Nazım Hikmet

firty

sen seviyesiz bir adamsın.

nazım hikmet hakkında ezberlenmiş 10 kelimenin haricinde kelime haznen yoktur...

yobazmış kendi düşüncedeki adammış bilmem neymiş...


ne tartışıldığını bilmiyorsunki ne yazasın...


sana tavsiyem az yede kitap oku....


:)
 
cugasvili demiş ki:
İBDA-C gibi bir örgütün teorisyeninin, tescilli yobaz necip fazılın adının, Nazım'ın forumunda geçmesi midemi bulandırıyor.

Necip Fazıl belki yobazdı, bilmiyorum.Birkaç şiiri dışında da okumadım.Ama Sakarya güzeldir.Neyse...

Bak herkes komünist olmak zorunda değil.Bana göre yobazlık ne kadar aptalca bir şeyse, komünistlik de o kadar aptalca.Nazım vatan haini ilan edildi diyorsun.Menderes yapmış, komünist diye...Aynı Menderes 1954'te Türkiye Milliyetçiler Derneği'ni kapadı.

Kafan bu kadar mı basıyor anlamadım.Size gelince konuşma özgürlüğü, adam Necip Fazıl seviyorum diye o konuşmasın sussun.Bu örümcek kafayla bir de kendinizi bilgili sanmıyor musunuz, gülesim geliyor.
 
beyefendi demiş ki:
firty

sen seviyesiz bir adamsın.

nazım hikmet hakkında ezberlenmiş 10 kelimenin haricinde kelime haznen yoktur...

yobazmış kendi düşüncedeki adammış bilmem neymiş...


ne tartışıldığını bilmiyorsunki ne yazasın...


sana tavsiyem az yede kitap oku....


:)


hayatım nazım'ı okumakla geçti 6 yıldır nazım' okuyorum ben
kendimi nazım'a ve şiire adamışım okuduğum kitaplar ve düşüncem konusunuda seninle tartışırım ama kafanı dış dünyaya ya da başkalarına kapatmadıysan

sen önce onun yaşadıklarını bir düşün sonra diğerlerinin yaşadıklarını
sonra belki anlarsın o adamın ne yazdığını

şiiri yüreğinden yazan bir adamı zaten anlaman için yüreğinle düşünmen gerekir bunu senin yapmanı beklemem zaten
her insanın düşüncesine saygı duyarım (zaten insanlar farklı düşünmek zorundadır) ama gelip de nazım'a onu bunu yazmanı kabüllenemem

bir de genel kültürümü kimseyle karşılaştırmam çünkü senin gibi bunu yaparsam kendini beğenmişin biri olurum

seviyeme gelince insanları düşünce biçimiyle yargılayamazsın bunu yaparsan ayrımcı olursun yalnız insanlara bazı sözlerle bir takım bilgiler vererek o insanın cahilliğini yok edebilirsin. eğer böyle düşündüğün bir yanım varsa senden gelebilecek bazı bilgiler benim hoşuma gider ama bunları kabullenirim ya da etmem o bana kalmış ve senin de insanlara kafanı kapatmamanı beklerim

bir insan böyleyse niye böyle bir düşün ve ne yapabilirim diye bir sor kendine insana bir şeyler katmak çok haz veren bir durumdur en azından benim için öyle

dünyayı bu hale getiren birbiriyle anlaşamama değil mi zaten
istersenn bazı konularda tartışırım ama tabi ki
ama karşındakinden üstün olduğun fikrini kafandan çıkarırsan (bunu bir düşün) :idea:
 
-Aytac- demiş ki:
cugasvili demiş ki:
İBDA-C gibi bir örgütün teorisyeninin, tescilli yobaz necip fazılın adının, Nazım'ın forumunda geçmesi midemi bulandırıyor.

Necip Fazıl belki yobazdı, bilmiyorum.Birkaç şiiri dışında da okumadım.Ama Sakarya güzeldir.Neyse...

Bak herkes komünist olmak zorunda değil.Bana göre yobazlık ne kadar aptalca bir şeyse, komünistlik de o kadar aptalca.Nazım vatan haini ilan edildi diyorsun.Menderes yapmış, komünist diye...Aynı Menderes 1954'te Türkiye Milliyetçiler Derneği'ni kapadı.

Kafan bu kadar mı basıyor anlamadım.Size gelince konuşma özgürlüğü, adam Necip Fazıl seviyorum diye o konuşmasın sussun.Bu örümcek kafayla bir de kendinizi bilgili sanmıyor musunuz, gülesim geliyor.

bu örümcek kafalılık değil onun isminin burada işi olmadığı gerçeğidir
komünistlik ve yobazlık birbirine tamamen zıt kavramlardır biri olmasaydı öbürü de olmazdı

komünizm özellikle son dönem türkiye insanına farklı tanıtıldı. komünizm, kısaca insanın eşit yaşamasını isteyen kişilerin düşlediği bir ütopyadır bunu kötü anlamda düşünmeyin

adnan menderese gelince benim o yazıda belirtmak istediğim *amerikanın isteği ile köy enstitülerini kapatan bir insan olmasıdır*
bu onun hem doğunun gelişmesini engellediğini hem de bunu amerikanın emri doğrultusunda yapmasının vatan bir ihanet olduğunu belirtmekti ben ona komünist karşıtı ya da milliyetçi demedim
ayrıyetten ben *herşeyi ben biliyorum diye" bir iddiada bulunmuyorum sadece bildiklerimi ve düşündüklerimi savunuyorum. eğer bir insan bendn daha farklı ya da iyi bir görüşü olan insanı dinlemeyi ondan bir şeyler çıkartmayı ve niye olduğunu sorgularım. ama bu dönem belli bir şeyi düşünen insanların çoğu aynı olguya saplanmış kalmış ve klişeleşmiş durumda kiminle tartışsam aynı yanıtı alıyorum bu beni biraz sinirlendiriyor

isterim ki; belli bir ideolojiyi savunan insanların bunun için biraz farklı sebepleri olsun esas sorun burada gibi geliyo. mesela ben benimle aynı ideolojiyi savunan bir arkadaşımla konuştuğumda amaçlarımızın farklı olduğunu anlıyorum ama çözüm yolumuz aynı

sana göre ben örümcek kafalıysam kim değil??? :?:
 
En güzel deniz;
Henüz gidilmemiş olandır.
En güzel çocuk;
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz;
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz;
Henüz söylememiş olduğum sözdür.

ustadan bir alıntı
 
MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI'NDAN


Haydarpaşa garında
1941 baharında
saat on beş.
Merdivenlerin üstünde güneş
yorgunluk ve telâş
Bir adam
merdivenlerde duruyor
bir şeyler düşünerek.
Zayıf.
Korkak.
Burnu sivri ve uzun
yanaklarının üstü çopur.
Merdivenlerdeki adam
-Galip Usta-
tuhaf şeyler düşünmekle
meşhurdur:
"Kâat helvası yesem her gün" diye düşündü
5 yaşında.
"Mektebe gitsem" diye düşündü
10 yaşında.
"Babamın bıçakçı dükkânından
Akşam ezanından önce çıksam" diye düşündü
11 yaşında.
"Sarı iskarpinlerim olsa
kızlar bana baksalar" diye düşündü
15 yaşında.
"Babam neden kapattı dükkânını?"
Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına"
diye düşündü
16 yaşında.
"Gündeliğim artar mı?" diye düşündü
20 yaşında.
"Babam ellisinde öldü,
ben de böyle tez mi öleceğim?"
diye düşündü
21 yaşındayken.
"İşsiz kalırsam" diye düşündü
22 yaşında.
"İşsiz kalırsam" diye düşündü
23 yaşında.
"İşsiz kalırsam" diye düşündü
24 yaşında.
Ve zaman zaman işsiz kalarak
"İşsiz kalırsam" diye düşündü
50 yaşına kadar.
51 yaşında "İhtiyarladım" dedi,
"babamdan bir yıl fazla yaşadım."
Şimdi 52 yaşındadır.
İşsizdir.
Şimdi merdivenlerde durup
kaptırmış kafasını
düşüncelerin en tuhafına:
"Kaç yaşında öleceğim?
Ölürken üzerimde yorganım olacak mı?"
diye düşünüyor.
Burnu sivri ve uzun.
Yanaklarının üstü çopur.

Denizde balık kokusuyla
Döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar
Sepetler ve heybeler
merdivenlerden inip
merdivenlerden çıkıp
merdivenlerde duruyorlar.
...............................................
...............................................





Nâzım HİKMET



arkadaşlar gözünüzü seveyim tartışmayın lütfen bu konu kilitlenmesin....



onun bir çok kitabını okudum ama beni en çok vuran memleketimden insan manzaralarıdır... :)
 
biz rezil bir ülkeyiz....

2002 yılında olanları unutmak mümkn değil...

2002 yılı bütün dünyada nazım hikmet yılıydı..
o yıl ortaya çıktıki zamanında vatandaşlıktan çıkarılan kişi nazim hikmet ran değilmiş..bu öğrenilince sağolsun ülke başındaki faşizan güçler "atın hemen" emriyle apar topar nazım'ı vatandaşlıktan çokardılar..

bu ülkeyi faşizmin ve emperyalizmin kucağına atanlara lanet olsun!...yaşasın nazımlar!
 
Hakaret sınırlarını zorlamadan yazın yorumlarınızı.

Sanatçı, toplumsal fenomenleri edebi bağlamda dile getirebilir. Fakat getirmedi diye; özgür olan sanatı estetiğiyle beraber yoksaymak, insanın özgürlüğüyle bağdaşmaz. İnsan yabancılaşmasının bir ürünü olan politika, sanata kapitalist sistemde sokulabilir. Ve dolayısıyla sanatın ideolojilerden arındırılması gerektiği ortaya çıkarki bu dakomünist bir dünya da mümkün olacaktır. Vurgulanması gereken nokta; "sosyalist gerçekçi" sanatçıların praksislerinin sanata, insana (vs.) verdiği özgürlüğü bilinçlerine yansıtmaları gerektiğidir.

Bu bağlamda; Necip Fazıl Kısakürek'in eserlerini ideolojik sapmadan ayrı tutarak, sanatsal varyasyonlara katılmasından her hangi bir rahatsızlık duymuyorum.
 
firty pisikoljinin dalgalı olmasını anlarım....
psikolojine göre hitaebet türünün farklı olmasını anlarım lakin

değişik ruh-i hallerdeki tavırların arasındaki bu uçurumun seviyesini neden bu akdar yüksek olduğunu çözemem...


açıkcası benim okumma için yazdığın son mesaj tartışılabilir bir kişilk yapısının hala ruhunun derinliklerinde bir yerlerde gizi olduğunun göstergesi....


bu beklenmedik hareket sebebiyle beni pozitif yönde şaşırttığın için ilk teşekkür ediyorum sonra da sadece bu konuya mahsus olmak üzre ''haklsın kardeşim'' diyorum...

eyvallah
 
karlı kayın ormanında
yürüyorum geceleyin
efkarlıyım, efkarlıyım
elini ver, nerde elin?

ahh be severim nazım hikmeti, aklıma gelen,en sevdiğim şiirlerinden birkaç tanesi; tahirle zühre meselesi, mavi gözlü dev...ve daha sayamadığım birçoğu
 
TAHİRLE ZÜHRE MESELESİ

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
 
"insan ya hayrandır sana, ya düşman,
ya hiç yokmuşsun gibi unutulursun
ya da bir dakika bile çıkmazsın akıldan.."
(kusura bakmayın ezberimden yazdım, ufak-tefek değişmeler olabilir)

bir aşk ancak böyle ifade edilir diyorum...
nazımdaki gibi yürek başka kimde vardır?
 
muhtesemdir ya nazım ve bence cok büyük bir kayıp. eskiden onun siirlerine ait kitaplar tavan arasında saklanırmış.böyle zor dönemlerde okunmş nazımın kitepları vazgecilememiş o zamanlarda bile. ya işte böyle benim takdir ettigim nadir insanlardan birdir. tek sucu memleketini herkesten cok sevmesi olmustur.
 
Onlar umudun düşmanıdır.sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
-çürüyen diş,dökülen et-,
bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki,sevgilim,elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle:işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...

heeey hey...
 
arkadaşlar duygularını bu kadar güzel bu kadar sade ve bu kadar sağlam anlatabilen kaç insan geldi şu dünyaya.

Nazım ustanın "son şiirleri" adlı kitabından

"Sebebi ne
seni bir bıçak yarası gibi hatırlamamın
sen böyle uzakken sesini duyup
yerimden fırlamamın sebebi ne?

Diz çöküp bakarım ellerine
ellerine dokunmak isterim
dokunamam
arkasındasın camın.
Ben bir şaşkın syircisiyim gülüm
alaca karanlığımda oynarım dramın.
7 Ağustos 1959"

"Gülüm, iki gözümün bebeği
ölmekten korkmuyorum,
ölmek arıma gidiyor,
onuruma yediremiyorum ölmeyi."

Türkiyenin en iyi şairi NAZIM HİKMET'tir!!!
 
En güzel deniz;
Henüz gidilmemiş planıdır.
En güzel çocuk;
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel;
Henüz söylememiş olduğum sözdür...

Nazım Hikmet RAN
 
şiirlerdir bunlar hem de en güzelinden, en anlamlısından...
ne var ki sahip çıkamadık Nazım'a.. ya eleştirildi hep siyasi görüşüydü; vatandaşlıktan çıkarıldı - tek istediğiydi hani şu pek de hayrını göremediği ülkesinden; toprağına gömülmek... işte yapmadılar çok mu zordu? avrupalar okudu şiirlerini, onlar bizden de sahiplendiler, biz unuturken onlar andılar şiirlerini , onlar yaşattılar .. ama Türk insanı da okumalıydı daha fazla okumalıydı hem de, boşverin siyasi görüşlerini, boşverin şimdi okuyun sadece, gözünüzü açıp bakmak uğruna, okuyun sadece...
 
Bu otobiyografi 1961 yılı 11 Eylülünde Nazım Hikmet tarafından Doğu Berlin'de yazıldı.

1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üçyaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim


kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de

otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Pırağ'dan Havana'ya

Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'te
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır

partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim

951'de bir denizde gençbir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü

sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana

başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim

bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu

yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak

kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filan olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın

sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim

ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.

kaynak: www.nazimhikmetran.com'dan kopyalanmıştır..
 
Geri
Üst