Kültür Dayatması

Çocukların kültürü nasıl oluşmalıdır ?

  • Aile tarafindan küçük yaşta öğretilmelidir

    Oylar: 12 52.2%
  • Büyüdüğünde kendisi karar vermelidir

    Oylar: 11 47.8%

  • Toplam oy veren
    23
Bu gün dolmuşta iki kişinin sohbetine istemeden kulak misafiri oldum. Her çocuğa küçük yaşta Türk kültürünün (kültürün toplumsal değil kişisel olması kanaatindeyim) aşılanması gerektiğini tartışıyorlardı. Herhangi bir kültürün çocuğa bu şekilde dayatma ile öğretilmesini doğru bulmuyorum, çocuğun belli bir yaşa geldiğinde bu seçimi kendi yapması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz ?
 
Son düzenleme:
Ailenin belirli bir kültür seviyesinde olup çocuğa neyin kaliteli neyin kalitesiz olduğuna dair ayrım yapabilecek kadar eğitim ve kültür yüklemesi yapması şart bence. Temel olmadan çocuklar ne yapacağını bilemez hale geliyor, bocalıyorlar.

Ha bu demek değildir ki benim her dediğim doğru, çocuğum benim dediklerime inansın. Onun için aileler olabildiğince demokratik olmalı. Yoksa hüloğğğ ya da kahrolsun TKP dışındaki tüm yaşam formları tarzı uç ve bana göre sağlıksız düşünceler ortaya çıkıyor.
 
Burada bir sorun var. Hani soru hem içinde hem de dışında sorunlu. Karıştı biliyorum, çözeyim elimden geldiğince :D

Öncelikle Türk Kültürünün deyince aklımıza ne geliyor? Kebab ayran mı, Osmanlı mı, Göktürk mü, Cumhuriyet Devri mi, akraba evliliğinin ayıp sayıldığı ve dışlandığı Trakya mı, "Akrabadan ala dünür mü olur?" diyen Orta Anadolu mu (vay saldırı, alayım bir dal falan demeyin, şahidiyim bu olayın), laiklik üstüne kurulu hayat tarzı mı, İslami temelli muhafazakar yaşam tarzı mı, o mu bu mu?

Öncelikle Türk Kültürünün ne olduğunu karar verilsin de, ondan sonra öğretilsin mi öğretilmesin mi tartışması olsun derim ben.

Bundan mütevellit, ahan da göreceksiniz, bu başlık çok karışacak :D
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #4
Burada bir sorun var. Hani soru hem içinde hem de dışında sorunlu. Karıştı biliyorum, çözeyim elimden geldiğince :D

Öncelikle Türk Kültürünün deyince aklımıza ne geliyor? Kebab ayran mı, Osmanlı mı, Göktürk mü, Cumhuriyet Devri mi, akraba evliliğinin ayıp sayıldığı ve dışlandığı Trakya mı, "Akrabadan ala dünür mü olur?" diyen Orta Anadolu mu (vay saldırı, alayım bir dal falan demeyin, şahidiyim bu olayın), laiklik üstüne kurulu hayat tarzı mı, İslami temelli muhafazakar yaşam tarzı mı, o mu bu mu?

Öncelikle Türk Kültürünün ne olduğunu karar verilsin de, ondan sonra öğretilsin mi öğretilmesin mi tartışması olsun derim ben.

Bundan mütevellit, ahan da göreceksiniz, bu başlık çok karışacak :D

Kültürün temeliyle alakalı bir sorundan bahsetmiyorum, sahip olunan kültürün çocuğa dayatılmasının mı yoksa çocuğun serbest bırakılmasının mı gerektiğini soruyorum :D Örnekleyeyim daha açık olsun, diyelim ki bir çocuğumuz var 5-6 yaşlarında siz de islami bir ailesiniz, bunu (din namaz oruç vs) çocuğa dayatarak (mesela ceza vererek yada zorla kuran kursuna göndererek) öğrenmek zorunda mı bırakırsınız yoksa çocuğu serbest mi bırakırsınız ? Büyüdüğünde bir şeye karar verecektir sonuçta :D Yada Atatürkçü bir aile için küçücük çocuğun eline Atatürk resmi iliştirip ille de Atatürk Atatürkçülük mü dersiniz ? (Bu kısmı islami arkadaşlar çıkıp başka örnek bulamadın da mı islamdan örnek verdin kafir demesinler diye ekliyorum :D ).
 
İkisinin de gerekliliğini anlatırım. Çocuk zaten ileride kendisi karar verir. Dediğim gibi. Zorlama olmadan, hoşgörü ile anlatılmak kaydıyla.
 
Kültürün temeliyle alakalı bir sorundan bahsetmiyorum, sahip olunan kültürün çocuğa dayatılmasının mı yoksa çocuğun serbest bırakılmasının mı gerektiğini soruyorum :D Örnekleyeyim daha açık olsun, diyelim ki bir çocuğumuz var 5-6 yaşlarında siz de islami bir ailesiniz, bunu (din namaz oruç vs) çocuğa dayatarak (mesela ceza vererek yada zorla kuran kursuna göndererek) öğrenmek zorunda mı bırakırsınız yoksa çocuğu serbest mi bırakırsınız ? Büyüdüğünde bir şeye karar verecektir sonuçta :D

Tartışmayı kulak müsafiri olduğun "Türk Kültürü" üzernden açtın. Şimdi de İslami Kültüre geldin.
Eyvah eyvah karmaşa başlıyor :D

O zaman bölüm bölüm gidelim. Şimdi ulusal kültür dünyanın tüm ülkelerinde öğretilir. Yerlisine de, azınlığına da, göçmenine de öğretilir. Hani "Ben bu ülkede azınlığım, göçmenim, ulusal kültürü, tarihi öğrenmek istemiyorum" gibi bir olay yok. Aile de katkıda bulunur, çocuk ta bu konuda kendini geliştirir.

Bunun yanında dini kültür diyorsak, yurtdışındaki müfredatlarda tüm dinler öğretiliyor. Buna da aile katkıda bulunuyor. Müfredat taraflıdır, tarafsızdır, bunu bilemiyorum. An itibarı ile Avrupa'da dini zorlama yok bireyler üstünde. Dini cemaatlerin kayıtlarını da devlet değil, kiliseler ve diğer ibadethaneler tutuyor.

"Biz Hristiyan bir ulusuz" dayatması Amerika'da Avrupa'ya göre çok çok fazla. Avrupa bu konuda rahat. Tabii "Avrupa'da sinagog, cami vs. istemiyoruz, Avrupa Kültürünü yaşamak ve korumak istiyoruz" diyenler de var.

İşi kendimize döndürürsek, öncelikle ulus kültürü ile din kültürünü 1950'lerden beri birbirine yapıştırmış gidiyoruz. İkisinin ayrı şeyler olduğunu, toplumun büyük bir kısmının aklı almıyor, kabul edemiyorlar. Bunu kırmak gerek önce. Bundan sonra doğru düzgün bir ulus kültürü tanımı yapılmalı, ortak bir ulus terbiyesi oluşmalı. Ulus kültürünü bölge kültürü karıştıran da sürü sepet. Adam "Ben milliyetçiyim" diyor ama, bakıyorsun ulus kültürünü kendi köyü, kasabası, şehrindeki kültürden ibaret görüyor ve ona güre tanımlıyor. "Türk tarihi, atalarımız, ceddimiz, Orta Asya" diyor, e adamın ceddinde ve Orta Asya'da akraba evliliği (Özbekistan hariç) yasak ve ayıpken, kendisi gidip amca, dayı, teyze veya hala kızı ile evleniyor.

Kısacası, hele şu "Kültür"ümüzü bir tanumlayıp oturtalım, dayatma tartışması sonraya kalsın. Ha, şu andaki oturmamış, karmakarışık hale gelmiş kültürden bahsediliyorsa, o zaman tercihler bireye bırakılsın. Okusun, araştırsın, gözlesin, kendi kararını versin derim.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #9
Tartışmayı kulak müsafiri olduğun "Türk Kültürü" üzernden açtın. Şimdi de İslami Kültüre geldin.
Eyvah eyvah karmaşa başlıyor :D

O zaman bölüm bölüm gidelim. Şimdi ulusal kültür dünyanın tüm ülkelerinde öğretilir. Yerlisine de, azınlığına da, göçmenine de öğretilir. Hani "Ben bu ülkede azınlığım, göçmenim, ulusal kültürü, tarihi öğrenmek istemiyorum" gibi bir olay yok. Aile de katkıda bulunur, çocuk ta bu konuda kendini geliştirir.

Bunun yanında dini kültür diyorsak, yurtdışındaki müfredatlarda tüm dinler öğretiliyor. Buna da aile katkıda bulunuyor. Müfredat taraflıdır, tarafsızdır, bunu bilemiyorum. An itibarı ile Avrupa'da dini zorlama yok bireyler üstünde. Dini cemaatlerin kayıtlarını da devlet değil, kiliseler ve diğer ibadethaneler tutuyor.

"Biz Hristiyan bir ulusuz" dayatması Amerika'da Avrupa'ya göre çok çok fazla. Avrupa bu konuda rahat. Tabii "Avrupa'da sinagog, cami vs. istemiyoruz, Avrupa Kültürünü yaşamak ve korumak istiyoruz" diyenler de var.

İşi kendimize döndürürsek, öncelikle ulus kültürü ile din kültürünü 1950'lerden beri birbirine yapıştırmış gidiyoruz. İkisinin ayrı şeyler olduğunu, toplumun büyük bir kısmının aklı almıyor, kabul edemiyorlar. Bunu kırmak gerek önce. Bundan sonra doğru düzgün bir ulus kültürü tanımı yapılmalı, ortak bir ulus terbiyesi oluşmalı. Ulus kültürünü bölge kültürü karıştıran da sürü sepet. Adam "Ben milliyetçiyim" diyor ama, bakıyorsun ulus kültürünü kendi köyü, kasabası, şehrindeki kültürden ibaret görüyor ve ona güre tanımlıyor. "Türk tarihi, atalarımız, ceddimiz, Orta Asya" diyor, e adamın ceddinde ve Orta Asya'da akraba evliliği (Özbekistan hariç) yasak ve ayıpken, kendisi gidip amca, dayı, teyze veya hala kızı ile evleniyor.

Kısacası, hele şu "Kültür"ümüzü bir tanumlayıp oturtalım, dayatma tartışması sonraya kalsın. Ha, şu andaki oturmamış, karmakarışık hale gelmiş kültürden bahsediliyorsa, o zaman tercihler bireye bırakılsın. Okusun, araştırsın, gözlesin, kendi kararını versin derim.

Başlık benim sorumdan farklı bir yöne doğru gidiyor ve farkettim ki bu benim hatam, başlıkta doğru düzgün belirtmemişim :) Ulus kültürü veya din kültürü meselesi değildi değinmek istediğim nokta, her hangi bir ailede kabul gören bir kültürün çocuğa dayatılması mı yoksa çocuğun serbest bırakılması mı konusunu tartışmaya açmak istemiştim :) İlk mesajı buna uygun düzeltiyorum :)
 

O ayrıntılı yazdıklarım konusunda görüşlerim pek te değişmedi. Ailedeki oluşan kültürü, ulusal unsurlar (gelenek, töre vs) ve dini unsurlar oluşturuyor zaten. Hani ulus kültüründen, din kültüründen ayrı, onların etkisinden bağımsız oluşmuş bir aile kültürü zaten düşünülemez ki (bkz. Jack Black Tenacious D in The Pick of Destiny filmideki aile tablosu en basitinden)

Daha da konuyu daraltayım, iş karışmasın. Bir çocuk doğal olarak bazı şeyleri önce ailede görür (bazen de görmez, kopil olur) Ailenin temel görevi aslında terbiye, toplum kurallarına uyum, ahlak değerleri, dürüstlük aşılamaktır. Bunların üstünden çocuğu toplum hayatına hazırlamaktır.

Ulus kültürünü, dini kültürü, müzik zevkini falan doğru şekilde vermesi için zaten belli bir kültür seviyesinin üstünde olması gerekir. Ama çocuk önünde sonunda büyür, aklı da büyürse elbette kendi yolunu çizer ve ailesinde yanlış gördüğü bir şeyler varsa (inanç, töre, gelenek vb) reddeder. Bunda bir sorun yok, işin doğalı budur. Sonrasında ailesi saygı duyar, dışlar veya kabullenir, o da ailenin yapısına bağlı.
 
"Çocukların ileride bir birey olarak özgür seçim yapabilmesi" kağıt üzerinde pek ideal bir seçim olarak dursa da, bu büyük ölçüde insan haklarına saygı kültürünü içselleştirmiş toplumlara has bir lüks bence. Çünkü çocukların bunu yapabilmesi için kendine güvenen, kendiyle barışık, karakteri oturmuş bireyler olması gerekiyor. Oysa biz pek çok konuda ezik, kompleksli, kendisi ile yüzleşemeyen, özür dileyemeyen, hatasını kabul edemeyen davranışlar sergiliyoruz toplum olarak. Böyle olunca da vicdansızlık had safhaya çıkıyor.... bu da eminim çok karışık mesajlar veriyordur çocuklara. Berkin Elvan'ın ölümü ile ilgili aşağıdaki yazıya bakın mesela:

Benim de yandı yanmadı değil, hele eşimle konuşup düşüncelerimi aktardıktan sonra eşimin yakınmalarından dolayı daha bir beter oldum ama aklıma Atsız atamın "insaniyetperverlik köpekliktir" sözü geldi. Sonra düşündüm Vatan anamız, devlet babamız değil miydi? Anama Babama yapılan bir saldırıyı neden affedip, saldırı yolunda geberen bir ite ağıt yakacak mışım? Evet babayım 2 tane evladım var Tanrıya şükür. Ama eğer onlarda devlete baş kaldırıp, bölücülük yaparsa onlar da gebersin. İslam peygamberinin bir sözü vardır "Vatan sevgisi imandandır"

(alıntı için: http://www.turkcuturanci.com/turkcu/kurt-ininden-sorular!/berkin-elvan'a-yakilan-agitlar/?action=printpage)

İinsanı değerli gören, "önce insan" diyen vicdanlı bir değer sistematiği olmadan hiç bir şey olamayacağını çok iyi yansıtıyor bu ifadeler. Bu kişinin kendi "doğrularını" sorgulayacak gücü yok. Elbette kendisi de bir şeyleri dayatacaktır, çünkü bildiği başka bir şey yok. Kendini otorite ile özdeşleştirdiğinde güvende hissediyor, etkilendiği bir yazara gönderme yaparak kendini rahatlatıyor, nihayet kendince doğruyu bulup yargıya varabileceği bir konuma ulaştığını düşünüyor, böylece de artık "canı yanmıyor". Oysa haksızlığa karşı durabilmek, "rahat etme" peşindeki adamın işi değildir... Ama derdin rahat etmekse bunu bir şekilde kitabına uydurursun. Neye değer verdiğine bağlı mesele...

Bu arada, çocuklara "birşeyleri anlatmak", bahsettiğim değerlerin kazanılması için işe yarayacak bir şey değil. Çünkü bu gibi değerleri, özellikle de ahlaki ve vicdani unsurları çocukların her şeyden önce kendisine örnek aldığı kişiler yoluyla öğrendiğini düşünüyorum. Ailenin belli konularda disiplin aşılaması gerekir elbette, yoksa çocuklar gerçekten bocalar. Ama aslında bugünkü temel sorunlardan biri ailelerin çocuklarına örnek olmakta zorlanmaları bence. Bunu yapamayan ailenin de dayatmacılığa savunması doğal. Kendince çocuğu "ahlaklı olsun" diye belli bir ideolojiyi/kültürü/okulu vb... dayatmak da bunun bir parçası. Oysa çocuğunun belli değerlere sahip olmasını isteyen ailenin önce kendi değerlerini bilmesi, bunlarla yüzleşmesi ve bunları gerektiğinde sorgulayabilmesi lazım. Ardından da kendisinin örnek olması lazım. Ama bunlar zor işler. Onun yerine dayatırsın/vaaz edersin/azarlarsın/döversin, olur biter...

Bir diğer unsur da ülkedeki eğitimin felsefesi. Kanada ve Avustralya gibi üst düzey yaşam standardı olan ülkelerde eğitimin "refleksiyon" merkezli olduğunu görüyoruz. Oysa biz bugün bile sözcüğü Türkçe'ye çevirmekte zorlanıyoruz, çünkü eğitimde ve hayatımızda bir eşdeğeri yok. Kabaca "kişinin kendi deneyimi üzerine düşünmesi ve yüzleşmesi" olarak çevirebiliriz. Hadi söyleyin, kaçınızın eğitiminde böyle bir sürecin yeri vardı ? :)

Dolayısıyla, sorun aslında "çocuklara bir şeyin dayatılmasının" çok ötesine geçiyor. Değerler üzerine eleştirel düşünebilen ve konuşabilen insanlar ol(a)madığımız gerçeği ile başbaşa kalıyoruz. Bunu yapamayan bir toplum, tabii ki çocuklarını dayatmalarla büyütecektir. Çünkü bildiği başka bir yöntem yok. "Birey olup özgürce karar vermek", doğal olarak öcü gibi korkulan bir şey bu topraklarda... "Sürüden ayrılanı kurt kapar" sözü bizim korkularımızı ve bu korkuların ardındaki düşünce yapımızı çok iyi özetliyor bence. Çocuklara verilen talimat da doğal olarak bir "sürüye katılmaları" oluyor tabii ki...
 
Dolmuşta oturan iki kişi Türk kültürünün çocuğa aşılanmasından bahsediyorsa, kastettikleri şey, sakın ola ki kimsenin seks yapmaması gerektiği ve toplum düzeninin bu temel dürtü ile şekillenmesi niyetidir.
 
Dolmuşta oturan iki kişi Türk kültürünün çocuğa aşılanmasından bahsediyorsa, kastettikleri şey, sakın ola ki kimsenin seks yapmaması gerektiği ve toplum düzeninin bu temel dürtü ile şekillenmesi niyetidir.

Seks de neymis ! Insanlar labaratuvar ortaminda üretilmelidir ! Sperm ve yumurtalar ayrı ayrı dolaplarda tutulup dõllenme zamanina kadar birbirlerini görmemelidirler.
 
Kültür, sosyolojik olarak, çevremizdeki insanlardan öğrendiğimiz toplumsal mirastır. Bu mirasın kaybedilmesi yozlaşmaya neden oldur. Yabancı kültürlerin olumsuz etkisi ve toplumun kendi öz değerlerine yeterince sahip çıkmaması sonucu meydana gelen kültürel bozulmaya da “Kültürel Yozlaşma” denir. Kültür dilden, dinden, tarihten ve çevreden beslenir.
Her çocuğa küçük yaşta Türk kültürünün aşılanması konusuna gelecek olursak, bunun günümüz koşullarında endişe verecek bir durum olduğuna katılmıyorum.
 
Zaten aile Türk ise çocuklarına Türk Kültürünü öğretecektir. Ama aile Türk değil de Çerkez, Boşnak veya Kürt ise de tabi ki kendi kültürünü verecektir. Bundan doğal ne olabilir ki. Çocuk aile içinde diğer bir ifade ile içinde yaşadığı toplum içinde o kültürü kendisi alacaktır. Şunu diyebilir misiniz? Benim ailem Türk ama ben Alman kültürü ile yaşayacağım. Ama şunu diyebilirsiniz. Almanya da doğup büyüyen bir Türk ya da Kürt çocuk Alman Kültürü ile yetişmiş olabilir.
 
İlk önce islam kültürü dediğiniz şeyi Türk kültürüne eşitlememeyi bir kesinleştirelim.Komiktir Türkiye deyince insanların aklına araplar geliyor.Böyle malca bir kültür karmaşası yaşıyoruz.Hiç bir zaman islamiyet =Türklük olmamalı, değildir de zaten.
 
Geri
Üst