livorno

2006-06-02-intolerance-med.jpg


lazio01.jpg


foto2.jpg


'livorno-lazio maçı' ensanteler
 
bunlar maç çıkışı veya öncesi aynı güzergahlardan geçiyolar mı, ne bu abi böyle miting alanı gibi maç :)
solculuk biraz daha uluslararası bir kavram fakat şu nazi bayrakları, gamalı haçlar almanların simgesi olup bunu neden diğer milletlere mensup, aşırı milliyetçi hatta faşist diye tabir edebilceğimiz insanlar kullanır, bunu anlamam...
futbola bu kadar çok siyaset katılması ii birşey değilmiş gibime geliyo, belli bi zamandan sonra insana nerde olduğunu unutturur bu gibi şeyler...
 
livorno nedur? yenurmi? :)

nasıl bi tribünü ayırırlar. belki o tribünlerde faşistlerde var (ki vardır) liberali, sosyalisti hepsi bir olmuş omuz omuza tuttuğu takımı destekleyecekken grupların başındakilerin seçimi yüzünden zorla che posterinin arkasında takımını desteklemekde nedir. bu bi futbol maçıdır ve takımını desteklersin. orası tribün, siyaset meydanı değil.
 
bu itler sonra dayak yemişlerdi :)

mywife ne oldu, forzalivornodan atılmanın verdiği kin mi bürüdü, bu ne perhiz diyeceğim ama perhizide lahana turşusunuda o zamandan biliyordum :)
 
bu kulüplerin yönetimleri de mi bu ideolojileri benimsemiş durumdalar? bir ara lazio da nazi işareti yapan bir topçu vardı, sanırım yukarıda resmi konulan eleman, keza lucarelli örneği var başka bir cepheden...camia olaraktan mı bunlar böyleler yani, onu öğrenmek istiyom, aniden ilginç geldi yaw...
 
Livorno, İtalya Komünist Partisinin kurulduğu şehir. Hem bu hem de tarihleri boyunca Livorno kentinin bir muhalif duruşu olmuş. O yüzden taraftar grupları arasında olmayanlar en fazla sosyal demokrattır :) Bir yazı vardı Livorno ile ilgili bulunca kopyalarım..

Lazio ise italyanın mussolini diktasından kurtulmasından sonra başındaki ss ibaresini (sports social gibi birşeymiş ama malum nazilerde kullanıyor) kaldırmayan bir kaç takımdan biri. Roma'nın faşistleri destekliyor genel olarak. Hatta AS Roma solcu Lazio sağcı takımı diyorlardı. Ama son zamanlarda Roma'da da gidişat sağa kayıyor..
 
Livorno ; “Turgut Reis ve Che Guevara arasında bir yerde”..

Dünyanın ilk "açık kent" demokrasisi, Livorno, endüstriyel futbol ve Turgut Reis (1485-1565) hakkında bir gün bir yazı yazacağımı söyleseler, herhalde "Aklınızdan bir zorunuz mu var?" derdim. Birbiriyle çok alakasız gözüken bu dört kavram, dünyanın en ilginç futbol takımlarından birinin doğmasını sağladı…

Nasıl mı? Anlatacağım, ama önce biraz sabır…

Bir süredir sadece çok yakın dostlarımın bildiği iki kitabın hazırlığıyla uğraşıyorum. Niyetim, birincisini kitap fuarına yetiştirmek. Birazdan öyküsünü anlatacağım ikincisininse ne zaman biteceğini, inanın ben de bilmiyorum.

Her neyse, üzerinde daha uzun bir süre çalışmak zorunda olduğum bu ikinci kitap; bir zamanlar İtalya, Fransa ve İspanya sahillerini acımasızca vuran Osmanlı denizci ve korsanlarına dair… Acıklı olan şu ki; Turgut Reis, Salih Reis, Barbaros Hayrettin Paşa gibi şöhretli Osmanlı denizcileri hakkında gerçekte bildiğimiz çok az şey var. İki elin parmak sayısını geçmeyen sınırlı Osmanlıca metnin dışında tüm bilgimiz, "ağızdan ağıza nakledilerek" bugüne dek gelen hikâye ve masallara dayanır!

Bu korsan ve denizcilerin gerçek yaşamlarını, açık denizlerdeki gemileri için nasıl bir lojistik yapı kurduklarını, eylem biçimlerini, ticari anlaşmalarını (evet korsanlar yaygın kanının aksine, çok iyi birer tüccardır), hatta kabataslak izledikleri rotayı bile bilmeyiz… Tarih kitaplarında anlatılanlar ise Feridun Fazıl Tülbentçi’nin küffara karşı bol bol "pala çalınan" romanlarından arak gibidir :).

Halbuki, aslında birer deniz cumhuriyeti olan Venedik, Pisa ve Ceneviz devletlerinin bugüne dek gelen belge ve günlüklerinde korsanlarımızın adlarına sık sık rastlarız. Hatta hergün düzenli tutulan vakanüvislerin defterleri, donanma günlükleri gibi İtalyan kaynakları sayesinde, neredeyse hangi Osmanlı denizcisinin "hangi gün, nerede" olduğunu öğrenebiliyoruz! Kısacası, üzerinde çalıştığım kitap, bu kaynakların 500 yıl sonra Türkçe’ye kazandırılmasına dayanıyor.

Ceneviz ve Pisa kaynaklarında izine rastladığımız Osmanlı korsan ve denizcilerinin başında, "Dragut" yani Turgut Reis gelir. Vakanüvisler sayesinde "gün be gün" rotasını çıkarabileceğimiz Turgut Reis’in en ünlü seferiyse, 1553 baharının sonlarında çıktığı büyük seferdir.

1553 yılının Mayıs ayında emrindeki 60 kadar çektiri ve şebek tipi kadırga ile İtalyan sahillerini vurmaya çıkan Turgut Reis, Toskana sahillerinde neredeyse yağmalamadık kasaba bırakmamıştı. 16. yüzyılın en güçlü donanmalarından birine sahip olan Pisa’nın 30-40 kilometresindeki kasaba ve adaların Turgut Reis ve onun yetiştirdiği denizciler tarafından sık sık saldırıya uğraması, dünyanın en özgürlükçü kentlerinden birisinin doğmasına yol açtı! Bu kentin adı Livorno’ydu…

I. Ferdinand’ın "Toskana Grandükü" sıfatıyla duyurduğu "Leggi Livornine" (Livorno anayasası) ile Pisa kentinin liman kasabası Livorno "açık şehir" ilan edilir. Hangi ulustan olursa olsun, ister hakkında idam cezası çıkarılmış bir korsan ister bir hırsız olsun, hiçbir şekilde takibe uğramaksızın Livorno’ya yerleşebilecek, orada ticaret yapabilecek hatta dininin gereklerini yerine getirebilecekti. Bu kanunun iki istisnası vardır; sahte para imalatçıları ve katiller bu korumanın dışındadır.

Kanunun tam metni, eminim sizin de ilginizi çekecektir:

"Hepiniz, hangi ulustan olursanız olun, Doğulular, Batılılar, İspanyollar, Portekizliler, Yunanlar, Almanlar, İtalyanlar, Türkler, Berberiler, Ermeniler, Persler ve diğerleri […] size temin ederiz ki […] bu topraklarda tamamen özgür ve her türlü kovuşturmadan uzakta bir şekilde, bu topraklara gelmenize, kalmanıza, aileleriniz ile geçiş yapmanıza ve yaşamanıza, geriye dönme zorunluluğu olmaksızın oturmanıza, istediğiniz zaman dönerek Pisa kenti ve Livorno topraklarında yaşamanıza izin veriyoruz…"

Kanun kaçaklarının ve korsanların yakalanma korkusu olmaksızın ticaret yapıp gerekirse sığınabileceği bir "açık kent" ilan edilen Livorno, İtalyan Yarımadası’nın tek çok kültürlü yerleşim merkezine dönüştü. İçinde Türk, İspanyol, Portekiz, Maronit, Flaman ve Musevi mahalleleri olan kent, çok kültürlü ve hatta "laik" diyebileceğimiz bir yönetime kavuştu. İlginçtir, Müslüman cemaati içinde özellikle Türklerin adı, Hz. Meryem’in büyük bir ikonasının şehrin sokaklarında dolaştırıldığı bayrama "Hz. Meryem bizim dinimizde de kutsaldır" diyerek katılmaları ile şehir kayıtlarına geçiyor. 1742 tarihli kent meclisi yıllığından, Türk bayramlarının da Livorno’da kutlandığını görüyoruz!

Katolik İtalyan Yarımadası’nın aksine, burası özgürlüklerin yeşerdiği, her türlü sanatçı ve aykırı tipin sığındığı bir liman kenti oldu. Sanayileşmenin başladığı 19. yüzyılda kentin liman ve tersaneleri etrafında yoğunlaşan ekonomisi, doğal olarak Livorno’nun anarşist ve komünist akımlardan ilk etkilenen bölgelerden birisi olmasını sağladı.

İtalya’nın "Kızıl Livorno"sunun doğuş hikâyesi böyle. Kentin böyle ilginç bir tarihçesi olunca, futbol takımı da anti-faşist bir karaktere sahip oluyor haliyle… St. Pauli’nin tribünlerini anlatmıştık, orada sallanan yapay penis ve korsan flamalarının yerini burada Filistin, Küba ve çeşitli komünist parti bayrakları alıyor :). İtalyan Komünist Partisi’nin de (PCI) doğduğu bu kentte taraftarlar, oyuncuları coşturmak için Enternasyonal’i söyleyip, "Bandiera Rossa" (kızıl bayrak) ve "Ciao Bella" ile dans falan ediyorlar.

Livorno kentinin futbol takımı, iki yıl önce Irak’ın Nasıriye kentinde görev yapan İtalyan askerlerine yapılan bir intihar saldırısı sonrasında 34 İtalyan askerinin öldüğü günlerde gündeme damgasını vurmuştu. Ölen askerler için tüm İtalya’da maçlardan önce bir dakika saygı duruşu yapılırken, Livorno tribünleri "Nas-si-ria! Nas-si-ria!" diye tempo tutmuştu. Bunun İtalya’da nasıl tepki çektiğini, sanırım tahmin ediyorsunuzdur :).

(…)

"Serie A"nın tribünleri en "kızıl" takımı" olan AS Livorno için Türkiye’de kurulmuş site ve forumlar (http://www.forzalivorno.org) bile var. Forum alanında Livorno’ya dair bazı temel bilgilerin ötesinde, yeni transferler ve güncel haberlere de ulaşılabiliyor. "Endüstriyel futbol"dan canı fena halde sıkılan, bir küçük nefes almak isteyen futbolseverlerin kurduğu güzel siteler bunlar…

Bu oluşumların samimiyetinden elbet şüphem yok ama o malum "altyapı-üstyapı" meselesi, burada da bir duvar gibi suratınıza çarpıyor.

"Toplumsal ve tarihi bir altyapısı" olmaksızın bu forumlar üzerinden Livorno’yu taklit etmeye çalışan üç büyük taraftarlarını, Rüştü Saraçoğlu’na "Fenerbah-Che" pankartlarını asanları ya da "Aslan Che-hresi/Kartal pen-Che-si" gibi sloganlarla Galatasaray ve Beşiktaş’ı sözümona kızıllaştırmaya çalışanları görmek, ne yalan söyleyeyim, bana "biraz komik" geliyor.

Üç büyüklerin tüm yıldızlarını toplasan, bir Livorno kaptanı Cristiano Lucarelli etmez… O değil miydi, astronomik transfer reklamlarını elinin tersiyle iterek, "Milyarlarınız sizde kalsın!" adlı muhteşem kitabı yazan?

Ali Işıngör
 
Ali Işıngör önce stadımızın adını öğrensin :)
Ne olursa olsun ben karşıyım sporda politizasyona, şu "che" komedileri için ise kesinlikle katılıyorum kendisine.
 
Josephking_1903 demiş ki:
lucarelli, çok sevdiği, hastası olduğu takımından ayrılıp niye shaktara gitti peki? shaktar da az-buz bi para vermedi yanlış hatırlamıyosam...

33-34 yaşındaki bir oyuncu için Livorno'ya 8 milyon euro verdiler yanlış hatırlamıyorsam. Livorno'da bu para ile neredeyse takımı baştan kurdu. Lucarelli giderken bunu Livorno için yaptığını, sözleşmesi sona erince Livorno'ya yerleşeceğini açıklamıştı. Zaten cezalı yada sakat olduğu maçlarda BAL99 (solcu taraftar grubu) içinde maçları izleyen birinin yapması gereken gibi.

Lucarelli içimizden biri

cristianoconfanzin.jpg


Fanzinin kapağı forzalivorno sitesine "hasta siempre yoldaşlar" şeklinde imzaladığı resim. Fanzin çıkınca bizde İtalyada Aldo dayıya (istanbuldan livornoya göç etmiş galatasaray ve livornolu bir italyan :) ) gönderdik, bir akşam içerken vermiş, bir de fotosunu çekmiş :)
 
milli maçta gol attıktan sonra formasını çıkarmıştı lucarelli.E dolayısıyla che dövmesi gözüktü ve milli takıma bi daha çağrılmadı.Spora siyasetin bulaştığı birçok takım var.Roma solcu değildir aslında.Sırf lazio ile rekabet içinde olduğundan solcu olarak adlandırılırlar.İskoçyada celtic gene solcu takımlardan.Boca Juniors.Yunanistanda AEK.Hatta bir olimpiyakos maçında Türk bayrağı açmışlardı.Aklıma gelenler bunlar ama daha çok var.Türkiyedede Adana demirspor.
 
birazdaha baktım gitmemis :) bu arada dovmesi deil .. içinde che tshirt i vardı onu gosterdi sol elini kaldirdi.. oyuzden... hatta o genç milli takımdı.. ondan sonra bidaha milli takima alinmayacagi aciklandi.. o da benim milli takimim livorno diyerek herkesi susturmustu..... hatta lazio da da bi it nazi selami yapigi için (aynı donemlerde ) sadece 2 mac ceza almisti.. l
 
demirspor solcu deil bu arada.. demirspor anarşist takımı :) ama bi ideoloji için deil zevkine anarşi bunlar.. bende bi ara bulunmustum içlerinde.. ozellikle mersin idman yurdu geldigi zaman mutlaka bikacini bicaklarlar doverler.... adanaya milli takin gelmisti güvenlik onlemi acisindan miy geldiginde milli mactakinn 10 misli oluyor..
 
içlerinde bulunduysan sen daha iyi bilirsin.Bazı resimler görmüştüm tribünlerinden hatta che li bayraklar filan vardı.İstiklal marşı okunurkende zafer işareti yapıyorlardı.
 
livorno bu sene seri a'ya çıkmış bulunmaktadır. lucarelli de geri dönmüştür. efsane kaldığı yerden devam edecek gibi ;)
bu arada livorno'nun adana demirspor ile adana'da eylül ayında bir özel maç yapacağı her geçen gün tüm şiddetiyle söylenilmeye devam ediyor. bu konu hakkında kesin ve net bilgisi olan var mı acep?
 
Geri
Üst