Sizce kaliteli müzik var mıdır?

Aynı şekilde deep purple =mor ve ötesi. Her sanatçı, grup zamanında toplumdan ve diğer sanatçılardan bir şekilde etkilenmiştir. Kendi ekledikleri, yorumladıkları eserler onlara kısmen özgünlük veriyor. Kalite bu gruplar için özgünlükten ziyade kulağa hoş gelen müzik yapmaktır. Bu subjektif olduğu için de seveni de sevmeyeni de çoktur. Benim gözümde hiçbir zaman Dr. Skull kalitesinde olamazlar. Aslında müziği "kaliteli" yapan durum sadece özgünlük de değildir.Anlam barındırması, toplumu yansıtması, sanat için yapılması vb. istediğinizi ekleyebilirsiniz. Müziğe kalite sıfatını yapıştırırken ona ürün muamelesi yapmamız gerekiyor. Şuan ki müziklerin çoğu ürün denilebilecek seviyedeler.Ama mozart'ın eserleri, Vivaldi'nin dört mevsim'i ürün kategorisinde değerlendirilemezler. Forumda tartışılan pop şarkısıyla bunları karşılaştırırsak eksiğin ne olduğunu bulabiliriz.
Mor ve ötesinin ismi gerçekten Deep Purple'dan mı geliyor ? Aklıma daha önce gelmişti, ama sound/tarz DP ile çok alakasız. Bir de, etkilenimleri Radiohead vs... diye biliyorum,
Mor ötesi (ultraviolet) kavramından geliyordur diye şeettirmiştim hatta bir ara ?
 
Mor ve ötesinin ismi gerçekten Deep Purple'dan mı geliyor ? Aklıma daha önce gelmişti, ama sound/tarz DP ile çok alakasız. Bir de, etkilenimleri Radiohead vs... diye biliyorum,
Mor ötesi (ultraviolet) kavramından geliyordur diye şeettirmiştim hatta bir ara ?
Müzik olarak ben de pek bağdaştırmıyorum. Hiç isimle ilgili açıklama yaptıklarını görmediğimden aklıma direkt deep purple'dan çakmış olabilecekleri geldi.
 
Alacakaranlık demek aslında, gün battıktan sonraki morumsu karanlık. Eski bir şarkı hatta ninniden geliyor.

Deep Purple - named after an old song that was a favourite of Ritchie's granny,

When the deep purple falls
over sleepy garden walls
and the stars begin to flicker in the sky
thru the mist of a memory
you wander back to me
breathing my name with a sigh.
In the still of the night
once again I hold you tight.
Tho' you're gone your love lives on when moonlight beams
and as long as my heart will beat,
lover, we'll always meet
here in my deep purple dreams.

- Mitchell Parish
 
Bu başlık ve altında sorulan soru için herkes uzun uza diye yanıt vermiş. Oysa ki bu sorunun cevabı çok net.

ÇİRKİN KADIN YOKTUR. MAKYAJSIZ KADIN VARDIR.
 
Alacakaranlık demek aslında, gün battıktan sonraki morumsu karanlık. Eski bir şarkı hatta ninniden geliyor.

Deep Purple - named after an old song that was a favourite of Ritchie's granny,

When the deep purple falls
over sleepy garden walls
and the stars begin to flicker in the sky
thru the mist of a memory
you wander back to me
breathing my name with a sigh.
In the still of the night
once again I hold you tight.
Tho' you're gone your love lives on when moonlight beams
and as long as my heart will beat,
lover, we'll always meet
here in my deep purple dreams.

- Mitchell Parish
Bunu bilmiyordum. Anlattığınız çok iyi oldu. Fazla pratik düşünüyorum onun sonucunda böyle çıkarımlar yapabiliyorum. Aslında mor ötesi, kızıl ötesi gibi düşünüp etkilenmiş de olabilirler. Hani mor ötesi ışınları da ses dalgalarını da insan gözüyle görmek mümkün değil ya ona gönderme yapmış da olabilirler. Tabii bunlar hep varsayım.
 
Konuya yetişememişim, almış başını gitmiş. Atıf yapılan diğer başlığı gördüm ama içeriğine bakmadım. Böyle hafiften felsefeli muhabbetler olunca kendimi tutamıyorum, kusura bakmayın, biraz yazacağım.

Bu müzik özelinde bir konu değil aslında. Hayat için genel bir sıkıntı. Ben en çok dinlere benzetiyorum. Zaten bence müzik de bir inanç sistemi ama biraz sınırları geniş, henüz fark edilmemiş durumda :)

Bir şarkıya ya da sanatçısına inandığımız için de beğeniyor olabiliriz en başında ve diğer tüm kriterleri buna uygun tekrardan tanımlıyor olabiliriz. O yüzden öznel bir tarafı olduğu kesin ama madem öznel o halde kaliteli, kalitesiz ayıramayız noktasına gelince de her şey boşaymış gibi geliyor bana.

Bu aynı herkesin inancı kendine deyip sonra yeri geldiğine kavga etmek ya da en hafiften diğerine kötü gözle bakmak sonuçlarına çıkmamıza sebep oluyor. Yani müzikte genel geçer bir kalite kıstasını bulunca bunu tüm evrene uyarladığımız zaman erebiliriz de diyebilirim. Tamam şaka yollu söylüyorum ama bu seslerin içinde bir gizem olduğu da bariz.

Bu anlamda akıl ve inanç meselesine de ışık tutuyor. Sesler tek başına analiz edilebilir, frekansları çözümlenebilir ve birbiri ile olan etkileşimi bir noktaya kadar gözlemlenebilir ancak bir şarkıyı, şarkı yapanın ya da bir melodinin verdiği o bütünlüğün izahını bu analizlerde bulmak mümkün değil.

İşte bu noktada müzik örneğine dikkat ettiğimiz zaman bir cevap bulabiliriz gibi geliyor bana. Hadi cevap bulmak çok iddialı olmasın. Sadece bir çerçeve elde etmiş oluyoruz. Bu çerçeve içinde neyin analiz konusu olabileceği ve bu yapıya bağlı olarak ortaya çıkan diğer bütünlüğün bize nerden geldiği görülebiliyor.

Kaliteyi bu bağlamda analiz edilebilecek, çözümlenebilecek ilk kısma bakarak bütünlüğü hakkında bir sonuç olarak değerlendiremiyoruz ama bu bağlantıya dikkat ettiğimiz zaman madem öyle o halde kalitesiz yoktur ya da değerlendirilemez, özneldir gibi bir sonuca da çıkmıyoruz çünkü belli bir yapıya bağlı. Altta belirlenmiş bir doku var ve üzerinde buna göre bir bütünlüğe ulaşıyoruz.

Bunun elbette algılayan insan bağlamında de etkisi olduğu ortada. Zaten biz de insanlar olarak teker teker o titreşimlerden biriyiz. Şarkıları dinlerken aynı zamanda titreşime geçmiş oluyoruz. Şarkılarla konuşmak gibi bu aslında.

Buraya kadar bir çerçeveyi anlatmak için açıkladım. Bu çerçeveden bakınca bir cevap bulma ihtimalimiz daha yüksek. Aksi durumda ulaşacağımız birbirine zıt iki cevap da aynı anda hatalı olabiliyor. Bunu devamlı gözlemliyorum. Bu tartışmada da gözlemlediğimi söyleyebilirim.

Bir de genel olarak şöyle bir kriter olarak bir şey söyleyebilirim. Bir eserin tanıtımı, eserin kendisinden daha çok ön planda ise bu durumda orada bir "kalitesizlik" olabilir. Bu kriter tartışmaya açık, çok beğendiğimiz bilinen şarkılara da çok büyük tanıtımlar yapılmış olabilir ama müzik endüstrisi olarak işlerin bu anlamda iyiye gitmediğini düşünüyorum. O yüzden çekincelerle birlikte böyle bir kriter olabilir gibi geliyor bana. Devamlı maruz kalınan sesler zaten bir yerden sonra beğenilirliği de sağlıyor. Sırf bu yüzden de müzikten çok tanıtım yapıldığını düşünmekteyim. Dediğim gibi bu çok tartışmalı bir şey, aman buradan bakarak celallenmeyin. Hala yapım aşamasında bir kriter diyebilirim. Örneğin en büyük çıkmazı, gerçekten güzel bir şarkının kendi kendini tanıtması yüzünden büyük bir bilinirliğe ulaşması... Tabii benim dediğim profesyonel bir tanıtım ya da aslında tanıtım yapanların içeriğinin kötü olduğunu bildiği şeylerin nasıl olsa insanlar beğeniyor diyerek devamlı maruz bırakılarak "kalite" algısına sebep olunması. Buna devrim niteliğinde önerileri şeklinde başka bir başlıkta yazmıştım, şimdi daha fazla uzatmayayım :)
 
Konuya yetişememişim, almış başını gitmiş. Atıf yapılan diğer başlığı gördüm ama içeriğine bakmadım. Böyle hafiften felsefeli muhabbetler olunca kendimi tutamıyorum, kusura bakmayın, biraz yazacağım.

Bu müzik özelinde bir konu değil aslında. Hayat için genel bir sıkıntı. Ben en çok dinlere benzetiyorum. Zaten bence müzik de bir inanç sistemi ama biraz sınırları geniş, henüz fark edilmemiş durumda :)

Bir şarkıya ya da sanatçısına inandığımız için de beğeniyor olabiliriz en başında ve diğer tüm kriterleri buna uygun tekrardan tanımlıyor olabiliriz. O yüzden öznel bir tarafı olduğu kesin ama madem öznel o halde kaliteli, kalitesiz ayıramayız noktasına gelince de her şey boşaymış gibi geliyor bana.

Bu aynı herkesin inancı kendine deyip sonra yeri geldiğine kavga etmek ya da en hafiften diğerine kötü gözle bakmak sonuçlarına çıkmamıza sebep oluyor. Yani müzikte genel geçer bir kalite kıstasını bulunca bunu tüm evrene uyarladığımız zaman erebiliriz de diyebilirim. Tamam şaka yollu söylüyorum ama bu seslerin içinde bir gizem olduğu da bariz.

Bu anlamda akıl ve inanç meselesine de ışık tutuyor. Sesler tek başına analiz edilebilir, frekansları çözümlenebilir ve birbiri ile olan etkileşimi bir noktaya kadar gözlemlenebilir ancak bir şarkıyı, şarkı yapanın ya da bir melodinin verdiği o bütünlüğün izahını bu analizlerde bulmak mümkün değil.

İşte bu noktada müzik örneğine dikkat ettiğimiz zaman bir cevap bulabiliriz gibi geliyor bana. Hadi cevap bulmak çok iddialı olmasın. Sadece bir çerçeve elde etmiş oluyoruz. Bu çerçeve içinde neyin analiz konusu olabileceği ve bu yapıya bağlı olarak ortaya çıkan diğer bütünlüğün bize nerden geldiği görülebiliyor.

Kaliteyi bu bağlamda analiz edilebilecek, çözümlenebilecek ilk kısma bakarak bütünlüğü hakkında bir sonuç olarak değerlendiremiyoruz ama bu bağlantıya dikkat ettiğimiz zaman madem öyle o halde kalitesiz yoktur ya da değerlendirilemez, özneldir gibi bir sonuca da çıkmıyoruz çünkü belli bir yapıya bağlı. Altta belirlenmiş bir doku var ve üzerinde buna göre bir bütünlüğe ulaşıyoruz.

Bunun elbette algılayan insan bağlamında de etkisi olduğu ortada. Zaten biz de insanlar olarak teker teker o titreşimlerden biriyiz. Şarkıları dinlerken aynı zamanda titreşime geçmiş oluyoruz. Şarkılarla konuşmak gibi bu aslında.

Buraya kadar bir çerçeveyi anlatmak için açıkladım. Bu çerçeveden bakınca bir cevap bulma ihtimalimiz daha yüksek. Aksi durumda ulaşacağımız birbirine zıt iki cevap da aynı anda hatalı olabiliyor. Bunu devamlı gözlemliyorum. Bu tartışmada da gözlemlediğimi söyleyebilirim.

Bir de genel olarak şöyle bir kriter olarak bir şey söyleyebilirim. Bir eserin tanıtımı, eserin kendisinden daha çok ön planda ise bu durumda orada bir "kalitesizlik" olabilir. Bu kriter tartışmaya açık, çok beğendiğimiz bilinen şarkılara da çok büyük tanıtımlar yapılmış olabilir ama müzik endüstrisi olarak işlerin bu anlamda iyiye gitmediğini düşünüyorum. O yüzden çekincelerle birlikte böyle bir kriter olabilir gibi geliyor bana. Devamlı maruz kalınan sesler zaten bir yerden sonra beğenilirliği de sağlıyor. Sırf bu yüzden de müzikten çok tanıtım yapıldığını düşünmekteyim. Dediğim gibi bu çok tartışmalı bir şey, aman buradan bakarak celallenmeyin. Hala yapım aşamasında bir kriter diyebilirim. Örneğin en büyük çıkmazı, gerçekten güzel bir şarkının kendi kendini tanıtması yüzünden büyük bir bilinirliğe ulaşması... Tabii benim dediğim profesyonel bir tanıtım ya da aslında tanıtım yapanların içeriğinin kötü olduğunu bildiği şeylerin nasıl olsa insanlar beğeniyor diyerek devamlı maruz bırakılarak "kalite" algısına sebep olunması. Buna devrim niteliğinde önerileri şeklinde başka bir başlıkta yazmıştım, şimdi daha fazla uzatmayayım :)
Müzik ve inanç bağlantısına ben mantıklı bulmuyorum. Müzikte en azından gerçekçi bir kalite ayrımı yapmak mümkün. Herhangi bir müzik türüne direkt düşman olan insanlara dogmatik diyebiliriz belki buradan dinlerle bağlantılı olabilir.Mesela tartışılan müziğin kalitesiz olma sebebi türünden değil aynı kategoride bulunan diğer şarkıların laciverti olmasından, anlamsız söz öbeklerinden, kalitesiz arabesk temasından kaynaklanıyor. Bunu dinle bağlantılı hale getirmek isterseniz kendim üzerinden örnekleyerek açıklayayım. Ben 5000 yıl önceki Gılgamış destanını alıp biraz değiştirip üstüne de kendimden bir iki yazı ekleyip bu benim dinimin kitabıdır desem çoğu insan alay edip aynı şeyi kopyalamışsın der. Ben tepki olarak yazabiliyorsan aynısını yaz, 5000 yıl önceki mit bozuktu ben doğrusunu getirdim diyerek bir kitle toplayıp gücümle de bana gerçeği anlatanları sustursam bir din oluşturmuş olurum.Aynı argümanlarla hala kalitesiz olduğunu üretenlerin bile bildiği eserler için kullanıyor.Daha fazla bu konunun üzerine girmeyelim. Bu forum din tartışılabilecek bir ortam değil. Zamanında ekşi'de din, evrim tartışıyordum. Nurcularla, cemaatçilerle, kedicilerle uğraşmak yaka silktirdi.
 
Müzik ve inanç bağlantısına ben mantıklı bulmuyorum. Müzikte en azından gerçekçi bir kalite ayrımı yapmak mümkün. Herhangi bir müzik türüne direkt düşman olan insanlara dogmatik diyebiliriz belki buradan dinlerle bağlantılı olabilir.Mesela tartışılan müziğin kalitesiz olma sebebi türünden değil aynı kategoride bulunan diğer şarkıların laciverti olmasından, anlamsız söz öbeklerinden, kalitesiz arabesk temasından kaynaklanıyor. Bunu dinle bağlantılı hale getirmek isterseniz kendim üzerinden örnekleyerek açıklayayım. Ben 5000 yıl önceki Gılgamış destanını alıp biraz değiştirip üstüne de kendimden bir iki yazı ekleyip bu benim dinimin kitabıdır desem çoğu insan alay edip aynı şeyi kopyalamışsın der. Ben tepki olarak yazabiliyorsan aynısını yaz, 5000 yıl önceki mit bozuktu ben doğrusunu getirdim diyerek bir kitle toplayıp gücümle de bana gerçeği anlatanları sustursam bir din oluşturmuş olurum.Aynı argümanlarla hala kalitesiz olduğunu üretenlerin bile bildiği eserler için kullanıyor.Daha fazla bu konunun üzerine girmeyelim. Bu forum din tartışılabilecek bir ortam değil. Zamanında ekşi'de din, evrim tartışıyordum. Nurcularla, cemaatçilerle, kedicilerle uğraşmak yaka silktirdi.

Yok yok din tartışmasına zaten dönmeyelim. Benim yazdığımdan bu anlamda çıkmaz aslında. Kurumsal dinlerin zaten inanma eylemini bozduğunu, içini boşalttığını çok rahat görebiliyoruz. Bu konuda samimi inanç bile mümkün değil, hadi diyelim öyle bir şey olsa bile yine benim bahsettiğim müzik-inanç bağlantısına örnek teşkil etmiyor.

Müzik türlerine düşman olanlar, fanatikler ya da kayıtsız şartsız bir sanatçının tüm eserlerini güzel kabul edenler de tam örnek olmuyor. Yani elbette hayran olmak için de büyük bir inanç gerekiyor ama bunlar da aslında işin yüzeysel kısmı. Hatta şöyle söyleyeyim bence melodiler ortak bir "kaynaktan" geliyor ve bu aslında kişilere bağlı değil. Hani derler ya sadece elçiler :) Tabii ki bir üretim yaratım faaliyeti ama bu işin toplam kombinasyonu açısından bakıldığında bunun aklımızın sınırları dahilinde olmayabileceği ihtimalini görmek gerek.

Bu dediğim bir yaratıcı fikrini de zorunlu hale getirmiyor. Kaosun içinde rastgele seslerin bir araya gelmesi ile bir şarkı dahi yapılmış olsa (ki mesela gökyüzü cisimlerinin frekanslarını müziğe çeviriyorlar falan) yine de burada bir bütünlük vardır diyorum. Bahsettiğim bu bütünlük olayı (bunu bizim öyle algılamamız ihtimalini saklı tutarak ifade ediyorum) bahsetmeye çalıştığım müzik ile inanç bağlantısını ifade ediyor.

Tabii bunu akla dair bir konu haline getiremiyorum. Yani mantık çerçevesinde buna ulaşabilmiş olsak zaten bu aynı frekansları analiz etmek gibi olurdu. Evet analiz edebiliriz, ölçüm yapmak da bizi ileriye götürecektir. Bilim ve aklın bu konudaki rehberliğinde hiçbir sıkıntı yok ama bunlarla kalan her şeyi anlamlandırabilmemiz mümkün değildir diye düşünmekteyim.

Bu, bu konu için kalite ayrımı yapılamazlığı olur. Başka konuda başkası olur. Zaten bu kadar kesin bir ayrıma gidebilmiş olsaydık bunlar üzerine bu kadar yazışamazdık bile.
 
Yok yok din tartışmasına zaten dönmeyelim. Benim yazdığımdan bu anlamda çıkmaz aslında. Kurumsal dinlerin zaten inanma eylemini bozduğunu, içini boşalttığını çok rahat görebiliyoruz. Bu konuda samimi inanç bile mümkün değil, hadi diyelim öyle bir şey olsa bile yine benim bahsettiğim müzik-inanç bağlantısına örnek teşkil etmiyor.

Müzik türlerine düşman olanlar, fanatikler ya da kayıtsız şartsız bir sanatçının tüm eserlerini güzel kabul edenler de tam örnek olmuyor. Yani elbette hayran olmak için de büyük bir inanç gerekiyor ama bunlar da aslında işin yüzeysel kısmı. Hatta şöyle söyleyeyim bence melodiler ortak bir "kaynaktan" geliyor ve bu aslında kişilere bağlı değil. Hani derler ya sadece elçiler :) Tabii ki bir üretim yaratım faaliyeti ama bu işin toplam kombinasyonu açısından bakıldığında bunun aklımızın sınırları dahilinde olmayabileceği ihtimalini görmek gerek.

Bu dediğim bir yaratıcı fikrini de zorunlu hale getirmiyor. Kaosun içinde rastgele seslerin bir araya gelmesi ile bir şarkı dahi yapılmış olsa (ki mesela gökyüzü cisimlerinin frekanslarını müziğe çeviriyorlar falan) yine de burada bir bütünlük vardır diyorum. Bahsettiğim bu bütünlük olayı (bunu bizim öyle algılamamız ihtimalini saklı tutarak ifade ediyorum) bahsetmeye çalıştığım müzik ile inanç bağlantısını ifade ediyor.

Tabii bunu akla dair bir konu haline getiremiyorum. Yani mantık çerçevesinde buna ulaşabilmiş olsak zaten bu aynı frekansları analiz etmek gibi olurdu. Evet analiz edebiliriz, ölçüm yapmak da bizi ileriye götürecektir. Bilim ve aklın bu konudaki rehberliğinde hiçbir sıkıntı yok ama bunlarla kalan her şeyi anlamlandırabilmemiz mümkün değildir diye düşünmekteyim.

Bu, bu konu için kalite ayrımı yapılamazlığı olur. Başka konuda başkası olur. Zaten bu kadar kesin bir ayrıma gidebilmiş olsaydık bunlar üzerine bu kadar yazışamazdık bile.
Muzik uzerine sizin ve post sahibinin teorik dusunceleriniz ve mantık yurutmeleriniz gayet güzel ancak bilim ve aklın bu konudaki sınırlarını varsaymadan once veya mistik /bilinemezci ormanlarda kaybolmadan once şu bilim dallarında en azından amatör merakla okuyup yeterince bilgi sahibi olmak gerektiğini düşünüyorum: Muzik teorisi, müzik psikolojisi, müzik sosyolojisi, norofizyolojinin müzikle ilgili çalışmaları, muzikoloji. Merak ettiklerinizin hemen tamamının cevapları ve daha fazlasını bulacaksınız.

Ozellikle insan beyninin ve bizi biz yapan bilişsel fonksiyonlarimizin hangi mekanizmalarla calistigi bence kesinlikle liselerde müfredat konusu olmalı. Zira toplumsal gercek aydınlanma en kısa yoldan bu şekilde olur, ama iktidarların isine gelmez iste bu. Siz okuyunuz araştırınız hocam. Merakinizi saglam zemine oturtarak ilerleyin her konuda.
 
Muzik uzerine sizin ve post sahibinin teorik dusunceleriniz ve mantık yurutmeleriniz gayet güzel ancak bilim ve aklın bu konudaki sınırlarını varsaymadan once veya mistik /bilinemezci ormanlarda kaybolmadan once şu bilim dallarında en azından amatör merakla okuyup yeterince bilgi sahibi olmak gerektiğini düşünüyorum: Muzik teorisi, müzik psikolojisi, müzik sosyolojisi, norofizyolojinin müzikle ilgili çalışmaları, muzikoloji. Merak ettiklerinizin hemen tamamının cevapları ve daha fazlasını bulacaksınız.

Ozellikle insan beyninin ve bizi biz yapan bilişsel fonksiyonlarimizin hangi mekanizmalarla calistigi bence kesinlikle liselerde müfredat konusu olmalı. Zira toplumsal gercek aydınlanma en kısa yoldan bu şekilde olur, ama iktidarların isine gelmez iste bu. Siz okuyunuz araştırınız hocam. Merakinizi saglam zemine oturtarak ilerleyin her konuda.
Yani şimdi öncelikle öneriler için teşekkür edeyim :) Ama söylediklerim boşa düşmüş. Onu tekrardan açıklayayım. Okuyalım araştıralım zaten ona lafım olamaz ama bilim her şeyi ve fazlasını açıklayacak anlayışı zaten başlı başına bir "inanç". İçinde yaşadığımız evrenin modeli ve işleyişi böyle. Bunun böyle olduğunu her konuda görebiliyoruz ama işte ilginç bir şekilde böyle bir konu geçince tekrar tekrar açıklamak zorunda kalıyorum. Bu burasıyla mı ilgili bir konu, bu tarz forumlar da kalmadığı için (eskiden felsefe forumları falan vardı mesela oralarda böyle tepkiler almıyorduk :) ) mi böyle oluyor bilemiyorum.

Özetle bir yerlerde kaybolmuşluğum yok. Bunu konu dahilinde müzik bağlamında örnekleyerek çok net bir şey söylediğimi düşünmekteyim. Varsayım kısmı zaten aklın kesinleştiremediği bir alan olduğu için böyle olmak zorunda. Bu o kadar bariz bir şey ki sadece etrafımıza bakınca her konuda görmemiz mümkün. Tekrardan açıklamak istemem. Şu an bu başlığında ifade edilen tüm görüşler de bunu ifade ediyor zaten.

Zaten bireysel olarak bir düşünce sistemini uzaktan okuyup araştırma safhasından sonra adım adım sağlam zemine oturtmak bu gibi basamaklarla mümkün oluyor. Yani araştıralım öğrenelim eyvallah ama sadece bize anlatılanları doğru kabul edelim diğerleri kesin yanlıştır diye düşünmek de işte aynı dini kesimin tek doğru biziz yaklaşımına denk düşüyor. Yani bu işlerde belli bir dengeye ulaşmak gerekiyor ki takılıp kalmayalım yoksa zaten gerçekten bilimle uğraşan insanlar da ne kadar az bir bilgiye eriştiğimizi çok iyi biliyorlar.

Başlığın konusuna da bağlayarak şöyle bitireyim, bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin bu başlıktaki "kaliteli müzik" sorgusunu cevaplayamayacaktır.
 
Yani şimdi öncelikle öneriler için teşekkür edeyim :) Ama söylediklerim boşa düşmüş. Onu tekrardan açıklayayım. Okuyalım araştıralım zaten ona lafım olamaz ama bilim her şeyi ve fazlasını açıklayacak anlayışı zaten başlı başına bir "inanç". İçinde yaşadığımız evrenin modeli ve işleyişi böyle. Bunun böyle olduğunu her konuda görebiliyoruz ama işte ilginç bir şekilde böyle bir konu geçince tekrar tekrar açıklamak zorunda kalıyorum. Bu burasıyla mı ilgili bir konu, bu tarz forumlar da kalmadığı için (eskiden felsefe forumları falan vardı mesela oralarda böyle tepkiler almıyorduk :) ) mi böyle oluyor bilemiyorum.

Özetle bir yerlerde kaybolmuşluğum yok. Bunu konu dahilinde müzik bağlamında örnekleyerek çok net bir şey söylediğimi düşünmekteyim. Varsayım kısmı zaten aklın kesinleştiremediği bir alan olduğu için böyle olmak zorunda. Bu o kadar bariz bir şey ki sadece etrafımıza bakınca her konuda görmemiz mümkün. Tekrardan açıklamak istemem. Şu an bu başlığında ifade edilen tüm görüşler de bunu ifade ediyor zaten.

Zaten bireysel olarak bir düşünce sistemini uzaktan okuyup araştırma safhasından sonra adım adım sağlam zemine oturtmak bu gibi basamaklarla mümkün oluyor. Yani araştıralım öğrenelim eyvallah ama sadece bize anlatılanları doğru kabul edelim diğerleri kesin yanlıştır diye düşünmek de işte aynı dini kesimin tek doğru biziz yaklaşımına denk düşüyor. Yani bu işlerde belli bir dengeye ulaşmak gerekiyor ki takılıp kalmayalım yoksa zaten gerçekten bilimle uğraşan insanlar da ne kadar az bir bilgiye eriştiğimizi çok iyi biliyorlar.

Başlığın konusuna da bağlayarak şöyle bitireyim, bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin bu başlıktaki "kaliteli müzik" sorgusunu cevaplayamayacaktır.
Dostum sen sozelcisin degil mi :) Sen bilirsin tabii, benimki sadece bir öneri ancak dogrusu bilim sandığın gibi birsey değil ve sandığından çok daha fazlasına sahip, kanıtlanmış verilerden oluşan bilgiler bütünü. Muzik konusunda da çok geniş bir multidisipliner bilgi ağı var. Bu yüzden bu tarz konularda mantık yürütürken yeterli donanıma sahip olmak entelektüel birikimi arttırır, geniş tabanlı saglam zemine oturtur. Ondan sonra da zaten "kaliteli muzik" diye bir sınıflandirmanin aslinda olmadığını, haliyle bu kalite kavramının sadece gündelik konuşma dilindeki "dinlenmeye deger, icimizde bir şeyler uyandıran muzik" anlamına gelen bir benzetme olduğunu kavramış oluruz.
 
Dostum sen sozelcisin degil mi :) Sen bilirsin tabii, benimki sadece bir öneri ancak dogrusu bilim sandığın gibi birsey değil ve sandığından çok daha fazlasına sahip, kanıtlanmış verilerden oluşan bilgiler bütünü. Muzik konusunda da çok geniş bir multidisipliner bilgi ağı var. Bu yüzden bu tarz konularda mantık yürütürken yeterli donanıma sahip olmak entelektüel birikimi arttırır, geniş tabanlı saglam zemine oturtur. Ondan sonra da zaten "kaliteli muzik" diye bir sınıflandirmanin aslinda olmadığını, haliyle bu kalite kavramının sadece gündelik konuşma dilindeki "dinlenmeye deger, icimizde bir şeyler uyandıran muzik" anlamına gelen bir benzetme olduğunu kavramış oluruz.
Bu forum niye böyle ya da neden her konu bu tarz bir yere geliyor arkadaş. Sözelci değilim "dostum". Olsaydım da bir şey değişmezdi. Bilim sandığım-sanmadığım değil. Bu bahsettiğim çerçeve zaten bilim felsefesi ile ilgili bir konu. Sen bir şeyleri ölçerek sonuca ulaşabileceğimizi düşünebilirsin ama bu karşındakine hafiften aşağılama maksatlı yaklaşımlar yapmana müsaade etmez. Bu neyin kafası, insanlar ne yapar kendine de bu seviyeye "ulaşır" inan her karşılaştığımda üzüntü ile karışık şaşkınlık (yapış yapış bir şaşkınlık) yaşıyorum.

Önerine zaten eyvallah dedim. Benim bahsettiğim çerçeve bilim işini yapmasın, nasıl olsa bir sonuca ulaşamayacak demek de değil. Hayatı bu şekilde algılayıp insanlara bu şekilde üstten bakma konusunu ayrıca incelenmesi lazım. Dediğim gibi foruma konuda "uzman" bir bilim insanı getirip tek tek teşhis koydurtacağım, az kaldı :D

"Kanıtlanmış veri" şu anki ölçebildiğimiz kadarıyla demek lazım. Ayrıca ölçen aracın da hatalı olabileceği daha doğrusu bir hata varsa bunun tespit edilemeyeceğini de ifade ederler. Ölçüm cihazlarındaki hatalar hep sonraki aşamada yine biz nasıl olsa kanıtladık, her şeyi açıkladık tamamdır denmediği için devamlı geliştiriliyor. Yani bilimsel verinin kesinliği zaten ancak bu kadarken neyin kesinliğinin kafasını yaşıyorsun?

Yeterli donanıma sahip olup olmadığı sorgusu zaten dediğim gibi, bir anlamda terbiyesizlik diğer taraftan kimse konuşmasın sadece belli bir zümre konuşsun kafasına çıkıyor. Burada bilim yapmıyoruz yahu, bu neyin kafası bak tekrar tekrar soruyorum. Neden böyle? Madem katılmıyorsun, ya cevap vermesin ya da bence böyle der geçersin.

"Kaliteli müzik" benzetmesine dair laflar bize neyi açıklıyor? Orası da öyle söylenmiş geçilmiş. Kaliteli denmesin başka şey densin fark etmez. Bu forum başlığında sorgulanan meseleye gelmek lazım. Gündelik konuşma dilindeyiz zaten burada. Burada bir anlamda "ruhtan" bahsediyoruz. Bana bilimsel olarak ruhu izah edeceğini anlatmış oluyorsun. Yani tamam sen buna inan eyvallah da biraz laflarına dikkat et. Az biraz okuyup araştıran insanlardaki (ki necisin bilmem bak başımıza profesör çıkacak) bu kibir de cidden beni benden alıyor. Daha da uzatmayayım.
 
Bu forum niye böyle ya da neden her konu bu tarz bir yere geliyor arkadaş. Sözelci değilim "dostum". Olsaydım da bir şey değişmezdi. Bilim sandığım-sanmadığım değil. Bu bahsettiğim çerçeve zaten bilim felsefesi ile ilgili bir konu. Sen bir şeyleri ölçerek sonuca ulaşabileceğimizi düşünebilirsin ama bu karşındakine hafiften aşağılama maksatlı yaklaşımlar yapmana müsaade etmez. Bu neyin kafası, insanlar ne yapar kendine de bu seviyeye "ulaşır" inan her karşılaştığımda üzüntü ile karışık şaşkınlık (yapış yapış bir şaşkınlık) yaşıyorum.

Önerine zaten eyvallah dedim. Benim bahsettiğim çerçeve bilim işini yapmasın, nasıl olsa bir sonuca ulaşamayacak demek de değil. Hayatı bu şekilde algılayıp insanlara bu şekilde üstten bakma konusunu ayrıca incelenmesi lazım. Dediğim gibi foruma konuda "uzman" bir bilim insanı getirip tek tek teşhis koydurtacağım, az kaldı :D

"Kanıtlanmış veri" şu anki ölçebildiğimiz kadarıyla demek lazım. Ayrıca ölçen aracın da hatalı olabileceği daha doğrusu bir hata varsa bunun tespit edilemeyeceğini de ifade ederler. Ölçüm cihazlarındaki hatalar hep sonraki aşamada yine biz nasıl olsa kanıtladık, her şeyi açıkladık tamamdır denmediği için devamlı geliştiriliyor. Yani bilimsel verinin kesinliği zaten ancak bu kadarken neyin kesinliğinin kafasını yaşıyorsun?

Yeterli donanıma sahip olup olmadığı sorgusu zaten dediğim gibi, bir anlamda terbiyesizlik diğer taraftan kimse konuşmasın sadece belli bir zümre konuşsun kafasına çıkıyor. Burada bilim yapmıyoruz yahu, bu neyin kafası bak tekrar tekrar soruyorum. Neden böyle? Madem katılmıyorsun, ya cevap vermesin ya da bence böyle der geçersin.

"Kaliteli müzik" benzetmesine dair laflar bize neyi açıklıyor? Orası da öyle söylenmiş geçilmiş. Kaliteli denmesin başka şey densin fark etmez. Bu forum başlığında sorgulanan meseleye gelmek lazım. Gündelik konuşma dilindeyiz zaten burada. Burada bir anlamda "ruhtan" bahsediyoruz. Bana bilimsel olarak ruhu izah edeceğini anlatmış oluyorsun. Yani tamam sen buna inan eyvallah da biraz laflarına dikkat et. Az biraz okuyup araştıran insanlardaki (ki necisin bilmem bak başımıza profesör çıkacak) bu kibir de cidden beni benden alıyor. Daha da uzatmayayım.
Su yazıdaki her cumle ayni bilindik yerlerde dolanıyor maalesef. Ne kibir var ne de tepeden bakma halbuki. Sana dediğim, özünde yeterli done sahibi olmadan havanda su dövmekten başka bir sey değildir teknik konular hakkında konuşmak özünde. Şurada sorulan ve merak edildiğini sandığım her soru daha önce binlerce kere merak edilmiş ve uzerinde araştırma yapılmış şeylerden biri. Bati muzigi dediğimiz şey 7 nota ve bunun yarim ses incesi ve kalini oyle degil mi? Bir de bunların kombinasyonları ile oluşan akorlar. Bunlarin içine degisken derecelerde sessizlik koyup, çeşitli enstrumanlarla birlestirdigimizde oluşan muzik bazen dinlenemeyecek kadar berbat, bazense beynimizde oluşan muazzam haz olabiliyorsa bunun bir açıklaması olmalı öyle değil mi? Bu ses frekansları bütünü kimi insanda hicbir duygu uyandirmazken kiminde buyuk ilgi ve dinleme isteği uyandırıyorsa bunun da bir açıklaması olmalı. En ilkel kabilelerin basit ezgilerinden ortacagin karanlığında bestelenen dahice senfonik eserlere kadar kadar gelebilmisse muzik, demek ki bunun bir de tarihsel evrimi var. Iste adamlar tum bunlari merak edip araştırmış ve bütünsel bir bilgi yığını oluşmuş. Ben de diyorum ki canımın içi bunlari okumak lazım. Herhangi bir konuyu CIDDEN anlayabilmek için isin ozune bu şekilde inilir. Elinde ne kadar çok lego parçası varsa yapacağın oluşturacağın ev o kadar gercege yakin ve saglam olur. Oyle oturduğun yerden "bilim de bi yere kadar abi, nereden bilicez kesinligini" kafası kendi kendine her türlü soruna dogru yanıtı bulabileceğiniz sanan cahil insan kafası kusura bakma ama. Sozelci deyisim de şundan, sözelciler çoğunlukla bu tür basmakalip bok atamalarla kendi bilgisizligine ve bilgiye ulasma isteksizliklerine dayanak arar.

Yol göstereyim dedim ama yine aynı bilindik tepkiler. Zerre umurumda da değil açıkçası.
 
Su yazıdaki her cumle ayni bilindik yerlerde dolanıyor maalesef. Ne kibir var ne de tepeden bakma halbuki. Sana dediğim, özünde yeterli done sahibi olmadan havanda su dövmekten başka bir sey değildir teknik konular hakkında konuşmak özünde. Şurada sorulan ve merak edildiğini sandığım her soru daha önce binlerce kere merak edilmiş ve uzerinde araştırma yapılmış şeylerden biri. Bati muzigi dediğimiz şey 7 nota ve bunun yarim ses incesi ve kalini oyle degil mi? Bir de bunların kombinasyonları ile oluşan akorlar. Bunlarin içine degisken derecelerde sessizlik koyup, çeşitli enstrumanlarla birlestirdigimizde oluşan muzik bazen dinlenemeyecek kadar berbat, bazense beynimizde oluşan muazzam haz olabiliyorsa bunun bir açıklaması olmalı öyle değil mi? Bu ses frekansları bütünü kimi insanda hicbir duygu uyandirmazken kiminde buyuk ilgi ve dinleme isteği uyandırıyorsa bunun da bir açıklaması olmalı. En ilkel kabilelerin basit ezgilerinden ortacagin karanlığında bestelenen dahice senfonik eserlere kadar kadar gelebilmisse muzik, demek ki bunun bir de tarihsel evrimi var. Iste adamlar tum bunlari merak edip araştırmış ve bütünsel bir bilgi yığını oluşmuş. Ben de diyorum ki canımın içi bunlari okumak lazım. Herhangi bir konuyu CIDDEN anlayabilmek için isin ozune bu şekilde inilir. Elinde ne kadar çok lego parçası varsa yapacağın oluşturacağın ev o kadar gercege yakin ve saglam olur. Oyle oturduğun yerden "bilim de bi yere kadar abi, nereden bilicez kesinligini" kafası kendi kendine her türlü soruna dogru yanıtı bulabileceğiniz sanan cahil insan kafası kusura bakma ama. Sozelci deyisim de şundan, sözelciler çoğunlukla bu tür basmakalip bok atamalarla kendi bilgisizligine ve bilgiye ulasma isteksizliklerine dayanak arar.

Yol göstereyim dedim ama yine aynı bilindik tepkiler. Zerre umurumda da değil açıkçası.
Yolunu da al bak şuradan git kardeşim. Bak ben en başta "siz" diye hitap ediyordum. Başladın sen demeye, terbiyesizliğin oradan başlıyor bir kere. Sözelci lafının neye dendiğini de çok iyi biliyoruz. Bunu böyle kullanmak bile seviyesizlik.

Bahsettiğim çerçeve ile anlattığın şeyler arasında nasıl bir bağlantı kurdun bilemiyorum ama açıkladığını sanıp karşındakine cahil demekten öte bir şey yapmamışsın. Bu seviyede konuyu daha fazla seninle tartışacak halim yok. Zaten şu bahsettiğim şeylerin bile farkında olmadan argo yazabilecek kadar seviyeyi düşüren adamla neyi tartışabilirsin ki?

"Yol göstermek" bile kibir, en azından bu perdeden bunu söylemek bile terbiyesizlik. Konulara hakim insanların orada bir yerde şu tavırlardan utandığını umuyorum. Yoksa ben çok araştırdım, iki şuna "salça" olayım kafasında değillerdir. Yoksa eğer cidden "bilimsel" bir kimliğin varsa da yazık, üzüldüm.

Benim bahsettiğim sesler arası etkileşim (bütünleşim de diyelim) ile şu yukarda bahsedilenler arasında bir alaka yok. Onu da vurgulamak isterim. İnsanlarda oluşturduğu duygular ya da bunun tarihsel süreci ile alakalı bir şey de söylemedim. Daha okuduğunu (okuduysan tabii) da anlamamışsın. Neyse gece gece sinirlerimi havaya kaldırmayacağım.

"bilim de bi yere kadar abi," olarak algılanmış bak ona yazmayı unutmuşum. Bahsettiğim şey bilimsel felsefe "okumaları" gerektiriyor sanırım. Hadi onu geçelim, "bilim de bir yere kadar" denmiyor orada. Bilimsel araçlar zaten sınırlarını biliyor, bu bilimin özünde olan bir şey. Kimle neyi tartışıyorum böyle, teyallam...
 
Son düzenleme:
Yolunu da al bak şuradan git kardeşim. Bak ben en başta "siz" diye hitap ediyordum. Başladın sen demeye, terbiyesizliğin oradan başlıyor bir kere. Sözelci lafının neye dendiğini de çok iyi biliyoruz. Bunu böyle kullanmak bile seviyesizlik.

Bahsettiğim çerçeve ile anlattığın şeyler arasında nasıl bir bağlantı kurdun bilemiyorum ama açıkladığını sanıp karşındakine cahil demekten öte bir şey yapmamışsın. Bu seviyede konuyu daha fazla seninle tartışacak halim yok. Zaten şu bahsettiğim şeylerin bile farkında olmadan argo yazabilecek kadar seviyeyi düşüren adamla neyi tartışabilirsin ki?

"Yol göstermek" bile kibir, en azından bu perdeden bunu söylemek bile terbiyesizlik. Konulara hakim insanların orada bir yerde şu tavırlardan utandığını umuyorum. Yoksa ben çok araştırdım, iki şuna "salça" olayım kafasında değillerdir. Yoksa eğer cidden "bilimsel" bir kimliğin varsa da yazık, üzüldüm.

Benim bahsettiğim sesler arası etkileşim (bütünleşim de diyelim) ile şu yukarda bahsedilenler arasında bir alaka yok. Onu da vurgulamak isterim. İnsanlarda oluşturduğu duygular ya da bunun tarihsel süreci ile alakalı bir şey de söylemedim. Daha okuduğunu (okuduysan tabii) da anlamamışsın. Neyse gece gece sinirlerimi havaya kaldırmayacağım.
Engelle geç hocam, ben engelliyorum sizi, hiç uğraşamam ikili atışmalarla. Yukarıda yazdıklarım bu konulara merak duyduğum zamanlarda okuyarak, araştırarak edidiğim birikim ile yazdığım yazılardı. İster birşeyler alırsınız ister almazsınız. Forum bu, herkes fikrini yazacak elbette. Var mı kişisel saldırı? Yok. Var mı hakaret? yok? Gerisi sizin egonuzun okşanmamasından dolayı tepkileriniz. Seviye, saygı, terbiye filan, tümü yersiz ithamlar zaten. Kalın sağlıcakla.
 
Engelle geç hocam, ben engelliyorum sizi, hiç uğraşamam ikili atışmalarla. Yukarıda yazdıklarım bu konulara merak duyduğum zamanlarda okuyarak, araştırarak edidiğim birikim ile yazdığım yazılardı. İster birşeyler alırsınız ister almazsınız. Forum bu, herkes fikrini yazacak elbette. Var mı kişisel saldırı? Yok. Var mı hakaret? yok? Gerisi sizin egonuzun okşanmamasından dolayı tepkileriniz. Seviye, saygı, terbiye filan, tümü yersiz ithamlar zaten. Kalın sağlıcakla.
Engellemekle ilgili sıkıntım yok. Tahammül edemeyip engelleyebilirsin"iz" benim öyle bir derdim yok. Yukarda yaptığın"ız" seviyesizliği ve terbiyesizliğe katlanacak halim yok. Buna ego falan da denemez. Ben nasıl adabıyla yazıyorsam, konuya katılınmadığında da bunu beklemek hakkım.

Forum, herkes fikrini yazacak ama bu şekilde değil. Seviyeyi buralara çekersek her gelen aynı seviyeye inecek, ağzımızın tadıyla şurada iki muhabbet edemeyeceğiz. Gelsin herkes birbirine okuma listesi versin gitsin madem, oldu olacak. Ne haddine arkadaş? İnsanlar kendinde bu haddi nasıl bulur? Bunu bu şekilde nasıl ifade eder hayret ediyorum. Bin tane doğru yolu var ama yok işte dert başka...

Ego betimlemesi yapıp da gelip burada en iyisini ben bilirim laflarını edip sonra tepki gelince "engelle geç" demek de cidden olmuş yani. Ben engellemiyorum ama bu kafada insanları zaten muhatap almam. Bu kafadan kimseye bir fayda da çıkmaz zaten. Çekilecek dert değil. Sağlıcakla kalın"ız", bilmukabele...
 
Maşallah forum akıyor bu hafta
13cec72ff575eb8bf489da24f73e8400.gif
 
Geri
Üst