Şamanizm

samanizm, insanligin belki de en eski dinlerinden biridir. temel olarak sihir ve büyüye dayanir. samanist inanca göre dünya, gök, yeryüzü ve yeralti olmak üzere üç kisma ayrilir. altay türklerine göre "aydinlik alemi", yukaridaki dünyayi yani gökyüzünü tanri ülgen'le ona bagli iyi ruhlari temsil eder.yeryüzünü, yani "orta dünya"yi insanlar olusturur. yer alti dünyasi olan "asagidaki dünya"yi ise tanri erlik ve ona bagli kötü ruhlar olusturur. iyi ruhlarla iliski kurup, iyilik yapan samanlara ak-saman, yeralti ruhlariyla konusup, erlik 'in hizmetinde olanlaraysa kara-saman denir.

samanizmin köken olarak anaerkil dönemde meydana çikmis olmasi kuvvetle olasi. yakutlar'da erkek samanlar özel cübbeleri bulunmadigi zamanlarda kadin entarisi giyerek ayin yaparlar. samanlarin çogunun saçlarini uzatma nedenlerinden biri de bu.

eski türklerin de inandigi din samanizmdi. bu samanizm,yakutlar ve altaylar'da yasayan ilkel samanizm asamasini bir süre sonra geride birakmis, gelismisti. avcilik ve ilkel tarimla dar bir bölgede yasayan boylarin inanislariyla, büyük devletler kuran, çin duvari'yla bizans arasina yayilmis halklarin inanislari ayni kalmamisti. çin kaynaklarindan anlasildigina göre eski orta-asya samanizminin temelleri gök-tanri,günes,yer,su,atalar ve ocak(ates)kültleriydi. bu baglamda asya halklarinin inandigi samanligin temelinde insan ve doganin birlik ile beraberligi ve uyumu düsüncesi yer alir. evren,dünya,insan,hayvan ve bitkiler alemi bir bütün olarak düsünülür. dünya ve gök,yaratma eylemini birlikte isbirligi halinde gerçeklestirmektedir. bunlar bütün varliklarin yaraticisi olmalarindan ötürü kutsaldir. iste bu yüzden asya 'nin göçebe halklarinda gökle yer su'yu sayma ve bunlara saygi gösterme, bu göçebe halklarin inanislarinin özünü olusturuyordu. dagin eteginde ya da zirvesinde, nehrin ya da gölün kiyisinda, yolun ya da atin baglandigi diregin yaninda, bir göçebenin kutsamayla eylemleri, tüm yasamin ortak bir bilinci paylastigi dogaya dönüktür. samanliktaki bir diger inanisda, insan neslinin sonsuz bir sekilde devamliligi düsüncesi. samanist olan birisi kendini, baba, dede, ve atalarina ait olan bir hayatin devami olarak görür, bunlari bilir ve sayar (atalar kültü). bununla birlikte, söz konusu bu insan ayni zamanda kendi gelecegini de sonraki nesillerde görmektedir, ki bu durum varolusun ana anlamidir. bundan dolayi bu insanin görevi çocuk ve torunlarina toplumun en iyi yanlarini asilayarak yetistirmek ve hayata hazirlamaktir.

saman kimdir? kimler saman olabilir?

saman dininin ayin ve törenlerini yapan, ruhlarla insanlar arasinda aracilik eden kisiye saman denir. saman sözcügü türkçe kökenli degildir. türkler saman yerine kam sözcügünü kullanirlardi. avrupa'da 18.yüzyilda kabul edilen saman sözcügü, ruslarin, kuzey sibirya'da tunguzlardan ögrendigi bir sözcük. aslinda bu sözcügün kökeni hâlâ tartismali. bazi bilim adamlari sözcügün pali dilinde bulunan "samna" oldugunu, sanskritçe'de bulunan "çramana" ile ayni kökten geldigini ileri sürüyorlardi. bazilarida bu sözcügün mançuca oldugunu,"ziplayan,dans eden" anlamina geldigi görüsündeler. bir baska teori de saman sözcügünün buda inanisina ait bir sözcük oldugudur. firdevsi'nin sehname'sinde geçen "semen" (buda rahibi) sözcügü dolayisiyla saman sözcügünün hindistan kökenli oldugu söylenir.

kasgarli mahmut'tan ögrendigimize göre kamlar, müslüman türkler zamaninda da unutulmus degil. divan-i lugat-it türk'te "kamlar kamik arvisti: kamlar (ayin sirasinda) anlasilmayan bir takim sözler söyledi." gibi cümlelere rastlanmaktadir. benzer biçimde balasagunlu yusuf has hacib, "kutadgu bilig" adli eserinde kamlarla hekimleri (otacilari) bir tutmus, ikisini de insanlar için yararli isler yapan kisiler olarak göstermisti. bir yerde söyle der: "kerek tut otaçi, kerek kam, öligligke her giz asig kilmaz em. (gerek hekim tut, gerekse kam, eceli gelene ilaç fayda etmez.)

saman (kam), tanrilar ve ruhlarla insanlar arasinda aracilik yapma gücüne sahip olan kisidir. insan, ufak tefek ruhlara, aileyi koruyan ates ve iyi yer-su ruhlarina bizzat kurbanlar ve saçilar sunabilirse de, kuvvetli, hele kötü ruhlara dogrudan basvuramaz. kötü ruhlar insanlarin en büyük düsmanlaridir. insanlara ve hayvan sürülerine hastalik göndermek suretiyle kurban isterler. bunlarin istediklerini yerine getirmek gerekir. insanlar onlarin ne istediklerini bilmezler. ne istediklerini ancak gücünü göklerden ve atalarinin ruhlarindan alan samanlar bilir.

samanlik bilgisi ögrenmekle elde edilemez. saman olmak için belli basli bir samanin neslinden olmak gerekir. kimse saman olmayi istemez, ancak geçmis atalarin ruhundan biri, saman olacak torununa musallat olur; onu saman olmaya zorlar. bu hale altaylilar "töz basip yat" (ruh basiyor) derler. ata ruhu musallat olan adamsamanligi kabul etmezse deli olur.

bugün rusya federasyonu içinde yer alan hakasya 'da samanizm hâlâ canli tutuluyor. hakasyali bir arastirmaci olan katanov, minusinsk tatarlarindan aldigi bilgilere göre saman davulunu anlatir. buna göre davulun önemli üç bölümü vardir: içi, disi ve tokmagi. davul, bir arsin çapindadir. iskeleti genelikle sepet yapiminda kullanilan sögütten yapilir ve at derisiyle kaplanir. davulun içinde dikey olarak duran sapi genellikle kayin agacindan yapilir. sapta mars denilen, kamin yer alti dünyasinda yasayan erliklerin lideri erlik han 'a ulasmasini saglayan on iki delik bulunur. deliklerin arasindaki kabartmalar, kamin uçarak ya da yürüyerek geçmek zorunda oldugu dag siralarini temsil eder. sapin üst kisminda, enlemesine kamin kendisinin ya da hastasinin düsmanlarini püskürttügü yay kirisi olarak adlandirilan sopa bulunur. bu demir sopaya hastanin içindeki kötü ruhlari kovan on sekiz kadar demir çingirak baglanir. ayrica, kamin habercilerini temsil eden iki çan da demir sopaya baglanir. davulun üst kisminda hastanin düsmanlarini temsil eden dört ya da alti demir kanca tutturuludur. demir sopaya kamin kudretini simgeleyen bez parçalari asilir. bu bez parçalari genellikle kamin hastalari tarafindan baglanir. erlik han'a herhangi bir hayvan adandiginda bu hayvana demir sopadan alinan iki üç bez parçasi baglanir. adak hayvanin boynunda asili duran bu bez parçalari onu kötü güçlerden korur. davulun üst kisminda yedi renkli gökkusagi tasvir edilir. gökkusaginin iki ucundan da, iki genis kare seklinde merdiven sarkar. bu merdivenle kam, kan kuday'in huzuruna çikmak için gökyüzüne yükselir. kan kuday'in önünde beyaz boyayla çizilen iki kayin agaci vardir. kam, gökyüzüne yükselerek kan kuday'dan hastayi iyilestirmek ya da ya da öldürmek için emir alir. gökkusaginin altinda isik saçan iki daire vardir. ayrica 14-18 kadar yildiz bulunur. merdivenin üst kismindaysa beyaz renkle yedi dag kizi resmedilmistir. bu kizlar eger ruh erkekse onu uzaklastirmada kama yardim ederler. kiz figürlerinin yaninda iki kus tasviri vardir. kam bu iki kusla göge yükselir. davulda bundan baska kirmizi renkte at, süvari ve keçi bulunur. kizil at üzerindeki kizil süvari, erliklerden biri olan kizil adaklarin basinda gider. beyaz renkle çizilen beyaz at üzerindeki atli kuday'a gider. davulun ortasindaki üç çizgi bu dünya ile öte dünyayi ayiran bir tabakadir. davulun alt tarafinda, kutsal koyunlari himaye eden kurbaga resmi vardir. ayrica on siradagin ardinda, kara ve altin denizin kiyisinda yasayan hayvanlari sulamak için altin olugu ve at baglamak için altin direkleri bulunan erlik han'in kötü ruhlari yargiladigi yere götüren yilan ve kertenkelenin resmi yer alir. bu deniz dogudadir. kurbaga, yilan ve kertenkele, koyunlara dokunmak isteyen kötü ruhlari korkutur. ayni sekilde su iyelerini temsil eden iki balik tasvir edilir. baliklarin iç hastaliklari iyilestirdigine inanilir. eger kam kötü ruhlardan daha güçlüyse onlari dag ruhlarinin haninin yasadigi dokuz denizin sonuna kadar sürebilir. eger kam zayifsa, yolun yarisindan döner ve balik hastayi yeniden alt eder. bunun disinda davulun üzerinde kötü ruhlarin yaklastigini kama haber veren kara ve ala renkli iki köpek resmi vardir. davulun alt tarafinda yedi at ve yedi insan tasvir edilir. bunlar erlik han'in hizmetçileridir. bütün kötülükler yeralti dünyasinda yasayan erlik han'dan kaynaklanir. davulda yine kirmizi renkle kama kamlamayi ögreten kam resmedilmistir. öldükten sonra kaynayan denize dogru gittigi düsünülen kam tasvirinin uyuz hastaligini tedavi ettigine inanilir. davuldaki tavsan resmi, kamin aletlerinin koruyucusunu simgeler. davulun üzerinde "meme" diye adlandirilan alti kabarti vardir. bunlar kamin aletlerinin koruyucusu sayilan ruhu besleyip koruma islevini üstlenir. bir önemli öge de tokmaktir. tokmak, ya tavsan derisiyle kaplanarak sögüt dalindan; ya geyik kemigi ya da boynuzu ya da kayin agacindan yapilir. tokmagin sapina hastaya gelen kötü ruhlari kovmak için kamçi görevi üstlenen bez ve deri parçalari yapistirilir. samanlar ayin yapmak için davul kullanirlar; fakat zaman zaman bunun yerini kopuzun aldigi da görülmüstür. 11.yüzyil tarihçilerinden gardizi, eski yenisey kirgizlari'nin saman ayinlerinde saz çaldiklarini söyler. eski oguzlarda, islam'in kabulünden sonra saman geleneklerini sürdüren ozanlar kopuzu kutsal saymislardir. sözgelimi, dede korkut her öykünün sonunda kopuzuyla gelir, ad verirken, dua (alkis) ederken kopuz çalar. saman davulunun asil kismi olan agaç ve demir parçalar asla degistirilmez. derisiyse degistirilebilir. biri ölen evde bulunan davul, erlik'in elçisi aldaçi'nin yaklasmasiyla kirlenmis ve kuvvetini kaybetmis sayilir. kirlenmis ve kuvvetini kaybetmis davullarin derisi derhal degistirilir. tedbirli davranmak isteyen samanlar ve ev sahipleri, hastanin ölecegi anlasildigi zaman samana ait esyalari evden çikarirlar. her davul samanin ölümünden sonra ormana götürülüp parçalanir ve bir agacin dalina asilir. samanin ölüsü de bu agacin dibine gömülür.

bilim teknik ten...
copy paste...harbi uğraşamazdım hepsini yazmak için:)
 
Storm_Warrior demiş ki
bu inanç benim çok ilgimi çekiyor
tanrı herşeydir ve herşey tanrıdır....

görüşlerinizi MANTIKLI bir biçimde yazınız...

Cemal Şener'in şamanizm hakkında çok iyi araştırmaları vardır. Kitap olarak da yayınlamıştır çoğunu bende de çok önce 7 sene kadar önce vardı bi Cemal Şener kitabı kaybettim ama :( İçinde ayinlerden alınmış ilahiler de vardı bir kaç tane çok güzel dualardı. Cemal Şener'i öneririm bu konuda.
 
thulsa_doom demiş ki;
saman davulunun asil kismi olan agaç ve demir parçalar asla degistirilmez. derisiyse degistirilebilir. biri ölen evde bulunan davul, erlik'in elçisi aldaçi'nin yaklasmasiyla kirlenmis ve kuvvetini kaybetmis sayilir. kirlenmis ve kuvvetini kaybetmis davullarin derisi derhal degistirilir. tedbirli davranmak isteyen samanlar ve ev sahipleri, hastanin ölecegi anlasildigi zaman samana ait esyalari evden çikarirlar. her davul samanin ölümünden sonra ormana götürülüp parçalanir ve bir agacin dalina asilir. samanin ölüsü de bu agacin dibine gömülür.
Çok gariptir bu konu da sanki hastalıkların görünmeyecek kadar küçük canlılardan geçebileceğini biliyorlar. Zaten bir başka bilgime yani efsaneye göre sonradan aktive olan canlılardan haberleri vardır (virüsler)bazı büyülerde bunları kullanmaktadırlar.Zaten büyü dediğimiz şey kimyasal madddeler değil midir tozlar vs.dir. Bunu destekleyen bir başka efsane ise Attila ile ilgili. Attila öldüğünde altın tabut hazırlanmıştır (tabi tabut deniyor da balbal şeklinde altın bir özel metalik cisim olmalı) ve Hunların en iyi şamanı olan amcası Muncuk Han Attilanın tabutunu taşıyacak askerlere keseden çıkardığı bir tozu koklatır ve burunlarından bu tozu solumalarını sağlar. Askerler yola çıktıklarında gömecekleri yeri kararlaştıracaklardır. Askerler bir ay sonra ölü bulunurlar ciddi hasarlar vardır vücutlarında herkes bunun Muncuk Hanın askerlere yaptığı büyüden ileri geldiğini söyler.
İnsanlar Avrupada büyük veba salgınında insanları yakmaya başladıktan sonra tehlike azalmaya hastalık gerilemeye başlamıştır. Demek ilkel olanın kim olduğunu kestirmek güç :D
 
thulsa_doom demiş ki:
kamdeny demiş ki:
arkadaşlar bi şey sorucam şaman ve kam aynı işi mi yapıyo yoksa farklı derecedeler mi

bi fark yok..
yukarıda çok uzun bi yazın var hepsini okuyamadım. o kadar sabırlı değilim belki sorumun cevabı vardır ama senin bu konuda bilgili olduğunu düşündüğümden bi şey daha sorucam şamanizmin aynı müslümanlık hristiyanlık gibi gerçek bir din olup olamayacağı konusundaki fikrin?
8)
 
thulsa_doom demiş ki:
şamanizm zaten bir gerçek bir dindir..ancak islam yada hıristiyanlık kadar yaygın değildir...


sadece bunlardan önceki inançlardan biriydi...ve türklerin dini idi...bunun için zaten türklerin islamiyet e geçmesi daha kolay oldu denilebilir...
halen orta asyada şamanizm vardır(küçümsenmeyecek kadar)
 
kamdeny demiş ki:
thulsa_doom demiş ki:
şamanizm zaten bir gerçek bir dindir..ancak islam yada hıristiyanlık kadar yaygın değildir...
şamanizmin peygamberi kim?
arkadaşım,öncelikle seni bu garip sorundan ötürü kutlarım... bunu iyi niyetle mi sordun,yoksa dalga mı geçiyorsun bilemiyorum ama yanıt vereyim hemen....
şamanizm budizm gibi allah tarafından gönderilmemiş,insanların zorda olduklarında büyük bir güce sığınmak ihtiyaçlarından ortaya çıkmış ilkel bir dindir....(ilkel derken gelişmemiş ya da eski çağ dini anlaşılmamalıdır.ilkel din belli bir kabileye-topluluğa mahsus,kutsal kitabı olmayan din demektir)bu yüzden peygamberi yoktur....
ben de başka birşey soracağım.... birçok din kültürü ve ahlak bilgisi kitabı şamanların din adamı olduğunu ve şamanizm diye bir din olmadığını,bunun aslında gök tanrı inancı olduğunu savunuyor...(ben katılmıyorum o ayrı) fakat bir çok tarih kitabı da şamanizm i doğruluyor.. neler söyleyeceksiniz?
 
alcoholicsunflower demiş ki:
kamdeny demiş ki:
thulsa_doom demiş ki:
şamanizm zaten bir gerçek bir dindir..ancak islam yada hıristiyanlık kadar yaygın değildir...
şamanizmin peygamberi kim?
arkadaşım,öncelikle seni bu garip sorundan ötürü kutlarım... bunu iyi niyetle mi sordun,yoksa dalga mı geçiyorsun bilemiyorum ama yanıt vereyim hemen....
şamanizm budizm gibi allah tarafından gönderilmemiş,insanların zorda olduklarında büyük bir güce sığınmak ihtiyaçlarından ortaya çıkmış ilkel bir dindir....(ilkel derken gelişmemiş ya da eski çağ dini anlaşılmamalıdır.ilkel din belli bir kabileye-topluluğa mahsus,kutsal kitabı olmayan din demektir)bu yüzden peygamberi yoktur....
ben de başka birşey soracağım.... birçok din kültürü ve ahlak bilgisi kitabı şamanların din adamı olduğunu ve şamanizm diye bir din olmadığını,bunun aslında gök tanrı inancı olduğunu savunuyor...(ben katılmıyorum o ayrı) fakat bir çok tarih kitabı da şamanizm i doğruluyor.. neler söyleyeceksiniz?
bak arkadaşım insanlar dünyadaki olaylara bir anlam vermeye çalışırlar. Doğru veya yannış bir şekilde anlam verilir bu etrafımızda olanlara. Ama insan aklı herşeyi açıklayabilecek nitelikte olmadığından insanlar eksik kaldıkları noktalarda din denilen ve nedensiz kabul edilen kabullenmeler düşünür veya yazar işte bu düşünülen veya yazılanlara biz din diyoruz. ne zormuş şu dinin tanımı yaww. din kültürü öğretmenlerinin maaşına zam yapılmalı
 
AYİN, TÖREN VE BAYRAMLAR
Şamanist Türk kavimlerinin ayin ve törenlerini iki kısma ayırmak mümkündür:
1- Muayyen vakitlerde yapılması gereken ayin ve törenler; 2- Tesadüfi olaylar dolayısıyla yapılan özel ayin ve törenler. Muayyen vakitlerde yapılan ayinler ilkbahar, yaz ve güz mevsimlerinde yapılan ayinlerdir ki bunların çok eski devirlerden beri yapıla gelmekte olduğuna şüphe yoktur.
Moğol imparatorluğu devrinde yaz bayramı ve bununla bağlı dini törenler Moğollarda ilkbahar ve güz bayramları devletin dini bayramları olmuştur. İlkbahar bayramına “örüz sara” bayramı denir ve 9 Mayısta yapılırdı. Güz bayramına “Sagan sara” bayramı denirdi; 28 Ağustosta yapılırdı. Şamanistlerde kurbansız ayin yapılmaz. Her ayin için kanlı veya kansız kurban bulunması gerekir.Saçı, yalma, tös yedirme, ateşe yağ atma ve şarap serpme gibi törenler kansız kurbanlara örnektir. Kansız kurbanların en önemlisi ruhlara bağışlanarak başıboş salıverilen hayvanlardır. Bu türlü kurbana eski Türkler ıdık ,ıduk veya ızık demişlerdir.
Moğol egemenliği devrinde ıdık kurbanı pek yaygın olmuştur. Moğollar putlara at bağışlarlar, bu ata binmezlerdi. Bu hayvan kurban olarak kesilirse kemiklerini kırmadan ateşe atarlardı.
Çağdaş Şamanistlerde ıdık, muayyen ayin ve törenle ruhlardan birine binek hayvanı olarak salıverilmektedir. Her Şamanist bu hayvanı dokunulmaz ve mübarek sayar. Idık hayvanlara kadınların dokunması kesin olarak yasaktır.
Kansız kurbanlardan biri de saçıdır. Bu dini terim bütün Türk boylarında aynıdır. Saçı her kavmin kendi emeğiyle kazandığı en kıymetli ve mübarek saydığı nimetlerden biri olur. Göçebe kavimlerde süt, kımız, yağ; çiftçi kavimlerde buğday, darı, şarap; tüccar kavimlerde para vs. saçı olarak kullanılır.
Kurban edilen hayvanların kemikleri kırılmaz, köpeklere verilmez; ateşe atılır veya yere gömülür.
Yakutlar, bütün suyun katılmasıyla yapılan ilkbahar ve sonbahar ayinlerine ısıah derler ki saçı bayramı ve ayini demektir. Bu bayram ve ayin mayıs ayının sonlarında veya haziranda Ayı Toyon şerefine yapılırdı. Bu bayram ve ayin için bütün soydaşlar kımız ve kurban hazırlarlar; tören dokuz gün sürerdi.
Sonbahar bayramı kötü ruhlardan korunma amacıyla yapılırdı. İlkbahar ısıah ayinine şamanla beraber dokuz masum kız ve delikanlı katılırdı. Bunlar şamanın göklere “seyahatinde” beraber bulunurlarmış; masum olmayan kızlar ve delikanlılar göklere çıkamazlar günahlarının derecesine göre muhtelif makamlarda kalırlarmış.
Şamanizmde bu büyük ayin ve törenlerden başka birçok özel ve küçük ayinler vardır. Bunlar hastalığı başka bir nesneye veya hayvana “göçürme”, yağlı paçavrayı ateşe atıp “alazlama , uçuklama” , bir ruhun adına yeni bir “ongon-tös” yapmadır.Özel ayinlerden en önemlisi ruhlardan birine “ıdık” bağışlarken şaman tarafından yapılan tören ve ayindir.
Yakut şamanı kötü ruhların istedikleri kurban üzerinde pazarlık yapar. Bazen kötü ruhun istediği kurban yerine o hayvanın suretini yapıp kurban ederek ruhu aldatabilir.
Yakutlarda özel ayinlerin önemlilerinden biri de yeni ev yapmak için seçilen yerde (arsada) yapılan ayindir.Yakutlardan biri yeni ev kurmak istediği zaman kutlu arsa arar. Kutlu bir yer seçildikten sonra yapı kuracak olan adam dua eder.Evin her şeyi tamamlandıktan sonra yedi gün kımız hazırlanır. Şaman çağrılır. Şaman dua etmeden kimseye kımız verilmez. Şaman dua ederek kımızdan alıp ateşe saçı yapar.
Yakut, Altay, Kazak-Kırgız ve Başkurt folklorundan öğrenildiğine göre, eski şaman ayinlerinde kartal çok önemli bir unsur olmuştur. Yakutların inançlarına göre karların ve buzların erimesi, ilkbaharın gelmesi kartalın kanatlarını sallamasına bağlıdır. Bazı Yakut ana soyları kartalı koruyucu ruh sayarlar.

ŞAMAN DUA, İLAHİ VE AFSUNLAR
Şamanların dünya yaradılışı, tanrılar ve ruhlar hakkındaki inanışları gibi ibadet, ayin ve törenleri de kesin olarak bir düzene sahip değildir. Uluslararası dinlerde ise böyle değildir; bunlarda ibadet ve ayin yapan ruhani her ayini din kitaplarında yazılan kaide ve usullere göre icra eder. Bu kaide ve usuller asırlar boyunca ayin ve dini törenler üzerinde hakim olur.
Eski Türkçede afsuna arvıç veya arbağ denirdi. Bugünkü Kıpçak lehçelerinde “arbav”, Doğu Türk lehçelerinde “arbış” denir. Yakut lehçesinde bu kelime “kötü ruhları aldatmak; dalkavukluk etmek” anlamlarına gelir. Şaman dualarında manası anlaşılmayan kelimeler ve cümleler, şamanistlere göre, tesiri en kuvvetli sözlerdir.
Yılan, akrep, kara kurt, böy gibi haşaratlar tarafından ısırılanlar olursa Müslüman Türkler arbavcıları çağırıp okuturlar.
Folklora göre öyle arbavcılar olurmuş ki ısıran haşaratı ve yılanı kendi yanlarına kadar çekebilirmiş. Bazı haşarat ve yılanlar arbavcının karşısına gelerek ölürler, bazıları da arbavcı ile afsun yarışı yaparlarmış.

FALCILIK VE KEHANET
Falcılık şamanizmin başlıca unsurlarından biridir. Fal eski Türkçede ırk kelimesiyle ifade edilmiştir. Şamanistler arasında fal anlamına gelen yaygın kelime tölgedir. İslam Türklerden Kırgızlar dahi fala tölge derler.
Falcılar fal açmak için kullandıkları nesneye göre muhtelif ad alırlar. Hayvanların kürek kemiğine bakıp geleceği keşfedenlere “yağrıncı” koyun tezekleriyle fal açanlar “kumalakçı”, muhtelif şeylerden manalar çıkaran falcılara “ırımçı” denir.
Şamanistlerde, Müslüman Türklerden Kırgız-Kazaklarda ve Nogaylarda en meşhur fal kürek kemiği falıdır. Kürek kemiği falı en eski şamanizmin kalıntılarından biridir.
Kürek kemiği falına Moğol saraylarında çok önem verilirdi. Önce kemiği ateşte kızdırırlardı. Bunları yakmaya özel küçük iki ev vardı. Kemikleri yaktıktan sonra Hakan bunlardan hasıl olan çizgilere bakardı. Kemik üzerindeki çizgi doğru, düz ise yol açık, eğri veya delikler olursa yol kapalı demekti.
Kırgız-Kazaklar kürek kemiğine saygı gösterirler; kırmadan köpeklere atmazlar. Moğolistan’da Budizm bile kürek kemiğine önem vermek zorunda kalmıştır. Buda rahipleri halkın şamani geleneklerine uyarak dua ve afsunlarını kürek kemiğine yazar ve “oba”lara atarlar.
Sagaylara göre kürek kemiği falıyla ancak kaybolan nesneler hakkında bilgi kabildir. Başka şeyler öğrenilemez. En doğru söylenen kemik koç kemiğidir.
Kırgız-Kazaklarda ve Özbeklerde yaygın fallardan biri kumalak denilen faldır. Kumalak falı için 41 taş veya 41 tane nohut, fasulye veya koyun tezeği kullanılır.

YADA (CADA,YAT) TAŞI VE YAÐMUR TILSIMLARI
Türk kavimlerinde çok eski devirlerden beri yaygın bir inanca göre büyük Türk tanrısı Türklerin ceddi alasına “yada” (veya “cada,yat”) denilen sihirli bir taş armağan etmiştir ki bununla istediği zaman yağmur, kar, dolu yağdırır, fırtına çıkarırdı.Bu taş her devirde Türk kamlarının ve büyük Türk komutanlarının ellerinde bulunmuş, şamanistlere göre, zamanımızda da büyük kamların ve yadacıların ellerinde bulunmaktadır.
Bu yağmur taşı muhtelif Türk lehçelerinde, her lehçenin fonetik özelliklerine göre, muhtelif şekillerde ifade edilir.Yakutçada sata, Altaycada cada , Kıpçak grubuna dahil lehçelerde cay olarak söylenir.
İslam kaynaklarında Türklerin bu sihirli taşına “yağmur taşı” ve “cada taşı” denilmektedir.
Yakutlar yada taşına sata derler.Bu taş, Yakutlara göre, at, inek, ayı, kurt gibi hayvanların içinde bulunur.En kuvvetli sata taşı kurdun karnından çıkarılan taştır.”Sata taşı” ile Şamanlar yağmur ve kar yağdırabilirler; müthiş fırtına estirirler.Sata taşı canlı bir cisimdir.İnsan kafasına benzer.Kadın veya bir yabancının eli veya gözü dokunursa ölür, kuvvetini kaybeder.Canlı sata ele alınıp yukarı kaldırılırsa derhal soğuk rüzgar eser, yağmur veya kar yağar.
Altay şamanistlerinde kamlardan başka “yadacı” denilen adamlar vardır.Yadacının yada denilen taşıyla yağmur, kar, dolu yağdırmaya, fırtına çıkarmaya gücü yettiğine inanılır.Yada taşı daima rüzgar esen dağlarda bulunur.Bu taşı elde etmek için yadacı bütün mal ve mülkünü feda eder.
Anadolu’nun bazı bölgelerinde, yağmur duasıyla ilgili gelenekler arasında 41 taşa dua okuyup suya atmak adeti görülmüştür.Bu adetin de yada taşı efsanesiyle bağlı bir gelenek olması mümkündür.


EVLENME VE DOÐUM
Evlenmeyle ilgili törenlere şaman ve Bakşıların katılımı seyrektir.Kız kaçırmayla evlenme adeti korunan Yakut boylarında kız kaçırmaya gidecek gençler şaman tarafından bir ayin yapıldıktan sonra yola çıkarlardı.Ayinden sonra gençler atlara binip kaçırılacak kızın kabilesine doğru yönelirlerdi.Yakutların bu adetleri çok eski devirlerde savaş ve baskınla kız kaçırma devrinin hatıralarıdır.
Birçok Türk boylarında gerçek manasıyla baskın yapılarak kız kaçırma seyrek olaylardandır.Eski devirlerin bu adeti ancak düğünlerde görülen bazı adetlerde izini bırakmıştır.Altaylılarda kız kaçırma kızın rızasıyla, hatta baba ve anasının onayıyla olur.Kız kaçırıldıktan sonra damadın arkadaşları çalı çırpıdan bir otağ yaparlar.Bu otağın kapısı yoktur.Güvey ile gelin bu otağıda 3 gün kalırlar.
Kırgız-Kazaklarda düğün adetlerinde görülen Şamanizm gelenekleri gelinin kayınbabasının evinde yanan ocaktaki ateşe yağ atıp secde etmesidir.
Şamanist ve Müslüman Türklerin evlenme törenlerinde müşterek olan Şamanizm unsuru gelinin geldiği gün başına saçı saçmaktır.
Yakutlar Tanrı’dan çocuk, bilhassa erkek çocuk isterlerken, ak şamana başvururlar.Ak şaman, ayısıt hatuna veya ak at sürüleri sahibi olan tanrıya dua eder.Bu törende kanlı kurban sunulmaz.
Çocuğu olmayan Yakut kadınları mukaddes bir ağacın dibinde, ak boz at derisi üzerinde, “yer sahibi” ne yalvarırlar; ağlaya sızlaya dua ederler.
Altaylı boylarda ve Kırgızlarda doğum saati yaklaşınca, oba veya oymak kadınları loğusanın evine toplanırlar.Tecrübe görmüş bir kadın ebe vazifesi görür.Çadırın tam orta yerine bir direk yerleştirerek ona bir urgan bağlarlar.Bu urganın bir ucu duvara bağlanıp loğusanın koltukları arasından geçirilir.Kadın çok ızdırap çekmeye başlarsa albastı veya al karısı denilen kötü ruhun loğusaya musallat olduğuna hükmederler.
Çocuk dünyaya geldiği gibi baba ebeye bir kadeh rakı sunar; toplananlara ziyafet çeker.Birkaç gün sonra düğün yapılır.Ebe veya çocuğun babası ihtiyarlardan birine müracaat ederek ad vermesini ister.İhtiyarlardan biri ad verir.
Eski Yakutlarda küçüklüğünde verilen ad gerçek ad sayılmazdı.Gerçek ad yay çekip ok attıktan sonra verilirdi.Yakutların bu adetini eski Oğuzlarda da görüyoruz.
Çocukları yaşamayanların çocuğun muhafazası için aldıkları tedbirler gerek Şamanistlerde ve gerek birçok Müslüman Türklerde aşağı yukarı aynı tedbirlerdir.Yakutlar, aileye musallat olan ölüm ruhunu aldatmak için çocuğu komşulardan birine satarlar.Çocuğun yaşamasını sağlamak için Yaşar, Dursun, Ölmezbay gibi adlar verildiği gibi kötü adlar vermek adeti de vardır.Bazı çocuklara doğdukları günün önemli olaylarını anlatan adlar verilir.

ÖLÜM VE ÖLÜLER KÜLTÜ
Eski Türkler can ve ruh mefhumunu, genel olarak tın kelimesiyle ifade etmişlerdir. Doğu Türklerinde bu kelime hala nefes ve can manasında kullanılmaktadır.
Çağdaş şamanist Türk boylarından yakutlar ruh – can mefhumunu tın, kut ve sür kelimeleriyle ifade ederler. Tın kelimesi aynı zamanda esinti, rüzgar, nefes anlamlarına da gelir. Kut ise toprak rüzgar ve ana – kut denilen üç unsurdan oluşur. Tın vücuttan ayrılırsa ölüm olur. Fakat kut ayrılırsa ölüm olmaz. Sür – insan enerji, irade ve umumiyetle ruhi hallerini meydana getiren unsurdur.
Hunlar ölülerini tabut içine koyarlardı. Bu tabut iki katlı olup iç ve dış tabutlardı. Bu tabutları altın ve gümüş işlemeli kumaş ve kürklerle örterlerdi.
Göktürkler ölülerini çadıra koyarlardı. Oğulları, torunlar, erkek – kadın başka akrabası atlar ve koyunlar keserler ve çadırın önüne sererlerdi. Ölü bulunan çadırın etrafında at üzerinde yedi defa dolaşırlardı. Kapının önünde bıçakla yüzlerini kesip ağlarlar, yüzlerinden kan ve yaş karışık olarak akardı. Bu töreni yedi defa tekrar ederlerdi.
Kıpçak – kuman boyları mezarların üzerine yüksek tepe yaparlar, tepenin üzerine de heykel koyarlardı. Bu heykellerin yüzü doğuya bakardı.
Çin kaynaklarına göre, Türk uluslarında aşağı yukarı aynı devirlerde muhtelif gömme adetleri görüyoruz: yakma, ağaca asma, toprağa gömme.
Çağdaş şamanistlerin çoğu yoksul oymaklar olduğu için defin törenleri eski şamanistlerin defin törenlerine nazaran çok sönük ve basittir. Bunların zorla Budist veya Hıristiyan sayılmaları da şamani törenlerin yok olmasına sebep olmuştur.
Moğolistan’da Kırgız – Nor gölü çevresinde yaşayan Hoton Türkleri ölülerini gömdükten sonra koyun kurban ederek ciğerlerini ateşe verirler, mezar üzerine toprak yığarak yüksek bir tepe yaparlardı. Altaylılarda ise üç türlü defin töreni vardır.
1) Toprağa gömme
2) Tabutu dört direk veya ağaca asma
3) Ateşe verme
Yoğ (aş) töreni: Defin töreniyle ve ölüler kültü ile bağlı en eski ve iptidai törenlerden biri “ölü aşı” denilen törendir. “Ölü aşı” töreninin en ilkel şekli tayga ormanlarında kalmış olan şamanist boylarda görülmüştür. Ölü aşı definin üçüncü günü verilir. Çadırın güney tarafına masa üzerine sofra kurulur. Hazırlanan yemek ve içkilerin yarısını ölünün ruhu için ateş ruhuna kurban ederler. En büyük aş töreni ölümün yıldönümü münasebetiyle yapılır. Bütün akraba ve dostlar toplanıp mezara gelir, mezar üzerine yemek ve içkiler koyar, kendileri de yiyip içerler. Aş törenini en eski devirlerden beri din ayrılıklarına bakmadan bütün Türk ulusları devam ettirmişlerdir.
Matem ve alametleri: Eski Türklerin ve başta Orta Asya uluslarının yas tutma adetlerine dair Çin kaynaklarında bazı kayıtlar bulunmaktadır. Bu kayıtlara göre, yas tutanlar bağıra çağıra ağlarlar, yüzlerini parçalarlar, keserlerdi. Yas alameti olarak saç kesme adeti şamanist sagaylarda tespit edilmiştir. Sagaylar defin törenini tamamlayıp ölen kişinin evine döndükten sonra karısının saç örgüsünü yarısından keserlerdi. Türkler arasında çok yaygın olan yas adetlerinden biri ölünün bindiği atın kuyruğunu kesmektir. Matem alametlerinden biri elbiseyi ters giymektir. Kırgız – kazakların bazı boylarında kadınlar ağıt söyleyip ağlarken ters oturur ve elbiselerini ters giyerlerdi.

BURHANİZM (ŞAMANİZMİ ISLAH TEŞEBBÜSÜ)
Çağdaş şamanizmi ıslah ederek zamanın isteklerine uydurmak teşebbüsü yirminci yüzyılın başlarında Altay dağlarında görüldü. Bu harekete Rus etnografya edebiyatında burhanizm hareketi denir. Bu hareketin mahiyeti kara dine ve Rus egemenliğine düşmanlık ve lamayizme benzeyen bir din propagandası idi.
Burhanizmin peygamberi Altay şamanistleri içinden çıkan Çet Çelpen adlı bir orta halli Altaylı idi, yanına gelenlere ak dinin talimatını öğretiyor, vaaz ve nasihatlerde bulunuyordu. Onun talimatına göre kanlı kurbanlar yasaktı. Ancak yılda bir defa kuzu kesilebilirdi. Ruslarla beraber yemek yemek, Ruslarla dost olmak yasaktı. Kamlar şeytana tapan günahlı insanlardı. Çet Çelpe’nin Lamaizmin tesiri altında bulunduğu muhakkaktır. Bununla beraber o, bir Lamaist değil, Altaylıların yerli şamanizmini ıslah ederek bir din olarak yükseltmek ve kaba hurafelerden temizlemek isteyen bir ıslahatçısıydı. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, Altay’ın bazı bölgelerinde hala burhanistler bulunmaktadır.

MÜSLÜMAN TÜRKLERDE ŞAMANİZM KALINTILARI
Büyük ve kitaplı dinlerin hiçbiri eski müşrik dinlerin tesirinden kurtulamamışlar, yeni yüksek dinin talimatına açıkça aykırı olan bir çok görenek ve inançları, “kitaba uydurup”, din kitaplarına bile sokmuşlardır.
İslam dinini kabul etmiş olan Türkler ve diğer kavimler eski dinlerinden kalan birçok inanç, gelenek ve ayinlerini yeni dinlerine sokmayı başarmışlardır. Bu şamanizm geleneklerinin çoğu, güya İslam talimatından imiş gibi, yüzyıllar boyunca sürüp gelmektedir.
Bir müddet önce müslüman olmuş uluslara sonradan müslüman olan şamanistlerin katılmaları bir sürü şamanizm unsurlarının canlanmasına sebep olmuştur. Hicretin ilk yüzyılında islamlaşan maveraünnehir ve horasan müslümanlarında bile bir çok şamanizm geleneklerine rastlamak mümkündür. Bununla beraber maveraünnehirde ve horasanda yerleşen Türkler kendilerinden ayrılıp bozkırlarda kalan soydaşlarını iyi müslüman saymamışlar, hatta müşrik demek cesaretini göstermişlerdir.
Selçuk oğuzları, 15. yüzyılda birçok şamanizm geleneklerini muhafaza etmişlerdir. Bugünkü Anadolu Türklerinde de eski inanç ve göreneklerin derin izlerine rastlanmaktadır. Al karısı efsanesi, uzun ömürlü olması için çocuklara Yaşar, Durmuş, Satılmış, Satı gibi adlar vermek, türbelere ve kutlu ağaçlara, çalılara paçavra parçaları bağlamak, hastalık dolayısı ile çocuğun adını, özel bir törenle, değiştirmek kötü ruhlardan korunma maksadı ile “iyi sıhhatte olsunlar” demek gibi adetler bu cümledendir.




Erkek arkadaşımın ödeviydi..Onu yapıştırdım..okumak için kasmazsınız belki ama bir katkım olsun dedim..Yazı daha çok Türklerde Şamanizm ile ilgili...
 
Kamdeny dini cok basit acıklamışsın bence din bukadar basit bir sey degildir.En azından insanların yazıgı turden bişey degildir.Daha geniş dusunmek lazım bu konuda.
 
bu başlığı bir zamanlar ben açmıştım :) hala da duruyor...

bu konu hakkında araştırma yaptım ama benim yaptığım araştırma biraz farklıydı...yani burda bahsedilen aslında tek tanrılı dinlerin ortaya çıkışından önce orta asyada yaygın olan şamanizim..(ha bide politik şamanizim var..o ayrı..ona sadece gülüyorum :) ) benim araştırdığım ise daha önce dediğim gibi halen asya da az da olsa dağınık bir biçimde olan şamanizim...
ve birşey daha ekleyeyim..anadolu türklerinde akdeniz (toroslar) türkmenlerinde şamanizm yaygınmış...(bende akdeniz türkmeniyim bunuda yeni öğrendim :D )


ama hala araştırılması gereken çok şey var..çünki bu birçok dinden kapsamlı ve geniş bir din...
ama benim burda bahsetmek istediğim modern şamanizm..
 
Geri
Üst