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda,
bir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın;
ömrünü yetim bir bebek gibi bırakmanın
bulvarlara,
bozgunlara
ve yanlış yalan aşklara…

Bir bedeli,
bu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların...

Biz bu kentlere sığdık aslında,
bu kentler bize sığmadı Asiya,
ah, son kuşlar da vuruldular dağlarda!



III

Ay ışığı gölgeleri büyüttü.
Mutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim.
Geldim... Kırık bardaklar gibi,
içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi…

Ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun
sefalet seferlerinin ayazı;
belki yalnız geçireceğiz artık kim bilir,
batan gemiler gibi yiten aşklardan geride,
kalan her kışı, güzü ve yazı.

Ay ışığı gölgeleri büyüttü.
Ayrılıklar eskidi, biz eskidik,
aşk bize küstü Asiya...

IV
Belki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında,
sen şarkılarını sesine yasla
ve bırak beni de usulca
apansız bir yalnızlığa!

Ay ışığı gölgeleri büyüttü,
büyüdü ölüm
ve biz küçüldük Asiya…
.
Yılmaz Odabaşı
 
BİTME

bitme, bak içtim, yürüdüm, kederlendim
denize girdim, üşüdüm, sana geldim

düş bitmeden sen bitme
bitmeden sevgi gitme

bitme, bak koştum, savruldum, hep örselendim
cıgara ziftlendim, ille de seni sevdim
uzaklarda öyle çok kederlendim

günler bitmeden bitme
bitmeden hasret gitme

bu yangın geceler, bu intihar
gidersen paramparça yüreğimde ağıtlar

bu dolunay gecenin göğsünü yarar
benim göğsümde de sana geniş bir yer var

düş bitmeden sen bitme
bitmeden sevgi gitme
 
şiir

HAYAT
GÜL KOKULU BİR SAÐANAK YİNE

gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı
ne varsa uçurumlar eşiğinde
hüzünlerle yalpalayan ne varsa
gözlerimin önünde

ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
birşeyler anlatmak istiyor hayat
ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına
gün batıyor
gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım

unutuyorum sevgilim suretini
durgunluğun “niçin”di unutuyorum

gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma
umurumda değil ne yağmur ne ayaz
ne de kerpiç kokusu havada
unutuyorum/sabaha/kadar/ gün batıyor
sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim
geciken sabahlara koşuyor kuşlar
gözlerimin önünde
ve hayat gül kokulu bir sağanak yine




Yılmaz ODABAŞI
 
adam eylül defterleri diye bir otobiyografi yazdı hapse girdi devlet niye bunları yaşadın yada hadi yaşadın niye anlatıyon diye cezalandırdı
 
sensizlikle flört etmeyi sen degil
sensizlik bilir
sesi ses/sensizligi sensizlik bilir

korkma, sana aşkı ögretmeyen kendinin ellerinden tut!
çok agrimis kendinin, siyah
ve ayaz kendinin
hep avuttugum düsler için bana bir gül ver...

bak, palandöken daglarinda karlar erimis
teknelerde kol kola bahar sulara inmis
daglar için, sular için bana bir gül ver
bir gül ver söküldügüm günler için

-ve önce kendinin ellerinden tut!-

kendimin ellerinden tutunca
içimden nehirler gibi akmak geliyor
yollara çikmak, yolculuklara bakmak geliyor
geberesiye içip salas meyhanelerde
buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor

tutunca kendimin ellerinden
pusulasiz gemilerde yatmak
yasli ve sefkatli bir azizenin koynunda
sabaha dek kipirtisiz susmak geliyor

sevgilim, iyi insan, tutunca ellerimden
ömrümün içinden akmak geliyor...

sessizlik sensizligi ezbere bilir
sensizlik her şeyi bilir...

korkma, sana aşkı ögretmeyen kendinin ellerinden tut!
sonra bana aşkı ögretmeyen kendimin ellerinden;

bak, yıllarım sırılsıklam yagmurlar giymiş
günlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş
daglar için, sular için bana bir gül ver
avuttugum düşler için bana bir gül ver
bir gül
pusulasız gemiler, sökülmüs günler için...
 
sakla yamalarını kalbim kitabı var bende sadece.. pek sarmadı okuyamadım hepsini.. ama bu hoş :


-teğet-

herkes kırılamaz
ipince bir dal olmak gerekir
kırılmak için

ama dünya kütüklerin...

ağlayamaz herkes
ağlayabilecek kadar büyümek gerekir

dünya ise küçüklerin...

sevemez herkes
bir orman olmak gerekir sevmek için

bak ki dünya çöllerin...

ve vakur bir damla olmak
dalga için

katılmak okyanusa aşk için,isyan için...
 
"bayrakları bayrak yapan, bayrak imalatçılarıdır
toprak eğer uğrunda ölen varsa, utanmalıdır." diyebilen ufku dünyalar ötesine değen şair.

bu ülkede hem diyarbakırlı hem de kürt olarak doğup, iki kere zenci olduğunu söyese de, bugün herkes onu ve onun şiirlerini, düşüncelerini kucaklıyor.

edebiyat tarihimizin en muhterem şahsiyetlerindendir.
 
Geri
Üst