Vintage Gitarlar Neden Daha Iyidir?

Orkun kusura bakma ama aynı seriden gitarlar birbirinin aynısı çıkmıyor. Hani mağazaya gittiğinizde 20 gitar arasından beğendim aldım söylemleri var ya... İşte tam da bunu anlatıyor. Esasen CoolDoG güzel bilgilendirmiş. Dayanağı tanıdığınız bir luthier olan, eski ağaçlar daha iyi ton verir ibaresi sadece bir geyiktir. O zaman Türkiye'deki Suhr gitarların ucuza satılması lazım.

Ayrıca, o kadar gitar arasından seçilmiş, USA Standart gitarları tokatlayan Meksika yapımı gitarlar var. Vintage gitarlar da USA Standartları tokatlıyorsa, Mex gitarlar vintage kalitesi ve tonundadır diye nasıl saçmalayamıyorsak, eski ağaçların tonu daha iyidir diyemeyiz.
 
Ben öyle birşey farketmedim. Farkettiğim, eski ağaca sahip oldukları için değil, iyi bir luthiyer tarafından az miktarda yapılmış olmaları ve antika değerine sahip oldukları için pahalı olmaları. Ağaç ile alakaları yok. Bilgin olsun diye söylüyorum üstünde poly vernik olan hiçbir ağaç kurumaz. İsterse 1750'de yapılmış olsun, yani senin tabirinle bekleyen ağaç olmasının hiçbir önemi yoktur. Yine bilgin olsun diye söylüyorum, ağaç çıplak şekilde 50 sene beklerse şişer ve yapısı bozulur, çünkü nem absorbe etmeye, hatta böceklenmeye müsait organik yapıdadır. O sebeple istenen özelliklere ulaşan ağacın yüzeyi korunacak şekilde verniklenir. Yani bekleyen ağaç "eğer koşullar doğru değilse" yanlıştır, yapısını bozmadan doğal kurutma metodları da var ama bu "beklemiş ağaç" demek değildir.

Gitarın eski olmasıyla tonu arasında bağ yoktur. "Ağacın kendisi", "kesildiği bölge", "kesim açısı" iyiyse, "belli bir nem oranının" altındaysa gitar için kullanılabilecek iyi bir ağaçtır.

Bence kulaktan dolma bilgilerdense araştırmanı ve yazılanları okumanı tavsiye ederim, burada 3 sayfa yorum yapılmış, foruma üye olup, okumadan, hemen gitar ağacı eski de ondan dolayı çok pahalı, bana da gitar tamircisi söyledi diye yorum yapıyorsun.
kusura bakma ya CoolDog kafanı çok yordum. sağol bilgiler için
 
Bana kalırsa hiçbir cila çeşidi ağacın hava almasını sağlamaz, nitro-selüloz cila olayı da bana tıraş gibi gelmiştir hep. Cila dediğin ağaç hava alıp bozulmasın diye atılır arkadaşlar... Ya da üzerinde boya filan varsa yıpranması, boyanın kalkması geciksin diye yapılır.

Bu gibi durumlar hep bana enstrüman yapımcılarının nitro-selüloz cilalı gitarları daha pahalı oldukları ve daha çok emek sarf etmek gerektiği için, daha pahalıya kakalama adına yaptıkları bir tatava gibi gelmiştir. Sonuçta nitro-selüloz cila da bir süre sonra bozulmaya ve kabuk gibi soyulmaya başlıyor, değil mi?

Bu mesajımdan lütfen nitro-selüloz cilanın kötü olduğunu düşündüğüm anlaşılmasın.

Sevgiler,

Salih
 
Şu linki okumanızı tavsiye ederim:

http://www.ebay.com/gds/Myths-about...or-electric-guitars-/10000000004635258/g.html

İngilizcesi olmayanlar için çevirisini bugün forumdan yayınlayacağım.

Bir de poly cila lobisi çıktı başımıza! Kardeşlerim! Bunlar hep dış mihrakların piyonları! Maksaaaat, bizim beşş yıllık ağacı kurumuuuş, tonu oturmuuş vintaj gitarlarrımızııı ucuza kapatmak!! Biziim vintıc gitar zengini bir ülke olmamızııı çekemiyorlaaaar!!!

:D
 
Bana kalırsa hiçbir cila çeşidi ağacın hava almasını sağlamaz, nitro-selüloz cila olayı da bana tıraş gibi gelmiştir hep. Cila dediğin ağaç hava alıp bozulmasın diye atılır arkadaşlar... Ya da üzerinde boya filan varsa yıpranması, boyanın kalkması geciksin diye yapılır.

Bu gibi durumlar hep bana enstrüman yapımcılarının nitro-selüloz cilalı gitarları daha pahalı oldukları ve daha çok emek sarf etmek gerektiği için, daha pahalıya kakalama adına yaptıkları bir tatava gibi gelmiştir. Sonuçta nitro-selüloz cila da bir süre sonra bozulmaya ve kabuk gibi soyulmaya başlıyor, değil mi?

Bu mesajımdan lütfen nitro-selüloz cilanın kötü olduğunu düşündüğüm anlaşılmasın.

Sevgiler,

Salih

Aynen, yıllardır aynısını yazıyorum, anlatamadım. Verniğin amacı zaten ağacı; iyi durumda, ilk halindeki konumda tutabilmektir. Hava alan tahta şişer, nemlenir, zaten hava almasını da istemiyoruz. Nitronun hava alması olayı da yer yer dökülmesi, çabuk eskimesi sebebiyledir. Bu verniğin tek güzel kısmı istenildiğinde kolaylıkla çıkartılabiliyor olması, nispeten daha pratik uygulanabilmesidir.

Esasen ince bir poly'i hep daha çok tuttum ama poly cilaların sürümü beladır, yapış yapıştır, bin yıl elinden çıkmaz, hatayla bir yere sürülürse orada kalır, ekipman gerektirir, hatta giysi gerektirir. Kötü sürülürse tabakası çok kalın olur filan ama iyidir. (Gerçi artık onunda farklı çeşitleri geliştirildi.) Bir kere mükemmel görünür, çok iyi korur, serttir. Damarlı bir bir ağaç üstüne atıldı mı, baklava gibi görünür, parıl parıldır, nitro bir gitarı görüntüde döver. Eskiyince zımparaya izin verir, hemen eski kondisyonuna kavuşur.
 
Eskimesine rağmen, atılmaya kıyılamadığı, hayatta kalmayı başarabildiği ve bu güne gelebildiği için zaten en başından beri iyiymiştir o gitar.
Aslında güzel bir cevap, bir nevi gitarlar için doğal seleksiyon... 80'ler yapımı bir les paul kullanıcısıyım ve hangi les paul kullanıcısına denetsem ilk söyledikleri şey "farklı bir les paul bu" oluyor. İyi ve kötü yanları kullanıcıya göre değişiyor. Mesela klavyesi genel gibson yapısına göre daha ince bir klavye ve de gitarda şimdiki gibi hafifletme boşlukları vs. yok. Bu avantaj mıdır dezavantaj mıdır? Kesinlikle hafifletme boşluklarının ne kadar hesap kitapla yapılmış olsa da tona etkisi olduğunu düşünüyorum ama 5 kiloluk bir gitarla 3 saat sahnede kalmaya değer mi; kullanıcı tercihidir. Ağaç kuruluğunun da önemine inanıyorum.Yeni yapılan gitarlar tabiki ilk olarak yaş gağaçlardan yapılmıyor. Belli bir sene bekletilmiş, kuruluğu belli seviyelere gelmiş ağaçlar seçilerek yapılıyor; ama emin olun o seçilmiş ağaç ile yapılmış yeni aldığınız, üzerinde nitro cila olan bir gitarınızın tonu seneler içinde aynı kalmayacaktır.
Gitarımın üzerinde orjinal manyetikleri durmuyor, 57 clasic manyetikler var. İyi bir lambalı amfide üzerinde 57 clasic olan bir çok les paul ile karşılaştırdım, hep kendi gitarımı daha çok sevdim. Ağacın tonunu çok daha iyi hissedebiliyorum. Bu kurumuşluğundan mıdır, hafifletme boşlukları olmadığından mıdır, yoksa ikisinin de mi etkisidir kesin olarak bilmiyorum.
Bir diğer nokta genelde gitar yapımcıları klavyeler üzerinde çok durur. İyi markalı gitarlarda bile üst tellerin kuvveti daha yüksek olduğundan ötürü saplar da o tarafa doğru bir eğilme seneler içinde gerçekleşebilir. Eğer gitar belli bir seneyi devirmiş ise, gitar yapımcıları (en azından benim konuştuğum bir kaç tanesi) sapın artık oturduğunu ve öyle bir dezanfarmasyonla karşılaşmayacağını,onun garanti bir gitar olduğunu söyler.
Yani vintage gitarı kıymetli yapan (bakımı düzgün yapılmış değer verilmiş gitarlardan bahsediyorum) özetle o bir doğal seleksiyona uğramıştır, belli aşamaları geçmiştir ve nadirdir, her aradığında bulamazsın. tabiki bir sahnede veya evde çalarken kullandığınız ekipman, mekanın ses sistemi vs. bunları ne kadar yansıtabilir aradaki farklara değer mi tercih meselesedir. Bana kalırsa günümüzde güzel fiyatlara çok güzel gitarlar varken çok uçuk fiyatlara gereksiz, markasını satan gitarlar da vardır.
Uzun olmuş, paylaşmak istedim, saygılar :)
 
Aslında güzel bir cevap, bir nevi gitarlar için doğal seleksiyon... 80'ler yapımı bir les paul kullanıcısıyım ve hangi les paul kullanıcısına denetsem ilk söyledikleri şey "farklı bir les paul bu" oluyor. İyi ve kötü yanları kullanıcıya göre değişiyor. Mesela klavyesi genel gibson yapısına göre daha ince bir klavye ve de gitarda şimdiki gibi hafifletme boşlukları vs. yok. Bu avantaj mıdır dezavantaj mıdır? Kesinlikle hafifletme boşluklarının ne kadar hesap kitapla yapılmış olsa da tona etkisi olduğunu düşünüyorum ama 5 kiloluk bir gitarla 3 saat sahnede kalmaya değer mi; kullanıcı tercihidir. Ağaç kuruluğunun da önemine inanıyorum.Yeni yapılan gitarlar tabiki ilk olarak yaş gağaçlardan yapılmıyor. Belli bir sene bekletilmiş, kuruluğu belli seviyelere gelmiş ağaçlar seçilerek yapılıyor; ama emin olun o seçilmiş ağaç ile yapılmış yeni aldığınız, üzerinde nitro cila olan bir gitarınızın tonu seneler içinde aynı kalmayacaktır.
Gitarımın üzerinde orjinal manyetikleri durmuyor, 57 clasic manyetikler var. İyi bir lambalı amfide üzerinde 57 clasic olan bir çok les paul ile karşılaştırdım, hep kendi gitarımı daha çok sevdim. Ağacın tonunu çok daha iyi hissedebiliyorum. Bu kurumuşluğundan mıdır, hafifletme boşlukları olmadığından mıdır, yoksa ikisinin de mi etkisidir kesin olarak bilmiyorum.
Bir diğer nokta genelde gitar yapımcıları klavyeler üzerinde çok durur. İyi markalı gitarlarda bile üst tellerin kuvveti daha yüksek olduğundan ötürü saplar da o tarafa doğru bir eğilme seneler içinde gerçekleşebilir. Eğer gitar belli bir seneyi devirmiş ise, gitar yapımcıları (en azından benim konuştuğum bir kaç tanesi) sapın artık oturduğunu ve öyle bir dezanfarmasyonla karşılaşmayacağını,onun garanti bir gitar olduğunu söyler.
Yani vintage gitarı kıymetli yapan (bakımı düzgün yapılmış değer verilmiş gitarlardan bahsediyorum) özetle o bir doğal seleksiyona uğramıştır, belli aşamaları geçmiştir ve nadirdir, her aradığında bulamazsın. tabiki bir sahnede veya evde çalarken kullandığınız ekipman, mekanın ses sistemi vs. bunları ne kadar yansıtabilir aradaki farklara değer mi tercih meselesedir. Bana kalırsa günümüzde güzel fiyatlara çok güzel gitarlar varken çok uçuk fiyatlara gereksiz, markasını satan gitarlar da vardır.
Uzun olmuş, paylaşmak istedim, saygılar :)

Selamlar,

"Instrument-grade" yani enstrüman yapılabilecek ton ağaçlarının ideal nem oranı %3'tür, yani bir ağaçtan gitar bas ya da herhangi bir enstrüman yapacaksanız hedefteki nem oranınız %3 olmalı, enstrüman yapımcıları eğer ağaç stokluyorlarsa bu nem oranını tutturmaya özen gösterirler, ağaçların bulunduğu ortam buna göre nemden arındırılır ya da nemlendirilir. (Evet nemlendirilebilir de.)

Bir gitarın tonu seneler içinde değişir evet, ama bunun nedeni sadece ağaç da olmayabilir. :) Gitarın pick-upları eskiyebilr, paslanabilir, pick-up içerisindeki manyeik özelliğini yitirmeye başlayabilir, potanslar her an taklaya gelebilir vesaire... Ama ben şahsen bir gitarın ağacının "oturduğuna" ya da "kuruduğuna" inanmıyorum. Böyle olsa idi hepimizin gitarlarının perdelerinin yerlerinden fırlamalıydı, ya da ne bileyim entonasyon ya da akort filan tutmamalıydılar... Neden derseniz hadi tamam eyvallah, diyelim ki ağacın kuruduğunu kabul ettik, metalden yapılan köprü ve perde demirleri de kurumuyor ya? :D Tuşe ağacı diyelim ki kurudu ve bir miktar kütle kaybetti, tampereman sisteme göre yerleştirilmiş perdeler yerlerinde sabit ve kütle kaybetmeden duracakları için komalı ses vermeleri gerekirdi diye düşünüyorum. Bunun aksi bir iddiayı bilimsel kanıtlarla ispat edecek, ya da çürütebilecek birisi varsa tartışmaya hazırım.

Başka başlıklar altında tartışmaya açtığım bir bas gitarım vardı bir zamanlar. '94 ya da '95 yapımı olması gereken bir Bass Collection SB310. Hatta durun fotoğrafını da paylaşayım:

IMG_1937.jpg


2014 yılında vintage sayılır mı bilmiyorum ama bir gitarın 20 seneye yakındır bu kadar sorunsuz bir şekilde kalabilmesinin nedeni bakım ve temizliktir diye düşünüyorum. Koyu renkli cilasız tuşe ağaçlarına kuruyup da patlayıp çatlamasınlar diye ara sıra limon yağı sürer, kirlerini paslarını temizleriz, değil mi?

Gibson gövde deliklerinin elbette gitarın sesine etkisi vardır diye düşünüyorum ama tondan ziyade bana daha çok sustaine - iyi ya da kötü - etki edermiş gibi geliyor.

Sizler bu konuda ne düşünürsünüz?
 
Selamlar,

"Instrument-grade" yani enstrüman yapılabilecek ton ağaçlarının ideal nem oranı %3'tür, yani bir ağaçtan gitar bas ya da herhangi bir enstrüman yapacaksanız hedefteki nem oranınız %3 olmalı, enstrüman yapımcıları eğer ağaç stokluyorlarsa bu nem oranını tutturmaya özen gösterirler, ağaçların bulunduğu ortam buna göre nemden arındırılır ya da nemlendirilir. (Evet nemlendirilebilir de.)

Bir gitarın tonu seneler içinde değişir evet, ama bunun nedeni sadece ağaç da olmayabilir. :) Gitarın pick-upları eskiyebilr, paslanabilir, pick-up içerisindeki manyeik özelliğini yitirmeye başlayabilir, potanslar her an taklaya gelebilir vesaire... Ama ben şahsen bir gitarın ağacının "oturduğuna" ya da "kuruduğuna" inanmıyorum. Böyle olsa idi hepimizin gitarlarının perdelerinin yerlerinden fırlamalıydı, ya da ne bileyim entonasyon ya da akort filan tutmamalıydılar... Neden derseniz hadi tamam eyvallah, diyelim ki ağacın kuruduğunu kabul ettik, metalden yapılan köprü ve perde demirleri de kurumuyor ya? :D Tuşe ağacı diyelim ki kurudu ve bir miktar kütle kaybetti, tampereman sisteme göre yerleştirilmiş perdeler yerlerinde sabit ve kütle kaybetmeden duracakları için komalı ses vermeleri gerekirdi diye düşünüyorum. Bunun aksi bir iddiayı bilimsel kanıtlarla ispat edecek, ya da çürütebilecek birisi varsa tartışmaya hazırım.

Başka başlıklar altında tartışmaya açtığım bir bas gitarım vardı bir zamanlar. '94 ya da '95 yapımı olması gereken bir Bass Collection SB310. Hatta durun fotoğrafını da paylaşayım:

IMG_1937.jpg


2014 yılında vintage sayılır mı bilmiyorum ama bir gitarın 20 seneye yakındır bu kadar sorunsuz bir şekilde kalabilmesinin nedeni bakım ve temizliktir diye düşünüyorum. Koyu renkli cilasız tuşe ağaçlarına kuruyup da patlayıp çatlamasınlar diye ara sıra limon yağı sürer, kirlerini paslarını temizleriz, değil mi?

Gibson gövde deliklerinin elbette gitarın sesine etkisi vardır diye düşünüyorum ama tondan ziyade bana daha çok sustaine - iyi ya da kötü - etki edermiş gibi geliyor.

Sizler bu konuda ne düşünürsünüz?
Gitarımda hissettiğim sustaine vs. değil, ki gitarım diğer gibsonlardan daha ince bir sapa sahip olduğu için çok çok sustaineli bir gitar değil, bir odun hissiyatıdır. :) bunu anlatmam zor , ama cayır cayır odun sesi geliyor derler ya arkadan, bana onu veriyor. Bu bende gitarımı sevdiğim için bir algı mıdır bilemem.
Ensturman yapımı derken kesme, delme, yapıştırma gibi bir çok işemden bahsediyoruz; bu yüzden yapım için ideal olan %3 olabilir ;ancak bu gitarın veya ensturmanın ideal tonunun %3'te olduğu anlamına gelmeyebilir, yapım ayrı bir işlemler bütünüdür. Kuruma tabiki sonsuza kadar ilerlemez ancak belli bir aralığa düşer diye düşünüyorum. Bunu bilimsel olarak tona katkısı var mı kanıtlamak için kuruluğu %3'te olan bir gitarla %2,95 olan bir gitarı karşılaştırmamız gerekebilir veya benim 84 yılına dönüp o gitarı deneme fırsatım olması gerekir :) bunu benden biraz daha yaşlıca ve uzun süredir aynı gitarı kullananlardan dinlemek daha faydalı olur aslında.
Ben ensturman hakkında detaylı bir kitap okumadım, bunlar genelde bu işle uğaraşanlar ve işi bildiğini düşündüğüm kişilerle yaptığım sohbetlerden aklımda kalıp kendinmce yorumladığım fikirler. Ama ahşap yat yapımı için ağaçların işlenmesi vs. konusunda genel bir fikrim az da olsa var.
 
Geri
Üst