Subliminal Mp3 Lerdeki Telkinleri Duyulabilir Hale Getirme

Uzun uzun anlatmak zor olur şimdi burdan ben size bir blog önereyim onu hatmedin. Anlayacaksınız zaten amaçlarını. Ama önyargıları bi kenara bırakıp, elinize bir kahve alıp sankince okumanız lazım. Tabi hepsi doğrudur demiyorum ama çok mantıklı şekilde izah ediyor. Tespitleri harika. Tabi bazı yazılarına pek katılmıyorum.
http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2013/02/subliminal-mesajlar-cizgi-filmler-ve_17.html

Burası sübliminal bölgesi, bu ayrı bir konu. Ben başka bir bölgeye dalmıştım :)
 
Çok ta kasmaya gerek yok. Niye dersen, dediğn gibi adamlar saklanmıyorlar ki. Saklanmak isteseler 1 doların üstüne masonik bir sembol bastırmazlar. Herkes "Aman da bu masonlar ne gizemli, ne esrarlı" der ama mason localarının yeri de, üç aşağı beş yukarı kimler oldukları da hemen herkes tarafından kabak gibi bilinir.

Malum, hiç bir şey karşıtı, anti propagandası olmadan yaşayamaz. Bu yüzden bana bu işler biraz da kasıtlı dikkat çekme ve reklam yapma işi gibi geliyor. Kimi para pul sahipleri de "Aman pek güçlüler" diye bunlara koşuyor. Böylece adamlar iyice zenginler kulübü haline geliyorlar. Sonra gelsin bağışlar, yardımlar, iş bağlantıları geniş geniş iş yapacak çevre. Bir nevi menfaatçi tokatçı dernekler gibi yani. Öyle karanlık bir yönleri olduğunu falan sanmıyorum.
O senin dediğin şov masonları. Bu işin bir de görünmeyen kısmı var. Önerdiğim blogu okursan daldığın konulara cevap bulursun. Ayrıca rothschild para imparatorluğu kitabını okursan yahudi emellerini ve hahamların masonluğu nasıl kullandıkları hakkında derin bilgi edinirsin. Böylece "karanlık yönleri" ni de öğrenmiş olursun. Parayı insanları köleleştirmek için kullanıyorlar. Savaş ya da kaos çıkarıp ülkelere borç veriyor başlıca yahudi kökenli elit aileler. Paranın üzerine horusun gözünü gönlünü koymalarının sebebini de masonlardan başkası bilemez tabiki ama benim tahminim "para bizim, tanrı biziz" gibi bir mesaj vermek olabilir. Al sana telkin. Kaldı ki o piramitin altındaki rakam 1099 yani 1. haçlı seferinin olduğu tarih var. haçlı ordusu süleyman tapınağına girip "kabala" adındaki büyü kitabını ele geçirdiler ve avrupaya taşıdılar (araştırırsan görürsün). Ben hala masum olduklarını düşünmüyorum. tabiki bu senin inancınla ilgili bi şey. Ateistsen böyle metafizik varlıklarla iletişime geçme gibi faaliyetlere (büyüye) inanmazsın. Ama şahsen ben bu tip varlıkların olduğuna inanıyorum. Ritüellerine baktığın zaman zaten kullandıkları semboller bunu belli ediyor. Örneğin herkesin bildiği boyutlar arası iletişimi simgeleyen damalı zemin var. Nedir bu boyutlar arası iletişim? Hiç düşündün mü? Kapıları olan koridor figürü var mesela. Yine aynı şekilde bu kapılardan geçerek iletişim kurmayı simgeler. Ben hala karanlık yönlerinin olmadığına emin değilim.
 
Yahu diyelim ki var subliminal mesaj, hakikaten de etki ediyor.34961 eklentisini görüntüle

Bunları gördük, çok masonik duygulara gark olduk.

E peki bunu görünce ne olacak şimdi?
34962 eklentisini görüntüle

Sesi bozduğunuzda yaptığınız şey bunun benzeri. Üsttekinde eyvallah anlıyoruz bir şeyler de, anlayamadığımız, bir şeye benzetemediğimiz, normalde de yorumlayamadığımız şey bana ne mesajı verecek? Onu kavrayamadım.
"Biz her yerdeyiz" diyorlar kısaca.
 
Yahu diyelim ki var subliminal mesaj, hakikaten de etki ediyor.34961 eklentisini görüntüle

Bunları gördük, çok masonik duygulara gark olduk.

E peki bunu görünce ne olacak şimdi?
34962 eklentisini görüntüle

Sesi bozduğunuzda yaptığınız şey bunun benzeri. Üsttekinde eyvallah anlıyoruz bir şeyler de, anlayamadığımız, bir şeye benzetemediğimiz, normalde de yorumlayamadığımız şey bana ne mesajı verecek? Onu kavrayamadım.
"Biz her yerdeyiz" mesajı veriyorlar kısaca.
Cinsel içerikli mesajlara gelince şöyle bi düşün, dedenin zamanında insanlar bu kadar açık saçık giyiniyolar mıydı? Hayır. Peki bunun sebebi ne? Moda. Moda kendini nasıl belli ediyor? Dizilerde, filmlerde hayranı olduğun karakterlere satmak istedikleri markaları giydirerek. O karakterlerde kendini görürsün ve en basitinden gider behzat ç. nin ceketinden tesbihinden başlarsın almaya, polatın bmwsinde son bulursun. Al işte zengin oldular. Dur konu saptı, pardon. Cinsel içerikli diyordum en son.
İşte bu "moda" denilen boklar duş jeli reklamları yoluyla da oluyor. Sanki başka bir şeyi ima eder gibi bir edayla üzerine duş jeli döken çırılçıplak kadınlar, çubuklu dondurmayla fantezi yapan dudaklar ve epilatörü göstericem diye minicik etekleriyle bi taraflarını belli ettikden sonra "ahahah" diye kırıtıp imalı imalı göz kırpan kadınlar var reklamlarda, normal mi bu? Bize şu an çok normal geliyor. Ama git bunu 80 yaşındaki dedene göster "abariii" der. "Bizim zamanımızda ayıptı böyle giyinmek" cevabını alırsın. Peki bize neden normal geliyor? Çünkü yozlaştırılıyoruz. Kültürlerimizi değerlerimizi ahlak yargılarımızı unutuyoruz. Buna kültür emperyalizmi denir. Kültürel yozlaşma demek daha doğru olur. Yozlaşınca nolcak? Tüketim toplumuna daha kolay adapte olucaz, robotlaşıcaz, düşünmeyen bir toplum olucaz, zayıflıcaz, tahriklere açık hale gelicez (hızlı geçiyorum) Bölünücez. Bölününce nolucak? Ekonomisi zayıf yeni ülkeler oluşucak. IMF'den borç alıcaklar köleleşicekler. Yönetilecekler. Küçük küçük ülkecikler oluşturdukdan sonra bu ülkecikler küçücük ekonomileriyle savunmaya yatırım yapamayacaklar tabiki. Dolayısıyla hemen kendilerine pakt, birlik filan oluşturucaklar (bkz: NATO, A.B) Bunlar zaten tek bir ülke gibi davranıyolar ki bu şekilde düşünürsen sadece 2-3 ülke kaldığını görürsün. Son olarak da sahte uzaylı saldırısı yaptı mı tamamdır. herkesi birleştir "uzaylılara karşı tek olalım", "dünya vatandaşıyız" de ve yeni dünya düzenini tamamla. Yapbozu tamamla hediyeni al. Ha bu arada bakma "dünya vatandaşı" olduğuna aslında "ekonomik açıdan bağımlı ve köleleştirilmiş dünya vatandaşı" olucaksın, o yüzden sevinme hepimiz kardeşiz diye. Son olarak deccal de geldi mi tamamdır. Nerden nereye. Subliminal mesajlar sadece bütünün küçük bi parçasıdır. Tek başına liseli ergen işidir subliminal mesajlar. Bazı entel olduğunu zanneden ama aslında sığır olan markacı sözlük yazarlarının dalga konusudur subliminal mesajlar. Halbuki bütünün küçük bir parçasıdır. Bunları planlayan insanlar da ateist değillerdir. Şeytanın da tanrının da var olduğunu bilirler. Fakat ikisinin de eşit olduğu düşünürler ve şeytanı seçerler.​
Sözlerimde yanlışlık olabilir fakat aşağı yukarı sistem bu şekilde.
 
Son düzenleme:
İnsanların duruma, yere, zamana ve iklime uygun giyinmesi illuminati değil, kültür ve medeniyet seviyesiyle ilgili bir durumdur. Bu dediğime itiraz edecek olan lütfen bana hamaset ile değil gerçek ve tutarlı argümanlarla cevap versin.

Yazmak istemediğim bir başlıktı ama maykıl bilmemne diye bir adamı referans gösterip sistem bu gibi bir argümanla gelip mutlak doğru buymuş gibi konuşulması hoşuma gitmiyor. Herkesin basit açık istihbarat yaparak elde edebileceği bilgileri anti semitist ve sağcı zihniyet sosuyla bulanıp, bunun gerçek diye önümüze getirilmesi hoşuma gitmiyor.

Sağcı zihniyete göre kişilerin kendi iradeleri yoktur. Yapılan her kötü şey mutlaka israil, amerika, ingiltere ya da o dönemde kim güç odağıysa onun oyunudur. İnsanlar
irade sahibi olmadıkları için bu tesir etkisi altında mevcut düzene karşı çıkıyorlardır. O yüzden yok oyuna gelmeyin, yok bizi bize düşürüyorlar hikayeleri bu ülkede hiç bitmiyor.

Bu konulara kafa yoran arkadaşlar, okuduğunuza göre demek ki okumak ve öğrenmek istiyorsunuz. O zaman birinci kural okuduğunuz herşeye inanıyorsanız okumaktan hemen vazgeçin. Bir metnin yazılı olması o metnin doğru olduğu anlamına gelmez. İkinci kural çok sağlam görünen bilgileri bile soruşturun. Fikirleri hoşunuza gitmese bile acaba karşı taraf ne diyor diye merak edin. Bir de onların kaynaklarını okuyun. Bilgiye tek elden ulaşım manipüle edilebilirliği arttırır.



8.JPG
 
O senin dediğin şov masonları. Bu işin bir de görünmeyen kısmı var. Önerdiğim blogu okursan daldığın konulara cevap bulursun. Ayrıca rothschild para imparatorluğu kitabını okursan yahudi emellerini ve hahamların masonluğu nasıl kullandıkları hakkında derin bilgi edinirsin. Böylece "karanlık yönleri" ni de öğrenmiş olursun. Parayı insanları köleleştirmek için kullanıyorlar. Savaş ya da kaos çıkarıp ülkelere borç veriyor başlıca yahudi kökenli elit aileler. Paranın üzerine horusun gözünü gönlünü koymalarının sebebini de masonlardan başkası bilemez tabiki ama benim tahminim "para bizim, tanrı biziz" gibi bir mesaj vermek olabilir. Al sana telkin. Kaldı ki o piramitin altındaki rakam 1099 yani 1. haçlı seferinin olduğu tarih var. haçlı ordusu süleyman tapınağına girip "kabala" adındaki büyü kitabını ele geçirdiler ve avrupaya taşıdılar (araştırırsan görürsün). Ben hala masum olduklarını düşünmüyorum. tabiki bu senin inancınla ilgili bi şey. Ateistsen böyle metafizik varlıklarla iletişime geçme gibi faaliyetlere (büyüye) inanmazsın. Ama şahsen ben bu tip varlıkların olduğuna inanıyorum. Ritüellerine baktığın zaman zaten kullandıkları semboller bunu belli ediyor. Örneğin herkesin bildiği boyutlar arası iletişimi simgeleyen damalı zemin var. Nedir bu boyutlar arası iletişim? Hiç düşündün mü? Kapıları olan koridor figürü var mesela. Yine aynı şekilde bu kapılardan geçerek iletişim kurmayı simgeler. Ben hala karanlık yönlerinin olmadığına emin değilim.

Eksiklerin ve yanlışların var. Rothschild denilen aile, paracıdır evet, ama öyle büyük bir Yahudi milliyetçisi, siyonist falan değildir. Parayı severler, çook severler. Öyle ki, para için Siyon düşüncesine, Herzl'İn teorilerine karşı geldiler. Zira üretim tesisleri, tarla ve fabrikalarında çalışanların çoğu, Avrupa gettolarının fakir Yahudileri idi. Siyonun gerçekleşmesi durumunda ucuz işçi potansiyelini kaybetmekten korktular. Hatta kafalarına göre kıtalararası işçi taşıyorlardı Amerika kıtasındaki tesislerine. Ancak Herzl onlara şantaj yapınca mecburen yardım ettiler.

Yahudilerin para getiren ticari işler ile uğraşmasının sebebi bizzat gittikleri yerlerde kendilerine getirilen kısıtlamalardır. Adamlar asırlarca asker, memur vb. pek çok iş koluna, devlet kurumuna giremediler. Mecburen serbest ticaret ile uğraştılar. Sonunda bazı aileler de işin uzmanı oldular zamanla. Burada hata var ise şayet, Yahudilerde değil, onların düşmanlarında.

Kabalaya gelince, o konuda hatalısın. Kabala sürgünden sonra ortaya çıkmış bir mistisizm akımıdır. Simya ve ebcedi de içeren Yahudi tasavvufudur. Kabala adında bir büyü kitabı falan yoktur. Tasavvuf sisteminin adıdır.

Haçlı Ordusu da ile de Tapınak Şovalyelerini kasdetmektesin sanırım. Hayır, başlangıçta ne masondurlar, ne masonluğun kurucularıdırlar, ne de Kudüs'te büyü kitabı falan ele geçirdiler. Ne buldukları kesin olarak bilinmiyor. Mantıken düşünürsek, Vatikan'ın işine gelmeyecek bazı bilgilere ve bunları destekleyen belgelere ulaşmış olma ihtimalleri çok çok yüksek. Zira uzun yıllar Vatikan'dan çok büyük ayrıcalıklar koparıp zenginleştiler. Sonrasında Vatikan "Bu kadar yeter!" deyip servetlerini ve canlarını zorla ellerinden almaya başlayınca da kaçabilen mason localarına sığındı ve tarikat onların içinde eridi gitti.

Damalı zemin satrançta da var. O zaman hiç oynamayalım. Neüzübinillah başka boyutlara çekilebiliriz o zaman. Kaldı ki damalı zemin mason localarının çoğunda bulunmaz. Ha, yoğun şekilde sembol kullanmaktalar elbette. Üçkağıtçı falcılar, kahinler, okült dernekler, büyücüler vb.inde olduğu gibi.

Tavsiyem, bilgiyi internetten değil, kitaplardan eski yöntemlerle elde etmeye bakın. İnternette spekülasyoncu, yalancı, cahil, abartan, çarpıtan çok. Evet, kitap okumak, karıştırmak kulağa banal ve demode geliyor olabilir. Ama en azından birer kaynakçaları var. Sırf oradan hareketle bile fazlanın da fazlasına ulaşılabilir.
 
Son düzenleme:
Uzun uzun anlatmak zor olur şimdi burdan ben size bir blog önereyim onu hatmedin. Anlayacaksınız zaten amaçlarını. Ama önyargıları bi kenara bırakıp, elinize bir kahve alıp sankince okumanız lazım. Tabi hepsi doğrudur demiyorum ama çok mantıklı şekilde izah ediyor. Tespitleri harika. Tabi bazı yazılarına pek katılmıyorum.
http://michaelsikkofield.blogspot.com.tr/2013/02/subliminal-mesajlar-cizgi-filmler-ve_17.html

Bir sayfasını okudum, şimdilik bir araba küfür yedik. Olsun yine de tamamını okuyup fikrimi bildirmek istiyorum
 
Ha gayret! Az daha çaba ile bu forum da illuminatinin bizlere dayadığı, dayattığı bir oyun olacak! Üstad-ı Âzamlığı da @replicant a verelim tam olsun. Sahi avatar resminde acaba kaç sübliminal gizlidir? Buyrun buradan yakın. :D

Yahu sübliminal mesajdan falan korkuyorsanız, müzik deşmekten önce televizyon seyretmeyin. Orada saniyenin 13 ile 25'te birlik bölümüne sübliminal mesaj gömmek daha kolay ve daha fazla kişiye ulaştırma şansı mevcut.

Kaldı ki sübliminal mesajdan hal ve davranışlarını değiştirecek kadar etkilenmek için, zeka seviyesi ve hayata bakış açısı ile tipik bir tüketim toplumu bireyi olmak gerekmez mi?

Ben aksine bu tür konuların insanı gereksiz paranoyaya sürüklediğini düşünüyorum. Öyle ki, zamanında bineceği dolmuşun logosunda siyonist sembol arayanlar türemiştir bu memlekette. Dikkat ediyorum bir kaç senede bir de dünyamızı, insanlığı mahvetmek isteyen güçler değişiyor. Hepsiyle ilgili bir şeyler yazan, söyleyenler de "Açın gözünüzü! Uyanın!" gibi tabirler kullanıyor. Önce Yahudiler dendi yıllarca, sonra birden masonlardan öcü gibi korkulur oldu, şimdi de" Oooov Illuminati!!" Bazı komplo teorisyenleri (hepsi değil ama bazıları) bence insanların akıl sağlığı ile oynamaktan yargılanmalı artık.

Yahu bir karar verilsin artık hangisi? Dünya ve insanlık neden yirmi otuz yılda bir düşman değiştiriyor? Neden özellikle muhafakar kesimler sağlıklı bir bakış açısı ile siyasi ve ekonomik gelişmeleri değerlendirecekleri yerde kendini şarkı deşmeye adıyor? Saçma değil mi sizce?
Yahudiler, masonlar, illüminati bunlar aynı bok zaten. İnan bana rahat üç asırdır düşmanlar aynı. Ama hep yahudi banker ailerlerin bok yemesiyle başlamış.
Eksiklerin ve yanlışların var. Rothschild denilen aile, paracıdır evet, ama öyle büyük bir Yahudi milliyetçisi, siyonist falan değildir. Parayı severler, çook severler. Öyle ki, para için Siyon düşüncesine, Hearzl'İn teorilerine karşı geldiler. Zira üretim tesisleri, tarla ve fabrikalarında çalışanların çoğu, Avrupa gettolarının fakir Yahudileri idi. Siyonun gerçekleşmesi durumunda ucuz işçi potansiyelini kaybetmekten korktular. Hatta kafalarına göre kıtalararası işçi taşıyorlardı Amerika kıtasındaki tesislerine. Ancak Herzl onlara şantaj yapınca mecburen yardım ettiler.

Yahudilerin para getiren ticari işler ile uğraşmasının sebebi bizzat gittikleri yerlerde kendilerine getirilen kısıtlamalardır. Adamlar asırlarca asker, memur vb. pek çok iş koluna, devlet kurumuna giremediler. Mecburen serbest ticaret ile uğraştılar. Sonunda bazı aileler de işin uzmanı oldular zamanla. Burada hata var ise şayet, Yahudilerde değil, onların düşmanlarında.

Kabalaya gelince, o konuda hatalısın. Kabala sürgünden sonra ortaya çıkmış bir mistisizm akımıdır. Simya ve ebcedi de içeren Yahudi tasavvufudur. Kabala adında bir büyü kitabı falan yoktur. Tasavvuf sisteminin adıdır.

Haçlı Ordusu da ile de Tapınak Şovalyelerini kasdetmektesin sanırım. Hayır, başlangıçta ne masondurlar, ne masonluğun kurucularıdırlar, ne de Kudüs'te büyü kitabı falan ele geçirdiler. Ne buldukları kesin olarak bilinmiyor. Mantıken düşünürsek, Vatikan'ın işine gelmeyecek bazı bilgilere ve bunları destekleyen belgelere ulaşmış olma ihtimalleri çok çok yüksek. Zira uzun yıllar Vatikan'dan çok büyük ayrıcalıklar koparıp zenginleştiler. Sonrasında Vatikan "Bu kadar yeter!" deyip servetlerini ve canlarını zorla ellerinden almaya başlayınca da kaçabilen mason localarına sığındı ve tarikat onların içinde eridi gitti.

Damalı zemin satrançta da var. O zaman hiç oynamayalım. Neüzübinillah başka boyutlara çekilebiliriz o zaman. Kaldı ki damalı zemin mason localarının çoğunda bulunmaz. Ha, yoğun şekilde sembol kullanmaktalar elbette. Üçkağıtçı falcılar, kahinler, okült dernekler, büyücüler vb.inde olduğu gibi.

Tavsiyem, bilgiyi internetten değil, kitaplardan eski yöntemlerle elde etmeye bakın. İnternette spekülasyoncu, yalancı, cahil, abartan, çarpıtan çok. Evet, kitap okumak, karıştırmak kulağa banal ve demode geliyor olabilir. Ama en azından birer kaynakçaları var. Sırf oradan hareketle bile fazlanın da fazlasına ulaşılabilir.
"Tapınakçılar masondur" ya da "haçlılar tapınakçıdır" diye bi ifade kullandığımı hatırlamıyorum. Masonluk çok daha sonra ortaya çıkmış. Fakat masonluğun kurulmasını sağlayan şey zaten öğretileridir. Hemen bi alıntı yapayım. Tabiki mutlak doğru değildir fakat öyle olduğu düşünülür. Mutlak doğruyu eski kitaplardan da öğrenemezsin çünkü gizliyse zaten kanıt bırakmamaları doğal. Şurayı bi sonuna kadar oku.
"TAPINAKÇILARIN AMACI

O dönemde Kudüs’te Tapınakçılardan başka askeri tarikatlar da vardı. Ancak onlar kuruluş amaçlarına uygun işlerle iştigal ediyorlardı, örneğin Tapınakçılarla aynı dönemde kurulan ve büyük bir teşkilat olan St. John Şövalyeleri ya da diğer adlarıyla Hospitaler Şövalyeleri örgütü hayır işleri yapıyor, Kutsal Topraklardaki hastaların ve fakirlerin yardımına koşuyordu. Diğer taraftan, 9 Tapınak Şövalyesinin, ilan ettikleri gibi, Hayfa’dan Kudüs’e kadar olan bir bölgeyi kendi başlarına korumaları fiziksel olarak imkansızdı. Tapınakçıların yardımseverlik değil, aksine ekonomik ve siyasi çıkarlar peşinde oldukları açıktı.

Masonluğun tanınmış isimlerinden biri olan 33. dereceden Büyük Üstad Albert Pike (1809-1891), masonluğun temel eserlerinden biri kabul edilen Morals and Dogma (Ahlak ve Dogma) adlı kitabında, Tapınakçıların gerçek amacını şöyle açıklar:

“1118′de, aralarında Geoffroi de Saint-Omar ve Hugues de Payens’in bulunduğu, Doğu’daki dokuz Haçlı şövalyesi kendilerini dine adadılar ve Photius zamanından beri Roma’nın dinsel otoritesine gizli ya da açık daima düşmanlık gösteren bir Piskoposluk olan Constantinople’nin Patriğinin önünde ant içtiler. Tampliyeler’in ilan edilen görevi, kutsal yerleri ziyarete gelen Hıristiyanları korumaktı. Gizli amaçları ise. Ezekiel’in haber verdiği modele uygun olarak Süleyman Tapınağını yeniden inşa etmekti… Tapınakçılar, en baştan beri Roma’nın (Papalık) ve onun krallarının egemenliğine karşıydı. Amaçları, zenginlik ve güç elde etmek ve gerekirse savaşarak Kabalistik dogmayı yerleştirmekti.”

Her ikisi de mason olan Ingiliz yazarlar Christopher Knight ve Robert Lomas da, The Hiram Key (Hiram Anahtarı) adlı kitaplarında Tapınakçıların kökeni ve amaçlarına yer vermektedirler. Onlar Pike’ın verdiği bilgilere bazı ekler yaparlar. Yazarların tezine göre, Tapınakçılar Kudüs’te bulundukları dönemde gerçekten de büyük bir değişim yaşamışlar, Hıristiyanlık inancı yerine başka öğretiler kabul etmişlerdir. Bunun temelinde ise, Kudüs’teki Hz. Süleyman’ın Sarayında “keşfettikleri bir giz” yatar. Zaten Tapınakçıların Kudüs’teki asıl hedefleri, Hz. Süleyman’ın Sarayının harabelerini araştırmak olmuştur. Yazarlar, Tapınakçıların “Filistin’e giden Hıristiyan hacıları korumak” şeklindeki görüntüsünün sadece bir kılıf olarak kullanıldığını, tarikatın asıl hedefinin çok daha farklı olduğunu şöyle açıklarlar:

“Tapınakçıların kurucularının herhangi bir zaman hacılara koruma sağladıklarına dair hiçbir kanıt yoktur, ama öte yandan Herod Tapınağfnın (Süleyman Tapınağı’nın yeniden inşa edilmiş hali) yıkıntıları altında yoğun araştırma kazıları yaptıklarına dair son derece ikna edici kanıtlar buluyoruz.”

Bu konuda kanıtlar bulan yegane araştırmacılar The Hiram Key kitabının yazarları değildir. Fransız tarihçi Gaetan Delaforge şu benzer yorumu yapmaktadır:

“(Tapınakçılar tarikatını kuran) Dokuz şövalyenin gerçek amacı, Yahudiliğin ve Eski Mısır’ın gizli geleneklerinin özünü içeren kalıntılar ve yazıları bulabilmek için bölgede araştırma yapmaktı. Bu özel görevi yerine getirdiklerine hiç kuşku yoktur”

19. yüzyılın sonlarında Kudüs’te arkeolojik bir çalışma yürüten İngiliz Kraliyet araştırmacısı Charles Wilson da, Tapınakçıların Kudüs Tapınağı’nın kalıntılarını araştırmak için oraya gittikleri kanısına varmıştır. Wilson, Tapınak’ın temellerinin altında bazı araştırma ve kazı izlerine rastlamış ve incelemeleri sonucunda bunların Tapınakçılara ait araçlar olduğunu belirlemiştir. Söz konusu araçlar halen Tapınakçılar hakkında büyük bir arşive sahip olan İskoçyalı Robert Brydon’un kolleksiyonundadır.

The Hiram Key kitabının yazarları, Tapınakçıların bu araştırmalarının sonuçsuz kalmadığını, bu tarikatın gerçekten de Kudüs’te, “dünya görüşlerini değiştiren” önemli bir şeyler bulduklarını yazmaktadırlar. Pek çok araştırmacı da aynı kanıdadır. Tapınakçıların Hıristiyan bir dünyada doğmalarına, Hıristiyan kökenden gelmelerine rağmen, Hıristiyanlıktan tamamen farklı bir inanca ve felsefeye bağlanmalarına neden olan, onları sapkın ayinlere, kara büyü ritüellerine yönelten bir “kaynak” olmalıdır.

İşte bu kaynak, pek çok tarihçinin ortak görüşüyle, Kabala’dır.

Kabala, kelime anlamıyla “sözlü gelenek” demektir. Ansiklopedilerde veya sözlüklerde, Yahudi dininin mistik, ezoterik (batini) bir kolu olarak tarif edilir. Bu tanıma göre, Kabala, Tevrat’ın ve diğer Yahudi dini kaynaklarının gizli manalarını araştıran bir öğretidir. Ancak konuyu biraz daha yakından incelediğimizde, karşımıza daha farklı gerçekler çıkmaktadır. Bu gerçeklerin bizi ulaştırdığı sonuç ise, Kabala’nın, Yahudiliğin temeli olan Tevrat’tan da önce var olan, Tevrat’ın vahyedilmesinden sonra Yahudiliğin içinde yayılan, “pagan” yani putperest kökenli bir öğreti olduğudur. (Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Yeni Masonik Düzen, ve Global Masonluk)

Kabala, binlerce yıldır hemen her türlü büyü ritüelinin temel taşlarından birini oluşturmuştur. Yahudi olmayan pek çok insan da Kabala’nın gizeminden etkilenmiş, bu öğretiyi kullanarak büyü ile uğraşmıştır. Tapınakçılar da bunlardandır; “büyü gücüne sahip olmak” için Kabala üzerinde çalışmalar yapmışlardır. Dahası gerek Kudüs’te, gerekse Avrupa’da Kabalacılarla ilişkilerini sürdürmüşlerdir. (İlerideki bölümlerde detaylı olarak ele alınacaktır.) Bu görüş, konuyu araştıran pek çok araştırmacı tarafından paylaşılmaktadır." Alıntıdır. Tabiki doğru diye bi şey yok. Ama en doğru gibi görüneni.
 
Son düzenleme:
Bir sayfasını okudum, şimdilik bir araba küfür yedik. Olsun yine de tamamını okuyup fikrimi bildirmek istiyorum
Abi Kutay'ın da dediği gibi öyle tek kaynak, mutlak doğru olarak görme sakın ama fikir vermesi açısından ben mantıklı olduğunu düşünüyorum. Yoksa doğru diye bi şey yok. Ders kitaplarında doğru diye anlatılanlar bile çoğu zaman doğru değildir. İstediğin kadar argüman sun yine de bi yerden sonra rivayetler başlar. Güvenemezsin. Bu yüzden en güzeli her şeyi okuyup ortaya bi fikir çıkarmak. Bunu da en iyi bu blog yansıtmış. Yine bana mantıklı gelen ve herkesin de bildiği "Arrivals" belgeselini izle. Söylenen her şeye inanma zaten. Mantık süzgeçinden geçir. Bakma ben kesinmiş gibi konuştum ama söylediklerim kesin şeyler değil öyle olduğu tahmin ediliyor ve bana da mantıklı geliyor.
 
Yahudiler, masonlar, illüminati bunlar aynı bok zaten. İnan bana rahat üç asırdır düşmanlar aynı. Ama hep yahudi banker ailerlerin bok yemesiyle başlamış.

"Tapınakçılar masondur" ya da "haçlılar tapınakçıdır" diye bi ifade kullandığımı hatırlamıyorum. Masonluk çok daha sonra ortaya çıkmış. Fakat masonluğun kurulmasını sağlayan şey zaten öğretileridir. Hemen bi alıntı yapayım. Tabiki mutlak doğru değildir fakat öyle olduğu düşünülür. Mutlak doğruyu eski kitaplardan da öğrenemezsin çünkü gizliyse zaten kanıt bırakmamaları doğal. Şurayı bi sonuna kadar oku.
"TAPINAKÇILARIN AMACI

O dönemde Kudüs’te Tapınakçılardan başka askeri tarikatlar da vardı. Ancak onlar kuruluş amaçlarına uygun işlerle iştigal ediyorlardı, örneğin Tapınakçılarla aynı dönemde kurulan ve büyük bir teşkilat olan St. John Şövalyeleri ya da diğer adlarıyla Hospitaler Şövalyeleri örgütü hayır işleri yapıyor, Kutsal Topraklardaki hastaların ve fakirlerin yardımına koşuyordu. Diğer taraftan, 9 Tapınak Şövalyesinin, ilan ettikleri gibi, Hayfa’dan Kudüs’e kadar olan bir bölgeyi kendi başlarına korumaları fiziksel olarak imkansızdı. Tapınakçıların yardımseverlik değil, aksine ekonomik ve siyasi çıkarlar peşinde oldukları açıktı.

Masonluğun tanınmış isimlerinden biri olan 33. dereceden Büyük Üstad Albert Pike (1809-1891), masonluğun temel eserlerinden biri kabul edilen Morals and Dogma (Ahlak ve Dogma) adlı kitabında, Tapınakçıların gerçek amacını şöyle açıklar:

“1118′de, aralarında Geoffroi de Saint-Omar ve Hugues de Payens’in bulunduğu, Doğu’daki dokuz Haçlı şövalyesi kendilerini dine adadılar ve Photius zamanından beri Roma’nın dinsel otoritesine gizli ya da açık daima düşmanlık gösteren bir Piskoposluk olan Constantinople’nin Patriğinin önünde ant içtiler. Tampliyeler’in ilan edilen görevi, kutsal yerleri ziyarete gelen Hıristiyanları korumaktı. Gizli amaçları ise. Ezekiel’in haber verdiği modele uygun olarak Süleyman Tapınağını yeniden inşa etmekti… Tapınakçılar, en baştan beri Roma’nın (Papalık) ve onun krallarının egemenliğine karşıydı. Amaçları, zenginlik ve güç elde etmek ve gerekirse savaşarak Kabalistik dogmayı yerleştirmekti.”

Her ikisi de mason olan Ingiliz yazarlar Christopher Knight ve Robert Lomas da, The Hiram Key (Hiram Anahtarı) adlı kitaplarında Tapınakçıların kökeni ve amaçlarına yer vermektedirler. Onlar Pike’ın verdiği bilgilere bazı ekler yaparlar. Yazarların tezine göre, Tapınakçılar Kudüs’te bulundukları dönemde gerçekten de büyük bir değişim yaşamışlar, Hıristiyanlık inancı yerine başka öğretiler kabul etmişlerdir. Bunun temelinde ise, Kudüs’teki Hz. Süleyman’ın Sarayında “keşfettikleri bir giz” yatar. Zaten Tapınakçıların Kudüs’teki asıl hedefleri, Hz. Süleyman’ın Sarayının harabelerini araştırmak olmuştur. Yazarlar, Tapınakçıların “Filistin’e giden Hıristiyan hacıları korumak” şeklindeki görüntüsünün sadece bir kılıf olarak kullanıldığını, tarikatın asıl hedefinin çok daha farklı olduğunu şöyle açıklarlar:

“Tapınakçıların kurucularının herhangi bir zaman hacılara koruma sağladıklarına dair hiçbir kanıt yoktur, ama öte yandan Herod Tapınağfnın (Süleyman Tapınağı’nın yeniden inşa edilmiş hali) yıkıntıları altında yoğun araştırma kazıları yaptıklarına dair son derece ikna edici kanıtlar buluyoruz.”

Bu konuda kanıtlar bulan yegane araştırmacılar The Hiram Key kitabının yazarları değildir. Fransız tarihçi Gaetan Delaforge şu benzer yorumu yapmaktadır:

“(Tapınakçılar tarikatını kuran) Dokuz şövalyenin gerçek amacı, Yahudiliğin ve Eski Mısır’ın gizli geleneklerinin özünü içeren kalıntılar ve yazıları bulabilmek için bölgede araştırma yapmaktı. Bu özel görevi yerine getirdiklerine hiç kuşku yoktur”

19. yüzyılın sonlarında Kudüs’te arkeolojik bir çalışma yürüten İngiliz Kraliyet araştırmacısı Charles Wilson da, Tapınakçıların Kudüs Tapınağı’nın kalıntılarını araştırmak için oraya gittikleri kanısına varmıştır. Wilson, Tapınak’ın temellerinin altında bazı araştırma ve kazı izlerine rastlamış ve incelemeleri sonucunda bunların Tapınakçılara ait araçlar olduğunu belirlemiştir. Söz konusu araçlar halen Tapınakçılar hakkında büyük bir arşive sahip olan İskoçyalı Robert Brydon’un kolleksiyonundadır.

The Hiram Key kitabının yazarları, Tapınakçıların bu araştırmalarının sonuçsuz kalmadığını, bu tarikatın gerçekten de Kudüs’te, “dünya görüşlerini değiştiren” önemli bir şeyler bulduklarını yazmaktadırlar. Pek çok araştırmacı da aynı kanıdadır. Tapınakçıların Hıristiyan bir dünyada doğmalarına, Hıristiyan kökenden gelmelerine rağmen, Hıristiyanlıktan tamamen farklı bir inanca ve felsefeye bağlanmalarına neden olan, onları sapkın ayinlere, kara büyü ritüellerine yönelten bir “kaynak” olmalıdır.

İşte bu kaynak, pek çok tarihçinin ortak görüşüyle, Kabala’dır.

Kabala, kelime anlamıyla “sözlü gelenek” demektir. Ansiklopedilerde veya sözlüklerde, Yahudi dininin mistik, ezoterik (batini) bir kolu olarak tarif edilir. Bu tanıma göre, Kabala, Tevrat’ın ve diğer Yahudi dini kaynaklarının gizli manalarını araştıran bir öğretidir. Ancak konuyu biraz daha yakından incelediğimizde, karşımıza daha farklı gerçekler çıkmaktadır. Bu gerçeklerin bizi ulaştırdığı sonuç ise, Kabala’nın, Yahudiliğin temeli olan Tevrat’tan da önce var olan, Tevrat’ın vahyedilmesinden sonra Yahudiliğin içinde yayılan, “pagan” yani putperest kökenli bir öğreti olduğudur. (Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Yeni Masonik Düzen, ve Global Masonluk)

Kabala, binlerce yıldır hemen her türlü büyü ritüelinin temel taşlarından birini oluşturmuştur. Yahudi olmayan pek çok insan da Kabala’nın gizeminden etkilenmiş, bu öğretiyi kullanarak büyü ile uğraşmıştır. Tapınakçılar da bunlardandır; “büyü gücüne sahip olmak” için Kabala üzerinde çalışmalar yapmışlardır. Dahası gerek Kudüs’te, gerekse Avrupa’da Kabalacılarla ilişkilerini sürdürmüşlerdir. (İlerideki bölümlerde detaylı olarak ele alınacaktır.) Bu görüş, konuyu araştıran pek çok araştırmacı tarafından paylaşılmaktadır." Alıntıdır. Tabiki doğru diye bi şey yok. Ama en doğru gibi görüneni.

Harun Yahya'nın kim olduğu belli. Konulara çok taraflı ve popülist yaklaşıyor. Kaldı ki kitaplarını kendisinin yazmadığını, emrinde bir kurul olduğunu, onların yazılarını kesip biçip kitap haline getirdiğini itiraf etmişti.

Bu konular gerçekten hassas konular olabiliyorlar. İşe dil, tarih, sosyoloji vb. bilimlerin disiplini ile yaklaşmak gerek. Şurada Kabala ile ilgili yazılanların çoğu yanlış veya taraflı ve çok sübjektif diyeyim.

Bir yanlışın, "eski kitaplar"a taş atıyorsun ama Harun Yahya'nın "eski kitaplar"ından alıntıları kaynak olarak burada kullanıyorsun. Ha, benim adım Harun Yahya değil diye iplemiyorsan başka. Görüşündür, hakkındır, zorunda değilsin ne diyeyim ki? :) Seni haşlamak veya laf sokuşturmak niyetinde değilim, yanlış anlama. Ama bilgi izleme, derleme yöntemin yanlış. Şöyle ki, sadece karşıt görüşü okuyorsun. Taraftar olanlara, tarafsızlara yönelmemişsin gördüğüm kadarı ile. Herşeyden önce anti semitist bir açısına sahipsin. Bu tek beşına senin olaylara, olgulara tarafsız bakmana tek başına engel.

Buna rağmen, "kesin doğru yok elbette, bunlar bana mantıklı geliyor" demen doğru bir davranış, onu es geçmeyeyim. Neyse, bu işler uzar, uzar, klavye başında hallolmaz. Kısacası, daha fazla ve tarafsız kaynaklara yönel, mümkün mertebe de okurken, araştırırken kişisel görüşlerini inceleme alanının dışında bırak derim. Bence.
 
Referans Harun Yahya (Adnan Oktar) ise altına imzamı ata....şaka şaka. Mevzubahis konu ilgimi çekmiyor değil aslında, en azından amfi gitar tavsiyeleri başlıklarından daha çok ilgimi çekiyor. Zira yeterli tecrübeye sahip değilim o konularda. :D Belki de şu anki hayatımı domine eden dijital mantık dışında olduğu için. Konu farklı yöne kaydığı için sormam sıkıntı olmaz sanırım. Bu tapınak şovalyeleridir, dokuz şovalyedir, kabaladır bu tarz konular hakkında tavsiye edebileceğiniz kitaplar var mıdır? Ama mümkünse hikaye tadında şeyler yerine sağlam adamlar tarafından yazılmış, sağlam araştırmalar sonucunda hazırlanmış kitaplar tavsiye olunursa daha iyi olur. Kafa dağıtmak için kitap lazım bu aralar. :)

Alttaki paragrafı es geçebiliriz.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Güncel konuyla alakasız bir şekilde ek olarak, önceki sayfalarda link verdiğim kitabı zamanında hakikaten merak ettiğim için araştırıp bulmuştum. Yoksa çok bilmişliğimden, bunun okulunu okumuşluğumdan vermedim. İçimde kaldı, söyleyip tekrar tekrar temcit pilavı yedirmek istemiyorum ama...9. ve 12. konularda bahsi geçen konular orjinal konu için önemli. İnsanların sesleri 2 Hz e kadar hissedebildikleri, 20 Hz in aşşağısında tonalite algısını kaybettikleri, insan sesinin tek bir frekanstan oluşmadığı (zaten müzik teknolojileri uğraşıyorsak bunu biliriz, eq ayarı filan yapamazdık aksi durumda), hatta telefon hatlarında 400Hz den aşşağısının iletilmemesine rağmen insanların birbirini tanıyabildiği gibi bilgiler içermekte. Bundan sonra yapılmış deneylerle sabitlenmiş, yayınlanmış bir paper var mı bilmiyorum. Benim okuduğum ve güvendiğim kaynak budur. Bir tarafım şişmesin diye yazayım dedim, zaafiyetimdir. :D Kusura bakmayınız.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
Yaygın olarak "Hiç bir bilimsel gerçekliği sorgulama,araştırma hatta öğrenme,dünya gördüklerin,duydukların,dokundukların kokladıklarınla deneyimlemenden ibaret.Bunun dışında olan bir şeyle karşılaştığında bu bir komedidir,asla ciddiye alma,dalga geç" şeklindeki eşikaltı mesajlara yoğun olarak maruz kalındığını düşünmeye başladım...
 
Birbirinden değerli pırlanta gibi açıklamalara "ses fiziği" önermek için ayırdığım vakite değmesi umuduyla.(Bakın bu gün virüs var,mikrop var,bakter,atom,elektron...vs ama göz görmüyor değilmi?
 
5 yıl önceydi hepsi...geçti hocam. Burada ben dahil dalga geçenlerin hepsi subliminal mesajlar konusunda yapılan bir-çok bilimsel araştırmayı okuduk ve öğrendik. Aslında o bilimsel araştırmaların hiçbirinde subliminal mesajların insanların duygu durum ve davranış değişikliklerine değişiklik yaptığı yazmıyordu ama biz bunun da subliminal olduğunu anladık, tam tersini ima ediyorlardi alttan alttan.

Hatta ben bu aralar elimdeki milyonlarca bakteriyi görmesem de telkin yoluyla bana verebilecekleri subliminal mesajları araştırıyorum.
 
Geri
Üst