Kanser

Evet hiç tahmin edemeyeceğiniz şekillerde ortaya çıkabiliyor..
Ben arpacık diye bilinen göz rahatsızlığıyla ilgili göz doktoruna gittiğimde,yapılan tetkiklerden sonra doku kanseri başlangıcı olduğunu öğrenmiştim.Dünyam kararmıştı.Ama çok erken teşhis edildiği için tedavi edildi.Hala buradayım ;)
Aslında toplum olarak bilinçlenip düzenli kontroller yaptırmak lazım,hasta olmasak da hastahaneye uğramak lazım bence... hoş bu da bazen işe yarayamayabiliyor.
Mesela teyzem,Giresun'a yerleşmeden önce İstanbul'da çapa tıp fak.nde check-up yaptırıyor..sapasağlam geliyor.İki yıl sonra bir şikayetle tekrar aynı fak.ye gidiyor ki rahim ağzı kanseri teşhisi konuluyor,dosyası çıkarıldığında doktoru,aslında iki yıl önce kanser belitileri olduğunu ve nasıl olup da doktorların bunu gözden kaçırdığını anlayamadığını söylüyor..Ve canım teyzem bir ihmalin kurbanı oluyor..
İnsan güvenmekte tereddüt ediyor..
 
bildiğim kadarıyla kanseri teteikleyen o kadar çok şey varki an meselesi yani, insan böyle düşününce paronayak bile olur radyasyona maruz kalanlar;genetik geçmiş ;çalışma ortamları(maden ocağı gibi);kansorejenler.. daha bissürü nedenle hücre bölünmesi kontrolu kaybeliyor hücreler çok hızlı bölünmeye başlıyor aslında hücrenin kontrol mekanizmaları var ama o kadar hızlı bölünüyorki bunlarda da hata oluyo normalde genetik hata hücrede farkledildiğinde ve düzeltilemicek olduğu anlaşıldığında hücre apoptosise gönderiliyor yani öldürülüyor ama bu kontrol devreleri kanserli durumlarda çok hızlı geçiyor ve amaçsızca bölünen hücreler belli bi boyuta ulaşıyo...
 
Günümüz modern teknoloji çöplüğünde radyo dalgaları, havadaki kimyasal zehirler gibi insan vücuduna (aslında her türlü canlıya) zararlı o kadar çok etken var ki. Son 40 yılda erkeklerin sperm sayısı 50% azalmış (bi yerlerde okumuştum ama... ) Teknoloji ilerledikçe insan ölüyor. Çünkü insan ırkı genel olarak o kadar bencil ki bu bencillikleri aptallıklarıyla birleşip hiç bi b.ku düzgün yapamamalarına sebep oluyor. Herkes bi para kaznma hırsında, herkes kendini kurtarma derdinde, 100 yıl sonra nolcak diye düşünen yok.

Kansere çözüm bulmamızı sağlayacak olan da modern tıp (teknoloji) kanserin artmasına sebep olan da.
 
bazı doktorlar kanserin kabul edilenin aksine mikrobik bi hastalık olduğunu ileri sürüyor.ve bu görüşleri onaylamak amaçlı bikaç tıp dergisinde yayınlandı.işin ilginci şuanki tüm tedaviler kansere virüsün neden olduğu esas alınarak yapılıyor.mikrobik olduğunu savunan doktorlardan biri hastanın kanser hücresinden bi ilaç üreterek tedavi ediyor.ve bi ilaç daha var kanser dahil bir çok hastalık için kullanılıyor.amaç bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek.kemoterapi hiç bi işe yaramamaya başlayınca bu ilacı kullandık ve 3 aydır kemoterapi almamasına rağmen hastalıkta gerileme oldu.üstelik kemoterapi alırken ilerliyodu.bu ilaç macaristanda eczanelerde satılıyor.ilgilenenler için ilacın adı beres damlası.
 
Birçok yakınımı bu lanet hastalık yüzünden kaybettim, çok kötü sahnelere tanık oldum, çok kötü şeyler yaşadım, yaşananları gördüm... Ve şu an en büyük idealim, genetik okuyup kansere karşı çok ufak da olsa bir şeyler yapabilmek... Umarım (ve eminim) başarılı olacağım...
 
benim iki halam var ikiside kanser e yakalandı ama çok şükür ikiside atlattı...gerçekten çok kötü bişee. saçlar dökülüyo,insanın yürüyecek hali kalmıyo gibi şeeler işte...allah düşmanımın başına vermesin...
 
saglam bir psikolojiyele yenenlere sahit oldum bir sürü ama ölenlerde gördüm kötü ya öldürmek istediklerimi bile kanser öldürmesin
 
Çok kötü bir illet:( dayımı kanser götürdü. Omurilik kanseriydi... El uyuşmasıyla başladı ve devamı geldi 1 yıla yakın yatakda boyundan aşşağsı tutmuyordu.. İnsanı bitiren birşey. Hani derler ya ölümün bile hayırlısı olsun çok doğru. Umuyorum ki ilerleyen yıllarda kansere kesin çözüm bulunur. Kansere yakalanan erkekler ve bayanlar kıyaslandığnda bayanlar daha çabuk tedaviye cevap veriyormuş (yanılıyor olabilirim)... Stres, sigara en başlıca sebepleriymiş..

Bayanlarda göğüs kanseri ve rahim kanseri son yıllarda çok görülmekte bildiğim kadarıyla rahim kanseri için her yıl yapılan bir iğne bir yıl içersinde koruma altına alıyormuş.. Göğüs kanseri için ise bayanların kendileri sürekli göğüs etrafında arada bir kontrol etmesi gerekiyormuş ufacık bir farklılık hissedildiği taktirde direk doktora gidilmesi gerekiyor. ve son zamanlarda söylenenlerden diğeri ise gece sütyenle yatılmaması bununda etkisi oluyormuş :roll:
 
kanser virüsü erken teşhisle mümkün oluyo..hani diyolarya kanserin kesin ilacı şudur falan diye....piyasada yüzlerce ilaç var ama hiç biri tedavici edici deil...kanserin ilacı erken tedavi virütik hastalıklar vücuttan atılamaz ve geliştii an yokedilemez..kanser ilk çıkış zamanında kendini belli etmiyo yayılıyo oraya buraya sıçrıyo sonraa sızlamalar başlıyo işte kanser böyle kendini geç belli eden bi maraz...oyüzden chack-up larla bu hastalık kolayca atlatılabilir...ama ilerde heleki genetik biliminin gelişmesiyle yayılmış olan bi kanser vakkasının bile alt edileceini biliyoruz......ve sigaradan uzak durun arkadaşlar.....stresten uzak durun diyemeyiz tabi çünkü yaşamak stres üzerine inşaa edilmiş..yaff kısacası YAŞARKEN KANSERE YAKALANMAMAK MUCİZE.....büyük başarı...
 
Geçen girdiğim bir eğitimde stresle alakalı bir laf etmişti Üstün Dökmen hoca. "Sıfır stres diye birşey yoktur sıfdır stres olursa sabah işe gelmezsiniz. stres de gereklidir. Ancak aşırıya kaçırmamak lazım."
 
Birçok kanser olmuş insan tanıyorum, hayatlarına aynen devam ediyorlar.
Bu konuda, insanın psikolojik yönden güçlü olması çok önemli.
Pozitif düşünce ve yaşam çoşkusunun, hayati önem taşıdığı durumlardan biri de kanser olsa gerek..

Ancak bazı türleri çok ölümcül olabiliyor. Mesela, akciğer kanserinden pek kurtuluş olmuyor bildiğim kadarıyla.
Onun da en önemli sebebi SİGARA denilen, insanlığın en mânasız alışkanlıklarından biri ve geri kalmışlık göstergesi olan, dumanlı zehir oluyor maalesef.
 
dokuz eylul dermatolojiden oktay avcı siklopamin ile umut verici seminerler veriyor. cilt kanserinde siklopaminin topikal uygulamalarında 8 hastada tedavi saglanmıs. hatta patetn basvurusu yapmıslar. yurt dısındaki calısmacılar ise aynı maddeyi diger kanser turlerinde (akciger, dalak vs.) basarıyla kullanmıslar. umarım acı cekenlere bir umut ısıgı dogar. umusuzluga dusmemek lazım

ayrıntılı bilgi icin www.pubmed.com veya www.nature.com/cancer/index.html (Cyclopamine ve sonic hedgehog diye aratırlırsa sanıyorum yeterli bilgi alınır
 
aslinda kanser, butun dis faktorlerin yani sira asil olarak ruhu tamamiyle tukenmis insanlari yakalarmis. yani kanser olmak esas olarak psikolojik etmenlere dayanirmis...
 
kanser= yengeç demek..
sınırları genelde düzensiz kitleler oldugu için bu adı almış. (latince)

edit: düzensiz derken hatları yani çevresi düzensiz demek istedim.
 
kramatorium demiş ki:
aslinda kanser, butun dis faktorlerin yani sira asil olarak ruhu tamamiyle tukenmis insanlari yakalarmis. yani kanser olmak esas olarak psikolojik etmenlere dayanirmis...

Sanırım belirli bir yaştan sonra böyledir. Küçük çocukları düşünün, mutlu mutlu yaşayan sonra kanser olan...
 
Genelde dış görünüş olarak solgun görünüşlü, avurtları çökmüş, bazısı çok neşeli bilinen fakat yazgısına boyun eğmiş insanlarda sıklıkla rastlanan ölümcül bir hastalıktır. Kimyasal ve radyoaktif etkenleri ve sigara faktörünü dışarıda bırakırsak, bu hastalığa yakalanma riski olan kişilerin yani yatkınlığın,yaşama arzusu ile ters orantılı olduğunu gözlemek pek zor değildir. Bununla ilgili örneklere de sık sık rastlanır ve yaşama sevincini geri kazananların iyileştiği görülebilir. Tersi ise mümkün değildir.

Kanser, vücuttaki kan plazmasında bulunan yaşam enerjisi düzeyinin tüm vücuda yetmeyecek kadar azalmasından kaynaklanan lokal çürüme ile ilerleyen bir hastalıktır. Aslında vücudun belli bir bölgesi ya da doku kaybedilmiş ancak birey doğal ölüm sürecinde olmadığından büyük acılarla boğuşmak zorunda kalmış durumdadır. Ancak acıyı azaltmakta kullanılan Morfin tarzı ağır uyuşturucular, sinir dizgesinde büzülme ve yaşam enerjisinde kısıtlama yarattığından,sürekli uyuşturucu kullanımı hastanın ölüm sürecini hızlandırmakta ve tedavisini imkansız hale getirmektedir.
Çok çeşitli türleri vardır ancak ana işlev biçimi aslında tüm vakalarda ortaktır. Fakat vücudun genel enerji düzeyi henüz çok düşmemiş ise kişinin bağışıklık sistemi belli bir bölümü vücudun diğer bölümlerinden izole ederek yayılmayı önler. Bu tür vakalar erken teşhiste basit operasyonlarla sağlığına geri kazandırılabilmektedir ancak aslında bu hastalık eğer kişi tamamıyla hayatını değiştirmemiş ise büyük olasılıkla tekrar farklı bir biçimde nüksedecektir.

Çocuklarda sık rastlanan löseminin nedeni ise daha çok sağlıksız anne faktöründen kaynaklanır ve çocuk aslında doğduğunda bu hastalığa yakalanmıştır. O nedenle de dikkat edilirse bu tür vakalar kırsal kesimden ve çok sayıda çocuk doğuran sağlıksız ortamlarda yaşayan ailelerde görülür.

Modern tıbbın kesin çözümünün olmadığını iddia ettiği bu hastalık ilaçlarla tedavi edilemez. Cerrahi yöntem ise sadece urları ve bozulmuş dokuyu alır. Dokuyu bozan etkenin ne olduğu konusunda modern tıp salt genetiğe dayalı geri dönüşü olmayan süreçlerden bahsetmektedir.

Ancak bazı kaynaklar ise birtakım amipsi tek hücrelilerin hastalığı yarattığını söyler. Ana görünüşü kontrolsüz hücre bölünmesi olan hastalığın asıl sebebi ise, sözkonusu hücrelerin artık bağımsız hücrelere dönüşmüş olmalarıdır. Bu hücreler enerji alışverisi sona erdiği için ölüm tepkisi gösteren vücut gibi çözülmeye ve tek hücreli canlılara doğru ayrışmaktadır.

Kan ın T tepkisi denen modern tıp da da bilinen virüs ve amipsilerin oluşum sürecini başlatan bu olgu kan ddizgesinin enerjisini yitirmesiyle atbaşı gider. Ur oluşumu hastalığın teşhisinde önemlidir ancak lokal görünmekle birlikte sorun tüm organizma ile ilintilidir. Ur hastalığın sebebi değil sonucudur. Bu nedenle cerrahi yoldan iyileşmiş hastalar geçirdikleri ilk sarsıntıda tekrar kanser olmaktadırlar aslında iyileşmemiş sadece belirti ortadan kaldırılarak seyir yavaşlatılmıştır

Bireyin kan dizgesinin T tepkisi vermesi demek kan bir düşman ya da antijen ile karşılaştığında kırmızı kan hücrelerinin çok küçük T biçiminde çubuklara dönüşerek kanın yabancı organizmaya karşı savunmasız kalması demektir. Hatta bu ilerlerse T tepkisi dokulardaki hücrelerinde ayrışmasına neden olur. Normal durumda yüksek enerjili alyuvarlar basillerin az olan enerjisini emmekte ve onları kötürüm etmektedirler. Ancak T tepkisinde durum tersine dönmekte tüm vücut kendi kendinin düşmanı olma yolunda ayrışmaya doğru ilerlemektedir.

Buradaki çok ilginç bir nokta ise,AİDS hastalığının da bunun daha gelişmiş bir biçimi olmasıdır. Bağışıklık sistemi vücudun tek bir bölgesinde değildir kan hücreleri onun en önemli unsurudur. Zaten bu nedenle bağışıklık sistemini zayıf düşüren hastalıklara yakalanmış kişiler HIV pozitif ise ölmektedirler. Aksi takdirde bu durumdaki vakaların %95 i taşıyıcı olmaktadır. Aynı şekilde HIV ise AİDS in sebebi değil görünen belirti ve sonucudur.

Bu tür hastalıklar yaşamdan elini eteğini çekmiş kişilerin lokal bir şekilde ölüm sürecine girmesi ile yayılırlar. Eğer hasta biraz kendini iyi hissetmeye başlarsa hastalığı yaratan psikolojik aşırı vazgeçmişlik ve yazgıya boyun eğme ile karşılaşılır. Bu kırılmaya çalışılırsa bu seferde fiziksel arıza ve acılar artar. Her ikisini düzeltecek bir yöntem ile kişi yaşam enerjisine kavuşturulabilirse urlar ortadan kalkacak ve T tepkisi azalacaktır.

Bir çok kanser vakası aslında yukarıdaki sebeblerden ötürü zamanında teşhis edilemez. Çünkü ur hastalığın sonucudur ancak T tepkisi ilk başlangıcını gösterebilir.

Ancak modern tıp urları eritebilen bu ve benzer yöntemler yerine hiç bir işe yaramayan ilaç tekellerini savunur ne yazıkki göbeğinden onlara bağlı bulunduğundan.

Bu anlayış değiştirilmezse bu tür hastalıklara çare olmadığı yalanı da sürecek, bir çok insan acı içinde ilaç sektörlerine kurban edilmeye devam edecektir.
psyc
 
Geri
Üst