Makale/Tutorial Klavye Seçimi Ve Klavye Tipleri

Klavye almak isteyen arkadaşları bilgilendirmek için uzun bir yazı yazayım dedim.

Öncelikle klavye tiplerini inceleyelim.

Workstation (iş istasyonu): Klavye üstünden kayıt yapabildiğiniz, sekans (sequence) yazabildiğiniz, onu bir kayıt programı olarak kullanabildiğiniz ve bu yetkilere sahip klavyelerin genel geçer adıdır. Roland Fantom, Korg Triton, Yamaha Motif serisi, Kurzweil K ve PC serileri gibi klavyeler bu tarz klavyelerdir.

Arranger Klavye: Hazır ritmlere sahip, hatta kendi ritimlerinizi yazabildiğiniz ve bunları canlı performans için kolay bir arayüzde sunan klavyelerdir. Korg PA serisi, Roland Discover ve G serileri, Yamaha MO serileri bunlara örnektir. Genelde hazır ritmleri sayesinde, yerel müzik orkestralarının en çok tercih ettiği klavyelerdir.

Stage Piano: Sahne için tanışabilir piyanoların genel adıdır. Genelde tuşlu çalgılar sesleri barındırır ve erişimleri kolaydır. 88 tuş ve çekiç mekanizmalı tuşeye sahiplerdir. Bazı modeller üstlerinde ritm kitleri de barındırır. Roland RD serisi, Yamaha S/CP serisi, Kurzweil SP, Nord Stage/Piano serileri bunlara örnektir.

Clonewheel: Hammond B3 (örnek: Jon Lord'un Deep Purple tonu) ) vb orgları modelleyen klavyelerin genel adıdır. Korg CX serisi, Roland VK serisi, Nord Electro serisi bunlara örnektir.

Synthesizer (sentezleyici) : Belli temel dalga formlarını birleştirerek yeni sesler oluşturmanızı sağlayan aletlerdir. Yapı olarak ikiye ayrılır.

Analog Synthesizer: Çoğunlukla eksiltmeli (subtractive) sentezleme yapan ve analog devreler ile sinyal üreten sentezleyicilerdir. Osilatörleri ya voltaj yoluyla (VCO) ya da sayısal olarak kontrol edilebilir (DCO).

Moog Minimoog, Oberheim Matrix 12, Alesis Andromeda, Yamaha CS 80 gibi synthler VCO'lara sahiptir.

Prophet '08, Roland Juno 60 - 106, Oberheim Matrix 6 gibi synthler DCO'lara sahiptir.

Dijital Synthesizer: Genelde DSP (Sinyal işlemci) lerden oluşan ve algoritmalarla ses oluşturan sentezleyicilere denir. Analog synthleri taklit etmeye çalışanlara "Virtual Analog" denir. Bunlar yine de dijital kategoride sınıflandırılır.

Yamaha DX 7, dijital sentezleyicilere bir örnektir.

Nord Lead, Access Virus, Roland JP 8000 gibi aletler "Virtual Analog" lara örnektir.

Virtual Analog ya da dijital tabir edilen sentezleyiciler, birden fazla sentezleme tekniği içerebilir. Sinyal işlemcilerin gücüyle alakalı olarak değişik sentezleme teknikleri bir arada kullanılabilir.

Klavyelerin özelliklerinde bulunan terimleri kısaca açıklama çalışayım.


Splitting: Klavyeyi bir kaç ses için ayrı ayrı bölümlendirmeye denir.

Layering: Bir kaç sesi aynı anda katmanlayarak kullanmaya denir. Piyano + String, Piyano + Pad gibi ikilemeler bunlara örnektir. Tabi ikiden fazla katmanlama da mümkündür.

Arpeggiator: Özellikle elektronik müzikte sıklıkla kullanılan; bir tuşla belli bir nota arpeji tetiklemeye yarayan fonksiyondur.

Sequencer: Bir kaydı hali hazırda çalmaya yarayan ve bir kaç partisyonu aynı anda veya ardarda çalmanızı sağlayan programdır. Workstation ve arranger klavyelerde bulunur.

Aftertouch: Tuşa verdiğiniz baskıyla ek bir fonksiyonu (filtre, ek ses, modülasyon vb.) tetiklemenizi sağlar. Genelde synthesizerlarda bulunur. Monophonic (tek) ve Polyphonic (çok) olarak ikiye ayrılır.

Portamento: Bir sesin diğer sese geçerken kesintisiz olarak (legato) kaymasına denir. Ünlü THX ses müziğinde kullanılan fonksiyon budur.

ADSR: Attack, Decay, Sustain, Release. Synthesizerlardaki bir sesin başlangıç, düşüş, devamlılık ve bitişini temsil eder.


Düşük bütçeler için nasıl klavye alınmalı?

Eğer her türlü sesi barındıran klavyeler aranıyorsa, Workstation tabir edilen klavyeler genelde ilk seçilen klavyelerdir. Birden fazla tarzla tek bir klavyede iş görmek için genelde bunlar seçilir.

Yamaha S03, MM6
Korg TR
Roland Juno D, Di

gibi klavyeler yeni alınabilecek giriş seviyesi workstation klavyelerdir. Herhangi bir seste süper bir kalite olmaz ama geniş bir tonalitede işinizi görmesi mümkündür.

Belli müzik tarzlarında en çok kullanılan klavyeler?

Klasik Rock ve Progressive Rock tabir edilen türlerde Hammond, Vox, Farfisa gibi orgların yanı sıra analog sentezleyiciler kullanılmıştır. Günümüzde analog sentezleyicilerin bakımı tamiri vb sorunları söz konusu olduğundan, aynı seslere Virtual Analog tabir edilen sentezleyicilerle yaklaşmak mümkündür. Dolayısıyla bu tarzlar için bir clonewheel/sahne piyanosu ve sentezleyici odaklı ekipman alımı yapılması daha sağlıklı olur.

90 lar ve sonrasında yapılan Rock müziklerde Workstation klavyeler, katmanlama ve ses bölme işlemlerinin yanı sıra ufak tefek synthesizer motorları içermeye başlamasından dolayı daha çok tercih edildi.

Kurzweil K2xxx serisi, Jordan Rudess'la birlikte daha çok ismi anılan bir workstation serisi olmuştur. Tabi zamanla bu seri yenilendi. Yeni seri PC3 ile bu seslere ulaşmak da mümkün. Kendi içinde bir Virtual Analog sentezleyici de barındırıyor.

Planet X'in klavyecisi Derek Sherinian, Korg'un yeni çıkardığı M3 serisini ve yanına modül olarak eklenebilen Korg Radias sentezleyicisini kullanıyor. Böylece hem workstation özelliklerini hem de sentezleyici özelliklerini bir arada kullanarak, tek bir klavye yüzeyinde işini görebiliyor.

Metal müzik türlerinde çift gitarlı kurulumların daha sık oluşundan dolayı Korg Triton serisi büyük ilgi görmektedir. Özellikle tiz frekans ağırlıklı ses yapısı sayesinde çift gitarın yanında sesini daha rahat duyurması önemli artılarındandır. Örnek olarak Nightwish ve Evergrey'in klavyeciler verilebilir.

Pop müzikte akustik enstrümanların gerçekçi duyurulması önemli olduğundan Roland Fantom ve Yamaha Motif serisi revaçtadır. Klavyecilerin genelde yaylı ve üflemeli partisyonlarını çalması gerekebildiği için, bu tip klavye alımlarına giderler.

Elektronik müzikte ise sentezleyiciler duruma hakimdir. Hatta sırf bu tarzla uğraşanlar, farklı sentezleyici karakterleri aradıklarından birden fazla sentezleyici kullanarak müziklerini yaparlar.

Akustik/Elektro piyano ağırlıklı müziklerle uğraşanlar, genel olarak sahne piyanolarını tercih ederler. Kimi sahne piyanolarında ek olarak clonewheel özellikleri bulunabilir. (Bkz. Nord Stage serisi, Roland VR 7xx serisi)

Dolayısıyla yapacağınız tarzı belirledikten sonra yapacağınız mantıklı alımlar, sizi daha uzun süre götürecek ve al sat süreci sonunda yaşadığınız değer kayıplarının önüne geçecektir.

Sentezleyiciler için http://www.vintagesynth.com adresini öneririm. Eski sentezleyicilerin özellikleri yanında onlarla yapılmış ses örneklerini dinleyebilirsiniz.
 
  • Eski bir yazı olduğu için bahsedilen cihazların yeni nesillerini de hesaba katabilirsiniz.

    Vaktim oldukça kategorileri daha detaylı değerlendirmeyi planlıyorum. Workstation'larla başlayayım:

    Workstation'lar esasen içindeki ton yelpazesi ve düzenleme/kaydetme özellikleriyle öne çıkar. Ton yelpazelerinde adanmış üniteler kadar bir uzmanlık olmasa da, alanında yetkin programcılar tarafından programlandığı için çok geniş bir müzik yelpazesinde işinizi görür. O yüzden canlı orkestralarda da tarz geçişkenliği hesaba katılırsa ana klavye olarak sık kullanılan cihazlardır.

    Workstationların iyi oldukları konulardan biri çok tınılılıktır, ister kendi klavyeleri üzerinden, dilerseniz harici klavye destekleriyle kendi kurulumlarınızı hazırlayabilir ve tek bir ses kaynağıyla bir sürü tınıyı aynı anda kullanabilirsiniz, kaydedici özellikleri ile bazı kullanıcılar bilgisayarsız da düzenleme çıkarabilmektedir.

    Tabi çok iş görmesi nedeniyle genelde bu ek özellikler menülerde bulunur. O yüzden istediğiniz kurulumları yapmak için cihazın bütün özelliklerini verimli kullanmak gerekir, tek bir cihazda o kadar uzun sürmemesine rağmen birden fazla workstation kullandığınızda uzun mesailere yelken açarsınız.

    Sample özelliği bulunmayan cihazlarda cihazın içinde waverom dediğimiz tını sayısına bağlı kalırsınız. Bu da "dönem sesleri" sendromu yaşamanıza neden olabilir. Kimi zaman belli konseptlerde avantaj sağlasa da, özellikle daha yıllanmış workstationlarda bu hissedilir.

    Eğer workstationları kayıtçısız sadece ses motoru olarak kullanacaksanız modül versiyonlarıyla kendinize daha bütçe dostu kurulumlar yapabilirsiniz. Canlıda klavyeler avantaj sağlasa da, DAW kullanan stüdyolar için rack kullanmak daha verimli olabilir.

    + Çok geniş bir ses paleti (1000+ ses) + ortalama üstü efektler
    + Çoktınılı (multi timbral) kurulumda esneklik
    / Kayıtçı ve düzenleme özellikleri
    - Çok fazla menü gezme
    - Sample desteği olmayan cihazlarda "dönem tınısı" sendromu.
 
  • Sahne piyanosu ve clonewheel'lar:

    Canlıda belli başlı tonları daha çok kullananlar için sahne piyanoları ve clonewheel dediğimiz org simülatörleri daha ön plana çıkmaktadır. Bu tip cihazlar hedefledikleri tonlarda daha iyi iş çıkarırlar. Arayüzleri daha kullanıcı dostudur ve workstationlara oranla daha az menü gezmesi (belki de hiç) yaparsınız. Cihazların tuşeleri de yapılan işe göre ayarlandığı için seçtiğiniz cihaza göre daha iyi bir çalım hissi alabilirsiniz.

    Workstation firmalarının da sahne piyanoları bulunur. Genelde piyano, e-piyano ve org tınılarının waverom'u daha yüksektir, ama içinde workstation gibi binlerce ses bulunmaz. Belli başlı tınıları çalmayı tercih ediyorsanız ve workstation özelliklerine ihtiyacınız yoksa bu tip cihazlardan alım yaparak bütçenizi rahatlatabilirsiniz. Çünkü genelde eşdeğer workstationlardan daha ucuzdurlar.

    Eğer org çalımına ağırlık veriyorsanız Clonewheel dediğimiz org simülatörlerinden de alabilirsiniz. Kimileri sadece bu işe adanmış olmasına rağmen piyano özelliklerini de barındıran modeller görmek mümkündür. (Nord Electro, Roland VR vb.) Bu tip cihazlarda org harmonikleri için drawbar / leslie ayarları bulunur, tuşeleri de waterfall dediğimiz dişsiz yarı ağır tuşedir. Org performansının yanı sıra kimi e-piyano tınılarında da iyi performans gösterir.

    Çoktınılı kullanıma izin veren modeller olsa da genelde sınırlıdır (4-8 arası) bu konuda workstationlar kadar esnek olmaz.

    + Kullanıcı dostu arayüz ve belli tınılarda ekstra performans
    + Amaca yönelik tuştakımı
    - Workstationlara göre fazla ton çeşitliliği bulunmaz
    - Çoktınılı kullanım sınırlıdır.
 
  • Synthesizerlar daha çok elektronik müzik tarzlarında akla gelse de bence özgün ton yaratımında en iyi iş gören cihazlardır. Burada tiplerinden kısaca bahsedeyim.

    Subtractive:

    En çok kullanılan sentez tipi. Belli dalgaformlarının filtrelerle harmonik olarak eksiltmesiyle yapılır. Meşhur Moog bu tiptir.

    Additive:

    Harmonik eklemeyle yapılan sentez tipi. Hammond Organ esasen bu tarzda bir sentezleyicidir. Hammond'da sinüs dalgaları ekleyerek tonunuzu oluşturursunuz. Kawai K5000 serisi synthesizer da bu tiptir, ek olarak filtre de bulunur. Ayrıca bazı yaylı makineleri de harmoniklerin eklenmesine izin verir.

    Wavetable:

    Klasik osilatörlerden daha karmaşık dalgaformlarının "taranmasıyla" yapılan bir sentez tipidir. Wolfgang Palm'ın PPG'si, Waldorf'un Wave serileri bu tiptedir. Osilatör harici katman, subtractive sentez tipiyle %95 aynıdır.

    FM:

    İki osilatörün frekans modülasyonuna sokulmasıyla oluşan tonların sentezi. Yamaha'da bu mevzu "faz modülasyonu" olarak adlandırılsa da sonuç aynıdır. Ünlü Yamaha DX7 bu tarz bir sentezleyicidir. Genelde dijital osilatörlere sahip cihazlarda daha stabil sonuç verir.

    Sample & Synthesis:

    Cihaz içinde bulunan ya da kendi yüklediğiniz seslerin sentezlenmesine olanak veren cihazlardır. Günümüzde çoğu Workstation tabir ettiğimiz klavyeyi bu kategoride görebiliriz. AKAI, E-MU, Roland, Yamaha, Korg gibi markaların sampler üniteleri de bu kategoridedir.

    Granüler: Çok kısa (mikrosaniye) dalgaformlarının ardarda çalınmasıyla kulağın bunları bütün gibi algılamasına dayalı sentez biçimi.

    Bu tipte yazılımlar daha baskındır: Csound ve SuperCollider gibi.

    Bir orkestrada çalan klavyeci için alınacak ilk kategori genelde subtractive olur. Geçmişten günümüze en çok kullanılan synth tipinin subtractive olduğunu düşünürsek ilk olmasının sebebini açıklamış oluruz.

    Bir orkestrada synthesizer kullanmak isteyen klavyeciler için kişisel önerim çok niş tarzlara girilmeyecekse öncelikle kolay arayüzlü polifonik bir subtractive synthesizer olacaktır. Daha sonra ilgi alanlarına göre daha farklı tiplerde synthler alınabilir.

    Herkesin analog ya da dijital oluşu, ses karakteri ve arayüz gibi kriterlerde beklentileri farklı olduğundan alım yapılırken en güzeli deneyerek almaktır. Bu imkanı olmayanlar için kitapçıklar, tanıtım videoları ve değişik tarzlarda ilgili cihazlar kullanılarak yapılmış çalışmalar yol gösterecektir.

    Merak edenler olursa diye naçizane tercih sıralamamı yazıyorum: Referans olarak görmeyiniz.

    1. Ses kalitesi (özellikle efektlere gerek olmadan güzel bir tınısının olması)
    2. Arayüz (kolay bir arayüz programlamayı hızlandırır ve kullanıcıyı teşvik eder)
    3. Esneklik (programlama olanaklarının genişliği)

    Kimi synthesizerlar sample desteği sunsa da workstation ya da sahne piyanolarındaki gibi multisample performansı beklenmemesini hatırlatır, o sampleları bir osilatör olarak düşünerek onları yapmak istediğiniz tonda bir basamak olarak görmenizi öneririm. Bu konuda sample desteği de sunan cihazlardaki parametrelere bakarak aradaki farkı da görebilir / duyabilirsiniz.
 
Subtractive eksilmeli, additive ise eklemeli anlamına gelir. Bu iki sentez birbirinin tam zıttı bir mantığa sahiptir. Dünyada bu iki ayrı dünya için east coast ve west coast synthesis şeklinde de bahsedilir. Aslında bu iki dünyayı geliştiren iki isim Robert Moog ve Donald Buchla’dır. Robert Moog Amerikan’nın doğu kıyısında New York Trumansberg’te çalışmalarına başlamışken, Donald Buchla ise Amerika’nın batı kıyısındaki Berkeley-California’da çalışmalarına başlamıştır. East coast-West coast ifadesinin de çıkış nedeni budur.

Temelde bu iki system analogtur. Günümüzde dijital teklonoji ile de virtual analog dediğimiz modelleme mantığı ile de çok iyi sonuçlar elde edilebilmektedir. Genel olarak Moog daha saf analog bir sistem geliştirirken Buchla ise analog-digital hybrit bir sistem üretmeye ve tasarlamaya yönelmiştir.

Moog’un yaptığı subtractive dediğimiz sistem 1960’lı yıllarda kullanım kolaylığı ve bir klavye ile çalınıyor oluşuyla, müzisyenlere bu dünyayı keşvetmeleri için çok daha sıcak bir yol olarak görülmüştür. Buchla’nın sistemlerinde bildiğimiz bir kromatik klavye yoktur. Dokumatik alanlar ve controller’lar vardır. Ayrıca sisteme çeşitli sensörler dahil etmiştir. Daha matematiksel ve deneysel yaklaşımları olan bir enstrumandır ve çok geniş ve ilginç bir spektruma sahiptir. Her iki sistemde de osilatörleri çaldırmak için çeşitli sequencerlar da kullanırlar. Subtractive örnekler genel olarak 70’li-80’li hatta 90’lı yıllarda da popülerliğini korumuştur. Buchla 90’lı yıllarda ingiliz müzik piyasasında da müzisyenlerin ve prodüktörlerin ilgi odağı olmaya başlamıştır. Additive sistemler 2000’lerde sonrada dijital dünya, bilgisyar, yazılımlar ve en son eurorack sistem ile 2010 yıllarından itibaren ciddi şekilde tercih edilirliği, kullanımı ve müzik üretimi artış göstermiştir

Vco-Mixer-Vcf-Vca şeklinde kurulan subtractive basic synth voice, additive sistemlerde ise Vco-Wave Folder-Lpg şeklindedir.

İlk olarak subtractive sistemlerin osilatörleri ile başlayım. Bu Vco’lar square wave temelli osilatörlerdir. Genel olarak osilatörün diğer waveformlarıda bu square üzerinden yapılır. Ayrıca saw wave, triangle wave ve bazı enstrumanlarda sinus bulunur. Moog Model D yada Voyager, Korg Ms-20, Roland Juno-106 yada Sh-2, Sequental Circuit Prophet 5 yada 6 gibi firmaların synthesizerları subtractive sistemlerdir. Square wave için pulse width modülasyonu bulunur. Osilatörleri sync moda aldığınızda diğer tüm osilatörler birinci osilatöre %100 sync olur. Fm modülasyon olarakta genel olarak linear fm kullanılır.

Osilatörden seçtiğimiz bu zengin wave formlar bir mikserde toplanır ve bir voltaj kontrollü filtreye gider. Vcf’ler olarak resonant filtreler kullanılır. Bu filtre esnasında fazla istenmeyen harmonikler kesilir ve azaltılır.

Filtrenin çıkışı ise bir Vca’ya bağlanır. Bu Vca’ya bir envelope bağlanır. Envelope’lar genelde subtractive sistemlerde ADSR yani attack, decay, sustain ve release olarak karsımıza çıkmaktadırlar. Genel olarak envelope generator’lar 5 volttur. Günümüzde bu durumda zaman içinde değişiklik göstermiş ve 8 voltluk envelope diyaznlarıda çıkmıştır. Genel olarak Step squencer kullanılır. İnici ve çıkıcı notalarda aynı hızda davranan klasik bir portamento devresi bulunur.

Additive sistemlere gelecek olursak, genel olarak sinus temelli osilatörler kullanılır. Hammond mantığına yakın bir harmonic osilatör yada değişik wave shaper formullerine sahip sinus osilatörler yada Buchla’nın meşhur 259 complex wave generator’ı temel osilatörleridir. Genel olarak osilatörler ile wave folder kullanılır. Sentezleri genel olarak sinusler ve onlarla yaptığınız modulasyonlar ile gerçekleşir. Özellikle complex osilatörde osilatör sync’leri %100 haricinde %50 yada %25 gibi seçilebilinir. Osilatörlerin phase’lerini kaydırarakta sentezler yapılınabilinir. Fm girişlerini drive edebilir ve daha zengin harmonikler üretebilir. Linear dışında exponental fm girişleride bulunur. Complex fm patchleri yapabilir. Buchla 259 osilatöründe bir mikser ve vca görevi gören bir mod buss bulunur. 259 osilatörü ve genel additive sentez mantığı için şunu söylemek mümkündür: Genel olarak 2 osilatör var ise ilk osilatör modülartör görevi görür. Patchlerde onu duymasak bile o onun frekansı ve sinyali bütün sistemi yada voice içindeki pek çok yeri modüle eder. İkinci osc ise wave folder devresine gider. Additive sentez aynı adı gibi harmonikler üretmek ve onları eklemek mantığından gelir. Subtractivedeki filter mantığının tam tersi olarak burada doğru harmonikleri yeteri seviyede ekleyerek sesi daha zengin ve parlak bir noktaya taşırız. Bu durum ayrıca fm sentezi ve wave folder ile de sağlanabilinir. Özellikle wave folder ve Lpg ile neredeyse bir resonant filtreye benzer bir görev görebilir.

Osilatörden elde ettiğimiz bu sesi bir Lpg devresine yönlendiririz. Lpg’nin açılımı Low Pass Gate anlamına gelir. Lpg’ler vactrol ile yapılır. Lpg bir Vca yada bir filter görevi görür. Vca olarak yada bir capacitor filter olarak yada combo modu ile ikisi bir arada sync şekilde hareket edecek şekilde çalışabilir. Bu temel capacitor filtrelemesi resonant filterlere göre çok çok şefaf bir sese sahiptir. Lpg’ler çok hızlı hareket edebilen Vca’lardır. Pluck synth, marimba ve davul seslerinde çok iyi ve punchy (tight) duyulurlar.

Envelope Generator’ların adı additive sistemlerde function generator olarak geçer. Bu envelope’lar rise and fall yada attack and decay yada attack and release olarak geçer. Bazı function generatorlar attack ve decay curve’lerini değiştirebilir. Linear haricinde exponential yada logarithmic olarak ayarlanabilmektedir. Bu envelope’un da en büyük özelliklerinde biri çok hızlı olmalarıdır. Çıkışları 8 volttur. Üzerinde bir kaç farklı input bulunmaktadır. Bu devre kobinasyonlarla birlikde aslında AD, AR, ASR, ADSR olarak ta çalışabilmektedir. Bir modunda trigger geldiğinde trigger'in uzunluğunu dikkate almadan cycle’ını bir tur tamamlar ve durur. İkinci olasılıkta gate ile ikinici input ile yada bir switch ile ASR kombinasyonunu yapabilir. Envelope gelen gate sinyalinin uzunluğuna göre hareket eder. Bu modda iken Gate in voltajı yukselir yada alçalır ise velocity olarak duyulur. Envelope’un çıkış voltajı değişir. Bu durum Lpg ile birlestiğinde çok akustik dünyadaki doğal ve release ile vca - capacitor combo modda iken bir reverb hissiyatı oluşur. Ayrıca bu gate girdiğimiz modda iken aynı girişe Cv giresek inici ve çıkıcı hareketlerimizi ayrı ayrı kontrol edebildiğimiz bir portamento devresi(slew limiter) olarakta çalışır. Son olarak envelope’nin cycle modu vardır ve bu mod ile DC bir Lfo’ya sahip olursunuz. Ayrıca dediğim gibi çok hızlıda çalışabildikleri için osc olarak yada fm modulasyonlar içinde kullanılabilinir. Her envelope’nin additive sistemlerde ayrıca bir gate out’uda bulunur. Bu out lar zaman zaman envelopenin uzunluğunun birebirini temsil ederken bir yandanda Logic circuit’lerden OR circuit olarakta dizayn edilmistir. Bu durum Flip-Flop gibi hareketler yapabilmemizede olarak tanır. Fuction Generator’ler bir osc ile trig etmeye iyi gelir ve bu OR gate çıkısı ile bir subharmonic generator’da elde edebilirsiniz. Envelope ve Lpg’nin hızları gerçekten çok hızlıdır ve davul, marimba, pluck sounds gibi sentezlerde çok iyi duyulmaktadır.

Buchla analog sistemler haricinde dijital dünyayıda tasarımlarında kullanmıştır. Sequencer olarak öncelikli olarak 250e Dual Arbitrary Function Generator gibi digital analog hybrit bir dizaynda yapmıştır. Bunun haricinde Euclidean Sequencer gibi daha pek çok matimatiksel sistemleride müzik dünyasına katmayı başarmıştır.
 

    • Synthesizerlar daha çok elektronik müzik tarzlarında akla gelse de bence özgün ton yaratımında en iyi iş gören cihazlardır. Burada tiplerinden kısaca bahsedeyim.

      Subtractive:

      En çok kullanılan sentez tipi. Belli dalgaformlarının filtrelerle harmonik olarak eksiltmesiyle yapılır. Meşhur Moog bu tiptir.

      Additive:

      Harmonik eklemeyle yapılan sentez tipi. Hammond Organ esasen bu tarzda bir sentezleyicidir. Hammond'da sinüs dalgaları ekleyerek tonunuzu oluşturursunuz. Kawai K5000 serisi synthesizer da bu tiptir, ek olarak filtre de bulunur. Ayrıca bazı yaylı makineleri de harmoniklerin eklenmesine izin verir.

      Wavetable:

      Klasik osilatörlerden daha karmaşık dalgaformlarının "taranmasıyla" yapılan bir sentez tipidir. Wolfgang Palm'ın PPG'si, Waldorf'un Wave serileri bu tiptedir. Osilatör harici katman, subtractive sentez tipiyle %95 aynıdır.

      FM:

      İki osilatörün frekans modülasyonuna sokulmasıyla oluşan tonların sentezi. Yamaha'da bu mevzu "faz modülasyonu" olarak adlandırılsa da sonuç aynıdır. Ünlü Yamaha DX7 bu tarz bir sentezleyicidir. Genelde dijital osilatörlere sahip cihazlarda daha stabil sonuç verir.

      Sample & Synthesis:

      Cihaz içinde bulunan ya da kendi yüklediğiniz seslerin sentezlenmesine olanak veren cihazlardır. Günümüzde çoğu Workstation tabir ettiğimiz klavyeyi bu kategoride görebiliriz. AKAI, E-MU, Roland, Yamaha, Korg gibi markaların sampler üniteleri de bu kategoridedir.

      Granüler: Çok kısa (mikrosaniye) dalgaformlarının ardarda çalınmasıyla kulağın bunları bütün gibi algılamasına dayalı sentez biçimi.

      Bu tipte yazılımlar daha baskındır: Csound ve SuperCollider gibi.

      Bir orkestrada çalan klavyeci için alınacak ilk kategori genelde subtractive olur. Geçmişten günümüze en çok kullanılan synth tipinin subtractive olduğunu düşünürsek ilk olmasının sebebini açıklamış oluruz.

      Bir orkestrada synthesizer kullanmak isteyen klavyeciler için kişisel önerim çok niş tarzlara girilmeyecekse öncelikle kolay arayüzlü polifonik bir subtractive synthesizer olacaktır. Daha sonra ilgi alanlarına göre daha farklı tiplerde synthler alınabilir.

      Herkesin analog ya da dijital oluşu, ses karakteri ve arayüz gibi kriterlerde beklentileri farklı olduğundan alım yapılırken en güzeli deneyerek almaktır. Bu imkanı olmayanlar için kitapçıklar, tanıtım videoları ve değişik tarzlarda ilgili cihazlar kullanılarak yapılmış çalışmalar yol gösterecektir.

      Merak edenler olursa diye naçizane tercih sıralamamı yazıyorum: Referans olarak görmeyiniz.

      1. Ses kalitesi (özellikle efektlere gerek olmadan güzel bir tınısının olması)
      2. Arayüz (kolay bir arayüz programlamayı hızlandırır ve kullanıcıyı teşvik eder)
      3. Esneklik (programlama olanaklarının genişliği)

      Kimi synthesizerlar sample desteği sunsa da workstation ya da sahne piyanolarındaki gibi multisample performansı beklenmemesini hatırlatır, o sampleları bir osilatör olarak düşünerek onları yapmak istediğiniz tonda bir basamak olarak görmenizi öneririm. Bu konuda sample desteği de sunan cihazlardaki parametrelere bakarak aradaki farkı da görebilir / duyabilirsiniz.
Additive osc leri biraz eksik anlatmissiniz. Yukaridaki yazida biraz daha izah etmeye calistim konuyu.

Wavetable osc mantiginda ise pek %95 subtractive nin aynisi degildir. Osc nin phase'in de cok daha keskin ve net hareketler yapabilirsiniz. dolayisiyla baska bir takim sentez tekniklerini uygulamak icin cok daha eleverislidir.

Fm sentezi sadece dx7 den ibaret degildir. Dunya'da bugune kadar uretilmis Exponential, Linear ve Thru Zero seklinde 3 ayri fm devresi bulunur. Dx7 thru zero fm in operator mantigi ile kullanilmis ayrica phase distortion yapabilen bir tasarimdir.

Yani aslinda 5-6 cesit osc mantigi vardir diye katogorize edebilir. Bu osc ler ve synth dizaynlari ilede elde edebileceginiz 25 ten fazla sentez teknigi bulunmaktadir. Aslinda synthesizer secerken varmak istediginiz ses rengine gore bir sentezleme mantiginda calisan bir synthesizer modeli secmeniz gerekir.

Bunlarin haricinde diger yazdiklariniza katiliyorum.
 

Geri
Üst