2015 Seçimleri Değerlendirmeler.

2023 ? Bu ülkede yaşayanların çoğunun hayatını bu derece uzun vadeli planlayabildiğini sanmıyorum. Ayrıca, seçim bildirgeleri ve parti tüzüklerini okuyarak oy verdiklerini de düşünmüyorum. Örneğin, CHP’nin pasolig’i kaldırma vaadi vardı. Oysa 109 sayfalık seçim bildirgesinde planları arasında buna sıra gelmemiş bile. Ancak muhtemelen algının seçiciliği ile akılda kalıyor.

Konu 2015 Kasım seçimi ise durum bence gayet nettir. Halka şantaj yapılmış (pardon: koalisyon hükümetinin kaos anlamına geldiği konusunda halk bilgilendirilmiş), ekonomi ve güvenlik kaygılarıyla da çoğu insanın bakış açısı oldukça kısa bir zamanda değiştirilmiştir.

Benim oyumu verdiğim parti geçtiğimiz aylarda yaşadığımız şekilde iktidar olacaksa zaten yerin dibine girsin. “Başarı” için ben her yolu mübah görmüyorum. Onun yerine oy verdiğim partimin uzun yıllar boyunca boyunca başarısız olmasını tercih ederim.

Eleştirmek güzel, ancak bazıları da üç yıldızlı restoranda, çorbası ılık geldiğinden garsona efelenen tuzu kuru müşteri edasında. Çoğumuz oy vermek ve oy verdiğimiz partiyi eleştirmek dışında bir şey yaptık mı? Muhalefeti değiştirmek istiyorsanız, partiye üye olur, bir ucundan tutup beraber savaşırsınız. Beklenen genç liderler neticede uzaydan gelmeyecek.

Moral bozukluğuna da gerek yok. Türk Halkı daha yüksekten ve daha sert bir şekilde çakılmayı tercih etmiştir ve bunu da atlatacaktır.

Neyse. Ben yazmayım burada daha. Kolay gelsin.
 
Son düzenleme:
Oldukça ilginç seçim sonuçları. Ben de pek çok farklı okumaya açık olduğunu düşünüyorum.
Seçim sonuçlarına moralini bozan epeyce insan var gözlemlediğim kadarıyla. Hepsi zihninde bu seçim sonuçlarını Erdoğan'ın kesin başkanlığı ile eşdeğer gördüğü gibi, yine hepsi de herkesin zihninde aynı soru ile seçim sandığına gittiğini sanıyor. (AKP'nin adaletsiz ve keyfi yönetimi ile tamam mı, devam mı ? sorusu...) Oysa bu sorunun kendisi politize bir soru ve sadece belli kesimler için anlamlı. Herkes sandığa farklı beklentiler, umutlar ve çıkarlar doğrultusunda gidiyor. Dolayısıyla çıkan sonuçlar da tek bir sorunun yanıtı değil, olamaz.

O nedenle de seçim sonuçlarından "doğrular" filan çıkmaz. Doğrular vicdanın ve etiğin alanıdır. Sandıktan çıksa çıksa reel politik, sosyoloji ve psikoloji çıkar. Bunu anlamak lazım. Bence seçim sonuçlarına hayatını endeksleyen ve "evrensel hakikat" muamelesi yapanlar (ister enseyi karartıp çökenler olsun, isterse korna çalarak bunu kutlayanlar olsun) bu nedenle büyük hata yapıyor.

Seçimlerde benim dikkatimi çeken şey ise, bu sonucun Davutoğlu'nun başarı hanesine yazılmış olması.
Bu noktada "başkanlık sistemi hayırlı olsun" şeklindeki üstü örtülü moral bozukluğu içeren ifadelerin de biraz zorlama olduğunu düşünüyorum.
Erdoğan fiili olarak başkan gibi davranmak isteyecektir ve başkanlık için şartları da zorlayacaktır sanırım. Ancak bu noktada artık Davutoğlu seçilmiş (ve %50 oy almış) bir başbakan olarak farklı davranabilir. Bunu bekleyip göreceğiz. Ömer Çelik, seçim arkasından ilk demecinde yeni anayasa vurgusu yaptı. Yeni anayasa denemelerinin daha önce neden bir yerlerde takılıp kaldığı malum. Aynı oyunu tekrar tezgahlamak gibi bir gülünçlüğe kalkışacaklarını pek sanmıyorum. Bu noktada farklı stratejiler gündeme gelecektir. Aksi takdirde mesele yeniden aynı gündem üzerinden ülkenin kilitlenmesi anlamına gelir.
Fiili bir başkanlık sistemi bu noktada ne kadar sürdürülür ? O da yine bekleyip görebileceğimiz bir mesele. AKP'nin bir önceki seçim listesi tümüyle Erdoğan tarafından belirlenmişti ve AKP iktidarı kaybetti. Yeni seçimde 3 dönem yasağı biten isimlerin bir kısmı tekrar listelere girdi. Bu beklenmedik bir gelişmeydi aslında ve AKP'nin "yeniden başlıyoruz" tadındaki seçim sloganına da bir nevi ilham verdi. Çıkan tablo da 2011 seçimlerinin bir benzeri oldu. 2011, bir anlamda 7 Haziran'daki yenilgiye giden dönemin de başlangıcı idi. Bu nedenle bu sefer AKP'nin gerilim ve kutuplaştırma politikası üzerinden değil, pragmatik davranacağını düşünüyorum. Bu bence AKP ile çıkar ilişkisi olan pek çok kişinin de istediği şey. Mesele tekrar başkanlık sistemi üzerinden dönerse süreçler pragmatik olarak yürümeyecek ve bir noktada tıkanacaktır. Bu da muhtemelen AKP'nin istemediği bir şey.
Son olarak, seçimin dış politika açısından da önemli gözüktüğünü söylemek lazım. Türkiye'de demokratik hukuk devleti kültürü yerleşik olmadığı için, bizim seçimleri başarıyla tamamlayıp sonuçlarına uygun hareket etmemiz bile bir başarı olarak algılanıyor. Yani demokrasinin değerlerini özümsemiş olmamız filan zaten beklenmiyor bile. Biliyorum, bu durum bu forumdaki pek çok insanı üzüyor. Ama bizler zaten sadece bu ülke için değil, pek çok ülke için de "uzaylı" kıvamındayız:) Forumda herkes erkek, ama karı-kız değil lambalı amfi peşindeyiz... filan:)
Bu nedenle de herkesi kendimiz gibi zannedersek yanılırız. Bunu kendimize iltifat olarak değil, eleştiri olarak da söylüyorum. Bu forumda bizler de oldukça depolitize konumdayız. Kendimize dert ettiğimiz öyle bazı şeyler var ki (bkz: "Bilmemne firmasının yeni cihazı Türkiye'ye kaça gelir ?") hayatı boyunca gitar almaya parası yetmemiş bir başkası için bunlar çok farklı algılanabilir. İnsanların pek çok farklı derdi var, ama bunları sadece bir partiye oy vererek çözmeye çalışıyor. Bunun kendisi zaten fazlasıyla indirgemeci bir süreç. İnsanlar attığı oydan ibaret değil, (olamaz böyle bir şey zaten...), ama öyleymiş gibi davranılıyor. Bu indirgemeciliğin ve kolaycılığın cazibesine kapılmamak lazım.
 
Son düzenleme:
Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir. Tercümesi: Böyle başa böyle tarak.

"İyi de Kayseri hayvanat bahçesine dinazor konsun mu sorusuna evet diye cevap veren insanlarla benim oyum neden eşit, benim günahım ne?" diyen sevgili aydın aşmış arkadaşım. Sen o adamları hor görmek, aşağılamak dışında ne yaptın, adamlara şimdiye kadar neyi nasıl anlattın da, şimdi yakınıyorsun?
 
3.089 dan 2.73 ü gören dolar şuan 2.80lerde. HDP giremeseydi ilk çeyrekte 2.60 ı rahat zorlardı. Borsa desen uçtu.

İsim vermeyeyim ama çok önemli bir siyaset mevzunu abim bir laf etmişti: "Bak oğlum bu milletin tüm değerlerine aykırı siyaset yap ama bu milletin parasına dokunma yoksa hiç eder seni" diye. Biraz bunu gördük bu seçimde.

Ağzına bal çalındı milletin. Ekmek kuyruklarından iphone kuyruklarına hızlı bir geçiş oldu. Yeni mezun orta direk vatandaş ortalama ve üstü bu yaşamı sevdi. Lüx tüketim artık neredeyse hepimizin hoşlandığı ve gereksinim duyduğu bir hal. Ha kimi bunu kredi kartı borç batağı olarak yaşıyor kimi ticaretde doğru hamlelerle tekrardan tekrardan hayat standartını yükselterek yapıyor. Bu arada şunu söylemeliyim. Doların düşmesi ve kalkmasını ben pek hükümete yoran bir adam olmadım. Buradaki hızlı düşüş kalıcıda olmayabilir. Ayın sonunda tekrar 3 bandına tutuşturulada bilir.
Neyse, kısaca dün bir seçim geçirdi Türkiye, bir büyük klişe ile başlarsak "hayırlı uğurlu olsun"

Bu seçimi %40 "bence" akp'nin başarısı etkilediysede, %60 muhalefetin başarısızlığı etkilemiştir. Ben bir kaç farklı yere takıldım. Bunların en başında şu var. Ortalama 5 aylık bir süreçte oy oranları bu kadar oynuyorsa 5 ay sonra da elimizde "hükümet istifa" gibi sloganlar görmek mümkündür demek oluyor bu. Yani şunu demek istiyorum bizim siyasi gündemimiz aslında olgun değil tam tersi ergen ve tezcanlı bir haldedir. Çok hızlı sürelerde çok spesifik kararlar alabiliyoruz Türk halkı olarak. (Konuyla Alakalı Dip Not: Şu dakikadan sonra halen daha bir ıvır zıvır hesaplaşma derdine düşmemeli hükümet, artık daha lokal problemlere eğilim ilk reformcu halini almalı, yoksa bir sonraki seçimde işler inanılmaz değişebilir-bu 3-4 yıl sonrasının konusu, gelecez buralara merak etmeyin)

Bu çıkan sonuç, benim gibi %45 alır diyen bir adamı bile şaşırttı. Ama artık lütfen şu diyeceklerime bir kulak verin.

"13 yıldır bizi bu gerizekalı yönetiyor" diyorsan eğer sen 2 kat gerizekalısındır. Bu temel ilkeyi çok yönlü düşünmek gerekiyor. Bir; sen hükümete gerizekalılık biçiyorsan muhalif olanlar bundan daha fazla hakarete maruz kalmalılardır. Muarrem incenin "çıkıyorsun yeniyor, çıkıyorsun yeniyor" serzenişi çok haklı ve yerinde bir serzeniştir. Şu bilinmeli ki RTE Türk siyasetini çok iyi anlamış ve hamlelerini iyi yapan birisi.

Karşısında yeni yüzler yeni söylemler olmalı. "Laiklikte laiklik" söylemini bırakıp ufaktan proje üretmeye meyillenmiş CHP şuan birşeyler kaybetmediyse işte sebep budur. (Bana göre halen bir dişe dokunur projesi yoktur o ayrı) Lakin hedefi 2023 olan bir partinin karşısına hele böyle paradoxu bol olan bir gündem de sen "passoligi kaldıracağım" gibi söylemlerle çıkarsan olacağı budur.

Bence muhalefet inanılmaz bir fırsatı kaçırdı. Ve ben bir önceki seçimlerdeki komplo teorimi halen daha arkasındayım. Bir önceki seçimi akp bile isteye kaybetti. Tam bir texasholdem izledik. RTE iyi bir poker oyuncusuydu. Hep blöf yapıyor zannedildi ama eli güçlüydü, son seçimde ise eli güçlü değildi ama bu seferde blöf yaptı. Ve sonuç floş royal.

Şimdi kalkıp hala %50 seçmene "şöyle" "böyle" yakıştırmaları yapmak kahvehane siyasetine bile yakışmaz. Burada kalkıp sağlam bir revizeye gidilecek. Muhalefet genç, dinamik, okumuş mevzuya hakim ve sümüklü çocuklar gibi ağlamayan bir lider bulmalı. Muhalefetin hükümeti suçladığı "tek adamcılık" durumuna bir tuzakmış gibi kendi düştü. Hükümeti tek adamcılıkla suçlayanların yaptığı siyaset de tek adamcılıktı. "Tek adam gitsin ne olursa olsun"
-Peki gitsin tek adam ama sen ne yapacaksın?
-Bilmiyorum ne yapacağımı ama tek adam gitsin.
-Tamam gitsin de sen akabinde ne yapacaksın?
-Paso ligi kaldıracağım.
-Hımmm anlıyorum.

Tek adamcılık uğruna omurgasızlığın dibini gördük. Türk milliyetçileri pkk milliyetçilerinin aynasında saçını taradı, türk solu neidüğü belirsiz cemaatle dans etti vals eyledi. Muhafazakar milli görüş trajik bir şekilde kendisine 3 dakika yayın veren her kanalın ideolojisini benimsedi. TSK dan medet uman postal seviciler pensilvanyaya kadar yürüdü, radikal sosyalistler mhplileşti falan filan. Ben bu midesizliğin cezasının böyle olacağını biliyordum. Ve söyledim de bol bol. Ama ne yalan söyleyeyim bu kadar ağır olacağını tahmin bile etmedim.

Bu kaçınılmazdı ve oldu. Siyaset facebook sayfalarında bir kaç siyasi komandonun bilgi kirliliğinin dibine vurarak manipüle ettiği asparagas haberlerle yürümez. Herkes kendine çeki düzen verecek. Özellikle liderlerimiz şunu soracak "arkadaş 15 yıldır neden kaybediyoruz biz?" çok basit bir soru.

Koltuk sevdası, makam manyağı, diktatör cümlelerini içeren soruları biz acaba doğru kişilere mi soruyoruz son 5 yıldır?

Buyrunuz çuvaldız şurada.


Aslında milletin parasına dokunma değil o zira GSS ile filan AKP milletin parasına dokundu. Bu seçmen kitlesi artık parasına dokunulmasına bağışıklık kazanmış durumda. Milletin dinine dokunma desen daha doğru yorum olacaktı. Zira RTE siyaseti bırakmıştı. Yani herkes için mavi boncuk dağıtmıyor hatta bende kendi %50'mi salarım sokaklara diyordu. Kendisi ülke içinde insanları kutuplaştırıcı konuşmalardan çekinmiyordu. Ondan sonra gidip başka partiyi bölücülükle suçluyor. Adamın bildiği şu AKP'nin alternatifi yok. Bir şeyi anladı orta anadolu, karadeniz ve doğu anadolu da dincilik güdüsü milliyetçilikten yüksek.

Zaten kemik seçmenini kaybedemez adam aynı kafada rakibi olmadıkça . Çünkü %49 oy aldıysa bunun % 35 sağduyu sahibi olmayan fanatiklerden ( yobaz ) geliyor. Bunlar başka yere oy vermezler zaten. CHP isterse en güzel projeyi getirsin oy alamaz bu kitleden . Bunlar RTE'yi yada AKP'yi yanlışlarını doğrularını görerek değerlendirmezler. Bakın bu kitleye Cahil demiyorum. Fanatik diyorum çok daha farklı bir anlamı var.

Ekonomi alanında şu ana kadar kısmetliydiler Kemal Derviş politikaları ardından ABD'nin para politkası işleri yolunda götürdü ama bundan sonra önlerinde bir sınav olacak. Rasyonel olarak bakacak olursak dünya artık ileri derecede globalleşmeden, kaptilazim'i sürdürülebilirlikle birleştirmenin hesabını düşünmeye başlıyorken, alternatif enerji kaynaklarına çalışıyorken osmanlıcılık, imam hatip gibi tasavvufi kafalarda geleceğimizi yıpratabilir. Ama halk bunu istiyor dünya benim için önemli değil zaten ölecez bari ahirette rahat edelim diyor görünen kadarıyla. Ha açın inceleyin osmanlı insanı da bu kafadaydı o yüzden koca devlet unufak oldu.
 
hayır genel mantıkta halen daha çoğunuz yanlış düşünüyorsunuz. Hala akp falan akp filan kafasındasınız. Bkz durumu şöyle toparlayalım. Ekşide abimiz mevzuyu güzel anlatmış. Bende kendisine aynen katılıyorum.

akp'ye oy veren 23 milyon kişi

Halen daha bu resmi göremeyim biz/siz her kimse akp seçmenini kategorize edeceksek veya filhakika "akp seçmeni değilmi, onlar zaten şöyle böyle" diyeceksek. Bu söylemler kahvehanede bile yapılmıyor arkadaşlar artık. Uyanık olmak gerek.
 
hayır genel mantıkta halen daha çoğunuz yanlış düşünüyorsunuz. Hala akp falan akp filan kafasındasınız. Bkz durumu şöyle toparlayalım. Ekşide abimiz mevzuyu güzel anlatmış. Bende kendisine aynen katılıyorum.

akp'ye oy veren 23 milyon kişi

Halen daha bu resmi göremeyim biz/siz her kimse akp seçmenini kategorize edeceksek veya filhakika "akp seçmeni değilmi, onlar zaten şöyle böyle" diyeceksek. Bu söylemler kahvehanede bile yapılmıyor arkadaşlar artık. Uyanık olmak gerek.

Bu yazara göre akp'nin seçilme sebebi yaptığı onlarca yolsuzluk, kutuplaştırma, polis devleti olma, hukuksuz bir sürü durum, gezi olaylarına rağmen başka bir alternatifi olmadığı içinmiş. Tamam da bu da yine seçmene çıkar. Ahlaklı seçmen, bunları yapan bir partiyi seçmektense oylarının bir kısmını chp'e bir kısmını mhp'e, ayrıca 5. parti olarak Saadet partisine dağıtabilirdi. Kendisi de seçmenin büyük bölümünün aptal olduğundan bahsetmiş gerçi ama bu diğerlerini elitist yapmaz. Bu saçma bir yorum. Yapılan yanlışlar görmek ne zamandır elitistlik oldu? Bu ülke elitist bir tavırla kurulmuştur bunu da hatırlatırım.

Bence ne seçmen ceza kesti, ne de benzer stratejik düşünceler içine girdi. Akp dini kullanan bir parti, terör arttı, istikrar yok diye bastı oyu. 2+2=4. Akp seçmenine göre bu partinin yöneticilerinin hiçbir usulsüzlüğü dahi yok. Adam cebimden parayı çalsalar helal olsun derim diyor. Ben malesef saygı duymuyorum bu seçmene. Aslında aklımna çok güzel tabirler geliyor fakat söylemek istemiyorum. Geçen sefer %40 olmasının tek sebebi de %3-5'lik bir kesimin farkındalığı ve hdp'di. Kaldı Akp kadrosunda çok düzgün vekiller de mevcut. Keşke onlar Abdullah Gül ile birlikte başka bir parti kursalardı.
 
hayır genel mantıkta halen daha çoğunuz yanlış düşünüyorsunuz. Hala akp falan akp filan kafasındasınız. Bkz durumu şöyle toparlayalım. Ekşide abimiz mevzuyu güzel anlatmış. Bende kendisine aynen katılıyorum.

akp'ye oy veren 23 milyon kişi

Halen daha bu resmi göremeyim biz/siz her kimse akp seçmenini kategorize edeceksek veya filhakika "akp seçmeni değilmi, onlar zaten şöyle böyle" diyeceksek. Bu söylemler kahvehanede bile yapılmıyor arkadaşlar artık. Uyanık olmak gerek.

Bu dedikleriniz ve ekşideki arkadaşın dedikleri güzel olsada cezalandırıldığı durumda bile % 42 gibi oy olan bir partinin fanatik ve din odaklı bir seçmen grubu olduğunu değiştirmiyor.
 
Nihayet Türkiyeli muhafazakar müslümanlar batılı çağdaş Atatürk tek adam figürü yerine kendilerine yaratılan yeni liderlerini bulgular ve onu kolay kolay terketmezler.

AKP'ye oy veren ama yukarıdaki tanıma uymayan diğer seçmenler ise yine AKP'nin uzun süredir iktidar olmanın sağladığı her türlü güç, baskı ve tahakküme teslim olanlar ya da bundan nemalananlardır.

CHP merkezin ta ortasına yerleşse de, yetinmeyip Ekmeleddin'lerle ve devşirme sağ ikonlarla partiyi akepeleştirse de oy falan alamaz. AKP her bir parametrede doğası gereği 3-0 öndedir CHP'den. MHP'yi dile getirmeye gerek duymuyorum.

Bu ülkedeki yolsuzluk, rüşvet, rant, doğa yıkımı, HES'ler, işçi ölümleri, terör vs'ye rağmen iktidar partisinin oyları artıyorsa bu etkisiz muhalefetten değil, tipik bir ortadoğu ülkesi haline gelmemizden ve insanlarımızın tipik bir ortadoğu ülkesinin refleksleri ile oy kullanmasındandır.
 
Taner Güngör: Yaban - Yakup Kadri Karaosmanoğlu [Bam Teli]

Bir alıntı

Bekir Çavuş:
-Biliyorum beyim sen de onlardansın emme.
-Onlar kim?
-Aha, Kemal Paşa'dan yana olanlar...
-İnsan Türk olur da, nasıl Kemal Paşa'dan yana olmaz?
-Biz Türk değiliz ki, beyim.
-Ya nesiniz?
-Biz İslamız, elhamdülillah... O senin dediklerin Haymana'da yaşarlar.

Yaban Romanı "Anadolu" tam da budur işte. 50 yıl önce neyse şimdi de o. Dönem değişir, kişiler değişir ama zihniyet hiç değişmez aksine kötüye gider yozlaşır.
 
Şimdi biraz daha elle tutulur çözümlerden konuşalım. Muhalefet partileri diyerek başlayacaktım fakat, hadi kıvırmayayım, CHP demek istiyorum.
Bu parti:
1-Neden Cumuhuriyet gazetesine sahip çıkmıyor? Şu an neredeyse tüm medya tayyip emri altında broşür basan matbaalara dönüşmüş durumda. Her gün motorlu kuryeler evlere bedava Zaman gazetesi dağıtıyor. Chp neden bedava Cumhuriyet dağıtmadı? Gücü mü yetmez parası mı , yoksa yasak mı ?
2-Radyo istasyonlarının her üçünden birinde eller havaya müzik yayını, ikisinde de dini yayınlar yapılıyor. (Arabada giderken otomatik aramada hemen duyarsınız) İsteyen istediğini yayınlasın tabi. Chp'nin neden onlarca radyo istasyonu yok? Neden TV kanalı yok? (Halk TV demeyin sakın) Gücü mü yetmez, parası mı ? Yoksa yasak mı? Ama doğru, yakında yasak olur.
3-Bu parti neden gençlere, öğrencilere ve hatta yaşlılara emeklilere bedava İnternet erişim paketleri sağlamaz? Böylece parti propagandasını dilediği gibi yapar, bildiği gerçekler varsa paylaşır. Güc... neyse.
Ben buradan böyle başladım.
Bilenler, zaten bilenlere anlattı gerçekte olan biteni. Birbirimizin gazını aldık rahatladık. Bilmeyenlere nasıl anlatılacak? Asıl mevzu bu. "Kardeşim İnternet var, gazete var radyo var, cahil olmasınlar açsınlar dinlesinler okusunlar öğrensinler". Abi olmuyor işte. Okumuyorlar, dinlemiyorlar. Birinin gözlerine sokması gerek gerçekleri, hukukun en temel değer olduğunu. Bunun en geçerli yolu kitlesel iletişimi güçlü kullanmak.
Herkesin evinde kitap dergi İnternet yok. Ama herkesin evinde Kuran- Kerim var. Bir politikacı Allah adını aldığında bu mesaj her haneye nüfus ediyor ve politikacı dilediği düşünceleri empoze edebiliyor. Ancak muhalefet bu kozdan yoksun.
 
Şimdi biraz daha elle tutulur çözümlerden konuşalım. Muhalefet partileri diyerek başlayacaktım fakat, hadi kıvırmayayım, CHP demek istiyorum.
Bu parti:
1-Neden Cumuhuriyet gazetesine sahip çıkmıyor? Şu an neredeyse tüm medya tayyip emri altında broşür basan matbaalara dönüşmüş durumda. Her gün motorlu kuryeler evlere bedava Zaman gazetesi dağıtıyor. Chp neden bedava Cumhuriyet dağıtmadı? Gücü mü yetmez parası mı , yoksa yasak mı ?
2-Radyo istasyonlarının her üçünden birinde eller havaya müzik yayını, ikisinde de dini yayınlar yapılıyor. (Arabada giderken otomatik aramada hemen duyarsınız) İsteyen istediğini yayınlasın tabi. Chp'nin neden onlarca radyo istasyonu yok? Neden TV kanalı yok? (Halk TV demeyin sakın) Gücü mü yetmez, parası mı ? Yoksa yasak mı? Ama doğru, yakında yasak olur.
3-Bu parti neden gençlere, öğrencilere ve hatta yaşlılara emeklilere bedava İnternet erişim paketleri sağlamaz? Böylece parti propagandasını dilediği gibi yapar, bildiği gerçekler varsa paylaşır. Güc... neyse.
Ben buradan böyle başladım.
Bilenler, zaten bilenlere anlattı gerçekte olan biteni. Birbirimizin gazını aldık rahatladık. Bilmeyenlere nasıl anlatılacak? Asıl mevzu bu. "Kardeşim İnternet var, gazete var radyo var, cahil olmasınlar açsınlar dinlesinler okusunlar öğrensinler". Abi olmuyor işte. Okumuyorlar, dinlemiyorlar. Birinin gözlerine sokması gerek gerçekleri, hukukun en temel değer olduğunu. Bunun en geçerli yolu kitlesel iletişimi güçlü kullanmak.
Herkesin evinde kitap dergi İnternet yok. Ama herkesin evinde Kuran- Kerim var. Bir politikacı Allah adını aldığında bu mesaj her haneye nüfus ediyor ve politikacı dilediği düşünceleri empoze edebiliyor. Ancak muhalefet bu kozdan yoksun.

Merhaba, cemaatlere aktarılan paraların sadece onda biri CHP'ye gelseydi işler çok daha başka olurdu. Sorularınızı yanıtlamaya çalışayım.

1- Parası yetmez. Herşeyden önce Cumhuriyet gazetesi bağımsız bir gazete ve CHP ile doğrudan ilişkisi yok. Yine de CHP tüm sıkıntıları göze alıp bu işe soyunsa bile parası yetmez. Gazetenin fiyatı 1,5 TL. Diyelim ki CHP ile gazete anlaştı ve gazete başına 0,5 TL'ye malolacak partiye, o zaman diyelim ki 500.000 adet x 0,5 TL = 250,000. 250,000 x 365 gün = 91,250,000 TL. İnternette araştırma yaptım ama sadece 2010 yılı CHP bütçesinin 57 milyon TL gelir 57 milyon TL gider olarak bulabildim. Diyelim ki geliri 5 yılda 100 milyon TL oldu. CHP sadece gazete dağıtan bir parti olabilir yalnızca.

2- Gücü yetebilse de parası yetmez. Biraz bakındım nette, anlayabildiğim kadarıyla ucuz yollu bir YEREL TV kanalının bile yıllık minimum 500,000 TL maliyeti varmış. Radyo kanalları da daha düşük maliyetli olmakla birlikte, sürdürülebilirliği için düzenli ve geniş bir bütçe şart. Ayrıca bildiğim kadarıyla diğer partilerin de radyo ya da tv kanalı yok.

3- Bir aylık mobil internet erişimini diyelim ki kişi başı 10 TL'ye karşılayabilecek. 100.000 kişi için bile yıllık maliyeti partiye 12 milyon TL'ye gelir. Şu an Türkiye'de mobil 3G abone sayısı 51 milyonmuş. 70 milyondan fazla mobil telefon aboneliği varmış. Dolayısıla insanların internete erişemediği için CHP'nin çalışmalarına erişemediğini düşünmüyorum. İnsanlar CHP sayesinde internete ücretsiz erişse de durum değişmeyecektir.

Sizin sorularınıza cevap ararken aslında partiler arasındaki dengesizliğin ve haksız rekabetin ne dramatik boyutta olduğunu daha iyi anlamış oldum. Bu kapitalist düzende para her türlü değerin önünde. Milyarlarca TL'nin aktığı bu yandaş medya sektöründe yüzlerce dini yayın yapan radyo ve TV kanalı, onlarca yandaş ulusal TV kanalı, yüzlerce yerel yandaş medya yayın organı AKP'nin zengin menüsünden yedikleri zıkkımın devamı için, hayatta kalabilmek için var güçleriyle uğraşıyorlar. Bu bir mutualizm'dir. Bu giderek güçlenen çıkar döngüsü karşısında çaresizce çıkış yolu arıyoruz ama kısa vadeli bir yol malesef yok. Çünkü 30-40 yıldır cemaatler çok rahat bir şekilde binlerce yatılı okulda yüzbinlerce muhafazkar müslüman yurttaşlar yetiştirdiler. İnanılmaz maddi güçleri var. Ayrıca muhalif kesim (çok doğal olarak) hiçbir birliğe mensup olmayan münferit kişiler. Muhalif kesimde artık iktidarı sarsabilecek miktarda para kontrolü de yok. İktidar akıllı olduğu için muhalif holdingleri ve medya kuruluşlarını bu nedenle sistematik olarak ele geçiriyor.
 
Cinler çükünü görmesin diye donla yıkanan, 2002'den önce yolculukların at arabasıyla olduğunu zanneden, ilk elektriğin ak partisinden sonra bağlandığına inanan bir kitleden bahsediyoruz.

Ben Türk ya da sevdikleri şekilde konuşalım Türkiye basınının da, aydınınında kendine bile faydası olduğuna, bir şeye derman olduğuna inanmıyorum. 2002'de hepsi şakır şakır konuşuyordu, yok vesayet bitti, yok ezilenlerin sesi, yok ılımlı islam bilmemne.. Karşı çıkan herkesle de laikçi teyze, kemalist(!) gibi kendilerince aşağılayıcı bir şekilde alay ediyorlardı.

O yüzden ne Ahmet Hakan'ın yediği yumruğa, ne Altan ailesinin geldiği duruma, ne Ertuğrul Özkök'ün modernist(!) isyanlarına üzülüyorum. Hepsi birden beter olsun. Beş kuruş para almadan aydın geçiniyoruz ayaklarına tüm güçleriyle bu adamlara destek verdiler. Paspas oldular, önlerine yattılar, her eleştirimize karşı tüm güçleriyle savundular. Bizleri de geri kafalı, geçen yüzyılda kalmış ilan ettiler.

Şimdi o sürüler, milletvekilleri önderliğinde gazete binası basmaya gidiyorlar. Bu modeller orada fırsatını bulsaydı o gazeteyi yakardı ve hiç suçlu hissetmezdi kendini. İşte bu zihniyeti savundular, ezilmiş itilmişler o yüzden güya acıdılar, hoş görmeye kalktılar. Şimdi sıra onlara geçti ve intikam çağı başladı. Şmdi hepsi ağlaşıyor, yok biz kullanışlı aptallardık, yok kandırıldık bilmemne... Ben şu halimle neyle karşı karşıya olduğumuzu anlayabildiysem, bu kadar aydın, yazar çizerinde benden çok daha kolay anlaması gerekiyordu. Tabii Salih Memecan çektiği yağların ödülünü, metrobüslere, otobüslere işlerini satarak alıyor. Anlamazdan gelmiş olma ihtimalleri de çok yüksek.

Diğer tutulduğum kesim kadınlar! Atatürk 1932 yılında seçme seçilme dahil insanlığın, vatandaşlığın gerektirdiği bütün hakları kendilerine vermiş. İngiliz kadınlarının hak arama mücadelesini araştırırsanız bunun kıymetinin ne kadar büyük olduğunu anlarsınız. Bu o kadar büyük bir devrim ki kurtuluş savaşı yapmadan vatan kurtarmak kadar önemli ve kolaylaştırıcı bir gelişme. 1970lerde ingiliz kadını hakkını istediğinde polis atla çiğnemeye kalkıyordu! Bu hakların hiçbirini istemeyen bu kadar çok kadın olduğunu gördükçe tutuluyorum. Tek başına şahitliğinin bile kabul görmediği bir hukuktan, anlaşamadığı için boşanabilme hakkını kazanmış bir konuma gelmişken bunları nasıl reddettiğini anlamıyorum.

Aslında anlıyorum. Türkiye'de kadınlar kaçak güreşmeyi sever. Asla ortaya çıkmaktan hoşlanmazlar. Kendi ellerini kirletmek, milletle kötü olmak yerine kocalarını, çocuklarını doldurup istedikleri sonuca ulaşmaya çalışırlar. Böylece dünya yansa suç üstlerine kalmaz hep başkaları kötü olmuş olur. Şimdi hakkı hukuku eşit olsa nasıl olacak? Sorumluluk alması, yaptığı şeylerin bedelini ödemesi gerekse nasıl olacak? O yüzden her işi çevirip sonra da "beyim bilir ben bilmem" diyip kaçacak. Başka yolu yok.

Herkes kurnaz olmuş memlekette. Benim hiç inancım kalmadı artık. Hep %50 %50 bir millet. Kurtuluş savaşında savaşıp ölenle, savaşta ve sonrasında istiklal mahkemelerinin astığı kişi sayısı neredeyse denk. Haini ve evladı hep kafa kafaya. Şimdi sıra onlarda bakalım neler olacak ama sorun Türk ve Kürdün arasında değil asıl sorun bu iki zihniyetin arasında.

Osmanlıcılık hikayelerine de gelirsek bir sayfa aile ağacı çıkaramayacak vatandaş kendini osmanlı torunu, padişahı da ecdad olarak tanımlıyor. Osmanlı için anadolu hinterland, yani elinde tuttuğu ama çokta mühim olmayan bir topraktı. İnanmayan ankara'nın tarihine baksın, karamanoğlu beyliğinin nasıl kafasına göre yüzlerce yıl osmanlının orta yerinde takıldığına baksın. Yani o beyliğin orada olması bile umrunda değildi adamların. Atamışlar valiyi, vergi geliyor, hizmet gitmiyor ara sıra da sefere giderken Alevi, Türkmen kim varsa katledip dönüyorlarmış. Osmanlı imparatorluğu balkanlardır. Ne zaman ki balkanlar ve mora yarımadası kaybedildi o zaman o iş bitti. Zaten adamların nereyi imar ettiği, nerelerin daha bayındır olduğu, nerelerde eserlerin bulunduğu ortada. Uzun lafın kısası aslında Osmanlı'nın doğuda ilgi alanı şu anki Bostancı Lunaparkı itibariyle bitiyordu. İran sınırına kadar gitmeye gerek yok. Haksızlar mı? Bence de çok haklılar.
Şimdi bu unutulmuş coğrafyada yaşayan kişi osmanlı torunuyum diyor ve atasının?? mezar taşını okuyamıyor diye ağlıyorsa en güzel şekilde muameleyi hakediyor demektir. Latin harfini sökemeyen adamlar aksanlarıyla, noktalamasıyla kaç tane hali olan arap alfabesini sökerim diyor. Sökeyim hepsini.

Hazır hızımı almışken bir iki konuya daha girmek istiyorum.

İlk önce Türkiye'nin dışında yaşayıp demokrasinin bütün nimetlerinden yararlanan fakat AKP'ye oy veren vatandaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Gerçekten büyük resmi gördünüz ve bu oyunu bozdunuz. Harika bir öngörünüz var. Az daha İsrail, İngiltere ve Amariga üstümüzde çok büyük oyunlar oynayıp düğmeye basacaklardı. Son anda yurdun dışından yetiştiniz. Varolun.


İkinci konu,

"Halkı eğitmeli, ona doğru yolu göstermeliyiz" söylemine hiçbir şekilde katılmıyorum. İsteyen gitsin sekiz yaşında bir çocuğun davranışını değiştirmeye çalışsın. Mesela eğitim vererek tırnaklarını yeme huyundan vaz geçirsin. Denemesi bedava.

!!!!!!! Akıl sokulacak bişey değildir !!!!!!

Şimdi karşımdakini eğitirim demek otomatik olarak sizi karşınızdakinden daha üst bir pozisyona konumlandırır. Haliyle de üstten üstten bir konuşma durumu olur. Sorun sizin daha fazla biliyor olmanız değil. Karşınızda eğitmeye karar verdiğiniz vatandaşta çok iyi bildiğini düşüyor. Adamın okuma yazması kısıtlı, üçyüz kelime ile konuşuyor. İsrail nerde desen haritada gösteremez ama çok rahat bir şekilde analiz yapıyor. Kimse kusura bakmasın bu kişi eğitilemez! Bu adamlarla baş etmenin yolu boyun eğdirmek. Üstün olduğunuza inanıyorsanız bunu sonuna kadar hissettirmek. Çünkü kömüş dövüldüğü yere gider. Övüldüğü yere gitmez.

Demagoji mi yapıyor? Sizde yapın. Sesi mi yükseliyor sizde yükseltin. Konuştuğunuz konuda rakam ve tarihleri bilin. Kim olduğunuzu hatırlatın. Eşitiz biz ayaklarına girmeyin. Eşit falan değil kimse. Üç dil bilen iki üniversite mezunu akademisyen ile ilkokul mezunu adam bilgi ve hayat görüşü olarak eşit değil. Siz eşitim derseniz o vatandaşta sizi orada ezer çünkü vasatta buluşmuş olursunuz.

Hatırlatmalarda bulunun. Soru sorun. ayda kaç para kazandığını, kaç saat çalıştığını sorun. Canlarını acıtacak her konuya girin. Kendinizden bahsedin. Ne kadar iyi olduğunuzu vurgulayın. Sıkıntı yaratın. Hafiften sıkmakta serbest. Yeterki inandırıcı olsun ve aşırıya kaçmayın. Buradan sonra konuşarak sohbetle uzlaşmamız mümkün değil. Onlar nasıl konuşuyorsa anladıkları dilden konuşmak lazım.

Tabii durduk yerde normal normal davranan adama yapmayın bunları. Çok makul insanlar elbette var ve onlarla zaten insani bir sohbet gayet mümkün oluyor. Benim sözüm karşınıza çıkıp Allah ne verdiyse bu günkü iktidarı savunmaya kalkan tiplere karşı. İşte onlara hiç acımayın. Eğitmeye kalkmayın, yaptıkları demagojiye aynı şiddette cevap verin.

Hala %50 ye karşı %50 yiz.
 
Son düzenleme:
Geri
Üst