Toplu Taşıma Araçlarında Başkalarının Haklarına Saygı Lütfen!

Yolculara tanınan haklardan da bir haberiz bence şu haberin bile okunma sayısı herşeyi anlatır cinsten:

İETT otobüslerinde sigortalı yolculuk dönemi

Mesala kim sigortalı olduğu biliyor, iett araçlarında ?

Ya da şuradaki yolcularımızdan beklentimiz kısmını bir okusak, hangi birini yapıyoruz ki..

Yolcu Hakları Bildirgesi

Ya yanınızdaki yük ağırlığı ve ebatlarına kim uyuyor ? Bunu denetleyen var mı ? Denetleme işini kim yapmalı ? Denetleme işini, sadece otobüsü sürmek ve bu konuya odaklanması gereken iett şöforu mu yapacak ?
  • Görevlilere ve diğer yolculara sorumlu ve saygılı şekilde davranılması, yüksek sesle konuşulmaması, müzik çalarların diğer yolcuları rahatsız edici şekilde yüksek sesle dinlenmemesi gerekir.
  • Toplu ulaşım araçlarına 30 kg'den fazla veya 120 x 50 x 60 cm'den büyük yükle binilmemelidi
  • Durak ve araçlara çöp atılmamalıdır.
Bunu en kalabalık şehir yani İstanbul-iett örneğini verdim, kağıt üstündeki kurallar sanıyorum ki Türkiye genellindeki bütün toplu taşıma hizmeti veren belediyelerde aşağı yukarı aynıdır. En basidi adam daha çöp atmama kuralına uymuyor hadi onu geçtim şu kapılarda bekleyip inenlerin önce çıkmasını işini bir türlü kimse yapamıyor. Ben, yanımdaki akrabam-arkadaşa bile bunu bir türlü anlatamıyorum sanki koşarcasına binince çok süper olacak. Bunun sebebi yer kapabilmek sanıyorum ama gerçekten anlaşılmıyor bazen. Hatta sıkışık olmayan hatlar da bile bu böyle. Bu tip olaylarda toplu taşıma konforu ve alternatiflerinin azlığı da etkili bunun da atlanmaması gerek.

Ayrıca belirtmem gerekir ki metrobus tamamen bu kuralların dışında malesef. Ama, alternatif hatlardan dolayı metrobuste eski sıkışıklık yok.

Yaşlılara yer verme konusunda ise hem katılıyorum hem katılamıyorum. Çünkü bu konuda genç olanların da haklı sebepleri var. Şöyle ki artık yaşlılar için indirimli kart çıktı (istanbul için yeni çıktı) bu da işi gücü olmasa bile sırf canım sıkıldı, gezmeye çıkıyorum diye otobüsleri metro-metrobusleri dolduran bir kalabalık ortaya çıkardı. Onlar, yoğun saatlerde (saat 7-10, 16-19) dışarıya çıkmamaya özen gösteriyorlar mı bilmiyorum ama 1-2 saat, 3-4 hatta 5 aktarma giderek işine gücüne/okula elinde/sırtında bilmem kaç kilo çanta/iş evrağı ile gezmeye giden teyzeye-amcaya yer vermek harbi zor oluyor. Sizin durumunuz o teyzeden daha berbat bir halde oluyor çünkü. Siz ilk duraktan binmeye kasmak için(çünkü 1-1,5 saatlik bir yolculukta işe giderken ya da dönerken elinizdeki onca ıvır zıvır ile ayakta olmak istemiyorsunuz hali ile) geriden 1-2 aktarma yaparak binerken onlar ortanca durakta evlerinin önünde 1-2 dklik mesafeden evden çıkıp direkt otobüse binmeyi ve orada oturmayı istiyorlar bir çoğuda 5-6 durak sonra iniyor o süre zarfında bile oturmak istiyorlar bu da Türkiye'deki toplu taşıma konforu açısından oldukça bencilce ve lüks bir istek oluyor en azından ben böyle düşünüyorum. Kendi anneme de bu sıkışık saatlerde dışarı çıkmamasını aynen bu sebeplerden bahsederek anlatıyorum. İstanbul'da önceden bu yoktu Ankara'da sanıyorum ya ücretsiz ya da çok düşük bir miktarda bilet parası ödüyorlar İstanbul'a göre uzun zamandır. Bu yüzden de sürekli gelip giden yaşlı bir populasyon oluştuğu için otobüs ve diğer taşıtlarda yer kalmıyor özellikle Ankara'daki genç ve öğrenci tayfası bu durumdan oldukça rahatsızdı, şimdi İstanbul'da da yaşlılara indirim furyası başladı. Çok yakında benim gibi düşünen bir çok kişi olacaktır.

Bu iki kişilik yerleri işgal etme durumu Türkiye'ye yurtdışından gelen yabancılarda da mevcut. Eğitimle mi alakası var yoksa Türkiye'ye gelen onun havasına mı giriyor bilmiyorum. Adam, e11 ile kadıköy'e dönüyor sabiha gökçen'den bir koltuğa tamamen bavullarını koymuş diğer koltuğu da kendisi oturmuştu. Otobüs tıklım tıkış iken bu yapıyordu. Üstelik sarışın mavi gözlü tipik Anglo-Sakson birisiydi bildiğin İngiliz aksanı ile İngilizce konuşuyordu.

Herşeyin başı eğitim geyiğine dönmek istemiyorum ama ilkokul hatta ana sınıfından itibaren genel ahlak kuralları-toplum içinde davranış prensiplerini kapsayacak dersler konulmalı. Bunları çocukluktan öğretmezseniz sittin sene olmuyor. Yere tükürmemek, sakız atmamak, çok sesli ve gürültü şekilde telefonla ya da arkadaş vs ile sohbet etmemek, oturduğun yerde sana ayrılan bölüm kadarıyla oturmak, ÇÖP ATMAMAK vs..

Yabancı konusuna gelirsek, şu yüksek sesle konuşma işi güneyli turistlerde(italyan, ispanyol, arap vs) belirgin bir şekilde yüksek. İstanbul'da yaşayan adamın şehrin insanı yormasından bu kadar kastıramıyor-enerjisi kalmıyor. Yüksek sesle konuşma olayında, var yine yok demiyorum ama İstanbullu içinde %30-40 ise bu güneyli turistlerde/Suriyeli'lerde oran %50-60'a çıkıyor.

Özetle bu olayların hemen düzeleceği sanmıyorum, 3-4 kuşak sonra değişir bu da, erişkin olma yaşını 20 dersek kaba bir hesapla 60-70 yıllık bir jenerasyondan bahsediyoruz. Bunun 3-4 yaşında anaokulunda/en genç ilkokulda topluma saygı, toplumla yaşama, genel ahlak ve görgü kuralları adında verilecek derslerle olması gerekir. Tabi ki eğitim için fırsat eşitliği ve toplum genellinde belli bir eğitim standardının yakalanmasıyla olacak bir iş. Bunun da Türkiye'de eksikliği olduğu düşünürsek 60-70 yıllık olay 80-90 yıla çıkıyor. Geleceğe yönelik seçim vaatleri filan duyuyoruz şu aralar toplum sabretmesini öğrenirse belki biz de bir gün şirinleri görebiliriz. De mi ? :)
 
Son düzenleme:
O şekilde hareket eden bi minibüs şöförü yüzünden 9-10 yaşımdayken annem gözlerim önünde beton kaldırıma düşüp bayılmasıyla, öldü zannetmemin şokunu bugün daha unutmam. Allah'tan ufak bi sarsıntı ve bayılma geçirmiş ve hastaneye çabuk yetiştirip film falan çektirdikte sağ salim kötü bişeye vesile olmadan sağlığına kavuştu. Minibüs'cü ise dönüp arkasına bakmayı bırak, kafamı kaldırdığımda istikameti dışında başka sokağa sapmıştı bile.
Minibüs iyice durmadan inmeyince, ''neden atlamıyorsun kardeş bekletiyorsun bizi'' bakışı atan insanlar ve şöförler de yok değil.
Sanki paraşüt eğitimi veren helikopterden iniyoruz.
hocam aklınızda olsun o zaman, yine böyle tehlikeli hareketlerde bulunan soförlerin plakasını ve hattını not edin. beyaz masaya iletince(belediye de oluyor) denetime alıyorlar şoförü. şimdiye kadar 8 tane plaka yazdım ben. hiç yoksa ben üzerime düşeni yapıyorum. size de tavsiye ederim bunu uygulamanızı.
 
Hele Minibüs şoförleri bir başka :).Arabesk son ses açıp yolcunun kulaklarına işkence yapanlar,sinyalsiz dönüp yol vermeyenin sülalesini sevenler yurdumuzun milli değerleri.Köyden gelen Taksi,minibüs Şoförü oluyor.(Yanlış anlaşılmasın köylü insanlara lafım yok ki kendilerini pek severim,yalnız kekoları kastediyorum.)

Alın buda Kro İtemi
 

Dosyalar

  • Fgraf0186-jpg-42-8741.jpg
    Fgraf0186-jpg-42-8741.jpg
    20.2 KB · Gösterim: 229
Tarih : 22 Ekim 2004
Bu haber 2014 kez okundu
---------------------------------------
Tarih pek yeni sayılmaz sanki ? İETT bile o yazıyı yazdığını unutmuştur (mevcut duruma bakarak) buna emin olabilirsin. Okuyanlar da (o dönem revaçtaydı) internet kafe sahipleridir heralde.:)
Ayrıca ayakta yolcu alarak insan taşıdığını göz önünde bulundurursak, daha baştan kurallara tezat iş yapıldığını anlarsın zaten.
Kapılardan taşacak kadar insan dolu toplu taşıma araçlarında, insan sağlığını, konforunu ve güvenliğini hatta mahremiyetini korumaktan söz edilemez. ( Yolcu Hakları Bildirgesi madde 5 - 6)

Kaldı ki, yenilenen, değişen, düzenlenen veya yeni tabir ile güncellenen bu ve benzeri kaç yasa'dan ve hak'tan, bilinçsiz halk haberdar ediliyor?
- Hiç. Vatandaşı bırak, muhalif partilerin bile haberi olmuyor çoğu düzenlemeden.
 
Sadece kendini düşünen bir milletiz, çok entresan olan; tepki de vermiyoruz. Yazın metrobüse biniyorsun ortalama cm2 ye 1 insan düşüyor, Klima çalışmıyor lan bir insan evladı çıkıp ses çıkarmıyor. Önce etrafıma bir süre bakıyorum, susayım bende diye düşünüyorum ki; sakin bir insanım herkes öyle birlir. Tepkimi gerktiği gibi (elbette yüksek sesle) dile getiriyorum hadi birileri cesaretlenir onlar da yüklenir diye, Lan yok günah işlemişim gibi millet bana bakıyor.

Tüm topluca hareket edilmesi gerken alanları ile ilgili söyleyebilirim. toplumumuzun çok büyük bir kesimi anne baba himayesinde büyümüş, Evlenmeden evden ayrılmamış kendi ayakları üstünde durmanın, fikir ifade etmenin ne olduğu bilmemiş öğrenememiş, Evlendiğinde evden ayrılıp hala anne baba ne derse onu yapan, bir karar alacaksa büyüğüne sormadan iş yapamayan, Şikayetini dile getiremeyen ve başkalarından bekleyen bir milletiz. Baskı altında büyümüş olmak bu tip sıkıntıları meydana getiriyor malesef.
 
Buna tam olarak "öğrenilmiş çaresizlik" diyoruz.

BES MAYMUN DENEYI : ÖğreNilmiş/ÖğreTilmiş çaresizlik | Mehmet A Coskun

Maymun=koyun=insan

muz=klima açma isteğini şöfore belirtme = bu işçi ölümlerini engellemek için niye kimse birşey yapmıyor ? =karışma, aile içi mesele isterse sever, isterse döve döve öldürür kocası değil mi ?

Denklemdeki eşitlikleri deneydeki bileşenlerle istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz tercih size kalmış.

İşin başka bir ironik kısmı ise, Finlandiya'da 7 yaşına kadar eğitimi ailenin vermesini istiyorlar. Bu yüzden, 6 yıllık ücretli izin gibi devasa hakları var hem annenin hem babanın. Küçüklükte; bu yaş ağacı en iyi ailenin büküp şekil verebileceğine inanıyorlarmış.

Dünyanın en şaşırtıcı eğitim sistemi: Finlandiya | EĞİTİMPEDİAEĞİTİMPEDİA

Ya bizimkiler 7 yaşına kadar eğitim verse nasıl olur acaba ? Mahmut tuncer'in küçüklüğünde yazın Urfa'da bütün semtin elektriğini kesip millete 1 liralık buzu 70 liraya satması karaborsacılığı-fırsatçılığı mı dersin ? (aileden birisi birşey demediği için kafadan "biz babadan böyle gördük" mottosuna bağlayabilirsiniz) ya da yine yazın musluk suyunu boş pet şişelere doldurup bunu çocuklarına sattıran mı dersin ?

"Bağcı gelmeden kaçalım" diye torununa sözüm ona " hayat dersi" veren yaşlı-ata akrabalar mı dersin ? Bizde herkese 7 yaşına kadar aile eğitim verse durum şimdikinden daha iyi mi olur yoksa cehennemin Türkiye'de kurulmasına vesile mi oluruz bilemedim.
 
Müzik çalışmaları esnasında bi an gaza gelip 3-5 dk. sesi fazla açınca hemen kapına fırlayan'' komşu '',
Ne aynı sokakta 50 defa otomobiliyle dönen ve son ses bass vuran otomobili birkez ihbar eder, ne de toplu taşıma aracında yüksek sesle telefonla konuşanı uyarır...
Bide üstüne gelip internetten hastaneye kulak için randevu almanı rica ederse hiç şaşma.

Böyle bi toplumuz işte, çözebilen varsa buyursun.
 
daily-cartoon-150109-manspreading-1200.jpg

Toplu taşımalarda erkeklerin bacaklarını yayarak oturması ve özellikle kadın yolcuların yerini işgal etmesi “manspreading”, New York metrosunda iki kişinin gözaltına alınmasıyla sonuçlandı. Darısı Başımıza...
 
Burada kamu hizmeti verirken, hasta bakarken doktoru , adliyede savcıyı-hakimi-avukatı, sokakta kamerayla kanıtlı bıçaklama olayında adamı serbest bırakılıyor, ayağını otururken fazla açan adamı savcının karşına getirsen, adam gülmekten kalp krizi geçirir üstüne de ambulans filan çağırırsın herhalde.
 
Fotoğraftaki gibi birini gördüğünüzde yanına gidip "afedersiniz" deyip oturmanız yeterli. Hayır ben böyle oturcam oturamazsın diyebileceğini sanmıyorum. Yanınızda oturan sizi bu şekilde rahatsız ediyorsa da rahatsız olduğunuzu dile getirin, bir durumdan şikayet etmeden önce çözüm üretmeye çalışın. Bunun bizim ülkemizle bir alakası olduğumunu sanmıyorum hep bu tür konularda milletimiz şöyle milletimiz böyle deniliyor ve çok rahatsiz oluyorum, bunun milletle alakası yok kişilikle alakası var.
 
hep bu tür konularda milletimiz şöyle milletimiz böyle deniliyor ve çok rahatsiz oluyorum
Evet gerçekten bu tür cümleler beni de çok rahatsız ediyor. Her milletin kalıtsal özellikleri varmış gibi cümleler kuruluyor. Böyle cümlelerde kurunun yanında yaş da yanıyor doğrusu. "Bizim milletimiz çok kaba" deyince 79 milyon bilmem kaç insan kaba olmuş oluyor haliyle. Ama onun yerine "Kaba insanlarımız var" gibi cümleler daha mantıklı olabilir. Konudan uzaklaşmış oldum biraz ama genel olarak rahatsız olduğum bir durum ve belirtmek istedim.

Yaşlılarla ilgili de sıkıntı büyük gerçekten. Sabahtan akşama kadar okul dershane sırtımızda 5 kg'lık çantayla koşup duruyoruz, otobüse biniyoruz gayet hali vakti yerinde "sözde" yaşlı teyzeler amcalar gelip koltuğun yanında dikilip dik dik bakıyor. Neyse bunu geçtim ben yine de yer veriyorum ama bazen gerçekten dalgınlığıma geliyor görmüyorum bu sefer de başlıyorlar söylenmeye. Bu yüzsüzlüktür işte, bu kadar da olmaz yani. Ama tabii herkes böyle değil, yer verince "ver oğlum çantanı ben tutayım" diyen teyzeye de denk gelmiştim. 1 kere oldu belki ama olsun..
 
Newyork metrosunda Manspreading yüzünden iki kişi tutuklanmış,fakat tutuklananlar göçmen..bence Metroda koltuklara fret gibi bölmeler yapsalar :D
 
Sadece kendini düşünen bir milletiz, çok entresan olan; tepki de vermiyoruz. Yazın metrobüse biniyorsun ortalama cm2 ye 1 insan düşüyor, Klima çalışmıyor lan bir insan evladı çıkıp ses çıkarmıyor. Önce etrafıma bir süre bakıyorum, susayım bende diye düşünüyorum ki; sakin bir insanım herkes öyle birlir. Tepkimi gerktiği gibi (elbette yüksek sesle) dile getiriyorum hadi birileri cesaretlenir onlar da yüklenir diye, Lan yok günah işlemişim gibi millet bana bakıyor.

Tüm topluca hareket edilmesi gerken alanları ile ilgili söyleyebilirim. toplumumuzun çok büyük bir kesimi anne baba himayesinde büyümüş, Evlenmeden evden ayrılmamış kendi ayakları üstünde durmanın, fikir ifade etmenin ne olduğu bilmemiş öğrenememiş, Evlendiğinde evden ayrılıp hala anne baba ne derse onu yapan, bir karar alacaksa büyüğüne sormadan iş yapamayan, Şikayetini dile getiremeyen ve başkalarından bekleyen bir milletiz. Baskı altında büyümüş olmak bu tip sıkıntıları meydana getiriyor malesef.

bTepki veren tuhaf , diğerleri normal oluyor....Bence de asıl sebep bahsettiğiniz birey olamamak...O da feodal yapı, ümmet toplumu ve küçüklükten itibaren sistem tarafından ezilme sonucu...Doğmalarla hayatını geçiren ve ispatı olmayan şeyleri gerçek sayıp , gerçek doğruyu refüze eden zihniyet... Ama mutlular... Su kuyusundaki kurbağa gibi ,vizyon gördüğünüz gökyüzü kadar oluyor...Böyle okumayan ,sorgulamayan,dinle vs .uyuyan bir bir toplum olarak zaten bizden fazlası da beklenemez...
 
Burada genelde yer verme, kötü kokma gibi insanın bünyesinde barındırdığı öküzlükle ilgili durumlar anlatılmış.. Malum büyük şehirlerde öküzlerden, cehaletten kaçış yok.. Beni tanıyanlar bilir öküzlükle karşılaştığımda enteresan tepkiler verebiliyorum.. Tercihim karşımdakini laf edemiyecek pozisyonda bırakmak.. Yıllar önce metrobüs filan yokken Cuma Cumartesi geceleri full çeken Taksim'den kalkan son Avcılar otobüsü diye bir efsane vardı.. Ekseri (benim gibi ;) ) alkola parayı yatırmış çulsuz öğrenci tayfası dolar, genelde de Topkapı- Cevizlibağ civarı çoğu inerdi .. Tek başına bir kız ayakta cama dönmüş, kulaklıkla müzik dinliyor, walkman zamanlarımız tabi, öküzün biri bunun arkasına geçti, otobüs kasisten geçtikçe dayanıyor, viraj aldıkça dayanıyor.. Gidip kavga etsen rezillik, kızcağız çıngar çıkaracağına küçüldükçe küçülüyor.. Biz de 4-5 arkadaş oturuyoruz, kalkıp kıza yer vermektense yine enteresanlığım tuttu.. Benim arkadaşlar da kuruldu olayı gösterince ama oturun siz diyip kalkıp adamın arkasına geçtim.. Burdan sonrası biraz müstehcen kusura bakmayın, en masum anlatımı adam kıza ne yaptıysa aynısını adama yaptım.. Otobüs viraj alıyor, adam kıza yaslanıyor mu, ben iki misli adama.. Önce uyanamadı ama 3 kasis, 2 çukur sonra adam arkalara kaçtı, hem de ne kaçış.. Kaçarken de kulağına fısıldadım, öyle değil böyle yaparlar diye, kafasını kaldıramadı, içine kaçtı.. Ömrü boyunca unutmaz herhalde.. Yani işin özü bu memlekette dinsizin dilinden imansız anlar.. Öküz olan afedersiniz, pardon gibi kelimelere aşina değildir, oha, çüş, deh filan belki...
 
Geri
Üst