Jerome David Salinger

çavdar tarlasındaki çocuklar isimli eser,can yayınları tarafından gönülçelen adı altında basılmıştır,franny ve zooey,dokuz öykü ve yükseltin tavan kirişini isimli öykü kitapları yky yayınları basmıştır.bütün eserlerini okumakla birlikte,zaman zaman anlamakta güçlük çektiğim,zaman zaman anlatmak istediği şeyi tam da anlatmak istediği gibi anladığımı hissettiğim bir yazardır.klasik olamayacak kadar çok farklı, postmodern olamayacak kadar çok üstün bir üslubu vardır.okurda tatlı,duygusal,hüzünlü bir tat bırakır.okunması tavsiye edilir.
 
artık bütün kitapları yky den basılıp satılıyor durumda (dokuz öykü , çavdar tarlasında çocuklar , yükseltin tavan kirişini ustalar ve seymour : bir giriş , franny ve zooey )

benim için edebi yönünün yanında çok da özel anlamlar ifade eder salinger ...

2 dünya savaşı sonrası sinirli genç adamlar akımının öncülerinden ve beatnicklere bir anlamda ilham kaynağı olduğu söylenir .

yazdıklarının sonuçlarını ve sebeplerini ancak sizin tahmin edebileceğiniz , hayal gücünüzü gerçekten yoran kalemi çok güçlü bir yazar .

eğer severseniz ve ingilizceniz de güçlü ise kazaa dan falan dergilerde yayınlanıp kitap olarak basılmamış öykülerini pdf formatında bulabilirsiniz..

yanlış bilmiyorsam 30 yıldır falan yeni kitabı çıkmadı. ölmedi , hala yaşıyor ama bu kadar uzun bir zamandır hala yayımlanan bir kitabı olmadı . hatta bazı dergilerde çıkan öykülerini falan da toplattığı söyleniyor.

anlayacağınız yaşayan bir efsane olarak ve çok uzun zamandır bir eser yayımlamadan hala insanların beynini kurcalamaya devam ediyor.
 
Böyle bir başlık bulduğuma gerçekten sevindim. the Catcher in the Rye ı yaklaşık 3 ya da 4 kere okudum ve dünyada bu kadar mükemmel bir kitap daha olabileceğine inanmıyorum. bu adamı bayağı bir araştırmıştım bir zamanlar da aklımda kalanları anlatayım.
Jerome David Salinger 40 küsür senedir, hiç bir eserinin çıkmamış olması onun bütün insanlığa küsmüş olmasından kaynaklanıyor. Holden Caufield aslında adamın kendisi.
durun en baştan anlatıyım.
David Salinger oldukçe varlıklı bir ailenin tek çocuğu, ailesinde yahudi kanı var, baba tarafından galiba. 2 dünya savaşına katılıyor, asker olarak değil, hastabakıcı ya da savaş muhabiri olarak. savaştan geriye bambaşka bir insan olarak dönüyor, ilk iş baskıcı ailesinden kurtulmak için ayrı bir eve taşınmak. restoranlarda garsonluk gibi işler yapmaya başlıyor, bir yandan da bir üniversitenin verdiği halka açık hikaye yazarlığı kurslarından birine katılıyor. hiç bir dersi dinlemiyor ve 10 ay boyunca her derste en arka sırada oturup camdan dışarı bakıyor. 10 ayın sonunda bu kursu işleten dekan bir hikaye götürüyor.
inanılmaz bir hikayeymiş. adamın daha ilk hikayesi bir dergiye satılıyor. 15 dolara. bir süre sonra salinger daha çok hikaye yazmaya başlıyor ama fiyat hep aynı 15 dolar 20 dolar. bir süre sonra restoranlarda çalışmayı bırakıyor ve yazarlıktan kazandığı parayla geçinmeye başlıyor. Bir süre sonrada hiç bir hikaye yazmıyor. 5 senelik bir münzevi hayatından sonra en büyük eserini yayımlıyor, The Catcher in the Rye.
sonrasını biliyorsunuz zaten ünlü oluyor falan filan.
kitapla ilgili bir kaç ilginç ayrıntı:
kitabın bir yerinde hatırlarsanız holden central parktaki ördeklere kışın ne olduğunu soruyor taksiciye, taksici de bunu tersliyor.
kitabın bu kısmı central park tarihini değiştiriyor.
her sene dünyanın binlerce yerinden central park a telefonlar geliyormuş, hepside ördeklere gerçekten ne olduğunu merak eden insanlardan. bir zaman sonra telefonlar o kadar sıklaşmış ki central park özel bir büro açmış sırf bu telefonlara cevap verebilmek için. her kış bir görevli adam gidip bütün ördekleri topluyormuş ve başka bir yere götürüyormuş.
jerome david salinger şu an hayatta ve iki çocuğu var, biri kız biri erkek. kızı bir yazar olmuş babası gibi, oğluysa bir aktör. (salinger için dünyanın en büyük hayal kırıklığı) 3 kere evlenmiş ve boşanmış salinger.
salinger hakkında bir kaç ilginç ayrıntı:
salinger, 60ların modası olan erdemli insan furyasına fena kaptırmış kendini. çok erken yaşlarda kendini seksten soyutlamış, çok nadiren karısıyla aynı yatakta yatıyormuş. ve kendi çişini içiyormuş bu da yine erdemli olabilmek için.
salinger bir çiftlikte şu anda ve hiç kimseyle görüşmüyor sadece yazıyor. şu ana kadar binlerce hikaye yazmış olması lazım ama kimse ne yazdığını bilmiyor. kapılarını dünyaya çok önceleri kapatmış. 1960 beri hiç bir röportajı bile yok.
salinger yeni üne kavuştuğu zamanlarda civarda yaşayan bir kız onunla okul gazetesi için röportaj yapmak istemiş ve salinger kabul etmiş. röportajdan sonra kız fark etmişki bununla gerçekten iyi para kazanabilir çünkü salinger dünya üzerindeki tek röportajı elindeymiş. ve kız bunu times gazetesine ve bir çok yere satmış. salinger da o günden beri kimseyle röportaj yapmamış.
salinger sinemaya karşı çok tepkili değilmiş ilk başlarda, bir hikayesinin filmini çekmek istemişler, kabul etmiş ama senaryoyu ona yazdırmamışlar. hikayenin adını kullanarak b.ktan bir senaryoyla çok fena s.çmışlar. salinger da s.çarım lan demiş ve sinemaya küsmüş.
ya bu kitapla john lennon ın ölümü arasında müthiş bir bağlantı varda mesaj çok uzun oldu şimdi anlatmıyım onu.
kitabı okuyanlara bir soru: holden bütün hikayeyi kime anlatıyor?
 
taksiciye kışın donan göldeki ördeklerin nereye gittiğini sorar,taksici de "ördekleri boşversene,asıl balıklar nereye gidiyor,o daha önemli!" der. :)
 
the catcher in the rye'dan bahsediyorm, öyle güzel bi kitaptır ki sonlarına doğru holden caulfield hep yanınızda kalsın istersiniz, bi süre onun gibi bakarsınız olaylara fln.
kesinlikle güzel.
 
John Lennon'ı öldüren kişinin bu işlemi gerçekleştirmeden önce okuduğu kitap değil mi? ama gerçekten de hikaye kime anlatılıyor? ölen kerdeşine mi? yani hep onunla konuşuyor ya morali falan bozuk oldugu zamanlarda...
 
Geri
Üst