vücut geliştirme

"photoshop olmuş gibi duruyo" dedim zaten, gerçektir canım inanıyorum ;)
yalnız bu yukarıdaki resimler berbat, insanlığını kaybetmişler bunlar, güzel vücut insan formunda güzeldir, bunlar bu boyutta değiller maalesef.
 
Kişisel gelişim paylaşımı? Belki de...

Bugün, en sonunda gururumu yutup ''Abi, ben ne halt ettiğimden hiç ama hiç emin değilim'' cümlesini gittiğim salondaki ''işin ehli'' olanlardan birine söyledim. Niye bugüne kadar salak saçma çalıştığım sorusunun cevabı ise: salak kibrim, ne olacak.

Edindiğim ön bilgiler: düzenli bir çalışma rutini eğer altı ila sekiz haftada ciddi sonuçlar doğurmuyor ise, bir sakatlık var demektir. Hele hele benim gibi haftada üç gün, ful vücut çalışıp üzerine yarım saat kardiyovasküler egzersiz ekleyen bir manyağın iki ayda sadece bir beden genişleyip zerre 'kas şekli' edinmemiş olmasının iyice sakat olduğu düşünülürse, bana bu mantıklı gibi geldi. İlk edindiğim bilgi, bunu sadece steroid kullananların ve ciddi anlamda vücut geliştirmek isteyenlerin yaptığı (bir tanesi, ''Sen nasıl dayanıyordun ki o programa?'' gibi bir soru dahi sordu... diyebildiğim tek şey, ''Ne bileyim, kasmadan olmaz diye kasıyordum?'' olabildi).

İkinci önemli bilgi: herhangi bir günde, üçten fazla kas grubunu çalıştırmanın yararı yok ve bir saatten daha uzun bir süre spor salonunda bulunmanın da yararı mevcut değil. Bunu şu şekilde anlattılar: beş dakika hafif koşuyla ısın, egzersizleri yap, yirmi dakika koş, bitir. Bu da, esas egzersizin aşağı yukarı yarım saat sürmesi demek.

Bu noktada, set ve hareket tekrarı geliyor. Şimdi, daha önce edindiğim bir bilgiye denk geldi: herhangi bir kas grubunun toparlaması için, bir hareketi 12'den fazla yapamıyor olmanız gerekli: bu, gelişimi açısından da geçeri. Benim takip etmeye başladığım düzen, en rahat kas gelişimini sağlayan olarak adlandırılan (ki bir haftada, görülebilir seviyenin en alt çizgisinde dahi olsa fark etti) ''Piramit'' düzeni: her sette, ağırlığı arttırıyor (ya da arttırmıyor, geleceğim ona şimdi) ve hareketin tekrar sayısını azaltıyorsunuz. İdeal düzen 12,10,8. 8'e varamıyorsanız, son ağırlık fazla ağır demektir.

Ben normalde 45 pound (20.5 kilo... oha azmış be), 50 pound (22.7 kg) ve en sonunda 55 pound (25 kg) şeklinde gidiyordum göğüs egzersizimde. Çalıştırıcı başımda bekleyerek, kendisi 45 pound olan barbelle'e kırk pound (18.2 kilo) ekledi. Sonuç? 30.7 kg, 85 pound. Fakat zorlana zorlana sonunu getirdiğim bu egzersizi yapabildiğimi keşfettim. Anladığım kadarıyla işin püf noktası, hareketi son set/son rep yaparken canınızın çıkması, artık yapamıyor hale gelmeniz gerekli. Bu da, ağırlığı siz belirleyeceksiniz anlamına geliyor.

Şimdi... esas sorun deli gibi genişlemek istemiyor oluşumda yatmaktaydı. Hani, iyi güzel ama, ağırlığı arttırırsam genişlemeyecek miydim? Aldığım cevap basit, her noktada, ''O senin kast ettiğin gibi genişlemek nasıl zor iş senin haberin var mı?'' şeklinde oldu. İlk etapta, zaten daha fazla ağırlıkla 12-8 arası tekrar yapabiliyor isem, sadece o kas grubunu düzgün çalıştırmıyorum demektir, bunu anladım. Tekrar, anlatılan kadarıyla (ki araştırdım bunu bayağı bir, genel kanı aynı yönde) kasın ''toparlaması'', fazla genişlemesi ile değil (biraz genişlemesi şarttır), sıkılaşması ve ''yoğun'' hale gelmesi ile alakalı (ve tabii ki vücudunuzdaki yağ oranına). Bana söylenen, hele kardiyo ile birleştirilirse, aşırı genişlemenin zor olduğu ve şu anda kaldırdığım ağırlığın kat be katına çıkmamın gerektiği. Ki amacınız sadece vücudu ''şekle sokmak'' içinse, bunun yapılabileceğini öğrendim.

Tabii ki işin diyet boyutu mevcut: protein ağırlıklı, gereğinden fazla karbonhidrat içermeyen ve şekeri belirli oranlarda (sakız gibi) içeren bir diyet gerekiyor - bunun daha spesifik bilgisine henüz ulaşamadım, ona bakmaktayım (arkası yarın gibi oldu, özür dilerim). Tek kesin bulgu, proteinin kas yapısını onardığı ve protein eksikliği olan bir diyetin negatif etkileri olduğu.

SONNOT: Biraz pembe dizimsi/kişisel günlüğümsü olduysa özürlerimi sunuyorum.
 
Bu yazı gerçekten süper olmuş. çok bilgilendirici gerçekten işi özetlemişsin. Piramit usulü çalışma bencede harika oluo. Baştaki anlatımlara koptum çok hoş:D
 
Programı ilerlettikçe ekleyeceğim elimden geldiği kadar bilgi. Ki bu da, haftalık program meselesine getiriyor bizi (Evet, talk-show yapıyoruz havasına sahip olduğumun farkındayım...)

Aldığım tavsiye, ciddi anlamda boş vakit gerektiren bir program ön görmekteydi: üç gün üst üste çalışıp, vücudun durumuna göre bir ya da iki gün dinlenip tekrarlamak. Şimdi, bu tip bir düzenin iki dezavantajı var, haftada beş gün gibi aşmış ve bir noktadan sonra bırakmanız halinde canınıza okuyacak bir düzen öngörüyor ve bilhassa çalışan, yükseklisans yapanlar için dezavantaj konumunda: çünkü neredeyse her gün bir saat, belki daha fazlasını buna ayırmanız gerekir.

Alternatifi buluşum, ufak bir bilgiyle geldi: vücut geliştirme konusunda iki ana vücut tipi var: kas oluşturmaya doğuştan (hormonal/genetik/vs. sebebi ile) yatkın olanlar ve olmayanlar. Ben ikinci gruba dahilim. Bilhassa ikinci grup için haftada dört günün yeterli olduğunu okudum. Bunu henüz kendim uzun vadede denemedim, zira egzersiz bölmek benim için yeni bir kavram (bu hafta başladım daha). Fakat şu anda, ideal program şöyle gibi gözüküyor: pazartesi ve salı çalışmak, çarşamba boş, perşembe cuma çalışmak, cumartesi pazar boş.

Bu noktada hangi kas gruplarının çalıştırılacağı geliyor. Bildiğiniz üzere yapacağınız her hareketin bir sinerjist kası (hedef kasın çalışmasına yardımcı olan kas grubu, misal göğüs için bu ağırlıklı olarak tricep ve omuzdur) ve dinamik düzenleyicisi (kasın hareketini mümkün kılan diğer kaslar: pek çok üst beden egzersizinde, bu grup karın kaslarını içerir). Eğer şu anki tutukluğum (e beden alışık değil ki :LOL: ) herhangi bir şekilde yön teşkil edebilir ise, o da şu - vücudun mekanizması çok acayip. Şöyle ki, üst sırt ve omuz çalıştırdığım dün, bugün göğüs ve tricep çalıştırmamı etkilemez iken, omuz ve boyun arası kaslar (üst trapezius ve levator scapulae)anlaşılan iki durumda da çalışıyor. Ya da fark etmeden aşırı zorladım o noktayı, bilemeyeceğim.

Kısa kesersem, birbiriyle direkt bağlantılı kasları çalıştırmak (sırt ve omuzlar), daha sağlam bir çalışmayı beraberinde getiriyor genellikle. Bir diğer yöntem, konum olarak birbirine ters kasları (örn. göğüs ve sırt, biceps ve triceps) çalıştırmayı, fakat bunları süper-set (arasında dinlenme süresi olmayan set) şeklinde yapmayı hedefler. Zamandan kazanmak isteyenlerin bunu yapması daha avantajlı gibi gözüküyor - zira süper-set durumunda, bir seti tamamlamak için iki kas grubunu da, ara vermeden çalıştırmanız gerekiyor. Normal setlerde, her set arası en az 45 saniye, en fazla 90 saniye (ideal olarak 60) ara vermeniz gerekmekte: kaslar sonuç olarak mikro-tramvayla, zarar görerek ve parçalanarak gelişiyor. Çok kısa aralar vermek sakatlığa rahatça gidebilir; zamanında üç hafta omzunu kilitlemiş birisi olarak, ağırlığı fazla ağır koyup, dinlenmeyi neredeyse sıfıra indirmek kötü bir fikir, bunu söyleyebilirim.

Sonuç alışıma/alamayışıma (inşallah ikincisi olmaz tabii ki) göre, ''yazı dizisi''ni andıran bu 'bilgi akışı' sürecektir...
 
Kount, çok iyi araştırmışsın ve aynen doğru yoldasın.

Genetik yapı çok önemli. Sonra disiplinli çalışma ve amacına göre çalışma programı uygulama...

4 yıl öncesine kadar ben de haftada 6 gün ağırlık çalışıp, kardiyo yapıyordum. Bilinçli başladım, sürekli olarak eğitmenlerle çalıştım, spor salonlarından çıkmadım. Çok seviyorum bu sporu. Ancak iş güç ve hayat şartları sonunda bıraktım. Evde sadece kilo almamak ve kalbimi güçlü tutmak için "takılıyorum" artık.

Ben en son çalışma programı olarak haftada 5 gün sabah ağırlık, akşam kardio, bir gün kardio ve 7. gün dinlenme ile geçiriyordum. Ağırlık çalışmalarımı da hep o gün bölgesel-süper setlerle yapıyordum. Çok faydasını gördüm.

Sana da iyi ve sağlıklı çalışmalar dilerim.
 
Atalay demiş ki:
Kount, çok iyi araştırmışsın ve aynen doğru yoldasın.

Genetik yapı çok önemli. Sonra disiplinli çalışma ve amacına göre çalışma programı uygulama...

4 yıl öncesine kadar ben de haftada 6 gün ağırlık çalışıp, kardiyo yapıyordum. Bilinçli başladım, sürekli olarak eğitmenlerle çalıştım, spor salonlarından çıkmadım. Çok seviyorum bu sporu. Ancak iş güç ve hayat şartları sonunda bıraktım. Evde sadece kilo almamak ve kalbimi güçlü tutmak için "takılıyorum" artık.

Ben en son çalışma programı olarak haftada 5 gün sabah ağırlık, akşam kardio, bir gün kardio ve 7. gün dinlenme ile geçiriyordum. Ağırlık çalışmalarımı da hep o gün bölgesel-süper setlerle yapıyordum. Çok faydasını gördüm.

Sana da iyi ve sağlıklı çalışmalar dilerim.

Ben de ileride iş/güç sonucunda bırakmak durumunda kalacağımı göz önünde bulundurmak istiyorum:) Düşün ki şimdiden daha ''ya ileride naapacağım bunu'' diye düşünüyorum...
 
O verilen steroid örnek fotoğrafındaki adam Gregg Valentino, Guiness rekorlar kitabına dünyanın en geniş kollu adamı olarak girmiş bir şahıs. Valentino, 23 sene boyunca tek gram steroid kullanmadan zaten normal standartların dahi üstünde kollara sahip olmuşken, bir de direkt ilaç vesaire kullanımı ile resimdekine benzer boyutlara ulaşmayı başardı - ta ki bir gün, sağ kolundaki bicep kası iltihap ve kanla dolup şişene kadar. Bu olay olduğu esnada Gregg Valentino, steroid kullanımının dibine vurmuş ve steroid satmakta olduğu bir garip dönemdeydi: arka sokaklardaki Latino çeteleri ile uyuşturucu alışverişi yapıyordu, satıcıydı, karısı ve çocukları gittikten (burasını tam bilmiyorum, karısının vefat ettiği söylenmekte) eroin bağımlısı bir transeksüelle ilişkisi vardı, vesaire, vesaire...

...olay olduğunda bile nasıl bir mentaliteye sahip olduğunu ancak tahmin edebileceğim Valentino, ödül kazanan kaslarının ne hale geldiğini göstermek için önce ayna karşısında durup olayı kameraya çekti, ondan sonra da arkadaşı Bob'ı (Bob da lokal bir vücutçu) arayarak olan biteni anlatmaya başladı: bu esnada kamerası hala çalışmaktaydı. Bob ile konuştuğu süre boyunca Valentino bicep kasına şırıngalar sokup içindeki kanı ve iltihabı çekmeye ve (bir noktadan sonra artık iğne yerine kancaya benzeyecek derecede eğilen bir iğneyle) bira bardaklarına aktarmaya başladı. İki bira bardağı sonra üst kolunda ve bicepinde yaralar vardı, yer gök kan içindeydi, Bob ise telefonda sürekli ''Doktora gitsene be adam!!!'' diyip duruyordu.

Valentino doktora gitti. Şu anda sol bicep kasının tam ortasında bir çöküklük olma sebebi, hayatını kurtaran cerrahi müdahale: doktor, neşterle kası boydan yararak içindeki kanı ve iltihabı akıtmayı başararak Valentino'nun hem kolunu hem hayatını kurtardı.

(Kaynak: ''The Man Whose Arms Exploded'' -Kolları Patlayan Adam- belgeseli)

Ekstra alakasız not: An itibarı ile haftada dört gün çalışıyorum. Her ay bir hafta güç eğitimi (''strength training'') için ağırlıkları 4 ila 6 kere kaldırabileceğim (ve 6'dan fazla kaldıramayacağım) şekilde ayarlıyorum. Haricinde hipertropi için değil kas dayanıklılığı (''endurance'') için 10-12 ile limitimi belirliyorum. İlk egzersizimin hep bileşke (''compound'') olmasına ve diğerlerinin izolasyon olmasına özen göstermekteyim. Omuz ya da tricep gibi birden fazla uzantısı olan bölgelere genelde alt-bölge başına bölüştürüyorum egzersizleri (misal omuz günlerinde 1 giriş, 1 silkme ve 6 ayrı egzersizim var; göğüs için 5, tricep için 4...).

Ayrıca, kardiyonun ayrı günlerde yapılması gerektiğini öğrendim: zira kardiyovasküler egzersizler, hele glukoz/karbonhidrat vücutta kalmadığı (i.e. egzersizin sonu) noktadan sonra cortisol salgılanmasına sebebiyet veriyor ve bu hormon kasların protein bazlı yapılarından besleniyor. Dolayısı ile kardiyonun egzersizden hemen sonra yapılması genelde tavsiye edilmiyor: söylenen, egzersiz olmayan günlerde yapılması.

Ve sonnotum şudur: sevgili Atalay, ben de çok seviyorum:) Eskiden anlamazdım, hatta ''ne anlıyorlar''ı sorgulardım. Üniversite bir'de birkaç defa gittim ama azmim ve disiplinim yoktu (aslında hayatımda bu iki kavram yoktu). Spor salonuna gitmeye başladığımdan beridir müptelasıyım resmen. Ağırlığı kaldırırken her şeyi unutmak, son kez kaldırmaya uğraşırken vücudun haykırması, kulaktaki müziğin gelip gitmesi, ''o an''ın içinde varolmak... eh, adrenalin ve sonraki dopamin/serotonin de yardımcı tabii:)
 
Arkadaşlar evde çalışanlar için süper bi program tavsiyem var. Duydunuz mu bilmiyorum "P90X" ben yeni uygulamaya başladım tek ihtiyacınız olan dumbell, barfix demiri ve havlu:D sadece bu malzemelerle inanılmaz etkili bir çalışma sağlıyo. cidden harika bi program bi araştırın derm...
 
Ronnie Coleman'ın bicep için kullandığı garip bir yöntem buldum. Aslında yöntemin kendisi garip değil, ortası bombeli EZ bar ile standart bicep hareketi esasında adamın yaptığı - sadece, üç parçaya bölüyor. Yedi alt, yedi üst, yedi ful olmak üzere hareketi tamamen bölüyor. Bunun benzerini ben geri deltoid için kullanıyordum aslında; üst, alt, genel olarak.

Alt olarak göbek deliğinin biraz üstü ile başlangıç pozisyonu (dirsekler hafif kıvrık, boşa almamak için) arasında 7 kez, kolları hafifçe kaldırdıktan sonra en üst (tamamen kıvrık) ile göğüs çizgisinin biraz altı arasında 7 kez ve sonra da en alttan en üste 7 kez yapıp bitiriyor. Gecenin bir saatinde dayanamayıp denedim, hiç ama hiç fena değil;) Ki Ronnie Coleman'dan bahsediyoruz... 8 kez Mr. Olympia seçilmiş bir heriften.
 
Herkese merhaba...

Bende spor salonuna yeni başladım. Aslında yeni değil, hayatımda dönem dönem spor salonlarına gitmişliğim var bununla birlikte sporu hayatımdan hiç çıkarmadım, salonlara gitmediğim dönemlerde hiç bir şey yapamazsam tempolu yürüyüş yaparım.

Bu kez salona gitme sebebim zayıflamak. Şişman birisi değilim ama istediğim kilo da bu değil ve tabiki istediğim vücut görüntüsüde bu değil. 1.75 boy, 79 kiloyum, yaş 32 :( Göbek çevresinde yağlanma var ancak çok fazla değil, kilomun büyük kısmı kaslardan geliyor çünkü yapılı birisiyimdir - kemikli tabir edilenlerden.

Gecen sene Ramazan ayından sonra 78'den 72 kiloya kadar düştüm ve yılladan sonra ilk defa bu derece kilo vermiştim ve çok mutluydum ama zamanla o kiloları geri aldım. Geçen yaz başında 75 kiloydum, yazlıkta her gün iki kez birer saat tempolu yürüyüş yapmama rağmen evin yakınındaki pide fırını yüzünden yaz sonu eve geldiğimde 77 olmuştum. Yaz sonundan Aralık sonuna kadar ise 79-80 civarı oldum.

Kilo kafama tak etmeden önce her akşam eksiksiz bir paket bisküvisini yiyen dışarılara çıktığımda fast food restoranmlardan yiyen ve hemen sonrasında mutlaka bir tatlıcıya uğrayan ben, spora başladıktan sonra çaya biLe şeker atmamaya başladım. Vücudumun şeker ihticanı meyvelerden karşılıyorum. Ancak olurda bir yerde ikram edilirse tatlıya hayır demiyorum ve yinede çok nadirde olsa arada tatlı birşeyler atıştırıyorum ancak demem o ki öncesinde şeker alımım -bisküvi tatlı gibi şeylerden - 100 ise şimdi maksimum 20 dir. Aburcuburu bıraktım. Çok yağlı ve çok ekmek tüketen biride değilim. Yeme alışkanlığım da hemen hemen aynı, çok abartı birşeyler yediğimi düşünmüyorum. Çalışan biriyim ama boş vaktimde çok. Boş vakitlerimde evde bilgisayar başındayım bu bir dez avantaz ama işte bunu sporla talefi ediyorum.

İlk ay programım devam ediyor, ben kardiyo ya daha fazla önem veriyorum. ama ağırlık hareketlerimide yapıyorum. Yağ yakımını hızlandırması amacıyla L-karnitin de aldım ve spordan once onuda alıyorum. Derdim şu ki sanki hiç bir gram vermiş gibi durmuyorum. Spordan önce sabahları aç karnına tartıldığımda 78 i görürüken şimdi 79 dan aşağıya inmedim.

İki gün sonra ilk ayın değerlendirmesi var. Değerlere tekrardan bakılacak. Yağ ve su dengesinde bir gelişme olmuşsa mutlu olurum. Ancak sizlerin bu konuda söyleyebilecekleri neler. Kİlo verme konusunda neler söyleyebilirsin?
Diyet programı yapmayı düşünmüyorum, onu yapacak derecede kilolu değilim. 80 gr peynir iki dilim çavdar ekmeği gibi şeyler şu an için bana göre değil diye düşünüyorum, yapmam gereken sadece yediklerime dikkat etmek.

İyi çalışmalar...
 
selam,

Ağırlık çalışması bana göre fit olmanın kilidi...
Uzun süren çalışmalar, çok tekrar yerine...
az tekrar ama ağırlıkların kilosunu artırmalı...
önce mutlaka hızlı ısınma hareketleriyle başlanmalı tabi...
Birde hep tavsiye edilen 3 öğün yemek, ara aperatifler yemek...günde 2 litre su içmek gibi şeylere bağlı kalmayın...
Bunlar hep insanları tüketime alıştırmaya yönelik söylemler...
Aç karnına spor yapmakta fayda var...
Zaten vücut yorgun değilse...her türlü spor aktviteyi kaldırabilir...
belki kandaki glikozu arttırmak için portakal suyu gibi şeyler içilebilir...
Vücutta birikmiş yağlar bu esnada kana karışmasıyla insanda tokluk hissettirir...

Hoşçakalın
 
actarus demiş ki:
selam,

Ağırlık çalışması bana göre fit olmanın kilidi...
Uzun süren çalışmalar, çok tekrar yerine...
az tekrar ama ağırlıkların kilosunu artırmalı...
önce mutlaka hızlı ısınma hareketleriyle başlanmalı tabi...
Birde hep tavsiye edilen 3 öğün yemek, ara aperatifler yemek...günde 2 litre su içmek gibi şeylere bağlı kalmayın...
Bunlar hep insanları tüketime alıştırmaya yönelik söylemler...
Aç karnına spor yapmakta fayda var...
Zaten vücut yorgun değilse...her türlü spor aktviteyi kaldırabilir...
belki kandaki glikozu arttırmak için portakal suyu gibi şeyler içilebilir...
Vücutta birikmiş yağlar bu esnada kana karışmasıyla insanda tokluk hissettirir...

Hoşçakalın

Arkadaşlara tavsiyem bu mesajı ciddiye almamalarıdır.

3 yıldır salona, 2 yıldır kick-box'a devam ediyorum. Sittin tane hocam oldu. Malum; konu vücut geliştirme olduğunda, birçok görüş ayrılığı söz konusudur hocalar arasında bile. Yalnız hepsinin ortak söyledikleri tek şey şudur: Beslenmeye dikkat edin, iyi beslenin! Çünkü vücut, dinlenme esnasında gelişir. Yani bir gün yaptığınız antremandan randıman almak istiyorsanız, beslenmenize yalnız antreman yaptığınız gün değil, her gün dikkat etmelisiniz. Üç öğün ve ara öğünleri atlamamak, az ve sık yemek, hem doktorların, hem de spor hocalarının fikir birliğinde olduğu bir konudur. Öbür türlü harcadığınız enerjiyi yerine koyamaz, kastan yakarsınız. Hele yukarıda söylendiği gibi, fitness değil de tam anlamıyla "body" programı uyguluyorsanız, çok iyi beslenmeniz gerekiyor. Kaldı ki gene yukarıdaki mesajda "Uzun süren çalışmalar, çok tekrar yerine.." saçmalığını unutun. Bu bir tercih meselesidir. Sıkı ve dayanıklı kas isteyen adam, çok tekrar az ağırlık çalışır. Kas büyütmek isteyen adamsa az tekrar yapıp çok ağırlık basar. Ve dediğim gibi sağlam beslenmek durumundadır. Hiç olmadı bir diyetisyene, bir antrenöre danışın beslenme programınız konusunda. Yukarıdaki gibi saçma sapan "Aç karnına çalışın!" tavsiyelerini (!) ciddiye almayın. Tabii ki dolu mideye spor yapılmaz; ama spor esnasında harcayacağınız enerjiyi almanız için, antremandan 2-3 saat önce bir şeyler yemek sağlıklı olacaktır.

Sen bu komplo teorisyeni ayarında düşüncelerini Domuz Gribi başlığında da belirtmiştin. Yok bunlar ilaç şirketleri kazansın diye uydurulmuş, aşı olmayın. Yok insanlar tüketime yöneltiliyormuş, yemeyin. Milletin canına kastın mı var senin yahu? Adam gelecek iki gün sonra buraya: "Dediğin gibi aç karnına çalıştım. Tam bench'te 60 basıyordum ki bana böyle bir hal geldi, gözlerim karardı. Gerisini hatırlamıyorum. Meğer kan şekerim düşmüş, bayılmışım, kafama da bar inmiş. Yarık kabak gibi dolaşıyorum. Vücut iyi de kafada 15 dikiş hoş durmadı be hacı.." diye.. Sağlıkla, beden eğitimiyle ilgili konular bunlar. Şakaya gelmez, aman diyeyim..
 
Pepper_Keenan demiş ki:
Yok insanlar tüketime yöneltiliyormuş, yemeyin. Milletin canına kastın mı var senin yahu? Adam gelecek iki gün sonra buraya: "Dediğin gibi aç karnına çalıştım. Tam bench'te 60 basıyordum ki bana böyle bir hal geldi, gözlerim karardı. Gerisini hatırlamıyorum. Meğer kan şekerim düşmüş, bayılmışım, kafama da bar inmiş. Yarık kabak gibi dolaşıyorum. Vücut iyi de kafada 15 dikiş hoş durmadı be hacı.." diye.. Sağlıkla, beden eğitimiyle ilgili konular bunlar. Şakaya gelmez, aman diyeyim..

:LOL:
 
ben de bu sporu icra ederken daha düzgün çalışmak adına gerek başımda duran hocaların tavsiylerini gerek bazı sitelerde bu işi uzun süredir yapan insanların tavsiyelerini dikkate alıyordum. hocam yarışmacı olduğu için söyledikleri her ne kadar doğru olsa da her söylediğini yapmıyordum çünkü bana biraz abartı geliyordu söyledikleri, herşeyden öte benim yarışmacı olmak gibi bir misyonum yoktu :D
belirli görüş ayrılıkları olsa bile hepsinin dayandırdığı şeyler akla, mantığa uygun şeylerdi.
fakat "aç karnına çalışın, en iyis böyledir" diyene ilk kez rastlıyorum. bir de bunu "3 öğün yemenize gerek yok, aperatif öğünler tüketim amaçlıdır" diyerek, sağlıklı yaşamın olmazsa olmazı "az porsiyon-çok öğün" ilkesini yerle bir edecek şekilde belirtmesi de başka bir abeslik.

insanlar, doğal yolla edindikleri besinleri bu spor için az gördüklerinden ek sporcu ürünleri tüketiyor (ki suplementary ürünleri bence body building için yararlıdır, fazla abartılmadığı sürece), sen kalkmışsın aç karnına bu sporu icra edin diyorsun :D
 
Güneşin batışı...
bir fizikçi için güneş ışınlarının 8 dakika sonra yer yüzüne ulaştığını ve...
güneşin çoktan battığını düşündürür...
Tarlada çalışan çifçi için...
günün bittiğini ve karnının açlığını düşündürür...
(Anomin diyelim)
Yani bu kadar evhamlı olmaya gerek yok...
Neymiş bar kafasına düşermiş...
bütün gün çok öğün, az porsiyon mü düşünülür...
Bir ara yer bitirirsin...günde bir öğün yeter...
alışkanlık meselesi...
İyi bir yemekten sonra kesinlikle spora motive olunamıyor...
İşte çalışırkende öyle...yemekten sonra rehavet gelir...
Hem psikolojik olarak rahatlama olur...
hemde mide besinleri sindirmek için bağırsakları çalıştırır...
buda çok enerji gerektiren bir işlemdir...
 
chromatickey demiş ki;
Yağ yakımını hızlandırması amacıyla L-karnitin de aldım ve spordan once onuda alıyorum...

aga l-karnitin miş glutamin miş kreatin miş
bunlar ne kadar zararsız da olsa kimyasal şeyler

şöyle en az birkaç yıl, yada en azından bir nizama intizama girmeden bunlara bulaşma derim

tabi gene sen bilirsin
 
Dün spor salonunda 1 aylık çalışamadan sonra tekrar ölçümlerim yapıldı. Yağlanmada azalma var. Ama asıl hocayı şaşırtan ve mutlu eden metobalizma yaşının beklenenden daha fazla gelişmesi. Önce 29 olan metabolizma yaşı 12 ye düştü. Bu sporcuların metabolizma yaşlarıymış. Salonda 3 hoca var. Ölçümleri yapan hoca değerler ekranda görünmeye başlayınca şaşkınlığını gizleyemedi. Sonra bu değerleri diğer hocalara gösterince onlarda aynı tepkiyi verdiler. Ciddi ciddi şaşırdılar. Kaslanmada artış var, su ve yag dengesi daha iyi önceki ölçümlere göre. Değerler beni de mutlu etti. Düzenli çalışmaya devam edersem hedefime bir kaç ay içerisinde ulaşacağıma inanıyorum.
 
Ben son seneye bıraktığım beden eğitimi dersini alıp üzerine kendi programımla birleştirmeye niyetleniyorum. Ki kampüse geçtikten sonra da keyif yapmayı bırakıp yağ/karbonhidrat oranı düşük protein oranı yüksek yiyeceklerle sınırlamayı düşünüyorum: tavuk, balık, salata, ''brown rice'' denen meret, meyve, ve şeker almak için de sakız:)
 
Geri
Üst