Can Dündar

CAn Dündar eşsiz yazarlardan biri. yazıları bende hep hayranlık bırakmıştır ve bırakıyordur da. bazen benim açıklayamadığım ifade edemediğim şeylerin onun kaleminden çıkan cümlelerinde kelimelere döküldüğünü görebiliorum. Can Dündar gerçekten okunası şeyler çıkarıyor ortaya.
 
-DeaD-END- demiş ki:
bazen benim açıklayamadığım ifade edemediğim şeylerin onun kaleminden çıkan cümlelerinde kelimelere döküldüğünü görebiliorum.
Kendine bakıp herkesi görmek...Herkesin yaşadığını yazmak ve herkesi, yazdığı yazının herhangi bir yerinde yakalamak ve tanımlamak...
 
Forumdaki yazilarindan bi kismini okumustum ama yeni gördüklerim de yanima kar kaldi...sinav kitabimin da "yarim haziran" olmasi ilk kez bi sinava zevkle hazrlanmama sebep oldu :D alttaki yazisini bi arkadasim vermisti çok samimi ve sevimli geldi

SEYiST

Biz talebeyken seydik
iyi arkadastik seylen
Biliyorsunuz seylen sey olunmaz
Ben seyi bitirince babam
"Sey" dedi sey partisine girdim
Zaten seyle evlenmistim
Sey seye gidelim dedi gittik
Seysiz de olmuyor dedik döndük
iki seyim oldu büyüdüler
Doktor sende birsey var diyor simdi
Tabi bende birsey var;sayamadigim kadar
Kimse dokunmasin benim seyime
Çünkü ben bir seyim
Hersey de bir seydir ama
Ben baska bir seyim
Ben bir seyim
 
Yönetici Uyarısı: Mesaj içeriği anlaşılmayı güçleştirecek ölçüde yazım ve anlatım hatalarına sahip olduğundan yönetim tarafından silinmiştir. Yazım Kurallarına dikkat ediniz. Lütfen Forum Kurallarını okuyunuz.
 
çok severim... tüyap ta kendisiyle karşılaşma şansına sahip oldm...başarılı olmasının yanı sıra oldukça güler yüzlü bir insan... okuduğum bütün kitapları yazıları ayrı bi değer benim için.. ayrıca ypmış olduğu belgeseller de oldukça başarılı... Her 10 kasım da yayınlanan belgesel her izleyişimde bni etkiler...
 
Öğrendik ki....
Bir tek insanın bize ''iyi ki varsın'' demesi, varolduğumuz
için mutlu olmamızı sağlar....

Öğrendik ki....
Kibar olmak, haklı olmaktan daha önemlidir.

Öğrendik ki....
Hayat şartları bizi ne kadar ciddi görünmeye zorlasada hepimiz
çılgınlıklarımızı paylaşacak birini arıyoruz....

Öğrendik ki....
Bazen tek ihtiyacımız olan bir el ve bizi anlayacak bir
yürektir.....

Öğrendik ki....
Parayla ''klas insan'' olunmuyor....

Öğrendik ki....
Gün içinde başımıza gelen küçücük şeyler gün sonunda koca bir
mutluluğa dönüşüyor....


Öğrendik ki....
İnkar edip içimizde sakladığımız şeyler gerçekliğini
kaybetmiyor....



Öğrendik ki....
Her yarayı saran zaman değil sevgidir....



Öğrendik ki....
Hiç kimse mükemmel değildir....

Öğrendik ki....
Hayat zorludur ama biz daha zorluyuz....

Öğrendik ki....
Gülümsemek, daha güzel bir görüntüye kavuşmanın bedava
yoludur....

Öğrendik ki....
Hepimiz zirvede olmak istesek de asıl keyif oraya tırmanırken
yaşadıklarımızdır....

Öğrendik ki....
Zamanımız ne kadar azsa yapacak işler o kadar çoktur....

Öğrendik ki....
BİRİNİ NE KADAR ÇOK SEVERSEK HAYAT ONU BİZDEN O KADAR ÇABUK
ALIYOR.....



(not: eksiklikler olabilir :oops: )

Yönetici Uyarısı: Mesajınız düzeltilmiştir. Tamamı büyük, bold ve italik harflerle yazmak yasaktır. Lütfen Forum Kurallarını okuyunuz.
 
çok seviyorum,neden bilmiyorum ama çok samimi geliyor ve bir şekilde anlayabiliyor ve anlatabiliyor 13 yaşındaki çocuğun hissettiklerini de,73 yaşındaki amcamın hissettiklerini de,hatta bir kere başıma gelen kötü birşeyi ona anlatmak için yazmıştım sonra yollamaktan vazgeçmiştim :oops: :) ..dopdolu,değerli,okunmalı,okutulmalı..
 
-Hakkaten çok güçlü bir anlatım ve biraraya getirme yeteneği var bu adamın.En son Köy Enstitüleri belgeselini izledim neredeyse ağlıcaktım vala öyle mi anlatılır be adam.Sarı Zeybek'te de aynısı olmuştu.
-Ayrıca kitaplarıda sağlamdır.Severim,takip ederim.
 
DOSTLUK

Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın...
"Nereden çıktın bu vakitte" dememeli,
Bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;
"Gözünün dilini" bilmeli;
Dinlemeli sormadan,söylemeden anlamalı...
Arka bahçede varlığını sezdirmeden,mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi
Köklenmeli hayatında;
Sen,her daim onun orada durduğunu hissetmelisin..
İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli...
Kovuklarına saklanabilmelisin...
Kucaklamalı seni güvenli kolları..
Dalları bitkin başına omuz,
Yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...
En mahrem sırlarını verebilmeli,
En derin yaralarını açıp gösterebilmelisin;
Gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...
Onca dalkavuk arasında bir tek o,
Sözünü eğip bükmeden söylemeli,
Yanlış anlaşılmayacağını bilmeli...
Alkışlandığında değil sadece,
Asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli...
Övmeli alem içinde,baş başayken sövmeli
Ve sen öyle güvenmelisin ki ona,
Övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin,
"Hak ettim" diyebilmelisin...
Teklifsiz kefili olmalı hatalarının;
Günahlarının yegane şahidi...
Seni senden iyi bilen,sana senden çok güvenen bir sırdaş...
Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.
Ve sen ağladığında,onun gözünden gelmeli yaş...


Ne denilebilir ki..Mükemmel..
 
AŞKIN 'ACI' HALİ :cry:

tam göğsünün ortasında bir yerin acıyacak...
evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
sokağa fırlayacaksın...
sokaklar da dar gelecek...
tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksin...
birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"önemli olan sağlık."
"yaşamak güzel."
"boş ver, her şey unutulur."
sen hiçbirini duymayacaksın...
gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin...
hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını
kaldırıp "ne dedin?" diye sormayacaksın...
yalnız kalmak isteyeceksin...
hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
ikisi de yetmeyecek...
geçmişi düşüneceksin...
neredeyse dakika dakika...
ama kötüleri atlayarak...
onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
gittiğin yerlere gitmek...
bu sana hiç iyi gelmeyecek...
ama bile bile yapacaksın...
biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin...
hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin...
aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
herkesi ona benzetip...
kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
hiçbir şey oyalamayacak seni...
ilaçlara sığınacaksın...
birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan...
sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren...
bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
sabahı iple çekeceksin...
bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak
isteyeceksin...
nafile...
düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin...
telefonun çalmasını bekleyeceksin...
aramayacağını bile bile...
her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
yüreğin burkulacak...
canın yanacak...
bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret
edeceksin...
yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
ama bir umut...
onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
gel gitler içinde yaşayacaksın...
buna yaşamak denirse...
razı mısın bütün bunlara...?
hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
o halde aşık olabilirsin ...
:(
 
işte bu satırlar için her zaman okumaya değer bir insan.
yüzyılın aşkları kitabında hemen hepimizin duymuş olabileceği hikayeler yalın ve duru anlatımıyla akıp geçti bir anda
 
özellikle 'Sarı Zeybek' belgeseli çok etkilemişti beni.. 'araştırmacı,gözlemci yazarlık' konusunda başarılı bulduğum yazar..ve de çok kibar bir insan,siyaset meydanında izlemiştim hayran kalmıştım,hala milliyette yazmaya devam ediyor sanırım.. hele bazı sözleri var ki akla kazınan örneğin;'haklılığın onuru yaşatır insanı
susmanın utancı öldürür'..sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan
nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?..gibi okuyunca bir düşünüp sonra bidaha okuyorsun..
 
Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı... hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde. Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün"... cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım... Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum.... Ama "kendi ölümümüzü ve cenazemizi" düşünmemiz tavsiye ediliyordu... Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an.. Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim...

Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız... özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın... o andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün... tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin.... dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın... bırakın canınız yansın, bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz... orda, o musalla taşında düşünün kendinizi..... seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini... akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin".......

Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım.... Eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve diğer tüm çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine... Birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini.... Hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı.... Görüyordum işte "babaaaa.." diye ağlayan biricik oğlumu.... Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu perperişan.... Koca çınar babacığım belli belirsiz dualar okuyordu, o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla... Annem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını... Kardeşlerim, akrabalarım "çok erken gitti, doyamadı oğluna.." diyordu acıyan ses tonlarıyla... Ve dostlarım... onlar da şaşkındı... bazısı "daha dün birlikteydik, nasıl olur.." diyordu.... Bunları seyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım.." demek istedim hayal olduğunu unutup.... Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını okumadan kitabın....

Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide.... Belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar... Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim... Almam gereken dersi ve mesajı almıştım.... Şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlamıyorum... Şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum... Bu olayda tek farkındalık da yok üstelik... Biraz kendime geldikten sonra devam ettim hayatımın en zor hayaline.... Sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde neler söyleyecekleri vardı... Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında... Onlarda bıraktığım izleri, yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek ben konuşturacaktım hayalimde....... İçlerini okuyacaktım, senaryo bana ait olarak.... Yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım..... Gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle girilen duygusal mod değildi, deşifre etmem gereken metin...

Canım oğlumun söyleyecek çok şeyi yoktu... özleyecekti, yokluğumu hissedecekti.. ağlayacaktı aklına geldikçe... Belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yaşa gelinceye kadar sıradan bir üzüntünün ötesine geçmeyecekti duyguları.... Ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2 saniyede oğlumu.... "Hayal - meyal hatırlıyorum be baba seni... Keşke şimdi yaşıyor olsaydın da erkek erkeğe sohbet etseydik seninle... Bak mezuniyet törenimde de babasızdım... Askere giderken kimin elini öpeceğim senin yerine..." diyecek canı yanarak bir köşede...

Sevgili eşim... benim muhteşem hatunum... Nasıl dayanır bensizliğe.... O ki benim için herşeyini feda edip koşmuştu bana... Hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı... Bir daha seni seviyorum diyemeyecekti.... bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı.... Ve her gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne... Her sabah da bensiz başlayacaktı koca gün... Tek cümlesi takıldı o an içime; "oyunbozanlık yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik...."

Babam-annem,o bugüne kadar evlat olarak mutlu edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla kahrolduğum güzel insanlar..... Helaldi şüphesiz hakları... bilerek hiç kırmamıştım onları.... Üzerine titredikleri evlatları onlardan önce göçmüştü işte... önlerinde ve dualarına muhtaçtım..... Kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı ki evladının cenazesinde bulunmak.... Herhalde insanın uzun yaşadığına üzüldüğü nadir anlardan olsa gerek....

Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen YENİDEN DOÐDUM... Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"... sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes alıyor olduğum için şükrettim.... Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş, oyun perde demişti.... Peki ya hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak üzere kapansaydı.....

Bence bu yazıyı sadece okuyarak bırakmayın..... lütfen arada bir buradan aldıkalrınızı tartın, düşünün ve hayatınızı gözden geçirin.... Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah' tan başka bilen yok... İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken yapabileceklerinizi yapın, ertelemeyin.... bilerek - bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin... sizi sevenlere ve sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın.... biraz Hıncal abi tarzı olacak ama, sevginizi ve verdiğiniz değeri haykırın onlara iş işten geçmeden.... ve en önemlisi; VERDİÐİ -VERMEDİÐİ, ALDIÐI - ALMADIÐI HERŞEY İÇİN, TEKRAR TEKRAR ŞÜKREDİN YÜCELER YÜCESİ YARADAN' A...

Can Dundar....
[/b]
 
Geri
Üst