Semum

İnanılmaz beğendiğim film Dabbe'nin Yönetmeni Hasan Karacadağ'dan bir başka korku filmi daha, fikrimce Türkiye'de korku filmi nedir bize öğreten adam bence, işte fragmanı, kaçırılmamalı..

http://www.youtube.com/watch?v=-VFBbDBbjBs

Konusu ise:
Canan ve Volkan, mutlu bir evlilikleri olan genç bir çifttir. Yıllardır hayalini kurdukları gibi bir evin sahibi olmuş ve sonunda da taşınmışlardır. Hayatlarında herşey son derece yolunda gidiyor gibidir. Ta ki...

Bir gün Canan hiç kimsenin anlam veremediği garip davranışlarda bulunmaya başlar. Kendisine hakim olamamaktadır; sanki davranışları başkaları tarafından konrol ediliyormuşçasına davranmaktadır. SEMUM denen bu korkunç yaratıkların hakimiyetine giren Canan neden hedef olarak seçilmiştir?
 
evet bende sinemada dolaşırken bu filmin afişiyle karşılaştım. sinema.com adresinde ise bu filmle ilgili öyle şeyler yazıyordu ki şaştım kaldım. bir defa bu film "ilk türk yaratık filmi" olarak geçiyormuş. birde animatronik teknik kullanılmadan tamamen bilgisayar ortamında 3D olarak tasarlanmış.

bir defa "ilk türk yaratık filmi" diye lanse edilmesi 1983 yılı yapımı zafer par'ın "badi" filminin görmezden gelinmesi demektir. basit bir çocuk/uzaylı filmidir ama bir türk filminde "ilk yaratık" o yapımda kullanılmıştır. daha yakın tarihten bahsedecek olursak çağan ırmak'ın korku serisinde de yaratıklar görülebilir.

filmi izledikten sonra, kullanılan 3D tekniği hakkında da birkaç söz yazmak isterim.

bu arada fragman normaldi.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #3
Evet o 1983'de yapılmış dediğin filmi seyrettim, hehe çok komikti :)
Ama ne yaparsın işte daha bunun gibi gerçeği saptıran çooook türlü türlü olaylar var bu sinema çevresinde.. Biz Türklerden herşey beklenir. Örneğin: "Lock, Stock and Two Smoking Barrels" adlı filmi "Ateşten Kalbe Akıldan Dumana" gibi anlamsız bir isimle çevirmişlerdir, yani butür şeyleri bulup araştırıp yazmak boş işler, ben sana neler bulurum bu şekil neler...


Filme gelicek olursak, Hasan Karacadağ yine yaptı yapacağını ve Türk milletinin en hassas noktasından, damardan vurdu :) Yine Kur'an Yine in-cin meseleleri.. Neyse film hakkında şimdilik daha başka birşey karalamaya gerek yok, 8 Şubat'tan sonra sinema salonlarındayız.. Ondan sonra yorumumuzu yaparız..

Bu arada SEMUM neymiş size bir bilgi..

SEMUM NEDİR?
İslam inancına göre insanlar kuru bir çamurdan yaratıldı ve insanoğlu yaratılmadan önce dünya üzerinde yaşayan bir takım yaratıklar vardı. Bu yaratıklar kızgın ateşin dumansız alevinden yaratılmış ve daha sonra korkunç bir zehirle birleştirilerek SEMUM halini almışlardır. İnsanlar dünya üzerine geldikten sonra başta şeytan olmak üzere bazı SEMUM’lar insanları kıskanıp onlara türlü kötülükler yapmaya başlamış. Kısacası SEMUM, insanın tüm gözeneklerine kadar girip onları zehirleyen çok tehlikeli bir yaratıktır. Her an herkese saldırabilecek, çok hızlı hareket eden, zehirleyici SEMUM’lar bazı durumlarda asla geri dönmez, içine girdiği insana cehennem gibi bir hayat yaşatır.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #4
Semum bir tür ateştir.

“Andolsun ki biz, insanı pişmemiş çamurdan, kokuşmuş cıvık balçıktan yarattık. Cân’nı da (insandan) daha önce semûm ateşinden yarattık.” (Hicr, 26-27) buyurur. Ayetten anlaşıldığı gibi Cân, insanoğlundan önce yaratılmıştır. İnsanın yaratılışının, kainattın yaratılışında son halka olduğu düşünülürse, Cân sondan bir önceki halka olarak yaratılmıştır.

Ayetteki “semûm ateşi” hususunda, bazıları, “Bu, ateşin alevidir.” demişler; bazıları da “O, öldürücü derecede sıcak olan sam rüzgarıdır.” demişlerdir. Önceki ayetin de yardımı ile, İbareden anlaşılan bunun bir çeşit ateş olduğudur. Fakat, bedenin gözeneklerine, yani derideki o küçücük deliklere nüfuz edip, içine işlediği için buna, “semûm” ismi verilmiştir. İnsanın içine işleyen rüzgara da bu yüzden “sam rüzgarı” denmiştir. Bir rivayette, “Semûm, dumansız ateştir. Yıldızlar da bu ateşten yaratılır.” denmiştirki, bu, “semum ateşi” ile geçen ayetteki “ateşin mârici”’nin aynı olduğunu gösterir. Buna göre aynı şeyi anlatan bu kelimelerden biri, o ateşin yalın, saf ve dumansız bir ateş olduğunu, diğeri de yakıcı ve kavurucu olduğunu anlatmış olur. Âlûsî “semum ateşi”ni, “fevkalade hararetli ateş” diye tefsir ederken buna işaret etmektedir.

Bazı hadislerde Cân’nın yaratıldığı ateşin, bildiğimiz ateşlerden çok daha sıcak olduğu bildirilmektedir. Ebu Davud et-Tayalisî’nin İbn Mes’ud(r.a.)'dan naklettiği bir hadise göre, “Bu (dünyada gördüğümüz) ateşler, Cân’nın yaratıldığı ateşten yetmiş kat daha hafiftir.”
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör
http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=25664
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #5
Filme gittik, ve çok beğendim, beklediğimden de çok beğendim.
Kurgu, senaryo, oyunculuk bu kadar mı oturur. Gerçekten kutlamak gerekir Hasan Karacadağı. Korku sinema kültürü olmayan alt yapısı olmayan sanayisi olmayan bir ülkede. Türkiyede bunu başarıyor. zincirleri kırıyor adeta. Filmden etkilenmemek elde değil. Hikayesinin gerçek olmasının yanısıra. İçerdiği varlıkların da kanıtlanmış ve gerçek olması, insanın tüylerini birkez daha ürpertiyor. Dabbe'den bu yana kendini çok iyi geliştirmiş Hasan Karacadağ. Bundan sonra ki filmlerini sabırsızlıkla bekliyorum. Unutmayın bu gerilim-korku filmi, kendinizi o psikolojiye hazırlyarak sinema salonunda seyredin. Aksi takdirde o zevki almanız çok güç olabilir.

Saygılar..
 
Korku-Gerilim olarak bile bakamıyorum ben bu olaya...
bu adam kimsenin yapamadığını, cesaret edemediğini yapıyor helal olsun.
şöyle ki eleştiriye en fazla açık olan konuları ele alıp cesurca film yapıyor.
zaten Japonya'da çok fazla tutulan bir adam... Bu işin üstadı olmuş belli.
Fakat beni etkileyen sıradan bir korku filmindeki başarı değil. Bu adam bilimi de Dini de çok iyi biliyor. Kuran'da bahsi geçen varlıklardan çok insan bihaberdir. Zaten inançsız insanlar için saçma geldiğini biliyorum fakat ben Kuran'a inanan biri olarak ve okuduğum bildiklerimle pekiştirdiği için, sapma yapmadığı için, net anlattığı ve aslında kişilerin çok biliçsiz olduğu konulara el bastığı için defalarca tebrik ediyorum kendisini..

İnsanlar açıp okumaktan araştırmaktan çok sağdan soldan duyduğuna inanır ya da sağdan soldan duydukları saçma gelip inanmaz... böyle bir cehaletin kendiside farkında olmalı ki, iyi bir araştırmaya girip, SEMUM'un DABBE'nin varlığını farklı boyutlardan aktarmış..

hayatı boyunca eğer bunlardan yola çıkarsa daha çok film yapacak ve hatta ömrü yetmeyecek demektir.. çünkü bilinmeyen belki de bilinmesi istenmeyen o kadar çok şey var ki.. İnkar ederek, gülerek,görmemeye çalışarak hiç bir yere varılmaz.. Hasan KARACADAÐ bize o her taraftan canavar çıkıp insanları korkutan tipik özenti Amerikan korku filmlerini sunmuyor.. O bir gerçeği günyüzüne çıkarıyor. Bir çok insanın kabullenmek istemediği fakat er yada geç muhakkak ki karşılaşacağı o gerçekle..

eleştirirken, yargılarken bir kere daha düşünmeli insan..
düşünmekten ziyade kaynakları araştırmalı ki, adamın boş bir adam olmadığını anlasın..

Konu beni daha fazla çektiği için genelde buna değindim fakat diğer konularda elekştirilebilecek yerler var elbet.. Mesele Dabbe daha iyi tasarlanabilirdi. Oyunculuk iyi olmamasının yanı sıra göze batan taraflarda vardı fakat iyi bir başlangıçtı.

Semumu seyrettiğimiz zaman Hasan Bey'in bunları da aştığını görüyoruz.
gerek Ses efektleri olsun, gerek görüntü gerekse oyunculuk olsun benden 10 numara aldı.

Herkese şiddetle tavsiye ederim.

Sevgiler..
 
Bu filmin neresi iyi bana birisi anlatsın. Eleştiriye açık olan konuları sinemaya taşıyan o kadar çok yönetmen var ki? Bir kere bu film daha önce Metin Erksan tarafından yapılmıştı. Üstüne sadece amatör 3 boyutlu karakteri yapılarak piyasaya sürüldü. Bu film Şeytan filminin hemen hemen aynısı. Özgün olabilen bir taraf nerede yazabilir misiniz? Senaryo çok vasat, bilindik bir hikaye, bunun neresi iyi? Sadece cesaret isteyen konuları perdeye taşıyor diye bir filmci başarılı olmaz. Filme bir bütün olarak bakmalısınız. Kurgusu nasıl, işleyişi nasıl, oyunculuklar nasıl, değil mi? Kaynakları araştırın diyorsun. Tamam da ortada bir film var. Bir bütün olay bu. Sadece konusu yönünden iyi olacaksa hiç olmasın daha iyidir. Zaten meramını da iyi anlatamamış filmdir. Beyaz kıyafetli hoca ve sonra siyah giysili bir doktor ne mantıksızca düşünülmüş. Bu film için karakter tasarımı projelerinin daha da gelişmesi gerekiyor. O yaratık hiç olmamış çünkü özgün değil. Bir filme iyi dememiz için bir çok unsuru düşünmek ve irdelemek gerek. Eğer bu filme iyi diyebiliyorsanız siz sinemanın gelişmesini istemiyorsunuz demektir. Kötü deyin ki daha da iyi şeyler çıksın ortaya. Harçekten iyi olur iyi dersin ona eyvallah ama eğri oturup doğru yazalım di mi? 8)
 
ben bir bütün olarak filmdeki oyunculuğu vs.. beğendiğimi de belirttim zaten.. sadece konuya değinmedim, bu benim fikrim, bu benim sinema anlayışım, beğenmeyen bir daha seyretmez olur biter... ama olmaz buranın ana teması muhalefet olmak :)fakat yanıldığınız nokta karışınızda sizinle yarıştırcak biri yok :) (fikirlerinizi yazarken lütfen benim yazıklarıma hitaben bir şey yazmayın, kimse beğenmek zorunda falan değil ama ben kimse ile muhattap olmak istemiyorum, fikrimi yazıp gittim)

her yere her zaman yazıcam, helal olsun sana Hasan KARACADAÐ...
 
Filmi ben de izledim.Dabbe kadar felsefe korkutma acısından yeni fikirler sunmasa da günlük hayatımızda başımıza gelebilicek bir olayı anlatmış.İzlenmesi gereken türk filmlerinden biri ama dabbe nib devamı olarak gidicekler hayal kırıklığıa uğrucaklardır
 
istanblues demiş ki:
Filme gittik, ve çok beğendim, beklediğimden de çok beğendim.
Kurgu, senaryo, oyunculuk bu kadar mı oturur. Gerçekten kutlamak gerekir Hasan Karacadağı. Korku sinema kültürü olmayan alt yapısı olmayan sanayisi olmayan bir ülkede. Türkiyede bunu başarıyor. zincirleri kırıyor adeta. Filmden etkilenmemek elde değil. Hikayesinin gerçek olmasının yanısıra. İçerdiği varlıkların da kanıtlanmış ve gerçek olması, insanın tüylerini birkez daha ürpertiyor. Dabbe'den bu yana kendini çok iyi geliştirmiş Hasan Karacadağ. Bundan sonra ki filmlerini sabırsızlıkla bekliyorum. Unutmayın bu gerilim-korku filmi, kendinizi o psikolojiye hazırlyarak sinema salonunda seyredin. Aksi takdirde o zevki almanız çok güç olabilir.

Saygılar..
nasıl kanıtlanmoş o varlık ya 8O
 
filmi izlemdim. bu hafta izlemeyi düşünüyorum. ama şu konuda billy'e katılıyorum. fragmanı baya bi izledim, bendede şeytan'dan çok etkilenilmiş hissi uyandırdır. oyunculuğun iyi olduğunu düşünüyorum.çünkü burdaki oyuncular dabbe'de ki gibi amatör oyuncular yerine kendini ispatlamış oyuncularla çalışılmış.

film hakkındaki görüşlerimi izledikten sonra söyleyeceğim.
 
Asmodeus_the_Demoniac'a ve bana katılan ve katılmayan herkese teşekkürler.:)
Yalnız oyunculukla ilgili şunu yazıcam. Ayça İnci'nin oyunculuğuna şapka çıkartılır fakat bir Burak Hakkı yüz ve mimiklerini iyi ayarlayamıyor. Bazen komik durumlarda olmuyor değil. İzlerken buna da dikkat lütfen.
Ben Türkiye'de fantastik veya yaratık bir korku filmi için daha çok ekmek yememiz gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeple tam rayına oturmadan bu tarz filmler çekilmemeli. Yoksa en mükemmeli yakalayana kadar belki 6 film çekersiniz ama paralar boşa gider. Biraz daha bekleyip daha yaratıcı olunursa bence daha mantıklı. Bu arada ayağı yere basan gerçekçi gerilim/korku filmleri çekebiliriz. Mesela Taylan Biraderler'in "Küçük Kıyamet" deprem olgusunu ele alır. Onu izlediğinizde oyunculuklara selam çakarsınız. Semum'un ilk başlarda düşük temposu sonlara doğru artıyor ama çok aksıyor. Küçük Kıyamet bu durumda bir adım önde. Bize ait bir korku filmidir o. Yani Şeytan filminden yoğun etkiler alan bir film içinde din bize ait olsa bile film bize ait olamaz. Çünkü orjinal bir şey yok.
Neyse daha fazla sıkmayım. Semum'un müzikleri ve efektleri başarılıydı ama yukarıda dediğim gibi... zaman lazım.

En sevdiğim korku filmleri ise... The Shining, Nosferatu, Psycho, The Exorcist, Rosemary's Baby, Tez, Suspiria, The Birds, Night of the Living Dead, Küçük Kıyamet, The Phantom Of The Opera...

edit:Ayça İnci'nin ismi düzeltildi.
 
Sizin bir korku filminden beklentiniz nedir bilmiyorum ama bu film bana yeni teknolojilerin kullanımı açısından iyi fakat senaryo ve modelleme olarak hayalkırıklığı olarak geldi.Sahneler Constantine ve The Exorcist'ten çalıntı.
 
billy demiş ki:
En sevdiğim korku filmleri ise... The Shining, Nosferatu, Psycho, The Exorcist, Rosemary's Baby, Tez, Suspiria, The Birds, Night of the Living Dead, Küçük Kıyamet, The Phantom Of The Opera...

korku filmleri konusnda senle baya bi uyuşuyoruz bily :)) rosemary's baby benimde en sevdiğim filmlerdendir. son dönemlerde ise en gerildiğim film ise the exorcist of emily rose. bence gerçekten iyi bir filmdi.

birde hasan karacadağ'ın bizden ( yani cinli, şeytanlı) filmler yapması konusunu açıklayayım. hasan karacadağ japon sinema kültürünü benimsediği için bu tarz filmler üstünde yoğunlaşmasını bekliyorum. yani en az bu tarz 3-5 film daha çekecek hasan karacadağ. çünkü japon korku sineması hayalet öyküleri odaklıdır. karanlık sular, ring , garez gibi japon sineması kökenli (sonradan hepsinin hollywood versiyonu çıktı ) korku filmleri hep hayalet temlıdır.

bunu nedeni japon kültüründe hayalet hikayelerinin çok fazla yer tutmasıdır. japon inanışında bizdeki cinler gibidir hayaletler. kötü ruhlar aynı cinler gibi insanlara musallat olur. hasan karacadağ'da japon yönetmenlerin yanında çalıştığından sinema külütürünü ordan aldığından dolayı kötü ruhların türkçe karşılığı olan cinler ve şeytanlar üstüne yoğunlaşmıştır. ve filmlerini bunun üstüne kurmuştur.

hasan karacadağ'ın filmlerini ordan burdan kotarması işi ise( malum şimdiki filminde şeytan havası var.hatta daishuman'ın belirttiği gibi constantin havasıda olabilir. keza dabbe filmindeki cin sahnelerindeki insan suratları garez'le birebir örtüşüyodu.) şöyle açıklanabilir. türkiye'de zaten film sektörü yokken birde hiç olamayan korku filmleri konusunda eserler vermeye çalışıyorsunuz. e filmlerin bütçeleride pek ahım şahım bütçeler değil. bu yüzden yeni birşey yapmak yerine olandan faydalanmak istemiş olabilir. böylelikle hem maliyetten hemde zamandan kazanmıştır.

sanırım hasan karacadağ bir kaç film sonra gerçekten özgün işler yapacaktır.işte o zaman türk sinemasında korku filmlerin alt külütürü oluşacaktır.
 
O zaman "billy" bir filmi eleştirirken filmi eleştir, insanları değil! İnsanların zevkleri seni ilgilendirmez! Yukarıdaki davranışını hiç hoş bulmadığım için belirtmek istedim!
 
Asmodeus_the_Demoniac demiş ki:
hasan karacadağ'ın filmlerini ordan burdan kotarması işi ise( malum şimdiki filminde şeytan havası var.hatta daishuman'ın belirttiği gibi constantin havasıda olabilir. keza dabbe filmindeki cin sahnelerindeki insan suratları garez'le birebir örtüşüyodu.) şöyle açıklanabilir. türkiye'de zaten film sektörü yokken birde hiç olamayan korku filmleri konusunda eserler vermeye çalışıyorsunuz. e filmlerin bütçeleride pek ahım şahım bütçeler değil. bu yüzden yeni birşey yapmak yerine olandan faydalanmak istemiş olabilir. böylelikle hem maliyetten hemde zamandan kazanmıştır.

Bu tarz bir yaklaşımı desteklemiyorum açıkçası...Tamam,bu ülkede korku sineması çok tutmuyor.Ama tutmuyor diye de illaha özgünlükten vermek yersizdir.Yani Şeytan'dan alıntı yapmak falan işin kolayına kaçmak ki Şeytan teeee '73'te yapılmış bir film olmasına rağmen Semum'dan kat be kat daha etkilidir. :D Ayrıca yurtdışında kült statüsünde olan çoğu korku filmide gayet dar bütçelerle çekilmiş ama senaryo ile öne çıkmıştır.George Romero gayet ucuza çektiği The Night Of The Living Dead'i siyah-beyaz çektiği ve aşk hikayesi olmadığı için yıllarca yayınlatamazken,bir şekilde film el altından destek gördü ve şu an zombi filmlerinin atası konumunda...The Evil Dead 375.000$ bütçeli bir filmdir ama gişede iki milyon dolara varan başarı elde etmiştir ve şu an Sam Raimi'nin kült filmlerinden biri olarak görülür.Özel efekt açısından gerçekten kısıtlı olan The Omen,senaryosunun sansasyonelliği (ki direk İncil'den alıntılar içerir) ve film müziği ile en önemli korku filmlerinden biri olmuştur.Bu filmlerin çekildiği zamanlardaki imkanlar çok daha azdı.Ama hepsi bir şekilde adlarından söz ettirebiliyorlar.'85 sonrası korku sinemasının ucuz teen-slasher tarzına kayması ve eski klasiklerin başarısız "remake" versiyonlarının arkasında gittikçe seviye düşürmesinin nedeni de budur.Korku filmi adına yaratıcılık bitti.Senaryo değil,"Ulan kelle başı kaç galon yalancık kan attırsak?" meselesi öne çıkmaya başladı.

Yani bütçenin darlığı orjinal bir korku filmi çekmeye hiçbir şekilde engel değil,önemli olan kafa patlatmak...Yoksa hazırdan herkes yer ama kısa süre sonra da unutulurlar.
 
Son dönemlerden de Saw'ın ilk filmini örnek gösterebiliriz.Gayet mütevazi rakamlarla yapılmasına rağmen senaryosu ve atmosferiyle kendisini milyonlara izlettirmiştir.Yapabiliyorsanız böyle bir film yapın.
 
Geri
Üst