Yaran Ilanlar

Gitardan aldığı parayla banyonu yaptıracak galiba, fayanstı, musluktu, bataryaydı anca denk gelir.
Okul ve okul sonrası iş bulana kadar hiç bir zaman gitarımı satmayı düşünmedim, alt tarafı Jackson JDR94'tü zaten ama hayatta beni ben yapan şeylerden biriydi o. Bir uzvum gibi, nefes aldığım ciğerlerim gibi, her zaman ihtiyacım olan bir şey...

Bazen gerçekten anlamıyorum.
 
Herkese merhaba ben ........., grubun kurucusu ve ön gitaristiyim.

Ön gitarist nedir bilen var mı ? "Lead guitarist" in kötü bir tercümesi filan mı ?

Bu arkadaşı takipteyim, "mitolojik metal grubu" için de adam arıyormuş !
Temalar mitolojik olur filan da, grubun kendisi mitolojik nasıl olacak, onu merakla bekliyorum.

 
Herkese merhaba ben ........., grubun kurucusu ve ön gitaristiyim.

Ön gitarist nedir bilen var mı ? "Lead guitarist" in kötü bir tercümesi filan mı ?

Bu arkadaşı takipteyim, "mitolojik metal grubu" için de adam arıyormuş !
Temalar mitolojik olur filan da, grubun kendisi mitolojik nasıl olacak, onu merakla bekliyorum.

Bu elemanı gruplarına alırlarsa 9 düvelde alır yürürler.

 
Ooo, iş yapar.
Hemsworth dedin mi hatunlar direk gelir konsere. Bkz aşağıdaki klip:0:04. Afedersiniz koltuk ıslanmış !!!


Tabii işin en komik tarafı, bu hatunların güya ağır feminist ablalar olması 🤣 🤣 🤣 🤣

Bunu anlamadım pek. bu kadınları tanımıyorum dolayısıyla "nasıl feminist" olduklarını bilmiyorum. Fakat burada feminizm ile çelişkili şey nedir? Yani nesneleştirme gibi bir şey yaptılar diyeceğim ama ama adamı çok mükemmel olmakla övüyorlar gibi geldi. Yani çok komik olması, sesinin güzel olması vs. vs. Tipiyle ilgili muhabbet ikincil duruyor.

Soruyorum, malum procrastination kutsalım, çünkü ülkemizde (ve dünyada) feminizm = erkek nefreti gibi bir algı var da ondan. Bu tip insanlar var fakat eminim feministler arasından çıkıp "gerçek feminizm bu deyil" diyecek epey insan vardır. Şimdi hangisi gerçeği, hangisi çakması tartışmasına girecek donanımdan yoksun olmakla birlikte en azından böyle bir ikilik olması bazı feministlerin bazı erkekleri beğenmesi, çekici bulması vs. açısından yukarıdaki videoda feminizme karşı işlenen suç unsuru bulunmadığı izlenimi uyandırdı bende. 🤷‍♂️
 
Bunu anlamadım pek. bu kadınları tanımıyorum dolayısıyla "nasıl feminist" olduklarını bilmiyorum. Fakat burada feminizm ile çelişkili şey nedir? Yani nesneleştirme gibi bir şey yaptılar diyeceğim ama ama adamı çok mükemmel olmakla övüyorlar gibi geldi. Yani çok komik olması, sesinin güzel olması vs. vs. Tipiyle ilgili muhabbet ikincil duruyor.

Soruyorum, malum procrastination kutsalım, çünkü ülkemizde (ve dünyada) feminizm = erkek nefreti gibi bir algı var da ondan. Bu tip insanlar var fakat eminim feministler arasından çıkıp "gerçek feminizm bu deyil" diyecek epey insan vardır. Şimdi hangisi gerçeği, hangisi çakması tartışmasına girecek donanımdan yoksun olmakla birlikte en azından böyle bir ikilik olması bazı feministlerin bazı erkekleri beğenmesi, çekici bulması vs. açısından yukarıdaki videoda feminizme karşı işlenen suç unsuru bulunmadığı izlenimi uyandırdı bende. 🤷‍♂️
Bir bağlam vermedim de ondan. Eleştirinin bizim topraklarla pek ilgisi yok. Hollywood diyeyim kısaca... Nerdrotic vs benzeri Fandom Menace tayfasının takipçileri, Melissa McCarthy gibi "aktivistlerin" ne kadar kof olduğunu gayet iyi bilir, ama burada o muhabbete girmek istemedim. Ghostbusters serisinin içine sı..ıp "Eee, ne olmuş yanii ?" şeklinde takılan ablaların başında gelir kendisi... Özetle; "woke" saçmalığının temsilcilerindendir. Erkek-heteroseksüel-beyaz olmanın insanları doğrudan "kötü" yapmaya yettiği ve bu özelliklere sahip tüm karakterlerin ısrarla saçma sapan ideolojik bir ajandanın kurbanı olarak içinin boşaltıldığı yeni Hollywood politikasının göbeğindeki insanlar, beyaz heteroseksüel erkek Hemsworth'ü seks sembolü olarak kutsayınca ve öve öve bitiremeyince gülünç oluyorlar tabii. "Karma is a bitch" diyesi geliyor insanın. 4 erkekle Ghostbusters çekince "toxic misogyny" oluyor, 4 kadınla çekince feminizmin zaferi ? Off yaa....

Feminizme gelince... Feminist kuram, belli bir ucundan ("ethics of care") ilgi alanım. Tabii ethics of care yaklaşımının hardcore aktivist feminist tayfa tarafından pek sevilmediğini belirtmek lazım:)
Aktivizim olarak feminizim, aktivizme dönen pek çok şey gibi içi boşaltılmış kof bir kabuk artık; özellikle bu 3. dalga (yanlış saymadıysam...) kof feministlerle... Yani çizgi roman karakterlerinin cinsiyetini değiştirmeyi "zafer" sanan garip kafalarla. Feminizm = erkek nefreti kafası vaktiyle Duygu Asena'ya karşı filan bu topraklarda filizlenmiş bir şeydi. Ne yazık ki bugün Hollywood ajandasında (ve sosyal medya denilen garip dünyada) hızla gerçek olmaya doğru gidiyor. Bunun sebebi de elbette feminizmin teorisinden kopup içinin boşalması. Herhangi bir sosyal teori, henüz kendi dönüşümlerini yaşamamış ve hesaplaşmasını yapmamış insanların elinde bir hayatla başa çıkma mekanizması haline geldiği zaman, hızla bir ergen fantezisine dönüyor. Ama derseniz ki "bu feminizim eleştirisi Türkiye'ye bol gelir"; evet, bu da yanlış değil. Ama ismi lazım değil (boşuna reklam yapmayayım) birileri (hem de kadın...) bugün "ben neden feminist değilim" tadında kitaplarla prim yapabiliyorsa, bu topraklardakilerin de "biz neyi kaçırdık acaba ?" diye düşünmesi lazım. Feminizm, tuzu kuru belli bir sosyoekonomik sınıfın gargara malzemesi olmamalı; aksi takdirde anca Hollywood'un eline kalır. "Feminizm bu değil" diyen pek çok insan var, ama bunlar defansif şeyler. Vaktiyle Marx'In "Ben Marxist değilim" dediği belirtilir. 1. dalga feministler herhalde bugünkü Hollywood feministi arkadaşlara ağzını bırakır başka yeriyle gülerdi. Ya da belki "ben feminist değilim" demek zorunda hissederlerdi kendilerini. O yüzden bence "feminizm bu değil" savunusu çoktan çöktü. Toplumsal gerçekliği açıklayamayan teori, ancak defansif olabiliyor.
Not: "procrastination kutsalım" sözünü gerçekten anlamadım. Procrastination, ertelemek-ötelemek anlamına geliyor bildiğim kadarıyla ?
Not 2: Şöyle bir link de ekleyeyim de, bağlama yardımcı olsun. Kadın kadrosuyla çekilen Ghostbusters filmini beğenmeyenler, misojinist (kadın düşmanı) ilan edilmişti. İşte böyle gülünç defanslar yapılarak, gerçeklikle yüzleşmek "öteleniyor". "B..ktan bir film çektik" diyemeyecek kadar korkaklar çünkü.
 
Son düzenleme:

Bana göre bir anlamda bir diğer yaran ilan da bu. Yani satıcı ben olsam, hatta gitar ben olsam yıllardır ilanda "son fırsat, yarin 13500 TL, son kez, konsinyeye bırakabilirim ona göre, bak yarin İstanbul'a gidecek ha!" gibi gazlarla sabir tasi olsam ortadan ikiye yarilirdim. Satilsa da kurtulsak, zaten daha da ilanda kalmaya devam ederse sahibinden.com dan emekliye ayrılacak gitar.
 
Bir bağlam vermedim de ondan. Eleştirinin bizim topraklarla pek ilgisi yok. Hollywood diyeyim kısaca... Nerdrotic vs benzeri Fandom Menace tayfasının takipçileri, Melissa McCarthy gibi "aktivistlerin" ne kadar kof olduğunu gayet iyi bilir, ama burada o muhabbete girmek istemedim. Ghostbusters serisinin içine sı..ıp "Eee, ne olmuş yanii ?" şeklinde takılan ablaların başında gelir kendisi... Özetle; "woke" saçmalığının temsilcilerindendir. Erkek-heteroseksüel-beyaz olmanın insanları doğrudan "kötü" yapmaya yettiği ve bu özelliklere sahip tüm karakterlerin ısrarla saçma sapan ideolojik bir ajandanın kurbanı olarak içinin boşaltıldığı yeni Hollywood politikasının göbeğindeki insanlar, beyaz heteroseksüel erkek Hemsworth'ü seks sembolü olarak kutsayınca ve öve öve bitiremeyince gülünç oluyorlar tabii. "Karma is a bitch" diyesi geliyor insanın. 4 erkekle Ghostbusters çekince "toxic misogyny" oluyor, 4 kadınla çekince feminizmin zaferi ? Off yaa....

Feminizme gelince... Feminist kuram, belli bir ucundan ("ethics of care") ilgi alanım. Tabii ethics of care yaklaşımının hardcore aktivist feminist tayfa tarafından pek sevilmediğini belirtmek lazım:)
Aktivizim olarak feminizim, aktivizme dönen pek çok şey gibi içi boşaltılmış kof bir kabuk artık; özellikle bu 3. dalga (yanlış saymadıysam...) kof feministlerle... Yani çizgi roman karakterlerinin cinsiyetini değiştirmeyi "zafer" sanan garip kafalarla. Feminizm = erkek nefreti kafası vaktiyle Duygu Asena'ya karşı filan bu topraklarda filizlenmiş bir şeydi. Ne yazık ki bugün Hollywood ajandasında (ve sosyal medya denilen garip dünyada) hızla gerçek olmaya doğru gidiyor. Bunun sebebi de elbette feminizmin teorisinden kopup içinin boşalması. Herhangi bir sosyal teori, henüz kendi dönüşümlerini yaşamamış ve hesaplaşmasını yapmamış insanların elinde bir hayatla başa çıkma mekanizması haline geldiği zaman, hızla bir ergen fantezisine dönüyor. Ama derseniz ki "bu feminizim eleştirisi Türkiye'ye bol gelir"; evet, bu da yanlış değil. Ama ismi lazım değil (boşuna reklam yapmayayım) birileri (hem de kadın...) bugün "ben neden feminist değilim" tadında kitaplarla prim yapabiliyorsa, bu topraklardakilerin de "biz neyi kaçırdık acaba ?" diye düşünmesi lazım. Feminizm, tuzu kuru belli bir sosyoekonomik sınıfın gargara malzemesi olmamalı; aksi takdirde anca Hollywood'un eline kalır. "Feminizm bu değil" diyen pek çok insan var, ama bunlar defansif şeyler. Vaktiyle Marx'In "Ben Marxist değilim" dediği belirtilir. 1. dalga feministler herhalde bugünkü Hollywood feministi arkadaşlara ağzını bırakır başka yeriyle gülerdi. Ya da belki "ben feminist değilim" demek zorunda hissederlerdi kendilerini. O yüzden bence "feminizm bu değil" savunusu çoktan çöktü. Toplumsal gerçekliği açıklayamayan teori, ancak defansif olabiliyor.
Not: "procrastination kutsalım" sözünü gerçekten anlamadım. Procrastination, ertelemek-ötelemek anlamına geliyor bildiğim kadarıyla ?
Tamam, anlaşıldı. Açıkçası Ghostbusters serisini içine sı.ı.abilecek bir eser olarak değerlendirmediğim, bahse konu karakterlerle sizin gibi aşina olmadığım için kaçırmışım sanırım muhabbeti. Woke saçmalığın ne kadar trajikomik yerlere gittiğine birinci elden şahidim. Fakat tüm bu bağlama rağmen ben yine de burada öyle bir okuma yapmakta zorlandım. Benim için bir olguya kendi eleştirdiği şekilde bakmak/tepki vermek illa eleştiriyi yanlışlayan bir şey değil. Çoğu zaman samimiyet ya da kendini görmeye ilişkin bir eksiklik (ki siz bunun spesifik örneklerini ziyadesiyle vermişsiniz) olabiliyor. Dolayısıyla bu yukarıdaki örnek için "ama kendi eleştirdikleri şeyi yapıyorlar" demeye eyvallah, fakat orijinal eleştiriyi yanlışlamaz diye düşünüyorum. Bu söylediğim eleştirinin kendisinin kof olup olmamasından bağımsız elbette.

İkinci mesele, 1. dalga feminizm dediğimiz yaklaşık 150 senelik bir olay değil mi? Onların günümüz feminizminin bir tezahürü hakkında ne diyeceği çok geçerli bir şey mi gerçekten? Yani hoş bir film konusu olur o ayrı. 2. dalga desek sizi anlıyorum (Germaine Greer'in linç edilmesi, TERF muhabbeti vs.) fakat orada da monoblok bir cevap yok, hatta kendi içinde görüş ayrılıkları mevcut -- en azından benim dışarıdan yangözle izleyebildiğim kadarıyla. Yani, "feminizm bu deyil" karikatürleştirmesini yaparken işaret etmeye çalıştığım şey aslında buydu.

Burada bahsettiğiniz kavramların içinin boşalması sorunu da aslında feminizme özel bir mesele değil zannımca. Kimlik politikası dediğimiz şeyin genel olarak iktidar devşirmek için çok elverişli bir silah olması (ki bunun nasıl ve niye olduğu ayrıca tartışmaya değer) bu kavramların iyice atomize olup milyon parçaya bölünmesine yol açtı. Net sonuç: Ucu bucağı belli olmayan alt kimliklerden oluşan geniş bir spektrum. Şimdi bu spektrumun içine getirip Sappho'yu koysanız ne yazar? En fazla bir kampın parçası olarak erir gider. Dolayısıyla feminizm veya başka teorilere getirilen eleştirilerin odağına hangi sorusunu almasını ben sadece bir okuyucu olarak önemsiyorum.

Nota cevap: iş güç arasında "yaran ilanlar" başlıklı forum konusunda bu tür bir tartışmaya girmeyi kendi adıma procrastination saymıştım.

muhabbetle.
 

Bana göre bir anlamda bir diğer yaran ilan da bu. Yani satıcı ben olsam, hatta gitar ben olsam yıllardır ilanda "son fırsat, yarin 13500 TL, son kez, konsinyeye bırakabilirim ona göre, bak yarin İstanbul'a gidecek ha!" gibi gazlarla sabir tasi olsam ortadan ikiye yarilirdim. Satilsa da kurtulsak, zaten daha da ilanda kalmaya devam ederse sahibinden.com dan emekliye ayrılacak gitar.
Bundan bağımsız, gitarın sap gövde birleşim yeri dikkatimi çekti (bence çok kötü duruyor. bir çeşit kontür verilmiş ama biraz acemice verilmiş gibi ama bu sübjektif görüşüm elbette). Bu tür bir gövdenin MJT marka olması fiyat açısından pek bir şey ifade etmemeli. Sonuçta orijinal bir parça değil artık.
 
Tamam, anlaşıldı. Açıkçası Ghostbusters serisini içine sı.ı.abilecek bir eser olarak değerlendirmediğim, bahse konu karakterlerle sizin gibi aşina olmadığım için kaçırmışım sanırım muhabbeti. Woke saçmalığın ne kadar trajikomik yerlere gittiğine birinci elden şahidim. Fakat tüm bu bağlama rağmen ben yine de burada öyle bir okuma yapmakta zorlandım. Benim için bir olguya kendi eleştirdiği şekilde bakmak/tepki vermek illa eleştiriyi yanlışlayan bir şey değil. Çoğu zaman samimiyet ya da kendini görmeye ilişkin bir eksiklik (ki siz bunun spesifik örneklerini ziyadesiyle vermişsiniz) olabiliyor. Dolayısıyla bu yukarıdaki örnek için "ama kendi eleştirdikleri şeyi yapıyorlar" demeye eyvallah, fakat orijinal eleştiriyi yanlışlamaz diye düşünüyorum. Bu söylediğim eleştirinin kendisinin kof olup olmamasından bağımsız elbette.

İkinci mesele, 1. dalga feminizm dediğimiz yaklaşık 150 senelik bir olay değil mi? Onların günümüz feminizminin bir tezahürü hakkında ne diyeceği çok geçerli bir şey mi gerçekten? Yani hoş bir film konusu olur o ayrı. 2. dalga desek sizi anlıyorum (Germaine Greer'in linç edilmesi, TERF muhabbeti vs.) fakat orada da monoblok bir cevap yok, hatta kendi içinde görüş ayrılıkları mevcut -- en azından benim dışarıdan yangözle izleyebildiğim kadarıyla. Yani, "feminizm bu deyil" karikatürleştirmesini yaparken işaret etmeye çalıştığım şey aslında buydu.

Burada bahsettiğiniz kavramların içinin boşalması sorunu da aslında feminizme özel bir mesele değil zannımca. Kimlik politikası dediğimiz şeyin genel olarak iktidar devşirmek için çok elverişli bir silah olması (ki bunun nasıl ve niye olduğu ayrıca tartışmaya değer) bu kavramların iyice atomize olup milyon parçaya bölünmesine yol açtı. Net sonuç: Ucu bucağı belli olmayan alt kimliklerden oluşan geniş bir spektrum. Şimdi bu spektrumun içine getirip Sappho'yu koysanız ne yazar? En fazla bir kampın parçası olarak erir gider. Dolayısıyla feminizm veya başka teorilere getirilen eleştirilerin odağına hangi sorusunu almasını ben sadece bir okuyucu olarak önemsiyorum.

Nota cevap: iş güç arasında "yaran ilanlar" başlıklı forum konusunda bu tür bir tartışmaya girmeyi kendi adıma procrastination saymıştım.

muhabbetle.
Sonuncudan başlayayım: Evet, şimdi anladım erteleme işini:)
Orijinal eleştiriyi (ataerkil baskıya/dayatmaya yönelik olanı ?) yanlışlamaz; ben de zaten teoriye bağlı kalmayı (ya da tekrar tekrar oraya dönmeyi) o yüzden önemsiyorum. Ancak benim çıkış noktam sosyal aktivizm değil; ben Carol Gilligan vb gibilerin açtığı yolu daha çok önemsiyorum. Feminizm hiç bir zaman homojen bir teori olmadı ve dediğim gibi zaten birbirlerine karşı muhalif oldukları yerler de var. Kişisel olarak feminizme hangi noktadan baktığımı ise bu başlıkta açmayayım; hem konu rayından çıkıyor hem de mecra da müsait değil, kısmet olursa yüz yüze konuşuruz.
İlk mesajımda biraz da sizin bahsettiğiniz şekilde bir yanlış anlaşılmayı önlemek için "güya" dedim aslında; işin aslı o. Yani benim mesajım "the feminism"e yönelik bir eleştiri olmaktan ziyade, belli bir kafanın eleştirisi idi. İlk mesajın dışında ve aktivizme dönen feminizme yönelik genel eleştirilerim de var; ama bu da dediğiniz gibi aslında sadece feminizme has bir şey değil.
 
Son düzenleme:
Bundan bağımsız, gitarın sap gövde birleşim yeri dikkatimi çekti (bence çok kötü duruyor. bir çeşit kontür verilmiş ama biraz acemice verilmiş gibi ama bu sübjektif görüşüm elbette). Bu tür bir gövdenin MJT marka olması fiyat açısından pek bir şey ifade etmemeli. Sonuçta orijinal bir parça değil artık.
Katılıyorum, gayet acemice görünüyor ve o vidalarin yerleşimi itibarıyla guven de vermiyor.

Bazi gitarlar vardır, sagiyla soruyla oynarsın, kafana göre boyarsin ve artık sadece senin olur, parca fiyatına satmadığın sürece. Bu da öyle bir gitar, tonu ne kadar iyi olursa olsun.
 
Sonuncudan başlayayım: Evet, şimdi anladım erteleme işini:)
Orijinal eleştiriyi (ataerkil baskıya/dayatmaya yönelik olanı ?) yanlışlamaz; ben de zaten teoriye bağlı kalmayı (ya da tekrar tekrar oraya dönmeyi) o yüzden önemsiyorum. Ancak benim çıkış noktam sosyal aktivizm değil; ben Carol Gilligan vb gibilerin açtığı yolu daha çok önemsiyorum. Feminizm hiç bir zaman homojen bir teori olmadı ve dediğim gibi zaten birbirlerine karşı muhalif oldukları yerler de var. Kişisel olarak feminizme hangi noktadan baktığımı ise bu başlıkta açmayayım; hem konu rayından çıkıyor hem de mecra da müsait değil, kısmet olursa yüz yüze konuşuruz.
İlk mesajımda biraz da sizin bahsettiğiniz şekilde bir yanlış anlaşılmayı önlemek için "güya" dedim aslında; işin aslı o. Yani benim mesajım "the feminism"e yönelik bir eleştirisi olmaktan ziyade, belli bir kafanın eleştirisi idi. İlk mesajın dışında ve aktivizme dönen feminizme yönelik genel eleştirilerim de var; ama bu da dediğiniz gibi aslında sadece feminizme has bir şey değil.
Tamam, başka zaman, başka yerde konuşuruz kısmetse.
 
Muhteşem ilan. Gülersiniz, ağlarsınız, size kalmış.

12 punto ile 4 adet A4 sayfası. 9000 karakterin üzerinde. Üşenmedim, word üzerine kopyalayıp saydım.

Aslında filozof olması gereken, bas gitarda harcanmış bir arkadaş. İlan değil, içini dökmüş. Ama kendi deneyimi üzerine düşünüp bundan öğrenmek yerine, başkalarına ders vermeye kalkmış. Klasik bir hata....
Bu kadar boyundan büyük lafı eden adamın ne kayıt linki var, ne de farkındalığı. Farkındalığı yok, çünkü (güya) bu kadar tecrübesine rağmen, böyle şeylerin anlatılamayacağını (ama deneyimlenebileceğini...) kavramamış.
Bir ilanda müziği aşan bu kadar laf edersen, insanlar seni ya ciddiye almaz, ya da egonun Jüpiter'den bile büyük olduğunu düşünür.
Müziği bu kadar lafa malzeme yapıp somut hiç bir şey sunmazsan, insanlar kaçınılmaz olarak sana müziğin hakkında konuşulacak bir şey değil, yapılacak bir şey olduğunu hatırlatırlar.
Tabii işin ironik tarafı, güya bu ilan sayesinde doğru kişileri bulacak bu kişi 🤣 🤣 🤣 🤣
Not: İlanınızla insanlara heyecan vermek istiyorsanız, onlara bir şeylerin nasıl olması gerektiğine dair ders vermeye kalkmayın. Kendi isteklerinizi anlatmakla yetinin. Öznel beklentiler üzerinden hakikat tarif edil(e)mez.
Not 2: Böyle ilanlarda Jung'un ismini görünce fenalık geliyor. Yapmayın gözünüzü seveyim... Hem "Jung" deyin, hem de gölgenizin şehvetine kapıldığınızı fark etmeyin... Olmuyor.
 
Muhteşem ilan. Gülersiniz, ağlarsınız, size kalmış.

12 punto ile 4 adet A4 sayfası. 9000 karakterin üzerinde. Üşenmedim, word üzerine kopyalayıp saydım.

Aslında filozof olması gereken, bas gitarda harcanmış bir arkadaş. İlan değil, içini dökmüş. Ama kendi deneyimi üzerine düşünüp bundan öğrenmek yerine, başkalarına ders vermeye kalkmış. Klasik bir hata....
Bu kadar boyundan büyük lafı eden adamın ne kayıt linki var, ne de farkındalığı. Farkındalığı yok, çünkü (güya) bu kadar tecrübesine rağmen, böyle şeylerin anlatılamayacağını (ama deneyimlenebileceğini...) kavramamış.
Bir ilanda müziği aşan bu kadar laf edersen, insanlar seni ya ciddiye almaz, ya da egonun Jüpiter'den bile büyük olduğunu düşünür.
Müziği bu kadar lafa malzeme yapıp somut hiç bir şey sunmazsan, insanlar kaçınılmaz olarak sana müziğin hakkında konuşulacak bir şey değil, yapılacak bir şey olduğunu hatırlatırlar.
Tabii işin ironik tarafı, güya bu ilan sayesinde doğru kişileri bulacak bu kişi 🤣 🤣 🤣 🤣
Not: İlanınızla insanlara heyecan vermek istiyorsanız, onlara bir şeylerin nasıl olması gerektiğine dair ders vermeye kalkmayın. Kendi isteklerinizi anlatmakla yetinin. Öznel beklentiler üzerinden hakikat tarif edil(e)mez.
Not 2: Böyle ilanlarda Jung'un ismini görünce fenalık geliyor. Yapmayın gözünüzü seveyim... Hem "Jung" deyin, hem de gölgenizin şehvetine kapıldığınızı fark etmeyin... Olmuyor.
Enfes saptama olmuş hocam. Daha ilk cümledeki onermenin yanlisindan baslayarak aslında çok şey yazılır da, lafi uzatmadan kısaca yazayim: bu kisi ile kesinlikle birlikte is yapılmaz, keyif için dahi olsa muzik yapılmaz. Okumaya üşenenler için bunca laf salatası içinde birkac spot bilgi:
1. nota, armoni filan bilmiyorum, bana böyle artisliklerle gelmeyin!
2. yapacağımız müzik dinlenmeyecek ama bu toplum yoz olduğundan yani, bizlik bisey yok!
3. Ne kadar dolu biriyim gor ve ona göre saygı duy!
 
Enfes saptama olmuş hocam. Daha ilk cümledeki onermenin yanlisindan baslayarak aslında çok şey yazılır da, lafi uzatmadan kısaca yazayim: bu kisi ile kesinlikle birlikte is yapılmaz, keyif için dahi olsa muzik yapılmaz. Okumaya üşenenler için bunca laf salatası içinde birkac spot bilgi:
1. nota, armoni filan bilmiyorum, bana böyle artisliklerle gelmeyin!
2. yapacağımız müzik dinlenmeyecek ama bu toplum yoz olduğundan yani, bizlik bisey yok!
3. Ne kadar dolu biriyim gor ve ona göre saygı duy!
Evet, aşağı-yukarı bence de tercümesi böyle. Muhtemelen tek bir tondan modal doğaçlama çalınacak (güya), "kafalar güzel" müziği yapılacak, tabii herkes metronoma uyabilirse !
"...son yıllardır özellikle caz müzik, deneysel ve dünya müzikleri (ve klasik müzik) üzerine okuyup araştırıp dinlemek üzerine yoğun ilgim ve heyecanlarım var."
"Çalıyorum" dememiş adam, Yemin etse başı ağrımaz:)
Son olarak şu notu düşeyim, çünkü bu cehaletten fenalık geldi: "Doğaçlamak" ile "uydurmak" arasında KALIN bir fark vardır: Uydurmak, bir şey bilmeyenin yaptığı şeydir. Doğaçlama ise, müziği ve enstrümanı gerçekten iyi bilmeyi gerektirir. Bu da çalışarak olur.
Ama gerçekten spontan (o anın içerisinde yaratılan) müzik duygusunu vererek çalabilmek için, insanın "bildiklerini unutması ve sadece çalması" gerektiği söylenir, kafalar burada karışır. Bu üçüncü durum sadece bazılarımıza kısmet olur, o da her zaman değil.
Daha birinci basamakta tökezleyenler ve bilmediği için uyduranlar ise kendilerini üçüncü basamakta sanabilirler bazen... Dedim ya, cehalet...
 
Geri
Üst