Erdem Koca Guitars

Merhaba arkadaşlar ben Erdem, gerek bu forumda gerekse diğer dijital mecralarda gitarlarımla, gitar yapımıyla ve genel olarak gitarla ilgili çok fazla soru geliyor. Hepsini cevaplamaya çalışıyorum ama bu cevapları genelde sadece soranlar okuyor. Sanırım burada bir başlık açıp sizlerle yazışmak faydalı olacak.

Bana gitarla ilgili herşeyi sorabilirsiniz ama öncesinde belirtmek istediğim tek birşey var. Fender Stratocaster'ı ve Gibson Les Paul'ü düşünün; ağacından tasarımına, donanımından çıkan tınılara, ölçülerinden görselliğine kadar neredeyse herşeyi birbirinden farklı iki gitar. Ama ikisi de güzel enstrumanlar, 60 yıldır kendilerini kanıtlamışlar, zamana meydan okuyarak hala üretilmeye ve kullanılmaya devam ediyorlar. Leo Fender ile Ted McCarty'e zamanında iyi gitar nedir diye sorsalarmış ikisinin de ne denli farklı cevaplar vereceğini tahmin edersiniz.

Demeye çalıştığım şu ki burada vereceğim cevaplar ve sergileyeceğim fikirler benim gitar yapımıma yaklaşımımı yansıtır. Başka markaların, yapımcıların bambaşka fikirleri ve yaklaşımları olabilir. Lütfen bu detayı gözden kaçırmayınız.

1779291_429093707224149_1846870984_n.webp
 
Facebook'ta sayfanızı da takip ediyorum, fakat müzik ile alakalı bir forumda da başlığınız olması çok iyi olmuş. Meraklı arkadaşlar için buranın hem daha rahat ulaşılabilir bir mecra olması, hem de konuşulan konuların dolaylı yoldan arşivlenmesi gerçekten güzel bir durum.
Gitarlarınız gerçek manada el yapımı gitar sözünün hakkını veriyor; özenle seçilmiş kapak ağaçları, üst düzey işçiliği ve özgün tasarımlarıyla. Gördüğüm kadarıyla anlayış olarak elektrik gitar üretiminin daha modern çizgilerinde gitarlar yapmayı tercih ediyorsunuz; fakat naçizane görüşüm araya birkaç tane numunelik klasik tasarım karıştırmanın hiç fena olmayacağı yönünde. Umarım bu konuda istemeden haddimi aşmamışımdır; fakat en azından Fender'in Select Serisi benzeri modern/klasik arası tasarımların da gitarlarınız arasında çok güzel duracağını düşünüyorum. Flame maple ya da bird's eye saplar, quilted maple üst kapaklar vs. Çok güzel stratlar/teleler ortaya çıkabilir.
Saygılar.
 
Hocam selamlar...

Aslına bakarsanız sormak istediğim çok soru var. 🙂 Ama madem artık böyle bir başlık var, bu sorularımı zamana yayayım ve ilk aklıma gelenlerden başlayayım;

Tasarımlarınız kendinize mi ait?
Kullandığınız metal aksam ve elektrik aksam bilinen firmaların ürünleri mi yoksa bunlar da mı özel üretim?
Gövdede kullanılan kapak ağacının tek parça iki parça yada daha fazla kullanımının ses kalitesi ve tona ne gibi etkileri oluyor? Bu konu hakkında kişisel kanaatlerim var ama, güzel referansları olan bir başka luthierin de tecrübelerini öğrenmek isterim.

Başarılar ve keyifli çalışmalar dilerim...
 
Son düzenleme:
Erdem hocam merhabalar.Açtiginiz başlik icin öncelikle çok teşekkürler.Benim de bir sorum olacak.Temel sorum şudur; bir agaca baktiginizda ondan tinisi dolgun,zengin ya da kisaca iyi bir gitar çikacagini nasil anlarsiniz? Özellikle çokça rastladiğimiz ağaçlar hakkinda soruyorum bu soruyu.

Örnegin maun,kizilagac,akcaagac,ihlamur agaci ve dişbudak.Bu 5 agac kesimden sonra nasil secilip ayriliyor da bunlar 400 tl den baslayip 7000 tl ve ustune kadar olan gitarlara kullaniliyor? Bu konuda bize detayli bir bilgi verebilir misiniz?

Şimdiden teşekkürler.
 
Facebook'ta sayfanızı da takip ediyorum, fakat müzik ile alakalı bir forumda da başlığınız olması çok iyi olmuş. Meraklı arkadaşlar için buranın hem daha rahat ulaşılabilir bir mecra olması, hem de konuşulan konuların dolaylı yoldan arşivlenmesi gerçekten güzel bir durum.
Gitarlarınız gerçek manada el yapımı gitar sözünün hakkını veriyor; özenle seçilmiş kapak ağaçları, üst düzey işçiliği ve özgün tasarımlarıyla. Gördüğüm kadarıyla anlayış olarak elektrik gitar üretiminin daha modern çizgilerinde gitarlar yapmayı tercih ediyorsunuz; fakat naçizane görüşüm araya birkaç tane numunelik klasik tasarım karıştırmanın hiç fena olmayacağı yönünde. Umarım bu konuda istemeden haddimi aşmamışımdır; fakat en azından Fender'in Select Serisi benzeri modern/klasik arası tasarımların da gitarlarınız arasında çok güzel duracağını düşünüyorum. Flame maple ya da bird's eye saplar, quilted maple üst kapaklar vs. Çok güzel stratlar/teleler ortaya çıkabilir.
Saygılar.
Merhaba kogan mesajın ve iltifatların için teşekkür ederim. Kesinlikle bir had aşma olarak yorumlamadım. Evet haklısın yapmaya çalıştığım şey kendi tasarımlarımla varolmak. Fikrine bir yerde katılıyorum, bahsettiğin gibi özel ağaçlar kullanarak aynı tasarımların yorumlanması bazen güzel sonuçlar doğurabiliyor. Ancak bir yapımcı olarak amaçlarımdan biri; bir gitaristin gitarımı gördüğünde tasarımından, işçiliğinden, ağaçlarından benim gitarım olduğunu anlaması. Hepimizin örnek ve ilham aldığı Fender, Gibson gibi köklü firma ve tasarımları birebir kopyalamak veya fazlasıyla benzeyen taklitler üretmenin kendime bir faydasını görmüyorum ayrıca da o firmalara haksızlık olduğunu, iş ahlakına uygun olmadığını düşünüyorum. Örneğin Fender'in kafa tasarımını nerede görsek tanırız ve uzaktan bile o gitarın bir Fender olduğunu anlarız, aynı şey Tele'nin gövde şekli için de geçerli. Artık bu firmaların da Custom Shop'ları aracılığıyla siparişe göre gitar yaptığını düşünürsek benim böyle klasik tasarımda gitarlar üretmeme gerek olduğunu düşünmüyorum. Ancak belki kendi tasarımlarımı klasik/vintage kafasında yorumlamam bir seçenek olabilir.
 
Erdem bey ben de bir soru sormak isterim size. Ozellikle metal aksamları Türkiye'de bulmak bizim için genelde problemdir bunları sürekli olarak getirip stoklayan pek kimse yok. Ben yurtdışında mukim iken kaç kişiye tremolo kolu vs getirdim, yolladım hatırlamıyorum bile. Bunların tedarik edilmesinin sizin için de problem olabileceğini az çok tahmin edebiliyorum. Örneğin Gotoh Floyd rose köprülü bir gitar sipariş verilirse köprünün tedarik edilmesini de siz mi yapıyorsunuz yoksa bu tür aksamları bulmak müşterinin sorumluluğunda mı oluyor?
Onun dışında ellerinize sağlık demeyi de bir borç bilirim. Ben de diğer bir çok arkadaş gibi yaptığınız birçok gitari fevkalade güzel buluyorum. Ellerinize, yüreğinize sağlık.
 
Hocam selamlar...

Aslına bakarsanız sormak istediğim çok soru var. 🙂 Ama madem artık böyle bir başlık var, bu sorularımı zamana yayayım ve ilk aklıma gelenlerden başlayayım;

Tasarımlarınız kendinize mi ait?
Kullandığınız metal aksam ve elektrik aksam bilinen firmaların ürünleri mi yoksa bunlar da mı özel üretim?
Gövdede kullanılan kapak ağacının tek parça iki parça yada daha fazla kullanımının ses kalitesi ve tona ne gibi etkileri oluyor? Bu konu hakkında kişisel kanaatlerim var ama, güzel referansları olan bir başka luthierin de tecrübelerini öğrenmek isterim.

Başarılar ve keyifli çalışmalar dilerim...

Merhaba insanatomystic, soruların için teşekkür ederim. Evet bir önceki mesajda göreceğin gibi kendi tasarımlarımı kullanıyorum. Geçmişte birkaç tane Tele, V, Strat tipi gitar yapsam da şimdi bu yoldan ilerliyorum. Amacım elektro gitarın 60 yıllık geçmişinde üretilmiş ve kendini ispat etmiş birçok modelin en başarılı olduğunu düşündüğüm özelliklerini gitarlarımda buluşturmak. Örneğin Fender'lerdeki sap gövde birleşimindeki dikdörtgenler prizmasına benzer pek de ergonomik olmayan topuğu yumuşatmak ve çalgıcıya 17. perdeden sonrasına kolay erişim sağlamak ya da Gibson'larda 3+3 burgu yerleşimindeki sol ve re tellerinin fazlaca açılı olmasının akort kararlılığına olan olumsuz etkisini ortadan kaldırmak gibi.
Kullandığım metal ve elektronik aksamları genelde kendini kanıtlamış Amerikan, Alman ya da Japon üreticilerden temin ediyorum. Köprü ve burgular için Schaller, Hipshot, Wilkinson, Sperzel, Gotoh gibi markaları tercih ediyorum. Manyetikler de genelde DiMarzio, Seymour Duncan, EMG gibi olağan şüpheliler oluyor. Ancak bunların yanında müşterinin özel isteğine göre yurtiçi ve dışında custom aksamlar ürettirdiğim de oluyor. Örneğin yaptığım bir bas gitar için Hawaii'de yaşayan bir manyetik üreticisine el yapımı iki humbucker sardırmış ve bunun için masraflarıyla birlikte 700 dolar ödemişliğim vardır. Artık Türkiye'de de Hantug, ERS, Alen Geere, Purus gibi markalar oluştu ve kaliteli üretimler yapıyorlar ve onlarla çalışmak için de kafamda hiçbir soru işareti yok hatta Erhan Suludere'ye P90 siparişi verdim bile.
Gitarda tonu oluşturan yüzlerce sebep var, bi ara bu konuyu uzun uzadıya yazarım, gövdenin kaç parçadan oluştuğu da yüzlerce bilinmeyeni barındıran bu denklemin sadece bir parçası. Bugüne kadar üretilmiş fabrikasyon gitarların %99'unun iki veya üç parçadan oluştuğunu biliyoruz. Bu noktada parçalı gövdeye sahip gitarların tonu iyi değildir demek saçmalık olur. Ancak benim tercihim gövdede mümkün olduğu kadar tek parça ağaç kullanmak. Mümkün olduğu kadar diyorum çünkü gitar genişliğinde ağaç bulmak gerçekten zor bir durum ve bulsanız da maliyeti nadirliğinden dolayı kat kat artıyor. Tercih etmemin sebebi ise görsel bütünlüğünün yanısıra tele vurduğunuz zaman oluşan titreşimlerin gövdede aktarımı sırasında bir sekteye uğramaması ve yapıştırıcı katmanı tarafından filtrelenmeden yoluna devam etmesi. Bunlar tamamen bilimsel bulgular değil daha çok bir yapımcının hisleri ve yaklaşımlarıdır. Örneğin sapın fazla parçadan oluşması mantığıma hiç ters gelmiyor. Hatta mukavemet konusunda çok faydalı olduğu kanıtlanmıştır.
 
Merhaba kogan mesajın ve iltifatların için teşekkür ederim. Kesinlikle bir had aşma olarak yorumlamadım. Evet haklısın yapmaya çalıştığım şey kendi tasarımlarımla varolmak. Fikrine bir yerde katılıyorum, bahsettiğin gibi özel ağaçlar kullanarak aynı tasarımların yorumlanması bazen güzel sonuçlar doğurabiliyor. Ancak bir yapımcı olarak amaçlarımdan biri; bir gitaristin gitarımı gördüğünde tasarımından, işçiliğinden, ağaçlarından benim gitarım olduğunu anlaması. Hepimizin örnek ve ilham aldığı Fender, Gibson gibi köklü firma ve tasarımları birebir kopyalamak veya fazlasıyla benzeyen taklitler üretmenin kendime bir faydasını görmüyorum ayrıca da o firmalara haksızlık olduğunu, iş ahlakına uygun olmadığını düşünüyorum. Örneğin Fender'in kafa tasarımını nerede görsek tanırız ve uzaktan bile o gitarın bir Fender olduğunu anlarız, aynı şey Tele'nin gövde şekli için de geçerli. Artık bu firmaların da Custom Shop'ları aracılığıyla siparişe göre gitar yaptığını düşünürsek benim böyle klasik tasarımda gitarlar üretmeme gerek olduğunu düşünmüyorum. Ancak belki kendi tasarımlarımı klasik/vintage kafasında yorumlamam bir seçenek olabilir.
Haklısınız piyasada klasikleşmiş tasarımları bulmak gerçekten kolay, olaya sanıyorum biraz romantik bir bakış açısıyla yaklaştım. Fırsat bulursam yazın İstanbul'a gelmek gibi bir düşüncem var. Aklımda da uzunca süredir kendime özel bir gitar yaptırma düşüncesi var. Müsait olursanız İstanbul'a geldiğimde sizi rahatsız ederim.
Tanıştığıma çok memnun oldum. Size iyi çalışmalar dilerim,
Erburak.
 
Erdem hocam merhabalar.Açtiginiz başlik icin öncelikle çok teşekkürler.Benim de bir sorum olacak.Temel sorum şudur; bir agaca baktiginizda ondan tinisi dolgun,zengin ya da kisaca iyi bir gitar çikacagini nasil anlarsiniz? Özellikle çokça rastladiğimiz ağaçlar hakkinda soruyorum bu soruyu.

Örnegin maun,kizilagac,akcaagac,ihlamur agaci ve dişbudak.Bu 5 agac kesimden sonra nasil secilip ayriliyor da bunlar 400 tl den baslayip 7000 tl ve ustune kadar olan gitarlara kullaniliyor? Bu konuda bize detayli bir bilgi verebilir misiniz?

Şimdiden teşekkürler.

Sevgili celal12345 çok haklısın, a.. sattığım bir ağaç neden binlerce lira ediyor diye düşünmeden geçemiyor insan 😀
Ağaçların kullanılacakları yerleri gözederek (kapak, gövde, sap, klavye) görünümleri, yıl halkaları, ağırlıkları, kesim açıları gibi faktörlere bakılarak sınıflandırılması ve fiyatlandırılması söz konusudur. Genelde A sistemi ile yapılır; AA orta kaliteden, AAAAA en üst kaliteye doğru gider. Gerçi artık bazı firmalar 5A ile de yetinmeyip bir nevi pazarlama stratejisiyle Exhibition Grade gibi yeni tanımlar da buldular. Örneğin kapak olarak 3A flame maple ile 5A arasında ciddi bir görsellik farkı bulunmalıdır; ağaç daha beyaz(boyanacak rengi göstermesi açısından), janjanların dip ve tepe noktaları maksimum belirginlikte ve ağacın üzerinde hiçbir budak, ardak izi olmamalıdır. Ya da sap ağacı için düşünüyorsak maksimum dayanıklılığa sahip Quartersawn (freze kesim) ağaçlar ilk tercih olarak kabul edilir ama bir kütükten atıyorum 20 tane Flatsawn (desen kesim) sap bloğu çıkarken aynı kütükten sadece 4-5 tane freze kesim çıkabilir. Üreticiler de maliyetleri düşük tutmak için bir ağaçtan mümkün olacak en fazla parçayı çıkarmanın derdindedirler. Freze kesim ağaçlara genelde ancak Custom bir gitar yaptırarak ya da fimaya özel başvuru yaparak ulaşabilirsiniz.

Ağaçlardan nasıl tona çıkacağı ise hem bize aktarılan yüzlerce yıllık enstruman yapım geleneği tecrübesinde mevcuttur hem de her yapımcı kendi tecrübelerini yaptığı enstrumanlarla oluşturur. Benim izlediğim yol elimden geldiği kadar ağaçları büyük miktarda almak örneğin 20 gövdelik maun ağacı gibi, ve o ağaçtan yaptığım her gövdeyi ve çıkardığı sonuçları gözlemleyerek bir sonraki gitara bu bilgileri aktarmaktır. Eğer sadece bir iki parça ağaç alıp kullanırsanız ve bir kaç yıl sonra aynı tür ağaçtan yine bir kaç parça alırsanız tonal anlamda sürekliliği sağlam mümkün olmayabilir. Çünkü tür isimleri aynı olsa bile elinize geçen maun, kızılağaç ya da dişbudak farklı şehirlerden, farklı bölgelerden, farklı bölgelerden, farklı ülkelerden hatta farklı kıtalardan geliyor olabilir ve ağacın yaşı, yetiştiği ortamdaki rakım, nem oranı, yağmur düşme miktarı gibi etkenlerden büyük farklılıklar gösterebilir.
 
Haklısınız piyasada klasikleşmiş tasarımları bulmak gerçekten kolay, olaya sanıyorum biraz romantik bir bakış açısıyla yaklaştım. Fırsat bulursam yazın İstanbul'a gelmek gibi bir düşüncem var. Aklımda da uzunca süredir kendime özel bir gitar yaptırma düşüncesi var. Müsait olursanız İstanbul'a geldiğimde sizi rahatsız ederim.
Tanıştığıma çok memnun oldum. Size iyi çalışmalar dilerim,
Erburak.
Tabi beklerim, teşekkürler.
 
Erdem bey ben de bir soru sormak isterim size. Ozellikle metal aksamları Türkiye'de bulmak bizim için genelde problemdir bunları sürekli olarak getirip stoklayan pek kimse yok. Ben yurtdışında mukim iken kaç kişiye tremolo kolu vs getirdim, yolladım hatırlamıyorum bile. Bunların tedarik edilmesinin sizin için de problem olabileceğini az çok tahmin edebiliyorum. Örneğin Gotoh Floyd rose köprülü bir gitar sipariş verilirse köprünün tedarik edilmesini de siz mi yapıyorsunuz yoksa bu tür aksamları bulmak müşterinin sorumluluğunda mı oluyor?
Onun dışında ellerinize sağlık demeyi de bir borç bilirim. Ben de diğer bir çok arkadaş gibi yaptığınız birçok gitari fevkalade güzel buluyorum. Ellerinize, yüreğinize sağlık.
Sevgili OsmanBurak güzel düşüncelerin için teşekkür ediyorum. Evet çok haklısın genel olarak kültür ve sanatı az tüketen bir ülke olduğumuz için istediğimiz herşeye ulaşmak herzaman mümkün olmuyor, oysa ki hangi cep telefonu markasının hangi aksesuarını istesen 20 farklı rengini bulmak çok kolay 🙂

Bana bir sipariş geldiği zaman genelde tüm parçalarını bulmak benim görevimdir. Eğer bu parçaları dediğin gibi Türkiye'de bulamazsam o zaman mecburen dışarıya yöneliyorum. Benim şansım Amerika'da oturan bir abimin olması ve yılda birkaç kez ya onun gelmesi yada benim onu ziyaret etme şansım sayesinde gerekli donanımları yurtdışından getirebilmem. Bu konuda birçok rica alıyorum -bize de getirebilir misiniz diye ancak ne yazık ki kendi yaptığım gitarlara gereken malzemelere yer ancak yetiyor. Eskiden 32kg olan bagaj limitinin 25kg'ye düşmesi ve iki bavul hakkının teke inmesi de işleri hiç kolaylaştırmadı.
 
Sevgili celal12345 çok haklısın, a.. sattığım bir ağaç neden binlerce lira ediyor diye düşünmeden geçemiyor insan 😀
Ağaçların kullanılacakları yerleri gözederek (kapak, gövde, sap, klavye) görünümleri, yıl halkaları, ağırlıkları, kesim açıları gibi faktörlere bakılarak sınıflandırılması ve fiyatlandırılması söz konusudur. Genelde A sistemi ile yapılır; AA orta kaliteden, AAAAA en üst kaliteye doğru gider. Gerçi artık bazı firmalar 5A ile de yetinmeyip bir nevi pazarlama stratejisiyle Exhibition Grade gibi yeni tanımlar da buldular. Örneğin kapak olarak 3A flame maple ile 5A arasında ciddi bir görsellik farkı bulunmalıdır; ağaç daha beyaz(boyanacak rengi göstermesi açısından), janjanların dip ve tepe noktaları maksimum belirginlikte ve ağacın üzerinde hiçbir budak, ardak izi olmamalıdır. Ya da sap ağacı için düşünüyorsak maksimum dayanıklılığa sahip Quartersawn (freze kesim) ağaçlar ilk tercih olarak kabul edilir ama bir kütükten atıyorum 20 tane Flatsawn (desen kesim) sap bloğu çıkarken aynı kütükten sadece 4-5 tane freze kesim çıkabilir. Üreticiler de maliyetleri düşük tutmak için bir ağaçtan mümkün olacak en fazla parçayı çıkarmanın derdindedirler. Freze kesim ağaçlara genelde ancak Custom bir gitar yaptırarak ya da fimaya özel başvuru yaparak ulaşabilirsiniz.

Ağaçlardan nasıl tona çıkacağı ise hem bize aktarılan yüzlerce yıllık enstruman yapım geleneği tecrübesinde mevcuttur hem de her yapımcı kendi tecrübelerini yaptığı enstrumanlarla oluşturur. Benim izlediğim yol elimden geldiği kadar ağaçları büyük miktarda almak örneğin 20 gövdelik maun ağacı gibi, ve o ağaçtan yaptığım her gövdeyi ve çıkardığı sonuçları gözlemleyerek bir sonraki gitara bu bilgileri aktarmaktır. Eğer sadece bir iki parça ağaç alıp kullanırsanız ve bir kaç yıl sonra aynı tür ağaçtan yine bir kaç parça alırsanız tonal anlamda sürekliliği sağlam mümkün olmayabilir. Çünkü tür isimleri aynı olsa bile elinize geçen maun, kızılağaç ya da dişbudak farklı şehirlerden, farklı bölgelerden, farklı bölgelerden, farklı ülkelerden hatta farklı kıtalardan geliyor olabilir ve ağacın yaşı, yetiştiği ortamdaki rakım, nem oranı, yağmur düşme miktarı gibi etkenlerden büyük farklılıklar gösterebilir.
Anladim hocam.Alakaniz icin çok tesekkür ederim.Çalismalarinizi dikkatle takip eden biri olarak size bu kadar cabuk ulasmak ve bilgi alabilmek ayrica guzel.Kolayliklar dilerim 🙂
 
Erdem hocam merhaba,
Benimde boyama ile ilgili bir sorum var cevaplarsanız çok sevinirim; Bazı gitarlarda boya olmasına rağmen alttan ağacın desenleri görülebiliyor. Bu kullanılan boya çeşidinin bir özelliği midir yoksa uygulanan farklı bir tekniklemi ilgilidir bunu merak ediyorum. Yada acaba direkt boya değilde vernik mi renklendiriliyor? Aşağıdaki resimlerde kastetmek istediğim şeyi tam olarak görebilirsiniz;

Les_Paul_Studio_Gold_Hardware_Wine_Red_127500574_1.webp 103401_g9.webp
Bunu yapabilmek için astar boya kullanmamam gerektiğini düşündüm ağacın desenini kapatmamak için, ve aldığım ahşap boyasını ağaca direkt uyguladım (aldığım yerdeki görevlide bu şekilde tavsiye etmişti zaten) fakat yinede desenler gözden kayboldu. Aldığım boyayı incelttiğimde nispeten daha başarılı bir sonuç alıyorum fakat bu seferde istediğim tonu kaybetmiş oluyorum doğal olarak. Bu konuda fikir verebilir misiniz?

Şimdiden çok teşekkürler,
Mithat
 
Erdem hocam merhaba,
Benimde boyama ile ilgili bir sorum var cevaplarsanız çok sevinirim; Bazı gitarlarda boya olmasına rağmen alttan ağacın desenleri görülebiliyor. Bu kullanılan boya çeşidinin bir özelliği midir yoksa uygulanan farklı bir tekniklemi ilgilidir bunu merak ediyorum. Yada acaba direkt boya değilde vernik mi renklendiriliyor? Aşağıdaki resimlerde kastetmek istediğim şeyi tam olarak görebilirsiniz;

33390 eklentisini görüntüle 33391 eklentisini görüntüle
Bunu yapabilmek için astar boya kullanmamam gerektiğini düşündüm ağacın desenini kapatmamak için, ve aldığım ahşap boyasını ağaca direkt uyguladım (aldığım yerdeki görevlide bu şekilde tavsiye etmişti zaten) fakat yinede desenler gözden kayboldu. Aldığım boyayı incelttiğimde nispeten daha başarılı bir sonuç alıyorum fakat bu seferde istediğim tonu kaybetmiş oluyorum doğal olarak. Bu konuda fikir verebilir misiniz?

Şimdiden çok teşekkürler,
Mithat
Merhaba Mithat, gitarda cila ve renklendirme en çetrefilli işlerden biri çünkü çok farklı çeşitlerde ve tekniklerle yapılıyor. Cila dediğimiz şey ağacın üzerine attığımız koruyucu tabaka; enstrumanı darbelerden, el kirinden ve atmosferik hareketlerden koruyor ve ağacın tam potansiyeliyle gözükebilmesini sağlıyor. Endüstri devriminden önce kullanılan gomalak'ın (french polish) ince olması dolayısıyla sesi fazla kapatmadığı düşünülür, bundan iyi bir cila olarak adledilirdi. Ancak kötü tarafı zamanla terle çok çabuk çıkar ve darbelere karşı dayanıklı değildir. Endüstri devriminden sonra fabrikasyon üretim başlayınca dünyanın dört bir yanına enstruman ihrac eden firmalar gerek uluslararası nakliyenin aşındırmasına dayanacak gerek vitrinlerde uzun zaman rengi solmadan yıllarca durabilecek gerekse ülkelerdeki farklı ısı ve nemlilik değerlerine minimum tepki verecek cilalar geliştirmenin yolunu aramışlar.

Elektro gitarın ilk dönemlerine görülen cila nitro selüloz. İnce bir tabaka olarak uygulanabiliyor, güzel yaşlanıyor ve genel olarak enstrumanın tınısına olumsuz bir etki vermediği düşünülüyor. Ama zamanla uygulama zorluğu, çevresel, sağlıksal sebeplerden gözden düşmüş yerine poliüretan ve polyester cilalara bırakmış durumda. Bu cilalar ise genelde daha koruyucu bir katman oluşturuyorlar ama kötü işçilikle kalın atıldıklarında enstrumanın tınısına sönümlendirme etkisi yapabildikleri düşünülüyor. Benim asıl kafama takılan ise kalın atılan bu kimyasal cilaların ağacı tamamen kapaması ve ağacın yani gitarın yıllar için kurumasına ve gelişim katetmesine izin vermemesi. Bu yazdıklarım genel bilgilerdir, çok kalın polyester cilalı bir gitar kesinlikle iyi sonuç vermez ya da ince yağ/nitro cilalı bir gitar kesinlikle mükemmel tınlar diye bir genelleme yapamayız.

Renklendirme ise iki türlüdür; opak ve transparan. Yani ağacı tamamen kapatarak buzdolabı ya da otomobil gibi tamamen opak bir rengin görünmesi ya da transparan bir boya ile ağacın renklenmesi ama desenlerin kapanmaması. Eğer benim gitarlarımı incelerseniz hiç opak boyalı bir gitar görmezsiniz, ben bu işleme inanmıyorum, custom gitar yaptıran bir insanın enstrumanında kendisinin seçtiği özel ağaçlar olması gerektiğini düşünüyorum, eğer bu güzel ağaçları opak bir renkle boyayacaksam işin bir anlamı kalmıyor. Sonuçta isteyen müzik mağazasına gidip siyah, beyaz, surf green ya da cherry red bir gitar alabilir. Bu işlemi yapmadığım için opak boyama konusunda bir uzmanlığım yok ama bildiğim kadarıyla ilk önce filler ile ağaç dolduruluyor sonra rengin iyi gözükebilmesi için bir astar katı atılıyor ardından da renk çalışılıyor.

Transparan da ise iki yaklaşım var; ya ağaç ciladan önce boyanıyor ve ardından dolgu artı son kat atılıyor ya da renk cilaya karıştırılıyor ve cila ile birlikte uygulanıyor. Bu durum kullanılan cila türüne, firmaya ve yaklaşıma göre değişiklik gösteriyor, mutlak bir doğru olduğunu düşünmüyorum. Ben genelde önce ağacı boyayıp sonra cilayı atmayı tercih ediyorum. Bunun için kumaş boyası kullanıyorum, rahatça bulunabilen Viktoria'yi suda veya alkolde çözüp istediğim rengi bulduktan sonra ağaca uyguluyorum. Dilerseniz Stewmac'ten de boya alabilirsiniz. Bu yöntemle ağacı tamamen kapatmadan renklendirme imkanınız oluyor. Bir kaç resim ekliyorum:

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=194349190698603&set=a.311790285621159.1073741828.178174038982785&type=3&src=https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-prn2/t31.0-8/278301_194349190698603_233444866_o.jpg&smallsrc=https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-frc1/t1.0-9/644646_194349190698603_233444866_n.jpg&size=1000,683

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=194349320698590&set=a.311790285621159.1073741828.178174038982785&type=3&src=https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-frc3/t31.0-8/324445_194349320698590_1815726710_o.jpg&smallsrc=https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-prn1/t1.0-9/556512_194349320698590_1815726710_n.jpg&size=1000,586


https://www.facebook.com/photo.php?...90628063.49186.178174038982785&type=3&theater
 
Son düzenleme:
Merhaba Mithat, gitarda cila ve renklendirme en çetrefilli işlerden biri çünkü çok farklı çeşitlerde ve tekniklerle yapılıyor. Cila dediğimiz şey ağacın üzerine attığımız koruyucu tabaka; enstrumanı darbelerden, el kirinden ve atmosferik hareketlerden koruyor ve ağacın tam potansiyeliyle gözükebilmesini sağlıyor. Endüstri devriminden önce kullanılan gomalak'ın (french polish) ince olması dolayısıyla sesi fazla kapatmadığı düşünülür, bundan iyi bir cila olarak adledilirdi. Ancak kötü tarafı zamanla terle çok çabuk çıkar ve darbelere karşı dayanıklı değildir. Endüstri devriminden sonra fabrikasyon üretim başlayınca dünyanın dört bir yanına enstruman ihrac eden firmalar gerek uluslararası nakliyenin aşındırmasına dayanacak gerek vitrinlerde uzun zaman rengi solmadan yıllarca durabilecek gerekse ülkelerdeki farklı ısı ve nemlilik değerlerine minimum tepki verecek cilalar geliştirmenin yolunu aramışlar.

Elektro gitarın ilk dönemlerine görülen cila nitro selüloz. İnce bir tabaka olarak uygulanabiliyor, güzel yaşlanıyor ve genel olarak enstrumanın tınısına olumsuz bir etki vermediği düşünülüyor. Ama zamanla uygulama zorluğu, çevresel, sağlıksal sebeplerden gözden düşmüş yerine poliüretan ve polyester cilalara bırakmış durumda. Bu cilalar ise genelde daha koruyucu bir katman oluşturuyorlar ama kötü işçilikle kalın atıldıklarında enstrumanın tınısına sönümlendirme etkisi yapabildikleri düşünülüyor. Benim asıl kafama takılan ise kalın atılan bu kimyasal cilaların ağacı tamamen kapaması ve ağacın yani gitarın yıllar için kurumasına ve gelişim katetmesine izin vermemesi. Bu yazdıklarım genel bilgilerdir, çok kalın polyester cilalı bir gitar kesinlikle iyi sonuç vermez ya da ince yağ/nitro cilalı bir gitar kesinlikle mükemmel tınlar diye bir genelleme yapamayız.

Renklendirme ise iki türlüdür; opak ve transparan. Yani ağacı tamamen kapatarak buzdolabı ya da otomobil gibi tamamen opak bir rengin görünmesi ya da transparan bir boya ile ağacın renklenmesi ama desenlerin kapanmaması. Eğer benim gitarlarımı incelerseniz hiç opak boyalı bir gitar görmezsiniz, ben bu işleme inanmıyorum, custom gitar yaptıran bir insanın enstrumanında kendisinin seçtiği özel ağaçlar olması gerektiğini düşünüyorum, eğer bu güzel ağaçları opak bir renkle boyayacaksam işin bir anlamı kalmıyor. Sonuçta isteyen müzik mağazasına gidip siyah, beyaz, surf green ya da cherry red bir gitar alabilir. Bu işlemi yapmadığım için opak boyama konusunda bir uzmanlığım yok ama bildiğim kadarıyla ilk önce filler ile ağaç dolduruluyor sonra rengin iyi gözükebilmesi için bir astar katı atılıyor ardından da renk çalışılıyor.

Transparan da ise iki yaklaşım var; ya ağaç ciladan önce boyanıyor ve ardından dolgu artı son kat atılıyor ya da renk cilaya karıştırılıyor ve cila ile birlikte uygulanıyor. Bu durum kullanılan cila türüne, firmaya ve yaklaşıma göre değişiklik gösteriyor, mutlak bir doğru olduğunu düşünmüyorum. Ben genelde önce ağacı boyayıp sonra cilayı atmayı tercih ediyorum. Bunun için kumaş boyası kullanıyorum, rahatça bulunabilen Viktoria'yi suda veya alkolde çözüp istediğim rengi bulduktan sonra ağaca uyguluyorum. Dilerseniz Stewmac'ten de boya alabilirsiniz. Bu yöntemle ağacı tamamen kapatmadan renklendirme imkanınız oluyor. Bir kaç resim ekliyorum:

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=194349190698603&set=a.311790285621159.1073741828.178174038982785&type=3&src=https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-prn2/t31.0-8/278301_194349190698603_233444866_o.jpg&smallsrc=https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-frc1/t1.0-9/644646_194349190698603_233444866_n.jpg&size=1000,683
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=194349320698590&set=a.311790285621159.1073741828.178174038982785&type=3&src=https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-frc3/t31.0-8/324445_194349320698590_1815726710_o.jpg&smallsrc=https://scontent-a-fra.xx.fbcdn.net/hphotos-prn1/t1.0-9/556512_194349320698590_1815726710_n.jpg&size=1000,586

https://www.facebook.com/photo.php?...90628063.49186.178174038982785&type=3&theater
Hocam çok teşekkürler detaylı cevabınız için. Paylaştığınız resimler tam olarak elde etmek istediğim türden. En kısa zamanda deneyeceğim🙂
 
Bu işin size en zor gelen yönü nedir?
Tahmin edeceğiniz gibi bu işi Türkiye gibi kültür ve sanatın nüfusuna oranla az üretildiği ve tüketildiği, el sanatlarına ve genel olarak üretime pek değer verilmediği, gelir düzeyinin batı ülkelerinin üçte-dörtte biri olduğu, gitar yapımı için elzem olan alet-aparat-ağaç-donanım gibi ürünlerin bulunmasının zor olduğu bir ülkede yapmak baştan birçok zorluğu kabul ederek işe koyulmayı gerektiriyor. Benim için işi kaliteli bir şekilde üretmeye çalışmak ve bir nebze de olsa ihtiyaçları tedarik etmek sorun olmuyor. En büyük mücadelem; soyadı Amerikan-İngiliz olmayan, üretimini İstanbul Kadıköy'de yapan bir lütiyenin dünya standardında işler çıkarabileceğini insanlara kanıtlamak.
 
Son cümlenizi çok takdir ettim.
Teşekkür ederim, sizin için söylemiyorum ama açıklama olarak ekleyeyim, bir gitar nerede yapıldığından bağımsız olarak harika bir enstruman olabilir. Örneğin Japon akustik gitar yapımcısı Michihiro Michi Matsuda, Avustralya'dan Ormsby, Güney Amerika'dan Murray Kuun, İspanya'dan JCR ve niceleri.
 

Geri
Üst