Demomuz var, teknik yorumlarınız ve tavsiyeleriniz?

Parçalar Geocities'den kolay indirildiği için FTP'mize yüklemeye gerek görmedim.

Yorumlarım:

1) Kayıt kalitesi aslında gayet güzel bana göre, bilinçli yaptığınızdan emin değilim ama kayıtlar gayet güzel çıkmış bir demoya göre. Benim çok çok daha kötü kaydedilmiş demolarım var, yeniden temiz kaydetmeye çalıştığımda aynı duyguyu yakalayamadığım için tutuyorum :LOL:

2) Sözleri beğendim ancak müzisyenlik olarak almanız gereken çok mesafe var. Bence demolarınızı diğer insanlara müziğinizi tanıtmak için değil, müzisyenliğinizde nerelerin eksik olduğunu görebilmek için kullanın bir süre. Başlıca hatalar:

3) Enstrumanlarınıza yeterince hakim değilsiniz. Çok ciddi çalım hataları var, hata olmayan yerlerde de ciddi bir akıcılık sorunu var. Kötülük'deki gitar rifleri çok mekanik, davul koşuyor çekiyor. Müzikte Davulcu uçarsa müzik de uçar, Davulcu sıçarsa müzik de sıçar. Grupta herkes hata yapar, yer gider ama davulcu ve basçı hata yapamaz. Taş gibi olmaları lazım.

4) Solistiniz nefesini ve sesini doğru kullanamıyor. Sıkça detone oluyor. Oysa ses aralığı oldukça geniş, bence hiç vakit kaybetmeden adam gibi şan dersleri alsın bir operacıdan, birkaç dersten sonra şarkıcılığının bir anda iyileştiğini hepiniz farkedeceksiniz.

5) Özellikle "Atlıkarınca"daki chorus'a boğulmuş gitarı sevmedim. Fazla Metallica. Dünyada elde edilebilecek onbinlerce farklı chorus gitar tonu varken neden aynı Enter Sandman/Nothing Else Matters'vâri bir gitar tonuyla Enter Sandman/Nothing Else Matters'vâri bir arpej? Nothing Else Matters dinlemek isteseydim onu koyar dinlerdim, sizin parçanızı değil ki? Zımba gibi sözleriniz var, şarkı da güzel, anlaşılıyor herşey, o zaman kendinize özgü birşey bulun ki dinlediğinde insanlar "aaa... bu Dede!" desinler.

6) Basçınız melodik, bir basçı olarak sevdim. Davulcu ile daha yakın olsun. Melodik gezintiler yaparken Kick'den kopmasın.

7) Provalarınızı sık sık kayıt edip sonra oturup dinleyin. Böyle meydana çıkmadan önce şarkılarınızı öyle çalar hale gelin ki bir elinizle burnunuzu karıştırıp diğeriyle kıçınızı kaşırken bir yandan telefonla kız arkadaşınıza fırça atar ama o anda da gitarcınızın bastığı notadaki duygunun eksikliğini farkedebilecek kadar enstrumanlarınıza ve şarkınıza hakim olun.

Bestelerinizi çok sevdiğim için biraz sert eleştirdim, birşey çıkmayacağını düşünseydim gecenin birbuçuğunda oturup dinleyip yorum yapmazdım. Çok çalışmanız lazım, ama eğer sabredebilirseniz sonunda çok güzel şeyler olacağını görebiliyorum.

Kolay gelsin. Başarılar.
 
Sözler ve tema olarak şarkılarınız güzel ama mahcem hocamın dediği gibi daha iyi işlenebilir şarkılar oldugu kanatindeyim.
Ayrıca gitar tonu overdrive+çok az chorus gibi geldi genelde bu tarz tonlar bana çok kuru geliyo yani overdrive+chorus, dry olarak drive kullanıp biraz daha değişik bir setupla daha dogal bi tonla çalsaydın daha iyi olurdu birde akıcılık hissi enstruman hakimiyetinin kaybedildiği yerlerde bozuluyor...başarılar...
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #8
Hocam bu kadar ilgilendiğin için çok saol yorumlarına hayran kaldım. Ayrıca şarkılarda ki Nothin else matters'i (En sevidiğim şarkı) Enter Sandman'ı bulmana hayran kaldım ben bile bunun farkında değilim. Metallica Hayranıyım O beni ister istemez yönlendiriyor şarkılarını o kadar çok benimemişim ki yaptığın biçok seyde bunu görüyorum. Özgün olmak içinde elimizen geleni yapıyoruz.
Bu kaydı dağıtmamızda ki asıl amaç hatalarımızı eksiklerimizi gerçekten bu işten
anlayan kişilerin göstermesi. Sonuçta yolun çok başındayız. Ayrıca kaydı da çok aceleye getirdik pek prova yapmadan oldu, hakimiyet eksikliği birazı ondanda kaynaklanıyor. Kaydın iyi gibi olması gittiğimiz stüdyo çok iyi, işleten kişilerde bu işe özen gösteren insanlar (stüdyo adore/İZMİR). Gitar tonundan bende menun değilim. Elimde ZOOM 2020 var kendimce ondan alabildiğim en iyi ton oydu (sonra biraz daha iyi bi ton yakaldım ama çok geç). en kısa zamanda analog pedallara geçicem. Grup olarak sorunumuz hepimizin farklı yerlerde okuması o bizi çok engelliyor. Ama bu işi bırakmak istemiyoruz bişekilde sürdüreceğiz. Herkes elinden geldiği kadar kendini geliştirmeye çalışıyor.

yorumlarınız için tekrar çok saolun aşırı mutlu oldum.
 
Atlikarinca'yi indirdim. Vokal cok boguk giriste, sonra birden (fazla) yukseliyor. Davul ve basda ki sorunlar aynen Mahcem'in yazdigi gibi, onlarin ilk etapta halledilmesi lazim. Solist nefesini dogru kullanmiyor uzun notalarda detone olyor, bunu duzeltmek cok zor degil, biraz kontrol ogrenmesi lazim. Sarki guzel, zaten onemli olan da bu.
Turkce sozlu rock kulaga enteresan geliyor, bu da iyi birsey :)
 
...

konuyla alakasız olacak ama (adore/izmir) bende İzmirde elle tutulur bir studyo arıyordum kayıt yapacak ve prova yapacak.Telefon veya adresi bana mail yada özel mesajla atarsan sevinirim.Tabi gerçekten sizi tatmin eidyorsa...

Kolay gelsin...
 
Bora,

Rica ederim. Kick'i yakalamak için kendini çok kasma, zira kastıkça daha çok kaçıracaksın. Bu böyledir. Davulcunun kick'lerini duyup yakalamaya çalışacağına verdiği groove'u hisset. Groove'u hissetmeye başladığın anda çalacağın baslar da davulun üzerine şak diye kendiliğinden oturacaktır. Karakter öyle çıkar. Eğer groove yoksa zaten ne yaparsan yap müzik doğru tınlamaz.

Dolayısı ile davulcunuzun da çok çalışması gerekiyor bu arada, bütün müzik onun çaldıklarının üzerine gelişiyor, bunu unutmasın. Müziğin saati o, saat şaşarsa müzik de şaşar. İyi (ama gerçekten iyi, ne çaldığını bilen ve neden öyle çaldığını da izah edebilen) bir davulcudan ders alsın, ilk birkaç ders bile çok farkedecektir.

Bu arada hem grup müzisyeni olup hem de ders almaya devam etmekte utanılıp sıkılınacak bir durum yok, rahat olun. Dünya çapında isim yapmış birçok müzisyen sanatçı düzenli olarak ders alır. Sadece yeni şeyler öğrenmek için değil, sahip olduklarını bir disiplin içerisinde muhafaza edebilmek için de ders alır sanatçılar periyodik olarak.

Rush'ın davulcusu Neil Peart'ın, dünyanın her yanından davulcular baterist dergilerinde "en iyi davulcu" oyunu kendisine verir, "dünyanın en iyi davulcusu o" derlerken kendisi artık mevcut tekniği ile daha ileri gidemediğini düşünüp, sırf geleneksel tutuş baget tekniğini olması gerektiği gibi öğrenebilmek için sessiz sedasız gidip Freddie Grubber diye başka bir davulcudan ders almış olduğu bilinir.

Kolay gelsin, yolunuz açık olsun.
 
Benim muhtelif tecrübelerde davulcu için standart tiktak metronomdan daha rahat ve takip etmesi kolay bulduğum bir metod da parçanın ritmini çok basit olarak programlayıp davulcunun kulaklığına vermek. Burada dikkat edilmesi gereken şey programın içine davulcunun kafasını karıştıracak vuruşların konmaması, hi-hat üçlemeler, crash, çift kroslar, trampet-tom atakları filan gibi numaralara gerek yok. Sadece davulcuyu groove'a sokacak temel elementlerin konması yeterli.

Bu ayrıca davulcunun metronom hissini de kuvvetlendiriyor, bir süre sonra kulaklıksız da çalsa doğal metronomu koşup çekmiyor. Ayrıca gereksiz abanmaları, vuruşlardaki dengesizlikleri de kendiliğinden düzeltiyor.
 
BeterBocek demiş ki:
DEDE olarak 2 şarkılık bir kayıt yaptık. Sizden bu şarkılar hakkında teknik yorumlarınızı ve tavsiyeleriniz bekliyorum. Gerçekten buna çok ihtiyacımız var.

Aşağıda, parçanızın timestamp' leri var.

[00:00.00] - [00:30.99] intro
[00:30.99] - [00:59.92] A melodisi
[00:59.92] - [01:13.66] intro riff
[01:13.66] - [01:40.89] B melodisi
[01:40.89] - [01:48.40] Solo 1
[01:48.40] - [02:17.03] A Melodisi
[02:17.03] - [02:30.84] intro
[02:30.84] - [02:57.68] B melodisi
[02:57.68] - [03:24.69] Solo 2
[03:24.69] - [03:42.00] B melodisi


Parçanızı, yukarıdaki bilgilere dayanarak, başka bir açıdan eleştirmek istiyorum.

Dünyada her şeyin okulu vardır. Besteciliğin yoktur. Besteciliğin okulu bol müzik dinlemek, bol bol beste pratiği yapmak, ve içimizden gelen ilhamdır.

Stravinsky, bestecilik yeteneğini kaybetmemek için, her gün muhakkak bir kaç mezur beste çalışması karalarmış.

Ama, bestecilikte bile uyulması gereken bazı akademik kurallar vardır. Kurallara karşı olmama rağmen, durum böyle. Bakıyorum, Radiohead bile, U2 bile kurallara uyuyor. Bir tek genesis' in ilk zamanlarını sıradışı olarak kabul ediyorum. Tabi ki bu kendi görüşüm. Beni bağlar. Mesela mahcem sizin besteyi beğenmiş, ben hiç beğenmedim. Ortada bir beste yok çünkü. Kayıt ta yok...

Beste kötüyse, aranje istediği kadar iyi olsun, o beste adam olmaz.

Maalesef sizin besteniz, baştan sona bir amatörlük örneği. Başı, ortası, kıchı belli değil. A melodisi B melodisi ile karışmış. B melodisi, A melodisinin bir oktav yukarıdan söylenmiş, hafif değişikleri olan bir melodi. Bence resmen A melodisi. İnceleyin, göreceksiniz.

Nakarat ise hiç yok. Ki, nakaratsız beste, ben daha duymadım.

Aşık Veysel' den tutun Beethoven' e kadar bu böyledir.

Sizin besteniz, aklımda yanlış kalmadıysa baştan sona sadece 3 akordan ibaret. Buna hiç sözüm yok. Ama, 3 akorla bile harika nakaratlar yakalanabilir. "Uriah Heep" in "Lady in Black" i buna en güzel örnektir. A melodisi ve nakarat akorları aynıdır. Ama, melodiler tamamen farklıdır. Probabilite hesaplarına göre, 12 yarım sesten elde edilecek beste kombinasyanları çok çok büyük rakamlara ulaşır. Trilyon garanti de, sonsuz mu bilmiyorum.

Günümüzden Coldplay' in "In my place" ini de dinleyin, orada da çok enteresan bir nakarat göreceksiniz.

İkinci olarak bestenin kurgusu yani, trafiği önemlidir. Trafik açısından da besteniz bir felaket. Trafik, bir bestenin matematik ifadesidir. Trafik kötü ise, beste de kötüyse, hiç bir şey olmaz. İntronuz 30 saniye A melodisi 30 saniye, sonra tekrar aynı intro 15 saniye B melodisi 27 saniye ve işte en büyük felaket: solo 7.5 saniye. Sizin müzik türünüzde bu kabul edilemez. Soloya kadar 01:48.40 zaman geçmiş. Artık, millet sözlerden sıkılmış solonun patlamasını istiyor, ama o da ne? Solo 7.5 saniye.

Son olarak ta, aranje gelir. Aranje için ise okul vardır. Konservatuarların kompozisyon bölümü.

Kayıt konusuna girmeyeceğim. Aşık Veysel bir tek sazla muhteşem eserler yaratmış. Bir saz ve vokalin kaydı ne kadar zor olabilir ki? Ama, sizin kayıt ta çok kötü. Patlayan bir introdan sonra sözleri duyulmayan çok kısık bir A melodisi.

Bugüne kadar, bana göre gelmiş geçmiş en muhteşem aranje ve trafiğe sahip olan eser Barry Ryan' ın "Eloise" adlı eseridir. Bana göre, bestesi de güzel. Ama, beste beğenisi kişiye göre göreceli olarak değişir.

Yüzüne kezzap atılmış bir kadının yüzü makyaj tutmaz. Kötü bir beste de adam olmaz.

Bir eserin temeli bestedir. Bestenin temeli sağlam olmazsa, Konya' daki Zümrüt apartmanı gibi çöker parçanız.

Benim size tavsiyem, önce, bir besteci ve aranjörden ders almanız. Hiç olmazsa biraz akademik bilgiye sahip olmanız.

Yoksa, zamanınıza yazık olur.

Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
 
Kazma,

Senin beste anlayışın ile başkasının beste anlayışı uymak durumunda değil tabii ki ve sen de bunu zaten belirtiyorsun, ama A'sı B'si C'si olmayan, başından sonuna A giden, ne nakarat kısmı ne köprü kısmı, ne bilmemnesi olmayan, ama Rock tarihinin en büyük birkaç şarkısından biri var şurada, bir bakıver istersen:

http://www.drummerworld.com/Videos/mitchmitchell.mov

Milyonlarca insan bu şarkı yüzünden gitara, basa davula başladı. Orada çalanlar hayatlarında akademi okumadılar ama akademilerde milyonlarca kişi yıllardır "neydi sırrı?" diye kafa yormaktalar.

Hiç önemli değil bence, beste bestedir. Eğer ruh oradaysa A, B, C, X, Y, Z olmasa da olur. Tek kelime de beste olur. Yeter ki sanatçı duyguyu doğru aktarabilsin.

Bu iş iki tarafı keskin bıçak gibidir. Akademiklik metod öğretir, ifade tarzı verir, hedefe daha kolay ulaşmanı sağlar ama öte yandan da yaratıcılığı yavaş yavaş öldürür, zira kalıplara çok alışırsan kalıpların dışına çıktığında rahatsız olursun (şu an senin rahatsız olduğun gibi). Akademik yaklaşmazsan da yaratıcılık kaba kalır, hissedersin ama ifade edemezsin (benim duyduğum o müzikten rahatsız olduğum gibi).

Tatlı ortayı bulmak ve orada bırakmak gerekir.
 
Geri
Üst