Şahsen çok düzgün bir "belgesel" olduğunu düşünüyorum. Bir taraftan grubun uyuşmazlıklarını, albüm kaydetmek ya da müzik yapmak işinin eğşencesini, zorluklarıyla beraber veren, üyelerin özel hayatlarına bir bakış, Rob'ın nasıl alındığının hikayesi......
Ancak bir taraftan da komediydi. James'in trafik cezası, Bob Rock'ın "Metlica" yazması, 'Giriş, inanıştır' yazısı üzerine, o gün hiçbir grup üyesinin stüdyoya girmemesi, herkes şarkı yazarken Lars'ın resim çiziktirmesi, Lars'ın bulduğu zor bir geçişe Bob Rock'ın "idare eder bir prova oldu" demesi, Lars'ın davular girdiğinde avazı çıktığı kadar "FUCK" diye bağırması, "Some Kind of Monster" şarkısının isminin bulunması, solo atalım mı atmayalım mı tartışması, herkes kıyafet denen kavram ile gezinirken Lars'ın don-atlet kombinasyonuyla dolaşması, solo çalışırken Kirk'ün James'i bir türlü duymaması, Rob'ın "adamlarda beş yüz gitar var" denildiğinde kasılıp kalması, "Satanic Cuckoo Clock" lafı, psikoloğun heriflere şarkı sözü getirmesi beni yerlere yatıran sahneler oldu (ki sarhoşken izlemiştim, ne kadar ilginç sıkma kabiliyetim var!?).
Öte yandan, Mustaine'in gelmesi, James'in korkularından bahsetmesi, Lars'ın ailesi, tabloların satılması, Kirk'ün hayatı, terapi seansları beni düşündüren ve adamlar acaba buraya kadar nasıl gelmişler kendilerini öldürmeden dedirten şeyler oldu.