Kültür Dayatması

Çocukların kültürü nasıl oluşmalıdır ?

  • Aile tarafindan küçük yaşta öğretilmelidir

    Oylar: 12 52.2%
  • Büyüdüğünde kendisi karar vermelidir

    Oylar: 11 47.8%

  • Toplam oy veren
    23
İlk yazdığım mesajda mesajın çok çok uzun olacağı düşündüğüm için birkaç noktaya değinemedim bu noktalar eksik kalınca oradan yürümüş gitmiş olaylar.. Gece olması ve hayli uykulu olmam buna da bir sebep :)

Anlatmak istediklerimin bütünü sadece 1923 öncesi sonrası karşılaştırma olarak algılanmış. Aslında değinmek istediğim konunun bir ayrıntısı da şuydu: Tabi ki Osmanlı o zaman da batıdan kat ve kat gerideydi. Ama çökerken bile bir çok bilimsel alanda çalışma ilerleme ya da "ilerlemeye çalışma" vardı. Aşı konusu buna örnek.. Günümüzdeki teknolojik gelişmelere bakarsak dünya'dan ne kadar geride olduğumuzu görüyoruz. Önceden "batıdan" geridik şimdi ise artık " dünyadan" tabirlerini kullanıyoruz. Osmanlı'nın son dönemine bakarsak ve bu dönemi 1922' ye kadar uzatırsak 40-45 yıllık sonu gelmeyen sürekli büyük savaşlar olduğu görürüz. 1877-1878 büyük Osmanlı-Rus harbinden başlatarak Osmanlı-Yunan savaşı, trablusgarb müdafası,1. ve 2. balkan savaşları,7 cepheli 1. dünya savaşı, sonrası ortalama 4 yıl süren Büyük Kurtuluş Savaşı.. İmparatorluktan devlete geçiş, toprak ve nüfus kayıpları,savaş tazminatları,nüfus kaybından ötürü vergi,ticaret gelirlerinin azalması.. Özetle çöküş yani. Bir de bunun üstüne b komutanının, a komutanı x partili olduğu için savaşta asker ve lojistik desteği göndermemesi (Özellikle Edirne Müdafası,Plevne Müdafası ve Genel olarak 1. ve 2. Balkan Savaşlarında bunu görebiliriz.) Asker'in siyaset ile iç içe olması ve birbirleriyle rakip halde olması.. Bunların hepsini toplarsak çöküşü anlayabiliriz. Lakin günümüze bakıyorum savaş filan olmamasına rağmen yine ortada bir şey yok. ODTÜ,Hacettepe,Boğaziçi vs gibi bir kaç üniversitemiz "bazı yıllarda" ilk 500 üniversite arasına görünüp kayboluyor ? ilk 100 değil bakın ilk 500 den bahsediyoruz..

Üniversitelerde "özgün ve çalınmamış" yayın sayısı yerlerde. Hatta bu konuda o kadar rahatız ki çalmadığımızı idda edip dipnot bile düşmüyoruz. Bu işi şimdiki magazinsen bilim adamlarının yapmış olması da ayrı bir ironi.Herşey göstere göstere yani.. Ama kimin umrunda değil mi ?

1860'lardan itibaren alırsak hala x partili y partili 1923'ten sonra ise Cumhuriyetçi,Atatürkçü,İslamcı,Neo-Osmanlıcı,yetmez ama evetçi,sağcı,solcu,sosyalist,kominist... Bu tür yaftalamalarla tam 150 yıl kaybettik bir 150 yıl daha kaybetmek isteyen var mı aramızda ? Şurada hala bu tür genelleyici,yaftalayıcı tabirlerle " sen busun hmmm o zaman şöyle düşünürsün sen tu kaka sana " tarzında mesajlar görüyorum.

Diğer bir sıkıntılı konu ise rejimi,sistemi analizde.. Şimdi başımızdakilerin kalitesizliğinden hep dem vuruyoruz. Yıl olmuş 2014 duble yol yaptık, eski raylarda "hızlandırılmış" tren yaptık diye övünen bakan-başbakanımız var. Fransa'nın başındaki kişinin Sorbonne Üniversitesinde yanlış hatırlamıyorsam sosyoloji dalında doktorası var. Keza Amerikan Ordusunun Genelkurmay başkanlarının da öyle.. Bizdeki genelkurmay başkanlarımız ise daha düne kadar 2 senelik akedemiden mezun (sonra 4 sene,lisans olarak sayıldı) Ya darbe olur 2 senelik üniversite (?) mezunu yönetir, ya adı başbakan olur doktortan,akademisyenden nefret eden özlük haklarını iyileştirmeyi bırak adeta "ben niye bu kişiler gibi olamadım, alın size bombe " tarzında yaklaşımı olan, zamanında amatör futbolculuğu ile övünen başbakan olur. Şimdi kendinizi her türlü ideolojik yaklaşımlardan sıyıyarak şu soruyu kendinize sorun, başınızda 700 yıllık bir birikim ve devlet geleneğinden süzülerek gelmiş, sosyoloji,hukuk,tarih,sanat tarihi ve bilumum dalda doktora unvanı seviyesinde bilgi birikimi olan birisinin başınızda olmasını isterdiniz yoksa şimdikilerin mi ? Yahu Osmanlı'da padişaha,saltanata karşı muhalif olanların bile büyük bir kalitesi vardı. Şimdikiler 3-5 kelimeyi bir araya getiremiyor metinden birşey okuyacak takılıp kalıyor. Ben demiyorum ki başımıza padişah geçsin, artık olan olmuş. Seçme-seçilme yaşı ya da seçim sistemi ile uğraşacağımıza seçilecek kişinin kalitesi ile uğraşsak olmaz mı ?

Bir de şu Osmanlıca konusu, şuan 2. üniversiteden Tarih okuyorum Osmanlıca'da öğreniyorum. Onun kalıbı eksik burası yanlış demek eksik kalıyor açıkcası.Tamam kolay olduğunu kimse söylemedi zaten ama 700 yıldır hatta Selçuklu dönemine kadar uzatabileceğimiz bir yazı dili ve kültürü "bundan bir cacık olmaz bunu nasıl zamanında kullanmışlar,at kenara " demek biraz da cahil cesaretiyle oluyor. Bu kadar eksiği bulunan bir yazı diliyle nasıl milyonlarca arşiv vesikası oluşmuş peki ? Sana göre öyle bana göre şöyle kalıplarıyla 3 kıtada nasıl gitmiş bu sistem peki ? Günümüzde kullandığımız Türkçe ile Osmanlıca'daki kelime zenginliğini karşılaştıramayız bile.. Osmanlıca'da Farsça, Arapça kökenli bir çok kelime var doğrudur tıpkı fransızca,ingilizcede olduğu gibi. Ama bu kelimelerin Türkçeleştirilip kullanılmasıdır önemli olan. Günümüzdeki bu Arapça,Farsça kökenli kelimeleri günümüzdeki Araplar, İranlılar kullanıyor mu sanıyorsunuz ? Örnek olarak muallim,kağıt,müdafa vs vs.. Günümüz Türkçesine bakalım yine eski yazıdan süzülmüş gelmiş kelimeler var.Ör: kağıt, kelime,alim-ilim,hak (hakkında,hakk vs) bu kelimelerde ise bir şapka koyuyoruz bir şapkayı kaldırıyoruz son durum ne, ben de bilmiyorum. Çekmeli,inceltmeli okunması gereken bir çok kelime var. Günümüz alfabesinde karşılığı yok. O yüzden bazı insanlar açık "a" ya da çekmeli "a" telafüzü ile kelimeleri okuyor ya da gereksiz yerde "ğ" kullanma zorunluluğu hissediyor. Eksik harfler var bu yüzden. İşin trajikomik tarafı da ülkemiz gençliğinin Nutuk'u bile orjinalinden okuyacak dil ve kültürü olamaması. Harf inkilabının kabulu ve ardından dilin yerleşmesi ortalama 1935'i buluyor. Bu döneme kadar ki incelemeyi Osmanlıca bilmeden yapamazsınız. Al işte bugün 1915 Ermeni olaylarının sözde yıl dönümü olarak kutlanıyor. Arşivlerimizi açıktık diyorlar da kaç kişi girip inceleyecek o arşivi ? İncelememişsin,bilmiyorsun adama demezler mi senin ne hakkın var bu konuda konuşmaya diye ?

Artık geriye-eski yazıya dönüş imkansız. Ama okullarda çok değil haftada 2 saat ders olarak okutularak kulak dolgunluğu en azından yerleştirilebilirdi. Sonradan insanlarda lisanda uzmanlık istiyorsa bu konuda üniversitesine giderdi. Hiçbiri yapılmamış. Bu eksik değil mi yani ? İnsan dili-kültürü küçük yaşta öğreniyor. Şimdi eşek kadar olduk kafada bir ton tilki,hayat telaşi,mesleğim vs derken Osmanlıca öğrenmek o kadar zorluyor ki.. Bu konuda eksikliğimiz en basitinden tarihi eserlerimize korumamıza ve düzgün şekilde restorasyonuna engel oluyor. Bir ara tadilattaydı son zamanlarda giden olduğumu,gördü mü bilmiyorum; Süleymaniye camii restorasyonundan sonra son halini.. tam bir rezillik. Eskiye yeniyi monta etmek gibi birşey olmuş. Burayı " yapmayı çalışan " sanatkarlar zamanında-küçüklüğünde Osmanlıca dil ve kültüründen nasiplenseydi, tezhip hat nedir ne değildiri 20'li yaşlarda değil de 7-8 yaşından itibaren tanısaydı böyle olur muydu ? Babam 40 yıllık tarihçi, medyatiklerden değil ama her 4 yılda bir yapılan Uluslararası niteliği olan Türk Tarih Kongresine akademik hayatı boyunca katıldı, son değerlendirme-kapanış konuşmalarını yaptı benim de ondan kırıntı da olsa aldığım bilgiler var.Osmanlıcayı,tarihi,dünya tarihini görünce buradaki derya gibi bir kitabın arka kapağındaki yazıları bile okumadığımı farkediyorum.

Hollandaya uçak siparişi göndermeye başlayan fabrikalar mı desem, hepimizin bildiği devrim arabaları mı desem, Günümüzde Atatürk-Chp karşıtı olan akımın zamanında Atatürk'ü koruma kanununu İnönü'ye karşı çıkardığını mı desem, Sonra bu kanunun aslında Atatürk'ü değil sözde "Atatürkçülük" adına yapılan yanlışları örtmek için kullanıldığını mı söylesem... Resmi ideolojinin bize gösterdiği ile yazılı tarih, milletçe başımızdan geçenler o kadar farklı ki. İşin ironik kısmı ise "demokratik" olduğunu söylenen devletin kanunlarında "Atatürkü Koruma Kanunu" adı altında " birşey biliyorsan sus kendine sakla " anlaşının olması..

O kadar yazılacak şey var ki aslında çok dallı budaklı bir konu forumda,internette konuşulacak konulardan da değil. Önyargılar,eksik bilgiler ve daha nicelerinden ötürü.. bir daha mesaj yazmak içimden gelmedi açıkcası ama eksik olduğunu düşündüğüm yerlere değinmek istedim sadece. Daha da var yazılacak ama içimden gelmiyor yazmak. Bu sefer, son mesajım olacak gerçekten son :)
 
araya girip hemen çıkacağım, fazla yazmayı düşünmüyorum, tam benim ban yiyebileceğim bir başlık olma yolunda emin adımlarla yürüyor çünkü :)

mezhepçilik konusunda üzerinde nefes alıp verdiğimiz bu topraklar şu anda zirve mezhepçiliğini yaşıyor. bu dönem, Osmanlı'daki mezhepçiliğin ve ümmetçiliği 10'a 15'e katlar. ben herhangi bir Osmanlı padişahının "evet bunlar da Alevi" dediğini filan bilmiyorum.
Bunu diyenler olmuş, iyi bakın derim.

Ayrıca bu devlet hiç bir zaman mezhep, etnike üzerine kurulmadı.Hatta 1950 lere kadar neredeyse her şey güllük gülistanlık geçti bile denebilir.Sıkıntıyı yaratan ise daima şereften yoksun politikacılar olmuştur.
 
Bunu diyenler olmuş, iyi bakın derim.

Ayrıca bu devlet hiç bir zaman mezhep, etnike üzerine kurulmadı.Hatta 1950 lere kadar neredeyse her şey güllük gülistanlık geçti bile denebilir.Sıkıntıyı yaratan ise daima şereften yoksun politikacılar olmuştur.

bunu böyle söylemem asla geçmişi aklama düşüncesi değildir, 1950'lere kadar neredeyse güllük gülistanlık geçtiğini söylemek için de epey bir iyimser ve naif olmamız lazım ki tarih bizi yanlışlar böyle konuşursak.
ben sadece bir kıyaslama yaptım yaşadığımız dönem ile geçmiş dönem arasında. geçmişte de hem düşünsel manada hem de bizzat müdahale ile birçok katliam yapıldı, şu anda bu etnikçilik ve mezhepçilik düşünsel manada son sürat devam ediyor hatta Roboski gibi olaylarla bazen fiiliyata bile geçebiliyor.
 
bunu böyle söylemem asla geçmişi aklama düşüncesi değildir, 1950'lere kadar neredeyse güllük gülistanlık geçtiğini söylemek için de epey bir iyimser ve naif olmamız lazım ki tarih bizi yanlışlar böyle konuşursak.
ben sadece bir kıyaslama yaptım yaşadığımız dönem ile geçmiş dönem arasında. geçmişte de hem düşünsel manada hem de bizzat müdahale ile birçok katliam yapıldı, şu anda bu etnikçilik ve mezhepçilik düşünsel manada son sürat devam ediyor hatta Roboski gibi olaylarla bazen fiiliyata bile geçebiliyor.
Neredeyse kelimesi bu dediğiniz şeyleri söyleyeceğinizi tahmin ettiğim içindi.Evet katliamlar yapıldı, meşruluğunu onaylamıyorum.Ortada yeni kurulmuş bir devletin otoritesini koruma durumu var(millet olarak hangi şartlar altında ,ne neden yapılmış?).

Ayrıca çıkan isyanların temelinde neler vardır? Bu isyanların götürüleri ve sonuçları ne olmuştur,bunlar hangi eller ile çıkartılmıştır? Bunlara da bakmak gerekir.Yapılan işeler her zaman devlet adına malediliyor,yapılan işler genelde devlet adı altında hükümetlerin icraatleridir, bunu tüm ülkeye değil, bunu ülkenin kendisi olduğunu düşünen zihniyete sormak lazım.
 
Geri
Üst