Max Payne

newmpintlposter1.jpg


Yönetmen :
John Moore
Senaryo :
Sam Lake, Shawn Ryan, Beau Thorne
Oyuncular :
Kate Burton, Mark Wahlberg, Donal Logue, Ludacris , Beau Bridges, Mila Kunis, Ted Atherton, Joel Gordon, Nigel Billing

Ailesi bir komployla katledilmiş DEA ajanı Max Payne ve kardeşinin öcünü almak isteyen eski suikastçi Mona Sax; New York şehrindeki seri cinayetleri çözmek için bir araya gelirler. Ünlü bilgisayar oyunundan uyarlanan filmde ikili, polis ve bazı insafsız şirketlerin gözünde de av konumundadır.

Pek çoğumuzun -bilgisayar oyunlarıyla arası pes serisinden ibaret olan benim bile- saatleri harcadığımız oyun beyazperdeye geliyor sonunda. Her zaman bu rol için aklımda Clive Owen canlansa da fragmanlardan göründüğü kadarıyla Mark Wahlberg de hiç sırıtmamış. Atmosferiyle, kabus sahneleriyle çok çok iyi bir film bizleri bekliyor gibi. Ya da Marilyn Manson destekli fragmanıyla bizi kandırıyorlar. Fragmanda görünen sonuç şahane çünkü, 17 Ekim'de Amerika'da gösterime girecek filmi biz ne zaman izleriz bakalım. Fragman için:

http://www.movieweb.com/video/V08HdghnzAJMPQ
 
çocukluğumun oyunuydu ya..geçende max payne 2 yi bi daha bitirdim..hala aynı zevki alıyorum..filminin çıkacak olmasınada çok sevindim..fragmanda marilyn i duyunca daha da sevindim heyecanlandım :D mona yı bu filme dahil ettiklerine göre 2. filmi yapmıcaklar..keşke yapsalardı :D
 
Bu adam Max Payne'e benzemiyor bence. Pierce Brosnan,Clive Owen daha bir uygun olur gibi geliyor bana. Yalnız oyunun o loş karanlık atmosferini filme yansıtırlarsa gerçekten izlenesi bir film olur.
 
Aslında, hele hele ikinci oyundaki Max Payne'in fiziksel özellikleri uyarınca ve karakterin yapısı gözönünde bulundurulursa, David Boreanaz gayet uyabilirdi role (Gerçi adam, fiziksel olarak, herhangi bir Max Payne'dan iki kat daha geniş, Wahlberg'den dahi...). Fakat, en azından görüntü ve ses söz konusu olunca, Mark Wahlberg'den memnun kaldım şimdilik. Fragman ilk başta çok ters tepti; ulan yoksa Aesir bir özel proje ile yaratıklar mı oluşturuyormuş gibi fakat sonra onların sadece (büyük ihtimalle) Max Payne'in halüsünasyonları olduğunu anladım. Heyecanla bekliyorum...
 
Kount demiş ki:
Aslında, hele hele ikinci oyundaki Max Payne'in fiziksel özellikleri uyarınca ve karakterin yapısı gözönünde bulundurulursa, David Boreanaz gayet uyabilirdi role (Gerçi adam, fiziksel olarak, herhangi bir Max Payne'dan iki kat daha geniş, Wahlberg'den dahi...). Fakat, en azından görüntü ve ses söz konusu olunca, Mark Wahlberg'den memnun kaldım şimdilik. Fragman ilk başta çok ters tepti; ulan yoksa Aesir bir özel proje ile yaratıklar mı oluşturuyormuş gibi fakat sonra onların sadece (büyük ihtimalle) Max Payne'in halüsünasyonları olduğunu anladım. Heyecanla bekliyorum...

David Boreanaz konusunda sana katiliyorum. Kafa yüz nerdeyse aynı.. Mark Wahlberg de iyi seçim
 
yener demiş ki:
hıtman'in sinema uyarlaması çok başarılı olmuştu.

Katılıyorum, hele birde İstanbul olarak mekanın seçilmesi de hoştu.

max payne'e gelicek olursak, sanırım daha iyi bir baş rol oyuncusu aklıma gelmezdi. Mark Wahlberg severim, filmlerini de severim. ve çok iyi bir seçim olduğu kanaatındeyim. Fragmandan da görüldüğü üzere müthiş bir film gelmekte, eminim soundtraki de güzeldir, ki Fragmandaki marilyn manson parçası iyi gitmiş. Ancak ben o yaratıkları oyunda gördüğümü hatırlamıyorum, bilmiyorum uzun zaman oldu oynayalı.
 
Valla ben Mark Wahlberg'i severim ama bana daha çok böyle temiz yüzlü, sakin tipleri hep canlandıracakmış gibi gelir. O yüzden biraz yadırgadım ama kesinlikle kötü canlandırmamıştır Max Payne'i de.

Fragmanı görünce izleyesi geliyor cidden filmide bekleyelim bakalım.
 
2933252419_8345120773_m.jpg


Max Payne

Gösterim Tarihi: 17 Ekim 2008
Dağıtım: Tiglon
Yapım/İthalat: 20th Century Fox
Yönetmen: John Moore
Senaryo: Beau Thorne
Oyuncular: Mark Wahlberg, Mila Kunis, Beau Bridges, Chris O’Donnell
Görüntü Yönetmeni: Jonathan Sela
Kurgu: Dan Zimmerman
Görsel Efektler: Everett Burrell
Kostüm: George G.Little
Müzik: Marco Beltrami
Ses: Bucks Sanders
Tür - Süre: Aksiyon - 100dk.
Yapım: A. B. D. 2008
Yapımcı: Julie Yorn, Scott Faye
Resmi İnternet Sitesi: www.maxpaynethemovie.com
Fragman: www.maxpaynethemovie.com


Konu

New York’ta DEA ajanı olan Max Payne hayatta her şeye sahiptir; çok iyi bir iş, mükemmel bir iş ve güzel bir kız çocuk. İçinde olduğu bu Amerikan rüyası kısa zamanda bir kâbusa dönüşür. Bir gün eve döndüğünde eşi ve bebeğini vahşice öldürülmüş halde bulur. Kendi başına bu cinayetin izlerinin peşine düşer ve fakat NYPD onu çeteler, acımasız işbirlikleri ve şehrin gördüğü en şiddetli fırtınanın arasına çeker. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan, dürüst ve metanetli bir adam olan Max, ailesini duyduğu sonsuz sevgiyle de beraber bu cinayetleri ve şehirdeki pislikleri çözmek için biçilmiş kaftandır. Yeraltı hayatının karanlığıyla uğraşırken, başka dünyalardan düşmanlar da onu karanlığa itecektir. Özlemle beklediği intikamın vakti gelmiştir!
 
Uçan yaratıklar Valkyrie ler. Ben oyunla alakasını hatırlayamadım ama bir arkadaş Max'in peşinde olduğu çetenin adının Valkyr olduğunu söyledi. Muhtemelen Max'in kabuslarıdır yoksa doğaüstü olayları filme böyle alenen sokacaklarını hiç sanmam.

edit: çetenin değil, uyuşturucu maddesinin adıymış.

Yarın gösterime giriyor. Aslında The Dark Knight gibi bu da imax salonlarında gösterime girseydi de o kabus sahnelerinde koltuğa gömülseydik iyice. :D

Bir de oyunun yaratıcılarının da büyük hayranı olduğu bariz olan John Woo yönetmen koltuğuna otursaydı benim için beklentiler tavan yapardı heralde

Ayrıca o Mona Sax rolündeki Mila Kunis' yerim ben :D
 
Arkadaşlar, bakın, bütün dürüstlüğümle söylüyorum, bu filme gitmeyin. Eğer, illa da göreceğim, gibi bir inadınız varsa, gidin de, kendiniz kaşınırsınız. Biletin parasını ben vermediğim halde, sevgilimin verdiği paraya acıdım diyebilirim.

Bakın, spoiler yapmadan şu kadarını söyleyebilirim: Max Payne adına sadece Max Payne'in ismi, bir-iki diğer karakterin isimleri, ve ufacık tefecik bir de konu parçacığı mevcut. Haricinin oyunla ilgisi yok. Oyunla hatta mümkün mertebe isim(ler) haricinde hiçbir bağlantısı bulunmuyor. Yok. YOK.

Diyeceksiniz, e iyi de Kount, film bu yani, oyun değil ki? Tamam, bir film olarak da kendi içerisinde mantık hatalarıyla (ve aksiyon sahnesi açısından değil, hikaye ve/veya şartlar açısından), hikaye açıklarıyla dolu (hepsini yazmaya kalksam feci bir spoiler sisilesi olur... tamam, yazacağım aşağıya bi vakit). Aksiyon adına olanlar toplamda iki dakikayı bulmaz. Diyaloglar alabildiğine kötü yazılmış. Karakterlerin içine edilmiş. Film sahne be sahne ilerliyor, ve her sahne minimal bağlantılar içeriyor. Karakterlerin motivasyonu diye bir şey (Max Payne için dahi) söz konusu değil. Bütün ''kötü adam ölümleri'' acınası bir içi geçmişlikle gerçekleşiyor, asla bir kötü karakterin ölümünden tat alamıyorsunuz. FİLMDE HİÇ KİMSE, ORTADAKİ BİR MESELE (mesele ne olursa olsun) HAKKINDA HİÇBİR ŞEY YAPMIYOR. Aslında, filmin çoğunluğu milletin ''ortamlarda takılmasından'' oluşuyor. Ki, millet dediklerimin de çoğu ya sadece ismen geçiyor, ya on saniye kamerada gözüküp ortadan kayboluyor, ya da çıkıyor, anlamsızca dikiliyor orada burada. Öte yandan, ''ana karakterler''den bazılarının film boyunca minimum gözükmesi ayrı bir çileden çıkartıcı nokta.

Onca diyaloğun ardından, Mark Wahlberg iyi bir performans göstermiş, bunu belirtmek istiyorum. Adamcağız, her ne kadar oyunları oynamamış da olsa (çok büyük bir açık aslında), filme kendini tamamen vermiş, elinden gelenden fazlasını yapmış... fakat film iğrenç olunca, elinden gelenden fazlası pek bir şey etmiyor.

Uzun lafın kısası, illa 1'den 10'a kadar değerlendirirsem, cömertçe 1 veririm bu filme. Hem kendi içerisinde film olarak 1, hem de oyun adaptasyonu olup oyunu tamamen bir kenara attığı için.
 
Aşağı taraf spoiler içeriyor olabilir, uyardım şimdiden.

MAX PAYNE FİLMİNDE, MAX PAYNE OYUNUNDAN BULAMAYACAKLARINIZ

Vladmir Lem.
Vinnie Gognitti.
Lisa Punchinello.
Punchinello ailesinin bütünü.
Max'in iç monologları.
Max'in kanun kaçağı olması ve peşinde sürekli birilerinin olması.
Çatışmalar.
Nichole Horne'un rolü (hatun filmin çoğunu arabada gezerek harcıyor).
Oyunun herhangi bir yerinde geçen herhangi bir cümle (BİR TANE bile yok)
Max Payne karakteri ile kurabildiğiniz sempati.
Max Payne'i Max Payne yapan o meşhur olaylar zincirinin adam gibi gösterilmesi.
Mafya.
Düzgün bir hikaye akışı.
Hikayenin yüzde doksan dokuzu.
Atmosfer adına herhangi bir şey.
Hikayenin yüzde doksan dokuzuna giren tanıdık Max Payne unsurları.
İrili ufaklı, karakterlerin yüzde doksan dokuzu.
Aksiyon, çatışmalar demiş miydim?

Tekrar, yukarıdakileri filmde BULAMAYACAKSINIZ. Yukarıdakiler filmde YOK. Ha, filmde ne mi var?

MAX PAYNE'İN FİLMİNDE, MAX PAYNE OYUNUNDAN BULABİLECEKLERİNİZ (gariplikleriyle beraber)

Max Payne (az çok benziyor...)
Alex Balder (zerre benzemiyor ve tamamen ilgisiz)
Jim Bravura (LUDACRIS canlandırıyor!)
BB (karakterin hiç alakası yok)
Mona Sax (dünyanın en garip suikastçisi... hümanist aslında be!)
Roscoe Sokağı Metro İstasyonu (sadece bir tabelada)
Valkyr isimli uyuşturucu (bir-iki noktada falan)
Max'in karısının ve çocuğunun öldürülmüş olması.
Aesir Şirketi (Olmuş Aesir İlaç Firması)
Vinnie Gognitti (GOGNITTI'NIN DEPOLARI diye bir tabelayla girmiş kendisi)
Valkyr logosu olmuş grafitiler (ki anlamsız, zira filmde Valkyr içilen bir uyuşturucu, damardan verilmiyor)
Hikayenin sona yakın başlayıp, sonra geri dönüp tekrar o noktaya gelmesi (zerre anlam taşımıyor, zira pek de merak ettirmiyor kendisini)
Yavaş çekim çatışmalar (filmde zaten sadece dört çatışma var, hepsi de saniyeleri geçmeyen şeyler)
Max'in vurulunca aksak yürümesi (Walhberg'e helal de, anlamsız)
Rag Na Rock Klübü (sadece ismiyle)
Jack Lupino (filmin dörtte üçünde gözükmüyor bile)
 
Her iki oyunu da yarım yamalak ingilizceyle bitirmiş biri olarak filmden aklımda kalanlar, Max Payne'in ailesinin intikamının peşinde koşması, o tok sesiyle sürekli hikayeyi anlatması, John Woo vari ağır çekimler ve bullet time lar ve tabi ki Mona Sax'tı. İçses dışında her diğer beklediklerim oldukça güzel yerleştirilmişti filme. İnsanlar meğersem nasıl sadıkmış oyunun hikayesine, bu kadarı aklımda kaldı diye utandım kendimden. Max Payne oynadım demiyorum bile artık insan içinde sorarlar diye. Sokak isminin geçmemesi için bile tu kaka sınıfına koyanlar var filmi. Çok acayip...

Çizgi roman olsun, kitap olsun, oyun olsun sinema uyarlamalarında her zaman eksikler farklılıklar olur. Hiç bir zaman bunlar "sırf" hayran kitlesi çekilmez. Örümcek Adam kendi vücudundan salgıladığı ağı atar, The Mist'te hikayenin sonu intiharla biter, Bruce Wayne'in ailesini Joker öldürür, Lara Croft kaplanlarla savaşmaz vs. vs. vs. Her ama her uyarlamada bulabilirsiniz bunları. Adı "uyarlama senaryo" zaten kitabın veya her neyse orjinali onun senaryolaştırılmış hali" değil. Her uyarlama filmde bu eksikler veya farklılıklar olur ama istisnasız ve her zaman bu sadakat eleştirisi de yapılır. "Biz böyle beklemiyorduk." Bence çok mantıklı bir yaklaşım değil bu. Tabii ki belli beklentiler oluyor uyarlama olunca. Ha öyle bir sahne olur atıyorum Max Payne' yanında iki sarışınla Las Vegas'ta kumar oynarken görürüz "e oha" deriz tabi de... Şu karakter eksik, bu sokağın adı eksik diye filmi linç etmek te yani. Zaten okuduğum kadarıyla heralde 20'den fazla karakter ve kabile var oyunda. E görünenlerde tatmin etmemiş "o kadarcık mı görecektik" diye eleştiririliyor. Sorması ayıp kaç saatlik bir film bekliyorduk biz. "Biz böyle beklemiyorduk".Ayrıca Batman'i izledikten sonra "Riddler niye yok bu filmde öyle batman mi olur" dedik mi demedik. Devam filmlerinde geldi. Muhtemelen çekilecek devam filmlerinde göremediğimiz bu karakterler ve çeteler de yer alacaktır ki çekilecek gibi. Yani Max abimiz ölmediğine göre, en azından Michelle yengemizin de dediği gibi "Not yet!"

Filme geçersek daha dün izledim. Elbette daha iyisi olabilirdi. Ama "hayal kırıklığı", "yılın en kötü filmlerden" gibi eleştirileri hiç haketmiyor ondan eminim. Benim tek eleştirim film en büyük kozu olan "aksiyon" u son yarım saate sıkıştırmış olmaları. Konu ilerlerken de bir kaç küçük aksiyon sahnesi görebilirdik. Max Payne bu be. Ama o son yarım saat, hele ki Max'in Valkyr ilacını aldıktan sonraki halüsinasyonları görsel açıdan çok çok başarılıydı. Filmdeki benim açımdan en büyük artı da zaman zaman Sin City'i hatırlatsa da sürekli etrafta uçuşan kar taneleri içindeki soğuk ve soluk New York atmosferiydi.

Sonuç olarak eğer ki 7 yıl önceki oyunun hikayesiyle yaşayan hikayeyi, karakterleri ezbere aklında tutan, göremeyince "biz böyle beklemiyorduk" diyecek biri değilseniz, hele ki oyunu zamanında oynamış eğlenmiş, bitirmiş bullet time a kurban olmuş sonra da kenara koymuş biriyseniz bence gidin iyi bir aksiyon filmi izleyin. Şahsen tatmin oldum ben, devamı gelsin :D
 
SPOİLER İÇEREBİLİR, ONA GÖRE OKUYUNUZ AŞAÐIYI.

Bir örnek vereyim filmin mantık hataları ve işlevsizliğine dair. Filmde, Natasha Sax paramparça edilmiş olarak bulunuyor ve cesedin yanında Max'in cüzdanı bulunmuş. Bu, Alex Balder tarafından bildiriliyor, polisler arasında Max'in dengesiz olduğu dedikodularının dolaştığı bildirimi ile birlikte. Sonra, kimse bu cinayete bakmıyor; ortada bir cinayet var, polis teşkilatının 'dengesiz' addettiği Max Payne'in cüzdanı var cinayet mahallinde ve polisler hiçbir şey yapmıyorlar. Vahşi bir cinayetin, dengesiz ana şüphelisine dokunulmuyor bile. Hatta, bu cinayetten, Mona Sax haricinde kimse bahsetmiyor bile.

Bir adım ileride, Alex Balder, Max Payne'in evinde öldürülüyor. Max ise dayak yemiş ve kendinden geçmiş bir halde bulunuyor. Şimdi, bu, filmde, Max'in ana cinayet şüphelisi olduğuna gitmekte. Fakat, bu sadece ''söyleniyor''. Bir polisin kurban olduğu bir cinayet var ortada, şüpheli bir-iki gece öncesinde bir kadını bir sokak arasında kesip biçmiş olması hayli muhtemel bir adam, ve sadece İçişler Teğmeni, ofisinde iki-üç soru soruyor bu şüpheliye, ve sonra da bu cinayetten de hiç bahsedilmiyor.

İki durumda da ortak olan şey, hikayeye katkıda bulunmasını (mantıklı biri olarak) beklediğim ve hiçbir şekilde hikayeye katkıda bulunmayan bu iki olayın filme dahil olması. İkisi de, birer ayrı sahne ayrılmış olaylar, ve olduktan sonra, diyaloglarda bir kere bahsediliyorlar, sonra da bu olaylar kaybolup gidiyor.
 
SPOİLER İÇERİR

Hemen yukarıdaki örneğe aklıma gelen cevabı vereyim filmin savunucusu gibi görünücem ama.

İlk cinayette bir fahişenin cebinde cüzdanı bulunuyor ve ikincisinde evinde işlenen bir cinayette ölen eski ortağıyla birlikte Max Payne de ağır yaralı bir şekilde hastaneye kaldırılıyor. Yani her ikisi de bir polisi cinayetle suçlamak ve gözaltına ya da açığa almak için yeterli sebep değil. Aksine yukarıda da belirtildiği gibi iç işleri Max Payne hakkında soruşturma başlatıyor ve soruşturmayı yürüten Jim Bravura Payne'i içeri tıkmak için gerekli kanıtları ararken Payne'in öldürülmek istemesine ve satılmış polislere tanık oluyor ve filmin sonunda onu aklıyor. Yani bu iki cinayet ve cinayetlerde Max Payne'in şüpheli olması filmin finaline direk etki ediyor bence.

Ha yanlış anlaşılmasın kusursuz film demiyorum zaten kurcalarsak her görkemli aksiyon filminde illa ki en az bir kaç mantık hatası ortaya dökeriz.
 
film için çok geç kalınmıstı kanımca oyundan sonra çok büyük bir zaman oldu artık max payne bir sempatim kalmamıstı , filmi gittim izledim , kustum, güldüm geldim...gerçekten çok kötü...Mark Wahlberg sempatim vardır biraz olsun ekşın görelim dedik ama e e...hiç bişey beklediğim gibi olmadı.
 
-EcS- demiş ki:
SPOİLER İÇERİR

Hemen yukarıdaki örneğe aklıma gelen cevabı vereyim filmin savunucusu gibi görünücem ama.

İlk cinayette bir fahişenin cebinde cüzdanı bulunuyor ve ikincisinde evinde işlenen bir cinayette ölen eski ortağıyla birlikte Max Payne de ağır yaralı bir şekilde hastaneye kaldırılıyor. Yani her ikisi de bir polisi cinayetle suçlamak ve gözaltına ya da açığa almak için yeterli sebep değil. Aksine yukarıda da belirtildiği gibi iç işleri Max Payne hakkında soruşturma başlatıyor ve soruşturmayı yürüten Jim Bravura Payne'i içeri tıkmak için gerekli kanıtları ararken Payne'in öldürülmek istemesine ve satılmış polislere tanık oluyor ve filmin sonunda onu aklıyor. Yani bu iki cinayet ve cinayetlerde Max Payne'in şüpheli olması filmin finaline direk etki ediyor bence.

Ha yanlış anlaşılmasın kusursuz film demiyorum zaten kurcalarsak her görkemli aksiyon filminde illa ki en az bir kaç mantık hatası ortaya dökeriz.

Sorun değil ki, ben de filmin savcısı gibi görünmüyor muyum şu anda zaten? :LOL:

Mevzubahis soruşturma üç sorudan oluşuyor. O kadar. Üç soru. Direkt Max Payne'e sorulmuş üç soru. Max Payne gayet hızlı, suçlu olduğunu ima edecek, umursamaz cevaplar veriyor. Jim Bravura da onu bırakmak durumunda kalıyor. Kanıt, vesaire, ararken bir kere gösterilmiyor. Aesir'a neden geldiğini hatırlamıyorum, fakat orada da pek Max Payne dostu gözükmüyor; içeri alamayacağı bir adama silah çekecek kadar aptal değilse tabii. Sonrasında da, bir patlama, Max'e yardım ettiğinde, kendi teşkilatını bırak, polis olmayan bir takıma bağırıyor, sanki onların umurundaymış gibi. Sonrasında ise tek bir sahnede, iki dakikacık, satılmış polislerden bahsediyor o kadar. Nokta. Jim Bravura'nın bütün filmdeki rolü bu.

Ya zaten sevenin neden sevdiği ya da neden sevilmemesi gerektiği üzerine nutuklar çekersek karşılıklı, o zaman bu iş hiç olmaz. :LOL: Dolayısıyla, bence batırmışlar, diyeyim, ve tek bir şeye özellikle karşı çıkayım - ''aksiyon filmi''. 125 dakikalık bir filmde toplamda 25 dakika aksiyon var ise, o bir 'aksiyon filmi' olamaz. Demiyorum ki, 25 dakika hikayeye 100 dakika sırf havada uçuşan kurşunlar olsun.

Farkındayım ki, pek çok aksiyon filminde, ana karakterin vurulması pek bir etki yaratmaz ve ana karakter imkansız çatışmalarda, iğrenç nişan alan yüzlerce adamı indirebilir. Hatta, ana karakterin kurşunu hiç bitmez, şarjör değiştirmesi gerekirse bu sadece dramatik bir etki yaratmak içindir. Pek çok 'kötü karakter' genellikle kahraman saklanırken onu görmez, onu duymaz, bu da kahramanın muhteşem gizli hareket etme yeteneğine verilir (Görevimiz Tehlike filmleri). Hatta, düz ayakta durup ateş edemezken millet, kahraman şekilden şekle girerek ateş edebilir (Desperado). FAKAT... Max Payne bütün bu klişelerin, ki normalde ağzımız açık seyrettiren klişelerdir, ben de severim pek çoğunu, suyunun suyunun suyunun suyunun... çıkartmış durumda.

Tamam, kötü karakterlerimizin nişanlaması o kadar kötü ki, metrelerce otomatik tüfekleri ve pompalıları olan heriflerden kaçabiliyor Max. Yol üstünde vuruluyor da; BARİ CEKETİ YIRTILSA, BARİ BİRAZ KAN AKSA, BİR ŞEY OLSA! Sıfır. Hiçbir GÖRSEL hasar yok, değil ki, İŞLEVSEL hasar olsun. Daha da ötesi, beş metreden kahramanın vurulmamasına alışkınız, alışkın olmadığımız şey ise, yavaş çekimde hareket eden kurşunların, metrelerce kayması. Bana ait olmayan bir iddiaya yer vereceğim; oyunlarda hani GOD MODE vardır, ölümsüzlük. Anlaşılan o deri ceket god mode, zira, göğsüne direkt bir pompalı mermisi yemek hiçbir görsel hasara yol açmıyor; ne kazak yırtılıyor, ne deri ceket deliniyor, ne bir şey. Hani, Max'in aksaması yürürken güzel de, neden ki? GÖRSEL HASARIN YOKLUÐU sinirimi bozuyor, yoksa bir kurşunun kahramanı durduğu nerede görülmüş?
 
Anlıyorum, hak ta veriyorum çoğu tesbitinde zaten ortak noktaya da varamıycaz. delil yetersizliğinden davanın düşürülmesini talep ediyorum :D

Hoşlandım, hakkaten beğendim filmi ama görünen o ki bende bir terslik var. Kimse sevmemiş galiba. Sevmemeyi bırak nefret etmiş herkes. Benim de sıkıldığım bölüm buydu. Tamam zevk meselesi Wahlberg'in oyunculuğu kimine itici gelir, iflah olmaz Max Payne fanlarını uyarlama tatmin etmez falan da, "yılın en berbat filmi" falan o derece eleştiriler garip geliyor. Ama nereye bakarsak bakalım yorumları gözönüne alınca bende bir terslik var tamam geri çekiliyorum :D

Kötü haber vereyim o zaman sizin için kapatırken, aynı ekipten bir devam filmi geliyormuş :D
 
Geri
Üst