Metal miks-prodüksiyonlarındaki cilalı low end ?

Hep Duman tonu başlığı açılacak değil ya....

Forumda metal ve kayıt işleri ile ilgilenen bir dizi kullanıcı var. Benim de epeydir kafama takılan bir şey var.
Aşağıdaki iki kayıttaki sound özelinde (Frontiers prodüksiyonları....) söz konusu low end düzeyini "ev stüdyosu ortamında yakalamak mümkün mü ?" diye sormak istiyorum.
Eğer spesifik tavsiyeleriniz- önerileriniz varsa duymak isterim.

Biri şu:

Youtube linki için:


Aynı projenin mimarından bir diğer örnek:

Sizce buradaki gibi abartılı - hyped bir low endin asıl kaynağı ne ? Davul/bas/ritm gitarın katkısı ? Miks ve/veya mastering aşaması ?
Miks işlerinde yeniyim ve söz konusu gitar tonunu büyük ölçüde yakalamakla birlikte, genel soundu üretebilmek çok başka bir şey.

Teşekkürler...
 
Son düzenleme:
Kayıtta kendi adıma benim için ilk sırada doğru oranda gain kullanımı yer alıyor. Gitar track'lerimi herhangi birine tek kanal olarak dinlettiğimde epey şaşırıyor çünkü beklediğinden çok daha düşük bir gain seviyesi duyuyor. Akabinde sinyale doğru karakterde compression ve boost uygulamak söz konusu. Ben buna ölümcül üçgen diyorum. Gain'in dozu kaçarsa boost ve compression sapıtıyor, compression yoğunlaşırsa da duyum aşırı camlaşıyor. Boost ise malum, modern duyumun bel kemiği. Yerine göre olmasa da olur tabi ki, fakat özellikle düşük akortlar söz konusu olduğunda olmazsa olmaz bir faktöre dönüşüyor.

Bu yukarıdaki "üçgen" hadisesini doğru uygulamak için önce duyduğunu doğru yorumlamayı öğrenmek gerekiyormuş ki ben bunu acı ve uzun yoldan deneyimledim maalesef. Her ne kadar şu anda istediğim tonu %99 oranında tutturabiliyorsam da geçmişte sırf bu işittiğini yorumlayamama halinden ötürü birçok kayıt çöp oldu. Dönüp baktığımda yayınladığım çalışmalarımın içinde yakın zamanlardan bile rezil örnekler olduğunu duyabiliyorum. Sanırım bu da olayın "neresinden dönersek kardır" bölümü. Özetle; kulağı kayıt konusunda eğitmek gerekiyormuş ve tek yolu kendi kendine deneyim kazanmak.

Buranın ötesinde ise devreye mix/mastering aşaması giriyor ki ben işin orasına asla hakim değilim. Kendisi de bir müzisyen/gitarist olan arkadaşım Abdurrahman Şimşek'den yoğun şekilde destek alıyorum. Fakat son görüşmemizde bana "artık mix esnasında senin gitar tonlarına neredeyse hiç dokunmuyorum" demişti. Açıkçası pek sevindirik olmuştum. "Her ne yapıyorsan doğru yapıyorsun" diyordu ve yukarıda bahsettiğim "üçgen" olayından başka hiçbir şey yapmıyorum gerçekten.

Umarım bir faydam dokunur.
 
Son düzenleme:
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #4
Kayıtta kendi adıma benim için ilk sırada doğru oranda gain kullanımı yer alıyor. Gitar track'lerimi herhangi birine tek kanal olarak dinlettiğimde epey şaşırıyor çünkü beklediğinden çok daha düşük bir gain seviyesi duyuyor. Akabinde sinyale doğru karakterde compression ve boost uygulamak söz konusu. Ben buna ölümcül üçgen diyorum. Gain'in dozu kaçarsa boost ve compression sapıtıyor, compression yoğunlaşırsa da duyum aşırı camlaşıyor. Boost ise malum, modern duyumun bel kemiği. Yerine göre olmasa da olur tabi ki, fakat özellikle düşük akortlar söz konusu olduğunda olmazsa olmaz bir faktöre dönüşüyor.

Bu yukarıdaki "üçgen" hadisesini doğru uygulamak için önce duyduğunu doğru yorumlamayı öğrenmek gerekiyormuş ki ben bunu acı ve uzun yoldan deneyimledim maalesef. Her ne kadar şu anda istediğim tonu %99 oranında tutturabiliyorsam da geçmişte sırf bu işittiğini yorumlayamama halinden ötürü birçok kayıt çöp oldu. Dönüp baktığımda yayınladığım çalışmalarımın içinde yakın zamanlardan bile rezil örnekler olduğunu duyabiliyorum. Sanırım bu da olayın "neresinden dönersek kardır" bölümü. Özetle; kulağı kayıt konusunda eğitmek gerekiyormuş ve tek yolu kendi kendine deneyim kazanmak.

Buranın ötesinde ise devreye mix/mastering aşaması giriyor ki ben işin orasına asla hakim değilim. Kendisi de bir müzisyen/gitarist olan arkadaşım Abdurrahman Şimşek'den yoğun şekilde destek alıyorum. Fakat son görüşmemizde bana "artık mix esnasında senin gitar tonlarına neredeyse hiç dokunmuyorum" demişti. Açıkçası pek sevindirik olmuştum. "Her ne yapıyorsan doğru yapıyorsun" diyordu ve yukarıda bahsettiğim "üçgen" hadisesinden başka hiçbir şey yapmıyorum gerçekten.

Umarım bir faydam dokunur.
Teşekkür ederim. Doğru yorumlama meselesi gerçekten çok zaman alıyor; yani verdiğim örnekteki gibi tonların sıradan tonlar ile alakası yok. EQ match yaparak ve biraz da kulağımı kullanarak yakaladım gitar tonunu. Açıkçası o tonun canlıda çalınanla ne kadar ilgisi var bilmiyorum; adamı döverler yani o tonla stüdyoda çalsan:))) Son derece radikal EQ ayarları var. Hele hele gitaristin rüyası midler, resmen çöpe gidiyor ritmlerde:) Benim tecrübem de bu oldu :)
Benim çözemediğim konu, bu etkinin ne kadarının sonradan/masada uygulamaya girdiği ?
 
Teşekkür ederim. Doğru yorumlama meselesi gerçekten çok zaman alıyor; yani verdiğim örnekteki gibi tonların sıradan tonlar ile alakası yok. EQ match yaparak ve biraz da kulağımı kullanarak yakaladım gitar tonunu. Açıkçası o tonun canlıda çalınanla ne kadar ilgisi var bilmiyorum; adamı döverler yani o tonla stüdyoda çalsan:))) Son derece radikal EQ ayarları var. Hele hele gitaristin rüyası midler, resmen çöpe gidiyor ritmlerde:) Benim tecrübem de bu oldu :)
Benim çözemediğim konu, bu etkinin ne kadarının sonradan/masada uygulamaya girdiği ?
Yani, temelinde daha ilk başta sinyal kaliteli kaydedilmiş ve işlenmeye uygun şekilde yontulmuşsa (üçgencilik) masa başına çok iş kalacağını sanmıyorum diyeyim. En azından kendi deneyimim bu yönde olduğundan güvenerek söyleyebiliyorum. Bir de tabi ki herkes beğenmeyebilir, sonuçta kendi kıstaslarım doğrultusunda istediğimi tutturdum diyorum ben. Başkası için belki eziyet zulümdür benim tonlar, ona bir şey diyemem.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #6
Yani, temelinde daha ilk başta sinyal kaliteli kaydedilmiş ve işlenmeye uygun şekilde yontulmuşsa (üçgencilik) masa başına çok iş kalacağını sanmıyorum diyeyim. En azından kendi deneyimim bu yönde olduğundan güvenerek söyleyebiliyorum. Bir de tabi ki herkes beğenmeyebilir, sonuçta kendi kıstaslarım doğrultusunda istediğimi tutturdum diyorum ben. Başkası için belki eziyet zulümdür benim tonlar, ona bir şey diyemem.
Gitar tonu için bugün seçenekler çok fazla ve aslına bakılırsa zaten kayıt aşaması da, miks aşaması da artık masa başında oluyor. Etrafta güzel gitar tonu alabilen insan da çok bu yüzden.
Gelgelelim, bir o kadar fazla opsiyonun olduğu davullarda da acaba bu mümkün mü ? Pek çok gitarist davula ikincil bir bakış açısı ile yaklaştığı için, dijital işlerde müthiş gitar tonları çıksa da, davul soundları için aynısını söylemek zor. Yukarıda verdiğim örnekteki sound acaba davul yazılımları ile de çıkar mı ? O nedenle de sounddaki bileşenlerin ne olduğu üzerine kafa yormak istedim biraz.
 
Gitar tonu için bugün seçenekler çok fazla ve aslına bakılırsa zaten kayıt aşaması da, miks aşaması da artık masa başında oluyor. Etrafta güzel gitar tonu alabilen insan da çok bu yüzden.
Gelgelelim, bir o kadar fazla opsiyonun olduğu davullarda da acaba bu mümkün mü ? Pek çok gitarist davula ikincil bir bakış açısı ile yaklaştığı için, dijital işlerde müthiş gitar tonları çıksa da, davul soundları için aynısını söylemek zor. Yukarıda verdiğim örnekteki sound acaba davul yazılımları ile de çıkar mı ? O nedenle de sounddaki bileşenlerin ne olduğu üzerine kafa yormak istedim biraz.
Ben yazılımların davul konusunda da öne geçtiğini düşünüyorum. Bütün olay enstrümanın dinamiklerini bilmekte. Çoğu VST'nin hazır presetleri bile ton bakımından ciddi derecede başarılı zaten, geriye sadece doğru işlemek kalıyor. Tuşe hakimiyeti, ghost note kullanımı, aynı anda kaç parçaya vurulabileceği gibi birkaç temel unsura dikkat edildiği müddetçe çok başarılı sonuçlar alınabilir/alınabiliyor bence.
 
Low end konusunda kilit, bass gitar ve kick kavga etmemeli, birlikte çalışmalı. Çok yüzeysel bir örnek olarak, kick 1/16lık notalarla yürüyorsa, bass gitar 1/2 veya tam vuruşlarla yürümeli. Ya da riffine bağlı olarak tam tersi. Bununla birlikte bu iki bileşen arasında bir sidechain kullanılırsa mixte her an varlığı ve dengesi korunan bir low end sağlanıyor. Sidechain konusunda da bence temel prensip vuruşun atağını kikten alıp sürekliliğini bass gitarla devam ettirmek olmalı. Kik her vurduğunda anlık olarak bass gitara nefes aldırılıp, kik duyulup sonrasında bass gitar geri dönmeli.

Buna ek olarak gitarlar Murat Abi'nin de belirttiği gibi aşırı distorted ve kompresli olduğunda sıkıntılar artmaya başlıyor. Bu nedenle gitarları daha kontrollü gain seviyelerinde tutup low endi kesmek, distorted bir bass tonunu da hem davul ve gitar arasına bir bağlayıcı hem de gitara bir distortion destekçisi olarak kullanmak yine etkili oluyor diye düşünüyorum.

Bu formda aklıma gelen güncel bir örnek olarak şunu bırakayım.

*Bir de ufak ek yapmak isterim, tekrar döndüm ilk mesajdaki şarkıyı dinledim. Nedense orada duyduğum low end bana bilinçli yapılmış bir işten ziyade gitarların palm mutelarda 200 - 500 hz civarında yaptığı uğultuları gibi geldi. Alttaki şarkının devamına bir link daha bırakıyorum. Bence "hyped low end" bu tarz işlere daha uygun.



 
Son düzenleme:
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #9
Low end konusunda kilit, bass gitar ve kick kavga etmemeli, birlikte çalışmalı. Çok yüzeysel bir örnek olarak, kick 1/16lık notalarla yürüyorsa, bass gitar 1/2 veya tam vuruşlarla yürümeli. Ya da riffine bağlı olarak tam tersi. Bununla birlikte bu iki bileşen arasında bir sidechain kullanılırsa mixte her an varlığı ve dengesi korunan bir low end sağlanıyor. Sidechain konusunda da bence temel prensip vuruşun atağını kikten alıp sürekliliğini bass gitarla devam ettirmek olmalı. Kik her vurduğunda anlık olarak bass gitara nefes aldırılıp, kik duyulup sonrasında bass gitar geri dönmeli.

Buna ek olarak gitarlar Murat Abi'nin de belirttiği gibi aşırı distorted ve kompresli olduğunda sıkıntılar artmaya başlıyor. Bu nedenle gitarları daha kontrollü gain seviyelerinde tutup low endi kesmek, distorted bir bass tonunu da hem davul ve gitar arasına bir bağlayıcı hem de gitara bir distortion destekçisi olarak kullanmak yine etkili oluyor diye düşünüyorum.

Bu formda aklıma gelen güncel bir örnek olarak şunu bırakayım.

*Bir de ufak ek yapmak isterim, tekrar döndüm ilk mesajdaki şarkıyı dinledim. Nedense orada duyduğum low end bana bilinçli yapılmış bir işten ziyade gitarların palm mutelarda 200 - 500 hz civarında yaptığı uğultuları gibi geldi. Alttaki şarkının devamına bir link daha bırakıyorum. Bence "hyped low end" bu tarz işlere daha uygun.




Gitarlardan geleni biraz daha low mid işi tanımlamak lazım belki de, evet. Ama davul ve basta da "doğal" gelmeyen bir tını alıyorum "Healer"da. Lost Society'deki de pek uzak değil sound olarak.
 
çok kayıt uzmanı değilim de iki bişey çiziktireyim.

canlı olarak amfinin yanında köşesinde olmak gibi değil. teker teker dinlediğinizde ritm gitar çok fazla low end vermez metal kayıtlarında öyle hissettirir sadece. quad track bile kaydetseniz eq sağdan ve soldan en iyimser "gitarın ummmfffff'u gitmesin" diye 250hz aşağısını alıyorsunuz zaten. yine en iyimser 100 L 85 L R 85 R 100 kaydetseniz bile ortada gitarın low ende katkısı cidden az. bastardbullet yazmış zaten teker teker ritm gitar kanalları toplu dinlediğiniz kadar güçlü değil, bir araya gelince bir şey varmış gibi hissetiriyor. arada foruma da yazıyorlar şu şarkıda bu gitar tonu nasıl alınıyor diye de genel kulağa gelen şey gitar tonu değil aslında.

low end için klasik Di + mic'd ve çok önerilmese de bassı double track almaya kadar denedim. şu ana kadar beni en tatmin eden şey klasik di + mic'd bass için ile yüksek frekansı sature etmek oldu. kick bass side chain yapıp kick'e biraz attack eklemek iyi gelebilir bence. low midde çok önemli bass için, gitardan alıp bassa vermek lazım.

ne yapmaya, nereye varmaya (bahçeli) çalıştığınıza göre değişir aslında. deneme yanılma. ben daha çok high end sorunu yaşıyorum.
 
Şimdi;

İlk duyacağınız bölüm DI ve distorted olmak üzere bütünüyle tek kanal olarak center'da. 0.34'üncü saniyede aynı partisyon yine aynı sıralamayla fakat bu sefer L/R hard panned çift kanal şekilde tekrar giriyor. Bütün timing hatalarımı, DI halinde gitarın cörtleyip pörtlediği ve patladığı yerleri, elimin tellerde vıcır vıcır sürtüp gürültü bıraktığını falan duyabilin diye öylece bıraktım. Ana kayıtta gain daha da düşük bu arada, sinyale uyguladığım gate gitardan epey yediği için biraz yükseltmek zorunda kaldım. Bir de, Apo tam olarak ne yapıyor bilmiyorum, acayip bir gövde ekliyor tona ve son halini o veriyor. Zaten orası da işin püf noktası oluyor sanıyorum.



Özetle ham sinyal işlenebilir ve makul bir seviyede olduğu sürece her şey kolay, ve tabi ki mix/mastering uygulayacak kişinin icra edeceği sanat diyeyim artık; en önemlisi bu bence. Şimdi dinliyorum; bana halen oldukça tiz, cılız ve aşırı gövdesiz bir ton gibi geliyor ham hali. Fakat son cilada ne olup bitiyorsa işte sonuç benim için gayet tatmin edici bir şekil alıyor orada.

Burada kullandığım plugin fortin nameless suite. Her iki kanalda da peak -12/-9 aralığında geziniyor, epey bir gate mevcut ve tabi ki ölümüne boost söz konusu. Hexdrive ve grind aynı anda devrede. Ben kafama göre rastgele compress uygulamıştım, Apo beyefendi beğenmedi onu :'), kendi kendine bir şeyler yaptı. Gitar ADGCFAD düzeninde akortlu, teller 10-62 ernie ball cobalt. Bu arada bu cobalt'lar kayıtta pek yaman çıktı, output'u coşturuyor resmen. Normalde DI'da bu kadar patlama çatlama duymuyorum, görsel olarak bile frekans değerlerinin sapıttığını söyleyebilirim.
 
Geri
Üst