Bir shred gitar ustası olarak Gary Moore: Saygı duruşu

Gary Moore dendi mi kolay kolay kimse "shred" kavramını düşünmez. En azından belli bir yaşın altındaki hiç kimse:) Ama çok genç yaşta kaybettiğimiz üstat, aynı zamanda bir shred ustasıydı. Tabii bunu çok kontrollü ve tadında yapardı, ama yaptı mı da tam yapardı....
1990'da Gary Moore "Still Got the Blues" albümüyle bluesa dönüş yaptığında, Türkiye'de gülünç bir durum olmuştu: O şarkıyı dinleyen çoğu kişi için Gary Moore gökten zembille inmiş gibiydi.

İşin aslı şu ki, adam kariyerine blues rock ile başlamış ve daha sonra oraya dönmüşse de, Gary Moore 80'lerde muhteşem hardrock albümleri yapmış, olağanüstü sololara imza atmış ve bir sürü gitaristi derinden etkilemiştir. Ben de burada Gary Moore'un özellikle shred repertuarına ne kadar çok katkı yaptığına dair (nispeten daha az biilinen...) bir kaç örnek vermek istedim.
Önce şunu söylemek gerekir: Gary Moore, Avrupa kıtasının Eddie Van Halen'ıdır ! Öyle ki, bir youtube videosunda Moore'un açıkça anlattığına göre, Ozzy Osbourne Moore'dan gitaristi olmasını istemiş (Randy Rhoads öncesinde...), ama Moore kabul etmemiş ve Thiz Lizzy sonrasında solo kariyerine başlamıştır. Evet, sağda solda sadece blues-rock gitaristi diye geçen adam aslında metalden fusiona kadar pek çok şey çalabiliyordu.

Burada 80'ler dönemindeki çalışından spesifik bazı örnekler vermek istiyorum. Bunların başka gitaristleri nasıl etkilediğini gösteren örnekler de vereceğim ayrıca.

1)İnici-çıkıcı gam sekansları: Gary Moore'un en dumura uğratıcı şekilde çaldığı şeylerden biri buydu. Bir sürü örnek bulunabilir, ama özellikle 1985 albümü Run for Cover - Out in the fields. 02:46 civarında başlayan soloyu dinleyin. Özellikle de 2.57'deki çıkıcı kısmı.


Bir şeyler anımsatıyor mu ?
Satriani - Crushing Day solosunun çıkışına doğru ? (3:15 civarı...)

Malmsteen Evil Eye - klavye-gitar atışması ? (03:20 civarı...) Malmsteen tek telde çalmayı seviyor bu tip fikirleri, ama konsept aynı.


Gary Moore, hard rock kariyerine noktayı koyduğu After the War albümü ile adeta "kapanışı yaparken en iyisini yapayım" demiş ve önce inici, sonra çıkıcı 16'lıklarla yine benzer bir fikri daha da hızlı icra ettiği efsane bir solo çalmıştır. Şarkı da harikadır tabii... 3:44 itibariyle... Ama bütün solo muhteşemdir:


2)İki telde diyatonik-kromatik 7li arpejler: Ben bu fikri ilk icat edenin Gary Moore olduğunu düşünüyorum. Duyunca neden bahsettiğimi daha iyi anlarsınız. Vatandaşı Vivian Campbell, birden fazla solosunda kullandığı bu fikri Gary Moore'dan aldığını zaten açıkça söyler bir videosunda.

Moore bunları kafasına esen her yerde çalardı, ama özellikle enstrümantal şarkı formatında kullandığı Dirty Fingers'da çaldığı efsanedir. Şarkı albüme de adını vermiştir ve bence gelmiş geçmiş en iyi Gary Moore albümüdür Dirty Fingers. Önce üstadın orjinal fikirlerini dinleyelim: 0:13 itibariyle üstat dibimizi düşürmeye başlıyor:



Evet... Gelelim "etkilenimlere" ve "ilham alanlara" 🤣

Vivian Campbell konser solosu: 01:31 itibariyle...


Vivian Campbell ve tabii ki Don't Talk to Strangers... 02:53 itibariyle...


John Norum - Rock the night: 02:46 itibariyle... Ayrıca, bu soloda 02:38 civarındaki pentatonik artı boş telleri kullanan pull-off fikirleri de yine bire bir Gary Moore'dan alıntıdır:)


Elbette daha pek çok fikir üstada atfedilebilir. Tek elle boş telde yaptığı hammer on - pull offlar da bunun bir örneğidir. Örneğin aşağıdaki şarkının solosunda bunu yapar (ve videoda çok gösterişli bir şekilde izleriz... 13 yaşında bunu izlediğinizi düşünün bir de...)

Görsel olarak da "guitar hero" imajına katkısı vardır üstadın, onu da es geçmeyelim. Mesela, bu videoda 3:18'de solonun sonunda gitarla yaptığı "imza hareketidir" üstadın. Kafayı geriye atarken gitarı da yere 90 derece açıyla havaya dikip, vibrato kolu ile de abartılı sesler çıkartırdı...



3) Son olarak da o efsane Empty Rooms performansını ve dakikalarca çaldığı emprovize soloyu hatırlamadan olmaz. Burada özellikle 09:57 itibariyle çaldığı pentatonik-blues kökenli lick, üstadın imza cümlelerinden biridir. Blues-rock kariyeri sırasında devamlı kullanırdı bu tip cümleleri. Gary Moore'un çok süratli pull-offlar için de kullandığı sol el ikinci ve üçüncü parmakları inanılmaz kuvvetliydi ve bu sayede çok kolaymış gibi gözükürdü o çalarken. Ama kolay kolay kimse taklit edemezdi o cümleleri. Aslına bakılırsa, John Norum dışında bunu yapabileni de pek duymadım.
(Bunu Türkiye'de yapabildiğini gördüğüm tek adam, daha önce bir başlıkta bahsettiğim ve yine ağırlıklı olarak sol elde üç parmakla çalan Erman Ergünal'dır..)

Not: Yazıyı yazarken tarihlere bakmak hiç aklıma gelmemişti. Üstadın ölüm yıldönümü 6 Şubat'mış. 1 haftayla kaçırmışım. Toprağı bol olsun, ne diyelim.

 
Son düzenleme:
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #3
Gary Moore'un ilham verdiği kişilerden bahsettim; bir de ona ilham veren yine çok özel bir gitaristten bahsetmek ve Gary Moore'un da ona yaptığı saygı duruşunu hatırlatmak istedim.

Roy Buchanan (okunuşu "Bu - ke - nın") , Telecaster hayranlarının bileceği, ama onun dışında ne yazık ki gölgede kalmış bir isim. Olağanüstü bir gitarist ve country gitaristleri dışında Telecaster'ı popüler hale getiren isimlerin de başında yer alıyor. Benim adını duymamın tek sebebi Gary Moore'dur. Tabii o zamanlar youtube diye bir şey yoktu, adamın adını yazıp parçalarını dinleyemezdiniz:)

Buchanan, bir Telecaster ve bir Fender Vibrolux ile inanılmaz sesler çıkartan bir blues gitaristi. Blues diyorum ama, aslında çok yönlü çalan, kesinlikle tipik olmayan bir blues gitaristi. "Pinch armonik" hakimiyeti ve volüm potu ile yaptığı cambazlıklarla öyle tınılar üretebiliyor ki, efekt pedalı kullandığını sanıyorsunuz. Ama adamın bunlara ihtiyacı yok:)

Gary Moore'un blues rock kariyeri sırasında fazlaca kullandığı ve volüm potunu kullanarak yaptığı "gitarı ağlatma efekti"nin babası da yine Buchanan. Buchanan kağıt üzerinde bir Amerikalı, ama aşağıdaki videoda gördüğümüz tipik sahne kıyafeti, onun da tıpkı Gary Moore gibi Birleşik Krallığın (bizim yanlış bir şekilde İngiltere dediğimiz yer...) "Kelt" tarafına yakın ataları olduğunu düşündürüyor. Sahnedeki duruşu da bir düşünür veya bir vaiz edasında adeta; çok kendine has bir karakter.

Şimdi önce Buchanan'ın kendisinden ünlü enstrümantal parçası "The Messiah Will Come Again"'e bir kulak verin; sonra da Gary Moore'un ondan ne kadar çok şeyi ödünç aldığını ve kendi yorumuyla parçayı nasıl başka bir boyuta taşıdığına bakın:)



 
Son düzenleme:
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #4
Peki, Buchanan ve benzeri ustalardan bayrağı devralan Gary Moore ölünce, onun mirasını kim devraldı dersiniz ?
Benim cevabım aşağıda:)

Gary Moore'un ünlü müzisyen arkadaşı Phil Lynott'a ithaf ettiği enstrümantal parçası "The Loner"ı herhalde bilmeyen Gary Moore hayranı yoktur.

Eh, "The Loner'ı" bir de bu üstattan dinleyelim:)

 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #7


Tuşesi her iki elde de bayağı sert. Günümüz gitaristlerinin tuşeleri bayağı böyle dokunur gibi.

Çünkü çok yüksek gain/kompresyon ile çalmaya alışıklar. Önce temiz/akustik tınılarla çalmayı öğrenen bluescular gibi değiller; Moore'un kökeni blues olduğu için, adamın sağ eli (afedersiniz) "kodu mu oturtuyor". Vivian Campbell geçenlerde bu anlama gelecek bir şeyler söylemişti; Moore sadece hızlı değili ayrıca yoğun, hatta öfkeli çalıyor. İrlandalı sonuçta ve o kuşağın otoriteye karşı öfkesi malum. Moore herhalde bu öfkeyi müziğe kanalize etmeyi başarmış bir adam.

Buraya cuk oturacak bir video geldi şimdi aklıma; Gary Moore'un klip esnasında soloyu çalar gibi yaparken teli koparttığı o meşhur an:)
Adamın ruhunda playback yapmak yok tabii; çatı çatır çalmış soloyu kayda girmediği halde ve tel kopmuş. 02:38 itibariyle çok açık gözüküyor.
 
Sykes hakkında yaz abi sen bir de öğrensin gençler.
Ha ha, vallahi aklımdan geçmedi değil, ama adamın Whitesnake 87 dışındaki kariyerini neredeyse hiç bilmediğimi fark ettim. Tabii sadece o albümün gitarları üzerine sayfalarca yazılır, ayrı mesele.
Not: İlginç bir detay daha: Moore da, Sykes da yolu Thin Lizzy'den geçmiş iki gitarist. Ve ne ilginçtir, son olarak da Vivian Campbell:)
Thin Lizzy'de bir şey var demek ki. 🤣
 
Tele bedava versinler diyorsun ama bir zaman geliyor humbuckerın kızgınlığını volüm potunun bile alamadığını görmek gıcık etmeye başlıyor push pull da meh dedirtiyor işte o ara bir dene :D SX'i bile çok iş görür.
sümme haşaa ... HH'ciyiz ezelden ... konuya en çok yaklaştığım an bir dönem HSS Shawbucker'lı Strat Deluxe bakmıştım... belki yaşlılıkta şömine önü gitarı olarak alırım.
 
22 dakikalık The Loner shred versiyonları varmış! İlki İspanya'daki bir konserden... Temaya 5. dakikanın sonunda giriyor. 10 dk civarında yeniden emprovizelere dönüyor. 13. dk itibariyle shred modunu açıyor üstad. 15. dk'da tekrar bir nefes alıyorlar; bas ve davul susuyor, Moore da sesi kısıp önce temiz ton ile klavye eşliği üzerine takılmaya başlıyor (bu fikri Malmsteen çok kullanmıştır daha sonra. özellikle de Taurus bas pedalları ile...), sonlara doğru giderek daha da coşkuyu veriyor.
Parçanın sonunda en son akoru majöre çevirerek (Pikardi üçlüsü) bitiriyorlar. Orijinalinde de var mıydı bu, emin olamadım. (Aşağıdaki versiyonda bu yok mesela)


Diğeri de bir Boston performansı; parçanın program aşağı yukarı aynı gibi ama, bu daha enerjik, üstad iyice shred modunda ve gitar çok daha iyi duyuluyor bu mikste; ton canavar gibi. Fakat 8.30 civarında boğuklaşıyor miks bir miktar. 17:50'de 80ler shred modu açılmış:) Ama adam o kadar dengeli çalıyor ki, shredi hemen arkasından kontrast başka fikirlerle birleştiriyor.
 
Geri
Üst