Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikastı - (2007)

"korkak robert ford'un jesse james suikastı" özlediğimiz western tarzına yeni bir bakış açısı getiriyor. filmin içeriisne yerleştirilmiş aksiyon ve dram sahneleri de filme çeşitlilik kazandırmış. yönetmen andrew dominik. bu yönetmeni de 2000 yılındaki kasap filminden hatırlıyoruz.
jesse james amerika'nın en ünlü soyguncularından kanun kaçaklarından birisi. öldürüldüğünden sonra efsane olan jesse james hakkında 1920'lerden bu yana onlarca film yapılmıştır. bunların arasında ise en iyisi kuşkusuz ki 1939 yılındaki henry king yönetmenliğindeki jesse james filmidir. diğerlerinden farklı olarak jesse james'in hayatına çok derin bakabilen filmlerden birisidir.
en son ise andrew dominik'in "korkak robert ford'un jesse james suikastı" filmini izledik. andrew dominik filmin senarysunda da yer almakta... yapımcı koltuğunda ise ridley scott oturuyor.(tabii sadece birisinde...:)) oyuncular ise brad pitt, casey affleck, ünlü oyun yazarı sam shepard ve sam rockwell'den oluşuyor. filmin müzikleri ise nick cave ve warren allis'ten çıkma. görüntü yönetmenini ise coen kardeşlerin filmlerinden de tanıdığımız roger deakins yapmakta...
film karakter odaklı gidiyor. 160 dakika ağır tempoda giden filmde karakterlerin psikolojik derinliğine inebilmesi ve bunu çok doğru ışıklarla ve görüntülerle yansıtabilmesi bir başarının göstergesidir. ayrıca ve ayrıca film jesse james'in ölmeden önce ölümünün neden olduğunu da sorgulamakta...
eğer biyografik filmlerden ve ağır yapıda giden filmlerden hoşlanıyorsanız gidin, çok beğenebilirsiniz. aksi takdirde filme çok kötü, sıkıcı vs gibi söylemler yakıştırabilirsiniz.

the-assassination-of-jesse-james-thumb.jpg
 
Son dönemlerde gittiğim en güzel filmlerden biriydi Jesse James...pek tanıtımı olmadı (gerçi Brad Pitt yazıyor afişte daha ne tanıtacaksın da) ve genellikle akışı yavaş olduğu için eleştirildi; ama bence Jesse James'in yaşamındaki o karanlık paranoyanın hüznü iyi verilmiş.
Filmde ayrıca neden Brad Pitt'in Brad Pitt olduğu anlaşılıyor- bu oyun gücü olmasa, sırf yakışıklılığından dolayı bugün bir marka haline gelmezd bence. Jesse James, Brad Pitt'in sadece yakışıklı bir idol değil ama aynı zamanda çok başarılı bir oyuncu olduğunun da kanıtı.
Casey Affleck'e gelince...zaten Golden Globe'larda En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında en kuvvetli adaylardan (muhtemelen Akademi Ödüllerinde de öyle olacak) Filmin trailerını gördüğümde "aa Ben Affleck'in kardeşi" dediğim insan, meğer bünyesinde nasıl bir yetenek barındırıyormuş da haberim yokmuş...
Kısacası benim çok beğenip etkilendiğim bir filmdi, umarım yalnız değilimdir
 
selamlar..

en ünlü amerikan efsanelerinden biri olan jasse james'i bizzat brad pitt olarak görmek harika oldu benim için.. beklediğim ve de beni yanıltmayan filmler arasına girdi benim nazarımda bu biyografi filmi. brad pitt kısaca harika.. casey affleck ise fazlasıyla başarılı ama benim nazarımda filmin en büyük kahramanı müzikleri oldu.. kesinlikle edinilmesi gereken bir saundtrack albümü..
 
Valla baya leziz bir film olmuş gibi. Brad Pitt'i izlemeyi ben de özlemişim, çok güzel oldu. Özellikle ağzında purosuyla yürüdüğü sahnelerde filan Sahte Kabadayı filminden Kemal Sunal geldi aklıma.. : ) O yürüyüşün ne kadar fark ettiği, tiyatroda Charley'in rol kesişinin değiştiği anda da fazlasıyla belli oldu kesinlikle. Gizli saklı işler, utangaçlıklar, pişmanlıklar ve Pitt'in tek tek hallettiği kişilerden önce takındığı sakin, işini bilen ve karşı tarafı şüphede bırakıcı diyaloglara sürükleyen tavırları çok iyiydi. Boğaza bıçak dayadığı sahne, ardından attığı kahkaha ve sonra tekrar ciddileşip kapıyı çarparak çıkması ne muhteşem bir üçlemeydi.

Olayın inceden New York'a (Sanırım Broadway idi) taşınmasına şaşırdım; fakat barda elinde gitarıyla o şarkıyı söyleyen herif "3 çocuğu vardı" diyip dururken vallahi içimden geçti, şimdi Ford arkasını dönüp "2 çocuğu vardı" şeklinde düzeltecek diye.. :D Ayrıca çekim yapılan mekanlar harikaydı diyebilirim. Çok güzel hazırlanmış. Bu filmde bir "idol", gerçek anlamda bir idol, içinde dışlanmaların ve aşağılanmaların da varolduğu bir süreç ile tam tersi bir konuma geliyor karakterin kafasında. Ve cinayetin sonrasında ise yaşam kazandıran 3. boyut ile; yaşam söndüren 4. boyut çıkıyor sırasıyla ortaya. Ben de şapka çıkartıyorum bu işe. İşlenişi çok güzeldi.
 
Geri
Üst