biyolojik ya da bilimsel bir ölümden değil de filozofların ölümden ne anladıklarını paylaşmak istiyorum:
Epikuros: “Ölüm ne yaşayan için ne de ölmüş olan için korkulacak bir şey olamaz; çünkü yaşayan için ölüm yoktur, ölmüs olan için ise zaten yaşam yoktur.” Başka bir deyişle, ben varken ölüm yok, ölüm varken de ben yokum.
Epikuros’un bu ateşli ve insanları bir çırpıda etkileyen önermesi bir anlık rahatlama hissi veriyor ama insan kendini sıradan bir mantık önermesi olarak göremediğinden, kendini sürekli bir P→ ~P denklemi olarak yaşayamadığıdan, yani varlıktan yokluğa doğru giden basit bir sembol olmayı sindiremediğinden ve coğunlukla ölümsüz dakikalar hevesiyle yaşamaya çalıştığından Epikuros’u tamamen kabul etmek biraz ahlaksızlık kokuyor. Yani, yaşarken ölümlülüğümüzü düşünmeden yaşamak (ölümsüzce yaşamak), ölüm lafı gelince de ölüm varken ben zaten olmayacağım demek kolay yolu seçmek ve bu kaygıdan kaçmak gibi duruyor.
Zamanla dıger fılozofların ne düşündüklerini de yazacağım
Epikuros: “Ölüm ne yaşayan için ne de ölmüş olan için korkulacak bir şey olamaz; çünkü yaşayan için ölüm yoktur, ölmüs olan için ise zaten yaşam yoktur.” Başka bir deyişle, ben varken ölüm yok, ölüm varken de ben yokum.
Epikuros’un bu ateşli ve insanları bir çırpıda etkileyen önermesi bir anlık rahatlama hissi veriyor ama insan kendini sıradan bir mantık önermesi olarak göremediğinden, kendini sürekli bir P→ ~P denklemi olarak yaşayamadığıdan, yani varlıktan yokluğa doğru giden basit bir sembol olmayı sindiremediğinden ve coğunlukla ölümsüz dakikalar hevesiyle yaşamaya çalıştığından Epikuros’u tamamen kabul etmek biraz ahlaksızlık kokuyor. Yani, yaşarken ölümlülüğümüzü düşünmeden yaşamak (ölümsüzce yaşamak), ölüm lafı gelince de ölüm varken ben zaten olmayacağım demek kolay yolu seçmek ve bu kaygıdan kaçmak gibi duruyor.
Zamanla dıger fılozofların ne düşündüklerini de yazacağım