Can Yücel

Aşk ve Ayakkabı

Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü yürekler. Bütün ağırlığınızı ve
yorğunluğunuzu kaldıran ayaklarınız için rahatlığı ve şıklığı bir arada
barındıran ayakkabıyı seçersiniz. Içinizin acılarını sıkıntılarını,
kırgınlıklarını
ve hayallerini yüklenen yüreginiz için de huzur verici ve "güzel" bir aşk
ararsınız.
Zaten aşklar da ayakkabılar gibidir... Bazıları çamur yagmur, toz, toprak,
kar buz gibi her türlü "kötu hava" koşullarına dayanıklıdır.
Bazıları ise ummadığınız kadar kısa zamanda çabucak "yamulur" ilk
yağmurlu havada "altı açılır" veya güzel havalarda bile "iki günde
bozulup" gider.
Aşklarıda ayakkabılar kadar "itinayla" seçmezseniz, tıpkı ayağınızda oldugu
gibi yüreginizde NASIR oluşabilir. Dar gelen bir ayakkabıyı sadece tarzını
begendiginiz için "zamanla açılır " diyen satıcıya inanarak alırsanız,
zaman
içinde ayak kemiklerinizde "deformasyon" başlar.
Ruhunuzu daraltan bir aşk içinde yalnızca fiziksel begeniye kapılıp"
zamanla
düzelir"
diyenlere kanarsanız, yine zamanla içinizdeki olumlu duyguların
"çarpıldıgını"
görebilirsiniz. Aşık olabileceginiz insan türü, tıpki ayakkabılar kadar
değisik stillerde, farklı kalitelerde ve sayısız "renktedir".
Aşkı bir çesit serüven olarak "spor" gibi yasayanlar, aynen "spor ayakkabı"
gibi dikkat çekici ve rahat kişileri bulurlar. Tersine aşkta tutucu ve
istikrarlı olmayı benimseyenler "klasik ayakkabı" gibi muhafazakâr çizgiler
taşıyanlara tutulurlar. Dekolte ayakkabılar gibi sadece cinsellik ve
eğlence
zevkleriyle ateşlenen aşklar vardır. "Bez" ayakkabılar gibi kısa omurlu
"tatil aşkları" ise hemen herkesin kişisel tarihinde mevcuttur. "Marka"
ayakkabı alır gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna "tutulan"
aşıklar görürsünüz.
Katı plastikten "yagmur çizmesi" edinir gibi mantık süzgecinden geçirip
"işe
yarar"
biçimde yaşamak isteyenleri de bilirsiniz. Ayrıca ne tuhaf ki, psikolojik
testlerde "zaafı" olup evine sayısız çesitte ayakkabılar yığan insanların
aynı zamanda "değişik" türde aşklara da zaafı oldugu söylenir.
Evet, aşk "ayakkabıdır" Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp "hor"
kullandıgınız zaman kolayca eskittiginiz gibi, aşkınıza da dikkatli
davranmayıp özen göstermediginiz zaman kısa sürede "eskitirsiniz".
Ve nasıl ki "delik" bir ayakkabıyı tamir ettirdiginizde yalnızca "bir
miktar" ömrünü uzatmış olursanız; "delik" bir aşkı onarmaya alkıştığınızda
da "asla eskisi gibi olmayacaktır"!
>
>
>Can YÜCEL
>
 
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.
Yüreğini elime koyduğunda anladım.

"Sana ihtiyacım var, gel!" diyebilmekmiş güçlü olmak.
Sana "git" dediğimde anladım.

Biri sana "git" dediğinde, "kalmak istiyorum" diyebilmekmiş sevmek.
"Git" dediklerinde, gittiğimde anladım.

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.

Özür dilemek değil, "affet beni" diye haykırmak istemekmiş pişman olmak.
Gerçekten pişman olduğumda anladım.

Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş.
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış.
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.

Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi.
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.

Sevgi emekmiş.
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.

CAN YÜCEL
 
EÐER

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması
mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
ya canım ellerini tutmak isterse...

Evet Sevgili,
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

Can Yücel
 
Can Yucel hayattir.
Bana siir okumayi birak, siiri farkinda bile olmadan ezberleten bir sairdi.

Yok aydin miydi, sanatci miydi, ayyas miydi; donek miydi zamanin atesli sagcisiyken solcu mu olmustu, yok neden bu kadar küfrederdi...

Kime ne?

Ona küfreden az miydi onun zamaninda da simdi ardindan konusanlara kraldan cok kralcilikla karsi cikan var.
Umursar miydi sanki
.mina koym der gecerdi.

Bir sise sarap daha, o ayyas sesiyle bir siir daha.
Hepsi bu.


Eski Datca'daki mezarina sarap doktukten sonra birileri hala...

Sevgi Duvari vardir en güzel, Yeni Türkü tarafindan melodilerle içimize işlenen siirler vardir.
Sardunyaya Agit, Dalgaci Mahmut, Baska Türlü Bir Sey...

Can Baba vardir bilir misiniz,
Hayat gibi bir adam.
 
Can BABA...onu buraya sığdıra bilmek mümkün mü?bencede değil...
bana şiirin nasıl bişey olduğunu öğreten şair o(ya aklın başka yerdeydi ya yüreğin).3yıldır sevdiğim insanla birlikte olmamda büyük rol oynayan şiirin sahibi...onu anladılar mı?hayır! hep siyasi yanını görmek isteyen örümcek kafalı insanlar eleştirdi onu,şiirlerindeki güzel dünyanın kapılarını asla aralayamayıp,asla ordaki nimetlerden faydalanamıyacak insanlar vardı etrafında...ama yılmadı herkese cavabını verdi,yazılarından birince "g.t" kelimesini kullandı diye mahkemelik oldu...hakime büyük bi cesaret ve kişiliğinden ödün vermeyerek bir fıkra anlattı...sonra,tabiki hakim Can BABA'nın ne demek istediğini anlayamayan kas kafalı biri değildi ve berâtine karar verdi...hapiste yattı...hayranlarının gönderdiği üzümlerden şarap yaptı yakalandı...dedim ya kas kafalılardan kendisini hiç kurtaramadı Can BABA...duygu asenayı söylememe bile gerek yok sanırım:)ztn o şuanda postalla uğraşıyodur...şiire yepyeni bir anlam getirdi...
Ördek çükü gibi bişey bu hayat
tuhaflığı ölümden geliyor
daha doğrusu doğmaktan...
-------------------------------------------------------------------------------------
yaş bir iş yaşlanmak be eşber
gençken kurşunî bir kumruydu
her dem dem çeken
ihtiyar oldu şimdi ihtiyar
ağırmış bir güvercin şimdi
paçalı donlarıyla,
sabahları sırılsıklam...


sen miydin o?yalnızlığım mıydı yoksa?
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür...kimin ağzına küfür bu kadar yakışa bilir ki?beni en etkiliyen şiirlerinden biriside HAYATTA BEN EN ÇOK BABAMI SEVDİM...benim için 2. baba Can YÜCEL...onunla aynı memleketten ve hatta aynı ilçeden olmakla gurur duyuyorum!böyle insanlar kolay kolay yetişmez. . .Can BABA'nın kendi sesinden okuduğu şiirleri dinlemek isteyen arkadaşlar varsa msnden yollaya bilirim...



YA AKLIN BAŞKA YERDEYDİ...YA YÜREÐİN....

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun? Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek. Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? ''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek. Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun? Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek... Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun? Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak. Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun? Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek. Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun? Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak. Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun? Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime. Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun? Nereden bileceksin? Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken... Kıskanmazdım. Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda sarhoş olmazdım. Korkmazdım seni kaybetmekten, ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni.. Ama sen hiç benimle olmadın ki... YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREÐİN...
CAN YÜCEL. . . :!:
şimdi aklıda yüreğide bende. . .
 
bu adamın yazdıları benide çok etkiliyor...

+bir çok şiiri var ama şuan aklımda yok bulursam eklerim :)

bu arada herkese melepaa :)
 
ŞEY GİBİ

Fethi Naci'ye

Şey gibi herbişeyim yahu
Satır yazamıyorum

Sanki kendimle değil
Dünyayla ölüyorum

Bağırsam bağırsam bağırsam
Bağırdığımı duymuyorum

Tek bir musluk var açık
Onunla akıyorum

İstemeden istemeden istemeden
İstiyereeeek

Ah sen ölüm denen topal köfte
Buluştuk bak cenabette

İçim rakı dışım su
Bu mahmur cinayette

Çocuklar çocuklar çocuklar
Sizlen doğmamış mıydık biz birlikte

CAN YÜCEL


en sevdiğim şiirini atıyım dedim...
 
en uzak mesafe ne Afrika'dır
ne Çin
ne Hindistan
ne seyyareler
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan
en uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan...demiştir kendileri
 
EGER siirinin ustune siir tanimam cok uzun oldugundan siirin sonlarini yaziyorum lutfen okuyun gecmeyin




sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

yalnız kalmaktan korkmuyorum da,

ya canım ellerini tutmak isterse...

evet sevgili,

kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,

kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer! !



yazilmis onceden simdi gordum : )
 
Kibar Hırsızın Türküsü

Anamın ipiyle indim gökdelen
damınızdan
Kelebek gibi girdim kelebek gibi camınızdan
Taksinize mülkünüze dairenize...
Heceleyerek üzerinde ayak ve el
uçlarımın
Belledim seyyarenizi ve kelimelerinizi...
Gözlerinize baktım,mukaddes
ciltlerinize,büfelerinize
Vesairenize...
Şiir fenerimle de baktım,son çığlık!
Aşk yokmuş sizde beş paralık!
Gidiyorum ben hoşçakallar
Sıçmışım ortalık yerinize
Kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık
CAN YÜCEL
 
Yönetici Uyarısı: Mesaj içeriği anlaşılmayı güçleştirecek ölçüde yazım ve anlatım hatalarına sahip olduğundan yönetim tarafından silinmiştir. "V" yerine "W ya da F" , "Z" yerine "S", "K " yerine "Q" kullanmayınız ve kelimeler üzerinde gereksiz kısaltmalar yapmayınız. Kasıtlı olarak Türkçe'yi yanlış kullanmaya devam etmeniz durumunda siteden atılacaksınız. Lütfen Forum Kurallarını okuyunuz.
 
bi tartışma programında, MHP' li eski bakanlardan biri şöyle der Nazım Hikmet için: "Nazım, annesi babasını bir sagcıyla aldattığı için solcu olmuştur".
Bunun üzerine Can Yücel sazı eline alır: "Peki senin ananı hangi solcu sikti de sen sağcı oldun"

Dumur 8O 8O 8O :D
 
Bİ DAMLACIK

Duru bir yeşildi ortalık
Akşam güneşi kırılmış bir mızrak boyu
Ve çocuk sesleriyle iniyordu ışık,
Ağlarda sanki dargın bir kılınç balığı
Pullarını döküyor üstüme
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir
Belki de anmak için bi damlacık bir sessizliği


Can YÜCEL
 
dünyada ve türkiyede ne olup ne biter programları ve kitaplarıyla çok yardımını gördüğüm,her türlü düşüncesine saygı duyduğum süper insan
 
Çeviride çığır açmıştır.Birebir çeviri yerine anlamsal çeviri yapar sonuç harika.Edebiyatçıların bazıları bunu eleştirse de bence adeta yeniden yazar.Birebir çeviride kaybolan estetik bu şekilde korunmaktadır.66.Sone ve Unut Gitsin Shakespeare'den çeviridir.Örneğin 66. Sone'de Kötüler kadı olmuş Yemen'e ingilizcede olmayan bir deyimdir aslında.Unut Gitsin'in son dizesi hakikaten vurucudur,İnsanların neden gizli ağladığı daha iyi açıklanamaz.
Unut Gitsin
Yas mas tutma sevgilim, öldüğüm zaman.
Toprakta böceklere güldüğüm zaman
Duyurunca, paslı sesiyle, ölüp gittiğimi, bir çan..
Yas mas da tutma sevgilim öldüğüm zaman.

Çürüyen gövdem gibi, yitip gitsin aşkın da..
Ne bir mektup kalsın bizden, ne bir söz, ne bir eşya..
Unut gitsin adımı, arkamdan da ağlama
Göz yaşınla da eğlenir, onu da alıp-satar bu dünya...

66 Sone

Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kız oğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen' e

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.
Karşılaştırma yapmak için Talat Sait Halman'ın 66. Sone çevirisi:


Bıktım artık dünyadan, bari ölüp kurtulsam
Bakın, gönlü ganiler sokakta dileniyor.
İşte kirtipillerde bir süs, bir giyim kusam.
İşte en temiz inanç kallesçe çigneniyor.
İşte utanmazlikla post kapmıs yaldikli san.
İşte zorla satmışlar kız oğlan kız namusu.
İşte gadra uğradı dört başı mamur olan.
İşte kuvvet kör-topal, devrilmis boyu bosu.
İşte zorba sanatın ağzına tıkaç tıkmış.
İşte hüküm sürüyor, çılgınlık bilgiçlikle.
İşte en saf gerçegin adı saflığa çıkmıs.
İşte kötü bey olmus, iyi kötüye köle.
Bıktım artık dünyadan ben kalıcı değilim.
Gel gör ki ölüp gitsem, yalnız kalır sevgilim.
 
AKİS

Sen çaldıkça Teodorakis
Bir mor yağıyor üstüme...
Dudaklarım öpüşmekten mosmor...
Bir putum sanki ilahilerle
Denize fırlatılmış
Ve bir deniz yağıyor üstüme
Bakma sen sevgili Teodorakis
Açgözlü güvercinlerin didiştiklerine!
Avluların o en çakırkeyiflisine
Mısır daneleri gibi serpilmişler ama
Mısır danesi değil ki bu adalar
Ne de biz güverciniz...

Sekerek o güneş güzeli çakılların üzerinden
Çıplak ayaklarımızın su sesleriyle
Birbirimize
Ve kendimize
Bilakis

Sen çaldıkça Teodorakis
Bir mor yağıyor üstüme

C.Y.
 
CenkAtaseven demiş ki:
bi tartışma programında, MHP' li eski bakanlardan biri şöyle der Nazım Hikmet için: "Nazım, annesi babasını bir sagcıyla aldattığı için solcu olmuştur".
Bunun üzerine Can Yücel sazı eline alır: "Peki senin ananı hangi solcu sikti de sen sağcı oldun"

Dumur 8O 8O 8O :D

dumur da kelime mi :?:
 
Geri
Üst