Before Sunrise

blmmk demiş ki:
Before Sunrise ve Before Sunset'in türkçeye çevrilmiş adları neler?VCD'lerini bulmam gerek de..

İngilizcesi olan herkes çevirebilir:
Before Sunrise (Gün Doğumundan Önce)
Before Sunset (Gün Batımından Önce)

1400096049.01.LZZZZZZZ.jpg


Saygılar...
 
noSurprises demiş ki:
İlk filmi yani bwefore sunrise'ı izleyenler bir diğerini 9 yıl sonra izlemek ve beklemek zorunda kalmışlar yani.
neyse ki ben iki geceye sığdırdım,ertesi gün merak ederek acaba ne oldu diye :)

Hehe bende de aynen o şekil oldu, bu arada Before Sunset'de hiç bitmesini istemediğim bir anda bitti ya :(
(o evin dizaynına hayran kaldım zaten)

Saygılar...
 
Alakasız bir şey aratırken çıktı karşıma bu başlık.. Burayı uzun zaman önce okumuştum en son.. Before Sunset'i nihayet bu yaz çok tesadüfi bir şekilde bulup izledim ama izlemez olaydım; o nasıl bir bitiştir? Celine'in "Sen o uçağı kaçıracaksın.." diyerek dans edişi ile sahne karardı, ben ise bir-iki dakika bekledim "Bir şey olacak herhalde, bir şey olmalı..!" diyerekten..

Şok oldum öyle bittiği için; ve hiç bir anlam da veremedim.. Diyebildiğim tek şey "Belki devamı gelir? Ama ne derece etkileyici olur.." gibi bir şey oldu.. Aradan geçen 9 sene Celine'i daha çok etkilemiş gibi; ilk filmde aynı şehirde bir çok yeri gezerek yaptıkları sohbetler ise ikinci filmde -özellikle kafe sahnesi- bir kaç mekan içinde geçen uzun mu uzun diyaloglar halinde karşıma çıkınca, sıkıldığım oldu ara sıra..

Tabii şundan eminim ki; bunda ilk filmi dublajsız, ikincisini ise dublajlı izlememin de büyük payı var..
 
Filmin beni bu kadar etkilemesinin gerçek sebebi sanırım Ethan Hawke ve Julie Delpy'nin çok doğal olmaları.

Diyaloglar müthiş . Bitmesin biraz daha sürsün dedirten filmlerden. Ayrca film bittiğinde suratımda salak buruk bi gülümseme olmuştu , her izlediğimde de o salak gülümseme oluşur hala
 
Kesinlikle. Diyalogların bu denli sürüklediği bir The Man From Earth; bir de bu filmi koyuyorum ben en tepeye. O sokaklarda yürüdükleri sahnelerdeki sohbetleri filan, tek kelimeyle müthiş. Defalarca izlesem sıkılmam. Ama bu filmin biraz da bana böyle acı veren bir yanı var.. Psikolojik bir şey.. Hiç bir zaman öylesine özgürce bir şey yaşayamayacağımın acı idrakinden midir? Yoksa filmin (İkincisinin) saçma salak bir şekilde bitip, bizi alışageldiğimiz mutlu son olayından mahrum bırakmasının getirdiği kızgınlıktan mıdır bilmiyorum..

Ama böyle izlerken aldığım zevkin yanında aynı zamanda da bir sızlıyor içim..
 
Sıkılmadan bir kaç defa izlenebilecek bir film olduğunu düşünmekteyim.
Oyunculuklar kesinlikle süper. Gerek Ethan Hawke gerek Julie Delpy tabiri caizse cuk oturmuş rollere. Diyaloglar ağırlıkta olmasına rağmen bu film asla sıkmıyor insanı, oldukça samimi ve sıcak bir his yaratıyor insanda.
 
En favori filmimdir. Before sunset beni etkilemedi. Belki gerçek hayatta da böyledir. İlk karşılaşma ilk heyecan her zaman daha iyidir. Zorla olmuyor bazı şeyler ve üzerinden zaman geçince de eskisi gibi yaşanamıyor.

Bir çalışmam var, bu filmden alıntılarla klip yaptım, belki ilginizi çeker, iyi seyirler.

http://www.tanselgunay.com/muzik.html
 
Bu filmde Jesse ve Celine Viyana'da yürüye yürüye bir parka geliyor. O parktaki Prater adlı devasa bir dönme dolaba binip şehre tepeden bakıyorlar.

ferriswheel2.jpg


Bizim biraderle filmi izlerken çok ilgimizi çekti Prater. "Bir gün gidelim de dönme dolaba binelim ulan" diye saçma sapan bir karar aldık. Aşağı yukarı on yıl sonra hiç hesapta olmayan ani bir kararla ufak bir tatile çıktık ve gittik Prater'i Praterstein'da gördük. Bir tur binelim dedik adam başı 20 euro istediler (o paraya kaç bira içebileceğini düşün), o yüzden aşağıdan biraz seyretmekle yetindik o ayrı :D

IMAG0276.jpg
 
Son düzenleme:
Geri
Üst