Unutulmaz film replikleri

züğürt ağadan :)
eskiden rahmetli dedem anlatirdi. buraları bambaşkaymış. bir yeşilki bildiğin gibi değil. çok cömertmişsin. hayvanlar yemekten çatlarmış. her taraf ekin aha bu boy. iyi ama ne oldu da değiştin. birimiz bir bok yedik ama kim. ben günahı boynuna babodan şüpheleniyim. yoksa garezin bana mı? niçin hiçbişey eskisi gibi değil. gurban olduğum ver şu rahmeti. muhtaç etme beni şıh pezevengine. ben el mel öpmem, çok ağrıma gidiyor yahu. nolur ver şu yağmuru. ver yoksa durum kötüdür sidik zoruyla idare ediyorum bilmiş ol
:LOL:
 
Kount yüzünden daha önce 30 kere seyrettiğim filmi gene seyredeceğim sanırım. Bir de şöyle bir repliği vardı ki unutulmaz:

Nick the Greek: Dunno. Seems expensive.
Tom: Seems? Well, this seems to be a complete waste of my time. That, my friend, is 900 nicker in any store you're lucky enough to find one in. And you're haggling over 200 pound? What school of finance did you come from Nick? "It's a deal, it's a steal, it's the Sale of the fucking Century!" In fact, fuck it Nick, I think I'll keep it!
Nick the Greek: All right all right, keep your Alans on!
[Peels off notes from his wad]
Nick the Greek: Here's a ton.
Tom, Eddie: Jesus Christ!
Eddie: You could choke a dozen donkeys on that! And you're haggling over one hundred pound? What're you doing when you're not buying stereos Nick? Finance revolutions?
Nick the Greek: 100 pound is still 100 pound.
Tom: Not when the price is 200 pound it ain't! And certainly not when you've got Liberia's deficit in your skyrocket. Tighter than a duck's butt you are. Now, lemme feel the fibre of your fabric.


Şimdi bunu imdb'den kopyaladım ve açıkçası Türkçe'ye çevirmeye üşendim. Ama şöyle özetleyebilirim sanırım:

Nick denen eleman, Tom'dan 200 pound'a bir şey satın almak istiyor da ne almak istediğini unuttum. Müzik seti falandı galiba.. (Cidden filmi bi' daha izlesem fena olmayacak.) Nick ise, oldukça cimri davranmaktadır ve sadece 100 pound ödemeye niyetlidir. Tom da dayanamayıp, s*ktir et satmıyorum vazgeçtim diyince Nick kendine gelir ve cebinden tonla para çıkartır. Sonrası işte yaran diyalog:

Nick: 100 pound hala 100 pound'dur.
Tom: Fiyat 200 olduğunda değildir. Hele cebinde Liberya'nın bütçe açığını taşıyorsan kesinlikle değildir.

:LOL:
 
Ya şu an aklıma gelmedi ama Kemal SUNAL ın bir filmi vardı köyün ortasına tuvalet kuruyordu :D daha sonra kayınpeder i falan geliyordu tuvalete giriyordu orada baya güzel konuşmalar vardı hatırlayanınız varmı :)
 
Brick Top: Cesedi tek seferde taşımak her zaman sorun yaratır. En iyisi, altı parçaya ayırıp parçaları biraraya getirmektir.
Sol: Birisi bana senin kim olduğunu açıklayabilir mi?
Brick Top: ...Ve o altı parçayı biraraya getirdiğinde, parçalardan kurtulman gerekir - sonuçta herhalde annenin buzdolabını açıp cesedi keşfetmesini istemezsin, değil mi? Sonradan öğrendim ki, en iyi çözüm, cesedi domuzlara yedirmek. Domuzları birkaç gün aç bırakırsan, parçalanmış bir vücut, açlıktan gözü dönmüş yaratıklara curry gibi gözükecektir. Domuzların hazmına yardımcı olmak için, kurbanının saçını traş etmeli ve dişlerini sökmelisin - gerçi, bunu daha sonra da yapabilirsin, ama domuz boku çomaklamak çok da hoş değil, doğru mu? Kemikleri, tereyağı misali parçalarlar. Bir seferde işin bitmesi için on altı domuza ihtiyacın vardır, dolayısıyla, bir domuz ağılı olan herhangi birinden korksanız iyi olur. Sekiz dakika içerisinde, 200 pound'luk bir bedeni tamamen tüketebilirler, ki bu da, bir domuz, kendi başına, dakikada iki pound çiğ et tüketebilir demektir - bunu da en iyi şu deyim açıklar, ''domuz gibi açgözlü''
Sol: Ee... sağolasın. Cidden kafam rahatladı. Şimdi bana gerçekten kimin nesi olduğunu söylemek sorun yaratır mı; hani, insanları domuzlara yediren bir manyak olman dışında kim olduğunu.
Brick Top: Bir 'intikamcı' nedir bilir misiniz? Uygun bir aracı ile vücut bulan, karşılığın dürüst bir şekilde verilmesidir... bu durumda ise, adi herifin tekiyle vücut buluyor... benimle.
(Snatch)

İsmim Turkish, fakat Türk değilim. Annem ve babam, düşen bir uçakta yan yana oturuyorlarmış, öyle tanışmışlar. Sonra da, havayolları şirketinin adını vermişler bana. Yanımdaki ortağım, Tommy. İnsanlara, ismini bir tüfekten aldığını söylüyor, ama ben, gerçekte, ismini ünlü bir 19'uncu yüzyıl baletinden aldığını biliyorum. Şimdi, bütün bunlar bir kenara, ben elmaslardan ne bok anlarım ki?
(Snatch)
 
en sevdiğim filmden bir iki replik:

-Ah, listen the them, the children of the nigth. what sweet music they make?? ( Ah, onları dinle, gecenin çocukları. ne kadar tatlı müzik yapıyolar değil mi? )

- Blood is the life and it shall be mine ( Kan hayattır ve artık benim )

BRAM STOKER'S DRACULA
 
yine rahmetli kemal sunalın tokatçı isimli filminden diyaloglar vardı.

yanılmıyorsan şevket altuğ kemal sunalı bi adamın peşinden gönderiyor.adam her büfeden su,sandviç,sigara falan alıyor:

bi maltepeyle bi kibrit verir misiniz?

bana da bi bardak su :LOL: :LOL: :LOL:

bundan sonra da kara erola,karbonat erol derler :LOL: :LOL: :LOL: :LOL: :LOL:
 
300 spartalıdan bi replik:

spartalı komutan persleri görünce krala dönüp:''kana susamışa benziyorlar''

kral leonidas:''o zaman onlara içecek birşeyler ikram edelim''
 
beni taniy misun,anamı,babamu,halamı,dayımı dayımın ogluni......taniy misun ki sorayisun...
anam olmuş bir aylıık.anam olmuş iki aylıık...anam olmuş dokuz aylık ve ben doğmuşum"
anne tarafı bir isim ister baba tarafı başka isim
hızır idi yunus idi hizir idi yunus idi hizir idi yunus idi...
 
Geri
Üst