Sakin

‘P. Bacca ile Tuzla’daki işçiler aynı sebepten öldü’
Sakin ilk albümleri Hayat’ın her şarkısında hayattan bir kesit anlatıyor. Grubun iki sakin üyesi Onur Özdemir ve Soner Özışık, “politik değiliz” diyor ama insan olmaktan anladıklarını konuşurken dur durak bilmiyorlar.

STANBUL - 1 Mayıs’ta yapmayı planladığımız ancak bazı sebeplerden ötürü bugünlere kadar ertelemek zorunda kaldığımız röportajlarıyla Sakin, bir bahar akşamı karın ağrılarını bir bir sıralarken sükuneti ve itidali elden bırakmadı. Kafaları karışık değildi. Uzun uzun düşünüp doğru kelimeleri doğru yerde etmek için de çok uğraştılar. Tek derdimiz “insanca yaşamak” dediler. Oysa bu en tabi hakkımız, değil miydi?

Bugünlerde sizi en çok yaralayan olay neydi?
Soner: Pippa Bacca’nın öldürülmesi... Herhalde bizi en çok üzen olay oldu şu sıra.

Olayın sizin açınızdan en can yakıcı tarafı neydi?
Soner: “Gelinlikle gezerse başına bu gelir” cümlesinin rahat rahat söylenmesi beni en çok üzen şey oldu. Konuyu “Ama hak etmiş”e getirdiler. Suçluyu kendi içinde aramaktansa bir kılıf uydurmaları ve en çok da “Avrupa’ya rezil olduk” diye üzülünmesi çok can sıkıcıydı. Orada birinin ölmesi değil de sanki Avrupa’daki itibarımız daha önemli.

İnsan canına yeteri kadar değer verilmiyor mu sizce?
Soner: Evet tabi, bu olayla Tuzla’da ölen işçiler arasında bir fark yok. Tekil olarak hiçbirimizin değerinin olmaması ve olayın sadece uluslararası konjonktürde ülkeye sağlayacağı getiri ve götürüler açısından bakılması insaniyetten çok uzak bir tavır.

Peki Türkiye’de ‘insanın’ değeri neye göre belirlenir?
Onur: Bence burada tek önemli olan insanın ismi. Genel perspektiften bakarsak beni en çok rahatsız eden şey bunlarla hiçbir zaman yüzleşilmemesi. Bu olaydan sonra ciddi ciddi ablasının Türkiye’yi affetmesi tartışıldı. “Başka ülkede de olabilirdi, Türkiye’ye mal etmeyin” gibisinden açıklamalar yapıldı. Halbuki kadın olan ya da kendini kadın gibi hisseden herkes bal gibi bunun ne kadar şaşılmayacak ve alışılageldik bir durum olduğunun farkında. O yüzden bu kadar utanıyoruz. Üzüntü yok, sadece bir utanç var. Çok sahte aslında. Gece rahat gezen bir kadına yollu diye bakıyoruz. Halbuki başka bir yaşam formu da var. Gördüğümüzde de imreniyoruz. Mevzu, insanı insan gibi algılamakta bitiyor.

TÜRKİYE’DE SEKS BİLE EZEN VE EZİLEN DİYE YAŞANIYOR
Kadın açık kapı bırakmadıkça bir şey olmaz gibi bir inanç varken bu olay nasıl algılanabilirdi ki?
Onur: En temelde seks bile insanların kafasında eylem olarak “ezen ve ezilen” diye yaşanıyor. Çok politik bir durum bu. İş paylaşımını filan bırak. Türkiye’deki kadınların kaçta kaçı isteyerek seks yapıyor, kaçta kaçı orgazm oluyor? İngilizce’de mesela kadınlar “I fucked him” diyebiliyorken Türkçe’de öyle bir kavram yok. Etkenlik ve edilgenlik... Her şeyi belli ediyor bence.
Soner: “Adam gibi yap işini” gibi bir laf da var mesela. Seksi bırak. Her tür konuda söylenen bir laf bu. Erkek olmak böyle bir şey.

Sizi bir erkek olarak bu cinsiyet ayrımcılığı ne ölçüde rahatsız ediyor?
Soner: Yakın çevremizde çok fazla erkek muhabbeti olduğu zaman rahatsız oluyorum ben açıkçası.

Bu erkek muhabbetini maçoluk olarak mı nitelendiriyorsunuz?
Onur: Liseli ergen muhabbeti bence bu. Kadınlar hakkında konuşmaktan öte, futbol maçları, play station hakkında saatlerce konuşan insanlar da çok sıkıcı geliyor bana. Ama bizim etrafımızda çok fazla böyle insan yok. Hatta cinsiyetsiz bir sürü kadın ve erkek olduğunu düşünüyorum. İçinde yaşıyoruz bu insanların. Ve herkes çok rahat. Genel kodlar üzerinden düşünmek zorunda kalmıyoruz. Böyle bir mümkünatı da gördükten sonra her şey batıyor. Mesela vapurda insanlara “sigaranızı denize atmayın” demeye kalksam sonu gelmez. Ee, Türk insanındaki anksiyete oranınını düşündüğünde ve kendi kalıbıma baktığımda da çoğu kez susmayı tercih ediyorum. Çok sıkıcı bunlar.
Soner: Evet, son zamanlarda da hep bunu düşünüyorum. Ben bu ülke için bir şeyler yapmaya çalışıyor muyum acaba bir sanatçı olarak?

Bir şeyleri konuşmaktan korkmak da zor değil mi?
Onur: “Lahmacun yeme” dediği için öldürülen insan ben de olabilirdim. Bunu görünce hiçbir şey yapasım gelmiyor. Minibüse bindiğim zamanlarda da mümkün olduğunca çabuk çıkıp başka bir yaşam boyutuna geçmek istiyorum. Bu durum da beni ürkütüyor.

1 MAYIS’TA GEZDİM DİYE DAYAK YEDİM
Hatırlarsanız bu röportajı 1 Mayıs’ta yapmayı planlamıştık ancak bir şekilde birbirimize ulaşamamıştık. Bunun bir adı da korku muydu acaba?
Soner: 1 Mayıs’ta ben sokağa çıktım. Merak ettim ne olup ne bittiğini. Tarlabaşı’nın oralarda yürümeye çalışıyorum. Her yerde biber gazı var. Ve gözlerim yanıyor. En sonunda ‘tamam’ dedim göreceğimi gördüm, eve dönmeye çalışıyorum. Bir yere saptım. Arkamda bir koşturmaca başladı. Taşlar filan geliyor. Sonra polisler bir grubu kovalamaya başladı. Yakalayamayınca geri dönmeye karar verdiler. Sonra beni gördüler. 10 kişi üstüme çullandı. Gözaltına alacaklarmış. Ellerime baktılar. Molotof atanlar olmuş. Bende iz var mı ona bakıyorlar. Bu arada tekme ve cop yiyorum bolca. Üstümü aradılar. O sırada biri kendi elindeki taşı gösterip “işte bulduk” dedi. Ben istediğim kadar inkar etsem de bir şey olmadı ama şanslıyım ki bayıltırcasına dövmediler beni. Yanımda fenalaşanlar vardı mesela.

Sonuçta sen sadece gezmeye mi çıkmıştın gerçekten?
Soner: Evet, televizyonda zaten izliyordum ve merak ettim ne olup ne bittiğini. Öylesine yürürken başıma bunlar geldi.

Herhangi örgütle filan bir arada yürümüyordun...
Soner: Hayır, ben zaten inanmam o tür şeylere. Öyle bir şeyin içinde bile olsam böyle bir muamele gerekmiyordu ama ben daha sert bir tavır sergileseydim ne olacağım bile belli değildi. Belki de takılmamak lazım bunlara. Daha büyük düşünmek gerekiyor olabilir.

Bütün bunlara mantıklı bir açıklama yapabiliyor musunuz?
Soner: Hayır. Mesela Tarlabaşı’ndaki çocukları topladılar o gün. Sırf orada oturmasınlar diye kovaladılar. Hiçbir sebep yokken tartakladılar çocukları ve bu sırada biri “özgürlük mü istiyorsunuz, alın size özgürlük” diye bağırıyordu. Bu da çok erkeksi duyguların tatmini bence.

Durum itibariyle bazı değişikliklere ihtiyacımız olduğunu düşünüyor musunuz yoksa genel olarak mevcut düzenden memnun musunuz?
Onur: Ben herhangi bir devrimin artık mümkün olduğunu düşünmüyorum. Birçok şeye ihtiyacı var bu ülkenin ama bunun ne olduğunu bilmiyorum açıkçası. Kürt meselesi de çözülmesi gereken öncelikli problemlerden biri. Ama bir yandan da YouTube’un sürekli kapatılıp açılması gibi saçma sapan şeylerle de karşılaşıyoruz. Bir taraftan on sene öncesine göre muhafazakar kesimin çok daha rahat yaşadığı bir dönemdeyiz, bir taraftan onlara da absürt gelen bir sürü şeyi görüyoruz ve bir şeylerin değişmesi için bekliyoruz.

G.SARAY’IN ŞAMPİYONLUÐU 1 MAYIS’TAN ÖNEMLİ OLDU
Ne bekliyoruz sizce? Şu andaki hükümetten memnun değil misiniz siz?
Onur: Ben değilim ya. Belki bir öncekiyle ilgili daha olumlu şeyler söyleyebilirdim. En basiti doğru dürüst bir sol oluşum olmaması bir sorun şu an. Ama pek birşey de diyemiyorum çünkü halktan da çok kopuk yaşadığımı düşünüyorum bir anlamda. Onca şeyden sonra hala 1 Mayıs halkın kafasında komünistlerin olay çıkardığı gün olarak düşünülüyor ama Galatasaray’ın şampiyonluğu daha coşkulu kutlanabiliyor. Çok da övünülecek bir kültürümüz yok açıkçası.

Övünülecek hiçbir şeyimiz yok mu sizce?
Soner: O saf kültürün bize ait bir şey olup olmadığına emin değilim ben. Mesela Sakin olarak müziğimize çok fazla İngiltere temelli bir müzik diyorlar. Brit adını koyuyorlar. Oysa burada yaşayıp böyle bir şey yapıyorsak bu da o zaman bizim dediğimiz o kültürün içinden bir şey demektir. Kültürümüzle içi boş bir şekilde övünmektense ne olduğunu anlamakta yarar var diye düşünüyorum. Bizim olsun, bizden olsun diyenlerin kaç tanesi Osmanlıca biliyor mesela.

Türk olmak ne ifade ediyor sizin için?
Onur: Ben kimlik üzerinden baktığım için yurtdışında çok utandığım anlar da oldu maalesef. Belli ortamlarda öyle insanlarla aynı sınıfta yer alıyorsun ki kaçmak istiyorsun. Şimdi sanat tarihi derslerinde de camilere baktığımda Bizans kiliselerini görüyorum. Biz dediğimiz şey o kadar karmaşık ki. Önemli olan insan olmak. Hatta bu evrenin küçük bir parçası olduğumuzu da unutmamak. Böyle düşünüldüğü zaman insana, hayvana, doğaya hak ettiği verebiliriz.

Müzik sohbetlerine girmeye niyetimiz yoktu ancak şarkı sözlerinizde gizli kodlar veriliyor gibi.
(Bu cümleden sonra Sakin grubunun iki üyesi de beklenmedik bir kahkahayla söze başlıyor)
Onur: Ben hiç politik olduğumuzu düşünmüyorum. Çok anarşist sözler yazmak isterdim. Mesela Gil Scott-Heron’ın “The Revolution Will Not Be Televised” diye çok sevdiğim bir şarkısı vardır. Önümüzdeki albümün tanıtım turnesinde onu sahneye koymayı çok isterdim. O benim için en anarşist şarkıdır diyebilirim. Bizimkiler hopla zıpla şarkılar.

SLOGANLARDAN UZAK DURUYORUZ
...
(Benimle resmen dalga geçiyorlar)
Soner: Çok iddialı bir tavrımız yok. Asla didaktik değiliz. Çok daha insani sözler bunlar.
Onur: Delidavari bir yapı bozumuna gidiyoruz sanıyorum. Filistin’deki olaylarla ilgili bir şey söylemek istiyorsak mesela Filistinli birini yazmak daha empatik geliyor bize. Soğuk politik sloganlardan uzak tutuyor bizi.

Sloganvari değil de detaylarda gizli bir şeyler var gibi. Dinleyicilerinizin internette şarkılarınıza yaptığı yorumlardan da bu çıkıyor.
Onur: Şarkı sözlerini bırak, Sakin’in isminden bile çok şey anlıyorlar. O yüzden ileride geriye dönüp baktığımda ilk albümden de bu anlamda çok mutlu oalcağım. Belki çoğu insana göre bu bir başarı değil ama bence çok büyük kazanç; anlaşılabiliyor olmak. Fazlasını da istemiyoruz.

Anlaşılabiliyor olmaktan fazlasını elde edebilseniz en ütopik şey ne olurdu?
Soner: Italo Calvino’nun Görünmez Kentler kitabında anlattığı şey benim ütopyam olabilir. Kitapta Eutropia diye bir kent var ve 4 ayrı kentçikten oluşuyor. Herkes bir kentçikte bir kimlik, bir meslek ediniyor. Sonra farklı bir kente geçip bütün kimliğini değiştirebiliyor. Kimliğin önemsenmediği, geçici olduğu bir yerde yaşamak isterdim.
Onur: Başkasına zarar vermediğim ölçüde eylem özgürlüğü isterdim ben. En uç noktada sokakta seks yapmak bile olabilir. Fahişe olma özgürlüğü de olmalı insanın. Herkes kendi alanını bilmeli. Kişisel olarak bir şey söylemekten, bir şey yazmaktan çekinmediğim bir ortam isterdim sanırım.

“Bir şey söylemekten çekinmediğim bir ortam isterdim” derken Onur’un gözlerindeki samimiyet dikkat çekiyor. Susmak, bir işe yaramıyor. Biz de röportajı noktalayıp konuşmaya devam ediyoruz. Off the record!

http://www.ntvmsnbc.com/news/448310.asp#storyContinues
 
''Hayat'' albümü muhteşem bi albüm olmuş.
İlk 3 şarkı Kor Bir Ay - Ikarus Başarsa ve Laleler Beyaz süper ötesi parçalar.mutlaka dinlenmeli ..
ayrıca beklediğimden de sert bi albüm ..
 
l_88d9d8e4fd1c879f7ad784059e6f0f47.jpg
 
sakinrakposteryz3.jpg



Studio Live
bilet fiyatları17,00 YTL

ön bilgi- Kapıda bilet fiyatı 20 YTL

- Konser mekanına kanun gereği sadece 18 ve üzeri yaştakiler girebilir.
- Konser mekanında herhangi bir şekilde ses ve/veya görüntü kaydı almak yasaktır.

Kapı Açılış: 22:00

Konser: 23:00

Açılış: Ars Longa

Ars Longa

www.sakinfan.com
 
Mor ve Ötesi, DDR, Zardanadam, Sakin, Gevende, Kramp, Üç Nokta Bir, Karate Kid, DELI, Hayvanlar Alemi, Dinar Bandosu, Change of Plans, EVO Trio, Hariçten Gazelciler, KaçaK, komik günler, Sultan Tunç, Teneke Trampet, Ayılar, Smyrname, Human harvest, Marsis, Kırmızı Nokta, Dembedem, Ahibba, Cümbüş Cemaat

http://www.lastfm.com.tr/event/639005

Mehmet Akif Ersoy Piknik Alanı
Sarıyer

Rock sahnesi / 9 Ağustos Cumartesi

13:00 Kırmızı Nokta
14:00 Kaçak
15:00 Human Harvest
16:00 Ahibba
17:00 Serap Yağız + Suların Uğultusu
18:00 Symirname
19:00 Zardanadam
20:00 Bajar / Vedat Yıldırım
21:00 45'lik Şarkılar
22:00 Gren
23:00 Sakin
24:00 Mor Ve Ötesi
01:00 Heavy Cross (Gürcistan)
02:00 Deli
 
yeni şarkıları güzel olmuş
klipleride gerçektende çok iyi bir plan yapıyorlar ve bunu uyguluyorlar sakin-denek hayatım klibini izlemek istiyorsanız dream tv nin kendi sitesine gir yeni bölümünde bulacaksın
 
Denek hayatım versus Çünkü

Sakin isimli muhtelif grubun "Denek hayatım" isimli parçası ile 110 isimli güzide grubun "Çünkü" isimli parçalarının nakarat kısımları feci halde benzemektedir. Ki o kadar benzemektedir "Araklamışlar" bile denilebilir. Ritmik yapı zaten birebir aynı. Iki parca arasinda "kac adet" nota farki oldugunu ilerleyen zamanlarda taze Finalé çıktılarıyla burada olacağım.
 
Pek bir yanlışım yoksa grup 2. video klibini "Edepsiz Komedya" adlı parçasına çekiyor. Çok güzel bir parça dilerim klibide öyle olur. Haydı hayırlısı.
 
SAKİN BU ÇARŞAMBA DREAM TV YÜXEXES PROGRAMINDA !

postersakin-1.jpg


Sakin, 22 Ekim Çarşamba akşamı saat 22.00 ’de Dream TV ‘de Yüxexes programına konuk oluyor!

Güven Erkin Erkal ve İmge Celepci’nin sunduğu programda, grubun canlı performansını da izleyebilirsiniz.
 
Geri
Üst