Mikrotonal Müzik

Son dönem bu konuya biraz merak sardım. Türk Sanat Müziği forumundan bilgi de aldım ama hala cebelleşiyorum. Belki aranızda bilen varsa aslında çok temel bilgiler arıyorum.

Elimde uygun enstrüman yok, olsa da çalamam, bilgim yok. Midi klavye vasıtası ile bilgisayardan "Plectra Series 4: Turkish Oud" programı yardımı ile ud sesi alıyorum. Bildiğimiz kontakt içinden çalışan bir sanal enstrüman, küçük bir mikrotonal ayar bölümü var. İçinde makamları yazmışlar ama makam dizilerinin notaları yok. Böyle bir liste internette tam yok, birkaç bilgi çıkıyor ama notalar birbirini tutmuyor, belki konunun kendisi böyledir bilemiyorum. İlk sorun bu ama makam notalarını Türk Sanat Müziği yapacağım diye istemiyorum, hem yapamam hem de çok da dinlediğim-bildiğim bir tür değil, sadece mikrotonal sesleri kullanabilmek istiyorum.

Esas sorun da burada başlıyor. Türk Müziği sisteminde sesler eşit aralıkla bölünmediği için A 440 hz ve katları haricinde tam karışık notalar yokmuş. Yaklaşık karışık notalar şeklinde bir durum var. Bahsettiğim program üzerinde de komasız sesler normal sesler olmalı yani normal notalar + komalı sesler şeklinde bir ihtimal. Duyum olarak kötü değil.

Ama konuyu araştırdıkça iş karışmaya başladı çünkü frekans bazında ayarla uzun süre uğraştım, pek işin içinden çıkamadım. Frekans farklarını programın mikrotonal bölümündeki ayarlara uyacak şeklinde cent değerleri ile ayarladım, bu sefer sesler bir hoş oldu. Yani eşit aralıklı sisteme göre bu ayarla dinleyince vay ne güzelmiş diyor insan ama ayarların doğruluğundan emin değilim.

Çünkü verilen perde isimlerinin cent değerleri ana seslerde en fazla 6 cent farklı iken ara seslerde en fazla 15 civarı farklı, bu şekilde ayarlayınca tamam ama makam dizileri için özel perde ayarında işler karışıyor çünkü cent değerini -/+ 50 civarına kadar değiştiren ayarlar var. Hem program üzerinde hazır gelen ayarlar böyle, hem muadil yazılımların ayarları böyle hem de bu şekilde tam yerel tınıyı elde ediyoruz. Bu durumda bilgilerde bir tutarsızlık oluyor ya da ben bir şeyleri gözden kaçırıyorum.

Konuyu bilen biri için çok basit bir şey soruyorum aslında. Şöyle örnekleyeyim, E segah makamında hangi sesler vardır? Komalı sesler hangileridir ve koma değeri (cent olarak) kaçtır? Çeşitli kaynaklarda koma değerleri farklı ifade ediyor ama bir akort programı ile kontrol edince, ud programındaki mikrotonal ayarlarının +/- 50 cent değiştirdiğini gördüm, yani ayarları bu değer üzerinden yapabilirim gibi görünüyor.

Benim nette bulduğum ve program üzerindeki bilgiler E segah için birbirini tuttu ama emin değilim. "E F G A B C D E" şeklinde bir sonuç çıkıyor. E ve B sesinde -50 cent ayar var. Tabii ilk sorum da hala geçerli, notaları 12 eşit yerine 53 eşit olmayan sistem farkı yüzünden tüm sesler farklıdır deniyor. Tüm sesleri cent olarak ayarlamam da mümkün, bahsettiğim şekilde ayarlayınca şu sonuca ulaştım:

E = +2 cent
F = -7 cent
G = -4 cent
A = 0
B = +4 cent
C = -6 cent
D = -2 cent

Tabii bu bilgilerde özel perdeler yok. E ve B için diğer özel perdeler için -19 ve 21 gibi değerler yazıyor. Program üzerinde bu ayarlar -50 şeklindeydi. Karışıklık burada başlıyor. Akort programındaki cent değeri ile tablodaki cent değerleri farklı olabilir.

Sonuç olarak bu bilgiler doğru mu bilmiyorum, duyum olarak dediğim gibi bir hoşluğu var ama bahsettiğim şekilde özel perdelerin cent değerleri bu bilgileri aldığım tablo (Tacettin Tınaz'ın tablosu bu arada) ile tutmuyor. Bilen ya da merak edenler olursa diye buraya da bir yazmak istedim. Bu kadar temel bilginin hazır şekilde nette olmaması da çok garibime gidiyor. Belki yanlış şekilde arattım, bulursanız paylaşırsanız da sevinirim, teşekkürler.
 
Son dönem bu konuya biraz merak sardım. Türk Sanat Müziği forumundan bilgi de aldım ama hala cebelleşiyorum. Belki aranızda bilen varsa aslında çok temel bilgiler arıyorum.

Elimde uygun enstrüman yok, olsa da çalamam, bilgim yok. Midi klavye vasıtası ile bilgisayardan "Plectra Series 4: Turkish Oud" programı yardımı ile ud sesi alıyorum. Bildiğimiz kontakt içinden çalışan bir sanal enstrüman, küçük bir mikrotonal ayar bölümü var. İçinde makamları yazmışlar ama makam dizilerinin notaları yok. Böyle bir liste internette tam yok, birkaç bilgi çıkıyor ama notalar birbirini tutmuyor, belki konunun kendisi böyledir bilemiyorum. İlk sorun bu ama makam notalarını Türk Sanat Müziği yapacağım diye istemiyorum, hem yapamam hem de çok da dinlediğim-bildiğim bir tür değil, sadece mikrotonal sesleri kullanabilmek istiyorum.

Esas sorun da burada başlıyor. Türk Müziği sisteminde sesler eşit aralıkla bölünmediği için A 440 hz ve katları haricinde tam karışık notalar yokmuş. Yaklaşık karışık notalar şeklinde bir durum var. Bahsettiğim program üzerinde de komasız sesler normal sesler olmalı yani normal notalar + komalı sesler şeklinde bir ihtimal. Duyum olarak kötü değil.

Ama konuyu araştırdıkça iş karışmaya başladı çünkü frekans bazında ayarla uzun süre uğraştım, pek işin içinden çıkamadım. Frekans farklarını programın mikrotonal bölümündeki ayarlara uyacak şeklinde cent değerleri ile ayarladım, bu sefer sesler bir hoş oldu. Yani eşit aralıklı sisteme göre bu ayarla dinleyince vay ne güzelmiş diyor insan ama ayarların doğruluğundan emin değilim.

Çünkü verilen perde isimlerinin cent değerleri ana seslerde en fazla 6 cent farklı iken ara seslerde en fazla 15 civarı farklı, bu şekilde ayarlayınca tamam ama makam dizileri için özel perde ayarında işler karışıyor çünkü cent değerini -/+ 50 civarına kadar değiştiren ayarlar var. Hem program üzerinde hazır gelen ayarlar böyle, hem muadil yazılımların ayarları böyle hem de bu şekilde tam yerel tınıyı elde ediyoruz. Bu durumda bilgilerde bir tutarsızlık oluyor ya da ben bir şeyleri gözden kaçırıyorum.

Konuyu bilen biri için çok basit bir şey soruyorum aslında. Şöyle örnekleyeyim, E segah makamında hangi sesler vardır? Komalı sesler hangileridir ve koma değeri (cent olarak) kaçtır? Çeşitli kaynaklarda koma değerleri farklı ifade ediyor ama bir akort programı ile kontrol edince, ud programındaki mikrotonal ayarlarının +/- 50 cent değiştirdiğini gördüm, yani ayarları bu değer üzerinden yapabilirim gibi görünüyor.

Benim nette bulduğum ve program üzerindeki bilgiler E segah için birbirini tuttu ama emin değilim. "E F G A B C D E" şeklinde bir sonuç çıkıyor. E ve B sesinde -50 cent ayar var. Tabii ilk sorum da hala geçerli, notaları 12 eşit yerine 53 eşit olmayan sistem farkı yüzünden tüm sesler farklıdır deniyor. Tüm sesleri cent olarak ayarlamam da mümkün, bahsettiğim şekilde ayarlayınca şu sonuca ulaştım:

E = +2 cent
F = -7 cent
G = -4 cent
A = 0
B = +4 cent
C = -6 cent
D = -2 cent

Tabii bu bilgilerde özel perdeler yok. E ve B için diğer özel perdeler için -19 ve 21 gibi değerler yazıyor. Program üzerinde bu ayarlar -50 şeklindeydi. Karışıklık burada başlıyor. Akort programındaki cent değeri ile tablodaki cent değerleri farklı olabilir.

Sonuç olarak bu bilgiler doğru mu bilmiyorum, duyum olarak dediğim gibi bir hoşluğu var ama bahsettiğim şekilde özel perdelerin cent değerleri bu bilgileri aldığım tablo (Tacettin Tınaz'ın tablosu bu arada) ile tutmuyor. Bilen ya da merak edenler olursa diye buraya da bir yazmak istedim. Bu kadar temel bilginin hazır şekilde nette olmaması da çok garibime gidiyor. Belki yanlış şekilde arattım, bulursanız paylaşırsanız da sevinirim, teşekkürler.
Önce şu notu düşeyim. İlgi alanım değil ama, Türk müziği teorisi ile pratiği arasında sıkıntılar mevcut olduğu bilinen bir şeydir. Şu kitapta mesela ciddi tartışma vardır o konuda:

Temel teori için ise youtube üzerinde çok iyi kaynaklar var. Aşağıdaki kanalı özellikle tavsiye ederim. Bence o cent işine çok takılmayın, çünkü icrada zaten o kadar hassas ayar olmaz, doğal tınlamaz mantıken. Perdesiz enstrümanda etkili olan şey kulaktır.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #3
Cidden çok garip aslında. Şimdi video verilen bilgilere baktım. Segah için koma notaları zaten söylenmiyor ama F# var deniyor. Benim bulduğum bilgilerle eşleşmiyor. Aralık olarak bakarsak eğer Eb sesinde -50 cent demek, yarım sesin de yarısı sanırım. Buradan F#'e nasıl tam olabilir ki? Yani videodaki bilgilere göre bakınca Eb sesinde koma olmaması gerekir. Bu da işleri iyice karıştırıyor. Karar sesi B demiş ama bunu E'ye çevirmek bile zor, aralıkları ve komaları da bulup çıkartmak baya dert oldu bana.

Bir de perdesiz enstrüman ve cent konusu var. Perdesiz enstrümana ulaşımım yok, olsa da çalabileceğimi pek sanmıyorum, hiç denemedim, bilemiyorum yani ama esas sorun bu konular cidden zor konular, çok çaba istiyor, onun yerine bahsettiğim şekilde ayarlarla bu imkanın herkese ulaşımı sağlanabilirdi. Yani midi notası üzerinden tüm enstrümanlar için komalı seslerin hazır ayarları olsa mesela, bunu uygulasak kolayca, güzel olmaz mıydı? Bu konuda bir iki nota yazma programı haricinde bir sonuç çıkmıyor. Cent değerleri üzerinden cubase'in kendi mikrotonal ayarı varmış ama düzgün çalışmıyormuş. Diğer programlar için bakmadım ama bahsettiğim şekilde Kontakt içinde basitçe buna ulaşma imkanımız var gibi görünüyor. Bu durumda geriye sadece bu hazır ayarların bir bilen tarafından yapılması kalıyor ama maalesef bulamıyorum. Oturup analizle ya da kulakla bu işi yapabilecek durumda zaten değilim. Gitarı akort etmek gibi düşünelim, hazır ayar hepsi takıyoruz gitarı akort ediyoruz. Akort sistemi değiştireceksek yine aynı şekilde, bu makam (makam da dememem lazım aslında sadece uygun mikrotonal seslere (aralıklara) ulaşmaya çalışıyorum) bilgilerine pratik şekilde ulaşabilsek ne güzel olurdu.

Bir de bu ayarları başkasına tarif edip birlikte çalma şansı da yakalayabilmemiz gerekiyor, yani hadi bir ihtimal ben yaptım buldum ama nasıl aktaracağız? O yüzden koma değerleri artık hangi birim üzerinden aktarılabiliyorsa program üzerinden verilen o değerleri girdikten sonra hangi aralığı kullandığım konusunda emin olmamız gerek, aksi durumda herkesin makamı kendine gibi bir şey oluyor. Yani terminoloji de çok uzak bana ama o kadar bilim insanı o kadar makale yazmış, uğraşmış çok güzel ama ulaşmak zor olunca bilgiler sadece orada kalmış oluyor. Ulaşımı kolay seslere yönelip bu sesleri kaybetmiş oluyoruz.

Faydalandığım tabloyu şu videodan almıştım. belki gözden kaçırdığım bir şey var, cevap gözümün önünde göremiyorum belki:


Cevap için teşekkürler.
 
Bir ara bende merak salmistim TSM ye. Koma sesler, makamlar vs metal müziğe oturtsam nasıl olur diye. Bir müddet sonra onlar beni oturtunca, kendime tampere sistem neyine yetmiyor dedim 😅

Şimdiden kolaylıklar ve bol sabır dilerim size.

Tolgahan Çoğulu ülkemizde bu işin (şahsi kanaatim) erbabı. Instagram, Facebook, mail vb bir yerden ulaşırsanız eminim yardımcı olacaktır.
 
Bir ara bende merak salmistim TSM ye. Koma sesler, makamlar vs metal müziğe oturtsam nasıl olur diye. Bir müddet sonra onlar beni oturtunca, kendime tampere sistem neyine yetmiyor dedim 😅

Şimdiden kolaylıklar ve bol sabır dilerim size.

Tolgahan Çoğulu ülkemizde bu işin (şahsi kanaatim) erbabı. Instagram, Facebook, mail vb bir yerden ulaşırsanız eminim yardımcı olacaktır.
Bugün aslında güya rock müzik içerisinde sürekli komalı sesleri duyuyoruz:) Sarhoş vokalli Türkçe rock saçmalıkları sağ olsun.
Ancak, işin aslı şu ki, arabesk soslu rocktan evvel aslında bu işe kafa yormuş insanlar vardı.
Mesela Kurtalan Ekspres'in klavyecisi (aynı zamanda gitaristtir) Bülent Güven'in Eyyam diye bir grubu vardı. Türk müziği altyapısı vardır kendisinin ve foruma da üyedir (hakimamca). Ama bildiğim kadarıyla çok uzun süredir aktif değil. Merak edenler youtube üzerinden bakıp dinleyebilir o grubu. Makamsal yapı kullandıkları ama rock şarkısı formunda işleri var.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #7
Bir ara bende merak salmistim TSM ye. Koma sesler, makamlar vs metal müziğe oturtsam nasıl olur diye. Bir müddet sonra onlar beni oturtunca, kendime tampere sistem neyine yetmiyor dedim 😅

Şimdiden kolaylıklar ve bol sabır dilerim size.

Tolgahan Çoğulu ülkemizde bu işin (şahsi kanaatim) erbabı. Instagram, Facebook, mail vb bir yerden ulaşırsanız eminim yardımcı olacaktır.
Açıkçası ayarları şu haliyle bile yapıp normal ayarlara çevirince sesler çirkinmiş yahu diyorum. Yani aralıkların eşit bölünmesi olayı işi çok pratikleştirmiş olabilir ama bir taraftan yapaylık da vermiş sanırım. Yeni yeni fark ediyorum. Bir de benim sonuç olarak çıkacak müziğin türü konusunda bir amacım yok, yani elbette Rock-Metal'e andırabilir, en fazla o tarz dinlendiği için o tarafa meyledilir ama olmasa da olur, iki türü birleştireyim diye düşünmedim. Zaten TSM yapısı anladığım kadarıyla iniş çıkışlar falan kalıplar halinde, beni çok aşıyor, hem kulak olarak hem teori olarak. Eğer bir şekilde başarabilirsem bu komalı sesler ile batı sistemini kulak tırmalamadan birlikte çalmak belki mümkün olabilir ya da sesleri daha az koma vererek ayarlayıp orta bir yol bulunabilir. Hiç değilse işte insanlar gelip çalışmaya katılabilsinler, bir taraftan bu sesler de zenginlik yani, farklı ses aralıklarını kullanabilir olmamız güzel olurdu. Coğrafyamızın her şeyi kader, neresinden tutarsak elimizde kalıyor ama en azından bu tarz zenginlikleri de değerlendirebilelim diyorum ama işte onda da en basit bilgilere ulaşmak için cebelleşmek gerekiyor, araştırmaya devam ediyorum. Biraz olsun netleştirebilirsem buraya da bahsettiğim programın hazır ayarlarını ekleyeceğim. Belki bir gün birinin işine yarar.
 
Açıkçası ayarları şu haliyle bile yapıp normal ayarlara çevirince sesler çirkinmiş yahu diyorum. Yani aralıkların eşit bölünmesi olayı işi çok pratikleştirmiş olabilir ama bir taraftan yapaylık da vermiş sanırım. Yeni yeni fark ediyorum. Bir de benim sonuç olarak çıkacak müziğin türü konusunda bir amacım yok, yani elbette Rock-Metal'e andırabilir, en fazla o tarz dinlendiği için o tarafa meyledilir ama olmasa da olur, iki türü birleştireyim diye düşünmedim. Zaten TSM yapısı anladığım kadarıyla iniş çıkışlar falan kalıplar halinde, beni çok aşıyor, hem kulak olarak hem teori olarak. Eğer bir şekilde başarabilirsem bu komalı sesler ile batı sistemini kulak tırmalamadan birlikte çalmak belki mümkün olabilir ya da sesleri daha az koma vererek ayarlayıp orta bir yol bulunabilir. Hiç değilse işte insanlar gelip çalışmaya katılabilsinler, bir taraftan bu sesler de zenginlik yani, farklı ses aralıklarını kullanabilir olmamız güzel olurdu. Coğrafyamızın her şeyi kader, neresinden tutarsak elimizde kalıyor ama en azından bu tarz zenginlikleri de değerlendirebilelim diyorum ama işte onda da en basit bilgilere ulaşmak için cebelleşmek gerekiyor, araştırmaya devam ediyorum. Biraz olsun netleştirebilirsem buraya da bahsettiğim programın hazır ayarlarını ekleyeceğim. Belki bir gün birinin işine yarar.
Perdesiz gitarla emprovize müzik yapan insanlar zaten çok sesli yapılar üzerinde bu tip şeyleri hep kullanıyorlar. İşin teorisine çok takılmadan, icracılık boyutu üzerinden gitmek daha pratik olabilir aslında. Bu sesler bizim kulağımızda var zaten.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #9
Perdesiz gitarla emprovize müzik yapan insanlar zaten çok sesli yapılar üzerinde bu tip şeyleri hep kullanıyorlar. İşin teorisine çok takılmadan, icracılık boyutu üzerinden gitmek daha pratik olabilir aslında. Bu sesler bizim kulağımızda var zaten.

Şimdi şöyle, aslında benim sorduklarım olayın tam teorisi değil, yani teori bilgisinin çok ufak bir kısmıdır. Günlerdir bu konuyu araştırıyorum, teoriler havalarda uçuşuyor, örneğin dün bir makaleye rastladım, "neden çok seslilik gelişmemiştir" konusu ele almış, cevap da notasyon gelişmediğinden denmiş. benim anladığım bu yani ama konuya uzak biri olarak bakınca daha seslerde üzerine anlaşılmamış, nasıl gelişebilir ki? demekten kendimi alamadım.

Verdiğiniz örnek çok hoş elbette ama öyle bir imkan, ortam bizde yok. Benim katıldığım çalışmadan bir örnek atayım:

Daha önce ninbot sistemi (döngüler üzerinden çalışır) ve örneği üzerinden ufak çaplı bir tartışma yaşamıştık, o yüzden biraz tedirgin şekilde örneği attığımı söyleyebilirim. Ben bu tarz çalışmaları şu aşamada bir içerik olarak ortaya koyamıyorum çünkü halihazırda zaten konuyu bir taraftan geliştirmeye çalışıyorum, diğer taraftan konuyla ilgili insanlara ulaşıp bir kolektif aktivite olmasını hedefliyorum. Belki hani bu aşamaları toparlayıp ortaya değerlendirmeye değer içerikler çıkarsa forumun ilgili bölümlerine, biz şöyle çalışmalar yapıyoruz, nasıl buldunuz falan gibi başlıklar açabilirim. Şu an bu attıklarım sadece örnek, örnekte saksafon çalan arkadaş Kanada'dan birçok kez denk geldik çaldık (ilk kez mikrotonal ayarlarla çaldık) ama bundan başka hakkında bir bilgim yok.

Seslerin mikrotonal ayarlandığını söylüyorum ya da duyuyorlar, bir şekilde uydurmaya çalışıyorlar. Uyduran da oluyor, hiç uymayan da oluyor. İşte tam bu noktada bu başlıkla ulaşmaya çalıştığım bilginin sıkıntısını çekiyorum çünkü ses aralıkları konusunda ortak bir nokta olmalı ki üzerine bir şeyler yapılabilsin. Şimdi bu tarz müzikle ilgilenen arkadaşlar internete ya da bu tarz imkanlara çok uzak ama belli de olmaz biri tamburu katıldığında hangi frekanslar olacağı konusunda baştan bir fikrimiz olması lazım. Bunun böyle olmadığını ilgili forumda da söylüyorlar ama hiç anlamıyorum, çok garipsiyorum.

Dün gece koma, cent ayarları ve frekans farklarını pitch değeri üzerinden hesaplayan bir site buldum. Sitenin verdiği değerleri akort programı ile de teyit ettim, yani bu şekilde olacak gibi ama tabii makam perdelerinin verilen frekans listesi bile sabit olmadığını öğrenince yine içimi bir hüzün kapladı, yine de artık bir yerde sabit kabul etmek gerekiyor, Araştırmaya devam ediyorum.

Ayrıca anahtar kelimeleri de biraz yanlış kullanmış olabilirim, org camiasından konuyla ilgililerin videolarına ulaştım, tabii onlar eğlence sektörü için arabesk ağırlıkta kullanıyorlar ama yine de org'ların mikrotonal ayarlarını yapıp paylaşmışlar (yani böyle bir şey nasıl olmaz derken yanlış yerde aratmışım). Benim uzun süre uğraşıp hesapladığım cent değerlerini hazır şekilde vermiş ama tabii maalesef tam olarak birbirini tutmuyor. Hem bu tabloları tek tek deneyip kontrol edip hem de bulduklarımı toplayıp liste halinde paylaşacağım. Ortak bir nokta tam yokmuş ama yine de elimden geldiğince bir yere oturtmak istiyorum.

Başka türlü ne sesleri bu döngüsel yapıda batı sesleri ile kullanabiliriz ne de bizden katılan olursa ortak bir şeyler bulabiliriz gibi geliyor. Bu sistemde arkada tekrar edecek melodileri her makam dizisi de kaldırmaz gibi görünüyor, genelde hep yatay şekilde kullanılıyor sesler, çok seslilik sıkıntıları sanırım işte, tam bildiğim konular değil. Yukarda bahsettiğim amaçlardan hiçbirine ulaşmasa bile iki sesin farkı şekilde birbiri ile etkileşimini duymak çok hoş...
 
Şimdi şöyle, aslında benim sorduklarım olayın tam teorisi değil, yani teori bilgisinin çok ufak bir kısmıdır. Günlerdir bu konuyu araştırıyorum, teoriler havalarda uçuşuyor, örneğin dün bir makaleye rastladım, "neden çok seslilik gelişmemiştir" konusu ele almış, cevap da notasyon gelişmediğinden denmiş. benim anladığım bu yani ama konuya uzak biri olarak bakınca daha seslerde üzerine anlaşılmamış, nasıl gelişebilir ki? demekten kendimi alamadım.

Verdiğiniz örnek çok hoş elbette ama öyle bir imkan, ortam bizde yok. Benim katıldığım çalışmadan bir örnek atayım:

Daha önce ninbot sistemi (döngüler üzerinden çalışır) ve örneği üzerinden ufak çaplı bir tartışma yaşamıştık, o yüzden biraz tedirgin şekilde örneği attığımı söyleyebilirim. Ben bu tarz çalışmaları şu aşamada bir içerik olarak ortaya koyamıyorum çünkü halihazırda zaten konuyu bir taraftan geliştirmeye çalışıyorum, diğer taraftan konuyla ilgili insanlara ulaşıp bir kolektif aktivite olmasını hedefliyorum. Belki hani bu aşamaları toparlayıp ortaya değerlendirmeye değer içerikler çıkarsa forumun ilgili bölümlerine, biz şöyle çalışmalar yapıyoruz, nasıl buldunuz falan gibi başlıklar açabilirim. Şu an bu attıklarım sadece örnek, örnekte saksafon çalan arkadaş Kanada'dan birçok kez denk geldik çaldık (ilk kez mikrotonal ayarlarla çaldık) ama bundan başka hakkında bir bilgim yok.

Seslerin mikrotonal ayarlandığını söylüyorum ya da duyuyorlar, bir şekilde uydurmaya çalışıyorlar. Uyduran da oluyor, hiç uymayan da oluyor. İşte tam bu noktada bu başlıkla ulaşmaya çalıştığım bilginin sıkıntısını çekiyorum çünkü ses aralıkları konusunda ortak bir nokta olmalı ki üzerine bir şeyler yapılabilsin. Şimdi bu tarz müzikle ilgilenen arkadaşlar internete ya da bu tarz imkanlara çok uzak ama belli de olmaz biri tamburu katıldığında hangi frekanslar olacağı konusunda baştan bir fikrimiz olması lazım. Bunun böyle olmadığını ilgili forumda da söylüyorlar ama hiç anlamıyorum, çok garipsiyorum.

Dün gece koma, cent ayarları ve frekans farklarını pitch değeri üzerinden hesaplayan bir site buldum. Sitenin verdiği değerleri akort programı ile de teyit ettim, yani bu şekilde olacak gibi ama tabii makam perdelerinin verilen frekans listesi bile sabit olmadığını öğrenince yine içimi bir hüzün kapladı, yine de artık bir yerde sabit kabul etmek gerekiyor, Araştırmaya devam ediyorum.

Ayrıca anahtar kelimeleri de biraz yanlış kullanmış olabilirim, org camiasından konuyla ilgililerin videolarına ulaştım, tabii onlar eğlence sektörü için arabesk ağırlıkta kullanıyorlar ama yine de org'ların mikrotonal ayarlarını yapıp paylaşmışlar (yani böyle bir şey nasıl olmaz derken yanlış yerde aratmışım). Benim uzun süre uğraşıp hesapladığım cent değerlerini hazır şekilde vermiş ama tabii maalesef tam olarak birbirini tutmuyor. Hem bu tabloları tek tek deneyip kontrol edip hem de bulduklarımı toplayıp liste halinde paylaşacağım. Ortak bir nokta tam yokmuş ama yine de elimden geldiğince bir yere oturtmak istiyorum.

Başka türlü ne sesleri bu döngüsel yapıda batı sesleri ile kullanabiliriz ne de bizden katılan olursa ortak bir şeyler bulabiliriz gibi geliyor. Bu sistemde arkada tekrar edecek melodileri her makam dizisi de kaldırmaz gibi görünüyor, genelde hep yatay şekilde kullanılıyor sesler, çok seslilik sıkıntıları sanırım işte, tam bildiğim konular değil. Yukarda bahsettiğim amaçlardan hiçbirine ulaşmasa bile iki sesin farkı şekilde birbiri ile etkileşimini duymak çok hoş...
Bir dizi farklı şey yazmışsınız; okurken aklımda farklı farklı şeyler belirdi. Ben maddeler halinde toprlarsam benim açımdan daha kolay olacak:)
1)Sizin yaptığınız şeyi az-çok anladığımı sanıyorum; içerikle ilgili eleştiride bulunmayacağım. Epeydir ilan da veriyorsunuz; spontan müzikle ve etkileşime dayalı, aslında herşeyden önce insani paylaşıma dayalı bir şeyler arayışındasınız. Zor iş. Vaktiyle jam band kurdum, çoğu zaman modal doğaçlamaya dönüyorduk, az da uğraşmadık. Ben daha programlı doğaçlamadan gelen birisiyim, biraz da eski kafalıyım, ama kendimce iyi bir sebebi var bunun. Örneğin; verdiğim linkteki örnekte Cenk Erdoğan'ın öncelikle batı müziğini ve cazı çok iyi anladığını ve bunu da ev ödevini çok iyi yapmış olmasına borçlu olduğunu düşünüyorum. Bu konuya yine döneceğim. Ama az önce dinledim linkteki işi. Pekala bir yerlere gidiyor. Önemli olan da nereden başlandığı değil, ne kadar yol alındığı.

2)Şimdi söyleyeceğim şeyi siz de fark etmeye başlamış olabilirsiniz. Bu tip işlerde bağlayıcı olan form ve ritm oluyor; onlar da öyle ya da böyle yine bir miktar Batı müziğine bağımlı oluyor. Sonuçta diğer müzisyenler de batı kökenli, en azından bu örnekte. O yüzden de iş yatay zenginlikte makamsal yaklaşımlara açık kapı bırakıyor, ama bir yandan da güçlü bir batı altyapısı istiyor. Erkan Oğur'un Telvin projesi de yine bunu destekler; çalanlar cazı çok iyi bilen kişilerdir.

3)Son olarak şu çokseslilik niye gelişmemiş meselesine döneyim. Notasyon gelişmemiş tespiti deli saçması. İKİ AYRI DÜNYA var burada. En önemlisi de, bunlardan birinin öbürünün kafasıyla tartılması çok gülünç: Bilim felsefecisi Thomas Kuhn özetle der ki: Bir paradigmadan diğerine tercüme olmaz. Makamsal müziğin amacı, makamın atmosferiini ve duygusunu yakalamak, o atmosferle hemhal olmak, onun içinde kaybolmaktır. Çok sesli müzik ise fonksiyonel armoniye dayalıdır ve batının bir şeyleri teorik çerçeveye oturtma, yani aslında kontrol-yönetme çabasına uzanır. Bu, eski bilim (felsefe) ve onun dünyayı anlama çabası ile yeni bilim (pozitifi bilimler) ve onun dünyanın şifrelerini çözüp, onu kontrol etme çabası arasındaki çatışmayı da yansıtır bence. Batı müziği teorisi, genelleme ve soyutlamalara dayalıdır. Bunlar pozitifi bilimlerin de saplantısıdır. Bu noktada somut bir örnek vereyim: Klasik müzikte giderek icracı ile besteci kimliklerinin arası neden açılmıştır acaba ? Eskiden çatır çatır emprovize yapan besteciler, giderek neden sadece nota yazıp besteleyen ve çalmayı başkasına bırakan "sanatçılara" dönüşmüştür ? Veya, neden biz rockçılar duyguyu en iyi aktaranlar olarak hep dönüp dolaşıp blues gitarcılarına geliriz acaba ? Tam olarak teoriye oturmayan, hafif makamsal ve sürekli emprovizeye dayalı olduğu için olmasın sakın ?
Uzun lafın kısası: Bizim makamsal müziğimiz, Batılı kafasıyla kontrolcü bir teoriye illa ki oturmaz. Oturması da gerekmez. Bu, varoluşsal bir meseledir her şeyden önce. Doğu ile batı; birbirini en fazla anlamayı umabilir, ama birini doğru diye alıp öbürünü de onun üzerinden anlamaya kalkarsak geçmiş olsun. O ya oryantalizme çıkar (Batının yaptığı), ya da Batı düşmanlığına (Doğunun yaptığı...) O yüzden bence karşılaştığınız sorunları çok dert etmeyin. İcra düzeyine, pratiğe, yani sahiciliğe döndüğünüz zaman bunların aşılabildiğini görürsünüz bence.
 
Bir dizi farklı şey yazmışsınız; okurken aklımda farklı farklı şeyler belirdi. Ben maddeler halinde toprlarsam benim açımdan daha kolay olacak:)
1)Sizin yaptığınız şeyi az-çok anladığımı sanıyorum; içerikle ilgili eleştiride bulunmayacağım. Epeydir ilan da veriyorsunuz; spontan müzikle ve etkileşime dayalı, aslında herşeyden önce insani paylaşıma dayalı bir şeyler arayışındasınız. Zor iş. Vaktiyle jam band kurdum, çoğu zaman modal doğaçlamaya dönüyorduk, az da uğraşmadık. Ben daha programlı doğaçlamadan gelen birisiyim, biraz da eski kafalıyım, ama kendimce iyi bir sebebi var bunun. Örneğin; verdiğim linkteki örnekte Cenk Erdoğan'ın öncelikle batı müziğini ve cazı çok iyi anladığını ve bunu da ev ödevini çok iyi yapmış olmasına borçlu olduğunu düşünüyorum. Bu konuya yine döneceğim. Ama az önce dinledim linkteki işi. Pekala bir yerlere gidiyor. Önemli olan da nereden başlandığı değil, ne kadar yol alındığı.

2)Şimdi söyleyeceğim şeyi siz de fark etmeye başlamış olabilirsiniz. Bu tip işlerde bağlayıcı olan form ve ritm oluyor; onlar da öyle ya da böyle yine bir miktar Batı müziğine bağımlı oluyor. Sonuçta diğer müzisyenler de batı kökenli, en azından bu örnekte. O yüzden de iş yatay zenginlikte makamsal yaklaşımlara açık kapı bırakıyor, ama bir yandan da güçlü bir batı altyapısı istiyor. Erkan Oğur'un Telvin projesi de yine bunu destekler; çalanlar cazı çok iyi bilen kişilerdir.

3)Son olarak şu çokseslilik niye gelişmemiş meselesine döneyim. Notasyon gelişmemiş tespiti deli saçması. İKİ AYRI DÜNYA var burada. En önemlisi de, bunlardan birinin öbürünün kafasıyla tartılması çok gülünç: Bilim felsefecisi Thomas Kuhn özetle der ki: Bir paradigmadan diğerine tercüme olmaz. Makamsal müziğin amacı, makamın atmosferiini ve duygusunu yakalamak, o atmosferle hemhal olmak, onun içinde kaybolmaktır. Çok sesli müzik ise fonksiyonel armoniye dayalıdır ve batının bir şeyleri teorik çerçeveye oturtma, yani aslında kontrol-yönetme çabasına uzanır. Bu, eski bilim (felsefe) ve onun dünyayı anlama çabası ile yeni bilim (pozitifi bilimler) ve onun dünyanın şifrelerini çözüp, onu kontrol etme çabası arasındaki çatışmayı da yansıtır bence. Batı müziği teorisi, genelleme ve soyutlamalara dayalıdır. Bunlar pozitifi bilimlerin de saplantısıdır. Bu noktada somut bir örnek vereyim: Klasik müzikte giderek icracı ile besteci kimliklerinin arası neden açılmıştır acaba ? Eskiden çatır çatır emprovize yapan besteciler, giderek neden sadece nota yazıp besteleyen ve çalmayı başkasına bırakan "sanatçılara" dönüşmüştür ? Veya, neden biz rockçılar duyguyu en iyi aktaranlar olarak hep dönüp dolaşıp blues gitarcılarına geliriz acaba ? Tam olarak teoriye oturmayan, hafif makamsal ve sürekli emprovizeye dayalı olduğu için olmasın sakın ?
Uzun lafın kısası: Bizim makamsal müziğimiz, Batılı kafasıyla kontrolcü bir teoriye illa ki oturmaz. Oturması da gerekmez. Bu, varoluşsal bir meseledir her şeyden önce. Doğu ile batı; birbirini en fazla anlamayı umabilir, ama birini doğru diye alıp öbürünü de onun üzerinden anlamaya kalkarsak geçmiş olsun. O ya oryantalizme çıkar (Batının yaptığı), ya da Batı düşmanlığına (Doğunun yaptığı...) O yüzden bence karşılaştığınız sorunları çok dert etmeyin. İcra düzeyine, pratiğe, yani sahiciliğe döndüğünüz zaman bunların aşılabildiğini görürsünüz bence.

Konular konuları açmış ne güzel :) Cevabınızı okurken bir taraftan içim ferahladı, bir taraftan karamsarlığa düştüm. Pozitif bilimler ve batı konusu üzerinden aslında güzel bir tartışma konusu çıkıyor ama o konuda da forumda sebebini anlamadığım şekilde sert tartışmalara döndüğü için tekrardan girmeyeyim diyorum. Sadece anladığım kadarıyla benim olay biraz batı içinde doğuyu aramak gibi oluyor, anlatımlarınızdan sonra bunu düşündüm, biraz imkansız da oluyor gibi bu, o yüzden karamsarlık kapladı içimi...

Ama olsun dediğim gibi ben bu konuya yaklaştığım temel konusunda bir gün benzer frekanslarda insanların da çıkacağını düşünüyorum. İlanlara gelen cevaplarla tekrar tekrar açıklamaya çalışıyorum ama bakalım artık, çıkmayan candan ümit kesilmez :)

Bahsettiğim makalenin linkini buldum, bilemiyorum ben mi yanlış anladım ama sonuç kısmında iddialı şekilde bunu anlatıyor:

Bu konular üzerine çok çalışma yapılmış ama günün sonunda işler hep hızlı tüketime kurban gidiyor gibi. En azından ben bu kadar zamandır ilanlar vasıtası ile gelen tepkilere bakınca hep bunu görüyorum. Oturduğumuz yerde bu kadar imkanımız var ama bunu temelden yanlış kullanıyoruz gibi geliyor bana. O yüzden dediğim gibi bu gibi konularda olayın özü (seslerin arasındaki etkileşimi) konusunda bir kişiyle dahi olsa ortak bir noktaya gelince işlerin gelişebileceğini düşünüyorum. Bu başlıktaki arayışlar da bu gibi gelişme için bir altyapı gibi düşünebiliriz. Ötesinde bir iddiam ya da amacım yok.

Tabii başa dönersek bunu kontrolcü batı kafasıyla doğu seslerini kullanamayız gibi de düşünürsek karamsarlaşabilirim ama diğer taraftan kafaların senkronizasyonu bağlamında beni kişisel olarak rahatlatan tek yol bu olduğu için de uğraşmaya devam ediyorum. Durum benim özelimde böyle yani. Teorik kısma zaten çok fazla giremiyorum. En son aşılma konusundaki güzel temennileriniz ve uzun cevabınız için teşekkürler. Karışık duygular yaşadım ama yine de bu konulardan konuşabilmek bile güzel.
 
Konular konuları açmış ne güzel :) Cevabınızı okurken bir taraftan içim ferahladı, bir taraftan karamsarlığa düştüm. Pozitif bilimler ve batı konusu üzerinden aslında güzel bir tartışma konusu çıkıyor ama o konuda da forumda sebebini anlamadığım şekilde sert tartışmalara döndüğü için tekrardan girmeyeyim diyorum. Sadece anladığım kadarıyla benim olay biraz batı içinde doğuyu aramak gibi oluyor, anlatımlarınızdan sonra bunu düşündüm, biraz imkansız da oluyor gibi bu, o yüzden karamsarlık kapladı içimi...

Ama olsun dediğim gibi ben bu konuya yaklaştığım temel konusunda bir gün benzer frekanslarda insanların da çıkacağını düşünüyorum. İlanlara gelen cevaplarla tekrar tekrar açıklamaya çalışıyorum ama bakalım artık, çıkmayan candan ümit kesilmez :)

Bahsettiğim makalenin linkini buldum, bilemiyorum ben mi yanlış anladım ama sonuç kısmında iddialı şekilde bunu anlatıyor:

Bu konular üzerine çok çalışma yapılmış ama günün sonunda işler hep hızlı tüketime kurban gidiyor gibi. En azından ben bu kadar zamandır ilanlar vasıtası ile gelen tepkilere bakınca hep bunu görüyorum. Oturduğumuz yerde bu kadar imkanımız var ama bunu temelden yanlış kullanıyoruz gibi geliyor bana. O yüzden dediğim gibi bu gibi konularda olayın özü (seslerin arasındaki etkileşimi) konusunda bir kişiyle dahi olsa ortak bir noktaya gelince işlerin gelişebileceğini düşünüyorum. Bu başlıktaki arayışlar da bu gibi gelişme için bir altyapı gibi düşünebiliriz. Ötesinde bir iddiam ya da amacım yok.

Tabii başa dönersek bunu kontrolcü batı kafasıyla doğu seslerini kullanamayız gibi de düşünürsek karamsarlaşabilirim ama diğer taraftan kafaların senkronizasyonu bağlamında beni kişisel olarak rahatlatan tek yol bu olduğu için de uğraşmaya devam ediyorum. Durum benim özelimde böyle yani. Teorik kısma zaten çok fazla giremiyorum. En son aşılma konusundaki güzel temennileriniz ve uzun cevabınız için teşekkürler. Karışık duygular yaşadım ama yine de bu konulardan konuşabilmek bile güzel.
"Avrupa’da M.S. 9. yüzyılda başlayan organum ve daha sonraki yüzyıllarda birbiri ardınca ortaya çıkan conductus, motet, cantus gymellus (Fauxbourdon), Kontrapunkt ve Armoni gibi bilinçli çokseslendirme tekniklerinin hiç birine (ya da benzerlerine) ulaşamamış olmamızın ana nedeni edime dayalı müzik kültüründen yazıya dayalı müzik kültürüne geçemememiz olmuştur. "
Laf ola, beri gele...
Tipik bir kuru akademik saptama.
"bilinçli çokseslendirme tekniklerinin hiç birine (ya da benzerlerine) ulaşamamış olmamızın.."
Yani; ulaşılması gerekirdi, ama ulaşılamadı.
Batı ulaştı, biz ulaşamadık.
Kendi tespitleri içerisindeki değer yüklü (olması gerekene dair) varsayımları fark edemeyen insanlar, en iyi ihtimalle laf kalabalıklığı, en kötü ihtimalle de otoriter tespitler yaparlar. "Keşke biz de çoksesliliğe ulaşsaydık" şeklinde bir temennim vardı deseydi, hiç olmazsa samimi olurdu ! Kendini bilmeyen kişi, işte böyle kendini doğrulayacak şekilde çıkarımlara gitmek için tarihi kullanabilir. Bu zaten hep olur sosyal bilimlerde. Ne yazık ki.
Hikaye bu yazı; çünkü kendi tezini ispatlamak yerine, onu zaten verili olarak kabul ediyor. Bu kültürdeki müzikal gelişmenin bir sonraki basamağın çok seslilik olduğu varsayımının kendisi zaten sorgulanmaya açıktır. Ama yazar bunu fark edemiyor. Tabii "notasyon gelişseydi o seviyeye er geç biz de varırdık" tadındaki diğer varsayımın gayet havada kaldığından hiç bahsetmiyorum bile. Nasılsa olsa kimse ispatlayamaz; atış serbest. Bilim felsefesi 101: Popper ve yanlışlanabilirlik kriteri...
Böyle akademik makale olmaz; olsa olsa iyi bir gazete makalesi olur. Bol bol malümat var, ama tespitler tel tel dökülüyor. "Straw man" (çöp adam) argümanı yaklaşımı var. Kendine yanlış bir argümanı rakip olarak seçip (komalı sesler yüzünden çok sesliliğe geçemedik...), onu çürütüyor !
Hoş, etrafta hoca diye gezinen bir sürü lafazan zaten olgu-değer ilişkisini çözümlemekten aciz. Şimdi isim vermeyeyim de, kavga çıkmasın. Bizim millet bayılır ne yazık ki bunlara, çünkü kesin ve otoriter konuşmayan insanları bilgisiz zanneder. Oysa bu tip bir otoriter akademisyenlik Ortaçağın karakteristiğidir. Nokta. Daha ne diyeyim...
 
Son düzenleme:
Konu hakkında yavaş yavaş araştırmaya devam ediyorum. Pek düzenli olmadı ama bilgileri şurada toparlamaya çalışacağım:


Tabloda ilk makamlar var. Bulabildiğim bilgileri tablo şeklinde toparladım. Perde bilgileri ve frekans bilgileri bana ait değil elbette... Tablo şeklinde toparlayınca en çok kullanılan temel makamların hep birbirine çok yakın olduğu görülüyor. Hepsini deneyemedim, denediklerimle ilgili kontakt dosyalarını da toparlarsam ekleyeceğim.

İkinci tabloda 432 hz just intonation listesi var. Bu da çok tartışılan mevzulardan. Bulduğum değerleri şu site vasıtası ile akort programları değerlerine çevirebildim (pianoteq öncesiydi, program içinde hazır ayar var), uğraşmak isterseniz işinize yarayacaktır:

Bağlama frekanslarını da denedim ama onu tabloya eklememişim. Çok hoş oldu.

Sadece yerel tınılar değil, antik sesler ya da farklı aralıklar olayı da var. Tablo içindeki linklerde bu konuda içinde binlerce mikrotonal frekans listeleri olan bilgileri bulabilirsiniz. Onlardan en güzel çalışanı ekleyeyim:

Bu adamlar aynı zamanda mikrotonal piyano da yapıyorlarmış, çok ilginç aslında. Ayrıca yazılımları var mı bilemiyorum.

Linkteki dosyalar scala diye bir programın dosyaları, pianoteq ya da diğer programlar bu dosyaları tanıyor, binlerce ayarı iki tıklama ile kullanabiliyorsunuz. Tabii 12'den fazla nota olanlar karışıyor, onun ayarlarını bilemiyorum. Normalde makamlar gibi bakarsan hepsi birden kullanılmadığı için kullanılacak makama göre ayar yapılması gerek ama bu listedeki dosyalar öyle değil. Yine de aralarında araştırmaya devam ediyorum. Mesela dün çok ilginç bir tanesini denedim, beni çok şaşırttı:
! aeolic.scl
!
Ancient Greek Aeolic, also tritriadic scale of the 54:64:81 triad
7
!
9/8
32/27
4/3
3/2
128/81
16/9
2/1

"Tritriadic scale" nedir hiç bilmiyorum. Adı üstünde üçlemelerden oluşuyormuş sanırım ama pianoteq içine bu dosyayı çağırınca siyah beyaz tüm tuşlara basabiliyorsunuz, hafif mikrotonal ayar var, ayar yapmayanlar da eşlik edebiliyor ama aynı zamanda çok değişik bir hava katıyor, bana hafif Jazz'ımsı geldi. Nasıl bir şey diye merak eden olursa bir örnek:


Listede binlerce sistem olduğu için deneyip beğendiğiniz olursa lütfen paylaşın, anahtar kelimelerle falan bir şeyler bulmaya çalışıyorum ama öyle tek tek bakılacak gibi değil, bir de olayın teorisini de bilmek gerekiyor yani, ona uygun şekilde araştırıp bulan olursa süper olur. Ben bulduklarımı yine hem yukarda paylaştığım tabloya ekleyeceğim hem de buraya yine eklerim.
 
Yukarda bahsettiğim aeolic ve benzeri 7 sesli diziler pianoteq içinde hataya neden oluyormuş. Programda dosyayı seçtiğiniz zaman C notasından başlatıyor ama sesleri akort programında kontrol edince A notasının hiç mikrotonal ayar almadığını görüyorsunuz. Yani aslında A notasından başlıyor olmalı. Notaları tekrar buna göre dizince bu sefer doğru mikrotonal listeye ulaşmış oluyorsunuz. Sanırım programla alakalı bir hata, klavye tuşlarını yeniden atayan bu tarz dizilerde oluyor. Tabii örnekte çok büyük fark yaratmadı çünkü zaten mikrotonal ayarsız da çalmak mümkün.

Uzun süre çözmeye çalıştığım ikinci durum da şuydu. 12 tane tuşa 7 sesi atayınca ne olur? Bu 7 ses hatırladığım kadarıyla A major dizisinin seslerine denk geliyor ama basılan tüm tuşların dizinin kendisi olduğu bir versiyonu şeklinde oluyor. Tabii ki siyah beyaz şeklinde giderseniz böyle. Eğer ağırlıkta beyazlara basarsanız bu sefer de beyaz tuşlara atanan notalar değiştiği için hafiften Jazz'ımsı bir tını oluşuyor. Tabii emin değilim ama benim anladığım şekli böyle. 12 notayı silip tüm tuşlara gam içersinde 7 ses atadığınızı düşünün, tüm tuşların notaları otomatik olarak değişiyor. Tabii aynı zamanda sesler de mikrotonal ayarlı olunca değişik hoş bir şey oluyor. Elbette normal çalım için değil ama benim çözümlediğim kadarıyla böyle. İlk başta komple yeni bir tür müzik gibi gelmişti :) çünkü pianoteq'deki listede sadece C-G arası notalar vardı. Çalarken diğer seslerle ekleyince acayip bir şey oluyor demiştim ama olayı didikleyince programdaki hatalı listeleme yüzünden olduğunu gördüm. Sonucu değiştirmiyor, yani bana yine yeni tını olarak geliyor. Hata nedeniyle bile olsa ben çok sevdim.

Excel listesine bağlama frekans ayarlarını ekledim. Onda da anlamadığım garip bir şey var. Ayar yaparken B sesindeki ayar B -49 olarak görünüyor ama frekansı bir birim değiştirince bu Bb +47 oluyor. Ayarı ilk yaptığım zaman Bb sesindeydi ve doğru duyulmuyordu. B sesini -49 yapınca doğru duyuldu. Eşit aralıkta cent değerleri 100'er 100'er gidiyor. Sanırım tam sınırda ondan böyle ama yine de siteyle ilgili hesaplama hatası da olabilir.

Konuyla ilgili örnekler eklemeli miyim bilemiyorum, umarım yanlış anlaşılmaz ama en azından sonucu duymak bakımından bu kadar laftan sonra eklemek daha makul...

Bağlama için ayaklar listesi makamlara göre daha da karışık durumda, şimdilik ben sadece B sesindeki -49 ayarı ile kullandım yani arızasız tüm sesler var B yerine B -49 var şeklinde bir ayar (diğer notalarda da hafif ayar var). Bu dizide ilginç bir şekilde C# ve nadir olarak F# sesi Jazz'ımsı bir hava katıyor. Bunun teorisi varsa hiç bilmiyorum, bu şekilde deneyen varsa da daha önce hiç dinlemedim. Bu Jazz olayı ninjam'daki arkadaşların zorlamasıyla da oluyor biraz ama ciddi ciddi türkülerin içinde Jazz gizliymiş diye düşünmeme sebep oldu. Aşağıdaki örnekte Jazz piyanosuna daha yakın olan çalan diğer arkadaş, bir de bir gitar geliyor, arada bir şeyler çalıyor. Benim sesler piyano+ud ve arada lavta şeklinde:
 
Son düzenleme:
264,297,330,352,396,440,495,528
--33--33--22--44---44--55--33
C---D---E----F----G---A---B--C

tablosunu yukardaki excel'e eklediğim 11'in katlarına göre ayarlanmış (ayarlanmış derken en doğalı buymuş aslında) bir dizi. Bu şekilde aratınca çok fazla sonuç çıkmıyor. "11th harmonic" olarak aratınca da şifalı olduğu (dizisi değil de 11 oranı) çıkıyor. Ben şifasında değilim tam olarak, konu hakkında pek bir bilgi bulamadım. Tabloya eklediğim bir yüksek lisans tezinden, Türk Müziğindeki ara sesleri de bu şekilde hesaplayabilir miyiz demiş, hesaplamış.

Arel-Ezgi-Uzdilek sisteminden farklı sonuçlara çıkmış. Sanırım ilk tablo bu sistemde olmalı, bu tezdeki doğal harmoniklerle bunu hallederiz demiş. Perde isimleri de frekans olarak birbirini tutmuyor, biri 24 diğeri 17 perde...

Tüm bunlar detayı, önemli olan ilginç bir şekilde mikrotonal olmayan seslere de uyuyor. En azından çok garp duyulmuyor ve toplamda sesler çok güzel duyuluyor.

Bu şekilde listesini bulamadım. Sadece bir sunumda yakın bir liste gördüm. Arızalı sesleri farklı hesaplamış, onu da yukardaki excel'e ekledim. Mikrotonal ayarlarını excel listesinde bulabilirsiniz.

Merak edip deneyen olursa lütfen sonuçları üşenmesin yazsın, ben beni etkileyen frekansları ekliyorum. Bu konu hakkında bilgi bulursanız da ekleyebilirsiniz.
 
Şöyle bir video buldum:



İnsanlar belli noktadan sonra böyle oluyor herhalde, gidip eskiciden bir enstrüman alıp mevzuyu çözüp üzerine bunu sample haline getiriyor, üstelik kendi sampler yazılımı da var, üstelk ücretsiz. Youtube'daki linklerden ulaşabilirsiniz. Ben burada mikrotonal mevzuya gireceğim.

Enstrümanın kökenini çok araştırmadım, seslerin buralardan oralara gittiği bariz, Arnavutluk'ta kullanılan çifteli diye bir enstrüman.

Videodaki program tek makam üzerinden çalışıyor, enstrümanın perde yapısı da gördüğüm kadarıyla tek makam için tasarlanmış, yapan arkadaş reddit'te bile mevzuyu araştırmış. Hüseyni makamına yakın demişler ama başka şeyler de yazmışlar. Bir yerden sonra makam ismi de pek önemli değil, perdelerin frekansları nedir? O kısmın belirsizliği gerçekten üzücü.

Bedava gelen bu sample içinde scl dosyası var, bu dosya ile diğer enstrümanları mikrotonal olarak ayarlayabiliyorsunuz. Çıkan sonuç aslında hoş ama sorun şu ki mikrotonal ayar almayan sesleri tam batı seslerine göre yapmış, yani bu enstrümana özel böyle midir bilemiyorum ama eğer bağlamaya yakın bir durum varsa onun frkeansları yukarda paylaştım, normal seslerde bile az da olsa farklar var. Bu fark belki pek duyulabilir değil ama hissedildiğini düşünüyorum.

Yapan adamı da eleştiremiyorum çünkü doğru düzgün bir kaynak yok, bir birlik yok, herkes kafasına göre frekans da yazmış olabilir, yukarda yazılan da doğru olmayabilir yani, yine de listeyi ve bu durumu kendisine anlatmaya çalışacağım, belki düzeltir. Her durumda birinin çıkıp böyle bir şey yapmasına sevindim, hemen kurup online jamming ortamında denedim, mikrotonal ayarsız katılanlar için daha zor çünkü iki nota mikrotonal sesli ama yine de şöyle bir sonuç ortaya çıktı, fena değil diyebiliriz, daha sonra yine deneyeceğim:

 
Buradaki alt yapı, felsefe tarihi kitaplarındaki "mitos'dan logos'a geçiş" diye anlatılan temcit pilavı tarifine benziyor ki bu kalıp düşünceyi her yazar birbirinden kopyalayıp tekrar eder durur ancak bu da kendi başına sahte bir mittir. Yazar da farkında olmadan bu tür bir kalıp düşüncenin etkisinde. İçindeki bilgilerle -ki onlar alıntıdır- ve çıkarılan entellektüel sonuç arasında -ki orası da kopyadır- arasında seviye farkı var.
Bunlar her sahada olan kalıplar aslında; yani akademik herhangi bir alan, bu tip "kanonik" denilen kitabi bilgi üzerinden kendi temelini inşa etmek zorunda bir yerde. Ama dediğim gibi, bu kuru akademik tespitten sahici bir yerlere gitmeye kalktığın anda "kağıttan ev" çöküverir.
O mitos-logos geçişi de kağıt üzerinde gayet mantıklı gelir mesela ve kaynaklara baktığında "hangisi gerçek, hangisi hikaye?" dedirten çok şey vardır tarihte. Diğer taraftan, bu işe insan biraz kendi deneyimi üzerinden bakmaya başladığı zaman anlar ki, gerçekten logosa geçip de mitosu arkada bırakmışlığımız filan yoktur. Hepimiz kendi mitosumuz içerisinden logosla bir tuhaf temas içerisindeyiz. Ama büyük mitosları sanırım Hollywood'a ve süper kahraman filmlerine kaptırdık. Onlar da bitti sanırım, artık gişe yapmıyorlar 🤣
 
Son düzenleme:
"Avrupa’da M.S. 9. yüzyılda başlayan organum ve daha sonraki yüzyıllarda birbiri ardınca ortaya çıkan conductus, motet, cantus gymellus (Fauxbourdon), Kontrapunkt ve Armoni gibi bilinçli çokseslendirme tekniklerinin hiç birine (ya da benzerlerine) ulaşamamış olmamızın ana nedeni edime dayalı müzik kültüründen yazıya dayalı müzik kültürüne geçemememiz olmuştur. "
Buradaki alt yapı, felsefe tarihi kitaplarındaki "mitos'dan logos'a geçiş" diye anlatılan temcit pilavı tarifine benziyor ki bu kalıp düşünceyi her yazar birbirinden kopyalayıp tekrar eder durur ancak bu da kendi başına sahte bir mittir. Yazar da farkında olmadan bu tür bir kalıp düşüncenin etkisinde. İçindeki bilgilerle -ki onlar alıntıdır- ve çıkarılan entellektüel sonuç -ki orası da kopyadır- arasında seviye farkı var.

Nasıl becerdiysem yazıyı kaybettim, senden kopyalayım bari :) Zamanda tersine akış gibi oldu. Olur mu öyle şey hadi canım nidaları..

Bak bu dediğin çok önemlidir, Holly olan wood kısmı, sinemaya kaptırılan mitos..Şimdi, insanlar, bazı kalıpları, hatta kelimeleri en yüzeysel anlamında kullanma eğiliminde oluyor ki akademikler de dahil, hatta en başta. Şu ses vardır hep, "bunlar mit!" Yani bunlar uydurmadır demek isteyen bir seda ama düşünce değil elbet, sadece robotik bir ses. Neyse konu arkadaşın çizdiği yönü aşmasın.
 
Son düzenleme:
makamları neden gitara uyarlamaya bu kadar çaba gösteriyorsunuz anlamıyorum.
müzik türlerinin herbirini icra etmek için geleneksel çalgıları var. onlarla çalın, olsun bitsin.

yapan nasıl yapmış konusuna gelince;

batı enstrümanları ile -kısıtlı da olsa- bu tarz şarkıları çalabilen sentezleyen kişiler genelde geleneksel ve batı müziği çalgılarının ikisinde de belirli bir eğitim görmüş/zaman harcamış kişiler.

al eline bir ud, çal bir makama ait parçayı. sonra aynısını gitarda dene.

ölçü, gam ayarlamaya, eşitlemeye, benzetmeye çalışmakla olacak iş değil bana göre.
 
Geri
Üst