Hayatımı Heavy Metal Ile Geçirmek Istiyorum

Artık öyle bir zamandayızki kardeşim. Steve vai gibi kirk hammeth gıbı gitar bile çalsan bar sahibi sana ilk görüşmede şunu soracak. " ne mezunusun?" O yuzden ne yap ne et okulunu bitir. Artık ünv mezunu olmakta yetmıyor ıyı bır unv sıteyı iyi bir dereceyle bitirmen lazım.
Şu an sana bu yazıyı yazan kişi senin 20 yıl sonraki halin belki. Benim yaptığım hataları yapma git okulunu bitir müziktende asla vazgeçme.
 
Şu sözlerim bir kitaptan arak, (Dale Carniege) Diyor ki, bir arkadaşınıza ileride cumhurbaşkanı olmak istediğinizi söyleyin. Size mutlaka gülecektir. Fakqat bu fikrinizi bir cumhurbaşkanına söylersenizi sizi ciddiyetle dinler. Çünkü o bu işi başarmıştır.
Demem o ki, hayatını müzik ile geçirmek, helşe ki heavy metal ile geçirmek büyük bir fikir. Her büyük fikir gibi bu da küçük insanlar tarafından taşlanmaya mahkum bir fdüşünce. Aslında @edipjohn 'un bir kaç sayfa önce söylediği şeye bir yerde katılıyorum. Bu konuda cesaret verici telkin almak istiyorsan evet yanlış yerde olabiirsin. Hiç ünlü bir gitaristin müzisyenin ya da her ne karın ağrısıysa artık, bir foruma üye olduğunu gördün mü? İnsanları forumda bulunmaya ve yazmaya motive eden şeyler, ya merak, ya yardım severlik ya da uktedir.
Ünlü olduğunu sananlardan da bir kişi tanıyorum,çoluk çocuğu kandırarak falanca filandan satılık gitar vs diyerek millete uyduruk ekipmanları piyasanın üzerinde rakamlarla satmaya çalışıyordu.Bu kişi şimdilerde kayıp fakat aynı şeyi sahibinden.com ve kendi platformu üzerinden devam ettiriyor.
 
Karışık bir konuyu sadeleştirmeye çalışalım:

Müzisyen, toplum dışı bir hayat sürer. İşinde iyi ise büyük itibar görür. İşinde iyi olmak için yaşadığı yerin müzik kültürünü alıp ondan yeni bir şey çıkarmayı başarması lâzım. Daha önce yapılmış şeyleri tekrar etmeyi öğrenerek memuriyete benzer bir şey yapılabilir ki, o sanırım bu başlığın konusu değil.

Bugün artık yapımcı şirketlerin yetenek keşfedip promosyonunu yaptığı günler geride kaldı. Çünkü herşey İnternet'te bedava paylaşılıyor. O bakımdan müzisyenin gerçek başarı yolu dinleyicisi ile doğrudan iletşime bakar.

Mevzu Heavy Metal ise, bu kabaca şöyle olabilir: üniversite kampüslerinde gezerek geçen yıllar, gençlerin gündem ve jargonundan yazılacak şarkı sözleri, kullanılacak melodilerin zamanın ruhuna uygun ama aynı zamanda mekanın geçmişine bağlı olması. Ne olursa olsun, yeni ve farklı olması. Bunları beceren ve metal civarında dolaşmış Pentagram, Şebnem Ferah örnekleri var. Bu örnekler üniversite kampüsünde bedava çalarak yetişmiş müzisyenler. Bir kez dinleyici ile bağlantı kurulursa ondan sonrası kolay. Yakaladığın yaş grubu ömür boyu seni dinlemeyi sürdürür. Ama o bağlantıyı kurmak kolay değil. Mutlaka yeni olmayı becermek lazım. Eskinin tekrarı olunca feriştahını yapsan o dinleyicinin müziğine aidiyet duygusunu yakalayamazsın.

Batı'da bin kişiden biri becerebiliyor müzikten karın doyurmayı. Burada daha da zor.

O bakımdan da burada 'gerçek' müzisyen daha nadir bulunuyor. YUkarıda verilen öğütlerde olduğu gibi 'önce bir mesleğin olsun elinde' düşüncesi baskın. Farklı, yeni bir şeyler çıkarabileceğini düşünmüyorsan doğrusu odur.

Farklı ve yeni naısl oluyor?

Çıkıntılıkla oluyor. Steve Vai yapmışsa doğrusu odur dediğin an bitersin. Steve Vai ondan önce onun yaptığını yapan çıkmadığı için başarılı oldu. İşte o ve onun gibi iki kişi daha var o kuşağın 'hem ses hem görüntü veren teknik usta' beklentisini yakalayan. Joe Satriani filan. Bunlardan önceye gidersen Jimmy Page FM stereo radyo çıkınca yeni, bambaşka kayıt teknikleri deneyerek malı gözünden vurdu başka herkes mono AM radyoya göre albüm yapar iken. Gitti Beatles'ın dinleyici rekorunu kırdı iki yıl içinde. Keith Richards deli gibi blues bilir ama yazdığı riff'ler blues değil başka bir şey.

Bugün nasıl olacak? Onu sen bileceksin. Heavy Metal seviyorsan onun yenisini, başkasını yapman lazım. Yapılmışını erbabından dinledik hepimiz.
 
Son düzenleme:
Malmsteen denilen adam kuzey kore'de bile doğsaydı yine bişey olurdu. Çünkü adam 5 yaşında kim olmak istediğine karar vermiş ve o yolda yürümüş. Gündüz dükkanda dururum, akşam çekerim taytı koşa koşa çalarım dememiş. Bütün gün metal olmuş adam.

İnsan ömrü kısa. Ruhta, bedende hızla eskiyor.
Hayalleri erteledikçe artık hayal kuramadığınızı ve bir zamanlar rüyanızda bile göremediğiniz gitarınızı amfiye takmaya bile üşenir olduğunuzu da farkedebiliyorsunuz.
Kuzey koreden böyle bir örnek verebilir misin? O ülkeden kimler belki hangi umutlarla yola çıktı da adını şuan bilmiyoruz. Belki toprak altında belki kominizmin kölesi olarak merdiven altında. Ülkenin ekonomik seviyesi, ailelerin eğitim seviyesi çok önemli. Biz de biri çocuk yaşta eline gitarı almak istese annesinden tokadı yer. Ya mühendis olacak diye matematik kursuna gider yada cenneti garanti altına alsın diye kuran kursuna gider. Ülkenin ekonomik seviyesini geçtim, en büyük fedakarlık anneye düşer. Çocuğuna bu dalda destek vermek gerçek cesaret işidir. Malmsteen bildiğim kadarı ile annesinden bu desteği kapacak yeteneğe ve hırsa sahipti. Annesi de ona destek verecek sosyal güce sahipti. Kültür farkını kesinlikle unutmayın. İskandinav ailesi vs. Türk ailesi. Çocuğunu hayata hazırlama konusunda Avrupalılar kazanır. Özelliklede İskandinavlar.

Bu ülkenin en büyük parçası şiddettir. Psikolojik veya fiziksel olsun. Biz daha sevdiğimiz insanı doğru düzgün seçemezken 5 yaşında geleceğimize karar vermek ne haddimize. Otur doktor olacaksın, memur olacaksın...

Benim yaşadıklarım ve gözlemlediklerim bu yönde. Baskı toplumuyuz. Demokrasi bize teğet bile geçemez. Umarım çok yanılıyorumdur. Umarım şizofrenimdir.
 
:) Eğer böyle bir şeyi kafaya takmışsan zaten böyle bir soru sormazdın. Hatta şu anda en az 15-20 besten de olurdu. Hayat öyle durup burada sorup bir karar alıp e hadi bugün bu kararı aldım uygulayayım şeklinde ilerlemiyor. Rahat ol.
 
Lisedeyim.Yaş 16.Sony walkman,kasetler..sabahlara kadar black sabbath-metallica-megadeth-scorpions-guns n'roses vb..dinlediğimiz dönemlerde aldığımız berbat bir 2.el elektro gitar vardı kardşeimle markası maison.Hiç unutmam 2001'in yaz tatiliydi ve bir müzik mağazasından 2.el olarak bırakılan 2 gitardan biriydi.Yanındaki jackson'a çok canımız kalmıştı onu alacaktık.Ama mağaza sahibi ''amfiniz var mı'' demişti.''O ne'' demiştik.O kadar bilgisizdik ki elektro gitarın ne anatomisi ne yan ekipmanlar hakkında hiçbir bilgimiz yoktu.Hatta o mağazaya ''lead gitar alcaz'' diye gitmiştik babamla.Adam ''lead gitar elektro gitar aynı şey'' demişti.E biz kaset kapaklarında gördüğümüzden başkasını bilmiyorduk tabi.Ve orda ''lead guitar'' yazardı hep,''electric guitar'' yazmazdı.Neyse.Amfi de almamız gerektiğini öğrenince 80 dolara afedersiniz b.k gibi bir amfi satmışlardı bize.Amfinin markasını bile hatırlayamıyorum.Üzerinde drive çıkışı olmayan 10 watlık plastik bir şeydi o kalmış aklımda.O jackson'a,ki siyah rosewood tuşe floyd rose bir jackson'dı hatırlıyorum,200 dolar istemişti adam.Amfiyi alınca babama birşey diyememiştik.O zaman öğretmendi çalışıyordu daha.O jackson'ı alamamış diğer gitara da 100 dolar vermiştik.Akort tutmaz switch geçişi sorunlu vb..Pedalın ne olduğunu lisede bir çocuk ''pedalsız çalmaktan ne zevk alıyorsun'' dediğinde öğrenmiştim.3 yıl o gitar ve o amfiyle sadece duyduklarımızı çalmaya çalışarak ve öğle aralarında internet cafeye gidip bilgisayardan tab geçirerek (defter sayfasına.Cidden bildiğiniz fotokopiye verecek paramız yoktu.Elimize geçen 1 liraya bile biraderle biriktirip samsundaki bir sahaftan 2.el kaset alırdık) o tabları evde çalmaya çalışarak geçirirdik.Sonra üniversiteye başladık.Kardeşim üniversiteye ankaraya gitmiş,15 tatilde elinde bir elektro gitar (campell'dı markası) bir de üstünden fender yazan bir amfiyle (frontman meksika 15r) dönmüştü.Gitar bizdekinden biraz daha halliceydi.Gitarı ve amfiyi bana bırakmıştı piyanoya yönelmişti o_O gitar ve amfi de epeyce bir süre idare etmişti bizi.O ara processör de almıştım (145 lira ya da 145 dolardı rp50) ve o aletten duyduğum sesler (daha önce hiç pedal kullanmamış biri olarak) bana mucize geliyordu o zaman.Çünkü o zamana kadar hep tek tonla çalmışım,birden ayağımın altında basınca tondan tona geçmemi sağlayan bir alet olmuştu.O rp50'yle konsere bile çıkmıştım.Hala saklarım o rp50'yi.Hala çok iş görür.
Hiç unutmam garaj.org diye bir site vardı ve 2005'ti sanırım benim o zaman hep bir ''fenderim olsa'' hayalim vardı ve bu hayal ''keşke meksika fenderim'' olsaydı.Amerikan bir fenderi hayal dahi etmiyordum.Gerçekten böyleydi.Ve hatırlıyorum o sitedeki ilanlara bakar ve millete mesaj atardım ''ben para biriktiriyorum,şu tarihe gitarınızı alabilirim sanırım'' diye.Komik haliyle.Şimdi bana gelse güler geçerim.
Öyle zamanlar geçti ki..Bugün 29 yaşındayım.Bir zaman hayalini dahi kuramadığım ekipmanlarla çaldım ve ''çalmıyorum nasılsa,evde duruyor,vaktim yok'' diyerek sattım ( 1973 fender vibro champ,4 tane amerikan 5 tane meksika strat,signature series jackson'lar,fenderler,lambalı butik amfiler..neler neler).Şuanda 2 yıl önce kredi çekip güç bela getirttiğim ve o ilk zamanların hayali olan 70'ler fenderimi satıyorum misal (1978 strat).Kaç defa pedal setup'ı kurup bozduğumu unuttum artık.Tahminimce diyebilirim,ki inanın abartısız bir rakamdır bu, 50.000 liralık müzik ekipmanı geçmiştir bugüne kadar elimden.Bugün bulunduğum yerde müzik adına yaptığım tek şey hala dinlemek (ki çoğunun 13 yıl önce dinlediklerimle yakından uzaktan alakası yok) ve odamda yatağımın karşısında duran çok sevdiğim aleti (camps marka bir klasik gitar) elime almak

Demek istediğim şu :
Kaç yaşındasınız bilmiyorum ama değişeceksiniz.İnanın buna.Bunun için evlenmeniz,çoçuğunuzun olması gerekmiyor.Hatta bir işe girmeniz bile şart değil (ki en majör değişim faktörü de budur inanın).
Sadece zamanın kendisi bile değiştirecek sizi.
Bir zaman ekipman anlamında istediğiniz birçok şeyi hatta belki herşeyi alabilecek maddi yeterlilikte olacak ama onları çalmayacaksınız bile.

Bu meridyen aralığında sadece istisna örnekler müzikle yaşayıp müzikten para kazanabiliyor(ilter kurcala,erdinç şenyaylar,erdem sökmen,akın eldes,Bora Uslusoy vb..).Onların da ne kazandığı tartışılır.Bugün gitarla belli seviyede haşır neşir olan çoğu adamın idolü,en iyi'si ''Yavuz Çetin'' yokluk içinde öldü misal,bilir misiniz ?
Ve dikkatinizi çekti mi bilmem bu yazdığım isimlerin hepsinin ortak noktası ''stüdyo müzisyenliği'' de yapmaları.Belki güleceğiniz insanların arkasında çalan virtüöz seviyesinde mükemmel müzisyenler var yani aslında.Bu insanlar sizce sevdikleri için mi çalıyorlar o diğer insanların arkasında.İnsanlar para kazanmak zorundalar.Para hayatı şekillendiren şeydir.Öyle bir noktaya geleceksiniz ki hayallerinizi bile aslında paranın şekillendirdiğini farkedeceksiniz.Zannetmiyorum ki kimse severek stüdyo müzisyenliği yapsın.Keşke hayat sosyoloji kuramlarındaki gibi ''ideal dünya'' üzerine inşa edilmiş olsa ama bu merdiyen aralığında yaşıyorsanız siz istemeseniz de müziğinizin önüne bire birer başka kavramlar girmeye başlayacak,başka öncelikleriniz olacak ve belki müziğe vakit bile ayırmayacaksınız.

16 yaşımdaki ben'e şuanki ben'i (29 yaşındayım) gösterseniz müzikal anlamda çok tatmin olcağını sanmıyorum.Hatta muhtemelen afedersiniz ''Bunları mı dinliyon ...'' diye çok pis t... geçerdi.

Toplumsal mesajımı da verim öyle sonlandırim :
''Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir''
(HERAKLEİTOS)
 
Lisedeyim.Yaş 16.Sony walkman,kasetler..sabahlara kadar black sabbath-metallica-megadeth-scorpions-guns n'roses vb..dinlediğimiz dönemlerde aldığımız berbat bir 2.el elektro gitar vardı kardşeimle markası maison.Hiç unutmam 2001'in yaz tatiliydi ve bir müzik mağazasından 2.el olarak bırakılan 2 gitardan biriydi.Yanındaki jackson'a çok canımız kalmıştı onu alacaktık.Ama mağaza sahibi ''amfiniz var mı'' demişti.''O ne'' demiştik.O kadar bilgisizdik ki elektro gitarın ne anatomisi ne yan ekipmanlar hakkında hiçbir bilgimiz yoktu.Hatta o mağazaya ''lead gitar alcaz'' diye gitmiştik babamla.Adam ''lead gitar elektro gitar aynı şey'' demişti.E biz kaset kapaklarında gördüğümüzden başkasını bilmiyorduk tabi.Ve orda ''lead guitar'' yazardı hep,''electric guitar'' yazmazdı.Neyse.Amfi de almamız gerektiğini öğrenince 80 dolara afedersiniz b.k gibi bir amfi satmışlardı bize.Amfinin markasını bile hatırlayamıyorum.Üzerinde drive çıkışı olmayan 10 watlık plastik bir şeydi o kalmış aklımda.O jackson'a,ki siyah rosewood tuşe floyd rose bir jackson'dı hatırlıyorum,200 dolar istemişti adam.Amfiyi alınca babama birşey diyememiştik.O zaman öğretmendi çalışıyordu daha.O jackson'ı alamamış diğer gitara da 100 dolar vermiştik.Akort tutmaz switch geçişi sorunlu vb..Pedalın ne olduğunu lisede bir çocuk ''pedalsız çalmaktan ne zevk alıyorsun'' dediğinde öğrenmiştim.3 yıl o gitar ve o amfiyle sadece duyduklarımızı çalmaya çalışarak ve öğle aralarında internet cafeye gidip bilgisayardan tab geçirerek (defter sayfasına.Cidden bildiğiniz fotokopiye verecek paramız yoktu.Elimize geçen 1 liraya bile biraderle biriktirip samsundaki bir sahaftan 2.el kaset alırdık) o tabları evde çalmaya çalışarak geçirirdik.Sonra üniversiteye başladık.Kardeşim üniversiteye ankaraya gitmiş,15 tatilde elinde bir elektro gitar (campell'dı markası) bir de üstünden fender yazan bir amfiyle (frontman meksika 15r) dönmüştü.Gitar bizdekinden biraz daha halliceydi.Gitarı ve amfiyi bana bırakmıştı piyanoya yönelmişti o_O gitar ve amfi de epeyce bir süre idare etmişti bizi.O ara processör de almıştım (145 lira ya da 145 dolardı rp50) ve o aletten duyduğum sesler (daha önce hiç pedal kullanmamış biri olarak) bana mucize geliyordu o zaman.Çünkü o zamana kadar hep tek tonla çalmışım,birden ayağımın altında basınca tondan tona geçmemi sağlayan bir alet olmuştu.O rp50'yle konsere bile çıkmıştım.Hala saklarım o rp50'yi.Hala çok iş görür.
Hiç unutmam garaj.org diye bir site vardı ve 2005'ti sanırım benim o zaman hep bir ''fenderim olsa'' hayalim vardı ve bu hayal ''keşke meksika fenderim'' olsaydı.Amerikan bir fenderi hayal dahi etmiyordum.Gerçekten böyleydi.Ve hatırlıyorum o sitedeki ilanlara bakar ve millete mesaj atardım ''ben para biriktiriyorum,şu tarihe gitarınızı alabilirim sanırım'' diye.Komik haliyle.Şimdi bana gelse güler geçerim.
Öyle zamanlar geçti ki..Bugün 29 yaşındayım.Bir zaman hayalini dahi kuramadığım ekipmanlarla çaldım ve ''çalmıyorum nasılsa,evde duruyor,vaktim yok'' diyerek sattım ( 1973 fender vibro champ,4 tane amerikan 5 tane meksika strat,signature series jackson'lar,fenderler,lambalı butik amfiler..neler neler).Şuanda 2 yıl önce kredi çekip güç bela getirttiğim ve o ilk zamanların hayali olan 70'ler fenderimi satıyorum misal (1978 strat).Kaç defa pedal setup'ı kurup bozduğumu unuttum artık.Tahminimce diyebilirim,ki inanın abartısız bir rakamdır bu, 50.000 liralık müzik ekipmanı geçmiştir bugüne kadar elimden.Bugün bulunduğum yerde müzik adına yaptığım tek şey hala dinlemek (ki çoğunun 13 yıl önce dinlediklerimle yakından uzaktan alakası yok) ve odamda yatağımın karşısında duran çok sevdiğim aleti (camps marka bir klasik gitar) elime almak

Demek istediğim şu :
Kaç yaşındasınız bilmiyorum ama değişeceksiniz.İnanın buna.Bunun için evlenmeniz,çoçuğunuzun olması gerekmiyor.Hatta bir işe girmeniz bile şart değil (ki en majör değişim faktörü de budur inanın).
Sadece zamanın kendisi bile değiştirecek sizi.
Bir zaman ekipman anlamında istediğiniz birçok şeyi hatta belki herşeyi alabilecek maddi yeterlilikte olacak ama onları çalmayacaksınız bile.

Bu meridyen aralığında sadece istisna örnekler müzikle yaşayıp müzikten para kazanabiliyor(ilter kurcala,erdinç şenyaylar,erdem sökmen,akın eldes,Bora Uslusoy vb..).Onların da ne kazandığı tartışılır.Bugün gitarla belli seviyede haşır neşir olan çoğu adamın idolü,en iyi'si ''Yavuz Çetin'' yokluk içinde öldü misal,bilir misiniz ?
Ve dikkatinizi çekti mi bilmem bu yazdığım isimlerin hepsinin ortak noktası ''stüdyo müzisyenliği'' de yapmaları.Belki güleceğiniz insanların arkasında çalan virtüöz seviyesinde mükemmel müzisyenler var yani aslında.Bu insanlar sizce sevdikleri için mi çalıyorlar o diğer insanların arkasında.İnsanlar para kazanmak zorundalar.Para hayatı şekillendiren şeydir.Öyle bir noktaya geleceksiniz ki hayallerinizi bile aslında paranın şekillendirdiğini farkedeceksiniz.Zannetmiyorum ki kimse severek stüdyo müzisyenliği yapsın.Keşke hayat sosyoloji kuramlarındaki gibi ''ideal dünya'' üzerine inşa edilmiş olsa ama bu merdiyen aralığında yaşıyorsanız siz istemeseniz de müziğinizin önüne bire birer başka kavramlar girmeye başlayacak,başka öncelikleriniz olacak ve belki müziğe vakit bile ayırmayacaksınız.

16 yaşımdaki ben'e şuanki ben'i (29 yaşındayım) gösterseniz müzikal anlamda çok tatmin olcağını sanmıyorum.Hatta muhtemelen afedersiniz ''Bunları mı dinliyon ...'' diye çok pis t... geçerdi.

Toplumsal mesajımı da verim öyle sonlandırim :
''Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir''
(HERAKLEİTOS)
Gitara 14 yaşımda başladım, hayatım değişti, şu anda 27 yaşındayım ve profesyonel olarak aşk duyduğum işten para kazanıyorum. Çünkü seviyorum. Hayatıma girdiği anda yolumu seçtim, ki çevremde bolca sizin gibi değişeceksin! kafasında insanlar vardı. Tekrar bu hayata gelsem tekrar aynı yolu seçmekte ikileme bir dakika bile girmem. İkidir dikkat ediyorum da insanların değişeceğinden, sizin gibi olacağından, Paranın gerekliliğinden dem vuruyorsunuz. Emin olun paraya sizin gibi "hayatın anahtarı" gözüyle bakmayan, insanlar mevcut. yukarıda ismini saydığınız insanlar için de emin olun para 2. plandadır, iç huzura sahip oldukları için az kazanmayı bu kadar dert edindiklerini sanmam, Stüdyo da dandik isimlere de çalmak, boktan pozisyonlarda, sevmediği işi yapan ve boktan insanların emri altında olmaktan iyidir diye düşünüyorlardır büyük ihtimalle ki ne olursa olsun bir şekilde sevdikleri işleri yapıyorlar ve o boktan düzenlemelere kendilerinden tatlar vererek bir nebze dinlenilebilir hale getiriyorlar. Bunun iç huzuru bile bu işi sevmeye yeter. ve yine saydiğiniz isimler isteselerdi gayet devlet memuru statüsünde, kamu da, Badem bıyıklı kalitesiz insanların emri altında çalışıyor olabilirlerdi. Demem o dur ki, bazı insanlar için paradan öte şeyler gelir, bazı insanlar özeldir, duygular, hisler, iç huzur daha önemlidir. Herkese bu "değişeceksiniz" minvalinde mesajlar vermeyin lütfen. 10 kişiden 7 si hayatın, sizin baktığınız penceresine yönelse bile, en az üç tane müzik adamı çıkacaktır diye düşünüyorum.
 
Son düzenleme:
Gitara 14 yaşımda başladım, hayatım değişti, şu anda 27 yaşındayım ve profesyonel olarak aşk duyduğum işten para kazanıyorum. Çünkü seviyorum. Hayatıma girdiği anda yolumu seçtim, ki çevremde bolca sizin gibi değişeceksin! kafasında insanlar vardı. Tekrar bu hayata gelsem tekrar aynı yolu seçmekte ikileme bir dakika bile girmem. İkidir dikkat ediyorum da insanların değişeceğinden, sizin gibi olacağından, Paranın gerekliliğinden dem vuruyorsunuz. Emin olun paraya sizin gibi "hayatın anahtarı" gözüyle bakmayan, insanlar mevcut. yukarıda ismini saydığınız insanlar için de emin olun para 2. plandadır, iç huzura sahip oldukları için az kazanmayı bu kadar dert edindiklerini sanmam, Stüdyo da dandik isimlere de çalmak, boktan pozisyonlarda, sevmediği işi yapan ve boktan insanların emri altında olmaktan iyidir diye düşünüyorlardır büyük ihtimalle ki ne olursa olsun bir şekilde sevdikleri işleri yapıyorlar ve o boktan düzenlemelere kendilerinden tatlar vererek bir nebze dinlenilebilir hale getiriyorlar. Bunun iç huzuru bile bu işi sevmeye yeter. ve yine saydiğiniz isimler isteselerdi gayet devlet memuru statüsünde, kamu da, Badem bıyıklı kalitesiz insanların emri altında çalışıyor olabilirlerdi. Demem o dur ki, bazı insanlar için paradan öte şeyler gelir, bazı insanlar özeldir, duygular, hisler, iç huzur daha önemlidir. Herkese bu "değişeceksiniz" minvalinde mesajlar vermeyin lütfen. 10 kişiden 7 si hayatın, sizin baktığınız penceresine yönelse bile, en az üç tane müzik adamı çıkacaktır diye düşünüyorum.


Gereksiz bir agresiflikte yazıyorsun.Ben senden yaşça büyük olan biri olarak yıllarımı paramı zamanımı hayallerimi müziğe vermiş biri olarak fikrimi belirttim sadece.Ben ''para hayatına anhtarıdır'' demedim.Bir zaman sonra ''hayallerini bile paranın şekillendirdiğini göreceksin'' dedim.
10 kişiden 3 tane müzik adamı falan bunlar da ütopik şeyler.
Yazdığını tekrar bi oku derim gereksiz agresif yazmışsın.Sinirlenmeni gerektirecek bir durum yok.27 yaşındaysan kendi yaşlarındaki insanlarla sakin sakin iletişim kurabilmeyi de becerebilmelisin.Bu metal müzisyeni olmaktan hayatını müzikten kazanmaktan daha erdemli bir davanıştır derim.Bildiğin yoldan devam et.Sana silah dayayıp şunu yap demedim,kendi fikrimi empoze etmeye de çalışmadım.
Sakin..
 
başlığa istinaden " git konuş bence " demek isterim:):)

şaka bir yana, ben de size hikayemi anlatayım o zaman..

Başlığı açan arkadaşım gibi, ben de cayır cayır bir fen matematik öğrencisiyken ve herkesin benim için planladığı bir mühendislik planı içinde emin adımlarla ilerliyorken öss sonrası " gitmiyorum lan üniversiteye, .... " diyerek rest çekmiştim. Babam da müzisyen. Benim çıkışıma " git gir müzik bölümü sınavlarına, al boyunun ölçüsünü de gel " diyerek cevap verdi. Ben de pası aldım, sınava girdim ve golü attım. Kimse, megadeth ve metallica çalan bu "metalci genç" insanın başarısını beklemiyordu sanırım. Büyük şok olmuştu. Annem üç ay kadar konuşmadı benimle:)

telefon konuşması :

- alo. anne. ikinci oldum!
- sessizlik.....iyi bok yedin ve ahizenin çarpma sesi !

Sonra her şey kendi yolunda ilerledi. Klasik Müziği çok sevdim. Klasik gitara aşık oldum. Yüksek lisans da yaptım. Herkes de seve seve ya da değil, beni bu şekilde kabullendi.

Başlığı açan dostum,

Hayal kurmak ve bunun ucundan kıyısından gerçekleştiğini görmek bile başlı başına büyük başarı. Senin tek yanlışın şu olabilir; müzik denizinin içinde yüzüyorsun ama kendini bir akvaryum ile çevrelemişsin. Sadece bir müzik türüne değil, müziğin hepsine kucak aç derim.

Amacın belli, hedefini de daha kısa vadeli ve net belirle. Müzik öğretmenliklerinin yetenek sınavlarına hazırlan. Gözünde büyüttüğün kadar zor şeyler değil. Ben anadolu lisesinden mezun olup oldukça iyi bir derece ile girdim. Sen de rahatlıkla yaparsın, yetenekliysen. Neden olmasın ki?

Sonuçta önemli olan mutlu olmak. siktiriboktan bir iş ile üç kuruş para kazanıcam diye mutsuz olacağına; istediğin şeyi yap da az biraz sıkıntı çek:)

İşin cesaret verici tarafını geçip, gerçek kısmına da gelelim..

Bu yetenek sınavları iyi hazırlık dönemi ister. araştırmalısın. lise diploma notu ve üniversite sınav puanı senin en büyük yardımcın olacak. Onları en yüksek seviyede tutmaya çalış. Güzel sanatlar lisesinden gelenlerin katsayı muhabbeti devam ediyorsa, oldukça ciddi bir dezavantajın oluyor çünkü. Bunu da net öğrenmek lazım.

Gözlerinden öperim:)
 
Gereksiz bir agresiflikte yazıyorsun.Ben senden yaşça büyük olan biri olarak yıllarımı paramı zamanımı hayallerimi müziğe vermiş biri olarak fikrimi belirttim sadece.Ben ''para hayatına anhtarıdır'' demedim.Bir zaman sonra ''hayallerini bile paranın şekillendirdiğini göreceksin'' dedim.
10 kişiden 3 tane müzik adamı falan bunlar da ütopik şeyler.
Yazdığını tekrar bi oku derim gereksiz agresif yazmışsın.Sinirlenmeni gerektirecek bir durum yok.27 yaşındaysan kendi yaşlarındaki insanlarla sakin sakin iletişim kurabilmeyi de becerebilmelisin.Bu metal müzisyeni olmaktan hayatını müzikten kazanmaktan daha erdemli bir davanıştır derim.Bildiğin yoldan devam et.Sana silah dayayıp şunu yap demedim,kendi fikrimi empoze etmeye de çalışmadım.
Sakin..
Tavırlarımda bir agresiflik göremiyorum, Siz görmüşsünüz ki o satırları belirtirseniz tekrar incelerim. Bence beni agresif bulmanızın nedeni hala haklı olmayı isteyip bunların esas alınması adına sanırım. iki senelik ekstra bir hayat deneyimine sahip olmanın, hayat böyledir şeklinde betimlere sokabilecek olmasını düşünmenizdir asıl ütopik olan. Dediğim gibi, ortada bir agresiflik yok, Velhasıl, Hayat herkese farklı yüzünü gösterir. Lütfen çocukluk hayalleriniz gerçekleşmedi diye, hayallerinin peşinden koşan insanlara bilir kişi ağızıyla, kesin ithamlarla yol göstermeyin.
 
başlığa istinaden " git konuş bence " demek isterim:):)

şaka bir yana, ben de size hikayemi anlatayım o zaman..

Başlığı açan arkadaşım gibi, ben de cayır cayır bir fen matematik öğrencisiyken ve herkesin benim için planladığı bir mühendislik planı içinde emin adımlarla ilerliyorken öss sonrası " gitmiyorum lan üniversiteye, .... " diyerek rest çekmiştim. Babam da müzisyen. Benim çıkışıma " git gir müzik bölümü sınavlarına, al boyunun ölçüsünü de gel " diyerek cevap verdi. Ben de pası aldım, sınava girdim ve golü attım. Kimse, megadeth ve metallica çalan bu "metalci genç" insanın başarısını beklemiyordu sanırım. Büyük şok olmuştu. Annem üç ay kadar konuşmadı benimle:)

telefon konuşması :

- alo. anne. ikinci oldum!
- sessizlik.....iyi bok yedin ve ahizenin çarpma sesi !

Sonra her şey kendi yolunda ilerledi. Klasik Müziği çok sevdim. Klasik gitara aşık oldum. Yüksek lisans da yaptım. Herkes de seve seve ya da değil, beni bu şekilde kabullendi.

Başlığı açan dostum,

Hayal kurmak ve bunun ucundan kıyısından gerçekleştiğini görmek bile başlı başına büyük başarı. Senin tek yanlışın şu olabilir; müzik denizinin içinde yüzüyorsun ama kendini bir akvaryum ile çevrelemişsin. Sadece bir müzik türüne değil, müziğin hepsine kucak aç derim.

Amacın belli, hedefini de daha kısa vadeli ve net belirle. Müzik öğretmenliklerinin yetenek sınavlarına hazırlan. Gözünde büyüttüğün kadar zor şeyler değil. Ben anadolu lisesinden mezun olup oldukça iyi bir derece ile girdim. Sen de rahatlıkla yaparsın, yetenekliysen. Neden olmasın ki?

Sonuçta önemli olan mutlu olmak. siktiriboktan bir iş ile üç kuruş para kazanıcam diye mutsuz olacağına; istediğin şeyi yap da az biraz sıkıntı çek:)

İşin cesaret verici tarafını geçip, gerçek kısmına da gelelim..

Bu yetenek sınavları iyi hazırlık dönemi ister. araştırmalısın. lise diploma notu ve üniversite sınav puanı senin en büyük yardımcın olacak. Onları en yüksek seviyede tutmaya çalış. Güzel sanatlar lisesinden gelenlerin katsayı muhabbeti devam ediyorsa, oldukça ciddi bir dezavantajın oluyor çünkü. Bunu da net öğrenmek lazım.

Gözlerinden öperim:)
Zaten yaş ilerledikçe müzikal zevklerde değişeceği için. heavy metal kısmının değişkenlik geçireceğine inanıyorum. Velhasıl insan istediği yoldan, korkmadan ilerlemeli.
 
Heavy Metal kısmı ile inandığım tek şey, bu aşkın hiçbir şekilde gram azalmayacağı. Hayatıma pek çok başka tür girdi o zamanlardan sonra. Geçen sene ciddi ciddi klasik gitar çalıyordum, klasik müzik daha bir anlam kazandı bir zaman sonra. Sonra öğrendim ki sevdiğim gitaristler de benim sevdiğim bestecileri seviyormuş. Bach, Paganini, Mozart vs.

Bunun dışında daha hafif şekilde duyulan türler de daha çok önem kazandı. Jazz, blues, 80'ler pop, 60'lar rock, klasik rock, hatta hard rock (ilk zamanlar o bile hafif kaçardı) vs.

15 yaşında Death benim için en bir başka gruptu. Chuck Schuldiner benim için en ayrı müzisyendi. Hala öyle, değişen tek şey gözümün biraz daha açılması ve farklı müzisyenlerle tanışıp daha farklı çalımları da keşfetmem ve sevmem. Sevdiğim müzisyenlere olan bakış açım değişmedi hiç, Metallica için bile. İlla yabancı gruplardan bahsetmeye de gerek yok, hala Pentagram diyince akan sular durur benim için. Judas Priest, Deep Purple, Dokken, Malmsteen, Ratt.. Hepsini 30 yaşımda da 40 yaşımda da dinleyeceğim. Hissettiklerim elbette değişebilir ama bunlar olumsuz yönde değil kesinlikle. Seçtiğim yol belki sizden farklı, müzik okuyacağım ve bununla ilişkili yollarda ilerleyeceğim ancak bu olmasaydı da hiçbir şey değişmezdi. Herkesin müziğe bakış açısı farklı, genelleme yapmamak lazım.


Arkadaş agresif bir şekilde yazmamış gerçekten ama ben agresif bir şekilde yazıyorum bilesiniz. Şu klişe muhabbetlerden vazgeçin artık, her yerde aynı şeyi yazıyorsunuz ayrıca farkediyorum; devlette işe girin, memur olun, sırtınız yere gelmez, paranız olur, rahat yaşarsınız vs.

Herkes aynı şeyi söylüyor. Verdiğiniz örnekler doğru bile olsa, işin bir de yurtdışı boyutu var. Hoş söz konusu müzik olmasa da, artık pek çok insan için ülkede kalmak akıl karı değil geldiğimiz nokta yüzünden o ayrı konu.. İnsan müziğinin peşinden gitmek istiyorsa gitmeli diye düşünüyorum. İsterse yokluk içinde yaşasın ama sevdiği işi yapsın, yani müziğine vakit ayırabilsin, o yolda ilerleyebilsin istiyorsa. Eğer daha çok para kazanayım, daha rahat geçineyim, müzik 2. planda olsun diyorsa zaten yukarıda yazdıklarımın tümü geçersiz. Bu bir tercih meselesi, sizinki gibi. Siz tercihinizi bu şekilde yapmışsınız ancak herkes böyle yapacak değil. 10 kişide 3 de ütopik değil. Genellemeye dahil olmamak ütopiklik sayılmaz.

Benim demek istediğim, var böyle insanlar evet, büyük çoğunluk değil belki ama var.
Sevgiler.
 
Başlığı hortlatınca millet de adam gibi dökülmüş ANT hocam :) Bu gibi yazılar güzel bunları okurken elbette gülmem. Çünkü orada bir hayat var yaşı ne olursa olsun adam hayattan bir bölüm paylaşmış bizimle. Oturmuş üşenmemiş ve yazmış. Hayatımızı müzikle kazanacaksak sayın dostum yani başlığı açan özellikle METAL demişsin de belki şu an çok meşhur bir yapımcı falan olmuşsundur bilemem, hayattan ne istediğini iyi belirlemen lazım. Bundan sonra METAL yolunda eğer baban birilerinin babası gibi dayı,milletvekili veya fabrikatör olmadı gayrimenkul zengini değilse ya işin şans oyunlarına ya da adam gibi işini severek hakkıyla deliler gibi yapmana bakar. Malmsteen dediğimiz adam sıçarken bile gitarla meşgul bir adammış. Hayatını cover yaparak da veya beste yaparak da geçirebilirsin. Ama iyi bil işin çok zor. Bu popçudan arabeskçiden bozma TÜRK METAL CAMİASI dedikleri İstanbul' daki 3 5 barda takılan KARTEL mantıklı müzik medyası seni ya kendinden biri yapar ya da tükürür atar. Sana bu işleri iyi bilen bir ağabeyinden tavsiyeler ;)
 
Artık öyle bir zamandayızki kardeşim. Steve vai gibi kirk hammeth gıbı gitar bile çalsan bar sahibi sana ilk görüşmede şunu soracak. " ne mezunusun?" O yuzden ne yap ne et okulunu bitir. Artık ünv mezunu olmakta yetmıyor ıyı bır unv sıteyı iyi bir dereceyle bitirmen lazım.
Şu an sana bu yazıyı yazan kişi senin 20 yıl sonraki halin belki. Benim yaptığım hataları yapma git okulunu bitir müziktende asla vazgeçme.
Önemli olan tek şey işine işyerine ve çalışma arkadaşlarına saygın empatin var mı yok mu. O okulları derecelerle bitirip götü tempra gibi gezenler şu an işsiz bunu da unutma.
 
Bahadır Uludağlar sevin sevmeyin ama bu konuda önemli biridir. Ha bir yere gelip gelmediği başka mesele adam istedi ve yaptı onlarca yıldır. Bu iş hayallerle ilgili değil aksiyonla ilgili bir olay. En büyük zorluk grup halinde takılacaksan aynı hevesi uzun yıllar sürdürebilecek insanlar bulmak ama artık o da şart değil. Şurda bir albüm kaydına 500 TL vereceğim çalacak davulcu lazım desen 50 tane mesaj gelir :D Para harcamayı göze al ama kazanma biraz daha değişik.
 
Metal denen türle bu ülkede para kazanabilip hayatını idame ettirecek ya da ettiren varsa ona helal olsun demek lazım bence. Gürültü diye nitelenen bir müzik mağazasında bile konunun uzmanı birini bulmanın imkansız olduğu bir müzik türü.
 
Ayrıca şunu özellikle belirtmek lazım dinlediğimiz çoğu grubun elemanı başka işte zaten çalışıyor. Bu işten para kazanamama durumu sadece buraya has bir durum değil. Çok küçük bir yüzdedir konserlerden albüm satışlarından geçinebilen.
 
Geri
Üst