Analog Ve Dijital Kayıt

Şu albümünde gerçekten analog kaydedilip kaydedilmediğini çok merak ediyorum. Eğer dijital ise cidden çok ilerlemiş demektir. İnanılmaz analog, vintage tınlayan bir albüm.
 
Analog bant modellemeri çok ilerledi, ben de kullanıyorum hatta burdaki videolarımda kullandım. Analog konsol modellemeri de aynı şekilde, zamanla artık tamamen analog ekipman dışarda kalacak sound açısından ama çalışma yöntemi ve iş akışı olarak tercih edilebilir alışık olana. Dire Straits'in Brother In Arms albümü kaydedilen ilk dijital albümdür mesela, çoğu analog olarak bilir. 30 sene evvel oluyor bu. Ayrıca analog ekipmanla kaydetmekle de bitmiyor. AAA denir analog kayıt, analog miks, analog mastering. Yavuz Çetin'in albümü ( sanırım satılık isimli olandı ) analog kayıt ama geri kalanı dijitaldir, %80 öyle hatırlıyorum. Birde vinyl'e basma işi var, full dijital DDD yapıp vinyl'e basmak ile AAA işi vinyl'e basmak veya cd'ye basmak da var. Bir olay da var ki dijital analog karışık veya tamamen dijital kayıt alıp miksi konsol veya bant veya ikisinden birden geçirip finalize etme var ( analog summing ). İşin teferruatı çok.
 
Son düzenleme:
Analog bant modellemeri çok ilerledi, ben de kullanıyorum hatta burdaki videolarımda kullandım. Analog konsol modellemeri de aynı şekilde, zamanla artık tamamen analog ekipman dışarda kalacak sound açısından ama çalışma yöntemi ve iş akışı olarak tercih edilebilir alışık olana. Dire Straits'in Brother In Arms albümü kaydedilen ilk dijital albümdür mesela, çoğu analog olarak bilir. 30 sene evvel oluyor bu. Ayrıca analog ekipmanla kaydetmekle de bitmiyor. AAA denir analog kayıt, analog miks, analog mastering. Yavuz Çetin'in albümü ( sanırım satılık isimli olandı ) analog kayıt ama geri kalanı dijitaldir, %80 öyle hatırlıyorum. Birde vinyl'e basma işi var, full dijital DDD yapıp vinyl'e basmak ile AAA işi vinyl'e basmak veya cd'ye basmak da var. Bir olay da var ki dijital analog karışık veya tamamen dijital kayıt alıp miksi konsol veya bant veya ikisinden birden geçirip finalize etme var ( analog summing ). İşin teferruatı çok.
Hock size bir sorum olacak. Kayıdın dijital yada analog olduğunu sadece mikser ve bant mı belirler yoksa gitar kayıtlarında amfi simülasyonu/transistörlü amfi/lambalı amfi kullanılması , Direk line outtan mixere girilmesi/kabin mikrofonlanarak girilmesi/kabin simülasyonu kullanılması da sizce dijital yada analog denilmesini değiştirir mi?

Misal ben evde lambalı amfimin line out çıkışından ses kartıma girerek gitar kayıtlarını alıyor davullarda ise bir adet kondenser mikrofon ile kayıt almayı düşünüyorum fakat kick tonunu beğenmediğim için de beğendiğim bir midi davul kitinin kick'ini kullanıyorum :D . Bu tarz durumlarda sizce ne kadar dijitaldir? Yorumsuz bırakıp "Olum bu kadar gereksiz işlerle uğraşma git işine" tarzı bir cevap verebilirsiniz :D

Ayrıca arkadaşımın tamamen dijital olan bir parçasını (direkt ses kartına girilmiş gitar ve midi enstrümanlar) şuraya bırakarak yorumunuzu talep ediyorum.

 
İlk mesajımda belirttim dijital demek sesin veya görüntünün veya yazının 0-1 sistemiyle kodlanmasıdır. Bilgisayara girmiş herşey dijitaldir, ama herşey. Akustik enerji elektrik enerjisine ( mikrofon kablo preamp vs ) oradan da dijitale ( voltaj değişimlerinin karşılığı olan 0-1 kodlaması ile konvertör tarafından bilgisayar ile haberleşerek ) dönüşür, bilgisayarda çıkarken bunun tam tersi şekilde akustik enerji yani kulağımızla duyduğumuz frekans yığınına ses dönüşür, öyle duyarız. Artık ses, görüntü, yazı gibi şeyler gerçekliğini kaybeder onları sembolize eden şeye dönüşür. Dijital ses diye bir tabir olmaz, dijital ses ya da başka bir şey değildir artık. O matrixdir. Gerçek değildir yani maddi gerçeklik kaybolur, materyalizm komik şekilde çöker. Bilgisayarın içine giriş olduğu andan itibaren ( kodlama ile ) madde ve enerji değerini kaybeder. Artık herşey iki sayıdır. Kavraması aslında kolay kabul etmesi zor bir durum.
 
Son düzenleme:
"Analog herzaman iyidir" demek ne kadar doğru emin değilim: Fotoğraf makinalarını düşünün, analog makinalardaki jelatin film üzerindeki gümüş tuzların oluşturduğu pixel boyutu ile şimdiki dijital cihazların kapasitesini karşılaştırabilimisiniz? Analog bantların taşıyabildiği ve duryurabildiği frekansların CD teknolojisindekinin çok altında olduğunu biliyoruz. Frekansları analog bantlardan CD kadar duyamıyorsak nasıl olur da bantların üstünlüğünden söz edebiliriz.?

Aşağıdaki resim sesin ilk kaydedildiği "Fonotograf" ismindeki cihaz. 1860 yılına ait. 60 lı 70 li yılların teknolojisine göre ne kadar ilkel olduğunu görüyorsunuzdur. O yıllarda yaşıyor olsaydınız; "-hayır Fonotograf elektiriksek devrelerden geçmiyor daha doğal, daha analog ve sıcak mı diyecektik ? Tabili o zamanlar ulaşılabilinen ve tasarı boyutunun zirvesi buydu. ve giderek gelişti. Günümüzde durum ve imkanlar daha farklı.

747-Foto002.jpg


80 lerde büyümüş, CD lerin bile olmadığı yıllarda analog bantları çok uzun süre kullanmış biri olarak; Kaset olarak dinlediğim albümleri CD den ilk dinlediğim zamanı hatırlarım. O netlik ve detaylara hayran kalmış ve o kaliteyi malesef daha önce kasetlerde duymamıştım.

30-40 TL lik desktop speakerlarında mp3-CD dinliyoruz, günümüzdeki CD teknolojisi de ilk dönemler kadar özenli değil. Analog teknolojiler şuanda ulaşılamaz olduğundan ve yetersiz ekipman ile dijital kayıt dinlediği için aslında birçok kişi de "Analog herzaman daha iyidir" klişesini yaşıyor ve savunuyor bence.
 
Son düzenleme:
Ses kartı üzerinden bilgisayar ortamına aktarılan her ses kaynağı %100 olarak dijitale döner.
Fakat, dijital'e çevrilen her ses kaynağının ne kadar analog tadını kaybetmeden dijitale dönebileceğini ise sizin elinizdeki dijital ekipmanların çevirici/çözücü kalitesi belirler.
Şöyle ki gerçek bir davul ile (analog ses kaynağı ile) çaldığınız bir ritmin, ses kartı üzerinden dijital ortama aktarılması sırasında sizin ses kartınızın üzerinde bulunan AD/DA (analog - digital/digital - analog) katı, kapasitesi dahilinde dijital kodlara çevirir ve kaydeder (wav,mp3 vb.). Ses kartınızda bu birim ne kadar kaliteli ise ses işte okadar analog tadında kalabilen dijital verilere dönüşmüş olur.
AD/DA kalitesi ise ses kartı ve çeviriciler için bugünkü dijital ekipman piyasasında, fiyatları belirleyen ilk etkendir demek yanlış olmaz...
 
Bu arada kasetler 22khz'dir. Bant diye onu dikkate almayınız. Ayrıca herşey netlik de değil tabi.

Ayrıca ses kartının konverterlarında sinyal %100 dijitale çevrilir diye birşey yok, sample rate ile doğru orantılı olarak ses dalgasının takliti ( örneklemesi ) gerçekleşir. Sample rate arttıkça ses dalgasına daha benzer bir örnek çıkarılır, gözlükle bakıp daha net görmek gibi düşünün. Aynısı değildir, ses dalgası akıcı devamlılığı olan birşey iken örnekleme daha kesintilidir. Bakarak bir desenin aynısını ne kadar çizebilirseniz bu da öyle, ne kadar net gördüğünüze göre ayrıntı yakalarsınız...Neyse efenim bu çevrim sırasında analoji tam manasıyla ( yani analog olma benzeşme hali ) kurulamaz, o artık aslına yakın bir örneklemedir. Örnek sözü tam ifade etmiyor ama anlaşılmıştır herhalde. İşte onun için ses kartı ya da analog-dijital/dijital-analog ( ad-da ) tercüme kaabiliyeti yüksek olan konverter aslına ( ses dalgasının aslına ) daha sadık kalır. Olay budur.

Tabi artık devir değişti sistemler hibrit hale geldi. İki anlayış öpüştü barıştı sulh içinde yaşıyorlar.
 
Son düzenleme:
Kayıt tartışmadan önce, dinleyen varmı? o da önemli :) Kasetle sınır değil, tecrübe etmeyenler önce gidip düzgün bir sistemde (dede'den kalma tozlu aletler değil, girin bir hi-fi dükkanına rica edin) plak dinlesinler baksınlar mp3/cd'ye benziyormu :)

Analog kayıt yaptım, müzisyen düzgünse işin o tarafı işkence falan değil hatta mastering içinde geçerli bu bir arkadaş flört grubundan bahsetmiş aklıma geldi barış büyük hala mastering'te kullanıyor.

Dijital'e kıyasla iyi veya kötü değil gitar dilinde bir amfi nasıl diğerinden farklı tınlıyorsa öyle estetik farklarıyla değerlendirilmeli. Edit ayrı hikaye, zaten DAW'daki edit mantığını unutun biraz janra kısmıda var bu kayıt sistemi kararlarını verirken yani işin sonunu başında duyup kararları verebilmek.
 
Analog çalışma başlı başına ayrı bir olay, müzik çıkıyor resmen ama müzisyen kılıklı olanlarla değil harbi çalanlarla yazanlarla tabi. Çok da zevkli bir şey yani, teype kayıt almadım ama konsol kullandım hala içimde bir şeyler kıpraşıyor aklıma gelince. Anı yaşadığını kaydediyorsan, sanki o kayda sesden ayrı birşey de giriyor. Bu ölçülemez ama yaşanabilen birşey. Psiko kısmı devreye giriyor. Analog mastering o da başlı başına olay, ciddi ekipman, akustik ve eğitimli kulak. Çok titiz işler, bir Peter Snipper'ın ( soyadını yanlış yazmış olabilirim ) studyosunu görmüştüm, hatta biraz kurcaladıkta bir kaç saat ders icabı serbest:) insana bir haller oluyor resmen:)

Analog ekipmanla kayıt yapmayı bir takıntı haline getirmek ses için iyi güzel de çıkan müziğin nostaljinin dşına çıkması iyi olur, satabilen maliyeti karşılayacak veya uğraştığına değecek bir bir orjinallik olması çok önemli. Flört yaptı evet ama nostaljik bir müzikten öteye de gidemedi, alıcı da bulamadı. Kendi kendine takılan bir müzik oldu. Ama çok güzel diyenlerin bile alıp dinlemediği satışlardan bellidir herhalde. Bu ayrı birşey ama aynı zamanda iş sadece tekonoloji de değil.

Neyse kayıt işlerine meraklı olanların, yani kaydetmek istediği şeyler olanların evde biraz ( bütçeye göre dedim birazı ) akustik düzenleme ( kayıtta da önemli, kablo ile gitar kaydederken bile önemli ), bilgisayar ve diğer oyuncakları dizip hemen ne kaydedecekse ona yoğunlaşması lazım gelir kiii, kayıt tuşesini, kayıt müzisyenliğini, kaydetmeye değer malzemeleri olup olmadığını öğrensin. Dijital analog muhabbetleri anlamsız yoksa.

Yok teknolojisini ciddi merak edenlerdenseniz okuluna gidip teoriden başlayın, pratikle sürdürün filan.

Şu videoda analog-dijital bir arada ama çalışma şekli dijital mantık, durlu kalklı, dur olmadı geri al bilmem ne.




Şuna da bir göz atın analog şu bu herşey ortada. Mastering hakkında. Akustik düzenlemeye de dikkat, primacostic heryer.

 
Son düzenleme:
Analog kayıt için "gerçek enstürmancı" gerekir. Çünkü edit çok zordur. Olmadı abi bir daha alalım gibi hareketler azap olduğu için öncelikle ortada kaydedilecek bir müzik olması gerekmektedir.

Dijital yani DAW ortamında sonsuz undo(geri alabilme) şansı, mükemmel edit imkanı var. Dolayısıyla çok iyi değilseniz, müzikal bir fikriniz yoksa bile eli yüzü düzgün bir iş çıkartılabiliyor.

İyi bir analog sistemle kayıt evde olabilecek birşey değil. Ben kendi açımdan daw kullanırken analog çalışmanın iş akışını uygulamaya çalışıyorum. Yani önce kaydedilecek şeyi bilgisayarın başına oturmadan iyileştirip çalıyorum. Sonra her kanalı tek seferde, sanki kanal kaydetmek paraylaymış gibi özenerek kaydediyorum. Tonları ise bilgisayarın dışında gerçek enstürman ve efekt aletlerinden sağlıyorum.
Yani Daw a sequencer ve bant kayıt cihazı gibi davranıyorum. Ses kalitesi ve kolaylık olarak bugün çok ilerledi herşey. 1000tl civarı bir paraya mükemmel bir ses kartınız olabiliyor.

Dijital kayıt işi müziğe demokrasi getirdi. Artık düzgün bir kayıt alabilmek sadece belli kişilerin tekelinde değil. Şurada asılan demolarda bile çok başarılı kayıtlar mevcut.

Evde kullanılan analog kayıt cihazları.. Fostex, Tascam. 4 ya da 8 kanal cihazlar vardı. Onları kullanırken hiçte öyle ohh ne analog ne harika demiyorduk. Arkada hışşş diye bir ses, headroom sıfır, imkansız edit... Hele ki edit konusu çoğumuz tek başımıza çalıştığımız için çok hayati konular. Mutlaka kolay olması gerekiyor. Bu arada taş devrinden değil, 1995-98 'den bahsediyorum.

Özetle analoğun pahalısı güzeldir, ucuzundan bir cacık olmaz. Fakat iş akışı ve edit belası kişinin müzisyenliğini çok geliştirir.

Dijitalin ucuzuyla bile eli yüzü düzgün iş yapmak çok daha mümkün ve kolay. Fakat bu kolaylıklar yüzünden kişinin gerçek limitlerini bulması gecikebilir. Mesela tek seferde çalması gereken bir soloyu cümle cümle kaydetmek sonuç açısından başarılı, ama müzikal gelişim açısından sizi bir mücadeleden mahrum bırakan bir durumdur. O mücadelelere girmek gerektiğine inanıyorum. Ha ben sonuca bakarım aga diyorsanız o zaman dijital.
 
Ben enstrüman çalmağa ve ciddi anlamda müzik dinlemeğe 1967 yılında başladım. Dolayısıyla gözümü analog sound içinde açtım . Uzun yıllar boyu benim için müzik dinlemek ; plak yada bu plakları analog radyo yayınlarında dinleme anlamına geldi hep. Bu nedenle analog sound'un benim yaşımdakiler için her zaman ayrı bir ehemmiyeti var olmuştur ve olmaya da devam edecektir.

Yukarılardaki bir mesajımda değindiğim gibi ; nadir örnekleri dışında artık günümüzde analog kayıt yapılmıyor / tercih edilmiyor. (Bu noktada hemen şunu da belirtmeliyim ki ; -bu mevzuda @Kutay_ dostuma aynen katılıyorum-gerçek müzisyenlik analog kayıt dönemlerinde söz konusu idi. Çünkü analog sistemdeki kayıt, edit ve mix sürecinin özellikleri böyle bir durumu zorunlu kılıyordu.) Analog kayıtın tercih edilmemesinin en önemli sebebi bence - yine daha önce belirttiğim gibi - bu süreçteki edit ve mix güçlükleri. Edit ve mix'in analog sistemde , dijital sistem kadar pratik olamaması ve daha uzun süreler alması.

Şimdi şöyle düşünelim :
Siz analog sistemde bin bir güçlükle uğraşarak (kesip biçerek ) örneğin 2-3 günde bir parçanın mix'ini yaptınız. Daha sonra bu mixi şarkının aranjörüne veya solistine dinlettiniz. Mesela aranjör dedi ki ; " Ya hocam, parçada şurası şu nedenle biraz olmamış. Onu şu şekilde biraz düzeltebilir misin ? "
Şimdi bu noktada olabilecekleri düşünebiliyor musunuz ? Mix mühendisi oturup her şeyi yeni baştan yapıp bir parça için tekrar belki de bir kaç gün daha uğraşacak. Dijital sistemde ise böyle bir sorun bulunmamakta. Aranjörün bu isteğini , mix mühendisi kullandığı DAW'ın başına geçerek , muhtemelen yarım saat içerisinde hayata geçirecek. Ben bunu ; bir metni bir tarafta daktilo makinesi ile , diğer tarafta da bilgisayarda Word dosyası olarak yazmaya benzetiyorum. A4 sayfası boyutunda bir metni daktilo makinesi ile yazıyorsunuz. Ondan sonra biri geliyor ve diyor ki ; " 2. ve 6. satırlar ile 8. ve 10. satırların yerlerini değiştirelim." Bu durumda ne yapacaksınız ? Oturup o metni tekrar baştan yazacaksınız. Halbuki bu değişikliği Word dosyasında yapmak ne kadar kolay değil mi ?

İşte belirttiğim bu temel neden ve başkaca ekonomik nedenlerden dolayı günümüzde artık dijital teknoloji tercih ediliyor. Ancak bu tercih insanları iki yüzü keskin bir bıçakla karşı karşıya bırakıyor. Çoğumuz ( özellikle de analog sound'u bilen eski kuşaklar ) dinlediğimiz sound'un dijitalliğinden şikayet eder hale geliyoruz.

Günümüzde bir çok kişi ; hem pratik olması hem de fazla yatırım gerektirmemesi nedeniyle , mix'lerini ITB ( In The Box ) yöntemiyle yapıyor. Tamamen DAW içinde çalışılarak ve birtakım plug-in'ler kullanılarak bitirilen bu mixing yönteminde , çıktı olarak duyduğumuz sound da doğal olarak ziyadesiyle dijital oluyor.
Tabii ITB yönteminin bu dezavantajına karşılık ; bu işin profesyonelleri de yıllar boyunca başka yöntemler geliştirmiş. Dijital kayıta analog sıcaklığını çeşitli derecelerde katmaya yönelik olan bu yöntemler şunlardan oluşuyor :

-Summing Mix : DAW'da ITB olarak tamamlanan mix'in ; grup kanalları olarak bir summing box /line mixer'e gönderilip işlenmesi ile yapılan mix..
-OTB ( Out of The Box ) Mix : DAW'daki sinyallerin kanal veya gruplar halinde analog ortama taşınıp , analog konsol ve analog ekipman kullanılarak yapılıp bitirilen mix.
-Hibrit mix : Saydığım bu yöntemlerin muhtelif şekillerde bir araya getirilmesi sonucu yapılan mix'ler.

Benim basitçe özetlediğim bu konu tabii çok geniş ve detaylı bir konu. Ayrıca ciddi ekipman yatırımını gerektiren bir konu. Özellikle OTB mix yöntemi ciddi yatırımlar gerektiriyor. Bu yatırımlar yerine göre yüzbinlerce USD'ı bulabiliyor. Bütün amaç, dijital sisteme analog sıcaklığını yansıtabilmek.
Bugün çok sayıda olmasa da ; dijital sistemde kayıt edilmesine rağmen , kulağımıza analog sound gibi tınlayan şarkıların nedeni işte bu gerçekler. Ama bu tınlama seviyesi gerçek analog severleri ne kadar tatmin eder ? O tartışmalı bir konu.
 
Son düzenleme:
Evde kullanılan analog kayıt cihazları.. Fostex, Tascam. 4 ya da 8 kanal cihazlar vardı. Onları kullanırken hiçte öyle ohh ne analog ne harika demiyorduk. Arkada hışşş diye bir ses, headroom sıfır, imkansız edit... Hele ki edit konusu çoğumuz tek başımıza çalıştığımız için çok hayati konular. Mutlaka kolay olması gerekiyor. Bu arada taş devrinden değil, 1995-98 'den bahsediyorum.

hehe benim Tascam hala duruyor kimbilir nereye tıktım :)

Birde kanal bitme olayı vardı, ek kanal için al 4'ünü aktarmayla 1'e sıkıştır of dip gürültüsüne gel :D ...web'de çocuk video'ları var kaseti walkman'e takana kadar canları çıkıyor hayal edemiyorum bu aletlerle bu zamanda çalışacak gençliği :)
 
Aciklayici bilgiler verilmis, sagolsun herkes. Benim bu konuda sormak istedigim daha dogrusu yakindigim bir nokta var. Biliyorsunuz plak olayi moda oldu son yillarda. Bu konuda anlayan anlamayan trend oldugu icin pickup ve plak almaya basladi. Artik DRlarda bile sifir plaklar var. Her asamasi analog islemden gecmis kayitlarin plak formatinda basilmasini anliyorum da (eskiden oldugu gibi), mesela dumanin albümlerinin plak formatinda basilmasi ne derece mantikli ses acisindan? Elbette CDden daha kaliteli sonuc verecektir, yada kayit ekipmani flac formatinda dinlemeye imkan verecektir ama hicbir zaman o eski plaklarin tadini veremeyecektir diye düsünüyorum. Sirketlerin satis politikasi bence. Plak fiyatlari artiyor talep olunca. Ama genelde bircok kisinin amaci nostaljik hissiyat yasamak kanimca.

Bunlari söylerken amacim bok atmak degil sadece yeni gruplarin albümlerinin zaten analog kaydedilmedigini düsünerek söylüyorum. Türkiyeden yakin zamanda benim bildigim Flört ve Nemrud var analog kayit yapan.
 
Elbette CDden daha kaliteli sonuc verecektir, yada kayit ekipmani flac formatinda dinlemeye imkan verecektir ama hicbir zaman o eski plaklarin tadini veremeyecektir diye düsünüyorum.

plağın CD den ses kalitesi açısından daha iyi olduğu ile ilgili kesin bir araştırma ve sonuç varsa paylaşırmısınız.
her ikisinden de doyurucu bir keyif alabilmek için ciddi bir yatırıma ve kaliteli ekipmalara, monitörlere ihtiyacınız var.
 
Son düzenleme:
Geri
Üst