Can Yücel

Can yücel bir gün bi toplantı yapıyo falan basın da orda tabi ve başka kişilerde..Ama okadar kibar konuşuyoki herkes şaırıyo neden hiç küfretmiyo diye.En sonunda bir dallam çıkıp soruyo,neden hiç küfüretmediniz saatlerdir diyo..Can yücel de duruyo adama bakıyo..Toplantı bitmiştir şimdi s.tir olup gidebilirsiniz diyo.. :)) bu işin geyiği tabi..
Argoyu şiire yakıştırabilen bir şair bence..
'' Ne kadar yalansız yaşarsak okadar iyi''
 
Bir gün yine bir toplantıda (başka bir toplantı olduğu kesin)tabi daha başlamadan önce, dallamanın biri sevgilisiyle birlikte can yüceli daha önceden tanımadığı halde yanına gelip(tabi Can Yücelin de karısı yanında) "Can'cım nasılsın" diyince.Cevabı alır: "nasıl? yiyişiyor musunuz? yiyişin yiyişin"
Tabi bu dallamayla sevgilisi şok olurlar.Can yücelin karısı da "siz ona bakmayın çocuklar" der.Der amasına da can yücel yine arkalarından seslenir."Yiyişin yiyişin bunda ayıp bir şey yok."
Tabi babanın sesi kalın olduğu için nasıl dediğini siz tahmin edin.(buradaki yazdığım yiyişin lafı aslında s...işindir, bu kadar fazla yazmak istemediğim için bir kere de yazıyorum)
 
Can Yücel'i anladığım gün Genco Erkal'ın Can Baba adlı oyununu izlemekle başlar.Her şarap içiminde onun ayaklarıyla ezerek mapushanede yaptığı şaraptan içtiğimi hayal ederim.
 
19 yaşındayken sevgilime can yücelin bi kitabını hediye etmişim, benimle dalga geçmişti...Valla nedenini de hala anlamış değilim.:)) Sanırım öküz olmamak lazım şiiri anlamak için..Ha çok da bayılmam işin gerçeği can yücel' e ama farklılığı saygıya değer herşeyden önce...İnsanlar nedense sözcüklerin ötesine geçemiyor, çok basit , çok düz düşünüyor bişeyleri...Şiiri anlamanın bir âdabı vardır ya..Sözcükler sadece sözcük olsaydı...ohooo..
 
yaradana kurban adlı şiiri istanbulu çok güzel anlatır...şu dizeler aklıma geldikçe yaşama isteğim daha da güçlenir:
sana bin kez söyledim be evladım
dişlerinle tırnaklarını yiyeceğine gözlerinle gökyüzünü yesen ya
 
ben de genco erkalın can baba adlı oyunuyla tanıdım can babayı...sonra da bırakmadım...ya da o beni bırakmadı..
 
ben can yüceli edebiyet hocam sayesinde keşfetmiştim.şiir istemişti serbest konulu bende araştırırken BULUŞMAK ÜZERE şiirini buldm.neyse okudm sınıfta onu fln hocanın yüzü sadece tuhaf bi ifade aldı ii okumuş olmalıyım ki hata falan düzeltmedi o günden sonrada can yücel şiirleri okur oldum :p
 
can yücel babamın arkadaşıydı ordan bir kaç tane anısını bliyorum.bir gün hayranlarıyla buluşmuşlar.çok fazla içki içmişler.sokaklar boşmuş.gece gece tavernadan çıkınca can yücel yola uzanıp yıldızlara bakmaya başlamış.diğer tipler de bunun yaptığını yapmak için uzanmışlar yanına."can baba merak ediyorum.ne görüyorsunuz bu yıldızlarda 2 saattir?" diye sormuş biri."ulan çok içtim evin yolunu düşünüyorum" demiş.bu anı değiştirilerek anlatılır da gerçeği bu. :p çok iyi bir adammış.üstelik her şiiri de küfürlü değildir
 
İNTİHAR !!

Balkonun altına kapamışlar hint horozunu
Önüne de bir kara tel çekmişler
Dünya yüzü görmesin diye...
Yine de herkesten önce ötüyor sabahları...
Erken öten horozu... sözü bir yerlerden
kulağına çalınmış olmalı...

CAN YÜCEL

(bu da en sevdiğim şiirlerinden bir tanesi)
 
Körü körüne yaşamak../ Ucundan tutarak yaşamak..

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin O'nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim..." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
CAN YÜCEL

Sonunda sevdiğim şiirlerinden birini yazabildim ben de...
Şiirin isminin hangisi olduğu hakkında bi karara varamadım ikisini de yazdım :)
 
Valla daha önce yazildi mi bilmiyorum bu olay ama benim Can Yucel ile ilgili anlatacagim ani var.
Can Yücel bir gün Duygu Asena'nin sundugu bir tv programina cikar. Laf döner dolasır NAZIM HİKMET'e gelir. Duygu Asena :" Bir KARTPOSTAL şairi olarak Nazim Hikmet'i nasil bulursunuz ?" diye sorunca Can Baba sinirlenir ve : " Kart sensin,postal da sana g.irsin der :)
Ne bileyim yazdim iste :)
 
yaşamı ve şiirleri gibi ölümüylede beni tek etkileyebilen şair...öyle bi günde öldü ki, bende öldüm, öyle sözler söyledi ki ben yeniden doğdum...[hep ölmek istedigm gün öldü...]
 
.........Vesairenize..
şiir fenerinize de baktım, son çığlık!
aşk yokmuş sizde beş paralık!
gidiyorum ben hoşçakallar
sıçmışım ortalık yerinize
kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık
 
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!




ÇOk Güzel bi şiir bence...
 
SEVGİ DUVARI

sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi

kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

Can YÜCEL :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: :roll: .................
 
serdar_secme demiş ki:
Valla daha önce yazildi mi bilmiyorum bu olay ama benim Can Yucel ile ilgili anlatacagim ani var.
Can Yücel bir gün Duygu Asena'nin sundugu bir tv programina cikar. Laf döner dolasır NAZIM HİKMET'e gelir. Duygu Asena :" Bir KARTPOSTAL şairi olarak Nazim Hikmet'i nasil bulursunuz ?" diye sorunca Can Baba sinirlenir ve : " Kart sensin,postal da sana g.irsin der :)
Ne bileyim yazdim iste :)

Cornflakegirl demiş ki:
duygu asenanın bir yazısından ;

eminim siz de duymuşsunuzdur... olay şu: ben can yücel'e "nazım hikmet kartpostal şairidir" demişim, o da çok sinirlenmiş ve bana "kart sensin postal da.......... girsin" demiş... hah hoh hah... ne kadar komik değil mi? ve insanlar bu habere bayılmış, bir an içinde tüm türkiye'ye yayılmış... türlü çeşitli anlatılmaya başlanmış... bir radyo programında olmuş, hayır cem özer'in tv programında gerçekleşmiş... sanki duymuşlar gibi benim ağzımdan böyle bir şeyi, anlatıyorlar da anlatıyorlar vecd içinde...

hani ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler ya... en küçük bir kıvılcım bile yok bu olayın çıkması için. can yücel ile çok iyi dost olmamız dışında...
Boşverelim bu muhabbetleri... :roll:
 
Ah ulan buyudugumuz ınsan dede ayyaş as bucuk pis anlaşılması zor ancak kaydadeger ve guzel şeyler veren dogru şeyler soyleyen tontondu ... Lemanda her hafta bıkmadan yazıp anlaşılamayan guzide insan ...

SEvgiyle ve SAygıyla anıyoruz bı ıkı mısranı buraya yazıyoruz:

memleketin hali benim halim,
öyle bir kabız olmuşum ki
boğazıma kadar bok içindeyim


:(
 
EÐER



O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiç bir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp,
göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namuzsuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında
bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde
"Onca ayrılığın birinci dereceden failidir." denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde
amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya, canım ellerini tutmak isterse...

Evet sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa
tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!



Can Yücel.
 
Geri
Üst