Kullandığımız dil üzerine

İrc dili veya karma dil kullanılmalı mı?


  • Toplam oy veren
    2,345
Rockman1 demiş ki:
Türkçeyi bozanlar arasında Spikerler ve televizyoncularda var Mesela "Rakam" yerine "rakkam" diyenler çok Veya "Katil"deki "A"yı uzatmadan nerdeyse "ktil"der gibi okuyarak

Aslında ben eskiden Köylülerinde türkçeyi bozduğunu düşünürdüm Daha sonra bunları "Şive" kapsamında değerlendirmenin daha doğru olduğunu farkettim
ve aslında onlara rakam da denmez.rakam tek basamaklı sayı demektir.
 
ben belki diyenlerdenim.. çünkü çoğu zaman hızlı yazmaya çalışrken saçma sapan tuşlara basıyorum değişik kelimeler meydana geliyor kısaltmalar oluyor kendiliğinden buyüzden evet.. ama genelde foruma yazdığım şeylere aşırı dikkat ederim ki zaten böle olmalıdır forumda ciddiyeti sağlar bu...irc diline hayır yani kısacası belki
 
Rockman1 demiş ki:
Türkçeyi bozanlar arasında Spikerler ve televizyoncularda var Mesela "Rakam" yerine "rakkam" diyenler çok Veya "Katil"deki "A"yı uzatmadan nerdeyse "ktil"der gibi okuyarak

Aslında ben eskiden Köylülerinde türkçeyi bozduğunu düşünürdüm Daha sonra bunları "Şive" kapsamında değerlendirmenin daha doğru olduğunu farkettim

Sevgili Rockman1, ben onun doğrusunun "A"nın uzatılmadan söylendiği şekli olduğunu düşünüyorum. :roll:Düzeltme gibi olmasın ama gördüm, söylemeden geçemedim. Rakkam konusunda ise haklısın, evet yanlış söylüyorlar.
 
Türkçe dilinde arapça,farsça ve fransızca kökenli çok fazla sözcük vardır.bunun nedenide tarihsel geçmişe dayanır..ingilizce kökenli kelimeler demiyelimde, aslen ingillizce olan kelimelerin cümlelerin arasında, türkçe karşılıkları olmasına rağmen yer alması toplumumuzun aristokrat kesiminin amerikan hayranlığı sonucu,toplumun genelinden farklı olmak,kendinde ayrıcalık hissetmek gibi özentiye dayanan davranışlarının sonucu hızlı bir yaygınlaşma göstermiştir..artık günümüzde özellikle büyük kentlerde bir alışveriş ortamına girdiğinizde gerek marka,gerekse mağaza adı olarak karşınıza sürekli ingilizce kelimeler çıkar.hatta bu kişide acaba türkiye'de miyim sorusunu kendi kendine sorma ihtiyacı hissettirir.konuşma dilinde abartılı şekilde ingilizce kelimeler serpiştirilir satır aralarına..ama olayın başka bir boyutu vardır ki;Türkçe kelimelerde karşılıklı günlük konuşmalarda sırf komiklik olsun yada ilgi çeksin diye yanlış kullanılmaya başlanmıştır.özellikle gençler arasında..ve evet ne yazıkki bir tv dizisi(avrupa yakası)olayı körükleyerek yaygınlaştırmıştır.basit bir örnek ''kal geldi'' ne demektir? size soruyorum neyi ifade eder kal gelmek?bana göre hiç birşeyi.kal gelmezki? : :LOL:
 
Türkçe'nin geliştirilirken yozlaştırılmaması;yeni kelimelerin kısır bir kalıptan çıkma alıntılar yerine Türkçe yatkınlığı bakımından düşünülmesi önemlidir..Bu konu hakkında her ne kadar uyarıcı mesajlar yazılsa da;iyi niyetle yazılmış mesajların çoğunda yazım hatası bulunmakta..Ek olarak 'ki' ve 'de' ayrırken farklı anlam barındırır bunu hepimiz biliyoruz ama sanırım önemsemiyoruz.En basitinden; 'olmakta' ile 'olmakda'(olmak da yazılması gerekirken) aynı anlamı taşımaz..
Toplum direnci de önemlidir..Eğer yatkınsanız bu değişime bu kadar çok örneğin hayata geçmemesi için bir sebep yok..Kal geldi meselesi gibi..
 
Önemli bir yazı...

Beynimizin Algılama Sistemi Üzerine Tuzaklar
8 Aralık 2006

"Beynimizin algılama sistemi ritmik özelliktedir. Buna ters düşen durumlarda beyin tepki verir. Bir tepkiye fırsat vermeden, alıştıra alıştıra beynin algılama sistemini allak bullak etmek mümkündür.

Beynin ritmik olan şeyleri kayıt ettiği bilinmektedir; bellek kayıtları yok edilmek istenirse bu da mümkündür. Kimliğimizi oluşturan bellek kayıtları silinebilmektedir. Bunu isteyen bir güç varsa ve bu güç de bizim görsel alanlarımızı denetliyorsa, medyaya hakimse, neye bakacağımızı hep o güç tayin ediyorsa bunu biraz düşünelim.

Deneysel çalışma yapalım. Aşağıdaki yazıyı okumaya başlayın. Hiç sorunsuz okuduğunuzu fark edeceksiniz:

İgnliiz Üineveersdsterinin bir tensai hfravlefin hngai salıyra dmiziilş olğunduun öemnisz olugğnuu oaryta kydou. Bduara tek ömlnei ntoka ilk ve son hfiarn dğrouydree osmldaıır. Gsreii tmaaemn salmçaık olbaiilr ve sen ynie de pbromlseiz okyailusbirin. Bu haeflrri hraf oaarlk okunzdağuduan ve kmelireei büütn oalrark alamııdılgığzdıan knakaıyanlr.

Burada önemli nokta, sadece baş harf ile son harfin doğru olması gereğidir, göz aradaki harfleri düzelterek okuyor. Demek ki beyin sağlam iki ipucuyla sözcükleri hafızadaki kaydından bulup tamamlayabilmektedir. Ancak…

a-Eğer bu yazım şekli süreklilik arz ederse, sözcüklerin belleğimize kaydedilmiş kalıpları kırılır, bir süre sonra hiç bir sözcüğün belli bir çağrışımı kalmaz.

b-İnsan beyni ritmik akışı kesen her şeyi kendine tehdit olarak algılama özelliğindedir, bozuk olan şeylere bakmayı reddeder. Şaka olduğunu bilirse bir süre buna katlanabilir.

c-Yeni sözcükler öğretilirken bu yol geçersizdir; yeni sözcüklerin dağarcığımıza eklenmesinin önünü kapatır. Bu yöntemle eğitim olmaz, anlamlı ve hızlı okuma yapılamaz.

d-Heceleri belirsiz olacağı için, söz-ses uyumu gerektiren şiir, şarkı gibi fonetik sanatlar bu yöntemle yapılamaz.

e-Sözcüğün doğrusunu hafızadan siler, yazmak gerektiğinde çocuk doğrusunu yazamaz.

f-Bu şekilde yazılmış yazılar okunabilir, ancak bir süre sonra göz sözcüğün ritmik akışını arar, aşırı göz yorgunluğu başlar, kişi okumaktan sıkılıp bırakır.

Bu yöntemin silah olarak kullanıldığı durumlara örnek: TV ve gazetelerde ucube yazım şekilleri, her bir harfi başka renkte olan sözcükler, yarısı İngilizce yarısı Türkçe tabelalar, İngilizce’yle karışık yazılmış dergiler, büyüklükleri farklı harflerle yazımlar, birleşik yazılmaması gereken ve hatta büyük harfle başlaması gereken “euroturk”, “SKYTURK” gibi özel isimler, Türkçe sözcükleri İngilizce okunuşlarıyla yazmak, Türkçe’mizin ü,ö,ı gibi özellikli harflerini kullanmamak gibi…

İnternet ortamında çok daha fazla örnekleri vardır. İşte birkaç site adı;” .kemalisTURK.com”, “…NRYgitmeli:com” , oyTRabzon.com”, “…magnificoTURCO.com”, gibi.

İkinci bir deneysel çalışma daha yapalım. Bir tablo düşünelim, tabloda bir dairenin etrafında pembe noktalar var:

Dairedeki noktalar pembe iken yeşile dönüşecek; noktaların üzerinde noktaları silerek dolaşan bir şey var, gözünüz bunu takip ediyor, bu dolaşma sırasında her bir nokta bir an için yeşil olup geçiyor ve bir süre sonra ilk gördüğümüz pembe hali adeta yok oluyor, daire halinde yeşil noktalar görmeye başlıyoruz. Dairedeki noktalar pembeden yeşile dönüşüyor.

Belli ritmik aralıklarla her bir nokta üzerinden geçilmektedir, ritmik atlama sırasında renk değişikliği yapılmaktadır. Beynimizin bu yanılsatılabilme özelliğini, tarihi dokumuzu silmek, beynimize nakşedilmiş kimlik simgelerimizi, toplumsal kimliğimizi yok etmek için kullanmaktadırlar. Örneğin:

- Tekel rakısı 2005 yılında bir Amerikan şirketine satıldı, SARI ZEYBEK ve EFE gibi Atatürk’le özdeş sıfatlar rakı adı yapıldı. Böylece, hafızamızda tarihi kimliğimizi oluşturan doku kayıtlarıyla oynama başlandı. Bu sözcüklerin çağrışımı değişiyor, rakı oluveriyor. Üstelik, içip bitirince şişesini kaldırıp çöpe atıyorsun ki bir daha yıkım yapıyor, atılacak bir çöple özdeş haline getiriyor tarihi kavramı. (1919’da İngiliz işgali altındayken İstanbul’da Fransızların Osmanlılar için ürettiği filtreli sigaranın izmaritinde Osmanlı mührü vardı; “bitince at üzerine bas” demekti.)

-2006 Eylül ayında TCDD amblemindeki kırmızı-beyaz renkler ve tabelaların şekli değiştirildi, Amerikan bayrağındaki gibi kırmızı-mavi-beyaz oldu; Cumhuriyetle özdeş kurumların tarihsel izleri silip, yerine kendi renklerini kodluyorlar.

-Ankara’nın simgesi Hitit Güneşi amblemi kaldırıldı, yerine camili (adı da Kocatepe), kuleli (adı da Ata!) tarihle ve başkent oluşuyla hiç ilgisi olmayan bir simge getirildi. Aynı zamanda Kurtuluş savaşımızla ilgili iki kavram farklı yere taşınmış olarak bir daha kavramlarla oynandı.

-Türkçe’mizin gramer yapısıyla oynanmış sözcükler TV ekranlarında her an gözümüzün önünde tutuluyor; en çok da TÜRK kimliğimizin sembolü olan TÜRK sözcüğüyle oynanıyor ve hafızamızda kayıtlı TÜRK kimliğimizin çağrışımları tuz-buz ediliyor, uyduruk yazılmış bu sözcükler beynimizdeki tüm TÜRK kayıtlarını silerek onun yerine geçiyor.

TV kanallarında SKYTURK, TURKCELL, HABERTURK, KANALTURK, euroturk gibi hem bitişik yazmalar hem araya renkli harf sokarak yazmalar, gibi TÜRK yazımını bitiren yazılışlarla karşılaşıyoruz. Reklamlarda daha çeşitleri de yer alıyor.

Bilinçli olarak tarihi kimliğimizle oynanmakta olduğu anlaşılmaktadır. İnsan beyninin doğasına müdahale ederek yapılan bu saldırılar insana en büyük hakaret kabul edilmelidir.

İnsanın doğasıyla oynandığının ilk örnekleri elbet sadece bunlar değildir; değiştirilen eğitim sitemiyle çocuklarımız çok daha acımasız saldırı altındadır.

Pedagojisinde şu vardır: İnsan beyni ritmik olan nesneleri algılayabilme ve kayıt etme özelliğindedir. İnsan beyni aritmik olan şeylere tepki verir. Bunun eyleme dönüşmüş hali, yamuk duran nesnelerden rahatsız olma ve kalkıp düzeltme eylemidir.

Beynimizin bu özelliği nedeniyle gözümüz bozuk (aritmik) olan şeylerden rahatsız olur, algılayamaz, onun üzerine matematik yapamaz. (bkz. “Evrende Ritim ve Biz”, M.Morgül, Milli Eğitimde Emperyalist Kuşatma, otopsi Yay. 2006 İst.)

İnsan beyninin algılama sistemlerini bozmak üzere ona aritmik görsel araçlarla gizli bomba gönderenler bunu yaparken “Şimdi moda böyle” gibi bir üstünlük tanımı kullanıyorlar. Oysa, tüm sanat dallarında ritmi kırdılar ve adına da POSTMODERNİZM dediler!

Eğitimde; kitaplara birbirinden kopuk üniteler yerleştirdiler, müfredatları paramparça ettiler, seçmeli ders adı altında bütüncül olmayan parçalanmış eğitim modeline geçirdiler (2005-2006).

Müzikte, pop müzik ürettiler; dildeki ritim ile örtüşmeyen baskın bir mekanik ritim eşliği koydular, beyni beslemek şöyle dursun algılama sistemlerini dağıttılar; beynin besini olan müzik beynin bombası haline getirildi.

Ders kitaplarına ve eğitim dergilerine çirkinlik-olumsuzluk-aşağılanmışlık ve asla sanatsal özelliği olmayan resimleri koydular. Bu resimler, yaşamda ritmin kırıldığı, insanoğlunun kendisiyle asla özdeşleştiremeyeceği resimlerdir, bunlar çocuğun her gün bakacağı kitaba asla girmemelidir. Büyük pedagojik hatadır, “Çocuk olumlu örneklerle eğitilir” ilkesine aykırıdır, beyne çirkinliği göndererek yaşamsal olan güzellikleri dışarıda bırakmak demektir.

İşte, küresel efendilerimizin biz insanlara layık gördüğü… Üstelik insan haklarını dillerinden düşürmeden yapıyorlar bunu! Milyonlarca yılda oluşmuş olan beynimizin algılama sistemleri zorlanıyor, parçalanıyor!

Hazin olan bir şey var; yeni nesil akademisyenler ve öğretmenler eskinin sağlam bilgilerinden mahrum edilmiş oldukları için, bu yanlışları göremedikleri gibi bir de savunmaktadırlar. MEB ve YÖK’ün genç elemanlarla çalışmayı tercih nedeni de budur.

Küçük bir öneri: Eski okul kitaplarınızı birer hazine gibi saklayınız, hepsi yakında gerekecektir!"

Mahiye Morgül


Kaynak:
http://www.antiemperyalizm.org/gercek/gazete/article_2250.shtml

Saygılar
MG
 
Benim bildiğim, Türkçe'de sessiz bir harf okunurken yanına ''e'' ünlüsünü alır. Ancak bu çoğu zaman ''a,i'' ünlüleri olabiliyor, ''televizyon'' kelimesinin kısaltmasında olduğu gibi. Merak ediyorum; bunlar doğru mu kabul ediliyor? Bir de KKTC'nin okunuşu var ki çok rahatsız oluyorum. Zaten adanın ikiye bölünmüş olması ayrı bir mesele...Bir de kuzey tarafının ''Kakatece'' diye okunuşu canımı sıkıyor. Bu kısaltmayı hiçbir zaman kullanmam, olur da kullanırsam ''keketece'' diye okurum... :roll: :D
 
Türkçe'yi günümüzde düşünmeyi bir yana bırakıp en eski devirlerde incelediğimizde, son derece kaliteli ve canlı bir dildir . Zamanla
Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce'den etkilenmiş ve bu hale gelmiştir . Dil ne kadar saf ve katkısız olursa , o milletin geişmişliğini de gösterir ... Bazı eylemlere ve kavramlara isim bulunurken malesef doğrudan yabancı kökenli kelimekleri kullanmak zorunda kalıyoruz ... Bu türlü davranışın yapılmaması taraftarıyım. O zaman Türkçemiz temiz saf bir dil olacak ... Konuşurken buna dikkat etmek bile birey olarak iyi bir başlangınç demektir ...
 
o zaman neden cumhuriyetin dili ile değil de elin amerikalısının diliyle yapılan eğitim özendirilmekte memlekette?

neden anadolu liselerinde kolejlerde birçok üniversitede yabancı dille sözde bir eğitim almak için yarışılmakta? (sözde eğitim dedim çünkü hoca türkçe konuşuyo normal hayatında öğrenci de aynı,hatta dersten önce hocayla muhabbet et türkçe,derse girince zorlama şekilde ingilizce konuşulsun,buz gibi ve anlamayı zorlaştıran bir ortam oluşsun,buna da bilim öğreniliyo densin...)

türkche,ewet vs. kullanımlardan daha beter durumlar bunlar.zaten bu köhnemiş eğitim sistemi ile ilintili hepsi.balık baştan kokar.ve bayatlamış balığı da tekrar tazeleştirmek ne kadar mümkündür ?
 
Bizim okulumuzda yüksek lisans yapan öğrencilere sırf yabancı dil sınavından 76 aldılar diye oda bile verdiler... Gerisini siz düşünün artık ve sadece biyoloji bölümü mezunları bu arkadaşlar... Hocam diye gezeceğiz az kaldı.


Her yerde özendiriliyor, ben kendime bu sitede ve hayatımda bir kalkan oluşturmuşum sanırım çünkü o kalkanın dışına çıktığımda inanın ki birbirine ciddi ciddi thank you diyenler, dilimizin içine edip karman çorman konuşanlar, İngilizce konuşmayı maharet sayanlar vesaire vesaire bunlarla karşılaştıkça iyice canım sıkıldı...

Aynı görüşten olalım olmayalım bu sitedeki arkadaşlara teşekkür etmek istiyorum öyle ya da böyle dilimize sahip çıktığımıza inanıyorum.
 
Mümkündür, istedikten sonra herşey mümkündür...

Rümuzlarımızdan günlük kullandığımız konuşma ve yazı diline kadar dilimize biraz özen gösterirsek dönüşüm ve bozulmayı yavaşlatabiliriz bence.

Sonra da çevremizdeki küçüklere iyi örnek olup biraz bilinçlendirsek herşey çok daha farklı gelişmeye başlayacaktır.

Yani "ok, bye, see you, nick, baby" gibi saçmalıklardan yazı ve konuşma dilimizi biraz arındırmak öncelikle yapmamız gereken.

Sevgiler
MG

Not: Benim rümuzum "jokerMG" kurmuş olduğum müzik grubu Joker ve ismimin başharflerinden oluşmakta, imzamda yer alan "Again & Again" adlı İngilizce şarkım da yabancı bir bayana yazıldığı için bu adı ve sözleri içermektedir. Bol miktarda Türkçe şarkım da mevcuttur :)
 
Bence,eğer uluslararası bir platformdaysanız yabancı dil kullanmak gayet doğal. HATTA, hangi dilde konuşacaksak sadece o dildeki kelimeleri kullanmalıyız. Milliyetçilik olarak algılamayın bunu lütfen,ama dilleri de birbirine karıştırmak dili katletmek oluyor. :?
 
Türkiyedeysen neden İngilizce konuşasın ki? tamam ingilizce gerekli,öğrenelim hatta bir ingilizle diyaloga girebilcek şekilde bilelim ama bunu dükkanların isimlerine,rumuzlarımıza,şuna buna niye yansıtıyoruz ki? böyle yaparak daha mı kültürlü gözüküyoruz "bak ben ingilizce biliyorum,Türk milleti ingilizce de bilir işte" gibi şeyleri mi insanın gözüne sokmak?? ama bu özentilik niye...

otobüste otururken bi çiçekçi gördüm ve yuh dedim..
"ROSE ÇİÇEKEVİ" bu ne şimdi? yarısı ingilizce yarısı Türkçe...yazık.. Düşünüyorum da adamlar Türkiye'ye geldiklerinde hiç yabancılık çekmicekler her yerde kendi dilleri insan düşünmez mi nasıl bir millet bunlar ya? Bir ülkeyi ülke yapan sadece toprak parçası şu bu değildir "Dildir"..

Türksek Türkçe konuşalım..
 
Seth-e-ist

Seth'in bir tanrı adı olduğunu biliyorsunuzdur heralde. Eski Mısır Medeniyeti ve Coğrafyasında.
ist ise bir ideoloji,görüş veya inanca inanan kimseyi niteliyor. :)
Setheist Seth'e inanan anlamında yani.
Seth'in özel isim, ist'in ise ek olduğunu varsayarsak, gerçekten Türkçe bir kullanıcı adı benimkisi :p
 
chrioptera_in_carpathia demiş ki:
Türkiye Cumhuriyeti'nin dili Türkçe'dir,Turkche değil...Lütfen...

Dediğimde beni diğer dillere karşı olan biri olarak görmüşsünüz sanki.Ama benim burda demek istediğim Türkçe yi katletmemek gerektiği...MSN dili denen garip olgu yüzünden Türkçe'miz (Sadece Türkçe bile değil hatta İngilizce de dahil) garip bir dil oluyor sanal alemde...Sadece Türkçe'yi katletmedik bakın resme :
post-9-1077185881.jpg


Ben her dilin kendi içinde güzel olduğuna inanıyorum (Hoş bu dediğim ile nickim ters düşüyor ama,çünkü chrioptera Latince bir sözcük ve carpathia özel bir isim olmasına rağmen İngilizce bir kalıpta kullandım.Oldu bir hata neyse...)

Neyse uzattım her dil kendi içinde güzel başka dillerle karıştırmaya gerek yok...
 
darthseth demiş ki:
Aslında webarchive.com adresinden eski başlıklara bakıp nostalji yaparken gördüğüm ve tekrarmak istediğim bir konu bu.
KUllandığımız dil neden giderek bozuluyorBundan bilgi teknolojilerin mi yeri fazla yoksa insanlar kolaya basite ve bayağıya mı alışıyorlar?
Neden internet forumlarında, televizyon reklamları veya programlarında yazılan ve konuşulan dile dikkat edilmiyor?
T.D.K yeni ve dile özgü kelimeler üretmek konusunda yetersiz mi?

Neden kimse "sen beni çıldırtcan mı" diye bağırırken birisi (aslı çıldırtacak mısın) çıldırmıyor?

Televizyon dizilerinin kullanılan dil üzerine etkileri nelerdir mesela? (avrupa yakası.. uyuz oluyorum bu yüzden. bir de reklama mı ne başlamış o diziden bir bayan)


sözün kısası sizce dil nedir? ve dili geliştirmek için ne yapabiliriz?


Size türkçe profesörü olan hocamdan bi alıntıyı aktarayım. ''konuşma dilinde hata aramak ahmaklıktır''.

Bu zamana kadar çoğu kelime şekil deiğştirmiştir. Örn: (Karındaş,gardaş, kardeş olmuştur)

Lehçe, şive,ağız böyle oluşur eğer amacınız bunu engellemek ise asıl katliam budur. Çünkü döngüyü etkilemiş oluyorsunuz. Edebiyatı kısıtlıyorsunuz. Açılım engelleniyor. Lütfen insanları yanlış bilgilendirmeyelim. Bu kadar kişi yazmış bile.

Yani mardinde oturan Elif nine ilkokuldan aldığı yarım türkçeyle bu foruma yazı yazamayacak mı?

Unutmayın ki önceden ''sarmaladım'' olarak kullanılan kelime
şimdi ''sardım'' olarak kullanılıyor. Önceden sarmaladım kelimesini kullanan insanlar sardım diye harf yutarak konuşmaya başladılar ve kalıplaştı. Bu arada sarmaladım kelimeside ayrı bir anlam kazandı. İşte bu
döngüdür. Onlarda sizin gibi tepki gösterselerde bu bozulma değil evrimdir.


TDK'daki türk dili profesörleri bunu bilmiyorlar mı? Kendi işlerini büyük bir zevkle yapabilirler ama herşey yolunda olduğu için yapılabilecek birşey yok zaten.
 
konuşma özgürlüğünün yanında dili istenen şekilde kullanma özgürlüğü de istiyorum... dil böyle gelişir...hiçbir dilden safkan kalması beklenemez. bu kadar milliyetçi olmayın.
 
O zaman birisi de çıkıp "güle güle"nin nasıl "bye" a dönüştüğünü açıklasın.

Bu mudur döngü, gelişim?

İsteyen kendisini istediği kültüre kullandırtmakta özgürdür. Bunu istemeyenlere ise karışılmamalıdır.
Biz döngüyü bozmaya değil yukarıdaki örnekte açıklanmaya çalışılan kültür emperyalizmine karşı durmaya çalışıyoruz.

Saygılar
MG
 
Geri
Üst