True Detective

Öncelikle buradan Matthew McConaughey'e seslenerek başlamak istiyorum: Seni bulup ağzına ağzına odunla vurmak lazım.

Oğlum madem sende böyle fikirler ve tripler vardı, neden hayatını heba ettin lan sonu belli şapşal romantik komedilerde? Hayır onlar da yerine göre güzel ama bunun oynadıkları hakikaten kötüydü. Herif 32'sinde aklı başına gelip top oynamaya başlayan topçu gibi. Yapımcılığı da üstlenmiş ayrıca.

İnternetim biraz sorunlu son günlerde, o yüzden 1. bölümü bile zor tamamladım ama belli yani hacı abiler, bu dizi olmuş. Teşbihte hata olmaz; Rust karakterinin karanlığında biraz da kendimi gördüm. Herif inancını açıklarken Im a pessimist dedi ya lan, dakikasında kendimle özdeşleştirdim. Savarain doğrulayacaktır, hayırlı bayramlar.

Her daim sevdiğimiz abi Woody Harrelson ve rahmetlik Michael Jackson'a benzemesine rağmen bir dönemin dilberi olan Michelle Monaghan da cabası... Bu hafta içi evde bilgisayarı kaldırıp dolaba koymazsam bu dizi yüzündendir, baya merakla bekliyorum devamını izlemeyi.

Esasında ilk sezonu 8 bölüm olarak biteli bir süre oldu ama ben de dediğim gibi ilk bölümü yeni izlediğim için yeni açılan başlıkla eş zamanlı gidiyormuşum gibi olacak. Oyuncuların her sezon değişeceği, 2. sezonun kadrosunda Colin Farrell ve Brad Pitt'in olacağı söyleniyor.

Enteresan, Seven-vari bir havası var, belki de o yüzden daha ilk bölümde bu kadar etkiledi. Böyle devam ederse televizyon tarihinin efsanelerinden biri olacağı söyleniyor - henüz o konuda yorum yapmak için kendi açımdan erken.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #2
Ufak bir oyun oynuyoruz: Diziyi izlemeyen herkesi toplanıp dövüyoruz. Pata küte hem de.

Lan arkadaş çıldırtmayın adamı. Hayatımda denk geldiğim en güzel senaryolardan birine şahit oluyorum şu günlerde. Ters köşe cart curt demiyorum. Adam Rust karakterinin ağzından roman yazmış bildiğin. Bugüne kadar izlediğim tüm yapımlar içinde, tavırları ve bilgisi değil ama düşünceleri bazında kendime en çok benzettiğim karakter oldu belki de.

Tamam lan daha da ısrar etmiyorum, izlemezseniz izlemeyin. Sadece şunu yazıp gidiyorum:

If the only thing keeping a person decent is the expectation of devine reward, then brother, that person is a piece of shit.
 
ehehe evet cidden güzeldi, ben daha çok uzun bir film gibi izledim. İlk bölümden sevdiysen ilerledikçe çıldıracaksın :)

Derinliği bol, birazda kafa çalıştırmayı isteyen bir yapım yani çerez niyetine gitmiyor özellikle birşey izlerken konuşan insanlarla izlememek lazım :D
 
Bunun başlığını daha evvel açmıştık. Hatta "McConaughey döktürüyor" dedim, adam haftasına Oscar aldı... ehem:)
Hayatımda ilk defa bir seri katil dizisini sadece diyalogları için izledim. Bir TV dizisinde izlediğim belki de en müthiş oyunculuk örneği adamlarınki, ikisi de gerçekten döktürüyor.
Tabii senaryo çok zekice, seri katil teması da bahane aslında, gerçekte izlediğimiz şey sınıf ve kimlik çatışmaları. Spesifik olarak da, dışarıya karşı şekilci bir ahlakçılık sergileyip içeriden dibine kadar çürüyüp yozlaşmış muhafazakar sağ kafa ile nihilist/kötümser entellektüelin çatışması...
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #6
Arattım da bulamadım, o yüzden açtım ben başlığı. Genelde eski başlıkların başına gelmekle birlikte, belki o da uçup gitmiştir diğerleri gibi.

Şimdi, biraz rapor gibi olacak ama şöyle bir şeyler yazayım...

Benim bu hayatta tanışmak istediğim bir tek ünlü var. Diğerleri tanışmak isteyecek kadar umrumda değil. O kişi Larry David. Ki o da yani öyle tam tanışma isteği gibi değil; onunla tanışma "fikri" bile onun ve benim zihnimin genel çalışma şekillerine bakıldığında eğreti, sıkıntı verici, kendi içinde çelişkili bir şey.

Benim bünyemde hakim pesimizm ve kısmi mizantropiyi bugüne kadar bana en uygun olacak şekilde kaleme almış kişiydi. Hala öyle gerçi. Bunu bildiğiniz üzere komedi üzerinden yapıyor... Şimdi bu dizinin senaristi bay Nic Pizzolatto bunun drama versiyonunu yapar halde çıktı karşıma. Ve linkte de göreceğiniz üzere adamın başka bir kayda değer işi yok, sanki direkt bununla ve bu seviyede başlamış, çok enteresan.

Artık 100-150 yıl öncesinin büyük romancılarına bakmak bir yana, bir de içinde yaşadığımız modern çağın modern yazarlarına şans tanımak lazım sanırım. Çatışmaları ve içsel çekişmeleri, kişiliklerin toplumda oturmuş olan genel-geçerliliklerle olan karmaşa ve uyumsuzluğunu bizim çağımızda da çok güzel anlatabilen insanlar var. Bunu romanla değil dizi veya film vasıtasıyla yapıyorlar tek fark bu. Ha yaşam şartları daha iyi o da var elbet ama ayrıntıya girmeyelim.

Elbette bu yönde etki bırakan bir çok yapım, senaryo ve replik oldu. Ama burada ben bir diyaloğu veya monoloğu düşünmekten defalarca sahne kaçırıyorum, kaçırdığım yerleri geri almaktan dolayı da diziyi süresinden neredeyse iki katı fazla zamanda izliyorum. Böyle bir durum var, en azından benim için. Ha diyeceksiniz ki yine çelişiyorsun; çünkü Rust Cohle bir ateist ve fikirlerini kimi yerlerde o doğrultuya oturtup savunuyor... Evet bu doğru, bunu yadsıyacak değilim fakat en nihayetinde ben Destruction - Curse the Gods söyleyip öte yandan da ibadetini yapan biriyim. Bu da Rust dahil kimseyi ilgilendirmez ahah.

Yukarıda eksik yazmışım pessimist olayını. Herifin dediği şu:

I consider myself a realist. But in philosophical terms I'm what's called a pessimist

Benim yaşadığım hemen hemen her anın ve/ya bir tartışmanın temeli lan bu cümle. Doğru duyup tam algılayınca şok oldum, ilk burada bu denli ilgimi çekti karakter. Şuradaysa altın vuruşu yaptı:

You look in their eyes, even in a picture, doesn't matter if they're dead or alive, you can still read 'em. You know what you see? They welcomed it... Not at first, but right there in the last instant. It's an unmistakable relief. See, cause they were afraid, and now they saw for the very first time how easy it was to just let go. Yeah they saw, in that last nanosecond, they saw what they were.

You, yourself, this whole big drama, it was never more than a jerry rig of presumption and dumb will, and you could just let go. To finally know that you didn't have to hold on so tight. To realize that all your life, all your love, all your hate, all your memories, all your pain, it was all the same thing.

It was all the same dream, a dream that you had inside a locked room, a dream about being a person. And like a lot of dreams, there's a monster at the end of it.


Oooha be kardeşim. Sadece oha diyorum. Kıskanıyorum seni, bunları yazabildiğin için kıskanıyorum. Şimdi diziye böyle güzel yedirilen bir karakter olmadan nasıl devam edecek, nasıl yansıyacak bu yazma durumu emin değilim ama bekleyip görmek gerek. Velhasıl uzun zaman sonra not alarak izlediğim bir dizi daha oldu. Çok fena taktım, hayırlı bayramlar.
 
Son düzenleme:
Valla senaristlereini geçelim biz bu ülkenin, bizden böyle iş çıkmaz tabii.
Ama yazarlara gelirsek, Türkiye'den Oğuz Atay'dı bu işin ilk ustası bence. Türkiye'in küçük burjuvasını eleştirir gözükür ("salon salomanje" fantezisine ne giydirmedir o...) ama temelinde çok daha derinden insanlığa ve onun amaçsızlığına bir giydirme vardır...
Uluslararası platformda bakarsak aklıma ilk gelen Dostoyevski, Oğuz Atay da ondan etkilenmiştir zaten.
Ama aslına bakarsanız Shakespeare bu işin kodlarını çok daha önceden çözmüş gözükür. Bu açıdan Oğuz Atay'ın "Tutunamayanlar"da bol miktarda Shakespeare muhabbeti yapması da şaşırtıcı değildir :)
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #8
Aynen öyle. 100-150 yıl öncesi derken aklımdaki ilk isim Dostoyevski idi zaten.

Ayrıca bu nasıl bir sigara içmektir? McConaughey herhalde çekimlerden sonra ölmüştür. X-Files'daki sigaracı adamı yeşilaycı bırakacak neredeyse... Böyle bir durumda aklıma hep, siz sigarayı ekrana sokun biz sakalınızı atarız mottosundaki tütün şirketlerini anlatan "Thank You For Smoking" filmi geliyor. Tamam bir "badass" imajı vermek istiyorlar anlıyorum ama herif oksijen deği nikotin tüketiyor yani, ara sıra da nefes alsın. Öyle de bir içine çekiyor ki öksüresi geliyor insanın : )

Ah ulan ah, Jackie Chiles ananızı belleyecekti de Cosmo'nun salaklığına geldi*
 
Size illnino'dan selam var bay Purgatory

adsız.JPG
 
Ula illnino; sen anırdığında polisiye havamda değildim ondan:D Daha çok İngiliz mini-seri kovalıyordum. Ama bazıları bilir, benim huyumdur zaten, tavsiyelerin içine geç dalarım. Daldım mı da tam dalarım. Sevdim mi tam severim! Geç olsun da güç olmasın.
 
Geri
Üst