Marxizm Üzerine...

1000mirrors demiş ki:
dorukovic demiş ki:
marxsistler insanlığı kurtarmak için mücadele edilmesi gerektiğini söyler ama hangi insanlık? insanlar nankördür,insanlarhiç bir şeyin değerini bilmez,insanlar yine haksızlık yapmanın bir yolunu mutlaka bulur.

ben böyle bir insanlık için mücadele etmem

Şu dikkatinizi çekti mi,örneğin çirkin bir insan insanları fiziksel olarak en az beğenendir.Ahlaksız biri en kolay ahlaksızlığı fark eder.Aptal biri sürekli etrafındakileri aptal görür.Bu arkadaş da insan dendiğinde en yakın olarak kendisini bildiğinden insanı kendi niteliklerine göre değerlendiriyor.
söylediklerin kesinlikle yanlış. beni hiç tanımıyorsun.
 
Appassionata demiş ki:
İlk defa dorukoviçe katılıyorum. Şu ana kadar hep böyle oldu.
...
Devrimlerin pratikte başarısız olma nedenleri kanımca daha çok geri kalmış ülkelerdeki gerici kitle psikolojisinden dolayıdır.
bence insanların devrime değil,dürüstlüğe ve çalışkanlığa ihtiyacı var
 
dorukovic demiş ki:
Appassionata demiş ki:
İlk defa dorukoviçe katılıyorum. Şu ana kadar hep böyle oldu.
...
Devrimlerin pratikte başarısız olma nedenleri kanımca daha çok geri kalmış ülkelerdeki gerici kitle psikolojisinden dolayıdır.
bence insanların devrime değil,dürüstlüğe ve çalışkanlığa ihtiyacı var
İnsanları nasıl dürüst ve çalışkan yapacaksın?Haydi arkadaşlar diye gaz vererek mi?İnsanlar ne ahlaksız ne ahlaklıdır,ne çalışkan ne tembeldir.Koşullar onların a veya tam tersi b şeklinde davranmalarına neden olur.Bir insanın hırsızlık yapması cezasız kalıyor,çalışmasının ödülü verilmiyorsa o insan o hırsızlığı yapar.Sen de olsan yaparsın ben de yaparım.Sistem değişmediği sürece sistemin içindeki insanlar da değişmez.
Bu arada senin söylemlerin bana Machiavelli'yi anımsattı,bilmiyorum Prens'i okudun mu,bana onu okuyup anlayaman insanlardan biri gibi göründün.(Belki de yanıldım bilemem)
 
Arkadaşlar bu forumu belki gerçekten felsefi olarak tartışıp bir çözüm için konuşulabilecek, seviyeli, bilimsel olarak düşünmüştüm ama harbiden kimse kimseyi siklemio ayrıca birbirine ahkam kesio zaten sorun bu şu bencilliği ve kompleksleri atmadan bişeye başlamak yanlış. ve bu forum harbiden üretmekten çok tüketio bu yüzden de bi boka yaramaz önemli olan anlamak ve anlamaya çalışmaktır. genede saolun hade eyvallah.
 
Dorukoviç demiş ki
marxsistler insanlığı kurtarmak için mücadele edilmesi gerektiğini söyler ama hangi insanlık? insanlar nankördür,insanlar hiç bir şeyin değerini bilmez,insanlar yine haksızlık yapmanın bir yolunu mutlaka bulur.
ben böyle bir insanlık için mücadele etmem
bence insanların devrime değil,dürüstlüğe ve çalışkanlığa ihtiyacı var

buna karşılık 1000mirrors demiş ki
İnsanları nasıl dürüst ve çalışkan yapacaksın?Haydi arkadaşlar diye gaz vererek mi?İnsanlar ne ahlaksız ne ahlaklıdır,ne çalışkan ne tembeldir.Koşullar onların a veya tam tersi b şeklinde davranmalarına neden olur.Bir insanın hırsızlık yapması cezasız kalıyor,çalışmasının ödülü verilmiyorsa o insan o hırsızlığı yapar.Sen de olsan yaparsın ben de yaparım.Sistem değişmediği sürece sistemin içindeki insanlar da değişmez

Arkadaşlar kendinizi haklı görmenizi anlıyorum, çünkü olaya belli bir açıdan ve belli kabuller ile yanaşıyorsunuz..
Bu güzel bir şey yani; insanın kendine ait fikirlerinin, belli bir bakış açısının, varsayımlarının bulunması..
Tabii bu bize ait olan fikirler, bizde hangi sebepten dolayı bulunuyor? yani o düşünceyi benimsememizin altında yatan psikolojik iç dinamikler,yaşadığımız hayatın bize sunduğu ve bizim ne şekilde algıladığımız ve değerlendirdiğimiz belli olmayan izlenimler, bunların sonucunda oluşan karakterimiz, hayat görüşümüz, kabullerimiz,vs.. neler? bu da önemli!
Bu belki başka bir tartışma konusu ama Marx’ın yada herhengi bir bireyin; insanın, toplumun, tarihin neliğini ortaya koyduğunu iddia etmesi; kendisini yukarıda saydığım koşullardan etkilenmeyecek bir yerde görmesinden kaynaklanmaktadır bence.
Bu şu demek;Nesnel bir ölçüt ortaya koyan kimse ya
1-) öne sürdüğü ölçütün geçerlilik koşullarını belirtmelidir ve kanıtlamalıdır.
Bilime de ancak bu kuralı gerçekleştirdiğinde ona itibar etmeliyiz. Yani kesin bir bilgi zamanı, mekanı, iç ve dış zorunlulukları,geçerlilik koşulları, kanıtlanmış gösterilmiş bir özellikte olmalıdır. Bu da şu demek ki varsayılmış bir bilgi olmamalıdır.
Bilimde dahi, mutlak bir bilgiden söz edilemezken en azından bunu savunanlar varken(isteyenlerle bunu tartışabilirim) insan denen varlık hakkında, onun tek tek yada toplum halindeki oluşumları üzerine ve bu toplumların ilerleme süreci üzerine ortaya bir şeyler konması, alkışlanacak bir denemedir.
Ancak söz konusu düşüncelerin kendine bir mutlaklık atfetmesini; bu mutlaklığını varsayıyor olmaları dışında kavrayamıyorum!! Onların bu kendi doğruluğunu varsaymaları da, onları kanıtlanmamış ancak doğruluk olasılığı olan birer hipotez olarak görmemi sağlıyor. Ve onları ancak, olası doğru olacak olan yeni fikirlere gebelik etmeleri yada vesile olabilecek olmaları ve önemli bir problemin çözümü için daha sağlam temelli olmaları bakımından diğer benzer görüşlerden değerli görebiliyorum.
Ve bu düşüncelerin nesnelliklerinin o fikir sahiplerinin zihinleri dışında geçersiz olduğunu düşünüyorum. Peki hangi fikir vardır ki o fikir sahibinin zihni dışında da geçerli olsun? Sarsılmaz doğrulara sahip olan türdeşlerimiz, bu sorunun cevabını biliyor olmalılar!!
Yada
2-)öne sürdüğü ölçütün dayanakları, kanıtlanamıyorsa da, onu kabul edebilmemiz için, aynı zamanda çürütülemezde olmalıdır.
----İnsanları nasıl dürüst ve çalışkan yapacaksın?Haydi arkadaşlar diye gaz vererek mi?
- ya peki arkadaşlar bu yasaktır diye korkutarak mı? Bu durumda yasak olan yapılmadı diyelim (ki insan her sistemde her davranışı sergiler) uyumlu davranan insanlar yasak kalktığında yasak var gibi davranmayı öğrendimi? Hiçbir zaman öğrenemez bu yüzden bize bir güdücü gerek mi diyorsunuz yoksa? Peki biz neden marx çı olmaya çalışıyoruz da marx gibi biri olmuyoruz? Bu şu demek;kendini güdenler marx gibi birine ihtiyaç duymaz, kendini güdemeyenlere ise marx gibi birileri gerekir.kendimi gütmek istediğimden ve bunu yapabildiğimi düşündüğümden, marx ancak kendini güden bir insan olarak görünüyor gözüme. ancak bir güdücünün olduğu yerde koyunlar da bulunacaktır.ancak buradan koyun olmak ile marx olmak arasına, nietzsche dekine benzer bir değer farkı koyduğum anlaşılmasın.
----İnsanlar ne ahlaksız ne ahlaklıdır,ne çalışkan ne tembeldir.Koşullar onların a veya tam tersi b şeklinde davranmalarına neden olur.Bir insanın hırsızlık yapması cezasız kalıyor,çalışmasının ödülü verilmiyorsa o insan o hırsızlığı yapar.Sen de olsan yaparsın ben de yaparım
-olağanüstü bir gözlem ancak, davranışlarımızda bazı iç ve dış (aslında hepsi içtir bence) etkenler bizleri belirlenmiş bir hale sokuyorsa da, bu koşullar sadece yasalar değildir, ve insanlar yasalarla düzene girecek yada başka bir deyişle; proglamlamalarla davranışları belirlenecek robotlar değildir.(bunu ayrıca tartışmak isterim)yani demek istediğim en katı kurallar dahi olsa insan eyleme noktasına(herhangi bir suçu eyleme yada bir iyiliği eyleme) geldiğinde yasaları tanımadan eyleyecektir ve yasaların etkinliği bizleri eyleme noktasına yaklaşmaktan asla alıkoyamaz, çünkü bizi eyleme noktasına getiren sebep hayattaki olaylardır.
----Sistem değişmediği sürece sistemin içindeki insanlar da değişmez.
-Devrimler değişmeyen sistemlerin içinde değişen insanlar tarafından yapılmamış mıdır??
Görüldüğü gibi bir fikrin yanlışlanabilir olması, onun ancak bir varsayıma dayandığını gösterir yoksa doğru olduğunu değil(popper’ın dedikleri bilim alanında doğrudur ancak felsefi bilgide durum bence farklıdır) öyle ise düşüncemiz kanıtlanamasa da en azından yanlışlanamaz da olmalıdır.popper ile yaşanan farklı bakış açısının temelinde onun bilgiyi varsayımsal olarak ele alması yatar .fakat ben burada bilginin varsayımsal olabileceğini anlatmaya çalışsam da bilgilerini mutlak sanan türdeşlerimizin anlaması için onlara onların dilinden yani onların kabulleri ile yaklaşmaktayım. Bununla şunu demek istiyorum;aslında nesnel bir ölçüt değil kanıtlanamaz, ‘en azından çürütülemez’ olmak zorunda da değildir:ancak kırmızı rengi mavi sanan birine, maviyi göstermeden, kırmızının mavi olmadığını anlatamazdım.
Son olarak ta;
---- marxsistler insanlığı kurtarmak için mücadele edilmesi gerektiğini söyler ama hangi insanlık? insanlar nankördür,insanlar hiç bir şeyin değerini bilmez,insanlar yine haksızlık yapmanın bir yolunu mutlaka bulur.
ben böyle bir insanlık için mücadele etmem
bence insanların devrime değil,dürüstlüğe ve çalışkanlığa ihtiyacı var
-bence ise insanların her türlü sorun için birbirine güvenmeye ve yardımlaşmaya ihtiyacı var. Bu da devrimle olmaz doğru ama berbat bir yaratık ta olsa türdeşlerimizi sevmek ile onlar için mücadele etmeye arzu duymak ile olur. Türdeşlerimizi sevmeyeceğiz de, farklı türden canlıları yada cansız düşünceleri mi seveceğiz? Ben kurtarılacak tek bir insan için bile mücadele ederim. Ama bu mücadele devrimle değil, sevgi ile yakınlarımı insan varoluşunun getirisi olan umutsuzluğundan kurtararak olabilir, ve buda oldukça yeterli ve değerli bir şeydir.
Bu yüzden her insan öncelikle en yakınındakilere olan davranışlarını gözden geçirmekle işe başlamalıdır. Çünkü en büyük saygıyı,sevgiyi en yakınımızdaki insanlar, ailemiz dostlarımız vs hak etmektedir. İçinde bir toplumu kurtarmak isteyecek kadar insan sevgisi barındıran bir kimseyi deli olarak nitelendirmemem için, bu kimsenin yakınındakilere davranışlarının ölçülü ve sevgi dolu olmasını beklerim.
Ayrıca tüm insanlığı kurtarabileceğimizi yada bir toplumu bir anda toptan kurtarabileceğimizi, yani bunu bizim yapabileceğimizi nereden biliyoruz? Daha önemlisi bunun yapılabileceğini nereden biliyoruz?
Toplumlar değil ama bireyler kurtarılabilir bence. Toplumsal kalkınma da ancak bu tek tek bireylerin zihinlerinde başlar ve ancak buradan toplumun diğer birimlerine yayılır. Tek bir insanı mutlu etmenin coşkusu en görkemli devrimlerden daha taşkın bir his oluşturmalı içimizde(tabii bunu oluşturmak mümkün ise). Çünkü eğer bu mümkün olursa, etkileri zamanla topluma da yansıyacaktır.

arkadaşlar herşeyi bilir bir eda ile yazılmış görünen konuşmalarım sizde bir antipati yaratmasın,
nbvma5 demiş ki;
Arkadaşlar bu forumu belki gerçekten felsefi olarak tartışıp bir çözüm için konuşulabilecek, seviyeli, bilimsel olarak düşünmüştüm ama harbiden kimse kimseyi siklemio ayrıca birbirine ahkam kesio zaten sorun bu şu bencilliği ve kompleksleri atmadan bişeye başlamak yanlış. ve bu forum harbiden üretmekten çok tüketio bu yüzden de bi boka yaramaz önemli olan anlamak ve anlamaya çalışmaktır. genede saolun hade eyvallah.
nbvma5 e katılıyorum ve onun niyetini gerçekleştirmek için böyle bir denemede bulundum, umarım siz de yazılarınızla katılırsınız buna..
 
Şimdi şöyle birşey de var, Marx sonuçta bir insandı.Marx'ın fikirleri yaşadığı dönemle kalmıştır.O da her insan gibi doğru&yanlış fikirlere kapılmıştır ki bunu da eserlerinde görebiliyoruz (genel olarak yanlış tabi ama :D ) Neyse.

Bir kişi de çıkıp ben Marksizmi daha ileriye götüreyim.Yeni bir bakış açısı kazandırayım demiş midir? Neden sosyalistler hala o eski Marksizmi temel kabul etmektedir? Neden reform yapılmamıştır? Kapitalizm bile kendini yenileyerek insanlara belli ödünler vermişken neden Marksizm durduğu yerde saymaktadır?

Devrim yapmak için bir "insanın" öznel fikirlerini körü körüne uygulamak gerekir mi?

Marx da benim gibi sizin gibi bir insandı.150 yıl önce işçilerin ezilmesine çok içerleyen ve o gazla bilgi birikimini sınıfsız toplum amaçlı eserlerine aktardı.O zamandan beri neler değişti.Marx acaba bugünün Almanya'sında doğsa neler yapardı kimbilir?

Marx'ı ve onun sistemini bütünüyle kusursuz görerek onu "tanrılaştırmak" gibi bir yola sapmıyor musun praxis? İnsanoğlu kusursuz değildir ki.Marx da değildir.Hatta bana göre çok kusurludur :D

Marksizmi çarpıtmak nedir? Marksizm eleştirilmezse olduğu yerde sayar.Sayıyor da nitekim.Marx'tan sonra ancak böyle sıkı Marx fanatikleri, Marx'ı babası, Das Kapital'i "Kutsal Kitap" olarak gören adamlar gelmiştir.Hiç bir akıllı adam da gelip "Ben bunu günümüz şartlarına uyarlayacağım, Marx şurada yanılmıştı 21.yy'da şöyle olmalı" dememiştir.Diyen olmuşsa da fanatik Marxcılar adam yerine koymamıştır zaten.Adamlar takım tutuyor sanki.
 
Vercetti demiş ki:
Devrim yapmak için bir "insanın" öznel fikirlerini körü körüne uygulamak gerekir mi?
Marksizm eleştirilmezse olduğu yerde sayar.Sayıyor da nitekim.Marx'tan sonra ancak böyle sıkı Marx fanatikleri, Marx'ı babası, Das Kapital'i "Kutsal Kitap" olarak gören adamlar gelmiştir.Hiç bir akıllı adam da gelip "Ben bunu günümüz şartlarına uyarlayacağım, Marx şurada yanılmıştı 21.yy'da şöyle olmalı" dememiştir.Diyen olmuşsa da fanatik Marxcılar adam yerine koymamıştır zaten.Adamlar takım tutuyor sanki.
:D direkman katılıyorum sana vercetti,tek bir marksist vardı o da karl marxtı, bu gün marxçı olmaya çalışmak yerine marx gibi biri olmaya çalışmak gerek. Tabi bu onun düşüncelerini tamamen benimseyerek değil onun gibi özgün fikirler ortaya koyarak olmalı. üzülerek görüyorum ki bugün bir marxcı ile bir dinci,metalci, ülkücü yada fenerbahçeli arasında onları iten güdüler bakımından hiç bir fark yok :cry:
 
frisby demiş ki:
Dorukoviç demiş ki
marxsistler insanlığı kurtarmak için mücadele edilmesi gerektiğini söyler ama hangi insanlık? insanlar nankördür,insanlar hiç bir şeyin değerini bilmez,insanlar yine haksızlık yapmanın bir yolunu mutlaka bulur.
ben böyle bir insanlık için mücadele etmem
bence insanların devrime değil,dürüstlüğe ve çalışkanlığa ihtiyacı var

buna karşılık 1000mirrors demiş ki
İnsanları nasıl dürüst ve çalışkan yapacaksın?Haydi arkadaşlar diye gaz vererek mi?İnsanlar ne ahlaksız ne ahlaklıdır,ne çalışkan ne tembeldir.Koşullar onların a veya tam tersi b şeklinde davranmalarına neden olur.Bir insanın hırsızlık yapması cezasız kalıyor,çalışmasının ödülü verilmiyorsa o insan o hırsızlığı yapar.Sen de olsan yaparsın ben de yaparım.Sistem değişmediği sürece sistemin içindeki insanlar da değişmez

Arkadaşlar kendinizi haklı görmenizi anlıyorum, çünkü olaya belli bir açıdan ve belli kabuller ile yanaşıyorsunuz..
Bu güzel bir şey yani; insanın kendine ait fikirlerinin, belli bir bakış açısının, varsayımlarının bulunması..
Tabii bu bize ait olan fikirler, bizde hangi sebepten dolayı bulunuyor? yani o düşünceyi benimsememizin altında yatan psikolojik iç dinamikler,yaşadığımız hayatın bize sunduğu ve bizim ne şekilde algıladığımız ve değerlendirdiğimiz belli olmayan izlenimler, bunların sonucunda oluşan karakterimiz, hayat görüşümüz, kabullerimiz,vs.. neler? bu da önemli!
Bu belki başka bir tartışma konusu ama Marx’ın yada herhengi bir bireyin; insanın, toplumun, tarihin neliğini ortaya koyduğunu iddia etmesi; kendisini yukarıda saydığım koşullardan etkilenmeyecek bir yerde görmesinden kaynaklanmaktadır bence.
Bu şu demek;Nesnel bir ölçüt ortaya koyan kimse ya
1-) öne sürdüğü ölçütün geçerlilik koşullarını belirtmelidir ve kanıtlamalıdır.
Bilime de ancak bu kuralı gerçekleştirdiğinde ona itibar etmeliyiz. Yani kesin bir bilgi zamanı, mekanı, iç ve dış zorunlulukları,geçerlilik koşulları, kanıtlanmış gösterilmiş bir özellikte olmalıdır. Bu da şu demek ki varsayılmış bir bilgi olmamalıdır.
Bilimde dahi, mutlak bir bilgiden söz edilemezken en azından bunu savunanlar varken(isteyenlerle bunu tartışabilirim) insan denen varlık hakkında, onun tek tek yada toplum halindeki oluşumları üzerine ve bu toplumların ilerleme süreci üzerine ortaya bir şeyler konması, alkışlanacak bir denemedir.
Ancak söz konusu düşüncelerin kendine bir mutlaklık atfetmesini; bu mutlaklığını varsayıyor olmaları dışında kavrayamıyorum!! Onların bu kendi doğruluğunu varsaymaları da, onları kanıtlanmamış ancak doğruluk olasılığı olan birer hipotez olarak görmemi sağlıyor. Ve onları ancak, olası doğru olacak olan yeni fikirlere gebelik etmeleri yada vesile olabilecek olmaları ve önemli bir problemin çözümü için daha sağlam temelli olmaları bakımından diğer benzer görüşlerden değerli görebiliyorum.
Ve bu düşüncelerin nesnelliklerinin o fikir sahiplerinin zihinleri dışında geçersiz olduğunu düşünüyorum. Peki hangi fikir vardır ki o fikir sahibinin zihni dışında da geçerli olsun? Sarsılmaz doğrulara sahip olan türdeşlerimiz, bu sorunun cevabını biliyor olmalılar!!
Yada
2-)öne sürdüğü ölçütün dayanakları, kanıtlanamıyorsa da, onu kabul edebilmemiz için, aynı zamanda çürütülemezde olmalıdır.
----İnsanları nasıl dürüst ve çalışkan yapacaksın?Haydi arkadaşlar diye gaz vererek mi?
- ya peki arkadaşlar bu yasaktır diye korkutarak mı? Bu durumda yasak olan yapılmadı diyelim (ki insan her sistemde her davranışı sergiler) uyumlu davranan insanlar yasak kalktığında yasak var gibi davranmayı öğrendimi? Hiçbir zaman öğrenemez bu yüzden bize bir güdücü gerek mi diyorsunuz yoksa? Peki biz neden marx çı olmaya çalışıyoruz da marx gibi biri olmuyoruz? Bu şu demek;kendini güdenler marx gibi birine ihtiyaç duymaz, kendini güdemeyenlere ise marx gibi birileri gerekir.kendimi gütmek istediğimden ve bunu yapabildiğimi düşündüğümden, marx ancak kendini güden bir insan olarak görünüyor gözüme. ancak bir güdücünün olduğu yerde koyunlar da bulunacaktır.ancak buradan koyun olmak ile marx olmak arasına, nietzsche dekine benzer bir değer farkı koyduğum anlaşılmasın.
----İnsanlar ne ahlaksız ne ahlaklıdır,ne çalışkan ne tembeldir.Koşullar onların a veya tam tersi b şeklinde davranmalarına neden olur.Bir insanın hırsızlık yapması cezasız kalıyor,çalışmasının ödülü verilmiyorsa o insan o hırsızlığı yapar.Sen de olsan yaparsın ben de yaparım
-olağanüstü bir gözlem ancak, davranışlarımızda bazı iç ve dış (aslında hepsi içtir bence) etkenler bizleri belirlenmiş bir hale sokuyorsa da, bu koşullar sadece yasalar değildir, ve insanlar yasalarla düzene girecek yada başka bir deyişle; proglamlamalarla davranışları belirlenecek robotlar değildir.(bunu ayrıca tartışmak isterim)yani demek istediğim en katı kurallar dahi olsa insan eyleme noktasına(herhangi bir suçu eyleme yada bir iyiliği eyleme) geldiğinde yasaları tanımadan eyleyecektir ve yasaların etkinliği bizleri eyleme noktasına yaklaşmaktan asla alıkoyamaz, çünkü bizi eyleme noktasına getiren sebep hayattaki olaylardır.
----Sistem değişmediği sürece sistemin içindeki insanlar da değişmez.
-Devrimler değişmeyen sistemlerin içinde değişen insanlar tarafından yapılmamış mıdır??
Görüldüğü gibi bir fikrin yanlışlanabilir olması, onun ancak bir varsayıma dayandığını gösterir yoksa doğru olduğunu değil(popper’ın dedikleri bilim alanında doğrudur ancak felsefi bilgide durum bence farklıdır) öyle ise düşüncemiz kanıtlanamasa da en azından yanlışlanamaz da olmalıdır.popper ile yaşanan farklı bakış açısının temelinde onun bilgiyi varsayımsal olarak ele alması yatar .fakat ben burada bilginin varsayımsal olabileceğini anlatmaya çalışsam da bilgilerini mutlak sanan türdeşlerimizin anlaması için onlara onların dilinden yani onların kabulleri ile yaklaşmaktayım. Bununla şunu demek istiyorum;aslında nesnel bir ölçüt değil kanıtlanamaz, ‘en azından çürütülemez’ olmak zorunda da değildir:ancak kırmızı rengi mavi sanan birine, maviyi göstermeden, kırmızının mavi olmadığını anlatamazdım.
Son olarak ta;
---- marxsistler insanlığı kurtarmak için mücadele edilmesi gerektiğini söyler ama hangi insanlık? insanlar nankördür,insanlar hiç bir şeyin değerini bilmez,insanlar yine haksızlık yapmanın bir yolunu mutlaka bulur.
ben böyle bir insanlık için mücadele etmem
bence insanların devrime değil,dürüstlüğe ve çalışkanlığa ihtiyacı var
-bence ise insanların her türlü sorun için birbirine güvenmeye ve yardımlaşmaya ihtiyacı var. Bu da devrimle olmaz doğru ama berbat bir yaratık ta olsa türdeşlerimizi sevmek ile onlar için mücadele etmeye arzu duymak ile olur. Türdeşlerimizi sevmeyeceğiz de, farklı türden canlıları yada cansız düşünceleri mi seveceğiz? Ben kurtarılacak tek bir insan için bile mücadele ederim. Ama bu mücadele devrimle değil, sevgi ile yakınlarımı insan varoluşunun getirisi olan umutsuzluğundan kurtararak olabilir, ve buda oldukça yeterli ve değerli bir şeydir.
Bu yüzden her insan öncelikle en yakınındakilere olan davranışlarını gözden geçirmekle işe başlamalıdır. Çünkü en büyük saygıyı,sevgiyi en yakınımızdaki insanlar, ailemiz dostlarımız vs hak etmektedir. İçinde bir toplumu kurtarmak isteyecek kadar insan sevgisi barındıran bir kimseyi deli olarak nitelendirmemem için, bu kimsenin yakınındakilere davranışlarının ölçülü ve sevgi dolu olmasını beklerim.
Ayrıca tüm insanlığı kurtarabileceğimizi yada bir toplumu bir anda toptan kurtarabileceğimizi, yani bunu bizim yapabileceğimizi nereden biliyoruz? Daha önemlisi bunun yapılabileceğini nereden biliyoruz?
Toplumlar değil ama bireyler kurtarılabilir bence. Toplumsal kalkınma da ancak bu tek tek bireylerin zihinlerinde başlar ve ancak buradan toplumun diğer birimlerine yayılır. Tek bir insanı mutlu etmenin coşkusu en görkemli devrimlerden daha taşkın bir his oluşturmalı içimizde(tabii bunu oluşturmak mümkün ise). Çünkü eğer bu mümkün olursa, etkileri zamanla topluma da yansıyacaktır.

arkadaşlar herşeyi bilir bir eda ile yazılmış görünen konuşmalarım sizde bir antipati yaratmasın,
nbvma5 demiş ki;
Arkadaşlar bu forumu belki gerçekten felsefi olarak tartışıp bir çözüm için konuşulabilecek, seviyeli, bilimsel olarak düşünmüştüm ama harbiden kimse kimseyi siklemio ayrıca birbirine ahkam kesio zaten sorun bu şu bencilliği ve kompleksleri atmadan bişeye başlamak yanlış. ve bu forum harbiden üretmekten çok tüketio bu yüzden de bi boka yaramaz önemli olan anlamak ve anlamaya çalışmaktır. genede saolun hade eyvallah.
nbvma5 e katılıyorum ve onun niyetini gerçekleştirmek için böyle bir denemede bulundum, umarım siz de yazılarınızla katılırsınız buna..

1) Marx, Engels; maddi dünyadan hareketle bunların beynimize olan yansımalarını dile getirerek diyalektik bir biçimde felsefesini oluşturup temellendirdiğinden ve biliminde diyalektiğe aykırı bir sorun teşkil etmediğinden bilimsel bir felsefi ve eylem sistemi olduğunu ön görmüş ve kanıtlamıştır!

2) Dolayısıyla da onu çürütecek olan bilimdir! ne zamanki bilim diyalektiğin işleemdiğini söylerse o zaman Marx'ın (Engels'in geliştirmeside dahil) diyalektik materyalizm'i çökmüş olur!

- Bizim eylemimizin gerçekleşmesi eğer yasalar tarafından bir kez cezaya çarptırıldığında, kendimize zarar vermeyeceğimizden kendimizi kısıtlar istediğimizi yapamayız, yapmayız!

-Senin sevgin bazı şeylere yetiyor mu? örnek Irak'a saldıran A.B.D' yi durdurmak için sevgi gücün yetti mi? Sevgi yeterli mi Filistin, İsrail saçmalığını durdurmaya? Bunlar mı değerli!

-Biliyoruz çünkü toplum bizden oluşuyor ve bizi kutuplara ayıran meta keşfedilmiş ve bunalrı yıkmamız'ın faydası ve özgürlüğü bize öngörülmüştür. Bunun olabiliteliliğinin veya bireylere faydasının arsyonelitesini yadırgamak kendine yabancılaşmaktır.

-Devrim'i sanki hayvanlar yapacak! Devrim (komünist), bireylerin bilinçlenip topluma yayılmasıyla yapılır ki o zaman devrim, devrim olup tamamlanmış olacaktır!

-Karl (olması lazım) Popper'in fikirleri antropolik ve sosyolojik açıdan irdelendiğinde oldukça ampirik ve Kant'ın kendinde şeylere dönüşünü simgeliyor. (Popper fikirlerini detaylıca tartışabiliriz)

-Sadece bir öneri: Marxizm ile ilgili tüm bilgi,görüş ve yorumları sadece sosyoloji ya da antropoli kitaplarından okumayın. Birde onu kendisinden okumayı deneyin.
 
frisby demiş ki:
Vercetti demiş ki:
Devrim yapmak için bir "insanın" öznel fikirlerini körü körüne uygulamak gerekir mi?
Marksizm eleştirilmezse olduğu yerde sayar.Sayıyor da nitekim.Marx'tan sonra ancak böyle sıkı Marx fanatikleri, Marx'ı babası, Das Kapital'i "Kutsal Kitap" olarak gören adamlar gelmiştir.Hiç bir akıllı adam da gelip "Ben bunu günümüz şartlarına uyarlayacağım, Marx şurada yanılmıştı 21.yy'da şöyle olmalı" dememiştir.Diyen olmuşsa da fanatik Marxcılar adam yerine koymamıştır zaten.Adamlar takım tutuyor sanki.
:D direkman katılıyorum sana vercetti,tek bir marksist vardı o da karl marxtı, bu gün marxçı olmaya çalışmak yerine marx gibi biri olmaya çalışmak gerek. Tabi bu onun düşüncelerini tamamen benimseyerek değil onun gibi özgün fikirler ortaya koyarak olmalı. üzülerek görüyorum ki bugün bir marxcı ile bir dinci,metalci, ülkücü yada fenerbahçeli arasında onları iten güdüler bakımından hiç bir fark yok :cry:
Yanılıyorsun vercetti ve frisby. Engels,Reich,Sartre,Lenin,Troçki,Rosa marxist felsefi ve pratiğine kendi öznel fikrilerini sunup genel sonuca varılmıştır ve Marxizm'in güncellenmesini de uygulanabilirliğinide her zaman sağlamışlardır ve sağlamaya devam eden kişilerde hala var ve olacaktırda. Dediğim gibi dışardan bakmakla olmuyo birazda Marixzm'in içine girip araştırıp, bilgi edinip ondan sonra yazmak lazım böyle atıp tutması kolay!
 
Ya Sartre Marx'ın gölgesinde kalacak bir adam değil.Bence Marx'tan öte bir adamdır, ona güncelleyici gözüyle bakman saçmadır.

Lenin de çok başarılı bir güncelleyicimiz.Süper bir devlet kurdu iki sınıflı, bol ezilenli, saçmalıklar cumhuriyeti SSCB.

Diğerleri de mükemmel.Fikir ve uygulamaları tarihe geçmiş :D Marksizm dünyada egemen. :LOL:

Neyse...Sıkıldım ben bu konudan.Ne siz benim yazdıklarımı kabul edersiniz ne de ben sizin.
 
Gölgesinde kalmakla alakası yok baktığın çerçeve çok sığ! Sartre'cı Egzistansiyalizm'in kurucusu Sartre, bir Marxistti. Komünist partilerde aktif olarak görev almasını hatırlatırım. Marxizm'le Egzistansiyalizm arasındaki etkileşim son derece şaşırtıcı bir diyalektik ilişki içerisindedir. (bu konuda tartışılabilir)
 
Frisby tartışma gereğinden fazla karmaşıklaştığından ne alıntı yapacağım ne de maddeler kullanacağım.Fikirlerim aşağıdadır;
Dorukoviç marksizmi eleştirmek amacıyla önemli olanın insanların dürüstlüğü ahlakı gibi bireysel değerler olduğunu söylemişti.Ben de ona cevap olarak dış koşulları ön plana çıkardım.(Dış koşullar sadece yasalar değil,ben böyle bir şey söylemedim.Örnek olarak yasanın yanında ödülü de vermiştim.Bunun yanında din,ahlak,aile yapısı,iktisadi koşullar,kültürel gelişme gibi bir çok faktör de vardır)
Toplumsal(dış) koşullar da teker teker bireylerin fikirlerinin birikmesi sonucu oluşur.Aynı zamanda da toplumun koşulları da bireyleri etkiler.Bu böyle bir dönüşüm işte,toplum bireylerden oluşuyor,birey de toplumdan etkileniyor.Karşılıklı bir etki var.
İnsan robot değildir doğru,fakat her insan davranışının da bir nedeni vardır,buna katılıyor musun?Ben insanın hukuk kuralı olarak yasalarla dizginlenmesini savunuyor değilim.Ben özgürlükçüyüm,buna en sert karşı çıkacak kişi benim.
Şöyle sormuşsun;
Devrimler değişmeyen sistemlerin içinde değişen insanlar tarafından yapılmamış mıdır?
O insanlar sistem değişmediği sürece değişimin sürekli olmayacağını fark etmişlerdir.Devrimi yapmalarının nedeni de budur.İnternet bağlantısında sorunlar yaşadığımdan yazıları bazen aceleyle yazıyorum,önceki ifadem biraz yetersiz.Mevcut bir düzen var,örneğin monarşi.Sistemin içindeki bazı bireyler yeterli derecede değişiyor ve insanların eşit ve özgür olduğunu fark ediyor.Bu noktada birer birey olarak özgür hareket etmenin yeterli olmayacağını anlıyorlar.Sistem siyasi eşitsizlik üzerine kurulu oldukça bireysel davranışlar her zaman yeterli değişimi sağlamayacaktır.Bu yüzden sistemi değiştiriyorlar ve cumhuriyeti devrimle kuruyorlar.Artık dış koşullar da bireyin özgürce yaşamasına uygun hale geliyor.Bireyler sistemi değiştirdi,şimdi sistem de bireyleri değiştiriyor.İlişki karşılıktı.Sistem değişmeden kalsaydı,bireylerin özgürlük mücadeleleri kıvılcım gibi parlayıp sönecekti.Oysa artık bir ateş...
 
Geri
Üst