Müzik Teorisini Doğru Bir Şekilde Öğrenmek Hakkında

Merhaba,
Bir süredir daha iyi doğaçlama yapabilmek, biraz daha icramı geliştirmek için uğraşıyorum. Parça parça, önce pentatonik gam ve pozisyonlarını, daha sonra modlarla birlikte majör ve minör gamı gitar üzerinde kullanmayı öğrendim. Bu doğaçlama kısmında ve genel olarak biraz fikir vermiş, farkındalık katmış olsa da zannedersem bunları yanlış öğrendim ya da uygulayamıyorum.
Örnek vermem gerekirse yaşadığım ilk problem tekrara düşmek oldu, biraz sorup soruşturduğumda lick öğrenmem gerektiğini söylediler. Sorun ise burada başlıyor, bunu söyleyen insanların icralarını izlediğimde benzer licklerin sürekli dönüp durduğunu ve bu icraların sanki duyguyu yeterince aktaramadığını fark ettim. Bu noktada da kendime ne öğrenmeliyim sorusunu sormaya başladım. Doğaçlama dediğimiz şeyin farklı duygular hissettiren lickler öğrenip bunları farklı pozisyonlarda kullanmaktan daha ileride olduğunu düşünüyorum.
Ancak bunu sağlamak için neler yapacağım konusunda araba farı görmüş tavşana döndüm desem yeridir. Kendini tekrar etmeyen, karşı tarafa duyguyu hissettirebilen çeşitli stillerde doğaçlamalar ve bu şekilde çalışmalar yapabilmek için tam olarak nasıl bir yol izlemeliyim? Bana bu uzun yol için başlangıç noktası gösterirseniz çok mutlu olurum. Kitap, online kurs ve bunun gibi kaynakların hepsi olabilir. Dil ve zaman konusunda bir problemim yok. Şimdiden teşekkürler...
 
Merhaba,
Bir süredir daha iyi doğaçlama yapabilmek, biraz daha icramı geliştirmek için uğraşıyorum. Parça parça, önce pentatonik gam ve pozisyonlarını, daha sonra modlarla birlikte majör ve minör gamı gitar üzerinde kullanmayı öğrendim. Bu doğaçlama kısmında ve genel olarak biraz fikir vermiş, farkındalık katmış olsa da zannedersem bunları yanlış öğrendim ya da uygulayamıyorum.
Örnek vermem gerekirse yaşadığım ilk problem tekrara düşmek oldu, biraz sorup soruşturduğumda lick öğrenmem gerektiğini söylediler. Sorun ise burada başlıyor, bunu söyleyen insanların icralarını izlediğimde benzer licklerin sürekli dönüp durduğunu ve bu icraların sanki duyguyu yeterince aktaramadığını fark ettim. Bu noktada da kendime ne öğrenmeliyim sorusunu sormaya başladım. Doğaçlama dediğimiz şeyin farklı duygular hissettiren lickler öğrenip bunları farklı pozisyonlarda kullanmaktan daha ileride olduğunu düşünüyorum.
Ancak bunu sağlamak için neler yapacağım konusunda araba farı görmüş tavşana döndüm desem yeridir. Kendini tekrar etmeyen, karşı tarafa duyguyu hissettirebilen çeşitli stillerde doğaçlamalar ve bu şekilde çalışmalar yapabilmek için tam olarak nasıl bir yol izlemeliyim? Bana bu uzun yol için başlangıç noktası gösterirseniz çok mutlu olurum. Kitap, online kurs ve bunun gibi kaynakların hepsi olabilir. Dil ve zaman konusunda bir problemim yok. Şimdiden teşekkürler...
Çok doğru tespitleriniz var. Özellikle de "Doğaçlama dediğimiz şeyin farklı duygular hissettiren lickler öğrenip bunları farklı pozisyonlarda kullanmaktan daha ileride olduğunu düşünüyorum." şeklindeki ifadeniz çok doğru.
Önce şunu söylemek lazım: Şu ana kadar öğrendikleriniz yanlış veya eksik değil. Bu evreyi geçmek gerekiyor.
Lickler de de yanlış ve kötü değil, ama lickleri ezberleyip birbirine yapıştırmak yerine, bir kaç iyi licki parçalayıp daha detaylı incelemek ve bunları uygulamak daha iyi sonuç verir.
Ancak sizin konumunuzdaki insanlar için en iyi çıkış kapısı, akor seslerine odaklanmaktır. Temel triadları ve özellikle 7li arpejlerini (arpej derken; bunları plaj gitarcısı gibi değil de, ardışık notalarla melodik olarak kullanmaktan bahsediyorum) çalışmak size çok kapı açar.
Bir de, özellikle bu şekilde çalışan gitaristleri dinlemenizi tavsiye ederim. Caz ile ilgili değilseniz bile en azından sofistike blues çalan (mesela Robben Ford) veya blues kökenli olup çok iyi emprovize çalan (Andy Timmons, Josh Smith...) gerçekten bu anlamda çok yol gösterici.
Jack Ruch da bu anlamda iyi bir örnek:


Mutlaka YAVAŞ YAVAŞ gitmek lazım. TEK BİR AKOR üzerinde kalan altyapıları tavsiye ederim, böylece koca koca dizileri altyapıya "yedirme" ve shred çalma alışkanlığından vazgeçmek mümkün oluyor. Bende çok işe yaradı.
Bir diğer yöntem de elbette doğrudan klasik caz gitar yaklaşımlarını çalışmak (modern veya fusion DEĞİL...). Kolay bir caz standardını alıp tek tek akor sesleri ile çalmayı deneyebilirsiniz. Take the A Train mesela... Zamanla zaten işin içine kromatik yaklaşım sesleri vs de girecek, oradan sonra daha dönüş yok zaten:)
 
Bir diğer yöntem de elbette doğrudan klasik caz gitar yaklaşımlarını çalışmak (modern veya fusion DEĞİL...). Kolay bir caz standardını alıp tek tek akor sesleri ile çalmayı deneyebilirsiniz. Take the A Train mesela... Zamanla zaten işin içine kromatik yaklaşım sesleri vs de girecek, oradan sonra daha dönüş yok zaten
Ancak sizin konumunuzdaki insanlar için en iyi çıkış kapısı, akor seslerine odaklanmaktır. Temel triadları ve özellikle 7li arpejlerini (arpej derken; bunları plaj gitarcısı gibi değil de, ardışık notalarla melodik olarak kullanmaktan bahsediyorum) çalışmak size çok kapı açar.
Pek çok yol denemiş biri olarak sonunda kesin işe yarayan yöntem adına yukarıdaki alıntılara kulak verin derim. Etkili, basit, her daim sizinle her tür müzikte çalışan bir malzemeniz olur.
Caz kelimesine takılmadan ve cazcı olmayı ayrı bir yere koyarak, caz gitar çalışması içinde, bu işte kalıcı bir şeyler elde edebilirsiniz. Şarkı yapıyor da olsanız, aranje yapacak da olsanız, gitarist de olsanız her türlü cebinizde sağlam bir şey olacaktır. Diğer türlü vakit kaybı açıkçası.
 
Son düzenleme:
Merhaba,
Bir süredir daha iyi doğaçlama yapabilmek, biraz daha icramı geliştirmek için uğraşıyorum. Parça parça, önce pentatonik gam ve pozisyonlarını, daha sonra modlarla birlikte majör ve minör gamı gitar üzerinde kullanmayı öğrendim. Bu doğaçlama kısmında ve genel olarak biraz fikir vermiş, farkındalık katmış olsa da zannedersem bunları yanlış öğrendim ya da uygulayamıyorum.
Örnek vermem gerekirse yaşadığım ilk problem tekrara düşmek oldu, biraz sorup soruşturduğumda lick öğrenmem gerektiğini söylediler. Sorun ise burada başlıyor, bunu söyleyen insanların icralarını izlediğimde benzer licklerin sürekli dönüp durduğunu ve bu icraların sanki duyguyu yeterince aktaramadığını fark ettim. Bu noktada da kendime ne öğrenmeliyim sorusunu sormaya başladım. Doğaçlama dediğimiz şeyin farklı duygular hissettiren lickler öğrenip bunları farklı pozisyonlarda kullanmaktan daha ileride olduğunu düşünüyorum.
Ancak bunu sağlamak için neler yapacağım konusunda araba farı görmüş tavşana döndüm desem yeridir. Kendini tekrar etmeyen, karşı tarafa duyguyu hissettirebilen çeşitli stillerde doğaçlamalar ve bu şekilde çalışmalar yapabilmek için tam olarak nasıl bir yol izlemeliyim? Bana bu uzun yol için başlangıç noktası gösterirseniz çok mutlu olurum. Kitap, online kurs ve bunun gibi kaynakların hepsi olabilir. Dil ve zaman konusunda bir problemim yok. Şimdiden teşekkürler...
Benim de içinde bulunduğum durumu çok iyi açıklamışsınız, konunun takipçisi olacağım.
Ayrıca @barrios'un önerisini denemeye başlıyorum ivedilikle :)
 
Çok basitçe, gitar efektleri ve bend benzeri süsleme tekniklerinden uzaklaşarak, tane tane temiz tonda, orta hızdaki tempolarda çalışmak süper sonuç verir. Ritm çok önemli hatta her şeyden önemli. Cazda kullanılan, swing, bossa, funky ritimlerle hazırlanmış backing track veya çıplak davullar üstüne ve sadece clik ile sanki bu ritmler altta çalıyormuş gibi çalmak çok iyi sonuç verir. Band in a box veya irealpro gibi uygulamaları tavsiye edebilirim.
 
Merhaba,
Bir süredir daha iyi doğaçlama yapabilmek, biraz daha icramı geliştirmek için uğraşıyorum. Parça parça, önce pentatonik gam ve pozisyonlarını, daha sonra modlarla birlikte majör ve minör gamı gitar üzerinde kullanmayı öğrendim. Bu doğaçlama kısmında ve genel olarak biraz fikir vermiş, farkındalık katmış olsa da zannedersem bunları yanlış öğrendim ya da uygulayamıyorum.
Örnek vermem gerekirse yaşadığım ilk problem tekrara düşmek oldu, biraz sorup soruşturduğumda lick öğrenmem gerektiğini söylediler. Sorun ise burada başlıyor, bunu söyleyen insanların icralarını izlediğimde benzer licklerin sürekli dönüp durduğunu ve bu icraların sanki duyguyu yeterince aktaramadığını fark ettim. Bu noktada da kendime ne öğrenmeliyim sorusunu sormaya başladım. Doğaçlama dediğimiz şeyin farklı duygular hissettiren lickler öğrenip bunları farklı pozisyonlarda kullanmaktan daha ileride olduğunu düşünüyorum.
Ancak bunu sağlamak için neler yapacağım konusunda araba farı görmüş tavşana döndüm desem yeridir. Kendini tekrar etmeyen, karşı tarafa duyguyu hissettirebilen çeşitli stillerde doğaçlamalar ve bu şekilde çalışmalar yapabilmek için tam olarak nasıl bir yol izlemeliyim? Bana bu uzun yol için başlangıç noktası gösterirseniz çok mutlu olurum. Kitap, online kurs ve bunun gibi kaynakların hepsi olabilir. Dil ve zaman konusunda bir problemim yok. Şimdiden teşekkürler...
Doğaçlama bahsi geçince yazmak zorunda hissediyorum (umarım daha önce size bu konuda cevap yazmamışımdır). Müzik teorisi özelinde bir soru olduğu için belki cevabım biraz garip kaçabilir ama 3 seneyi geçti düzenli bir şekilde bu konuyla ilgileniyorum, dünyadan her seviyede (nerdeyse tüm türlerde) insanla çaldığımı söyleyebilirim, "kendini tekrar" konusu bir yerden sonra kaçınılmaz gibi görünüyor. Tabii kademe kademe olduğu için bunun farkında olabilmek bile bence iyidir. Bazıları ya fark etmiyor ya da umursamıyor.

Forumda doğaçlama ile ilgili gördüğüm her başlığa ekledim, bu bahsettiğim olayı NINJAM diye bir protokolü kullanan uygulamalar üzerinden online şekilde yapabiliyorsunuz, bu sistemin kendine has limiti yüzünden sadece doğaçlama yapmanız gerekiyor, loop'lar ile bağlısınız ama bu loop'lar üst üste başka melodilere dönüşebiliyor.

Aslında bu tam olarak benim doğaçlamadan beklentimi yansıtıyor çünkü ister teorik olsun, ister pratik olsun üretebileceğimiz tek başına seslerin bize bağlı bir sınırı olacak, bu biraz doğal süreç, yani müzik teorisi benim bildiğimin kat kat üstü insanlarla da çalarken kendilerini tekrar ettiklerine şahit olduğum için bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Getirilen önerilere ya da araştırmalara ve teorik olarak geliştirmelere hiçbir lafım yok, ne kadar öğrenirseniz o kadar iyidir ama tüm bunlar sadece araç, yani teori ve sesler sadece bir araç, onlarla iletişimi sağlayamazsınız, onlar size içeriği vermemeli, aksi durumun ben olumlu bir yere gittiğine henüz şahit olamadım ama dediğim gibi bunu bilfiil test ettiğim alan online bir sistem, canlı kanlı insanlarla ya da başka bir ortamda belki sonuç farklıdır, bu çekinceyi eklemek isterim.

Sonuç olarak şunu demek istiyorum, araçlarınızı geliştirdikten sonra doğaçlama müzik akışında kendinizi tekrardan koruyacak en önemli aşamanın sesleri dinleyip ona göre üst üste sesler hayal etmek olduğunu düşünüyorum. Bu sesler bir yerden sonra üst üste melodilere geçiş yapacak şekilde ilerlediği zaman bir noktadan sonra (yani başlangıç ile sonucu karşılaştırdığınız zaman) kendinizi tekrar etme riskinin azaldığına şahit oluyorsunuz. Tabii ki bunu kolektif olarak yapmak gerekiyor çünkü üst üste seslere de bir yerden sonra tek başınıza aynı eklemeleri yapabilirsiniz. Kolektif süreçte yapılan bu doğaçlama içeriğinin (ben online olanını rahatlığı açısından da tavsiye ediyorum) doğru şekilde ele alındığında yararlı etkilerinin olacağına inanıyorum, en azından bunun yararını gören ve telegram grubumuzda dile getiren dünyalı dostlarım var (yani tam olarak anlattığım şekilde).

Böyle uzun yazınca karıştırdım mı bilemiyorum ama aslında çok doğal bir süreçten bahsetmeye çalıştım, Elinizde yeterince araca eriştikten sonra bunun kendi kendine geliştiğine şahit oluyorsunuz, gelişimin önündeki tek engel de elinizdeki araçlara takılı kalmaktır, bunu aşmanın en iyi yolu da (bence) kendinizi diğer seslere açık hale getirmektir. Özetlemeye çalıştım ama bilemiyorum başarabildim mi? Bu dediklerim öyle hayal ya da kafadan sallama şeyler de değil, güncel yaşanan bir süreçten bahsediyorum. İmzamda bu konuyla ilgili hem günlük mahiyetinde yazılar var (NINJAM özelinde bir günlük müzik teorisi ile ilgili değil) hem de yapılan doğaçlamalardan kesitler var. İlginizi çekerse ya da işinize yararsa ne mutlu bana. Kolay gelsin.
 
Doğaçlama bahsi geçince yazmak zorunda hissediyorum (umarım daha önce size bu konuda cevap yazmamışımdır). Müzik teorisi özelinde bir soru olduğu için belki cevabım biraz garip kaçabilir ama 3 seneyi geçti düzenli bir şekilde bu konuyla ilgileniyorum, dünyadan her seviyede (nerdeyse tüm türlerde) insanla çaldığımı söyleyebilirim, "kendini tekrar" konusu bir yerden sonra kaçınılmaz gibi görünüyor. Tabii kademe kademe olduğu için bunun farkında olabilmek bile bence iyidir. Bazıları ya fark etmiyor ya da umursamıyor.

Forumda doğaçlama ile ilgili gördüğüm her başlığa ekledim, bu bahsettiğim olayı NINJAM diye bir protokolü kullanan uygulamalar üzerinden online şekilde yapabiliyorsunuz, bu sistemin kendine has limiti yüzünden sadece doğaçlama yapmanız gerekiyor, loop'lar ile bağlısınız ama bu loop'lar üst üste başka melodilere dönüşebiliyor.

Aslında bu tam olarak benim doğaçlamadan beklentimi yansıtıyor çünkü ister teorik olsun, ister pratik olsun üretebileceğimiz tek başına seslerin bize bağlı bir sınırı olacak, bu biraz doğal süreç, yani müzik teorisi benim bildiğimin kat kat üstü insanlarla da çalarken kendilerini tekrar ettiklerine şahit olduğum için bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Getirilen önerilere ya da araştırmalara ve teorik olarak geliştirmelere hiçbir lafım yok, ne kadar öğrenirseniz o kadar iyidir ama tüm bunlar sadece araç, yani teori ve sesler sadece bir araç, onlarla iletişimi sağlayamazsınız, onlar size içeriği vermemeli, aksi durumun ben olumlu bir yere gittiğine henüz şahit olamadım ama dediğim gibi bunu bilfiil test ettiğim alan online bir sistem, canlı kanlı insanlarla ya da başka bir ortamda belki sonuç farklıdır, bu çekinceyi eklemek isterim.

Sonuç olarak şunu demek istiyorum, araçlarınızı geliştirdikten sonra doğaçlama müzik akışında kendinizi tekrardan koruyacak en önemli aşamanın sesleri dinleyip ona göre üst üste sesler hayal etmek olduğunu düşünüyorum. Bu sesler bir yerden sonra üst üste melodilere geçiş yapacak şekilde ilerlediği zaman bir noktadan sonra (yani başlangıç ile sonucu karşılaştırdığınız zaman) kendinizi tekrar etme riskinin azaldığına şahit oluyorsunuz. Tabii ki bunu kolektif olarak yapmak gerekiyor çünkü üst üste seslere de bir yerden sonra tek başınıza aynı eklemeleri yapabilirsiniz. Kolektif süreçte yapılan bu doğaçlama içeriğinin (ben online olanını rahatlığı açısından da tavsiye ediyorum) doğru şekilde ele alındığında yararlı etkilerinin olacağına inanıyorum, en azından bunun yararını gören ve telegram grubumuzda dile getiren dünyalı dostlarım var (yani tam olarak anlattığım şekilde).

Böyle uzun yazınca karıştırdım mı bilemiyorum ama aslında çok doğal bir süreçten bahsetmeye çalıştım, Elinizde yeterince araca eriştikten sonra bunun kendi kendine geliştiğine şahit oluyorsunuz, gelişimin önündeki tek engel de elinizdeki araçlara takılı kalmaktır, bunu aşmanın en iyi yolu da (bence) kendinizi diğer seslere açık hale getirmektir. Özetlemeye çalıştım ama bilemiyorum başarabildim mi? Bu dediklerim öyle hayal ya da kafadan sallama şeyler de değil, güncel yaşanan bir süreçten bahsediyorum. İmzamda bu konuyla ilgili hem günlük mahiyetinde yazılar var (NINJAM özelinde bir günlük müzik teorisi ile ilgili değil) hem de yapılan doğaçlamalardan kesitler var. İlginizi çekerse ya da işinize yararsa ne mutlu bana. Kolay gelsin.
Başlığı açan pek uğramamış ya da belki yazılanlar çok ilgisini çekmemiş olabilir. (Belki de vakti yoktu...)
Ancak yazılan bazı şeyleri sizin de değindiğiniz şeyler kapsamında özetlemek iyi olabilir.
Bir benzetme (konuşma), bir de somut örnek (blues) kullanacağım:
Kasıtlı olarak "bullet point" tarzında yazdım ki, derli-toplu olsun:
  • Doğaçlama dediğimizde genellikle anlaşılan şey, çoğu zaman tek bir ton VEYA mod içerisinde kalınacak şekilde kişilerin "takıldığı" veya üzerine çaldığı yapılar oluyor. Ancak bu doğaçlamanın sadece bir şeklidir. Pek çok müzisyen için doğaçlama bu düzeyde kalır, bu ille de yapılan işin basit yada kötü olduğu anlamına gelmez.
  • Bunu günlük hayatta "sohbet etmek", "laflamak", "havadan sudan konuşmak" dediğimiz şeye benzetebiliriz. Önemlidir ve gereklidir, ama her şey bu bağlamda konuşulamaz.
    • "Blues" altyapısı üzerine tek bir dizi (minör pentatonik-blues) kullanarak çalan kişilerin yaptığı da budur. Ama ustalaşan kişiler tümüyle kendilerine has hale getirmeyi başarır. Tıpkı konuşmada bazılarımızın kendini çok daha net ifade etmesi, düzgün diksiyonla, zengin kelime dağarcığı ile öne çıkması. Veya bir başkasının kendine has "gırgır" üslubu, ele avuca sığmayan enerjisi ile hepimizi dağıtması, ciddi olmanın mümkün olmaması, her şeyi alaya alması gibi.
    • Ama armonik zemin basittir. Yani konuşulan konu sıradandır, herkes fikir beyan edebilir.
  • Bir diğer düzey, "playing through the changes" becerisi gerektirir. Her akorun hakkını vererek çalmak diyebiliriz. En ZOR düzey budur, çünkü diğer düzeyle arasında devasa fark vardır. Pek çoğumuz bu düzeye geçemez veya en fazla buradaki belli bir noktada kalır.
    • Blues çalan gitaristlerin bir kısmı, basit blues dizilişi üzerine bu şekilde çalarak bunu daha sofistike hale getirir, veya kendileri blues tınılı ama ekstra başka akorlar da içeren şeyler besteler. Bütün caz-blues tayfası bu şekilde blues çalar veya blues dizilişini tanınmayacak hale getirecek kadar çok akorla doldurabilir.
    • Bu, kesinlikle günlük konuşmada İÇERİK olarak pek gördüğümüz şey değildir. Bir kitap üzerine belli bir birikimle konuştuğumuzda, fikir olarak bizi zorlayan şeylerle karşılaşıp kendimiz de yaratıcı olmaya çalıştığımızda vs olur. Özellikle de başlarda mutlaka ekstra çaba sarfetmeyi gerektirir.
    • Ancak sorun da burada ortaya çıkar: Büyük müzisyenler, sanki halen SOHBET EDİYORMUŞ gibi samimi-doğal bir havayı koruyarak bu düzeyde DE çalarlar. Bu olağanüstü bir beceridir ve deyim yerindeyse "erkekleri çocuklardan ayırır". Bazıları bunu sezgisel yapar, bazıları deli gibi çalışır vs. Sadece çalışarak yapanlar biraz mekanik tınlayabilir, ama hayranlık uyandrırır (Gambale, McLaughlin, Holdsworth....), doğal olarak yapanlar ise takdir etmeyi öğrendiğiniz zaman insanı başka diyarlara taşır (Scofield, Metheny, John Abercrombie...) Robben Ford, Andy Timmons, bazen Guthrie Govan, pek çok önemli yeni caz ve blues müzisyeni bence bu düzeyde çalıyor.
    • İşte bu yüzden, SADECE EV ÖDEVİ yapıp (teori-armoni-diziler arpejler vs çalışmak, lick ezberlemek...) bu düzeyde bir yerden sonra yeterli olmaz. Ne yaparsanız yapın, bir şeylerin olmadığını hissedersiniz. Spontan-anın içinde çalmayı öğrenmek gerekir. En kolayı da çaldığınız şeyi söylemeye çalışmaktır. Bu, "hangi akor üzerine hangi diziyi çalayım? kafasında düşünmeyi de bir kenara bırakmanızı sağlar.
  • Bir diğer düzey, tüm bunları aşarak başka sulara yelken açmak isteyenlerin yaptığı şeydir. İlk iki düzeyi iç içe gördüğümüz gibi, bunları tamamen anlamsız kılan şeyleri de görürüz. Günlük konuşmada bu gibi bir şeyi yakalamak herhalde mümkün olmaz. Bu düzey daha çok uful açıcı bir felsefe eseri veya sizi başka bir diyara taşıyan herhangi bir sanat eseriner maruz kalmaya benzer. En azından bende uyandırdığı his bu.
    • Bu son düzeyde kimi zaman (hatta çoğu zaman) o kadar mekanik işler yapılabilir ki, bunlar fazla entellektüel-mühendislik yapılmış gibi durabilir. Çağdaş adı altında şarlatanlık içeren örnekleri de vardır.
    • Ama iyi örnekleri gerçekten MUHTEŞEMDİR. Dinlediğiniz zaman bunun sanat olduğundan şüphe etmezsiniz.
    • Doğal olarak, bu düzey genellikle hayatını bu işe adamış insanların, aslında her türlü analitik çabayı da bir kenara koyarak çaldığı durumdur. Genellikle büyük caz müzisyenleri bu düzeye erişir (Coltrane, Miles Davis vs...)
    • Altyapılar da üstyapı da tonaliteyi hiçe sayabilir, hiç böyle dertler olmayabilir (free caz...)
    • Burada bir anlamda ilk düzeye geri dönülmektedir bence, ama yepyeni bir zihniyetle:)
    • Bence, bu tip müzikler bizi DİNLEYİCİ OLARAK başka bir düzey taşıdığı için, icracı olarak bu düzeye çıkamasak da, bunların mutlaka belli düzeyde dinlenmeleri gerekir.
  • Bir kaç önemli not da eklemiş olayım:
    • Çoğu zaman (neredeyse her zaman) üstyapı enstrümanı doğaçlama çalar. Davulcu-bas vs gibi altyapı enstrümanları ise bu sırada size sağlam eşlik çalma çabasındadır. Onları dinlemeyi ne kadar öğrendiğiniz, sizin "konuşma adabınız" gibidir: Herkesin sözünü kesen, kimseyi dinlemeyen, dinlemeyi bilmeyen, kendi fikirlerini başkalarınınkinden daha önemli zanneden küstah insanlar... Veya "sesi içine kaçmış" gibi konuşan, ezilmiş, cesaretlendirilmesi gereken insanlar; ne dediğini bilmeyen, ağzından çıkanı kulağı duymayan sersemler vs... hepsi buralarda belli olur:) Gelişim için inanılmaz potansiyel mevcuttur; doğaçlama bu nedenle insanı İNSAN OLARAK geliştirebilir-değiştirebilir.
    • Basçıların-davulcuların gitaristleri egoist bulması bu nedenle hiç şaşırtıcı değildir:) Ama onlar içerisinde de dinlemeyi bilmeyenler vardır.
    • Bu nedenle, doğaçlamada ilerlemenin EN İHMAL EDİLEN YOLU, başkalarını ve kendi içinizdeki müziği DİNLEMEYİ ÖĞRENMEKTİR.
    • Özetle: Teori-teknik çalışmayı çok abartmamak, bunu uygulamalı yapmak lazım. Daha çok müzik ve müzisyen DİNLEMEK ve enstrümanla daha fazla DOĞAÇLAMA ÇALMAK bence işin anahtarı. Bildiğiniz şeyi enstrümanda çalamıyorsanız, onun pek bir anlamı yok. KULAK, her şeyden daha önemli hale geliyor.
Bu kadar lafın üzerine, şöyle de bir örnek bırakayım. İkinci düzeyin zorlayıcı örneklerinden biri bence. Zorlayıcı, çünkü akorlar düz de olsa, birbirlerine tonalite üzerinden bağlanmıyor. Her bir akor bir öncekini geçersiz kıldığı için, "fonksiyonel olmayan" (non-functional) ve çok hızlı geçişli bir tür modal altyapı olarak da düşünülebilir.
Akorlar aşağıda. Açılan pencerede üzerine tıklayın şeklin. Akorları ve mezurları takip ederek dinlemeye zorlandığınızda ilk iki düzeyin ötesine gitmek mümkün değil.

Ama adamlar üçüncü düzeyde çalıyor bence:) Hepsi efsane. İLK SOLO BASÇININ. 0.53'de temayı çalarak başlıyor. Evet:)
Bu tip bir şeyi yargılamadan ve rahatça dinlemeyi öğrenmek, başlı başına insanı geliştiren bir pratik aslında.
 
@barrios hocam yine döktürmüşsünüz. Uzun zamandır doğaçlama ya da jazz başlıklarında karşılaşıyoruz, bu konulardaki yazdıklarınızı toplayıp bir makaleye bile çevirebilirsiniz, o derece derli toplu ve özenli oluyor, ben kendi adıma bunun için teşekkür ederim.

Birçok konuda tam olarak aynı şeyi düşünmüyoruz ama şu cümlenizi aynen alıntılayarak katılıyorum: "Bu nedenle, doğaçlamada ilerlemenin EN İHMAL EDİLEN YOLU, başkalarını ve kendi içinizdeki müziği DİNLEMEYİ ÖĞRENMEKTİR."

Daha önce NINJAM ile ilgili konularda sistemin yeterli olmadığından bahsetmiştiniz biliyorum ama keşke tüm bu güzel fikirlerin bir anlamda online canlı örnekleri olarak gelip katılsanız.

Bu ortamda her telden her seviyeden insan bulunuyor. 70'lerin progresif rock gruplarında çalmış abilerimiz de var, öylesine parmak egzersizi yapan insanlar da var. O yüzden kaotik ama bir şekilde organize olmaya çalışıyoruz.

Önceki yazımda bahsettiğim ninjammers telegram grubunda jazz'cı arkadaşlar ile (ya da teoriye hakim arkadaşlar diyelim) diğerleri arasında hafif sürtüşmeler olduğunu gözlemliyorum. Jazz bu konuda inanılmaz, yaptıkları çok zor ve bunu hakkıyla yapanlar inanılmaz yetenekli insanlar ama günün sonunda hepsi sadece bir müzik türü...

Yani doğaçlama aşamaları için söylediğiniz basamaklara katılmakla birlikte, yani teknik olarak zor-kolay ayrımının gerçek olmasına rağmen bunun fonksiyon olarak sonuca çok fazla etki etmediğini düşünüyorum. Yani tüm bunları neden yapıyoruz? Neden doğaçlama müzik yaparız?

Benim bu konudaki yaklaşımım müziğin temel fonksiyonu üzerine bir yaklaşım, bence müzik (normal ya da doğaçlama) ile zihinlerimiz senkronize oluyor. Alttan alta bunun farkında olabiliriz ya da belki sadece hiç fark etmeden sadece arka planda doldurucu bir etki yapıyordur, hepsi için geçerli olduğunu düşünüyorum.

Bu senkronizasyonu tekrar eden seslerle de yapabiliriz, Yerlilerin ateşin etrafında toplanıp basit araçlarla senkronize olması gibi ya da bunu daha zengin hale getirebiliriz, sonra adına modern dünyanın kategorize edilmiş sanatları haline getirebiliriz, elbette zorluk kolaylık açısından hepsi saydığınız şekilde basamak basamaktır ama müziğin özelinde ben aralarında hiçbir zaman hiyerarşi olduğunu düşünmüyorum.

Benzer yaklaşımları çalarken arkadaşlardan duyuyorum, duruma göre yapılan müzikte bu akorlar "çok kolay" buna eşlik etmesi çok basit gibi tepkiler oluyor. Yani onların bakışına göre kolay müzik kötü, zor müzik iyi. Yanlış anlaşılmasın bunun elbette alt üst sınırı var, yani müzikte kaliteyi belirleyen kriterleri komple yok saymıyorum, yani kolayımıza geldiği için gidip bir rap ya da pop şarkısı ile senkronize olalım demiyorum ama nihayetinde hepsini aynı işlevi yerine getiriyor.

Yani bahsettiğim bu arkadaşlar için kolay olanın sıkıcı olması aslında olayı komple yanlış anladıklarını bana düşündürüyor çünkü önceki yazımda da bahsetmeye çalıştığım gibi bu olayın kilit noktasının kombinasyonlar olduğunu düşünüyorum, akorları yan yana dizdiğimizden daha fazlasını üst üste aynı sesleri farklı enstrümanlarla ve farklı insanlarla çalarak bulabiliriz. Hatta bu kombinasyonlar sonsuzdur bile diyebiliriz. Bundaki temel yaklaşımım ses dalgalarının birbirine karışmasının başka bir bütünlük yaratma fikri, bu (bana göre diye ekleyeyim çünkü araştırmadım) evrenin minik bir modeli. Ses dalgalarının bu şekilde karıştığını gördüğümüz zaman aslında tüm her şeyin bunun için gerçekleştiğine şahit oluyoruz. Tekrar edeyim en azından benim için böyle.

Sonuç olarak bu bir ayin gibi, bu betimlemeleri konuyla ilgili ilanlarımda da kullanıyorum, belki insanlar komple yanlış anlıyordur bilemiyorum ama özetle teknik olarak tamamen doğru olarak açıkladığınız basamakların çerçevesini düşünecek olursak yani tüm bunlar neden yapıyoruz diyerek hepsini bir bağlama oturtacak olursak benim cevabım bu olurdu. Bu bir anlamda hem insani olarak hem müzik olarak her şeyi bütünleştiren ve birleştiren aşama olarak düşünülebilir. Malum, insan zihni parçalara ayırmak zorunda algılarımızın, beynimizin çalışma şekli böyle ama bir de titreşimlerin yarattığı etki ile bizim için ötesini deneyimleme metodu olarak elimizde böyle bir imkan var, müzik ve özellikle bunun canlı örneği olan doğaçlama bunun için var, diye düşünmekteyim.

(Başlığı açan arkadaş açtığına pişman olacak, çok fazla zaman olmamış tekrar görüp bakar herhalde ama bu kadar yazıyı görüne pişman olabilir yani, şaka yapıyorum tabii de eklemek istedim.)
 
@barrios hocam yine döktürmüşsünüz. Uzun zamandır doğaçlama ya da jazz başlıklarında karşılaşıyoruz, bu konulardaki yazdıklarınızı toplayıp bir makaleye bile çevirebilirsiniz, o derece derli toplu ve özenli oluyor, ben kendi adıma bunun için teşekkür ederim.

Birçok konuda tam olarak aynı şeyi düşünmüyoruz ama şu cümlenizi aynen alıntılayarak katılıyorum: "Bu nedenle, doğaçlamada ilerlemenin EN İHMAL EDİLEN YOLU, başkalarını ve kendi içinizdeki müziği DİNLEMEYİ ÖĞRENMEKTİR."

Daha önce NINJAM ile ilgili konularda sistemin yeterli olmadığından bahsetmiştiniz biliyorum ama keşke tüm bu güzel fikirlerin bir anlamda online canlı örnekleri olarak gelip katılsanız.

Bu ortamda her telden her seviyeden insan bulunuyor. 70'lerin progresif rock gruplarında çalmış abilerimiz de var, öylesine parmak egzersizi yapan insanlar da var. O yüzden kaotik ama bir şekilde organize olmaya çalışıyoruz.

Önceki yazımda bahsettiğim ninjammers telegram grubunda jazz'cı arkadaşlar ile (ya da teoriye hakim arkadaşlar diyelim) diğerleri arasında hafif sürtüşmeler olduğunu gözlemliyorum. Jazz bu konuda inanılmaz, yaptıkları çok zor ve bunu hakkıyla yapanlar inanılmaz yetenekli insanlar ama günün sonunda hepsi sadece bir müzik türü...

Yani doğaçlama aşamaları için söylediğiniz basamaklara katılmakla birlikte, yani teknik olarak zor-kolay ayrımının gerçek olmasına rağmen bunun fonksiyon olarak sonuca çok fazla etki etmediğini düşünüyorum. Yani tüm bunları neden yapıyoruz? Neden doğaçlama müzik yaparız?

Benim bu konudaki yaklaşımım müziğin temel fonksiyonu üzerine bir yaklaşım, bence müzik (normal ya da doğaçlama) ile zihinlerimiz senkronize oluyor. Alttan alta bunun farkında olabiliriz ya da belki sadece hiç fark etmeden sadece arka planda doldurucu bir etki yapıyordur, hepsi için geçerli olduğunu düşünüyorum.

Bu senkronizasyonu tekrar eden seslerle de yapabiliriz, Yerlilerin ateşin etrafında toplanıp basit araçlarla senkronize olması gibi ya da bunu daha zengin hale getirebiliriz, sonra adına modern dünyanın kategorize edilmiş sanatları haline getirebiliriz, elbette zorluk kolaylık açısından hepsi saydığınız şekilde basamak basamaktır ama müziğin özelinde ben aralarında hiçbir zaman hiyerarşi olduğunu düşünmüyorum.

Benzer yaklaşımları çalarken arkadaşlardan duyuyorum, duruma göre yapılan müzikte bu akorlar "çok kolay" buna eşlik etmesi çok basit gibi tepkiler oluyor. Yani onların bakışına göre kolay müzik kötü, zor müzik iyi. Yanlış anlaşılmasın bunun elbette alt üst sınırı var, yani müzikte kaliteyi belirleyen kriterleri komple yok saymıyorum, yani kolayımıza geldiği için gidip bir rap ya da pop şarkısı ile senkronize olalım demiyorum ama nihayetinde hepsini aynı işlevi yerine getiriyor.

Yani bahsettiğim bu arkadaşlar için kolay olanın sıkıcı olması aslında olayı komple yanlış anladıklarını bana düşündürüyor çünkü önceki yazımda da bahsetmeye çalıştığım gibi bu olayın kilit noktasının kombinasyonlar olduğunu düşünüyorum, akorları yan yana dizdiğimizden daha fazlasını üst üste aynı sesleri farklı enstrümanlarla ve farklı insanlarla çalarak bulabiliriz. Hatta bu kombinasyonlar sonsuzdur bile diyebiliriz. Bundaki temel yaklaşımım ses dalgalarının birbirine karışmasının başka bir bütünlük yaratma fikri, bu (bana göre diye ekleyeyim çünkü araştırmadım) evrenin minik bir modeli. Ses dalgalarının bu şekilde karıştığını gördüğümüz zaman aslında tüm her şeyin bunun için gerçekleştiğine şahit oluyoruz. Tekrar edeyim en azından benim için böyle.

Sonuç olarak bu bir ayin gibi, bu betimlemeleri konuyla ilgili ilanlarımda da kullanıyorum, belki insanlar komple yanlış anlıyordur bilemiyorum ama özetle teknik olarak tamamen doğru olarak açıkladığınız basamakların çerçevesini düşünecek olursak yani tüm bunlar neden yapıyoruz diyerek hepsini bir bağlama oturtacak olursak benim cevabım bu olurdu. Bu bir anlamda hem insani olarak hem müzik olarak her şeyi bütünleştiren ve birleştiren aşama olarak düşünülebilir. Malum, insan zihni parçalara ayırmak zorunda algılarımızın, beynimizin çalışma şekli böyle ama bir de titreşimlerin yarattığı etki ile bizim için ötesini deneyimleme metodu olarak elimizde böyle bir imkan var, müzik ve özellikle bunun canlı örneği olan doğaçlama bunun için var, diye düşünmekteyim.

(Başlığı açan arkadaş açtığına pişman olacak, çok fazla zaman olmamış tekrar görüp bakar herhalde ama bu kadar yazıyı görüne pişman olabilir yani, şaka yapıyorum tabii de eklemek istedim.)
Güzel sözleriniz için teşekkür ederim.
Çok eski kafalı olduğum için, ben halen bir basçı bulup trio takılma planları yapıyorum:) İnternet üzerinden emprovize fikrine hiç bir zaman ısınamadım o anlamda.
Caz müzisyenleri, "playing through the changes" becerisi konusunda çok çalıştıkları için, buna çok fazla anlam yükleyebiliyorlar. Bu tip "snob" halleri olabiliyor.
Bu da bir aşama bence ve kimilerimiz o aşamayı da geçemiyor.
Akın Eldes'in kontrbasçı İlkin Deniz'e çaldığı bir albüm var (Good Fellas). Akın Eldes döktürüyor, ama caz dilini HİÇ ÇALMADAN. Kendisi de bilmediğini ve sevmediğini söylüyor zaten.
Bu tip bir tavır eski kafalılar için kabul edilmez bir şey ama, sonuç aldıktan sonra bir şey fark etmiyor. Adam çalmış ve olmuş.
Doğaçlama müzik kesinlikle ruhumuzdaki bir açlığa, bir boşluğa hitap ediyor. Ona ben de eminim. Sadece tümüyle ruhani/meditatif işlerle tümüyle teknik işler arasında bir denge yakalama taraftarıyım. Benim kafa biraz böyle.
 
Öncelikle @barrios ve @Rock Tribe hocalarım olmak üzere herkese değerli yanıtları için teşekkür ederim. İş dolayısıyla bir süredir başlığa uğrayamıyordum, şu anda göz gezdirme fırsatım oldu ve ağzım açık bir şekilde okudum tüm yorumları. Barrios hocam gerçekten çok güzel yerlere değinmiş, bu konuda kendimi geliştirmeye çalışırken sanırım gelip defalarca tekrar okuyacağım bir başlık oldu burası.
Biraz daha akor seslerine odaklı olarak çalışmaya başlıyorum, akorlara bu güne kadar gerekli önemi vermediğimden (sanırım yaptığım en büyük hatalardan biri) bu konuda biraz eksiklerim var. 1-3-5'ten ileri gidemiyorum desem yeridir. Aynı şekilde burada yazılanlar bana belki de en önemli şeyi yapmadığımı gösterdi, gerçekten iyi müzisyenleri ve kendi içimdeki müziği dinlemiyorum ve bu da çok büyük bir problem. Adım adım düzeltmeye başlasam iyi olacak :)
Bu güne kadar takip ettiğim kurs bu tür şeyler için çok yetersizdi ve modların şekilleri dışında bana pek bir şey kattığını söyleyemem. Burada bahsi geçen şeyleri çalışmaya başlayabilmek için yeni bir kurs arayışındayım ancak aklıma bir şey daha takıldı, bütün bunları çalışırken tek bir kaynak bulup ona bağlı kalmak mı etkili olur yoksa yavaş yavaş araştırıp birden fazla kaynağa göz atmak mı daha etkili olur emin olmadım bu konuda da yardımcı olursanız çok sevinirim.
 
Öncelikle @barrios ve @Rock Tribe hocalarım olmak üzere herkese değerli yanıtları için teşekkür ederim. İş dolayısıyla bir süredir başlığa uğrayamıyordum, şu anda göz gezdirme fırsatım oldu ve ağzım açık bir şekilde okudum tüm yorumları. Barrios hocam gerçekten çok güzel yerlere değinmiş, bu konuda kendimi geliştirmeye çalışırken sanırım gelip defalarca tekrar okuyacağım bir başlık oldu burası.
Biraz daha akor seslerine odaklı olarak çalışmaya başlıyorum, akorlara bu güne kadar gerekli önemi vermediğimden (sanırım yaptığım en büyük hatalardan biri) bu konuda biraz eksiklerim var. 1-3-5'ten ileri gidemiyorum desem yeridir. Aynı şekilde burada yazılanlar bana belki de en önemli şeyi yapmadığımı gösterdi, gerçekten iyi müzisyenleri ve kendi içimdeki müziği dinlemiyorum ve bu da çok büyük bir problem. Adım adım düzeltmeye başlasam iyi olacak :)
Bu güne kadar takip ettiğim kurs bu tür şeyler için çok yetersizdi ve modların şekilleri dışında bana pek bir şey kattığını söyleyemem. Burada bahsi geçen şeyleri çalışmaya başlayabilmek için yeni bir kurs arayışındayım ancak aklıma bir şey daha takıldı, bütün bunları çalışırken tek bir kaynak bulup ona bağlı kalmak mı etkili olur yoksa yavaş yavaş araştırıp birden fazla kaynağa göz atmak mı daha etkili olur emin olmadım bu konuda da yardımcı olursanız çok sevinirim.
İçeriği ve amacı iyi belirlemek lazım. Bazı kurslar çok teknik veya lick odaklı olabiliyor.
Doğaçlama için gereken şey, öncelikle klavyeyi tanımak ve klavye mantığıyla teorik şeyleri uygulamaya koyabilmek. Tekniğe çok takılınca iş rayından çıkıyor.
Aşağıdaki içeriğe denk gelen kurslar-dersler-kitaplar bence anlamlı olur:
1)Klavyede notaların yerleri : Uzun vadeye yayılarak çalışılmalı elbette, hemen olmaz. Bununla beraber aşağıdakiler:
2)Majör dizi ve minör pentatoniği klavyenin her yerine yayar şekilde çalabilir hale gelmek. Modları şimdilik boşverin, zamanla çok daha kolay hale gelir o zaten. Bunu öğrendim demişsiniz ama, belli ki çok da verimli kullanamıyorsunuz.
3)Temel 7li akor arpejlerini bu bilgilere entegre etmek. Yine klavyenin her yerine yayacak bir bakış açısıyla. Bunlarla birlikte kullanıldığında diziler çok daha anlamlı hale gelir.
4)Bunları bir taraftan doğaçlama çalarak kullanmak.

Bunların tümünü içeren tek bir şey aklıma gelmiyor. Ama fazla metal ve shred tabanlı veya virtüözik şeylerden uzak durun derim. Blues-blues rock-funk-caz tabanlı şeyler bu anlamda çok daha iyi oluyor.

Önerilerim şunlar:
  1. Majör dizi için tek bir tonda kalan altyapılar üzerinde çalışmak mümkün. Majör dizi için ben de bir şey hazırladım bir süre önce, biraz sıradışı bir kaynak. Onu sizinle de paylaşabilirim, bir ara onu ayrıca güncelleyip forum ile de paylaşacağım zaten.
  2. Akor sesleri için, dediğim gibi tek tek akorlar üzerinde duran altyapılarla, SADECE AKOR SESLERİNİ kullanarak emprovize deneyin. Elbette gerçek doğaçlama bunlarla kısıtlı olmaz, ama başlangıçta bunu mutlaka çalışmalısınız. İnanılmaz fark yaratır klavyeye bakışınızda. Bunu daha sonra özelliklede dominant akortlarla çalışmak için blues üzerinde de deneyebilirsiniz. Bu anlamda Mimi Fox-Arpeggio Studies on Jazz Standards iyi bir kaynaktır.
 
İçeriği ve amacı iyi belirlemek lazım. Bazı kurslar çok teknik veya lick odaklı olabiliyor.
Doğaçlama için gereken şey, öncelikle klavyeyi tanımak ve klavye mantığıyla teorik şeyleri uygulamaya koyabilmek. Tekniğe çok takılınca iş rayından çıkıyor.
Aşağıdaki içeriğe denk gelen kurslar-dersler-kitaplar bence anlamlı olur:
1)Klavyede notaların yerleri : Uzun vadeye yayılarak çalışılmalı elbette, hemen olmaz. Bununla beraber aşağıdakiler:
2)Majör dizi ve minör pentatoniği klavyenin her yerine yayar şekilde çalabilir hale gelmek. Modları şimdilik boşverin, zamanla çok daha kolay hale gelir o zaten. Bunu öğrendim demişsiniz ama, belli ki çok da verimli kullanamıyorsunuz.
3)Temel 7li akor arpejlerini bu bilgilere entegre etmek. Yine klavyenin her yerine yayacak bir bakış açısıyla. Bunlarla birlikte kullanıldığında diziler çok daha anlamlı hale gelir.
4)Bunları bir taraftan doğaçlama çalarak kullanmak.

Bunların tümünü içeren tek bir şey aklıma gelmiyor. Ama fazla metal ve shred tabanlı veya virtüözik şeylerden uzak durun derim. Blues-blues rock-funk-caz tabanlı şeyler bu anlamda çok daha iyi oluyor.

Önerilerim şunlar:
  1. Majör dizi için tek bir tonda kalan altyapılar üzerinde çalışmak mümkün. Majör dizi için ben de bir şey hazırladım bir süre önce, biraz sıradışı bir kaynak. Onu sizinle de paylaşabilirim, bir ara onu ayrıca güncelleyip forum ile de paylaşacağım zaten.
  2. Akor sesleri için, dediğim gibi tek tek akorlar üzerinde duran altyapılarla, SADECE AKOR SESLERİNİ kullanarak emprovize deneyin. Elbette gerçek doğaçlama bunlarla kısıtlı olmaz, ama başlangıçta bunu mutlaka çalışmalısınız. İnanılmaz fark yaratır klavyeye bakışınızda. Bunu daha sonra özelliklede dominant akortlarla çalışmak için blues üzerinde de deneyebilirsiniz. Bu anlamda Mimi Fox-Arpeggio Studies on Jazz Standards iyi bir kaynaktır.
Öncelikle tavsiyeler için teşekkürler, bunları içeren çeşitli kaynakları ve konuları araştırmaya başlıyorum. Ek olarak majör dizi için hazırladığınız kaynağı gerçekten görmek isterim doğrusu paylaşabilirseniz çok mutlu olurum... Tekrar her şey için çok teşekkür ederim çok yardımcı oldunuz.
 
Geri
Üst