No Country for Old Men / İhtiyarlara Yer Yok (2007)

"no country for old men", cormac mccarthy'nin aynı adlı kitabından uyarlanan ve coen kardeşlerin ucundan american gangster'deki gibi bir uyuşturucu trafiğini anlatan filmlerinden birisi. ama tabii sadece bu trafikle bitmiyor ve coen kardeşlerin kendilerine özgü hikaye anlatımıyla süren bir olay dizisi filmi götürüyor. yönetmenliğini coen kardeşler yaptı demiştik. oyuncular ise bu sene fazlasıyla gözüken bir josh brolin var karşımızda. kendisini daha yeni american gangster'de izledik. bunun dışında tommy lee jones, woody harrelson, javier bardem gibi başarılı oyuncular var. görüntü yönetmeni ise her zaman birlikte çalıştıkları roger deakins.

"no country for old men" daha geçen mayıs cannes'da gösterilmiş ve çok beğenilmişti. coen kardeşlerin kendilerine has bir özelliği hikaye kurgulamalarındaki başarısıdır. bunu "bir şirket komedisi", "barton fink", "fargo" ve "orada olmayan adam" gibi filmlerinden anlarız. yönetmeni bilmesek bile "işte bu filmi coen'ler" çekmiştir deriz. "no country for old men"de ise işte daha önceki filmlerinden fargo'nun izlerini taşındığı söylenmekte... imdb'deki başarılarını american gangster ile paylaşıyor. hem diğer festivallerde hemde oscar yarışında bu iki filmin kapışacağına kesin gözüyle bakılıyor. "no country for old men" çok yakında gösterimde... bir modern western suç filmi.

nocountrypost.jpg
 
Çok merak ediyorum. Coen kardeşlerin birçok filmini izledim ve cidden kendilerine has bir üslupları var. Bakalım bunda ne yapmışlar, hayalkırıklığına uğrayacağımı sanmıyorum açıkçası.
 
Bir süredir klasörde bekliyordu ve nihayet bu gece başına oturdum ama o da ne; büyük hayalkırıklığı.. Yani çok sıradan bir film bence..

Javier Badem abimizi Goya's Ghost'da daha çok sevmiştim ama bu filmde tabii rol gereği böyle mal bir kuulluk içinde.. American Gangster'daki New York'lu piç polis rolünde bir kaç gün önce izlediğim Josh Brolin'de 90' Dünya Kupası'nın yıldızı Thomas Brolin'i anımsatmaktan öteye geçmedi.. Bir de bu güney şivesine lanet olsun, tiksindim yemin ederim. Bir filmde her karakter her an kusacakmış gibi konuşur mu? Gözünü seveyim Coupling ve Seinfeld İngilizcelerinin.. :)

Şimdi çıkar Oscar alır bu film.. Ben beğenmedim şahsen..
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #4
evet film büyük ihtimalle oscar'ı alacak. tabii bu film aslında yurt dışında çok beğenildi övgülere boğuldu. coen kardeşlerin ortaya çıkarttığı en iyi filmlerden birisi. bu benim izlediğim en iyi ikinci coen kardeşler filmidir. (diğeri ise fargo.) film türkiye'de ise pek anlaşılamadı. hatta hayranlarını bile ikiye bölen bir durum oluşturdu. bu film önümüzdeki günlerde gösterime girecek ama belki 1 hafta belki de 2 hafta gösterimde kalacak ve yerini diğer filmlere bırakacak. sessiz sedasız bir başyapıt gelip gidecek ülkemizden. tabii düşünceler beğeniler ayrı ayrı.:)
 
Çok merak ettiğim ama henüz izleyemediğim There Will Be Blood'la kapışacak sanırım Oscar için. Ben çok beğendim filmi. Yalnız senle farklı zevklerimiz var galiba biraz Coen'ler konusunda. Ben tartışmasız Big Lebowski'yi koyarım ilk sırama. Sonra da Barton Fink olabilir. Gerçi hepsi mükemmel :) Bu film de çok güzel olmuş. Josh Brolin bu rol için biçilmiş kaftan. Psikopat da tam oturmuş filme. Woody Harrelson da tam bir Coen filmi karakteri olmuş. O kadar hoşuma gitti ki :)
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #6
farklı zevklerimiz var evet ama bu çok önemli değil. bende big lebowski fanatiğiyimdir.:) barton fink ise en sıra dışı işlerinden birisi bu ikilinin. birde eğer izlemediysen raising arizona'yı da tavsiye edebilirim.:)
josh brolin tamamiyle oturmuş evet. filmdeki ilk görüntüsüyle bunu kanıtlıyor zaten.
oscar'a az bir vakit kaldı. burun farkıyla coenlerin önde olacağını düşünüyorum. bu arada there will be blood'u da mutlaka yakın zamanda izlemelisin.;)
 
Zaten Josh Brolin'in oyunculuğu gözden kaçtı sanki bu filmde. Kimse bahsetmiyor ama ben çok beğendim herifin performansını. Millet Jaiver Bardem'e kitlendi galiba..
Woody Harrelson'ı da daha çok filmde görmek istiyorum ben. Cheers'da çok güzel oynadığı, şehre inmiş saf taşralı rolünden sonra Natural Born Killers'daki performansı izleyince "Neler oluyor lan?!" diye kalmıştım.

Üstte geçen muhabbete katılayım bir de kendi çapımda:

1. The Big Lebowski
2. Fargo
3. No Country For Old Men

Ayrıca Barton Fink, Raising Arizona, Miller's Crossing, O Brother, Where Art Thou?, The Man Who Wasn't There.. Hepsi ayrı ayrı izlenmeli.


Bir de olaya değişik açıdan bakmak isteyen arkadaşlar için, oldukça güzel yazılmış bir film kritiği. Tek sorun, İngilizce olması. İngilizcesi olanlar göz atsın diye koyuyorum, gerçekten iyi irdelenmiş çünkü:


"NO COUNTRY FOR OLD MEN is an ALLEGORY.

The title is from the first line of Sailing to Byzantium by William Butler Yeats, a poet classically trained and considered by many to be the greatest 20th Century poet.

Death is Anton Chigurh. His hair style (hood-ish, shroud-ish) and black clothing suggest Death. Death kills the innocent as well as the guilty and has his own set of rules. When the witness to the high-rise killing asks, “Are you going to kill me?” Death answers, “It depends. Do you see me?” When the kids on the bicycles help him after the car accident he tells them, “You didn’t see me.” If you see Death, you die; if not, you may live. Chigurh seems to come and go at will and seems to know where Moss is without trying very hard. His rules are his rules and they seem arbitrary and random. He is referred to by the sheriff as a “ghost” and he seems to be able to go wherever he pleases.

Death kills with a cattle stun gun, almost like a member of the clergy administering a cross to the forehead of a parishoner. Death is often portrayed as a hooded figure with a scythe; in this case he’s a “hooded” figure with a cattle stun gun.

Man is Llewellen Moss, part sinner, part saint. He is offered a deal with Death when Death offers to ignore his wife but take him. Instead, Llewellen challenges Death and chooses declines the offer. This is straight Faustian bargaining. By declining Death’s “This is the best deal you’re gonna get” Moss signs not only his own death warrant but his wife’s, too.

Llewellen challenges Death to a showdown and when his wife tells the sheriff, “He won’t quit, neither. Never has.” the audience expects a later showdown because we’ve been trained to see the protagonist take on the antagonist at the climax of a story — but before that can happen life’s randomness gets in the way and the Mexicans kill him. This is the major turn in the movie and the one that takes the sail out of the audience, which has been cheering for Man in his struggle against Death without realizing it.

Free Will is Carla Jean. She chooses at the end of the film not to allow Death to be random. She has a 50% chance of saving herself but chooses not to avail herself of the opportunity. She is the bravest of the lot, choosing to die by her own decision and not the randomness of Death.

The sheriff is the philosopher trying to understand the universe. He cannot and is defeated by Death in his attempt. At the movie’s end the Sheriff bemoans the fact that God never entered his life. One of God’s creatures, Death, was in the Sheriff’s life but he didn’t realize it (see “Scene with Sheriff” below). The story is the Sheriff’s, his quest to understand Life, and the dream he tells at the end of the movie explains that his own father, long dead, has gone before him into the darkness of death and awaits him.

Interesting parallel — Moss pays money for a coat as he crosses into Mexico; Chigurh pays the kids money for a shirt after his accident. What is meant by that? Cannot be a coincidence.

Chigurh walking away from the accident at the end shows that Death cannot be stopped. It will always walk the streets. It is a part of our existence forever.

Scene with the Sheriff and Death at the same hotel room at the same time but the Sheriff does not see Death. This scene is vital — it solidifies the allegory. The Sheriff enters the room but does not see Death and so he does not die. Death sees the sheriff but chooses not to kill him because he’s not seen in return. This scene is the “supernatural” scene which signals that we’ve watching an allegory, that what we’ve been watching is more than it appears.

Why 1980 for the book/film when it was written in 2005? Could it be it was begun then and the author simply chose not to update it? What is the reason? Must be one. Might be nothing more than the author started this 25 years ago and didn’t feel like updating it to present times.

This is a wonderful movie!"


http://www.imdb.com/title/tt0477348/board/nest/98193913
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #8
teşekkürler.:) sıralaman hiçte fena değilmiş. ben tartışmasız fargo hastasıyım. no country for old men'i de izledikten sonra fargo'dan bir kaç iz gördüm ve direkt ikinci sıraya yerleşti gözümde. birde en sevdiğim oyunculardan başı çeken billy bob thornton'un coen'lerin filmlerinde daha çok yer almasını istiyorum. diğer fetiş oyuncuları zaten mükemmel seçiyorlar. steve buscemi örnek. birde coen'ler sanırım josh brolin ile daha çok çalışır. adam mükemmel bir performans göstermiş. american gangster'de de izleyin siz onu.:)
 
Steve Buscemi, John Goodman, Peter Stormare, John Turturro.. Steve Buscemi'ye de Oscar adaylığı falan versinler artık, ayıp denen bir şey var. :)
Fargo ve The Big Lebowski, kanımca Coen kardeşler tarzının en üst filmleri zaten. Bilmiyorum onların üstüne bir şey çıkarabilirler mi.. Bu kadar acayip, değişik ama güzel filmler olamaz yahu..
 
Film i genel olarak ben çok beğendim,ama o parayı çalan adamın filmin öyle bir noktasında ölmesi beni şaşırttı cidden. ayrıca o psikopat manyağın elinde tüp gibi şeyle fırlatıp milleti geberttiği alet de ne öyle yahu.
 
http://en.wikipedia.org/wiki/Captive_bolt_pistol
Böyle bir şey. Anladığım kadarıyla tüpün içindeki hava, basınç halindeyken tetiklenerek, silahın ucundaki demir mekanizmayı hızlı bir şekilde ileri fırlatıyor ama kurşun ya da sapandan atılan bir taş gibi değil. Fırlatıldığı gibi geri çekiliyor, vuruyor sadece yani.. Özellikle büyükbaş hayvanlar kesilmeden önce, acı çekmesinler diye bayıltılmaları için kullanılan bir alet sanırsam..
 
Filme bugün gittim.Açıkçası beklentilerimi karşılamadı.Film gereğinden fazla yavaş ve sakin ilerliyor.There will be blood'a yavaş ilerliyor diyen izleyiciler bu film hakkında ne düşünmüştür bilemiyorum.Filmdeki replikleri okurken çok sıkıldım açıkcası.Bazı izleyicilerin hoşuna gitmiştir eminim.Ama ne bana hitap etmiyor.Aynı şekilde hikayede benim için ilgi çekici değildi.Film boyunca müzikte yoktu,bu da filmin durağanlığına katkıda bulundu benim nezlimde.Filmle ilgili hoşuma giden şeyler ise oyunculuk ve akılda kalıcı birkaç sahneydi ve Coen kardeşler iyi yönetmişler.
 
Basit bir sinema izleyicisi olarak ne zaman bu filmin muhabbeti açılsa yapabildiğim tek yorum 'Ben bu filmden bir bok anlamadım' şeklinde oluyor. Harbi, neydi lan o?

Filmin ana teması bir bavul para ve onun etrafında üşüşen tipler çerçevesinde geçiyor. Yalnız film biterken ortada ne para var, ne başka bir şey. Bir ara Woody abimiz karizma bir adammışcasına filme giriyor, tırışka bir biçimde öldürülüyor. Katil adam desen ayrı bir alemde. Hem onun paradan ne ara haberi oldu ki? Josh Brolin'in oyunculuğu film adına en olumlu mevzuydu bence, onu da alakasız bir yerde öldürüp bıraktılar. Madem Tommy Lee katili yakalayamayacaktı, ne diye zırt pırt çıkıp felsefe yaptı. Tekerlekli sandalyedeki kedili herif kimdi? Yok, valla anlamadım ben bir şey.

Ben harbiden basit bir sinemaseverim, isterim ki kader bu katil ve ondan kaçan eleman bir şekilde yeniden karşı karşıya getirsin; sonra beraber tüpteki oksijene abanıp kafa yapsalar. Şimdi yorumları okuyunca baktım da herkes katil ve benzin istasyonu sahibi arasındaki muhabbet üzerine müthiş psikolojik çözümlemeler yapmış. Tamam, enteresan ve orjinal bir muhabbetti - iyi güzel ama film ile akılda kalan tek sahne buysa, yemişim öyle filmi ben.

Filme hiç gitmemiş olanlara nacizane tavsiyem, ilk yarısını izleyip çıkın abicim. Orayı final gibi algılayın, veya kendiniz ne olacağına ilişkin kendiniz senaryolar üretin. Yoksa manasız bir akıl karışıklığı ile çıkıyorsunuz filmden. İkincisi çekilecekse eyvallah tabi, o ayrı.

Sonradan gelen edit: Ulan filmde ölenleri/kalanları o kadar anlattıktan sonra filme hiç gitmeyenlere tavsiye vermek neymiş ya. Bu mesajı okuyan adam artık bu filme gider mi zaten. Gitmesin zaten. Valla bak gitme.
 
bir coen kardeşler filmi bizi devamlı şaşırtabilmeli yoksa o bir coen kardeşler filmi değildir. film biraz da teatlıklarla örülmüş gitmekte... yani önümüzde öyle bir hikaye var ki bu raslantısal bir şey, yani bu mantık sistemine oturtulmuş ve izleyiciye öyle verilmiş. siz kafanızda ne kadar mantıklı ifadeler kurarsanız kurun bu film onu mutlaka boşa çıkaracaktır; çünkü tesadüfler bütün herşeyi boşa çıkarıyor. coen kardeşler filmde kendi oluşturduğu sistemi kendi elleriyle yıkıyorlar. para konusunda da öyle mesela. sürekli el değiştirmekte... ama hikaye ilerledikçe de paranın değeri artıyor. yine para en son gençlerin eline geçiyor ve bunun anlamı da suçun gelecek kuşaklara taşınmasıdır.
çoğu kişi şerif'in anlamsız felsefe yaptığından bahsetmiş ama bunun bile alt anlamları çok fazla ki. mesela film başlarken şerif'in dış sesini dinliyoruz ve geçmişten bir anlatıyla bizi başbaşa bırakıyor. filmin sonunda şerifin eşiyle paylaştığı rüyayla sona eriyor. bunun anlamı da yukarıda bahsettiğim suç meselesi ve bunun geçmiş ve gelecekle bağlantı kurulmasıdır. yani geçmiş gelecek kuşaklara bağlanıyor. bu konuşmayla da geçmiş geleceğe bağlanıyor. takdir edersiniz ki geçmişte edinilen tecrübeler (şerif açısından) hiçbir işe yaramıyor ve geleceği hiç değiştiremiyor. ve şerif rüyasında babasından aldığı parayı kaybettiğini belirtmekte ve bununla birlikte daha önce de katil chigurh'un elinden parayı alan gençleri düşünüyoruz. yani paranın sürekli el değiştirmesi şuç olgusunun gelecek nesillere taşınması sonucunu doğuruyor. zekice!

"ihtiyarlara yer yok" coen'lerin en içinden çıkılmaz filmlerinden birisi. alt okumaları çok fazla. filmin sonu birde şuna işret ediyor. suçlar gerçekleştiğinde kanunun çözmeyeceği ulaşamayacağı yerler vardır. siz ne yaparsanız yapın bunu kimse engelleyemeyecektir. bu açıdan da çok umutsuz bir filmdir.
filmle ilgili filmde geçen yine anlamlı(felsefi) bir söz. şerif sığır öldüren bir kişi hakkında konuşurken "insanın silahları olduğu için baştan galip geldiği, insan ve hayvan arasındaki mücadelede bile ne olacağı kesin değildir."

no country for old men günümüzün tartışmasız en başarılı filmlerinden birisidir. film budur. ;)
ve şerif emekliye ayrılıyor ve suçun karşısında bir şey yapamadıkları için de orada, o dünyada suçların dünyasında ihtiyarlara yer yok.
 
Filmin özelliği şu: Sinemaya girip, "Aaa ne iyiydi ya! Abi herifin kullandığı o silah ne lan, aygaz tüple falan yapılır mı ki? Bi' de saçları çok kötüydü yauv, başarısız bir metalci eskisini andırıyordu adeta, yağlı yağlı makina mühendisi, ehi ehi.." şeklinde yorum yapılarak çıkılacak bir film değil. Coen kardeşlerin çalışmalarına aşina olanlar, adamların film çekerken sadece film çektiklerini değil, aynı zamanda çeşitli alt metinlerle bir şeyler anlatmaya çalıştıklarını da anlayacaktır. Dikkatli izlenmesi, üzerine kafa yorulması gereken bir film yani. Böyle bir yapım aramayanın hayalkırıklığına uğraması çok doğal ama NCFOM resmen "Film nasıl yapılır?" dersinde okutulacak, izletilecek bir filmdir.
Mesela millet en çok sonuna falan uyuz oldu. İşte yukarıda da denmiş: (Kesinlikle sataşmak, ya da tartışma çıkarmak için söylemiyorum. Sadece derdimi anlatmaya çalışıyorum.) "Abi adamı neden öldürdüler, madem herif yakalamayacaktı, o zaman neden felsefe yaptı? İsterdim ki iyiyle kötü karşı karşıya gelsin.." Bunları söyleyen tek yukarıdaki arkadaş değil yani, birçok yerde gördüm. Abicim, filmin OLAYI O ZATEN! Bu film o yüzden sıradan bir film değil! İyi bir sonu yok, kötü sonu da alışılagelmiş kötü sonlardan değil. Bu yüzden "Oscar verelim." dediler bu filme. Coen denen şerefsizler öyle bir işlemiş ki hikayeyi, "Abi ne oldu şimdi yauv?!" diyorsun. Ne oldusunu anlamak için de üzerine düşünmek gerekiyor işte filmin.
Zamanım olsa sinemada gideceğim bi' de ama zaman bulamıyorum bi' türlü. Ben anladığımı iddia ediyorum yani, gene de tekrar izlemeliyim diye düşünüyorum.

Bunu da okuyan herkese teşekkürü borç bilirim çünkü "Hızlı cevap:" kutucuğu beni yanıltmıyorsa epey bir şey yazmış olmalıyım.

Edit: Kutucuk beni yanıltmış, çok fazla şey de yazmamışım. :?
 
Geri
Üst